Bilim insanlarından popüler Ege adası uyarısı: 'Aslında yaşayan bir volkan'

Tunç Çağı'nda meydana gelen volkanik patlamada tsunami, bugünkü Türkiye kıyılarını da etkilemişti

Bilim insanlarından popüler Ege adası uyarısı: 'Aslında yaşayan bir volkan'
TT

Bilim insanlarından popüler Ege adası uyarısı: 'Aslında yaşayan bir volkan'

Bilim insanlarından popüler Ege adası uyarısı: 'Aslında yaşayan bir volkan'

Bilim insanları eşsiz güzelliğini aktif bir yanardağa borçlu olan, Yunanistan'ın en ünlü turistik adalarından Santorini'ye dair görüşlerini ve uyarılarını dile getirdi.
Doğu Akdeniz'in en aktif ve muhtemelen de en tehlikeli sualtı yanardağı Kolumbo, Santorini'nin 12 kilometre kuzeydoğusunda yer alıyor. Santorini, son 400 bin yılda 100'den fazla patlama görmüş, Avrupa'nın en önemli volkanik alanlarından biri olan Helen yayının parçası.
Kolumbo'yu inceleyen jeologlar, Muğla'nın Bodrum ilçesi açıklarında ve Ege Denizi'nin ortasında yer alan bu adanın eşsiz güzelliğini volkanik aktiviyete borçlu olduğunu hatırlatıyor.
Zira bu yanardağın Tunç Çağı'nda şiddetli bir patlamaya sahne olduğu ve türünün tek örneği olan yarı batmış haldeki kalderayı oluşturduğu biliniyor. Yanardağ patlaması sonucu toprağın çökmesiyle oluşmuş volkanik yer şekline kaldera adı veriliyor.
Öte yandan aynı patlamanın tüm Akdeniz'i etkilediği ve bütün bir uygarlığı yok ettiği de biliniyor.
Çeşme'de ve Santorini’nin 160 km kuzey-kuzeydoğusunda yer alan Çeşme-Bağlararası arkeolojik alanında yapılan araştırmalar, o volkanik patlamada tsunaminin de meydana geldiğini ve dev dalgaların bugünkü Türkiye kıyılarını da etkilediğini ortaya koymuştu.
Şimdiyse CNN International'a konuşan jeologlar, yanardağın yüzlerce yıldır patlamamasına rağmen asla ölmediğini vurguladı.
Geçen yıl Santorini'yi ilk kez ziyaret eden derin sondaj araştırma gemisi JOIDES Resolution'ın keşif şefi Tim Druitt, "Kolumbo'da aktivitenin arttığını görmeye başlarsak, o zaman tetikte olmamız gerekir" ifadelerini kullandı.
Atina Üniversitesi'nden jeolog Evi Nomikou ise son 20 yıldır memleketi Santorini'deki her keşif gezisine katıldı.
"Başlangıçta yanardağın hangi kısımların kara, hangi kısımların su olduğunu gösterecek olan jeo-bulmacayı yavaş yavaş çözüyoruz" diyen bilim insanı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geçmişteki patlamaları ve etkilerini daha iyi anlayabilirsek, gelecekteki zorlukları daha iyi ele almak için bir yol haritamız olur."
Bu arada Kolumbu'nun yakından incelenmesi, uzay keşiflerine de dolaylı yoldan katkı sağlayabilir.
Örneğein NASA 2019'da çığır açan bir keşif gezisine fon sağlamıştı. Nomikou, söz konusu keşif gezisinde çok ekstrem koşullara uyum sağlamış canlıların keşfedildiğini aktardı:
"Kraterinin dibinde, ancak diğer gezegenlerde bulunabilecek yaşam formlarına ev sahipliği yapan, adeta 'dünya dışı' bir okyanus var."
Kolumbo patladığında, onlarca kilometre yüksekliğe ulaşan bir duman sütunu üretebilir. Ayrıca tıpkı Tunç Çağı'ndaki gibi bir tsunamiyi de tetikleyebilir.
Yaklaşık 10 yıl önce volkandaki aktivitenin arttığı tespit edilmiş ve bu da bir endişe dalgasına yol açmıştı. Ancak aktivite o zamandan beri azalma eğiliminde.
Volkan uzmanı Druitt ise "Neyse ki volkanlar patlamadan önce yeteri kadar uyarı veriyor" diyor.
 
Independent Türkçe, Futurism, CNN International



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news