Demokratik Kongo Cumhuriyeti: “Kıtanın güneyindeki güçler, doğu Afrika’nın ‘başarısız olduğu’ şeyi başarabilecek mi?”

SADC, Haziran ayında ‘güvenliği tesis etme’ görevini teslim alacak

Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi, Namibya’daki SADC Güvenlik Hizmeti Zirvesi’ndeki katılımcıların arasında (SADC internet sitesi)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi, Namibya’daki SADC Güvenlik Hizmeti Zirvesi’ndeki katılımcıların arasında (SADC internet sitesi)
TT

Demokratik Kongo Cumhuriyeti: “Kıtanın güneyindeki güçler, doğu Afrika’nın ‘başarısız olduğu’ şeyi başarabilecek mi?”

Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi, Namibya’daki SADC Güvenlik Hizmeti Zirvesi’ndeki katılımcıların arasında (SADC internet sitesi)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi, Namibya’daki SADC Güvenlik Hizmeti Zirvesi’ndeki katılımcıların arasında (SADC internet sitesi)

Güney Afrika Kalkınma Topluluğu’nun (SADC) bölgesel gücü, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin sorunlu doğu bölgesinde ‘güvenlik ve istikrar tesis etme’ görevi için Doğu Afrika Topluluğu gücünün yerini aldı.

Geçen Aralık ayında, Ruanda’nın destek vermekle suçladığı isyancı 23 Mart Hareketi’nin oluşturduğu tehdide yanıt olarak, Demokratik Kongo’nun doğusunda Doğu Afrika ülkelerinden bölgesel bir askeri güç konuşlandırıldı. Kigali, bu gelişmeyi reddediyor. Bu gücün görev süresinin sonlanacağı Haziran ayı yaklaşırken Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi, söz konusu gücü ‘isyancıları püskürtememekle’ ve hatta ‘onlarla bir arada yaşamakla’ suçlayarak sözleşmeyi yenilemeyi reddetti.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Christophe Lutundula Apala’ya göre SADC, silahlı gruplara karşı Kongo Silahlı Kuvvetlerini desteklemek için gelecek Haziran ayında görevlerine başlayacak.

Güney kuvvetleri, kendilerini Doğu kuvvetlerine kıyasla tercih edilen bir seçenek haline getiren birçok unsura sahip. Şarku’l Avsat’a konuşan gözlemcilere göre bu unsurların başında ise ‘çatışma taraflarından herhangi birinin yanında yer almakla suçlanmaması’ ve ‘barışı koruma faaliyetlerindeki kapsamlı deneyimi’ geliyor. Ancak bununla birlikte Kongo’da sosyal ve siyasi zorlukların varlığı, ‘güvenliği eşit bir zeminde tesis etme’ çabalarının başarılı veya başarısız olmasına neden oluyor.

Kongo’nun doğusunda şiddet eylemleri onlarca yıldır artış gösteriyor. Yaklaşık 120 silahlı grup, Ruanda sınırında bulunan Kuzey Kivu eyaletindeki ‘23 Mart Hareketi’nin yanı sıra, Müttefik Demokratik Güçler de dahil olmak üzere topluluklarını savunmak için bölge, kaynaklar ve güç için savaşıyor. 23 Mart Hareketi, 10 yıl önce ortaya çıktı ve şu anda geniş alanları kontrol ediyor.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Christophe Lutundula ise silahlı gruplar karşısında Kongo Silahlı Kuvvetlerini desteklemek için ülkesine gelen Doğu Afrika Topluluğu’nun bölgesel gücünün ‘görevinde başarısız olduğunu’ açıkladı. Yerel medya organlarına göre Lutundula, 14 Mayıs’ta SADC’ın isyancı 23 Mart Hareketi ile mücadelede Demokratik Kongo Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerini desteklemek için kuvvetlerini gönderme kararı aldığına dikkati çekti.

Fransa merkezli ‘Sınır Tanımayan Doktorlar’ kuruluşu tarafından birkaç hafta önce yayınlanan bir açıklamaya göre, geçen yıl boyunca yaklaşık bir milyon insan, bir ‘insani felakete’ neden olan ‘23 Mart Hareketi’ ile bağlantılı çatışmalar dolayısıyla ülkeden kaçtı.

Kongo halkı, Doğu Afrika kuvvetlerinin isyancıları hızla yenebileceğini ve onları işgal ettikleri topraklardan sürebileceğini umuyor. Ancak bölgesel gücün askeri komutanları, ‘isyancılarla çatışmaya girme yetkisine sahip olmadıklarında’ ısrarcı.

Birkaç gün önce, Demokratik Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi, Doğu Afrika Topluluğu tarafından konuşlandırılan bölgesel askeri gücü eleştirdi. Tshisekedi, Botsvana’ya yaptığı bir ziyarette, isyancılar ile (geçen yılın sonlarında konuşlanmaya başlayan) güç arasındaki ‘birlikte yaşama’ hareketi konusundaki endişelerini dile getirdi.

Tshisekedi, düzenlediği basın toplantısında Doğu Afrika kuvvetleri ile isyancılar arasında ‘bir arada yaşamın’ söz konusu olduğunu söylerken, “Bu, kendisine emanet edilen görevle ilgili gerçek bir sorun. Bu da bizi şunu sormaya zorluyor: Bu görevin amacı nedir?” dedi.

Kahire Üniversitesi Afrika Çalışmaları Enstitüsü’nde barış ve çatışma konularında uzman olan Hasna Tamam, Güney kuvvetlerinin görevlerinde başarılı olma veya ‘eşit bir zeminde durmama’ yeteneğinin getirdiği fırsatlar ve zorluklara değindi. Şarku’l Avsat’a konuşan Tamam, “Güney kuvvetleri, doğuya kıyasla onları Kinşasa için tercih edilen bir seçenek haline getiren unsurlara sahiptir. Özellikle SADC üye devletlerinin bu görevden önce etkili bir role ve güçleriyle bir varlığa sahip olması dolayısıyla Kongo hükümetinin güvenini kazanma, onu çatışma taraflarının yanında yer almakla suçlamamasına olanak tanıyor” dedi. Hasna Tamam ayrıca, SADC’ın Mozambik ve Lesotho’daki deneyimine dayalı olarak barışı koruma görevlerinde kapsamlı deneyime sahip olduğuna dikkati çekti. Uzman, “Müdahale araçlarının farkında. Doğu Kuvvetlerinin aksine, çatışmanın bağlamını ve hassasiyetlerini dikkate alıyor. Doğu Kuvvetlerinin Kongo’da konuşlandırılması, kuruluşundan bu yana Doğu Afrika Topluluğu için türünün ilk örneğiydi” şeklinde konuştu.

Hasna Tamam, yine de MONUSCO, Özel Kuvvetler Müdahale Tugayı (FIB) ve Ituri bölgesinde radikal İslamcılarla savaşan Uganda askeri güçlerinin de dahil olduğu uluslararası güçlerin katılımıyla SADC grubunun, Kongo’da güvenliği istikrara kavuşturmak için yeterli ilaca sahip olmadığının söylenebileceğini dile getirdi. Ayrıca “Aynı zamanda, Doğu Afrika Topluluğunun bölgesel gücü ile koordinasyon sağlamak zorundadır. Sonuç olarak, hareketleri büyük ölçüde bu kuvvetlerin hareketine ve ilgili koordinasyon sınırlamalarına bağlı olacaktır” dedi.

Tamam’a göre Doğu Kongo’da güvenliğin tesis edilmesi, onsuz gerçekleştirilemeyecek bir siyasi gerekliliğe sahip. Bu durum da Doğu Kongo’da çatışmanın nedenlerine radikal bir çözüm içeren kapsamlı, dışlayıcı olmayan bir siyasi çözüme ulaşılmasıyla ilgili. Bu şartın yokluğunda ise sürdürülebilir güvenliği sağlamak zor. Ancak güvenlik durumu üzerinde geçici kontrol ve kontrolü dayatmak için manevralar olabilir. Bu da meseleyi ‘ister iç ister dış taraflardan olsun, çatışmayı çözmek için siyasi iradenin mevcudiyetine bağlı’ hale getiriyor.

SADC, 1989 yılında kurulmuş 16 ülkeyi (Angola, Botsvana, Komorlar, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Esvatini, Lesotho, Madagaskar, Malavi, Mauritius, Mozambik, Namibya, Seyşeller, Güney Afrika, Tanzanya, Zambiya, ve Zimbabve) kapsıyor.

Mayıs ayı başlarında Windhoek Zirvesi sırasında SADC, ‘barışı ve güvenliği yeniden tesis etme’ konusunda destek vermek amacıyla Demokratik Kongo’nun doğusuna asker göndermeyi kabul etti. Ancak Afrika meseleleri konusunda Sudanlı bir araştırmacı olan Abbas Muhammed Salih Abbas, Doğu Kongo’daki durumun özellikle ‘son yıllarda ateşkes kararının uygulanmasına yönelik tüm çabaların başarısız olduğu’ göz önüne alındığında son derece karmaşık olmaya devam ettiğine dikkati çekti.

Abbas, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Doğu Kongo’daki durumu kontrol altına almaya yönelik bölgesel ve uluslararası çabalar, 23 Mart Hareketi ve Kongo hükümet güçleri arasında sahada hızlanan askeri gelişmelerin aksine, oradaki zor sosyal yapıyla çatışıyor ve bölgesel müdahaleleri engelliyor” dedi.



İran-ABD mutabakatı yakında Amman'da teknik görüşmeler başlayacak

İran'la nükleer müzakerelerin ikinci turunun ardından Amerikan heyetinin araçları Roma'daki Umman büyükelçiliğinden ayrıldı (AFP)
İran'la nükleer müzakerelerin ikinci turunun ardından Amerikan heyetinin araçları Roma'daki Umman büyükelçiliğinden ayrıldı (AFP)
TT

İran-ABD mutabakatı yakında Amman'da teknik görüşmeler başlayacak

İran'la nükleer müzakerelerin ikinci turunun ardından Amerikan heyetinin araçları Roma'daki Umman büyükelçiliğinden ayrıldı (AFP)
İran'la nükleer müzakerelerin ikinci turunun ardından Amerikan heyetinin araçları Roma'daki Umman büyükelçiliğinden ayrıldı (AFP)

ABD Başkanlık Temsilcisi Steve Witkoff ile İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi arasında İtalya'nın başkenti Roma'da yapılan ikinci tur görüşmeler, uzman düzeyinde görüşmelerin ve bir hafta sonra Muskat'ta üçüncü tur görüşmelerin yapılması konusunda anlaşmaya varılmasıyla sona erdi.

Umman Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, “Umman Dışişleri Bakanı Bedr Al Busaidi'nin arabuluculuğunda bugün Roma'da yapılan görüşmede İran Dışişleri Bakanı ve ABD Başkanı'nın elçisi, adil, kalıcı ve bağlayıcı bir anlaşmaya varmayı amaçlayan görüşmelerin bir sonraki aşamasına geçme konusunda anlaştı” denildi.

Açıklamada olası bir anlaşmanın İran'ın “nükleer silahlardan ve yaptırımlardan tamamen arınmasını” ve “barışçıl nükleer enerji geliştirme kabiliyetini korumasını” sağlayacağı kaydedildi.

“Diyalog ve açık iletişimin hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde tüm paydaşların çıkarına olacak güvenilir bir anlaşma ve karşılıklı anlayışa ulaşmanın anahtarı olduğu vurgulandı.”

Açıklamada bir sonraki turun önümüzdeki birkaç gün içinde Muskat'ta yapılması konusunda mutabık kalındığı belirtildi.

El-Busaidi hem Witkoff'a hem de Arakçi'ye teşekkür etti: “Bugünkü görüşmelere yapıcı ve verimli bir şekilde katıldıkları için “Witkoff ve Arakçi'ye teşekkür eden El-Busaidi, ‘bu müzakerelerin kayda değer bir ilerleme kaydettiğini ve daha önce imkânsız olanın artık gerçekleşmeye daha yakın olduğunu’ ifade etti.

Daha iyi anlama

İran Dışişleri Bakanı ise devlet televizyonuna yaptığı açıklamada “Görüşmeler doğru yönde ilerliyor” dedi. Bakan, ‘Umman'da uzmanlar düzeyinde teknik oturumlar düzenlenmesi ve ardından cumartesi günü üst düzey müzakerecilerin bir araya gelmesi’ konusunda anlaşmaya varıldığını kaydetti.

Arakçi şunları söyledi: “Bugün yaklaşık dört saat süren bir oturum gerçekleştirdik. Verimli bir oturum oldu ve müzakereler olumlu bir yolda ilerliyor” ifadelerini kullandı.

“Bu kez bir dizi ilke ve hedef üzerinde daha iyi bir anlayışa varabildik ve görüşmelere devam etme ve teknik oturumların başlayacağı bir sonraki aşamaya geçme konusunda anlaştık” diyen Arakçi ‘uzman düzeyindeki teknik müzakerelerin çarşamba günü Umman'da başlayacağını’ ifade etti.

Aynı bağlamda “Uzmanlar ayrıntıları müzakere edecek ve uzlaşı için bir çerçeve geliştirebilecekler, ardından önümüzdeki cumartesi günü Amman'da (Witkoff ile) bir araya gelerek uzmanların çalışmalarının sonuçlarını gözden geçireceğiz ve anlaşmanın temel ilkelerine ulaşma konusundaki ilerlememizi değerlendireceğiz” dedi.