Azerbaycan rüzgârı ve İran (1)

Tahran, kendisine bağlı ve müttefik güçler ve gruplarla İsrail’i çevrelemek suretiyle kendi jeostratejik denklemini dayatmak için Arap coğrafyasını kullandı

İranlı güçler, 8 Ekim 2022’de Ermenistan-Azerbaycan sınırları yakınında bir tatbikattayken (AFP)
İranlı güçler, 8 Ekim 2022’de Ermenistan-Azerbaycan sınırları yakınında bir tatbikattayken (AFP)
TT

Azerbaycan rüzgârı ve İran (1)

İranlı güçler, 8 Ekim 2022’de Ermenistan-Azerbaycan sınırları yakınında bir tatbikattayken (AFP)
İranlı güçler, 8 Ekim 2022’de Ermenistan-Azerbaycan sınırları yakınında bir tatbikattayken (AFP)

Hasan Fahs

Tahran ile Tel Aviv arasındaki açık jeostratejik çatışmada iki taraf, birbirlerini kuşatmak ve gerilim ve bekleyiş halini sürdürmek için son kırk yıl boyunca mevcut ve mümkün tüm seviyeleri ve araçları kullandı. Çünkü iki taraf da herhangi birinin diğerine üstünlüğünün kendisinin bölgedeki projesinin sonu anlamına geldiğini ve böylece diğer tarafın nüfuz ve bölgesel rol denklemlerinin çizilmesi ve uluslararası denklemdeki konumunun güçlendirilmesinde ana ortak ve dayanak rolü oynayabilecek taraf olacağını gayet iyi biliyor.  

Bu çatışmanın yüzleri ve araçları arasında olan istihbarat savaşı, çatışmanın en belirgin özelliklerinden biriydi. Nitekim bu savaşın hedeflerinin alanı, iki ülke dışına kadar genişledi ve dünyanın herhangi bir noktasında mümkün bir saldırı yöneltmek için her fırsattan istifade edildi. Bu bağlamda Arjantin’de Buenos Aires’teki Yahudi sinagogunda gerçekleşen bombalı saldırı üzerinde durabiliriz. Başkent Tahran’ın kalbinde nükleer bilimci Muhsin Fahrizade’ye yönelik suikast, bu saldırıların sonuncusu olarak görülebilir. Bu iki operasyon arasında ve sonrasında casusluk ve iki ülkede de ajan yerleştirme faaliyetleri yürütüldü. Operasyonların ucu Suriye ve Irak’taki Devrim Muhafızları’nın üsleri ile nükleer ve askerî tesislerin hedef alınmasına kadar varıyor. Irak Kürdistan bölgesinin merkezi olan Erbil’deki noktaların vurulması karşısında Tahran, bu noktaların, İsrailli Mossad’ın İran içindeki güvenlik operasyonlarını yönetmek için kurduğu karargâhlar olduğunu söyledi.

Jeopolitik boyutlar ve jeostratejik hedeflere sahip bu çatışmanın yönlerinden biri de Kürt sorunudur. Bu mesele, Ekim 2017’de bölge liderliği tarafından gerçekleştirilen ayrılma ya da bağımsızlık referandumunda tezahür etti. Bu referandum, Tel Aviv tarafından bariz ve doğrudan olarak desteklenmişti. Çünkü bu referandum, İran rejimi için doğrudan bir tehdit oluşturuyor. Rejim bu referandumu, jeopolitik sınırları yeniden çizen bir aşama oluşturmak suretiyle egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit eden stratejik bir tehlike olarak görüyor. Üstelik Kürt-İran güçlerinin bağımsız Irak bölgesine katılma talebi için harekete geçmesine katkıda bulunmasından ötürü sadece İran için bir tehdit de değil. Bu tehdit, aynı zamanda hem Türkiye hem de Suriye’ye dönebilir ve Büyük Kürdistan devletinin kurulmasının yolunu açabilir.

Buna karşılık Tahran ve rejimi, kendisine bağlı ve müttefik güçler ve gruplarla İsrail’i kuşatmak ve bu grupları İsrail’e ve onun güvenlik istikrarına doğrudan bir tehdit kaynağı olarak kullanmak suretiyle, kendi jeostratejik denklemini dayatmak için Arap coğrafyasından faydalandı. Gerek Lübnan gerek Gazze Şeridi ile Batı Şeria’yı bu uğurda kullandı ve Suriye’yi, Filistin sınırları yakınında gelişmiş bir üs haline getirdi. Sonra bunlara Yemen de katıldı; Yemen, Bab el-Mendeb’deki uluslararası su yolunun kontrolünü ele geçirerek İsrail’e yönelik İran kuşatma halkasını tamamladı.

Tahran, tehlikeyi ve İsrail tehdidini kendi sınırlarından ve iç güvenliğinden uzak tutmayı hedefleyen bir güvenlik duvarı inşa etmek için tüm askerî, siyasi, ideolojik ve mezhepsel yeteneklerine yatırım yapsa da Kürt-Irak krizinde varoluşsal bir meydan okumayla karşı karşıya kaldı. Bu ise onu, Irak’ın egemenliğine ilişkin tüm yasak ve normları kaldırmaya sevk etti. Eski Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani önderliğinde Kürtlerin bağımsızlık çabalarını önlemek ve Türkiye ve federal Bağdat hükümeti ile iş birliği içerisinde bölgeye ekonomik bir abluka uygulamak için doğrudan ve açıktan müdahale etmekten çekinmedi.

İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn Krallığı arasında bir barış anlaşmasının imzalandığı duyurulduktan sonra İran’ın endişesi arttı ve rejim, gerçek İsrail tehlikesinin yaklaştığı duygusuna kapıldı. Bunun üzerine iki ülke liderliğine karşı yüksek tavanlı tehdit dilini benimsemesine neden olan bu anlaşmayı kendi güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak algıladı.

İran rejimi, aynı zamanda Körfez’in kaygıları ve rejimin siyasi, askerî ve nükleer hırslarına ilişkin endişe kaynaklarını gideren tavizler karşılığında bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için Abu Dabi ile anlaşmalar yapma yoluna girdi. Özellikle de İsrail, coğrafi kordonu aşmayı ve Lübnan, Suriye, Filistin ve Irak’ta yaptığı ve yapmaya devam ettiği gibi hareket ve faaliyet özgürlüğüne sahip olamadan İran’ın doğrudan sınırlarına yaklaşmayı başarmışken.

Hiç şüphe yok ki İran rejiminin İsrail stratejisine, özellikle de Tel Aviv’in İran sınırları yakınında ve onun doğrudan ve en yakın jeopolitik çevresinde siyaset, güvenlik ve istihbarat üsleri kurma çabalarına karşı ödediği bedeller, dahili ve uluslararası planda büyük ve karmaşık bedellerdi. Birden fazla cepheye ve yöne dağıtılmış, tüm olasılıklara ve düzeylere açık olarak farklı biçimler alan İsrail adımları arasından herhangi bir gelişme ya da yeni bir adımla başa çıkmak üzere daima hazır bulunmak için büyük enerjiler tüketti.

İran rejimi, kendisine bağlı ya da müttefik güçlerin, grupların ve partilerin gerçekleştirdiği hareket ve Filistin ile Gazze Şeridi’ni ateşleyen “sahaların birliği” stratejisinin uygulanması üzerinden başvurduğu son gerilimi tırmandırma yoluyla Suriye’ye doğru genişledi. Lübnan’ı bir füze fırlatma sahası ve platformu haline getirdi ve İsrail’in siyasi, güvenlik ve askerî düzeylerini karıştırmayı başardı. Bunun üzerine İsrail, Azerbaycan üzerinden yeni bir seçeneğe yöneldi. Azerbaycan; İran ile ittifak halinde olan komşusu Ermenistan’la yaşadığı krizinden başlayarak ulusal ve tarihî arka plandaki çeşitli ve pek çok sebepten ötürü birçok gerilimle dolu istikrarsız bir kanat oluşturuyor. Üstelik Bakü, “Türk dünyasının ya da Türkçe konuşan veya Türk kökenli ülkelerin birliği” projesi çerçevesinde kilit bir rol oynamaya çabalıyor. Ortadoğulu rollerdeki kalabalıklığı, oyuncu ve etki sahiplerinin çokluğunu ve bölge denklemlerinde gelişmiş bir alan elde etmenin zorluğunu telafi etmek üzere uluslararası denklemlerde etkin bir ortak olmak için bu vizyona öncülük edip gerçekleşmesini arzulayan Ankara ise bu konuda ona izin veriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Trump yönetimi binlerce Afgan'ın bir hafta içinde Amerika'yı terk etmesini istedi

İç Güvenlik Bakanlığı tarafından sağlanan bu fotoğrafta, Afgan mültecileri taşıyan son otobüs 19 Şubat 2022 tarihinde New Jersey'deki McGuire-Dix-Lakehurst Ortak Üssünden ayrılıyor (AP)
İç Güvenlik Bakanlığı tarafından sağlanan bu fotoğrafta, Afgan mültecileri taşıyan son otobüs 19 Şubat 2022 tarihinde New Jersey'deki McGuire-Dix-Lakehurst Ortak Üssünden ayrılıyor (AP)
TT

Trump yönetimi binlerce Afgan'ın bir hafta içinde Amerika'yı terk etmesini istedi

İç Güvenlik Bakanlığı tarafından sağlanan bu fotoğrafta, Afgan mültecileri taşıyan son otobüs 19 Şubat 2022 tarihinde New Jersey'deki McGuire-Dix-Lakehurst Ortak Üssünden ayrılıyor (AP)
İç Güvenlik Bakanlığı tarafından sağlanan bu fotoğrafta, Afgan mültecileri taşıyan son otobüs 19 Şubat 2022 tarihinde New Jersey'deki McGuire-Dix-Lakehurst Ortak Üssünden ayrılıyor (AP)

Trump yönetimi, Taliban'ın 2021'de iktidarı ele geçirmesinin ardından yasal yollardan ABD'ye giren Afgan mültecilere bir hafta içinde ülkeyi terk etmeleri talimatını verdi, aksi takdirde gözaltına alınma ve sınır dışı edilme işlemleriyle karşı karşıya kalacaklar.

Alman programlarında çalışan ve orada risk altında olarak sınıflandırılan Afganistanlıları taşıyan SmartWings Çek Havayollarına ait bir uçak, 16 Nisan 2025 tarihinde Pakistan'ın İslamabad kentinden Almanya'nın doğusundaki Leipzig havaalanına iniş yaptı (AFP)Alman programlarında çalışan ve orada risk altında olarak sınıflandırılan Afganistanlıları taşıyan SmartWings Çek Havayollarına ait bir uçak, 16 Nisan 2025 tarihinde Pakistan'ın İslamabad kentinden Almanya'nın doğusundaki Leipzig havaalanına iniş yaptı (AFP)

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, insani şartlı tahliye programları veya diğer yasal yollarla ABD'ye girmelerine izin verilen Afgan vatandaşlarına “şartlı tahliye fesih bildirimleri” göndererek, yedi gün içinde gönüllü olarak ayrılmalarını ya da artık geçerli yasal statüleri olmayanlar tarafından alınan e-postalara göre, tutuklama ve sınır dışı işlemleriyle karşı karşıya kalacaklarını bildirdi.

Bir Taliban güvenlik mensubu Kabil'deki Rus Büyükelçiliği'nin girişinde bir aracı inceliyor, 17 Nisan 2025.Bir Taliban güvenlik mensubu Kabil'deki Rus Büyükelçiliği'nin girişinde bir aracı inceliyor, 17 Nisan 2025.

Bu hamle, Trump'ın “Amerika tarihindeki en büyük toplu sınır dışı etme” olacağını vaat ettiği daha geniş kapsamlı göçmen karşıtı kampanyasının bir parçasıdır. Bu yılın başlarında göreve geldiğinden beri yönetim, 11 Eylül 2001 terör saldırılarının ardından terörle savaşın bir parçası olarak başlayan 20 yıllık askeri varlığa son vererek, Ağustos 2021'de ABD güçlerinin Kabil'den çekilmesinin ardından iktidarı ele geçiren Taliban'ın zulmünden korktukları için ülkelerinden kaçan Afganlar da dahil olmak üzere Trump'ın vaadini uygulamak için önlemleri artırdı.

Newsweek, ABD'nin çekilmesiyle birlikte Taliban'ın Afganistan'da kontrolü nasıl hızla yeniden ele geçirdiğini ve on binlerce Afgan'ın, özellikle de ABD ordusuyla birlikte çalışanların yanı sıra anavatanlarındaki dini ve etnik zulümden kaçan diğer Afganların kaçmasına neden olduğunu hatırlattı. Kaçanların birçoğu, kendilerini ABD'den sınır dışı edilmekten koruyan özel göçmen vizeleri, sığınma ya da Geçici Koruma Statüsü için başvuruda bulundu. Trump yönetimi şimdi binlerce Afgan vatandaşı için TPS korumalarını sona erdirmek üzere harekete geçiyor ve bu da Afganistan'a sınır dışı edilmelerine yol açabilir” dedi.

Geçtiğimiz haftalarda İç Güvenlik Bakanlığı, insani şartlı tahliye gibi yasal programlarla gelenler de dahil olmak üzere çeşitli kişilere yedi günlük sınır dışı bildirimleri gönderdi.

Beyaz Saray sözcüsü Carolyn Leavitt, "X" platformunda askeri uçağa binenlerin fotoğrafını paylaşarak, "Sınır dışı uçuşları başladı" yazdı (sosyal paylaşım siteleri)Beyaz Saray sözcüsü Carolyn Leavitt, "X" platformunda askeri uçağa binenlerin fotoğrafını paylaşarak, "Sınır dışı uçuşları başladı" yazdı (sosyal paylaşım siteleri)

7 günlük süre

Kuzey Karolina'nın Raleigh kentindeki bazı yerel medya kuruluşları, Afgan bireylerin İç Güvenlik Bakanlığı'ndan yedi gün içinde ülkeyi terk etmelerini ya da yasal işlemle karşılaşmalarını isteyen bir e-posta aldıklarını bildirdi. Misyoner olarak çalışan ve sığınma talebinde bulunmasına izin veren vizeye sahip olan bir Afgan göçmen, aldığı e-postada “şartlı tahliyesinin bu bildirimden yedi gün sonra sona ereceğinin” belirtildiğini ve “ABD'yi derhal terk etmezseniz, olası yasal işlemlere tabi tutulacaksınız” uyarısında bulunulduğunu bildirdi. “Afganistan'a geri dönersek güvende olmayacağız. Bu kendimiz için bir intihar görevi imzalamak gibi bir şey” dedi.

Newsweek, ABD'li göçmenlik avukatı Nicole Mescheroni'nin İç Güvenlik Bakanlığı'nın kendisine “ABD'den ayrılma zamanınız geldi” dediğini aktardı. Ancak üst düzey bir DHS yetkilisi, postaların şartlı tahliye davalarına dahil olanlara gönderildiğini ve Mecheroni'nin şartlı tahliye edilmediğini doğruladı.

Şarku’l Avsat’ın Kongre belgelerinden elde ettiği verilere göre, Ağustos 2021 ile Ağustos 2024 arasında yaklaşık 150 bin Afgan Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleştirildi.

İç Güvenlik Bakanlığı bugün, belgesiz göçmenlerin 30 gün içinde hükümete kayıt yaptırmaları veya cezalarla karşı karşıya kalmaları anlamına gelen yabancı kayıt şartını uygulamaya başladı.

Amerikan mülteci yerleştirme kuruluşu Global Refugee Resettlement'ın direktörü Krish O'Meara Vignaraja geçen hafta New York Times'a verdiği demeçte “Afgan kadınları ve kızları için bu insani korumanın sona ermesi, fırsatlara, özgürlüğe ve güvenliğe erişimlerinin sona ermesi anlamına geliyor” diyerek “onları sistematik baskı ve cinsiyete dayalı şiddetle karşı karşıya kaldıkları Taliban yönetimine geri dönmeye zorlamak, ulusumuzun itibarı için affedilemez bir leke olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

AfghansEvac CEO'su Sean Vandiver birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “TPS kapsamında burada bulunan her kişi, ABD ile olan ilişkileri nedeniyle ülkelerine dönmeleri halinde risk altında olan kişilerdir” dedi. Sean Vandiver, “TPS'yi sona erdirmek sadece korkakça bir hareket değildir. Çoğu durumda, bu insanlar savaş sırasında ihtiyaç duyduğumuz anda yanımızda durdular” diyerek, ”Afganlar için TPS'yi sona erdirmek sadece korkakça değil, aynı zamanda sorumsuzca. Onlara güvenlik sözü vermiştik. Şimdi yanımızda duran bu 10 binden fazla insanın ayaklarının altındaki halıyı çekiyoruz ve onlar dehşete düşmüş durumdalar. Korkuyorlar” ifadelerini kullandı.