Kamptaki DEAŞ’lı kadınlar ‘erkekler tarafından kandırılmanın’ bedelini ödüyor

Şarku'l Avsat terör örgütü DEAŞ üyelerinin ailelerinden Faslı, Mısırlı, Özbek ve Iraklı bir kadınlarla röportaj yaptı

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke’de yer alan Malikiye kırsalındaki Roj Kampı (Şarku'l Avsat)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke’de yer alan Malikiye kırsalındaki Roj Kampı (Şarku'l Avsat)
TT

Kamptaki DEAŞ’lı kadınlar ‘erkekler tarafından kandırılmanın’ bedelini ödüyor

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke’de yer alan Malikiye kırsalındaki Roj Kampı (Şarku'l Avsat)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke’de yer alan Malikiye kırsalındaki Roj Kampı (Şarku'l Avsat)

Suriye'nin kuzeydoğusundaki terör örgütü DEAŞ militanlarının ailelerinin kaldığı Roj Kampında, BM mülteciler Yüksek Komiserliği logosunun yazılı çadırlarının altındaki kadınlar ve anneler, akıbetlerinin ne olacağını beklerken günlük yaşamlarının ayrıntılarını anlattı. Burada zamanın bir anlamı yok. Burada gece de gün gibi. Bu kampın acı anlılar ve geçmişin yüküyle yaşayan sakinleri için saatler yıllar önce durdu.

Suriye'ye geliş hikayeleri de neredeyse aynı. Kocalar aşırılık yanlısı örgütün saflarına katılmaya karar verdikten sonra, aile üyeleri sadece onlara katılmak ve sonuçlarına katlanmak zorunda kaldılar. Kocalar aşırılık yanlısı örgütün saflarına katılmaya karar verdikten sonra, aile üyeleri sadece onlara katılmak ve sonuçlarına katlanmak zorunda kaldılar. Kamptaki kadınların günlük yaşamlarının ayrıntılarını kendi ülkelerindeki normal yaşamlarıyla karşılaştırdığınızda alacağınız cevap için fazla düşünmeye gerek duymuyorlar: Hiçbir yönden benzemiyor.

Roj Kampı, Haseke Valiliği'ndeki el-Malikiye (Derik) kasabasının kırsal kesiminde yer alıyor. Batılı ve Arap uyruklu DEAŞ saflarında yer alan savaşçıların yabancı ailelerine ek olarak, Iraklı mülteciler ve yerinden edilmiş Suriyeli kadınlar da dahil olmak üzere çoğu kadın ve çocuk olan yaklaşık 2 bin 500 kişiyi içeriyor.

Şarku'l Avsat, sıkı güvenlik tedbirleri altındaki kampa bir ziyaret gerçekleştirerek Faslı, Mısırlı, Özbek ve Iraklı sakinlerle özel röportajlar yaptı. Röportaj veren kadınların çoğu, temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar paraları olmadığını belirterek, temiz içme suyuna erişimin zor olmasından, hijyen ve tıbbi bakımın yetersiz olmasından, danışmanlık eksikliğinden, eğitimsizlikten, yetersiz beslenmeden, çitler ve güvenlik kameraları içinde yaşamaktan şikayet etti.

Faslı: Hayvanlar gibi yaşıyoruz

Fas’ın Teutan şehrinden olan Fas uyruklu Şuruk, Suriye’nin bombalanıp yıkılan çeşitli şehirlerinde sekiz yıl nasıl yaşadığını anlattı. Ne kışın soğuğundan ne de yazın sıcağından korumayan bir çadırın merhametine sığınıp yaşayan Şuruk, bugün onları Ortadoğu'nun bu sıcak noktasına gelmeye zorlayan babaları öldürüldükten sonra yetim kalan çocuklarını yetiştirmekten sorumlu.

Şuruk, verdiği röportajın başında şöyle konuştu: “36 yaşındayım fakat hayatım konusunda hiç söz sahibi olmadım. Çünkü önce ailemin sonra da kocamın seçtiği hayatı yaşadım ve bu yaşta dul kaldım. Bugünse kaderimdekileri yaşıyorum.” Eşi öldürüldükten sonra 2017 yılının ortalarında örgütün kontrolündeki bölgelerden kaçtığını söyleyen Şuruk, “Örgüt saflarına katılmayı seçen eşimdi. Onun vefatının ardından örgütle herhangi bir bağımız kalmadı. Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) hakimiyeti altındaki bölgelere doğru kaçarak kampa geldik” dedi.

Kendisi gibi olanların anavatanlarına dönmeleri karşısındaki en önemli engelin Suriye’de doğan çeşitli uyruklara mensup çocukların varlığı olduğunu söyleyen Şuruk, “İki çocuğumu Fas’ta dünyaya getirdim. Benim durumumda çifte vatandaşlık ve yabancı uyruklu kişilerle evli olmak yasal bir sorun oluşturmuyor. Ben bir dul ve çocuklarım yetimken, Fas’ın bizi ülkeye yeniden kabul etme tereddüt ettiğini bilmiyorum” ifadelerini kullandı.

Faslı Şuruk (Şarku'l Avsat)
Faslı Şuruk (Şarku'l Avsat)

Faslı Şuruk, “Ruhum bunalmış durumdayken geceyle gündüz birbirine denk. Günlük rutin bir kayba dönüşüyor. Çocuklarıma bazen sabah saat 9’da kahvaltı başka bir gün öğleden sonra 3 gibi. Çünkü zamanın bir kıymeti yok. Gerçekten zaman burada ağır işliyor” dedi. Çadırının 6 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde olduğunu söyleyen Şuruk, çadırı üç bölüme ayırdığını bunlardan birincisi çadırın girişi olan küçük bir alanı mutfak, orta kısmı ise oturma ve uyuma alanı, üçüncü kısmı ise giysiler ve battaniyeler için bir dolap olarak kullandığını ifade etti.

 Uzun yeşil bir abaya giyen ve koyu renk bir başörtüsü takan bu kadın, kamptaki mevcut mutfağını Fas'taki evininin mutfağıyla karşılaştırdı. Şuruk, “Tabi ki de karşılaştırılamaz. Bugün burada hayvanlar gibi yaşıyoruz” dedi. Ülkesindeki mutfağının detaylarını ve normal hayatını hatırladığında bir süre konuşmayı bıraktı ve gözleri doldu. Gücünü toplayarak konuşmaya devam eden Şuruk, “Bu çadıra ne kadar tabak, gaz ocağı, lavabo ve raf getirilirse getirilsin. Asla bir mutfağa dönüşmeyecek. Çatı plastik, duvarlar, pencereler hep tente. Fas'taki hayatımla kıyasladığımda bu hayat değil” şeklinde konuştu.

Gençliğinin başında Fas Kraliyet Donanması'na katılmayı, üniforma giymeyi ve okyanusları geçmeyi hayal eden Şuruk’un bugün en büyük hayali kamp hayatından kurtulup ailesinin yanına dönmek. Faslı kadın, “Annem bir yıl önce vefat etti, babamın yaşı ilerlemiş, bir daha görebilir miyim bilmiyorum” dedi.

Suriye’de iki hali de yaşayan Mısırlı

Mısırlı Radva, şu anda 40 yaşında olduğunu ve bunun 10 yılını Suriye’nin çeşitli bölgeleri ve kamplarda geçirdiğini söyledi. Hayatının zorlu koşullarından dolayı çok acı çekti. Daha önce Mısır’ın başkenti Kahire'de yaşadığını kaydeden Radva, varlıklı bir aileden geldiğini, iktisat fakültesinden mezun olan kocasının geçmişte tanınmış bir şirkette memur olarak çalıştığı söyledi.

 Radva, konuşmasının başında kendisi gibi birçokları gibi kendisinin de büyük bir aldatmacaya maruz kaldığını ifade etti. 2019 yılının baharında ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon Güçleri ve SDG tarafından yenilgiye uğratılmadan daha önce DEAŞ’ın kontrolü altında olan Suriye bölgelerine atıfta bulunarak “Örgüt bölgelerine gelen çoğu kişi gibi biz de kandırıldık. Düzenli bir hayat, okullar, ilişki kurulacak bir devlet ya da oluşum yoktu... DEAŞ bir aldatmaca ve büyük bir balondu” dedi.

Radva, üç çocuk annesi. En büyük kızı 17, oğulları ise 14 ve 10 yaşında. Eşi ise 2017 yılının başında ailenin DEAŞ bölgelerinden kaçmasından bu yana SDG hapishanelerinde tutuluyor.

Radva'nın bugün en büyük hayalleri ‘özgürce hareket ve seyahat etmek’. Kampta örgütle bağlantılı olduğu suçlamasıyla ‘tutuklu’ olarak alıkonulduğunu söyleyen Radva nereye giderse gitsin kovuşturulmaktan korkuyor. Ülkesine dönememekten endişe duyduğunu dile getirerek, “Mısır'a döndüğümde veya başka bir ülkeye seyahat ettiğimde bu suçlamadan korkuyorum. Çünkü bu sıfat beni rahatsız etmeye devam edecek” dedi. 

6 yıldır bu kampta yaşadığını ancak gelecekte durumunun ne olacağını bilmediğini anlatan Mısırlı kadın, “Herhangi bir taraf gelip örgütle bağlantımızın derecesini, hala aşırılık yanlısı olup olmadığımız incelesin. Gerçekten DEAŞ’lı olup olmadığımı görmek için beni gözetim altına alsınlar sonra ona göre beni burada tutsunlar” ifadelerini kullandı.

Bu Mısırlı kadın için saatler ve aylar oldukça yavaş geçerken, Radva yaşadığı en büyük zorluğun özgürce hareket edememek olduğunu ayrıca cep telefonu ya da dizüstü bilgisayar bulundurmalarının yasak olduğunu söylüyor. Radva, “Pazar ve eğitim alanları var ama biz özgürlük istiyoruz. Çocuklarımın üniversiteye gitmelerini ve eğitimlerini tamamlamalarını istiyorum. Rahatlamak için bir hobi kursuna gitmek istiyoruz. Özgürce dışarı çıkmak istiyoruz. Burada gidebileceğimiz parklar yok” dedi.

Radva, kendisini bir şirkette iş sözleşmesi yapma bahanesiyle Türkiye'ye gitmeye ikna eden kocası tarafından kandırıldığını saklamıyor. Suriye sınırına vardıklarında, daha önce DEAŞ’ın kontrolü altındaki bölgelerde yaşamak için Suriye'ye girmek istediğinde şoke olduğunu söyledi. Radva, “Beni bir emrivakiyle karşı karşıya bıraktı. Sözde bir İslami hilafet yönetimi altında yaşayacağımız yanılsamasına kapılmıştım. Ancak gördüğümüz şeyler karşısında şoke olduk. İntikam, cinayet, karanlık her yerdeydi” dedi.

 Kuaförlük yapan kızlar

Tuka adlı 19 yaşındaki Özbek genç kız, 2015 yılının ortalarında memleketi başkent Taşkent'ten 3 bin 500 kilometre uzaktaki İstanbul’a doğru nasıl seyahat ettiğini anlattı. Daha sonra Suriye tarafında, o zamanlar DEAŞ’ın pençesinde olan sınır kasabası Tel Abyad'a gizlice geçmek üzere bir otobüse binip yolculuklarına karadan devam ederek Suriye ile Türkiye sınırındaki Şanlıurfa kentine doğru yola çıktılar. Yedi günlük bir yolculuğun ardından Suriye'nin kuzeyindeki Rakka şehrine ulaştıklarını söyledi.

 Özbek Tuka (Şarku'l Avsat)
Özbek Tuka (Şarku'l Avsat)

O zamanlar Rakka, örgütün en önde gelen kentiydi ve Özbek aile, seyahat masrafları, uçak bileti masraflarının karşılanması, yönetici pozisyonları ve yüksek maaşlar alma vaatlerinin ardından sözde DEAŞ Devleti’nin gölgesinde yaşamayı umuyordu.

Bu kız hayatının neredeyse yarısını savaştan zarar görmüş bir ülkede geçirdi. Bugün annesi, 4 kız kardeşi ve iki erkek kardeşiyle birlikte bu kampta yaşıyor. Babası SDG tarafından hapishanede tutuluyor.

Tuka, kararlılıkla, ısrarla ve annesinin de onayıyla artık meslek öğrenmek için ‘kuaförlük’ kursuna gidiyor. Tuka, “Çocukluğumda gelecekte cerrah olmayı hayal ederdim. Bugün kamptan ayrıldıktan sonra okula geri döneceğim. Bunun olmasını beklerken, kuaförlük kursuna gitmeye karar verdim ve bu durumumu değiştirdi. Annem bile rahatladı” dedi.

21 yaşındaki Iraklı arkadaşı Hiba ise, 2014 yılının yazında terörist DEAŞ’ın sözde hilafetini ilan etmeye başlamasıyla ünlenen Musul şehrinden geliyor. 11 yaşındayken babası onu Faslı bir savaşçıyla evlenmeye zorladı. Birkaç yıl süren zorunlu bir evliliğin ardından kocasının Irak'ta yakalandığını ve Bağdat'ın onu Fas hükümetine teslim ettiğini söyledi. Kendisi ise Irak'taki DEAŞ bölgelerinin geri çekilmesinin ardından örgüt saflarında yer alan küçük erkek kardeşi ile birlikte Suriye'ye doğru yola çıktı. Kardeşinin öldürülmesinden sonra yedi yıldır yaşadığı Roj kampına gitti. Özbek arkadaşı gibi o da kamptaki arkadaşlarının saçlarına bakım yapıp makyaj yapıp kuaförlük mesleğini öğrenmeye karar vermiş.

Bu iki kız, Roj kampındaki diğer onlarca kızla birlikte güzellik uzmanı ve kadın kuaförü olarak eğitiliyor. Hemşirelik, berberlik, elektronik aletlerin tamiri gibi meslekler de pratik hayat tecrübesi kazandırmak ve boş zamanı doldurmak için öğretiliyor.

Kamptaki çocuklar için uyarılar

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nden iki üst düzey yetkilisi “el-Hol ve Roj kamplarında vatandaşı bulunan ülkelerin tepkisi çok yavaş. Bu durum mevcut gözaltı ortamlarında yaşayan DEAŞ’lılar ve militanlarının çocuklarının dosyalarının büyüklüğü ve tehlikesi ile orantılı değildir” dedi. Kampların tasfiyesinin belki de onlarca yıl alacağı vurgulandı. Haseke'deki el-Hol kampından sorumluların, yalnızca bu kampta kaydedilen 150'den fazla cinayetin ardından şiddetin eşi görülmemiş boyutlara ulaştığı konusunda defalarca uyarıda bulunduğuna işaret edildi. Bu kampların, sadece bir kısmı DEAŞ ailelerinden olan binlerce yerinden edilmiş insanı barındırdığı biliniyor.

Yerinden Edilenler ve Mülteci İşleri Dairesi Başkanı Şeyhmus Ahmed, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda, Roj ve Hol kampları dosyası, ilgili ülkelerin hükümetlerinin yanı sıra uluslararası toplumu da ilgilendiren uluslararası bir ikileme dönüştüğünü söyledi. Ahmed, “Örgüt saflarına katılan, saflarında savaşan ve bölgelerinde yaşayan vatandaşlarını geri almayı reddeden ülkeler ve hükümetler var. Görüşmelerimiz sırasında bize ulusal güvenliklerinden endişe duyduklarını ve toplumlarının DEAŞ destekçilerinin dönüşünü kabul etmeyi reddettiğini açıkladılar.

Roj Kampı’ndaki çocuklar (Şarku'l Avsat)
Roj Kampı’ndaki çocuklar (Şarku'l Avsat)

Ahmed, uluslararası toplumun çift uyruklu kişilerin doğumu, babaların öldürülmesi ve annelerin kamplarda hayatta kalması göz önüne alındığında en hassas dosya olarak kabul edilen çocukların dosyasıyla ilgilenmemesine değindi. Ahmed, “Bu dosya, her geçen gün daha da artan riskler taşıyor. Çünkü uluslararası toplumun bu çocukları kamplarda ihmal etmesi çok tehlikeli. Yıllar geçtikçe büyüyen çocukları kampların sınırları içinde bırakmak, yasal yaşını (17 yaş) tamamladıktan sonra otomatik olarak örgüt savaşçılarının gözaltı merkezlerine nakledilmeleri ve bu da sorunun daha da büyüyeceği ve köklü çözümler olmadan kalacağı anlamına gelecek” şeklinde konuştu.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi İdari Organı Üyesi Avukat Halid İbrahim ise, Aşırılık yanlısı DEAŞ ideolojisiyle dolu bu büyük grupların, yönetimin kamplarında ve gözaltı merkezlerinde bulunmasının, bölge ve dünya için büyük tehlike oluşturduğunu söyledi. İbrahim, “Güvenlik, ekonomik, askeri ve hatta insan hakları açısından da yönetimin kurumlarına yük oluşturuyor” dedi.

Kürt yetkili, son üç yılda bin çocuk ve 400 kadının ülkelerine geri gönderildiğini söyledi. İbrahim, “Roj ve Hol kamplarında farklı ülkelerden 55'ten fazla milletten, çoğu kadın ve çocuktan oluşan yaklaşık 60 bin kişi var. Özerk Yönetim'in uluslararası toplum ülkelerine vatandaşlarını anavatanlarına geri kabul etme çağrılarına rağmen yetim çocuklar ve insani yardım vakaları da dahil olmak üzere çok az ülke yanıt verdi ve vatandaşlarını kurtardı. Ancak ‘güvenlik ve toplumsal nedenlerle’ yetişkin kadın ve erkekler dahil edilmedi” dedi.

İbrahim, uluslararası toplumu DEAŞ’lıların çocuklarını rehabilite etmek ve savaşçıların gözaltı merkezlerini korumak için Özerk Yönetim'e mali ve güvenlik yardımı sağlamaya çağırdı. Kürt yetkili, “Bu insanları ülkelerine geri döndürmek yıllar alabilir, 20 yıl daha sürebilir” dedi. Bu kamplarda büyüyen çocukların geleceği konusunda uyararak, radikal ve kalabalık ortamlarda evlilik veya aile kurumu çerçevesinin dışında yaşadıklarına dikkat çekti.



Suriye'de istikrarın sağlanması konusunda Türkiye-Irak ittifakı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Suriye'de istikrarın sağlanması konusunda Türkiye-Irak ittifakı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani arasındaki üst düzey görüşmeler, başta Suriye'nin istikrara kavuşturulması olmak üzere her iki ülkeyi de ilgilendiren ulusal güvenlik konularında Ankara ve Bağdat'ın tutum ve görüşlerinin yakınlaştığını yansıttı.

Dün Ankara'da Sudani ile ortak basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, Türkiye ve Irak'ın güvenlik konuları ve tüm terör örgütleriyle mücadelede iş birliği konusundaki tutumlarının örtüştüğünü söyledi. Erdoğan, Irak Başbakanı ile yaptığı görüşmelerde ulusal güvenlik konularını ve PKK, DEAŞ ya da FETÖ olsun tüm terör örgütleriyle mücadelede iş birliğini ele aldıklarını ifade etti.

Erdoğan, Irak Başbakanı'nın ‘bilgeliği’ olarak nitelendirdiği Irak'ın bölgede istikrarın sağlanmasında oynadığı rolü memnuniyetle karşıladı.

İlişkilerde büyük ivme

Türkiye'nin Irak ile iş birliğini güçlendirmeye devam edeceğini ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geçen yıl nisan ayında Bağdat'a yaptığı ziyaretin ardından büyük bir ivme kazandığını vurgulayan Erdoğan, Sudani ile terörle mücadele, güvenlik iş birliği, ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi konularını ele aldıklarını kaydetti.

Görsel kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Ankara'daki ortak basın toplantısı sırasında (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

İki ülke arasındaki ticaret hacminin geçen yıl 18 milyar dolara ulaştığını belirten Erdoğan, Irak ile elektrik sektöründeki iş birliğini genişletmeyi ve Irak'tan Türkiye üzerinden Avrupa ve diğer ülkelere petrol ve doğalgaz taşımayı umduğunu ifade etti.

Kalkınma Yolu Projesi’ne ve bu projenin uygulanmasının nasıl hızlandırılacağına ve katılımcı ülkeler arasındaki ortak iş birliğine odaklanıldığını sözlerine ekleyen Erdoğan, tüm ülkeleri projenin altyapısına katılmaya çağırdı.

Erdoğan, “İster Bağdat'ta ister Ankara'da olsun imzalanan tüm anlaşmaları yürürlüğe koyma ve sağlık, eğitim ve diğer çeşitli alanlarda birlikte çalışma ve ilişkileri geliştirme konusunda mutabık kaldık” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta Suriye meselesi ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın sağlanması ihtiyacı olmak üzere bölgedeki birçok konuda Irak ile görüşlerinin örtüşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarına katkıda bulunma ihtiyacı konusunda Irak ile mutabık kaldıklarını belirtti.

Erdoğan ayrıca, ‘İsrail'in ihlalleri ve Gazze Şeridi'ne karşı yürüttüğü acımasız savaş, ateşkes ihtiyacı ve Filistin halkı için bölgeye insani yardım girişinin sağlanması, iki devletli çözüm temelinde barışa ulaşmak için çalışmak ve İsrail'in bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden uygulamalarını durdurmak’ konularında iki ülke arasındaki görüşlerin örtüştüğünü vurguladı.

Terörizmle mücadele

Irak-Türkiye ilişkilerinin ‘iki halk arasında sağlam temellere dayandığını ve binlerce yıldır devam ettiğini’ belirten Sudani, ‘komşuluk bağları, çıkarlar, tarih, sosyal ve dini ilişkilerin koşullar, politikalar ve hükümetler değişse de devam ettiğini’ kaydetti.

Erdoğan ile ‘ilişkilerin güvenlik boyutu ve iki ülkenin terörizm nedeniyle karşı karşıya kaldığı zorluklarla ilgili temel ayaklarını’ ele aldıklarını söyleyen Sudani, ülkesinin ‘sağlam ve net’ tutumunu yineleyerek, ‘iki ülkenin ulusal güvenliğinin tek bir bütün olduğunu’ ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, ortak basın toplantısının sonunda el sıkıştı. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

PKK konusunda ise Sudani, Bağdat'ın bu örgütü ‘yasaklı grup’ olarak sınıflandırdığını ve ‘hiçbir tarafın Irak topraklarını komşu ülkelere karşı saldırganlık için bir sıçrama tahtası olarak kullanmasına izin vermediğini’ vurguladı.

Sudani, Suriye konusunda, ülkesinin Irak ve Türkiye'ye komşu olan Suriye’de güvenlik, istikrar, yeniden yapılanma ve kalkınmanın sağlanması konusundaki istekliliğini vurgulayarak, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'ya ülkedeki tüm mezhep ve azınlıkların eşit haklara sahip olması için çalışılması gerektiğini söylediğini hatırlattı.

Irak Başbakanı Gazze Şeridi'ne insani yardım girişine izin verilmesinin önemini vurguladı ve İsrail'in bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden uygulamalarına son vermesi gerektiği konusunda Türkiye ile hemfikir olduğunu ifade etti.

Sudani, görüşmeler ve anlaşmaların imzalanmasını içeren Türkiye ziyaretinin, Erdoğan'ın geçen yıl nisan ayında Irak'a yaptığı ziyaretin devamı niteliğinde olduğunu belirtti.

Mutabakat zabıtları

Türkiye ile Irak arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin dördüncü toplantısı, dün Ankara'ya gelen ve Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde resmî törenle karşılanan Sudani ve Erdoğan'ın başkanlığında başkent Ankara'da gerçekleştirildi.

Görsel kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani başkanlığında düzenlenen Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin dördüncü toplantısından (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Toplantının sonunda Erdoğan ve Sudani, savunma sanayi ve uzman değişimi alanlarında iş birliği, Irak vatandaşlarının Türkiye'den gönüllü geri dönüşleri için standart operasyon prosedürleri, yasal alanlarda iş birliği ve yasadışı uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele, güvenlik eğitimi, acil durum ve afet yönetimi, ölçüm ve kalibrasyon faaliyetleri ve Bağdat ve Basra'da Türk üniversitelerinin şubelerinin açılmasına ilişkin iş birliği protokolü gibi bir dizi mutabakat zaptının imzalanmasına tanıklık etti.

Ticaret borsası

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, ülkesinin özel sektörünün Irak'taki yeniden yapılanma ve kalkınma çabalarına aktif olarak katkıda bulunmaya hazır olduğunu açıkladı.

Irak Ticaret Bakanı Etir el-Greyri ile Ankara'da düzenlenen Türkiye-Irak yuvarlak masa toplantısına katılan Bolat, Irak'ın Türkiye'nin İslam dünyasındaki en önemli ticaret ortaklarından biri olduğunu, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2024 yılında yaklaşık 18 milyar dolara ulaştığını ve Erdoğan ile Sudani'nin bu hacmi 30 milyar dolara çıkarma konusunda ortak bir hedef belirlediğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat ve Iraklı mevkidaşı Etir el-Greyri, dün Ankara'da bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdi. (Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın X hesabı)

Yatırımcılar için daha cazip bir yasal ortam yaratacak olan karşılıklı yatırımların teşvik edilmesi, korunması ve çifte vergilendirmenin önlenmesi gibi anlaşmaların uygulanmasının önemine işaret eden Bolat, Türk müteahhitleri için üçüncü büyük küresel pazar olan Irak'ta Türk şirketlerinin bugüne kadar 35,3 milyar dolar değerinde proje gerçekleştirdiğini açıkladı.

Irak Ticaret Bakanı Etir el-Greyri ise ülkesinin vize sorunlarını çözerek ve para transfer mekanizmalarını geliştirmek için çalışarak Türk iş adamlarının girişini kolaylaştırma kararlılığını yineledi.

El-Greyri ayrıca, Kalkınma Yolu Projesi’nin her iki ülkeden ihracatçılar ve yatırımcılar için umut verici bir yatırım fırsatı sunduğunu kaydetti.