Sudan’da onlarca sanatçı başkentteki stüdyolarını ve galerilerini geride bırakarak Sudan’dan kaçmak zorunda kaldı. Bu durum, binlerce sanat eserini riske atıyor ve 2019 devriminde çok önemli bir rol oynayan sanat ortamını tehdit ediyor.
Sudan’da askeri güçler arasında çatışma çıktığı günün sabahında Yasir el-Karii, başkent Hartum'un merkezindeki stüdyosunda renkler ve tuvallerle çevrili bir çalışma gününe daha hazırlanıyordu.
Çatışma çıktığı gün 15 Nisan'dı ve sonraki üç gün boyunca, Hartum sokaklarında çatışmalar şiddetlenirken, Karii, aç ve susuz şekilde stüdyosunda mahsur kaldı.
Karii, her gün saatlerce dehşet içinde saklanırken, kurşunlar binanın camlarını deliyor ve yanlışlıkla binaya isabet eden mermilerin sesi duvarları sallıyordu. Sonunda kaçmaya izin veren kısa bir sükunet olduğunda, Karii bunu değerlendirmek istedi ama yüreği buruktu.
Arkasında en sevdiği gitarını ve farklı boyutlarda 300'den fazla tabloyu bırakarak kaçan Karii (29) bu konuda, “Hiçbir eserimi ya da kişisel eşyalarımı yanımda taşıyamadım. Bu çatışma bizi sanatımızdan ve huzurumuzdan mahrum etti ve bugün bizi evsizlik ve ölümün ortasında akıl sağlığımızı korumaya çalışır halde bıraktı” ifadelerini kullandı.
Sanat dünyası kuşatma altında
Karii, savaşan iki general Afrika'nın en büyük ve jeopolitik açıdan en önemli ülkelerinden birini kasıp kavururken stüdyolarından ve galerilerinden kaçan onlarca Sudanlı sanatçı arasında yer alıyor.
Orgeneral Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki Sudan ordusu ve General Muhammed Hamdan Dagalo liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki şiddetli çatışma yüzlerce kişinin ölümüne neden oldu ve bir milyondan fazla insanı yerinden etti. Bunun yanında ülke nüfusunun yarısından fazlası acil insani yardım içinde.
Bu dizginlenemeyen şiddetin ortasında, pek çok kişi savaşın başkentin gelişen sanat ortamını yok edeceğinden korkuyor. Bu sanat ortamının arkasında ise ağırlıklı olarak 2019 demokrasi yanlısı devrim zamanında ortaya çıkan, bölgesel ve küresel ilgiyi çekmeye başlayan genç sanatçılar var.
Onlarca Sudanlı sanatçı ve Sudan, Mısır ve Kenya'da sanatla ilgilenen kişiler, New York Times'a yaptıkları açıklamada, evlerinin, stüdyolarının veya yüzbinlerce dolar değerindeki sanat eserinin yer aldığı sergilerin akıbeti hakkında hiçbir fikirleri olmadığını söylediler.
Bu konuda sanat sergilerinin düzenlenmesinde de çalışan Sudanlı yönetmen Azza Sati, “Yaratıcı sanat düzeni bir süre daha bozulacak” dedi. Sati, sanatçıların "insanların kendilerini ifade etme, yaşadığını hissetme ve takdir edilme ihtiyacını gördüklerini" sözlerine ekledi ve savaşın giderek "bu sesi, bu kimliği silmeye" yol açtığına inandığını ifade etti.
Sanatsal ve arkeolojik zenginliklerin çalınması
Bununla bağlantılı olarak, başkentteki en şiddetli çatışmalardan bazıları, şehrin en yeni sanat galerilerinin bulunduğu Hartum 2 gibi mahallelerde veya Karii’nin özel stüdyosunun bulunduğu el-Arabi Pazarı gibi hareketli mahallelerde yaşandı. Bu bölgelerde soygun ve yağma kol geziyor ve bölge sakinleri başkent üzerindeki kontrollerini giderek daha da sıkılaştıran paramiliter güçleri suçluyor.
Müzeler ve tarihi binalar saldırı ve yıkım altındayken, birçok kişi ülkenin sanatsal zenginliklerinin ve arkeolojik alanların yağmalanmasından da endişe duyuyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ise Sudan'daki Doğa Tarihi Müzesi ile Özel Omdurman Üniversitesi arşivlerinin ağır hasara ve yağmaya maruz kaldığını açıkladı.
Sanata karşı da bir savaş
Nairobi'de yaşayan kıdemli bir Sudanlı sanatçı olan el Tîb Dav el Beyt, "Savaş içinde, asıl savaş, sanatın etrafında dönen başka bir savaş da var" dedi. Dav el Beyt’in Sudan galerilerinde sergilenen birçok sanat eserine sahip olduğunu ve yirmi yıl önce Irak'ta olduğu gibi Sudan'daki sanat ve kültür kurumlarının yağmalanmasından korktuğunu belirtmekte fayda var.
Söz konusu sanatçı, sanat eserlerinin korunmaya ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Ülkenin 1956'da Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını kazanmasının ardından Sudan'ın Ahmed Şebrin, İbrahim El-Salahi ve Kamala İbrahim İshak gibi ünlü isimleri doğuran çalkantılı bir sanat ortamı yaşaması dikkat çekici. Bununla birlikte, diktatör Ömer Hasan el-Beşir'in otuz yıllık yönetimi sırasında rejim, yaratıcı ifadeyi kısıtlamak için sansürü, dini emirleri ve hapis cezasını kullandı. Bu, birçok sanatçı ve müzisyeni ülkeyi terk etmeye zorladı.
Şarku’l Avsat’ın The New York Times’dan aktardığı habere göre Bu durum, genç sanatçıların duvarlara ve yollara duvar resimleri yapmak ve demokratik yönetim talep etmek için sokaklara döküldüğü 2019 devrimi sırasında değişmeye başladı. Beşir nihayet devrildiğinde, aynı yılın nisan ayında sanatçılar, devrim sonrası Sudan'da yeni bir hayatın resmini çekmek için resim ve heykel yaparak yeni buldukları özgürlüklerini kutladılar.
Söz konusu sanatçılar arasında Dalya Abdul İlah Be`şer (32), kendi kendini yetiştirmiş bir sanatçı ve devrimden sonra tam zamanlı olarak sanatı üzerinde çalışmak için sanat öğretmenliği işini bırakmış. Be`şer’in yaptığı resimler, Sudan toplumunda kadınların maruz kaldığı baskıyla ilgileniyor. Yıllar içinde çalışmaları Sudan, Mısır, Kenya ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki sanatseverlerin ilgisini çekti.
Nisan ayında Sudan savaşının patlak vermesinden günler önce, o ve ailesi, mübarek Ramazan ayının son günleri ve onu takip eden bayram tatili için Mısır'a gitti.
Seyahatinde satmayı umarak on küçük tabloyu yanına aldı, ancak evde yirmiden fazla büyük resim bıraktı.
Kahire'den yayınladığı bir video röportajında, "Bu savaş hakkında ne hissettiğimi kelimelerle veya tuval üzerinde tarif edemem" dedi. Hartum'da yaşadığı apartmanın ve mahallenin boşaldığını, hiçbir mülkünün akıbetini bilmediğini sözlerine ekledi.
Be`şer, “Hala şok ve panik içindeyiz. Böyle bir şey olacağını ve inşa etmekte olduğumuz sanat akımını kaybedeceğimizi hiç düşünmemiştik.” Dedi.
Sanatçı destek kampanyası
Be`şer’in acısını, devrimi takip eden günlerde Hartum'un merkezinde bir serginin kurulmasına katkıda bulunan Rahim Şeddad paylaştı.
27 yaşındaki Şeddad, Sudan'ın her yerinden 60'tan fazla sanatçıyla çalışıyor ve 23 yaşındaki ressam Velid Muhammed için Hartum'da bir kişisel sergi planlıyordu.
Şeddad, “Nil'de Kargaşa” başlıklı, yurt dışına gönderilmesi planlanan sergide yer alacak sanat eserlerini koordine etmeyi ve göndermeyi yeni bitirmişti. Haziran sonunda başlayacak sergi Lizbon, Madrid ve Paris'i gezecek ve farklı kuşaklardan Sudanlı sanatçılara yer verecekti.
Ancak, çatışmanın patlak vermesinden bu yana, Şeddad’ın endişesi yalnızca sanatçıların ve sanat eserlerinin güvenliğini sağlamaya odaklandı.
Aynı zamanda Hartum 2'deki “Downtown Gallery”de sıkışmış yüzlerce resim ve eser var. Bunun yanında çatışma, birçok sanatçının birikimlerini tüketti ve onları düzenli bir gelirden mahrum bıraktı. Sanatçıların gelirleri, eskiden çoğunlukla şimdi tahliye edilen yabancılara ve büyükelçilik yetkililerine yapılan satışlardan geliyordu.
Sanatçılara ve ailelerine yardım etme çabasıyla Şeddad, Sati gibi sanat eserlerine ilgi duyan diğer Sudanlılarla birlikte bu ay bir kitle fonlaması kampanyası başlattı. Ayrıca, Hartum görece sakinleştiğinde sanatçıların eserlerini güvenli bir yere nasıl taşıyacaklarını da düşünüyorlar. Pazartesi günü sona erecek olan yedi günlük ateşkese rağmen Şeddad, galerisinin yakınındaki bölgeye geri dönen sivillerin hırsızlık ve taciz olaylarına maruz kaldığını öğrendiğini söyledi.
Kahire'den yaptığı bir telefon görüşmesi sırasında ağlayarak, “Sudan'daki sanat ortamının kalbi ciddi saldırı altında. Emeklerimizin boşa gideceğini düşünmek çok acı veriyor.” İfadelerini kullandı.
Ölüm karşısında tutku
Ayrıca çatışma, birçok sanatçının ilham kaynağına ulaşmasını engelledi.
Çalışmalarında Hartum'un mahallelerinin ve Sufi türbelerinin manzaralarını tasvir eden Halid Abdurrahman ise Hartum'daki stüdyosundan resimlerini almadan kaçtı ve çatışmanın vizyonunu ve gelecekteki yaratımlarını nasıl etkileyeceğini düşündüğünü” söyledi.
Abdurrahman, “Bunu şimdi bilemem. Olanlar için gerçekten üzgünüm” açıklamasında bulundu.
Ancak Sudan'ı kasıp kavuran ölüm ve yerinden edilmenin ortasında, sanatçılar bunu uluslarının tarihinde bir şekilde belgelemek zorunda kalacakları başka bir dönem olarak görüyorlar.
Şu anda Hartum'un doğusundaki bir köyde ikamet eden Kari`, "Bu, dikkatlice incelememiz gereken bir dönem. Böylece gelecek nesillere aktarabilir ve onlara ülkenin başına gelenleri anlatabiliriz." Dedi. Ayrıca, “Tutku asla ölmeyecek” vurgusu yaptı.