Ağızdaki tuzlu tadı giderecek 7 şey

Ağızdaki tuzlu tadı giderecek 7 şey
TT

Ağızdaki tuzlu tadı giderecek 7 şey

Ağızdaki tuzlu tadı giderecek 7 şey

Ağızda tuzlu tat veya tuzlu tükürük, bireylerin çeşitli nedenlerle yaşayabileceği bir şey. Bu durum, ağızdaki tat tomurcukları aşırı miktarda tuz algıladığında ortaya çıkar ve bu da hoş olmayan bir tada yol açar.

Dehidrasyon, bazı ilaçlar, ağız enfeksiyonları, beslenme eksiklikleri ve altta yatan sağlık koşulları dahil olmak üzere çeşitli faktörler ağızdaki tuz tadına katkıda bulunabilir.

Neyse ki, bu rahatsızlığı gidermenin ve iyi tadı ve genel ağız sağlığını geri kazanmanın birkaç yolu bulunuyor.

Mumbai’deki Wockhardt Hastanesi’nden Dahiliye Uzmanı Dr. Aniket Mule, özel tıp sitesi ‘healthshots’ta yayınlanan makalesinde, ağızda tuzlu bir tat hissetmenin nedenlerini ve bundan kurtulmanın ipuçlarını ele aldı.

Şarku’l Avsat’ın siteden aktardığına göre Mule, “Ağzınızda tuzlu bir tat olması genellikle tıbbi bir acil durum değildir, ancak göz ardı etmemeniz gereken bir uyarı işaretidir” diyor.

Tuzlu ağzın nedenleri

Ağızdaki tuzlu tadın birkaç olası nedeni olabilir. Aşağıda bunun 8 potansiyel nedeni açıkladı:

Tükürük üretiminin azalması

Susuz kaldığınızda vücudunuz daha az tükürük üretebilir, bu da ağzınızda yoğun bir tuz tadına yol açar.

Diş problemleri

Diş eti hastalığı, diş enfeksiyonları veya zayıf ağız hijyeni gibi ağız sağlığı sorunları bazen bakteri oluşumu nedeniyle tuzlu bir tada neden olabilir. Düzenli olarak diş ipi kullandıktan veya dişlerinizi fırçaladıktan sonra diş etleriniz kanıyorsa, diş eti hastalığınız (diş eti iltihabı) olabilir. Bu durumda, bir diş hekimine danışmanız gerekir.

Ağız kuruluğu

Ağız kuruluğu, tükürük bezleriniz yeterince tükürük üretmediğinde ortaya çıkar. Ağız kuruluğu olanlar, tuzlu veya metalik bir tat alma gibi tat alma güçlükleri yaşayabilir. Ağız kokusu ve inatçı boğaz ağrısı gibi diğer semptomlar yaygın olarak görülür.

Bazı ilaçlar

Bazı antibiyotikler, tansiyon ilaçları veya antitiroid ilaçları gibi bazı ilaçlar, ağzınızda tuzlu veya metalik bir tat bırakıp yan etki olarak ağız kuruluğuna neden olabilir. Herhangi bir reçeteli ilaç kullanıyorsanız ve ağız kuruluğu yaşıyorsanız, doktorunuza görünmeniz gerekir.

Sinüzit veya burun sorunları

Alerjiler veya kronik bir sinüs enfeksiyonu, geniz akıntısına neden olabilir. Geniz akıntısı ağzınızda tuzlu bir tada da neden olabilir.

Reflü veya Gastroözofageal Reflü Hastalığı (GÖRH)

Reflü, mide asidinin ağza akmasına neden olarak ekşi veya tuzlu bir tat verebilir.

Beslenme eksiklikleri

Bazı vitamin ve mineral eksiklikleri, özellikle çinko veya B12 vitamini eksiklikleri, tat algısını etkileyebilir ve ağızda alışılmadık tatlara yol açabilir.

Hamilelik

Hamilelik sırasında hormonal değişiklikler burun tahrişine neden olabilir. Hamile nezlesi olarak da bilinen bu zararsız hastalık, burun akıntısına, geniz akıntısına ve bazen de tuzlu bir tada neden olabilir.

Tuz tadından kurtulmak için ipuçları

Ağzınızda kalıcı bir tuzlu tat hissediyorsanız ve buna başka ilgili semptomlar eşlik ediyorsa, uygun tedavi için bir sağlık uzmanına danışmanız en iyisi olur. Bununla birlikte, tuzlu ağız sorununu tedavi etmek için birkaç ev tedavisi de vardır. İşte deneyebileceğiniz 7 şey:

Vücudunuzun hidrasyon seviyesini koruyun:

Dehidrasyon, tat alma duyusunda değişikliğe neden olabilir. Hidrasyon seviyenizi korumak için gün boyunca yeterli miktarda su için.

İyi bir ağız hijyeni uygulayın:

Dişlerinizi günde en az iki kez fırçalayın, düzenli olarak diş ipi kullanın ve ağzınızı temiz tutmak ve tuzlu bir tada katkıda bulunabilecek diş sorunlarından uzak tutmak için gargara kullanın.

Tuzlu ve işlenmiş gıdalardan kaçının:

Tuzlu bir tat algısını yoğunlaştırabileceklerinden, tuzlu ve işlenmiş gıdaların alımını sınırlayın. Bunun yerine taze, bütün yiyecekleri tercih edin.

Ağzını su veya gargara ile çalkalayın:

Tat tomurcuklarınızı temizlemek ve tuzlu tadı azaltmak için ağzınızı su veya alkolsüz bir gargara ile çalkalayın.

Şekersiz sakız çiğneyin veya nane şekeri yiyin:

Şekersiz sakız çiğnemek veya naneli şeker yemek, tükürük üretimini uyararak tuzlu tadı hafifletmeye yardımcı olabilir.

Alkolden kaçının:

Ağızda tuzlu bir tat oluşmasını önlemek için alkol ve sigara tüketimini azaltın.

Diyetinizi değiştirin:

Yemeklerinize ekstra tuz eklemek yerine daha az tuz tüketin ayrıca yağlı ve baharatlı yiyeceklerden kaçının. Ayrıca damak zevkinizi dengelemek için meyve, salata, chia pudingi ve probiyotik tüketin.



Diş eti hastalıklarını azaltan beslenme tipi

Beslenme ağız ve diş sağlığını etkiler (Reuters)
Beslenme ağız ve diş sağlığını etkiler (Reuters)
TT

Diş eti hastalıklarını azaltan beslenme tipi

Beslenme ağız ve diş sağlığını etkiler (Reuters)
Beslenme ağız ve diş sağlığını etkiler (Reuters)

Yeni bir araştırma, Akdeniz tipi beslemenin diş eti hastalıklarını önemli ölçüde azalttığını ortaya koydu.

Akdeniz tipi beslenme, fındık, tohum, meyve, sebze, tam tahıllar ve baklagiller açısından zengin, yağ kaynağı olarak zeytinyağı (genellikle sızma zeytinyağı) kullanılan, balık, kümes hayvanları, süt ürünleri ve yumurtanın makul miktarlarda tüketildiği, et, tatlılar ve işlenmiş gıdaların nadiren yer aldığı çeşitlilik açısından zengin bir beslenme tarzıdır.

Şarku’l Avsat’ın ‘Science Alert’ adlı internet sitesinden aktardığına göre King's College London ve İtalya'daki Catania Üniversitesi'nden araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen araştırmaya yaşlarının ortalaması 49 olan 195 katılımcı katıldı. Katılımcılar sağlık muayenesinden geçirildi ve kendilerine beslenme alışkanlıkları hakkında sorular soruldu.

Elde edilen veriler, Akdeniz tipi beslenmeye daha sıkı uyan katılımcıların diş eti hastalığına yakalanma olasılığının daha düşük olduğunu gösterdi.

Ayrıca, sağlıklı beslenmenin vücudun stres altında olduğunu veya hasar gördüğünü gösteren biyolojik göstergeler olan kan iltihabına dair işaretleri azalttığı da görüldü.

gthy
Akdeniz tipi beslenme çeşitliliğin yanında sağlıklı yağlar ve bitkiler açısından zengindir (AFP)

Araştırmacılardan biri olan periodontoloji uzmanı Giuseppe Mainas şunları söyledi:

“Bulgularımız, Akdeniz tipi beslenme gibi dengeli bir beslenme düzeninin diş eti hastalıklarını ve sistemik iltihaplanmayı azaltabileceğini gösteriyor.”

Ancak araştırma ekibi, çalışma sırasında katılımcıların uzun bir süre boyunca takip edilmediğini, bu yüzden araştırmanın Akdeniz tipi beslenmenin ağız ve diş eti sağlığı üzerindeki etkisine ilişkin sadece kısa bir fikir verdiğini ve nedensel bir ilişki göstermediğini belirtti.

Ancak, bunun nedeninin, bitkisel gıdalarda bulunan bileşiklerin, kırmızı etin aksine, vücuttaki iltihabı genel olarak azaltma olasılığının daha yüksek olması olabileceğini belirttiler.

Araştırmacılar, bu konu hakkında daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguladılar.

Burada Akdeniz tipi beslemenin, sağlıklı kilo verme ve obezitenin azaltılması, ayrıca tip 2 diyabet, kalp ve böbrek hastalıkları, felç, demans ve kanserin önlenmesi için en iyi beslenme türlerinden biri olarak uzun zamandır kabul edildiğini belirtmek gerekir.


Elma sirkesinin zayıflattığını söyleyen makale kaldırıldı

Fransa'nın Normandiya bölgesinde elma sirkesinin fermantasyon ve asetik mayalanma süreci görülüyor (AFP)
Fransa'nın Normandiya bölgesinde elma sirkesinin fermantasyon ve asetik mayalanma süreci görülüyor (AFP)
TT

Elma sirkesinin zayıflattığını söyleyen makale kaldırıldı

Fransa'nın Normandiya bölgesinde elma sirkesinin fermantasyon ve asetik mayalanma süreci görülüyor (AFP)
Fransa'nın Normandiya bölgesinde elma sirkesinin fermantasyon ve asetik mayalanma süreci görülüyor (AFP)

BMJ yayın grubu, elma sirkesinin zayıflama üzerindeki etkilerinin kanıtı olarak geniş çapta alıntılanan çalışmanın geri çekildiğini duyurdu.

Hakemli dergi BMJ Nutrition, Prevention & Health'te geçen yıl yayımlanan çalışma, her gün az miktarda elma sirkesi tüketmenin aşırı kilolu veya obez kişilerin zayıflamasına katkı sağlayabileceğini öne sürüyordu.

Çalışma geniş çapta ilgi gördü ve çok sayıda atıf aldı.

12 ila 25 yaşındaki 120 kişinin yer aldığı çalışmada katılımcılar her sabah ya plasebo ya da 5 ml, 10 ml veya 15 ml elma sirkesi içen gruplara ayrılmıştı.

Çalışmada, sirke içenlerin üç ayın ardından 5 ila 7 kg, plasebo içenlerinse 1 kg'dan az kilo verdiği iddia edilmişti.

Araştırma, "Bu sonuçlar, elma sirkesinin obez bireylerde obezite ve metabolik bozukluklarla ilişkili metabolik parametreleri iyileştirmede potansiyel faydaları olabileceğini gösteriyor" sonucuna varmıştı.

Ancak çalışma eleştirilere de maruz kalmıştı. Aynı bilimsel dergide yazan bir grup araştırmacı, "Çalışma çok önemli bir konuyu ele almasına ve metodolojisi ilk bakışta sağlam görünmesine karşın bazı sonuçlar istatistiksel açıdan olası görünmüyor ve açıklığa kavuşturulması gerekiyor" yorumunu yapmıştı.

Eleştirilerin ardından BMJ Group, sonuçları tekrarlama girişimlerini de içerecek şekilde araştırmanın güvenilirliğini değerlendirmek ve yazarların sağladığı, makalenin temelindeki verilerin doğruluğunu incelemek üzere çalışmayı istatistik uzmanlarına yönlendirdi.

Bağımsız araştırmacılar, sonuçları tekrarlamanın mümkün olmadığını tespit etti. Ayrıca çalışmanın veri setindeki tutarsızlıklara işaret ederek katılımcılardan toplanan verilerin daha fazla bağımsız inceleme gerektirdiği sonucuna vardılar.

Dergi, çalışmanın kalitesiyle ilgili bu endişeleri göz önüne alarak makaleyi geri çekmeye karar verdi.

Çalışmanın yazarları, inceleme sırasında saptanan hataların "istemeden" yapıldığını iddia etti ancak geri çekme kararına katıldı.

BMJ Group'un etik ve içerik doğruluğu editörü Helen Macdonald, kararı şu şekilde açıkladı:

Okurların görünürde basit ve faydalı bir zayıflama yöntemini fark etmesini sağlamak cazip gelse de çalışmanın sonuçları halihazırda güvenilir değil ve gazetecilerle diğer kişiler, gelecekteki hiçbir yazılarında bu çalışmanın sonuçlarına atıfta bulunmamalı veya bunları kullanmamalı.

Dr. Macdonald, "Soruşturmalar genellikle karmaşık olur. Örneğin bu soruşturma, verilerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesini ve araştırmacılar, kurumlar ve diğer uzmanlarla yazışmaları içeriyordu" diye ekledi.

Bu nedenle güçlü ve adil bir nihai karara varmak birkaç ay sürebiliyor.

Independent Türkçe


Hava kirliliği çocukların göz sağlığını tehdit ediyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Hava kirliliği çocukların göz sağlığını tehdit ediyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, hava kirliliğinin çocukların görme yetisine zarar verebileceğini ve daha temiz havanın görme yetilerini korumaya katkı sağlayabileceğini buldu.

Azot dioksit gibi zararlı emisyonların, çocuklarda 16 bin erken ölüm ve 30 bin yeni astım vakasıyla bağlantılı olduğu zaten biliniyordu.

Ancak trafikle ilişkili kirlilik, özellikle azot dioksit ve ince partikül madde (PM2.5), artık çocukların gözlüksüz ne kadar iyi görebildiğiyle de ilişkilendirildi.

Birmingham Üniversitesi'ndeki araştırmacıların çalışması, kirliliğe daha az maruz kalmanın, miyopinin (uzaktaki nesnelerin bulanık göründüğü görme bozukluğu) ilerlemesini yavaşlatabileceğini öne sürüyor.

Çalışmanın eş yöneticisi, Birmingham Üniversitesi'nden Profesör Zongbo Shi, "Genetik ve ekran süresi uzun zamandır çocukluk çağı miyopisine katkıda bulunan faktörler olarak kabul edilse de bu, hava kirliliğini anlamlı ve değiştirilebilir bir risk faktörü olarak izole eden ilk çalışmalardan biri" dedi.

Temiz hava sadece solunum sağlığıyla değil, aynı zamanda göz sağlığıyla da ilgili. Sonuçlarımız, hava kalitesinin iyileştirilmesinin, özellikle en hassas gelişim dönemlerinde çocukların görme yetisini korumak için değerli bir stratejik müdahale olabileceğini gösteriyor.

Araştırmacılar, kirli havanın gözlerde iltihaplanma ve strese nasıl neden olabileceğini açıkladı. Ayrıca sağlıklı göz gelişimi için önemli olan güneş ışığına maruz kalmayı azaltabilir ve gözün şeklini değiştirerek miyopiye yol açan kimyasal değişimleri tetikleyebilir.

PNAS Nexus adlı akademik dergide yayımlanan çalışma, okul çağındaki 30 bin çocuğun çevresel, genetik ve yaşam tarzı faktörlerinin çocukların görme gelişimini nasıl etkilediğine dair verilerini analiz etti.

Veriler, daha temiz havaya sahip bölgelerde yaşayan çocukların daha iyi görme yetisine sahip olduğunu ve ilkokul çocuklarının özellikle kirlilik seviyelerine karşı hassas olduğunu ortaya koydu.

Bu küçük çocukların görmelerindeki en büyük gelişme daha temiz havaya eriştiklerinde gerçekleşti.

Daha büyük yaştaki öğrenciler ve miyopisi olanların çevresel değişikliklerden etkilenme olasılığı daha düşük olsa da bu durum görme sorunları ciddileşmeden önce erken müdahalenin fark yaratabileceğini gösteriyor.

Sınıflara hava temizleyicileri takmak, okulların çevresinde trafik kirliliğini azaltmak için "temiz hava bölgeleri" oluşturmak ve okula bırakma ve okuldan alma saatlerinde sokakları arabalara kapatmak göz sağlığını iyileştirebilir.

Birmingham Üniversitesi'nden ortak yazar Dr. Yuqing Dai şunları söyledi:

Miyopi dünya çapında artışta ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde ciddi göz sorunlarına yol açabiliyor. Bir çocuğun genlerini değiştiremesek de çevresini iyileştirebiliriz. Ciddi miyopi ortaya çıkmadan önce erken harekete geçersek, gerçek bir fark yaratabiliriz.

Bu bulgular, Birleşik Krallık'ın en büyük toplu davasının gelecek ay Yüksek Mahkeme'de görülmesinin ardından geldi. Bu dava, kaç dizel araca emisyon hilesi cihazı takıldığını ortaya çıkarabilir.

Mums for Lungs ve ClientEarth kampanya grupları, Birleşik Krallık yollarında yasal sınırların çok üzerinde tehlikeli azot dioksit salınımı potansiyeli taşıyan 23 araç modeli olduğunu iddia ediyor.

Mums for Lungs'un kurucusu Jemima Hartshorn, "Sadece 2024'te Londra'da 120 binden fazla çocuk nefes almakta zorlanarak hastaneye kaldırıldı. Otomobil şirketleri, yasadışı ve zehirli seviyelerde gaz salan araçlar üretti ve küçük akciğerler bunun bedelini her gün ödüyor" dedi.

Dava, Volkswagen'in 2015'teki "dizelgate" vakasından 10 yıl sonra gerçekleşiyor. O vakada Volkswagen, 11 milyona yakın aracında emisyon testlerini manipüle eden bir yazılım bulunduğunu itiraf etmişti. Bu modeller, her yıl yasal sınırların 70 bin 300 ton üzerinde, fazladan nitrik oksit ve azot dioksit salıyor.

Independent Türkçe