Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ve onun bölgede ve dünyada barış, hoşgörü ve bir arada yaşama kültürünü yaymadaki rolüne duyduğu derin takdiri dile getirdi. Papa, dünyadaki herhangi bir ülkenin büyüklüğünün sadece zenginlik ile ölçülmediğini, barış, kardeşlik ve bir arada yaşama değerlerinin yayılması ve savunulmasındaki somut rolü ile de ölçüldüğünü belirtti.
Şarku’l Avsat’ın BAE merkezli el-İttihad gazetesinden aktardığı röportaja göre Papa Francis, Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın uluslararası barış ve hoşgörü çabalarını desteklemeye bağlılığına olan büyük takdirini ifade ederken, “Kültüre yatırım yapmak, nefretin azalmasını sağlar ve uygarlığın ve refahın büyümesine katkıda bulunur” dedi.
Papa, “Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın tüm dünyadaki hastalıklarla mücadele etme ve ‘İnsan Kardeşliği Belgesi’ ilkelerini hastaların yaşamlarını iyileştirmeyi amaçlayan somut girişimler yoluyla yayma taahhüdünü oldukça takdir ediyorum. Ekselanslarına ve BAE’nin belgenin öğretilerini somut eylemlere dönüştürme bağlılığına minnettarım. İyilik doğası gereği evrensel olmalıdır, çünkü kardeşlik evrenseldir” dedi. Merhum Şeyh Zayed bin Sultan Al Nahyan’ı da ülkesini hoşgörü, bir arada yaşama, eğitim ve gençlik üzerine inşa eden ileri görüşlü bir liderin harika bir örneği olarak nitelendirirken, çocuklarının da aynı yolu takip ettiğine dikkati çekti. Papa, Papalık vasiyetini devralmasından bu yana Ortadoğu basınına ilk kez konuştu. Röportaj ayrıca, Papa’nın başarılı ameliyatının ardından hastaneden taburcu olduktan sonra verdiği ilk röportaj oldu.
Geçirdiği başarılı ameliyatın ardından Papa Francis, El-İttihad aracılığıyla dünya genelinde milyonlarca insanı sağlığı konusunda rahatlattı. Öyle ki “Zordu, ancak şu an Tanrı’ya şükür daha iyiyim. Tüm hastaları düşünüyorum ve bir an önce iyileşmeleri ve hastalığın karanlığında hayatın anlamını, inancın ışığını ve umudun sevincini keşfetme gücünü bulmaları için dua ediyorum” dedi.
Katolik Kilisesi lideri ayrıca yol haritası olarak İnsan Kardeşliği Belgesi’nin önemine değinirken, ‘İbrahimi Aile Evi (Abrahamic Family House)’ projesini ve BAE’nin bu önemli projeyi uygulamadaki cesaretini övdü ve bir arada yaşamanın ve diyalog ve kardeşlik kültürünün önemli olduğunu vurguladı. Papa, Abu Dabi’ye yaptığı tarihi ziyareti hatırlatarak, “2019’da BAE’ye yaptığım geziyi ve karşılaştığım sıcak karşılamayı büyük bir sevinç ve şükranla hatırlıyorum. Sevgili ülkenizin bana bahşettiği cömertlik ve dostluktan derinden etkilendim” dedi. Papa ayrıca, “Abu Dabi’de yaptığım konuşmada söylediğim gibi, ülkenizde yatırımın sadece yer kaynaklarının çıkarılmasına değil, gönül kaynaklarına yani gençliğin eğitimine de yapıldığını görüyorum” dedi.
Aynı şekilde Papa Francis, “BAE ve Ekselansları Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın geleceği inşa etme, kendi içine kapanma ve katılaşma cazibesinin üstesinden gelebilecek açık bir kimlik oluşturma taahhüdünü son derece takdir ediyorum. Barış ve hoşgörü için uluslararası çabalar destekleniyor. Çünkü kültüre yatırım, nefretin azalmasını teşvik eder ve uygarlığın ve refahın büyümesine katkıda bulunur” dedi. Papa, Vatikan’da kabul ettiğim tüm heyetlere belgeyi sunuyorum, çünkü bunun sadece dinler arası diyalog için değil, tüm insanların barış içinde bir arada yaşaması için önemli bir metin olduğuna inanıyorum” ifadelerini kullandı. “Küresel topluluğun belgenin mesajını ve hedeflerini gelecek nesiller için bir rehber olarak kabul etmesi, anlaması ve hepimizin tek bir insan ailesinin üyeleri olduğumuzu kabul etmesinden oldukça memnunum” diyen Papa, “Şunu söylemek istiyorum; Belge, herkese yol gösteren bir ışıktır ve savaş, şiddet, nefret ve terörizmden parçalanmış dünyamızda cesurca barışçıl olmayı seçen herkes için bir yol haritasıdır. Dünyanın bu yaraların zehrinden iyileşmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. Ayrıca İsveç’te geçtiğimiz günlerde tanık olduğumuz Kur'an-ı Kerim’in yakılması olayıyla ilgili yaptığı ilk açıklamada “Buna izin verilmemeli ve kınanmalıdır” diyen Papa, ifade özgürlüğünün başkalarını hor görmenin bir aracı olarak kullanılmaması gerektiğini vurgulayarak, bu tür davranışlara duyduğu derin öfkeyi dile getirdi.
Katolik Kilisesi Lideri, “Görevimiz, dini duyguyu iş birliğine, kardeşliğe ve somut hayır işlerine dönüştürmektir. Bugün barışı sağlayanlara ihtiyacımız var, silah yapanlara değil. Barışı inşa edenlere ihtiyacımız var, çatışmaya teşvik edenlere değil. İtfaiyecilere ihtiyacımız var, kundakçılara değil. Yıkımla tehdit edilenlere değil, uzlaşma savunucularına ihtiyacımız var. Ya kardeşlik medeniyeti ya gerici düşmanlık... Ya geleceği birlikte kurarız, ya da gelecek olmaz” dedi.
Papa, dinler arası iş birliğinin geleceğinin karşılıklılık ilkesine, başkalarına saygıya ve gerçeğe dayandığını ifade etti.
‘İbrahimi Aile Evi’ konusunda ise “Onu, Tanrı’nın dilediği çeşitliliğe saygı yeri ve inancın şiddet, çatışma veya savaş duygularını değil, iyilik, diyalog, saygı ve barış duygularını beslemesi gerektiğine tanıklık eden bir mesaj olarak görüyorum” dedi.
Bu projenin hayata geçmesi için emeği geçen herkese teşekkürlerini ileten Papa, buranın dinsel diyalog ve dinler arası birlikte yaşama için bir model ve merkez haline geleceğine olan inancını dile getirdi.
Katolik Kilisesi Lideri, verdiği röportajda gençlere de geniş bir yer ayırdı. Öyle ki çirkin çatışmalara, olumsuz mesajlara, asılsız ve uydurma haberlere, materyalizm, nefret ve önyargıların içine düşme tehlikesinden korunmaları için kendilerine gerekli araçların sağlanması ve yeni nesillerin bu savaşta yalnız bırakılmaması çağrısında bulundu.
Papa, bu araçlardan en önemlilerinin özgürlük, ayrımcılık ve sorumluluk olduğunu söylerken, gençlere seçim yapamayan ve karar veremeyen çocuklar gibi davranılmaması konusunda da uyardı ve onları ‘şimdi’ olarak nitelendirmenin ve onlara yatırım yapmanın, sürekliliği sağlamak anlamına geldiğini vurguladı. Papa Francis, gençlere hitaben, “Ölüm ya da şiddet yapıcıları değil, barışın yapıcıları olun. Daha iyi olmak ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için kaynağı ve gücü Tanrı’ya imanda bulun. Dinin, asla bir çatışma, nefret ve şiddet faktörü değil barışın, bir arada yaşamanın ve kardeşliğin bir faktörü olmasına izin verin. Papa, 30 Kasım- 12 Aralık tarihleri arasında BAE’de düzenlenmesi planlanan 28. Taraflar Konferansı’nı (COP28) da çevre krizini ele almak için acil bir çağrı olarak nitelendirdi ve devletin çabalarının ‘ortak evimiz’ olan gezegenimiz yararına sonuçlanmasını umduğunu ifade etti. Ayrıca çok geç olmadan iklim krizlerinin gerçek sorunlarına gerçekçi çözümler bulunması çağrısı yaptı.
İşte Papa Francis’in Al-İttihad’a verdiği röportajın tamamı;
-Öncelikle, ameliyatınız sonrasında sağlığınız hakkında içimizin rahatlamasını istiyoruz.
Zordu, ancak şu an Tanrı’ya şükür, doktorların ve hemşirelerin özveri ve profesyonellikleri sayesinde daha iyiyim. Onlar, aileleri ve bu günlerde bana mesaj yazıp benim için dua eden tüm insanlar için dua ediyorum
Tüm hastaları düşünüyorum ve bir an önce iyileşmeleri ve hastalığın karanlığında hayatın anlamını, inancın ışığını ve umudun sevincini keşfetme gücünü bulmaları için dua ediyorum.
-Sayın Papa, BAE’yi farklılıkların beşiği ve hoşgörü ülkesi olarak tanımladınız. Aynı şekilde 2019’da yaptığınız tarihi ziyareti de ‘dinler arası ilişkiler tarihinde yeni bir sayfa’ olarak nitelendirdiniz. Peki BAE’nin ve Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın barış ve hoşgörü çabalarını desteklemede kilit bir ortak olarak rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
2019’da BAE’ye yaptığım geziyi ve karşılaştığım sıcak karşılamayı büyük bir sevinç ve şükranla hatırlıyorum. Sevgili ülkenizin bana bahşettiği cömertlik ve dostluktan derinden etkilendim.
Abu Dabi’de yaptığım konuşmada söylediğim gibi, ülkenizde yatırımın sadece yer kaynaklarının çıkarılmasına değil, gönül kaynaklarına yani gençliğin eğitimine de yapıldığını görüyorum.
BAE ve Ekselansları Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın geleceği inşa etme, kendi içine kapanma ve katılaşma cazibesinin üstesinden gelebilecek açık bir kimlik oluşturma taahhüdünü son derece takdir ediyorum. Aslında dünyadaki herhangi bir ülkenin büyüklüğü, sadece zenginliği ile değil, her şeyden önce barışı, kardeşliği ve bir arada yaşama değerlerinin yayılması, savunulmasındaki ve uluslararası barış ve hoşgörü çabalarını desteklemedeki somut rolüyle ölçülür. Çünkü kültüre yatırım yapmak, nefretin azalmasını sağlar ve uygarlığın ve refahın büyümesine katkıda bulunur.
-Gençler genellikle kendilerini olumsuz mesajlar ve sahte haberlerle çevrili buluyor. Peki maddi kışkırtmalara, nefrete ve önyargılara nasıl direnebilirler? Adaletsizlikle ve acı dolu geçmiş deneyimlerle nasıl yüzleşebilirler? Başkalarının haklarını kendi haklarını savundukları güçle savunmayı nasıl öğrenebilirler?
Yeni medeniyet buluşmaları için onlara sağlam bir temel verirsek gençler, bir gün bizi iyi bir şekilde yargılayacaklardır. Ama onlara seraplardan, yalpalamalardan ve çirkin çatışmalarından başka bir şey bırakmazsak da kötü bir şekilde yargılayacaklardır.
Bana göre gençleri olumsuz mesajlara, asılsız ve uydurma haberlere, materyalizm, nefret ve önyargıların içine düşme tehlikesinden korumanın tek yolu, onları bu savaşta yalnız bırakmak değil, onlara gerekli olan araçları, yani özgürlük, pozitif ayrımcılık uygulamak ve sorumluluk vermektir.
Özgürlük, bir insanı farklı kılan şeydir. Tanrı, bizi O’nu reddetmekte bile özgür yaratmıştır. Bugün artık gençlerimizi düşünmemeye, soru sormamaya, şüphe duymaya zorlayamayız, çünkü sorgulamak gerçeğe giden yoldur. Çünkü vicdan özgürlüğü, inanç özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü büyümeleri ve öğrenmeleri için gereklidir.
Ellerinde her türlü bilgiye ulaşmalarını sağlayan cep telefonlarını tutan günümüz gençlerini, artık onları karanlığa, cehalete, nefrete ve tecride zorlayamayız.
Farklılık bir sanattır, öğrenilebilen ve kendine has kuralları olan bir sanattır. İyi bir şekilde farklı olmayı öğrenebilirsek, bu daha güzel ve uyumlu bir şekilde yaşamamızı sağlayacaktır. Farklılık ayrıca, uzman ve kendi kendine yeterli olduğumuzu asla varsaymadan, her zaman talep etmemiz gereken, Tanrı’nın bir armağanıdır. Bu, yanlış ile doğruyu, yalan ile gerçeği, yapmamız, anlamamız ve öğrenmemiz gerekenlerle, kaçınmamız, uzak durmamız ve direnmemiz gerekenleri ayırt edebilme yeteneğidir.
Sorumluluk, geleceği yapanlardan ve inşa edenlerden biri olduğunun bilincinde olmaktır. Gençlere seçim yapmaktan ve karar vermekten aciz çocuklar gibi davranmanın cazibesine asla düşmemeliyiz. Onlar, şimdidir ve onlara yatırım yapmak sürekliliği sağlamak demektir.
Sevgili ülkenizin kurucusu Şeyh Zayid, ülkenizi hoşgörü, bir arada yaşama, eğitim ve gençlik üzerine inşa eden ileri görüşlü bir liderin harika bir örneğidir. Çocukları da onun yolunu takip etmektedir.
Nefrete, önyargıya, yüzleşmeye ve adaletsizliğe karşı ancak sevgi, hoşgörü, adalet, diyalog, açıklık ve beşeri kardeşlik yolunu seçme cesaretini göstererek mücadele edebiliriz. Şu altın kuralı takip edebiliriz; ‘Sana yapılmasını istediğin şeyi başkalarına da yap.’
-İnsan Kardeşliği Belgesi’nde belgeyi küresel karar vericilere ve ilgili uluslararası ve bölgesel kuruluşlara teslim etmek için çalışacağınızı taahhüt ettiniz ve gerçekten de bunu ABD Başkanı’na sundunuz. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler (BM) bu belgeyi onayladı ve 4 Şubat gününü, insan kardeşliği günü olarak kabul etti. Peki gelecek nesiller için bir rehber ve hepimizin tek bir insan ailesinin üyeleri olduğumuzu göz önünde bulundurduğumuzda, küresel topluluğun vizyonunu ve belgenin mesajını ve hedeflerini gerçekleştirmesini nasıl tanımlarsınız? Dinler arası iş birliğinin geleceği nedir?
İnsan Kardeşliği Belgesi’ni Vatikan’da kabul ettiğim tüm heyetlere sunuyorum. Çünkü bunun sadece dinler arası diyalog için değil, tüm insanların barış içinde bir arada yaşaması için önemli bir metin olduğuna inanıyorum.
Ya kardeşlik medeniyeti ya gerici düşmanlık... Ya geleceği birlikte kurarız, ya da gelecek olmaz.
Belgenin giderek daha kültürlü hale gelmesi için, küresel topluluğun belgenin mesajını ve hedeflerini gelecek nesiller için bir rehber olarak kabul etmesi, anlaması ve hepimizin tek bir insan ailesinin üyeleri olduğumuzu kabul etmesinden oldukça memnunum.
Şunu söylemek istiyorum; Belge, bütün iyi niyetli erkek ve kadınlara bir arada yaşama ve bir araya gelme yolunda rehberlik eden bir ışıktır. Savaş, şiddet, nefret ve terörizmden parçalanmış dünyamızda cesurca barışçıl olmayı seçen herkes için bir yol haritasıdır. İnsan kardeşliği, dünyanın bu yaraların zehrinden kendini iyileştirmesi için ihtiyaç duyduğu panzehirdir.
Dinler arası iş birliğinin geleceği, karşılıklılık ilkesine, diğerine saygıya ve gerçeğe dayanmaktadır. Tüm dinlerin mesajı, elbette sadece kötülüğü ortaya çıkarmak için bir çağrı değildir; Aksine, barışı teşvik etme çağrısını ve uzlaşmacı uyuma boyun eğmeden görevimizi içerir. Bu mesaj, yardımlaşma ve dostluk ruhu içinde, Tanrı’dan barışın bereketini dilemek, bir araya gelmek, diyalog kurmak ve uyumu pekiştirmek için birbirimize dua etmektir. Bizim görevimiz, dini duyguyu işbirliğine, kardeşliğe, somut hayır işlerine dönüştürmektir.
Bugün barışı sağlayanlara ihtiyacımız var, silah yapanlara değil. Barışı inşa edenlere ihtiyacımız var, çatışmaya teşvik edenlere değil. İtfaiyecilere ihtiyacımız var, kundakçılara değil. Yıkımla tehdit edilenlere değil, uzlaşma savunucularına ihtiyacımız var.
-El-Ezher Şeyhi Dr. Ahmed et-Tayyib ile imzaladığınız belgede, diyalog ve anlayışın, hoşgörü ve birlikte yaşama kültürünün yaygınlaştırılmasının, insanlığın büyük bir bölümünü kuşatan birçok sosyal, siyasi, ekonomik ve çevresel sorunun kontrol altına alınmasına katkıda bulunacağı belirtildi. Peki bu konuda bugüne kadar yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz ve bunun için ne gibi adımlar atılabilir?
Belge, tüm belgenin temelini oluşturan bu temel cümle ile başlıyor: “İman, inananın karşısındakini kardeşi gibi görmesine, ona sahip çıkmasına, onu sevmesine vesile olur. Tüm insanları yaratan, kâinatı ve mahlukatı yaratan ve onları rahmetiyle bir arada tutan Allah’a olan imana dayanarak inanan, yaratılanları ve tüm evreni gözetip, başta zayıflar ve en muhtaçlar olmak üzere her insana yardım edip bu insan kardeşliğini ifade etmeye çağrılmıştır.”
Ancak bu şekilde Tanrı’yı onurlandırabiliriz, yani kendimizi sözle değil, amel ve hayır işleriyle, özellikle de muhtaç durumdaki kardeşlerimize ve yoksullara karşı kardeş olarak görerek.
Kardeşlikten bahsetmek kolaydır. Ancak kardeşliğin gerçek ölçüsü, kardeşlerimize yardım etmek, onları desteklemek, beslemek ve hoş karşılamak için somut bir şekilde gerçekten ortaya koyduklarımızdır.
Doğası gereği her iyi, ayrım gözetmeksizin herkese yönelik olmalıdır. Sadece benim gibi düşünen veya inananlara iyilik yaparsam, o zaman benim iyiliğim ikiyüzlüdür. Çünkü iyilik ayrım ve dışlamayı bilmez.
Bu noktada belgeden doğan ve ayrım gözetmeksizin herkese hizmet veren hayır kurum ve kuruluşlarını teşvik etmekten memnuniyet duyuyorum.
-İyilik ve kalkınma ile eşanlamlı olacak, nefreti, ırkçılığı ve hoşgörüsüzlüğü reddedecek şekilde bir hoşgörü kültürü, nasıl insanların yaşamlarına ve günlük ilişkilerine yerleştirilebilir? Mevzuat ve kanunlar, hoşgörü değerlerinin güçlendirilmesine ve nefret ve hoşgörüsüzlüğün reddedilmesine nasıl katkıda bulunur?
Eğitim ve sosyal ve dini bağlılık yoluyla günlük hayatımıza bir ‘hoşgörü kültürü’ aşılanabilir.
Farklılıklara saygı duymayı öğrendiğimizde ve onları bir tehdit yerine bir değer olarak gördüğümüzde hoşgörü gerçeğe dönüşecektir. İnsan Kardeşliği Belgesi’nin de belirttiği gibi Tanrı, insanları ölsünler, savaşsınlar, işkence etsinler, hayatları ve geçimleri üzerinde baskı oluştursunlar diye yaratmadı.
-BM, yeni teknolojinin yardımıyla dünyanın farklı bölgelerinde terör tehdidinin arttığı ve yaygınlaştığı konusunda uyarıda bulundu. Tüm inançlardan insanlara, özellikle de dünya genelinde barışı teşvik etmek, terörle mücadele etmek ve nefreti reddetmek için çalışan gençlere mesajınız nedir?
‘Barışın kurucuları’ olmak ve asla ölüm ya da şiddet yaratmamak. Daha iyi olmak ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için Tanrı’ya olan inancı, kaynağı ve gücü bulmak. Dinin barışın, bir arada yaşamanın ve kardeşliğin unsuru olmasına izin vermeleri, asla çatışmanın, nefretin ve şiddetin unsuru olmamaları. Belgenin dediği gibi, “Dinlerin ilk ve en önemli amacı, Tanrı’ya inanmak, O’na ibadet etmek ve tüm insanları bu evrenin, onu yöneten, bizi ilahi hikmetle yaratan Yaratıcısı olan bir Tanrı’ya bağlı olduğuna inanmaya teşvik etmektir. O, bize onu korumamız için yaşam armağanı verdi, Kimsenin onu istediği gibi geri almaya, tehdit etmeye veya elden çıkarmaya hakkı olmayan bir armağan. Aksine, herkes onu başlangıcından doğal sonuna kadar korumalıdır. Bu nedenle soykırım, terör faaliyetleri, zorla yerinden etme, insan organı kaçakçılığı, kürtaj, merhametsiz ölüm ve bunu teşvik eden politikalar gibi yaşamı tehdit eden tüm uygulamalar kınanmalıdır.”
-İnsan Kardeşliği Belgesi’nin rahminden doğan ‘İbrahimi Aile Evi’ projesinin temel taşını, El-Ezher Büyük İmamı ve liderlerimizle birlikte imzaladınız. Bu sadece bir fikirdi ve şimdi gerçek oldu. Bu proje hakkındaki görüşünüz nedir? Aynı şekilde BAE’nin bunu bu kadar kısa sürede hayata geçirmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Dinler arasında bir arada yaşama mümkün müdür?
‘İbrahimi Aile Evi’ açılış töreninde gönderdiğim video mesajımda şunları söyledim; “Assisili Fransis’e adanmış bir kilise, bir cami ve bir sinagog’ olmak üzere üç ibadet yerinden oluşan İbrahimi Evi, insan kardeşliği ilkesini yerine getirmek için doğdu.”
Bu yer, her inananın elini göğe kaldırdığı, inananlar arasında çeşitlilik ve karşılıklı saygı içinde bir arada yaşamanın hüküm sürdüğü bir ibadet yeridir. Burası, Tanrı’ya olan inancın sadece iyilik, diyalog, saygı ve barış duygularını beslemesi gerektiğine ve asla şiddet, çatışma veya savaş duygularını beslememesi gerektiğine tanıklık eden bir mesajdır.
İbrahimi Aile Evi, Tanrı’nın dilediği çeşitliliğe saygı gösterilen ve farklılıkları hor görmeme veya çatışma sebebi haline getirmeme yeridir.
Burası, bir arada yaşama, hoşgörü ve inanç yeridir. Her birimiz, diğerinin inancına ve insan özgürlüğüne saygı duyarak inancını yaşayabiliriz. Ancak inançlarından emin olmayanlar, bir başkasıyla bir araya gelme korkusu yaşar ve mücadeleye koşar. Gerçek inanan, inancını başkaları tarafından tehdit edilmeden ve başkalarını tehdit etme ihtiyacı duymadan yaşar.
İbrahimi Evi, çeşitlilik içinde bir arada yaşama modeli olacak şekilde tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Her inananın, inancına, örf ve adetlerine tam saygı duyarak, barış, hoşgörü ve kardeşlik değerlerini bulduğu ve yaşadığı bir yerdir.
Bu projeyi gerçeğe dönüştürmek için özveri ve bağlılıkla çalışan herkese buradan içtenlikle teşekkür ediyorum. Eminim ki burası, dinler arası dini diyalog ve birlikte yaşama için bir model ve bir merkez haline gelecektir.
-Geçtiğimiz günlerde İsveç’te Kur’an-ı Kerim’in yakılması olayı hakkındaki değerlendirmeniz nedir? Bu tür utanç verici davranışlar hakkında ne düşünüyorsun?
Bu tür davranışlar, beni öfkelendiriyor ve tiksindiriyor. Kutsal sayılan her kitaba ve bu kitaba inananlara saygı gösterilmelidir. İfade özgürlüğü, başkalarını hor görmenin bir aracı olarak kullanılmamalı, buna izin verilmemeli ve bu kınanmalıdır.
-Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan ile tropikal hastalıklara karşı mücadeleyi vurgulayan Küresel Sağlık Ortak Bildirgesi’nin imzalanması vesilesiyle dünyadaki hastalıklarla mücadele için işbirliği dile getirdiniz. Bu çabaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca toplumların refahını artırmak ve küresel kalkınma hedeflerine ulaşmak için neyi amaçlıyorlar?
Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın dünyadaki hastalıklarla mücadele etme ve Abu Dabi Belgesi’nin ilkelerini, yoksul ve hasta kardeşlerimizin hayatlarını iyileştirmeyi amaçlayan somut girişimler yoluyla yayma taahhüdünü oldukça takdir ediyorum.
Ekselanslarına ve BAE’nin belgenin öğretilerini somut eylemlere dönüştürme bağlılığına minnettarım. Bu eylemler herkesi içeren ve herkese hizmet eden eylemlerdir. Çünkü az önce söylediğim gibi iyilik doğası gereği evrensel olmalıdır, çünkü kardeşlik evrenseldir.
-İklim değişikliğinin yarattığı büyük zorluklara küresel çözümler bulunması için birden fazla kez çağrıda bulundunuz. Ayrıca ortak evimizi koruma ve yaşam biçimlerinde derin değişiklikler yaratarak yaşadığımız gezegeni iyileştirme çağrısı yaptınız. Bu yıl BAE, 28. Taraflar Konferansı’na (COP28) ev sahipliği yapacak. Sayın Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan, 2023’ü ülkede sürdürülebilirlik yılı ilan etti. BAE’nin bu konudaki çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz ve gezegeni korumak için dünyaya mesajınız nedir?
Ortak evimizin bakımı hakkındaki Papalık mesajım ‘Laudato si’’de, bizden sonra gelenlere, büyüyen çocuklara nasıl bir dünya bırakmak istediğimizi sorgulamaya çalıştım.
Mısır’daki COP27 ve BAE’deki COP28, acil çağrının duyulması ve çevre krizine, yeryüzünün çığlığına ve artık bekleyecek güçleri kalmayan yoksulların çığlığına yanıt verilmesi için temel vesilelerdir.
Yüce Tanrımız’ın armağanı olan yaratılışa sahip çıkalım. BAE’nin çabalarını teşvik ediyor, ‘ortak evimiz’ olan gezegenimizin yararına büyük başarılar diliyorum. Bu krizle yüzleşmenin tek etkili yolu, ekolojik krizin gerçek sorunlarına gerçekçi çözümler bulmaktır. Çok geç olmadan açıklamaları eyleme dönüştürmeliyiz.