Cezayirliler, Fransız mirasçıların açtığı davalar nedeniyle evlerinden tahliye ediliyor

Etkilenen sakinler: “Toprağımızı gasp eden bir işgalciden mülk aldık”

Harkilerin arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)
Harkilerin arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)
TT

Cezayirliler, Fransız mirasçıların açtığı davalar nedeniyle evlerinden tahliye ediliyor

Harkilerin arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)
Harkilerin arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)

2016 yılının Haziran ayında Cezayir’in batısındaki en büyük şehir olan Vahran’daki bir mahkeme, şehir merkezindeki bir binanın sakinlerine, Cezayir’de doğup bağımsızlığın başlarında ülkeyi terk eden Fransızlara ait oldukları gerekçesiyle dairelerini boşaltma kararı verdi. Aynı şekilde başkentte çok sayıda Fransız, şehrin en büyük caddelerinde yer alan ve yıllardır Cezayir Dışişleri Bakanlığı yöneticilerinin ikamet ettiği bir binanın restorasyonu için adli işlem başlattı.

Cezayir’de Fransız sömürgesi dönemine (1830-1962) kadar uzanan taşınmazları geri alma çabasının sahipleri, ‘kara ayak’ olarak anılıyor. Bunlar, Cezayir’de doğan Fransızlar olarak biliniyor. Ancak 3 Temmuz 1962’de düzenlenen kendi kaderini tayin referandumunun sonuçlarının açıklanmasından sonra ülkeden ayrıldılar. Binlercesi, yeni oluşan Cezayir hükümeti tarafından el konulan ve ayrıca o dönemde üst düzey yetkililerin el koyduğu binaları, tarım arazilerini ve şirketleri terk etti. O dönemde hükümet, ‘kara ayaklara’ gayrimenkul ve arazilerin mülkiyetini tespit etmeleri ve onaylamaları için zaman verdi, ancak çok azı prosedürlere uydu. Çoğunluk, 7 yıl süren ve yüzbinlerce insanın ölümüne yol açan şiddetli bir savaşın ardından ülkenin girdiği yeni güvenlik koşullarından korkuyordu. Bağımsızlığa olanak tanıyan Evian Anlaşmaları, her Fransız’ın bağımsızlıktan sonra belirli bir süre içinde, özellikle 1 Ekim 1963’e kadar geri dönmesi halinde mülkünü geri alabileceğini şart koşuyordu.

Harkilerin mülklerinin kanunen kamulaştırılması

Eski Cumhurbaşkanı Ahmed Bin Bella, 1963’te kara ayakların sahip olduğu tarımsal yatırımların millileştirilmesini öngören bir kararname imzaladı. Öncesinde de Cumhurbaşkanı, devrime karşı sömürgecilikle işbirliği yapan Cezayirli Harkilerin mallarının, cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle devletin korunması altına alınacağını, yani müsadere edileceğini açıklamıştı. Karara, Cezayir’de kalan Harkilerin dahil olup olmadığı bilinmiyor. Kurtuluş devrimiyle yüzleşmek için Fransa tarafından ordusunda görevlendirilen tarihçilere göre o dönemde toplam sayıları 200 bin ila 400 bin arasında değişiyordu.

1963 yılı sonrasında Cezayir makamları, Fransızların gayrimenkul, arazi ve şirketlerinin ‘boş mülk’ olduğunu ve artık kendi kontrollerinde olduğunu açıkladı. Buna dayanarak, ‘devlet malı’ başlıklı bir bölümünü kendi eline alırken, rejimin ileri gelenlerine de başka bir bölüm teslim etti. Ardından ‘devlet malını’ işletenlerin, Maliye Bakanlığı’na bağlı devlet mülkiyet müdürlükleri tarafından belirlenen miktarda mülk sahibi olmalarına izin veren bir yasa çıkarıldı.

Ancak bu mallar üzerinde hayatta kalan Fransızların veya onların çocuklarının yetkilendirilmesini talep eden art arta gelen Fransız hükümetlerinin ısrarı üzerine Cezayir, 5 Ekim 1988 ayaklanmasından sonra tanık olduğu demokratik açıklık bağlamında bu konuda mevzuatında bir değişikliğe gitti. Böylece Yüksek Mahkeme (hukuk yargısının en yüksek organı), Fransız mallarının devlet koruması altına alınmasıyla ilgili onlarca kararı iptal etti. Bu da bu malların, sahiplerine dönüşünün yolunu açtı.

‘Kara ayakların mülkiyeti’ siyasi bir meseledir

‘Cezayir’deki Fransız mülkü dosyası’ yaklaşık 60 yıldır iki ülke arasında tartışma konusu oldu ve tüm Fransız cumhurbaşkanları, Cezayir ziyaretleri sırasında bunu gündeme getirdi. Ancak ne Jacques Chirac (2003), Nicolas Sarkozy (2007), ne François Hollande (2012), ne de şu anki Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, cumhurbaşkanları Abdulaziz Buteflika ve Abdulmecid Tebbun ile sorunu çözmeyi başarabildi.

FOTO: Cezayir ve Fransa cumhurbaşkanları Şarm eş-Şeyh’teki iklim zirvesinde (Cezayir Cumhurbaşkanlığı)
Cezayir ve Fransa cumhurbaşkanları Şarm eş-Şeyh’teki iklim zirvesinde (Cezayir Cumhurbaşkanlığı)

Adını vermek istemeyen başkentteki bir avukat, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, kara ayakların torunlarının, başkentin göbeğinde bir sokakta bulunan 5 katlı bir binanın restore edilmesi için prosedürleri başlatmak amacıyla 2018 yılında kendisini ofisinde ziyaret ettiğini bildirdi. Bu kişiler, mülkiyeti kendilerine devretme haklarını kanıtlamak için büyükbabalarının isimlerini taşıyan mülkiyet belgelerine ve ölüm belgesine sahip olduklarının altını çizdi. Ancak adli işlemlere başlandığında, apartman dairelerinde Cezayir Dışişleri Bakanlığı’na bağlı diplomatik görevlilerin ikamet etmesinden kaynaklanan idari ve adli zorluklarla karşılaşıldı.

FOTO: Avukat Fatıma ez-Zehra bin Brahem (Aktivistlerin sosyal medyadaki hesaplarından bir fotoğraf)
Avukat Fatıma ez-Zehra bin Brahem (Aktivistlerin sosyal medyadaki hesaplarından bir fotoğraf)

Bir avukat ve hukukçu olan Fatıma ez-Zehra bin Brahem, bu davanın bazı detaylarına değinirken, “Bu zor bir sorun. Çünkü bir Cezayir- Fransa anlaşması olan Evian Anlaşmaları, büyük bir açıklık içeriyor. Bu anlaşmalar, 1962’de Cezayir’den ayrılan Fransızları içeriyor. Onlar gayrimenkul ve apartman dairelerinden olan mallarının kendisi için korunmasını istiyorsa, belli bir süre dolmadan geri dönmelidir. Bu yüzden döndüler ve tüm malları onlara kaldı. Hiç kimse mallarını onlardan geri alamaz ve onları, normal bir şekilde mallarını kullanmaktan mahrum bırakamaz. Ancak Cezayir’i terk edip bu süre uzamış ve geri dönmemişse veya boş bina ve dairelerin kamulaştırılması kanunundan sonra gelmişse, hiçbir hakkı yoktur ve kendi hür iradesiyle malından vazgeçmiştir” açıklamasında bulundu.

“Toprağımızı gasp eden bir işgalciden mülk aldık”

Avukat ve emlak uzmanı Ahmin Nureddin, Şarku’l Avsat’a yaptığı açılamada “Özellikle iki ülkenin (Cezayir ve Fransa) ilişkileri bir nevi yakınlaşırken, zaman zaman bu mülklerle ilgili tartışmaların geri döndüğüne tanık oluyoruz. Bu mülklerin sahiplerinin yargı yoluyla geri alma ihtimalleri olsaydı, belki bazı özel durumlar dışında, tereddüt etmezlerdi” dedi.

Avukat Ahmin Nureddin (Kişisel sosyal medya hesabı)
Avukat Ahmin Nureddin (Kişisel sosyal medya hesabı)

Öte yandan Parlamenter Kemal bin Haluf, mülklerinin iadesini talep eden Avrupalı ​​yerleşimcilerin ‘yalan üzerine temel oluşturduklarını’ söyledi. Bin Haluf, “Başlangıçta topraklarımızı işgal ettiler, evlerimizi işgal ettiler ve Cezayirlilerin topraklarını aldılar. Peki bunların nasıl sahibi oluyorlar? Oradan kovuldular” dedi.

Cezayir’de bazı eski binalarda yaşayan bazı aileler, ev sahiplerinin Fransız mirasçıların mülkleri için dava açmasının ardından hala evlerinden tahliye edilme tehditleriyle karşı karşıya. Bu nedenle çoğu 60 yılı aşkın süredir daire kiralayan bu mülklerin sakinleri, son yıllarda yoğunlaşan tehditten şikayetçi.

FOTO: Başkent Cezayir’in en önemli caddelerinden birinde sömürge günlerinden kalma bir bina (Şarku’l Avsat)
Başkent Cezayir’in en önemli caddelerinden birinde sömürge günlerinden kalma bir bina (Şarku’l Avsat)

Etkilenen bina sakinlerinin bir temsilcisi olan Kasi Hadyuş, ülkesinin işgali sırasında dairesini Fransızlardan kiraladığını doğrulayan bir dizi belge sundu. Kirayı ise resmi Cezayir makamlarına ödediğine dikkat çekti. Konuyla ilgili olarak ise “Bizi koruması gereken bir yasa olmasına rağmen, tahliye edilmekle tehdit edilen bir düzineden fazla aile var. 1962’de çıkarılan ve sömürgeci ile Cezayirli arasında herhangi bir işlem veya mülkiyet devrini yasaklayan açık bir yasa mevcut. Ayrıca Devlet Emlak Müdürlüğü tarafından düzenlenen elimizdeki belgeler de bu binanın ve diğerlerinin sadece devlete ait olabileceğini teyit etmektedir” açıklamasında bulundu.

Avrupalı yerleşimcilerin mülkleri ve Cezayirli toprak ağalarının mirasçıları üzerinde hak iddia etmesinden etkilenenlerden biri olan Hamida Suud ise “1962’deki bağımsızlıktan bu yana, ailelerimizle birlikte bu apartmanları kullanıyoruz. O dönemde bu binanın sahibi, tüm mal varlığını bırakarak ayrılıp Fransa’ya kaçtı. 60 yıllık bağımsızlıktan sonra, binanın sahibinin mirasçısı olduğunu iddia eden insanlar ortaya çıkıyor ve bu mülkün sahibi olma hakkı talep ediyor. Bağımsızlıktan bu yana yetkililere kira aidatı ödüyoruz. Konunun aslını ve mülk sahibinin varislerinin sahip olduğu belgeleri araştırdıktan sonra, o dönemde sömürgeci Fransızlardan başkalarına herhangi bir mülkiyet devrinin, Cezayir’de bırakıp gitmesi halinde yasak olduğu ve bunun yerine Cezayir devletinin mülkü haline geldiği bizim için netleşti” dedi.



Mısır-İsrail ilişkileri gerginleşiyor ancak arabuluculuk çalışmaları devam ediyor

Sisi, 2017 BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Netanyahu ile bir araya geldi (Reuters)
Sisi, 2017 BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Netanyahu ile bir araya geldi (Reuters)
TT

Mısır-İsrail ilişkileri gerginleşiyor ancak arabuluculuk çalışmaları devam ediyor

Sisi, 2017 BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Netanyahu ile bir araya geldi (Reuters)
Sisi, 2017 BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Netanyahu ile bir araya geldi (Reuters)

Mısır-İsrail ilişkileri, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Doha'daki Filistin hareketinin genel merkezine düzenlenen saldırının ardından, Hamas ve diğer Filistinli grupların liderlerini barındıran bölge ülkelerine yönelik uyarılarını sertleştirmesiyle yeni bir gerginlik aşamasına girdi.

Bölgenin en büyük ve en güçlü ordularından birine sahip olan Mısır, bu tehdide, İsrail'in topraklarına saldırması halinde "korkunç sonuçlar" doğuracağı konusunda Washington'a uyarıda bulunarak yanıt verdi. Şarku'l Avsat'a konuşan uzmanlara göre bu gelişmeler, iki ülke arasındaki çatışmanın sonucuyla ilgili artan bir gerginlik ve beklentiyi ortaya koyuyor. Uzmanlar, Netanyahu'nun "Mısır'ı hedef almaya cesaret edemediğini, çünkü sert bir şekilde yanıt verecek kadar caydırıcı güce sahip olduğunu" vurguladılar.

Kahire'nin bölgedeki nüfuzu ve Katar saldırısının ardından müzakereleri yeniden başlatabilecek tek ülke olması ve Washington'ın İsrail saldırısına ilişkin belirsiz tutumu göz önüne alındığında, Mısır'ın arabuluculuğunun Gazze'deki savaşı durdurma iradesiyle devam edeceğine inanıyorlar.

CNN dün Mısırlı bir yetkilinin şu sözlerini aktardı: “Mısır, ABD'ye, bu hafta Doha'yı hedef alan baskınlar gibi İsrail'in Mısır topraklarında yapacağı herhangi bir operasyonun ciddi sonuçları olacağına dair mesaj gönderdi.”

Bu tutum, Mısır'ın resmi istihbarat teşkilatı başkanı Diaa Rashwan'ın birkaç gün önce Netanyahu'ya “El-Aris ile Tel Aviv arasındaki mesafe çok uzak değil” şeklinde yaptığı uyarıya benziyor ve İsrail başbakanının çarşamba günü yaptığı tehditler devamı niteliğinde.

Netanyahu, özellikle Hamas'tan Filistinli liderlerin sık sık toplantılarına ev sahipliği yapan Mısır'dan bahsetmeden, "Katar'a ve teröristleri barındıran tüm ülkelere şunu söylüyorum: Ya onları sınır dışı edin ya da adalete teslim edin. Eğer siz yapmazsanız, biz teslim edeceğiz" dedi.

Şarku’l Avsat’ın Fox News'ten aktardığına göre İsrail'in ABD Büyükelçisi Yechiel Leiter, çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail'in salı günü Doha'da gerçekleştirdiği saldırıda herhangi bir hedefi ıskalaması durumunda, bir dahaki sefere tekrar vuracağı konusunda uyardı ve Hamas üyelerinin "her yerde, her zaman" hedef listesinde olduğunu vurguladı.

Eylül ayının başından bu yana, İsrail'in Mısır ve Gazze arasındaki Refah sınır kapısının Filistin tarafını yaklaşık bir yıldır işgal etmesinden ardından Netanyahu ile Mısır arasındaki gerginlik yeniden alevlendi. İsrail Başbakanı, Kahire'ye gaz akışını kesmekle tehdit edince, Diaa Rashwan televizyonda yaptığı bir dizi açıklamada "bunu yapamayacağını ve kaybedenin kendisi olacağını " söyleyerek Filistinlilerin geri dönüşü için sınır kapılarını açmaya çağırdı ve “El Arish ile Tel Aviv arasındaki mesafenin çok uzak olmadığını” hatırlatarak uyardı.

Kuzey Sina Valisi Tümgeneral Halid Megawer, geçtiğimiz ağustos ayında Refah sınır kapısı önünde, Mısır ile İsrail arasında Refah sınır kapısında askeri harekat olup olmayacağına ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, “Mısır sınırına yaklaşan herkes, bilinenler için olduğu kadar bilinmeyenler için de kendinden başka kimseyi suçlayamaz” ifadelerini kullandı.

Gerilim artıyor

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Rokha Ahmed Hassan, Netanyahu'nun ABD'nin sonsuz desteği nedeniyle tehditlere başvurmakta olduğunu düşünüyor. İsrail Gazze'deki savaşı durdurana, Gazze'den çekilene, yardımların girişine izin verene ve Filistin halkının kendi devletini kurma hakkını tanıyana kadar İsrail'e yaptırım uygulayacak bir mekanizma oluşturmak için birleşik bir Arap uluslararası tepkisine ihtiyaç olduğunu savunuyor.

Suriye sınırının Filistin tarafını ve Philadelphia (Selahaddin) Koridoru'nu işgal etmesinden ve İsrail'in Filistinlileri Mısır'a göç ettirme konusundaki ısrarından beri Mısır ile İsrail arasında yoğun bir gerginlik yaşandığını vurguladı. Bu gerginlik, Netanyahu'nun Kahire'ye yönelik gaz ve diğer konulardaki provokasyonlarıyla daha da artıyor. Hassan, İsrail'in caydırıcılık gücüne sahip oldukları için Türkiye ve Mısır'a saldırmaya cesaret edemediğini ifade etti.

Askeri stratejist Tümgeneral Semir Ferec, İsrail'in sonuçlarını bildiği için bu söylemi Mısır'a yöneltemeyeceği veya buna göre hareket edemeyeceği görüşünde. Netanyahu Mısır'a yaklaşamaz ve bunu çok iyi biliyor. Mısır'ın batısında 44 ülkenin katılımıyla düzenlenen Bright Star askeri tatbikatlarındaki yetenekleri, İsrail'e açık bir mesaj gönderiyor. Ferec, bu İsrail retoriğinin Netanyahu'nun krizlerinden kaçmak için yaptığı bir girişim olduğunu ve daha çok iç tüketime yönelik olduğunu belirtiyor.

Netanyahu'nun yarattığı gerilimin, Rafah geçişinin Filistin tarafının işgali, Philadelphia ekseninin işgali ve barış anlaşmasının ihlali sonrasında bir yıldan fazla süredir artmakta olduğunu ve Mısır'ın güvenliğini koruyabilecek kapasiteye sahip olduğunu vurguluyor.

Doha'ya yapılan saldırının Gazze'deki savaşla ilgili arabuluculuk çabalarına etkisiyle ilgili olarak, Mısır Devlet Enformasyon Servisi Başkanı Diaa Rashwan çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, “İsrail'in Doha'ya yaptığı saldırıya ve Kahire'nin saldırıyı reddetme konusunda Katar ile tam dayanışma içinde olmasına rağmen, arabuluculuk ve müzakere Mısır ve Katar'ın Filistin davasına hizmet etmek için vazgeçmeyeceği bir görevdir” ifadelerini kullandı.

Hamas'ın salı akşamı yaptığı açıklamaya göre saldırıda beş Hamas üyesi öldürüldü. Bunlar arasında, hareketin Gazze lideri ve baş müzakerecisi Halil el-Hayye'nin oğlu Hamam da vardı. Hamam, hareketin üst düzey yetkilileriyle birlikte Gazze'de ateşkes önerisini görüşürken öldürüldü. Katar, bir güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Katar ve ABD ile arabuluculuk çabalarına öncülük eden Mısır, “İsrail işgal güçlerinin bugün Katar Devleti'ne karşı gerçekleştirdiği saldırgan eylem, Katar'ın başkenti Doha'da ateşkes anlaşmasına varmanın yollarını müzakere etmek üzere toplanan Filistinli liderlerin toplantısını hedef aldı” açıklamasında bulundu. Mısır, bunun “Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için arabuluculuk çabalarında önemli bir rol oynayan Katar'ın egemenliğine doğrudan bir saldırıdır ve sükunet sağlanması için uluslararası çabaları baltaladığını" vurguladı.

Saldırı, ABD Başkanı Donald Trump'ın "Herkes rehinelerin eve dönmesini ve bu savaşın sona ermesini istiyor. İsrailliler şartlarımı kabul etti ve Hamas'ın da onları kabul etme zamanı geldi" açıklamasından iki gün sonra gerçekleşti.

Büyükelçi Rokha, Mısır'ın arabuluculuğunu sürdüreceğini ve bölgedeki ilişkileri, nüfuzu ve hareketleriyle bu yolu izleyebileceğini vurguladı. Özellikle Washington'ın açıkça kınamadığı saldırının ardından, tüm gözler krizi ve savaşı sona erdirmek için belirleyici bir faktör olarak Mısırlı arabulucuya çevrilmiş durumda.

Ferec, Mısır'ın Filistin davasını korumak ve savaşı sona erdirmek için arabuluculukta kalmaya devam edeceğini değerlendiriyor. İsrail'in Doha saldırısının ardından Mısır'ın daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerektiğini ve bu sorumluluktan vazgeçmeyeceğini belirtiyor.


Washington, Libya’daki hükümetlerin temsilcileri arasında Roma’da düzenlenen “gizli” toplantıya katıldı

USNMIL’in Libyalı Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (UNSMIL)
USNMIL’in Libyalı Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (UNSMIL)
TT

Washington, Libya’daki hükümetlerin temsilcileri arasında Roma’da düzenlenen “gizli” toplantıya katıldı

USNMIL’in Libyalı Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (UNSMIL)
USNMIL’in Libyalı Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (UNSMIL)

ABD’nin Libya Büyükelçiliği, Libya'da iktidar mücadelesi veren iki hükümetin temsilcileri arasında İtalya'nın başkenti Roma'da kısa bir süre önce düzenlenen ‘gizli’ toplantıya ABD’li yetkililerin de katıldığını doğruladı. Öte yandan Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) ülkedeki krizi çözmek için önerdiği ‘yol haritasına’ yerel destek toplamaya devam ediyor.

ABD’nin Libya Büyükelçiliği tarafından salı akşamı yapılan kısa açıklamada, geçtiğimiz hafta, Libya Ulusal Ordu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter’in oğlu Saddam ile (geçici) Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’nin yeğeni ve Ulusal Güvenlik Danışmanı İbrahim ed-Dibeybe arasındaki görüşmeye dolaylı bir atıfla ABD'nin Roma'da doğu ve batı kamplarından gelen üst düzey Libyalı yetkililerle görüşme fırsatı bulmasının bir onur olduğu belirtildi.

cf
Saddam Hafter (AFP)

Toplantının amacının Libyalıları bölünmeleri aşmaya ve kurumları birleştirmeye teşvik etmek, istikrarı ve barışı sağlamak olduğunu açıkça ifade eden büyükelçilik, bunların Libya ekonomisinde refahın sağlanması için gerekli koşullar olduğunu ve bunun da Libya halkının ve uluslararası ortaklarının daha fazla kalkınmasına yol açacağını belirtti. Büyükelçilik ayrıca, toplantının Libya ekonomisinin geleceği ve karşı karşıya olduğu zorlukları müzakere etmek, bu zorlukların üstesinden gelmek ve Libya halkının refahını sağlamanın yollarını aramak için bir fırsat olduğunu vurguladı.

Ne Hafter'in oğlu ne de Dibeybe’nin yeğeni görüşmelerin içeriği hakkında resmi bir açıklama yapmadı. Ancak haberlere göre ABD Başkanı Donald Trump’ın Afrika Özel Temsilcisi Massad Boulos, ABD yönetiminin çatışmaya hızlı çözümler getirme çabaları çerçevesinde Libya'daki iki rakip hükümetin temsilcileri arasında Roma'da bir toplantı planladı.

ı8
ABD Başkanı Donald Trump’ın Afrika Özel Temsilcisi Massad Boulos (AFP)

Şarku'l Avsat'ın Fransız dergisi Jeune Afrique'den aktardığına göre Boulos, toplantıda ele alınacak üç temel koşul belirledi, ancak bu koşulların içeriğini açıklamadı. Boulos, Washington'ın müzakere rolünü genişletmesi ve Libya çatışmasının çözümüne daha geniş bir şekilde müdahale etmesi için bu koşulların yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyor.

Mareşal Hafter, salı akşamı Bingazi'de milletvekili Adem Busahra ile yaptığı görüşmede, UNSMIL’in desteklediği siyasi sürecin önemini vurguladı. Libya krizindeki siyasi gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunduklarını belirtti.

UNSMIL, siyasi yol haritasına destek toplamak için devam eden çabalar çerçevesinde salı akşamı Libya'nın batısından ve güneyinden bazı Temsilciler Meclisi üyeleriyle bir toplantı düzenledi.

UNSMIL Başkanı Hanna Tetteh'in geçtiğimiz ay açıkladığı ve kurumların birleştirilmesinin ve ulusal seçimlerin yapılmasının önünü açacak yol haritasının maddelerinin müzakere edildiği belirtildi.

UNSMIL tarafından yayınlanan bir açıklamaya göre ekibi yol haritasına yönelik kademeli bir yaklaşım açıkladı. Bu yaklaşım, Yüksek Seçim Komisyonu'ndaki boş koltukların doldurulması ve seçim çerçevesine gerekli değişikliklerin yapılması gibi temel adımlarla başlıyor. UNSMIL, kapsamlı siyasi süreci kolaylaştırmaya yönelik çabalarına Temsilciler Meclisi üyelerinin destek verdiğini ve ‘yol haritasına yapıcı ve özenli bir şekilde katılmaya istekli olduklarını ifade ettiklerini aktardı.

fgth
Tetteh'in Siyasi İşler Özel Temsilci Yardımcısı Stephanie Khoury (UNSMIL)

Tetteh'in Siyasi İşler Özel Temsilci Yardımcısı Stephanie Khoury, Dört Bölge Sosyal Konseyi ile siyasi yol haritasına ilişkin çeşitli görüşleri tartıştı. Bunlar arasında devlet kurumlarının birleştirilmesi ve güçlendirilmesi ile ulusal seçimlerin yapılması zorunluluğu da yer aldı. Toplantıda ayrıca, UNSMIL’in konseyin çatışmalara barışçıl çözümler getirme ve gerilimleri yatıştırmada oynadığı önemli rolün yanı sıra yakın zamanda yapılan belediye seçimlerine geniş bir katılım olmasını sağlamak için yerel topluluklarla iş birliği yapması da ele alındı.

Öte yandan Libya Devlet Yüksek Konseyi (DYK) dün Trablus'ta BM haritasıyla ilgili seçim yasalarını tartışan ‘BM haritasını değerlendirme ve inceleme komitesi’ üyelerinin, haritayla ilgili kalan konuları tamamlamak için henüz tarihi belirlenmemiş bir sonraki toplantıyı gerçekleştireceklerini duyurdu.

cdfrgthy
DYK’nın Trablus'ta yapılan oturumundan bir kare (DYK)

DYK Başkanı Dr. Muhammed Tekele başkanlığında salı akşamı düzenlenen oturumun sonunda DYK, Egemenlik Pozisyonları Komitesi'ni, adaylık sürecini tamamlamak için bir mekanizma üzerinde anlaşmak üzere Temsilciler Meclisi ile irtibat kurmakla görevlendirdi. Komite, bir sonraki oturumda nihai raporunu sunacak. DYK ayrıca, merkezileşmenin sona erdirilmesi ve valilik sisteminin etkinleştirilmesi ile ilgili Yerel Yönetim Yasası'na ilişkin önerilen değişiklikleri onayladı ve bu değişikliklerin Temsilciler Meclisi'ne sevk edilmesi için gerekli yetkileri verdi.

Diğer taraftan Libya Yüksek Seçim Komisyonu dün, ikinci aşamada 34 belediye meclisi için yapılan seçimlerin nihai sonuçlarını onayladı. Geryan Birinci Derece Mahkemesi'nin kararı uyarınca yasağın kaldırılmasının ardından ilk aşama olarak gerçekleştirilen Şuveyrif Belediye Meclisi seçimlerinin sonuçları da onaylayan Yüksek Seçim Komisyonu, ikinci aşamada seçilecek belediye meclis başkanlarının seçimi için komiteler kurulmasına ilişkin bir karar yayınladı. Bu seçimlerin 14-18 Eylül tarihlerinde yapılması planlanıyor. Yüksek Seçim Komisyonu, alınan bu kararların seçim sürecinin devamı olduğunu ve yerel yönetim düzeyinde demokratik müzakere ilkesini güçlendirdiğini vurguladı.


Suriye Savunma Bakanlığı, SDG kontrolündeki bölgeleri hedef aldığını duyurdu

Deyrizor'daki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), (Arşiv- Reuters)
Deyrizor'daki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Savunma Bakanlığı, SDG kontrolündeki bölgeleri hedef aldığını duyurdu

Deyrizor'daki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), (Arşiv- Reuters)
Deyrizor'daki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), (Arşiv- Reuters)

Suriye Savunma Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Halep'in doğusunda bir konut binasının bombalanması sonucu iki kişinin hayatını kaybetmesinin ardından, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDF) kontrolünde bulunan bölgelerdeki ateş kaynaklarını hedef aldığını duyurdu.

Açıklamada, "SDG güçleri, el Cerrah Askeri Havaalanı ve Meskene şehri civarında kontrolleri altındaki mevzilerinden sorumsuz ve şaşırtıcı bir şekilde şiddetli bir bombalama saldırısı başlattı. Saldırıda, Halep'in doğu kırsalındaki el Kayariye, Rasm elaAhmer ve Habuba Kebir köylerindeki sakinlerin evleri hedef alındı. Bombalama sonucunda iki sivil şehit oldu, üç sivil de yaralandı" ifadeleri yer aldı.

Bakanlık, bölgeye konuşlandırılan güçlerin harekete geçirilerek ateş kaynaklarına yönelik operasyon başlatıldığını, operasyonların halen devam ettiğini bildirdi.