İsrail’deki Araplar, Netanyahu'nun konutu önünde gösteri düzenlediler

Göstericiler, suçla mücadelede ulusal bir acil durum komitesi kurulması ve Şin Bet'in soruşturmaların dışında tutulması çağrısında bulundular

İsrail’in kuzeyinde, Arap toplumundaki şiddet suçlarının kınandığı protesto gösterisinden bir kare, Ekim 2021 (AFP)
İsrail’in kuzeyinde, Arap toplumundaki şiddet suçlarının kınandığı protesto gösterisinden bir kare, Ekim 2021 (AFP)
TT

İsrail’deki Araplar, Netanyahu'nun konutu önünde gösteri düzenlediler

İsrail’in kuzeyinde, Arap toplumundaki şiddet suçlarının kınandığı protesto gösterisinden bir kare, Ekim 2021 (AFP)
İsrail’in kuzeyinde, Arap toplumundaki şiddet suçlarının kınandığı protesto gösterisinden bir kare, Ekim 2021 (AFP)

İsrail’deki Araplar bugün hükümetin Arap toplumunda işlenen şiddet suçlarıyla mücadeledeki başarısızlığını protesto etmek için İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Kudüs'teki konutunun önünde büyük bir gösteri düzenlediler. Arap yerel yönetimlerin yetkilileri ve ‘Ummuhat Min Ecli’l-Hayat’ hareketinden aktivistler, son günlerde Arap toplumunda işlenen bir dizi cinayetin ardından gösteriyi düzenleme kararı aldılar.

Arap Yerel Yönetimler Başkanları Ulusal Komitesi Başkanı Mudar Yunus, şiddet ve suç olgusu sadece Arap toplumunun sorunu değil, tüm İsrail toplumunun karşı karşıya olduğu bir kriz olduğunu söyledi. Arap Yerel Yönetimler Başkanları Ulusal Komitesi'ne bağlı Şiddetle Mücadele Komitesi, cuma günü gerçekleştirdiği olağanüstü toplantıda, yılbaşından bu yana artan ve son günlerde ciddi bir boyuta ulaşan şiddet suçlarıyla ilgili önerilerde bulundu. Komite, İsrail polisini suç ortaklığı yapmakla, ateş etmek çekinmemekle ve Arap toplumunu yok eden yaygın suç çetelerini dizginleyememekle suçladı.

Komite tarafından yapılan açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

Yakın gelecekte, uzun vadeli stratejik adımlar tartışılacak ve onaylanacaktır. Yüksek İzleme Komitesi ile koordinasyonun ardından duyurulacaktır. Son günlerde Arap bölgelerinde yaşananlarla (24 saat içinde 5 cinayet) ilgili olarak komite, haftalık toplantı sırasında Kudüs'teki Başbakanlık Konutu önünde Arap yerel yönetimlerinin başkanlarının katılımıyla pazar günü bir protesto gösterisi düzenlemeye karar verdi. Komite, Arap bölgelerinde cinayetlerin ve günlük silahlı saldırıların sıklığındaki ciddi artışı gördü. Amacı Arap toplumunu zayıflatmak ve parçalamak olan Arap azınlığa yönelik hükümetin sistematik politikasının doğrudan bir sonucu olarak temel yaşam hakkımızdan bahseder hale geldik.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN’a göre Arap yerel yönetimlerin yetkilileri, Arap toplumunun ilgili makamlarının katılımıyla ulusal bir acil durum komitesinin kurulması, şiddetle mücadele için bütçe ayrılması, polis memuru sayısının artırılması ve Netanyahu'nun planladığı gibi Genel Güvenlik Servisi’nin (Şin-Bet) suçla mücadelede ve soruşturmalarda yer alamaması çağrısında bulundular.

Arap bölgeleri birkaç gün içinde büyük bir öfke, korku ve endişe uyandıran cinayetler dizisine tanık oldu. Perşembe günü Samir Azzam (25) isimli bir gencin Tira şehrinde vurularak öldürülmesinden birkaç saat sonra el-Firdevs’te yerel meclis başkan yardımcısı olan 34 yaşındaki Alaa Mer’a’nın kurşunların hedefi oldu.

Bir gün önce çarşamba günü ise el-Nasıra, Şefa Amr ve Kefer Kara bölgelerinde birkaç genç öldürüldü. Hayfa bölgesi Kefer Kara'da, Alaa Kanane (30), ardından Şefa Amr’da Emir Veni (39), Ara bölgesinde Yusuf Ebu Hilal (54) ve Nasıra'da Abdulkadir Uveysi (23) ateşli silahlarla öldürüldüler.

Salı günü ise bir diş hekimi kuzeyde yer alan Cet beldesindeki evinin önünde öldürüldü. Peş peşe 3 gün içinde cinayete kurban gidenlerin sayısı 7'ye yükseldi. Devam eden suçlar, İsrail hükümetini suçla mücadelede suç ortaklığı ve başarısızlıkla suçlayan Arap sektöründeki güvenlik kaosunun boyutuna ışık tutuyor.

Şiddet karşıtı örgüt Abraham Initiatives'e göre Arap toplumunda bu yılın başlarından bu yana şiddet suçlarının kurbanlarının sayısını 123’e yükseldi. 2022'de ise bu sayı 116 idi.  Son cinayetlerden sonra İsrail'deki Arap toplumu üzerinde kasvetli bir hava hakim oldu. İsrail haber sitesi Ynet, Arap bölgelerinin sakinlerinin polisin beceriksizliğine ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'e öfkeli olduklarını aktardı. Ynet’e konuşan Araplar, “Ben-Gvir hiçbir şey yapmıyor... Dönemi şiddet ve suç açısından en zor dönem.  Arap vatandaşlarının kanının akmasını önemsemiyor. Tek yaptığı bağırmak. Görevinden istifa etmeli, yoksa suçlar işlenmeye devam edecek” dediler.

efrg4
El-Nasıra kasabasında Arap toplumunda işlenen cinayetleri kınayan pankartlar (Reuters)

Arap yetkililer, İsrail hükümetinin suçları ele alış biçimine öfkelerini dile getirdiler. Birleşik Arap Listesi Partisi lideri ve Knesset üyesi Mansur Abbas, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin şiddeti sona erdirmek için hiçbir şey yapmadığını söyledi. Abbas, bakanlığı döneminde suç oranlarındaki artış nedeniyle Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'i de eleştirdi. Seçim kampanyasını kamu güvenliğini artırma vaatleri üzerine yürüten aşırı sağcı bir siyasetçi olan Ben-Gvir, Arap sektöründe yılın başından bu yana tırmanan şiddet dalgası konusunda büyük ölçüde sessiz kaldı.

Polis ise suçlamalara, failin ya da kurbanın kimliğine bakılmaksızın her cinayet vakasını kapsamlı ve profesyonel bir şekilde soruşturduklarını ve gerçeği bulmak ve olaya karışanları adalete teslim etmek için çok çaba ve kaynak harcadıklarını belirten bir açıklama ile yanıt verdi. Açıklamada, “Cinayet soruşturmaları çözülene kadar devam ediyor ve sadece son iki yılda polis, Arap toplumunda meydana gelen onlarca cinayet vakasını çözdü ve nerede olurlarsa olsunlar cinayetlere karışan tüm suçluların peşine düşmek için çalışmaya devam edecek” denildi.



Macron: Önümüzdeki eylül ayında Suudi Arabistan ile birlikte İki Devletli Çözüm Konferansı’na başkanlık edeceğiz

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)
TT

Macron: Önümüzdeki eylül ayında Suudi Arabistan ile birlikte İki Devletli Çözüm Konferansı’na başkanlık edeceğiz

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkesinin Suudi Arabistan ile birlikte eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantıları sırasında New York'ta düzenlenecek olan iki devletli çözümün uygulanmasına ilişkin uluslararası konferansa başkanlık edeceğini açıkladı.

Macron, sosyal medya platformu X’teki resmi hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “İsrail'in Gazze Şeridi'nde hazırladığı askeri saldırı, her iki halk için de gerçek bir felakete yol açacak ve bölgeyi kalıcı bir savaşa sürükleyecektir” dedi.

Macron, ‘bu savaşı sona erdirmenin tek yolunun Gazze Şeridi'nde kalıcı bir ateşkes sağlanması, tüm rehinelerin serbest bırakılması, halka büyük ölçekli insani yardım ulaştırılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ndeki rolünün güçlendirilmesi’ olduğuna inanıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı bunun için ‘Gazze Şeridi'nde istikrarı sağlamak üzere uluslararası bir misyonun görevlendirilmesi ve hem İsrail hem de Filistin halklarının beklentilerini karşılayan siyasi bir çözümün geliştirilmesi için çalışılması’ gerektiğini belirtti.

Macron, ‘iki devletli çözümün rehinelerin aileleri, İsrailliler ve Filistinliler için tek güvenilir yol olduğunu’ kaydetti.

Suudi Arabistan ve Fransa, 28-29 Temmuz tarihlerinde New York'taki BM genel merkezinde bakanlar düzeyinde Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması için Uluslararası Konferans’a başkanlık etti.

(foto altı) Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, 28 Temmuz'da New York'ta düzenlenen iki devletli çözüm konulu bakanlar konferansının açılışında konuşma yaptı. (AFP)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan konferanstaki konuşmasında, ülkesinin, bölgedeki tüm halklar için güvenlik, istikrar ve refahın sağlanmasının, Filistin halkına adalet sağlanması ve onların meşru haklarını elde etmelerinin sağlanmasıyla başladığına inandığını vurguladı. Prens Faysal bin Ferhan’a göre bu hakların başında, 4 Haziran 1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devletin kurulması geliyor.

Prens Faysal bin Ferhan, “Bu sadece siyasi bir tutum değil, bağımsız bir Filistin devletinin bölgede gerçek barışın anahtarı olduğuna dair sağlam bir inanç... Konferans, iki devletli çözümü uygulamaya koyma, işgali sona erdirme ve Ortadoğu'da barış için acil ve sürdürülebilir bir vizyon gerçekleştirme yolunda bir dönüm noktası” ifadelerini kullandı.

(video)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, ‘konferans ve İki Devletli Çözümün Uygulanması için Küresel Koalisyon'un çalışmaları aracılığıyla, Filistin halkının kapasitelerini geliştirme ve ulusal kurumlarını güçlendirme çabalarını desteklemek için uluslararası düzeyde koordineli çabaların önemini’ vurguladı.

Prens Faysal bin Ferhan, Macron’un, ülkesinin Filistin devletini tanıma niyetini açıklamasına övgüde bulunarak, bunu ‘Filistin halkının bağımsız devlet kurma hakkına yönelik artan uluslararası desteği yansıtan ve iki devletli çözümün gerçekleştirilmesine elverişli bir uluslararası ortam yaratmaya katkıda bulunan tarihi bir adım’ olarak nitelendirdi.

Bakanlar konferansına katılan ülkeler, Filistinliler ve İsrailliler arasında adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın sağlanması için çalışmak üzere bir ‘yol haritası’ üzerinde anlaştılar. Bu yol haritası, Filistin devletinin tanınmasını artırmayı ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı ve insani felaketi durdurmak için daha fazla diplomatik çaba sarf etmeyi amaçlıyor.

Bakanlar konferansının nihai belgesi, ‘Filistin meselesine ilişkin BM'nin devam eden sorumluluğunu’ ve İsrail'in 1967'de ele geçirdiği toprakları işgaline son verilmesi gerektiğini yineledi. Belge ayrıca, ‘insani hukuk ve insan hakları hukuku dahil olmak üzere uluslararası hukuka saygının’ önemini vurguladı ve ‘Filistinli sivilleri korumak için önlemler’ alınması çağrısında bulundu.

Belge, ‘yerleşim faaliyetlerinin, ev yıkımlarının ve tüm şiddet ve provokasyon eylemlerinin derhal durdurulması’ çağrısında bulundu. İsrail'in işgal altındaki topraklardan çekilmesi çağrısının yanı sıra, Filistinlilere kendi kaderini tayin etme ve kendi devletlerini kurma hakkı verilmesi ve mülteci sorununa ‘adil bir çözüm’ bulunması çağrısında bulundu.