Lübnan’da devlet maaşları ödemekte güçlük çekerken, Hizbullah Sünni çoğunluğun bulunduğu bölgelere yatırımlarını artırıyor

Açılış töreninden görüntüler (Ulusal Haber Ajansı)
Açılış töreninden görüntüler (Ulusal Haber Ajansı)
TT

Lübnan’da devlet maaşları ödemekte güçlük çekerken, Hizbullah Sünni çoğunluğun bulunduğu bölgelere yatırımlarını artırıyor

Açılış töreninden görüntüler (Ulusal Haber Ajansı)
Açılış töreninden görüntüler (Ulusal Haber Ajansı)

Lübnan’da devlet, vatandaşların yaşamsal ihtiyaçlarını ve memurların maaşlarını dahi karşılayamayacak kadar ciddi bir mali çöküş yaşarken Hizbullah ise başta Kuzey Lübnan olmak üzere Sünni çoğunluğun bulunduğu bölgelere büyük miktarda mali yardım sağlanacağını duyurdu. Başbakan Necip Mikati ise maaşların bu ayın sonunda sağlanamayabileceğini açıkladı.

Hizbullah, Lübnan'ın kuzeyindeki Akkar valiliğindeki el-Huveyş beldesindeki bir mahalleye sağlanan su kuyusu için bir güneş enerjisi santralinin açılışını yaptı. Açılış törenine Hizbullah'taki Lübnan Dağı ve Kuzey bölgesi yetkilisi Şeyh Muhammed Amr, partinin kuzey kesimi yetkilisi Şeyh Rıza Ahmed, Teavanu Derneği Başkanı Adid Şuman, belediye başkanları ve kasaba halkı katılım sağladı.

Şuman, Hizbullah'ın son üç ayda Akkar valiliğinde Teavanu Derneği aracılığıyla yaptığı yardım ve hizmetlerden bahsetti. Hastaneye ve ilaç tedavisi hususunda yardımların 500 bin doları aştığını dile getiren Şuman, “Akkar, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hassan Nasrallah'tan özel ve büyük ilgi görüyor. Mahrum bölgelerde ve gecekondu mahallelerinde su ve alternatif enerji ile ilgili birçok proje uygulandı” açıklamalarında bulundu. Hizbullah, 2021'de Akkar'da akaryakıt deposu patlamasında hayatını kaybeden onlarca kişinin ailelerine para bağışlamış ve çeşitli yardımlarda bulunmuştu.

Ortadoğu Stratejik İşler Enstitüsü Direktörü Dr. Sami Nadir, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Partinin istediği, Sünni liderlerin yokluğundan yararlanarak Sünni toplumda daha fazla yer edinmek. Mali kriz de bu amaca ulaşmasında ona şans tanıyor. Evet partinin kendisi ve çevresi mali çöküşten mustarip, ancak en az etkilenen taraf konumunda. Zira paralel ekonomiye başvuruyor. Ekonomi hususunda gördüklerimizi, açıkça desteklenen Fetih Hareketi'ne karşı çıkan Filistinli gruplar aracılığıyla Sünni bölgelerinin ihlal edildiği Ayn el-Hilve’deki güvenlik seviyesinde gördük” ifadelerini kullanıyor.

Şii muhalif Ali el-Emin ise şu ifadeleri kullanıyor: 

Hizbullah'ın Akkar, Trablus ve diğer Sünni bölgelerde Direniş Tugayları adı altında grupları, siyasi güçleri, şeyhleri ​​ve sürekli yardımlarda bulunan dernekleri var. Şüphesiz Akkar'a ayda 500 bin dolardan fazla para ödüyor, taraftar ve destekçi çekmeye çalışıyor. Ancak parti tarihinde bu kadar çok Lübnanlı tarafından rekabet ve husumet ile karşı karşıya kalmadığı düşünülürse, partinin bu alanda istediğinin gerçekleştiği söylenemez. Şii çevrede partizanlara, kendi kurumlarına ve partizan çevresine bağlı olanlara para veriyor, yani bu yardımlar bu ortamın sadece yüzde 20'sine kadar uzanmıyor. Yardımları alanlar, toplumun geri kalanı üzerinde gerekli etkiye sahip. Uluslararası yardıma yatırım yapan parti, elektrik sektöründen ve sınır ötesi kaçakçılıktan doğrudan ve dolaylı olarak faydalanıyor. Hizbullah devletin yerini alamaz, bunu yapabilseydi gecikmezdi.

Geçtiğimiz günlerde aktivistler ve medya, Hizbullah'ın koordinasyon ve irtibat subayı Vefik Safa'nın Lübnan Sivil Savunma Genel Müdürü General Raymond Hattar ile konuşurken çekilmiş bir videosunu yayınladı. Hattar, Hizbullah ile bağlantılı bir bölgede havaalanı yolunda çıkan büyük yangın ile ilgileniyordu.

Safa, söz konusu görüntülerde, Hizbullah'ın tüm araçlarının Sivil Savunma İtfaiye Teşkilatı'nın emrinde olduğunu ifade etti. Yangının ciddiyetine değinen Safa, bir an önce söndürülmesi gerektiğini vurguladı. Parti karşıtları ise “Safa'nın sözleri, partinin devletle rekabet ettiğini teyit eder nitelikte. Zira Hizbullah, Lübnan devletinin yıkıntıları üzerine kendi devletini kurdu” dedi.



Kabe imamı Salih bin Humeyd: İslam hukuku katı kurallardan oluşan bir sistem değil, sürekli gelişen bir ilimdir

Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da düzenlenen Fakihler Forumu’ndan, 27 Ağustos 2025 (SPA)
Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da düzenlenen Fakihler Forumu’ndan, 27 Ağustos 2025 (SPA)
TT

Kabe imamı Salih bin Humeyd: İslam hukuku katı kurallardan oluşan bir sistem değil, sürekli gelişen bir ilimdir

Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da düzenlenen Fakihler Forumu’ndan, 27 Ağustos 2025 (SPA)
Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da düzenlenen Fakihler Forumu’ndan, 27 Ağustos 2025 (SPA)

Mescid-i Haram İmamı ve Vaizi Şeyh Salih bin Humeyd, İslam hukukunun katı kurallar değil, zamanla gelişen, Kur’an-ı Kerim ve sünnetten türetilen, değişen gerçekleri dikkate alırken orijinal sabiteleri koruyan canlı bir ilim olduğunu vurguladı.

Bu açıklama, Dünya İslam Birliği (Rabıta) Genel Sekreteri Dr. Muhammed el-İsa'nın dün Kuala Lumpur'da açılışını yaptığı ‘İslam Hukuku Öğretimi ve Fakihlerin Eğitimi: Kılavuzlar ve Düzenlemeler’ başlıklı Fakihler Forumu sırasında geldi. Malezya Başbakanı Enver İbrahim'in himayesinde düzenlenen etkinliğe çok sayıda üst düzey müftü ve fakih katıldı.

Suudi Arabistan Başmüftüsü ve Kıdemli Alimler Konseyi Başkanı Şeyh Abdulaziz Al eş-Şeyh, fıkhın belirli bir uzmanlık alanıyla ilgili kesin bir ilim olduğunu açıkladı. Günümüz İslam kütüphanelerinin eşsiz fıkıh eserleriyle zengin olduğunu belirten eş-Şeyh, forumun bu engin içeriği öğrencilere daha yakın hale getirmek, İslam dünyasındaki üniversitelerde öğretim yöntemlerini incelemek ve araştırma, düşünme ve güncel sorunları inceleme becerisine sahip fakihler yetiştirmedeki gücü ve etkisini değerlendirmek için çalışmalar ve öneriler üretmesini beklediğini belirtti.

Kıdemli Alimler Konseyi Genel Sekreteri Dr. Fahd el-Macid tarafından kendisi adına yapılan konuşmada eş-Şeyh, Suudi Arabistan'ın İslam dünyasına sunmuş olduğu, Müslümanları birleştirmek, Müslümanlar arasında sevgi bağları kurmak ve çağdaş hukuk sorunlarını sağlam bir bilimsel yaklaşımla ele almak için kurulan Rabıta’ya şükranlarını dile getirdi.

cdfgthy
Kıdemli Alimler Konseyi Genel Sekreteri Dr. Fahd el-Macid, Suudi Arabistan Başmüftüsü ve Kıdemli Alimler Konseyi Başkanı Şeyh Abdulaziz Al eş-Şeyh adına forumda konuşma yaptı. (SPA)

El-İsa ise İslam hukukunun zengin tarihi boyunca, ayrıntılı kanıtlardan türetilen pratik ikincil hükümlerin bilgisi için meşru bir referans olduğunu ve Müslümanları şeriatın rehberliğine göre dinlerinde yönlendirmeye devam ettiğini vurguladı.

El-İsa, ümmetin büyük fakihlerinin, samimi niyetleri, cömertlikleri, kalplerinin saflığı ve sağlam bilgileriyle, fıkıh okulları arasındaki bilgi bağlarını güçlendirerek İslam ümmetinin birliğini güçlendirmeye faydalı katkılar yaptıklarını belirtti. Bilgi alanının onlar için geniş olduğunu, İslam'ın asil edebiyatıyla onurlandırıldığını, bu doktrinsel çeşitliliğin bilimsel zenginliğin kaynağı olduğunu, gerçek şeriatın genişlik ve esneklik özelliklerini ve farklı zamanlar, yerler ve koşullarda tam uyumunu vurguladığını bildirdi.

Rabıta Genel Sekreteri, bu çeşitlilik ve ilmi derinliğin, ancak sınırlı bilgi, ufuk ve erişime sahip olanların altında ezilebileceğini vurguladı. El-İsa, metinleri ezberleyen ancak anlamlarını kavrayamayan, Allah'ın lütfunun engin, şeriatının saf olduğunu ve kardeşlerinin gönüllerini, fayda ve zararı dengeleyerek kazanmanın, dinlerinde ve dünya hayatlarında doğru yorumlamaktan daha hayırlı olabileceğini kavrayamayanların oluşturduğu tehlike konusunda uyardı.

xcvfg
Dünya İslam Birliği (Rabıta) Genel Sekreteri Dr. Muhammed el-İsa, forumun açılışında bir konuşma yaptı. (SPA)

El-İsa, fıkhi yorumları anlamanın ve diyalog, karşılıklı anlayış ve saygı yoluyla İslam düşünce okulları arasında köprüler kurmanın gerekliliğini vurguladı. El-İsa, ümmetin alimlerinin, farklı yorumlarına rağmen, tek bir yapının tuğlaları gibi olduklarını ve bu yapının güzelliğinin çeşitliliği ve bütünlüğüyle daha da arttığını açıkladı.

El-İsa konuşmasını şöyle bitirdi: “Bu mübarek toplantıda, bizim inandığımız gibi tüm sorumluluğu üstlenen bir hazırlık komitesi vardı. Komite, önemli kılavuzlar ve düzenlemeler bağlamında, İslam hukukunun öğretimi ve fakihlerin eğitimi üzerine derinlemesine ve titiz araştırmalarla zenginleştirilmiş bir kitapçığı yayınladı. Allah onları cömertçe ödüllendirsin.”

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi Başkanı Bin Humeyd ise fıkıh çalışmalarının gelişmesinin, içtihat araç ve standartlarını bir araya getirmek, fıkıh kaynaklarından ve çağdaş fakihlerin içtihatlarının sonuçlarından yararlanmak ve fıkhın dilini ve terminolojisini anlamak, böylece onun ilkelerini ve dallarını kavrayabilmek ve şeriat hukuku, ilkeleri ve kaynaklarını ihlal etmeden yeni gelişmeleri ele alabilmek anlamına geldiğini belirtti.

ghyju
Mescid-i Haram İmamı ve Vaizi Şeyh Salih bin Humeyd, forumun açılışında konuşma yaptı. (SPS)

Salih bin Humeyd, fakih olmak için İslam bilgisinin derinliği ile modern bilinci birleştiren dengeli bir akademik kişilik oluşturmak gerektiğini düşünüyor. Bin Humeyd, bu gelişimin sağlam temellere dayandığını, en önemlisi de Kur’an-ı Kerim, sünnet, icma, kıyas ve diğer delillerden elde edilen temel şeriat delillerine başvurmanın yanı sıra şeriatın amaçlarını ve sorumluların hedeflerini dikkate almanın önemli olduğunu ifade etti.

Malezya Müftüsü Şeyh Ahmed bin Fadıl ise yaşamın çeşitli alanlarında yaşanan hızlı değişimler ve karmaşık gelişmeler ışığında icmanın önemini vurguladı. Teknolojik ve sosyal ilerlemelerle birlikte çağdaş yaşamın, önceki dönemlerde var olmayan yeni fıkhi sorunları ortaya çıkardığını ve şeriatın amaçlarına uygun olarak hükümlerin çıkarılmasını ve ümmetin çıkarlarının korunmasını sağlamak için kesin ve sistematik mekanizmalar gerektirdiğini belirtti.

Forumda, İslam hukuku öğretiminde ortaya çıkan önemli konular tartışıldı ve çağdaş hukukçuların oluşumundaki temel özellikler ve kontroller gözden geçirildi.

vfghyju
Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da düzenlenen Fakihler Forumu’nun başlığı ‘İslam Hukuku Öğretimi ve Fakihlerin Eğitimi: Kılavuzlar ve Düzenlemeler’ idi. (SPA)

Kapanış konuşmalarında katılımcılar, fıkıh konseylerinin icma sürecini düzenlemek için sunduğu öncü modern modeli övdüler. Bu model, İslam hukuku alanındaki kapsamlı bilgisini pratik deneyimle ve akıl yürütme, çıkarım ve bunların ilkelerine ustalıkla hâkim olma becerisiyle birleştiren bir grup âlim tarafından yönlendiriliyor.

Konuşmalarda, İslam hukukunun incelenmesi ve hukukçuların eğitiminin düzenlenmesi ve geliştirilmesi ile çağdaş hukuk sorunlarının ele alınması için bir dizi öneri yer aldı. Ayrıca, hukukçular arasındaki bağları derinleştirmek ve hukuk ve bilimsel konulardaki tartışmalarını kolaylaştırmak için forumun çeşitli İslam ülkelerinde düzenli olarak gerçekleştirilmesi çağrısında bulunuldu.


Lübnan, ABD'nin İsrail ile arabuluculuk çabalarında “karmaşıklıklar” yaşanmasından endişeli

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus Cumhurbaşkanlığı sarayında (DPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus Cumhurbaşkanlığı sarayında (DPA)
TT

Lübnan, ABD'nin İsrail ile arabuluculuk çabalarında “karmaşıklıklar” yaşanmasından endişeli

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus Cumhurbaşkanlığı sarayında (DPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus Cumhurbaşkanlığı sarayında (DPA)

Lübnan, ABD’li müzakerecilerin Hizbullah'ı silahsızlandırmaya yönelik Beyrut tarafından atılan adımları kolaylaştıracak taahhütler elde edememesi üzerine, ABD'nin İsrail ile arabuluculuk yapmasının ‘karmaşık sonuçlar’ doğurmasından endişe ediyor. Bu durum, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri tarafından belirtildi ve Berri, 2 Eylül'de yapılması planlanan hükümet oturumunun ‘tartışmalı’ olduğunu belirtti.

Berri, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ABD heyetinin Lübnan ziyaretinin sonuçlarından duyduğu hayal kırıklığını dile getirirken ABD Özel Temsilcisi Barrack'ın açıklamalarında benimsediği ‘adım adım’ politikasına İsrail'in vereceği yanıtın ne olacağına ilişkin beklentilere atıfla ABD heyetinin ‘kendilerine verilen sözlerin tam tersini yaptığını’ söyledi.

ABD heyetinin ‘İsrail'den hiçbir yanıt getirmediğini ve bu yüzden işlerin yeniden karmaşık hale geldiğini’ belirten Berri, bir sonraki aşamayı tartışmayı reddederken, sadece işlerin kötü ve ‘kolay olmadığını’ vurguladı. Haftaya yapılacak ve ordunun Hizbullah'ı silahsızlandırma planının tartışılacağı hükümet toplantısı hakkındaki bir soruya verdiği yanıtta Berri, “Ülkede uyumsuzluğa yol açan ne varsa kınanmalı” dedi.


ICRC: Sudan’daki savaş Afrika'da kayıp kişi sayısında artışa neden oluyor

Omdurman'da yerinden edilen Sudanlılar, insani yardım almak için beklerken, 24 Ağustos 2025 (AFP)
Omdurman'da yerinden edilen Sudanlılar, insani yardım almak için beklerken, 24 Ağustos 2025 (AFP)
TT

ICRC: Sudan’daki savaş Afrika'da kayıp kişi sayısında artışa neden oluyor

Omdurman'da yerinden edilen Sudanlılar, insani yardım almak için beklerken, 24 Ağustos 2025 (AFP)
Omdurman'da yerinden edilen Sudanlılar, insani yardım almak için beklerken, 24 Ağustos 2025 (AFP)

Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) dün 30 Ağustos Uluslararası Kayıp Kişiler Günü öncesinde yaptığı açıklamada, Sudan'daki savaşın Afrika'da kayıp kişilerin sayısının artmasına önemli ölçüde katkıda bulunduğunu belirtti.

ICRC, 2024 yılında, izleme servisinin Kuzey Doğu Afrika ülkesindeki iç savaşla bağlantılı kayıp kişiler hakkında 7 bin 700'den fazla yardım talebi aldığını ve bunun 2023 yılına göre yüzde 52'lik bir artışa işaret ettiğini açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın DPA'dan aktardığına göre ICRC, 2024 yılı sonuna kadar Afrika'da 82 binden fazla kişinin kayıp olduğu yönünde raporlar aldığını belirtti.

ICRC, çok sayıda Sudanlının komşu ülkelere sığınmak için başvurduğu Çad ve Güney Sudan'dan gelen kayıpları arama yardım taleplerinin sayısında artış olduğuna işaret etti.

Birleşmiş Milletler (BM), 2023 yılının Nisan ayında Sudan'da patlak veren iç savaştan kaçan 12 milyondan fazla insanın ya ülke içinde yerinden edilmiş ya da komşu ülkelere sığınmış olduğunu açıkladı. Bu durum, Sudan'ı dünyanın en büyük mülteci kriziyle karşı karşıya bıraktı.

ICRC Afrika Direktörü Patrick Youssef, kayıp olarak bildirilen kişilerin sayısının toplam kayıp kişi sayısının sadece küçük bir kısmını oluşturduğunu söyledi.

Youssef, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ekiplerimize dünyanın dört bir yanından sevdiklerini arayan insanlardan her hafta yüzlerce mektup, e-posta ve telefon geliyor. Elbette bu taleplerin çoğu Sudan ve komşu ülkelerden ama aynı zamanda İngiltere, Fransa ve ABD’den de talepler oluyor.”

Kayıp kişilerin bulunmasına yönelik çabalar başarı hikayeleriyle de sonuçlandı. Geçtiğimiz yıl ICRC, Kızılhaç ve Kızılay Hareketi'ndeki ortakları, Afrika'da 755 ailenin yeniden bir araya gelmesini ve 5 binden fazla aileye kayıp yakınlarının nerede oldukları hakkında güvenilir bilgiler sağladı.