Olumsuzluklar beyni geri dönülmez şekilde değiştiriyor

Olumsuz olaylar ve faktörler beyin fonksiyonlarını geri dönülmez bir şekilde değiştiriyor

Olumsuzluklar beyni geri dönülmez şekilde değiştiriyor
TT

Olumsuzluklar beyni geri dönülmez şekilde değiştiriyor

Olumsuzluklar beyni geri dönülmez şekilde değiştiriyor

Hollandalı araştırmacılar, olumsuz olayların ve zor durumların beyin fonksiyonlarını geri dönülmez şekilde değiştirdiği konusunda uyarıda bulunuyor.

Bu bulguya, Hollanda’nın Nijmegen Üniversitesi’ndeki araştırmacıların 25 yaşında 169 kişiye ilişkin verileri içeren bir çalışması ile ulaşıldı. Şarku’l Avsat’ın bulguları yayınlayan Nature Neuroscience dergisinden aktardığına göre çalışmada annenin hamilelik sırasında sigara içmesi, doğum sırasındaki komplikasyonlar, istismar vakaları ve kaza geçirme gibi olumsuz faktörlerin veya olayların sinir sistemlerinin gelişimi üzerindeki etkisi değerlendirildi.

Araştırmacılar ayrıca katılımcıların ilk beyin taramasını 25 yaşında, sonraki taramayı ise 33 yaşında gerçekleştirdiler ve karşılıklı bağlantıları belirlemek için makine öğrenimini kullandılar.

Sonuçlar, beyinde, olumsuz etki ile ilişkili spesifik kısmi özelliklerle birlikte morfometrik değişikliklerin (şekil ve boyut) yaygınlığını gösterdi. Bu durum, 33 yaşında 114 kişide ve 22 yaşında 115 kişilik bağımsız bir grupta tespit edildi.

Araştırmacılar, bu bulguların zihinsel bozuklukların erken aşamada tespit edilmesine yardımcı olacağını ve bunun da hastaların hastalığın erken aşamalarında daha etkili bir şekilde tedavi edilmesine olanak sağlayacağını umuyor.



Her kalp krizi ve felçten önce bu işaretler görülüyor

Bir kadın, Fransa'nın Paris kentindeki evinde tansiyon aleti kullanıyor (AFP)
Bir kadın, Fransa'nın Paris kentindeki evinde tansiyon aleti kullanıyor (AFP)
TT

Her kalp krizi ve felçten önce bu işaretler görülüyor

Bir kadın, Fransa'nın Paris kentindeki evinde tansiyon aleti kullanıyor (AFP)
Bir kadın, Fransa'nın Paris kentindeki evinde tansiyon aleti kullanıyor (AFP)

Yeni bir araştırmaya göre kalp krizi veya felç vakalarının neredeyse tamamından önce yüksek tansiyon, kolesterol veya kan şekeri seviyeleri gibi uyarı işaretleri görülüyor. Bulgular, bu tür durumların herhangi bir uyarı olmadan ortaya çıktığına dair inancı çürütüyor.

Güney Kore'deki Yonsei Üniversitesi'nden araştırmacılar, bu kalp sorunlarının öncesinde neredeyse her zaman tansiyon, kolesterol, şeker veya sigara içmenin ideal seviyenin üzerinde seyrettiğini söyleyerek bu değiştirilebilir risklerin erken teşhisi ve kontrolüne daha fazla dikkat edilmesi çağrısı yapıyor.

Bilim insanları hakemli dergi JACC'de yayımlanan çalışmada Güney Kore'de 9 milyondan fazla ve ABD'de yaklaşık 7 bin kişinin sağlık kayıtlarını inceledi ve bu kişilerin sağlık durumunu yaklaşık 20 yıl kadar takip etti.

Araştırmacılar kalp krizi, felç veya kalp yetmezliğinden önce 4 ana risk faktörünün görülüp görülmediğini araştırdı: yüksek tansiyon, kolesterol, kan şekeri ve sigara kullanımı.

Bu risk faktörlerinin idealin dışındaki düzeyleri, geçmişte tütün kullanımı, 120/80 mm Hg’nin üzerindeki tansiyon, toplam kolesterolün 200 mg/dL’nin üzerinde olması, 100 mg/dL’nin üzerindeki açlık kan şekeri ve diyabet tanısı gibi durumları kapsıyor.

Araştırmacılar ayrıca 140/90'ın üzerinde kan basıncı, 240 üstü kolesterol, 126'nın üzerinde kan şekeri seviyeleri ve mevcut sigara kullanımı gibi, büyük risk yaratan bu faktörlerin daha yüksek eşik değerlerini de inceledi.

Çalışma sırasında ciddi bir kalp sorunu yaşayanların yüzde 99'unda bu risk faktörlerinden en az birinin, yüzde 93'ündeyse iki veya daha fazlasının ideal dışı seviyede seyrettiği saptandı.

ABD'deki Northwestern Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Philip Greenland, "Çalışmanın, bu kardiyovasküler çıktıların öncesinde bir veya daha fazla risk faktörünün, neredeyse yüzde 100 oranında ideal dışı seviyede görüldüğünü çok ikna edici bir şekilde ortaya koyduğunu düşünüyoruz" diyor.

Şimdiki hedefimiz, kolayca tedavi edilemeyen ve nedenselliği belirsiz diğer faktörlerin peşine düşerek rotadan sapmak yerine, bu değiştirilebilir risk faktörlerini kontrol altına almanın yollarını bulmak için daha çok çalışmak.

Araştırmacılar, yüksek tansiyonun (veya hipertansiyonun) en yaygın etken olduğunu ve Güney Kore'deki hastaların yüzde 95'inden fazlasını, ABD'deki hastalarınsa yüzde 93'ünden fazlasını etkilediğini buldu.

Genellikle en düşük risk grubu olduğu varsayılan 60 yaşın altındaki kadınlar arasında bile, yüzde 95'ten fazlasında kalp yetmezliği veya felçten önce bu faktörlerden en az biri mevcuttu.

Çalışmada, hastaların en az yüzde 90'ının ilk kalp hastalığından önce bu yüksek risk faktörlerinden en az birini taşıdığı tespit edildi.

Independent Türkçe


Diş eti hastalıklarını azaltan beslenme tipi

Beslenme ağız ve diş sağlığını etkiler (Reuters)
Beslenme ağız ve diş sağlığını etkiler (Reuters)
TT

Diş eti hastalıklarını azaltan beslenme tipi

Beslenme ağız ve diş sağlığını etkiler (Reuters)
Beslenme ağız ve diş sağlığını etkiler (Reuters)

Yeni bir araştırma, Akdeniz tipi beslemenin diş eti hastalıklarını önemli ölçüde azalttığını ortaya koydu.

Akdeniz tipi beslenme, fındık, tohum, meyve, sebze, tam tahıllar ve baklagiller açısından zengin, yağ kaynağı olarak zeytinyağı (genellikle sızma zeytinyağı) kullanılan, balık, kümes hayvanları, süt ürünleri ve yumurtanın makul miktarlarda tüketildiği, et, tatlılar ve işlenmiş gıdaların nadiren yer aldığı çeşitlilik açısından zengin bir beslenme tarzıdır.

Şarku’l Avsat’ın ‘Science Alert’ adlı internet sitesinden aktardığına göre King's College London ve İtalya'daki Catania Üniversitesi'nden araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen araştırmaya yaşlarının ortalaması 49 olan 195 katılımcı katıldı. Katılımcılar sağlık muayenesinden geçirildi ve kendilerine beslenme alışkanlıkları hakkında sorular soruldu.

Elde edilen veriler, Akdeniz tipi beslenmeye daha sıkı uyan katılımcıların diş eti hastalığına yakalanma olasılığının daha düşük olduğunu gösterdi.

Ayrıca, sağlıklı beslenmenin vücudun stres altında olduğunu veya hasar gördüğünü gösteren biyolojik göstergeler olan kan iltihabına dair işaretleri azalttığı da görüldü.

gthy
Akdeniz tipi beslenme çeşitliliğin yanında sağlıklı yağlar ve bitkiler açısından zengindir (AFP)

Araştırmacılardan biri olan periodontoloji uzmanı Giuseppe Mainas şunları söyledi:

“Bulgularımız, Akdeniz tipi beslenme gibi dengeli bir beslenme düzeninin diş eti hastalıklarını ve sistemik iltihaplanmayı azaltabileceğini gösteriyor.”

Ancak araştırma ekibi, çalışma sırasında katılımcıların uzun bir süre boyunca takip edilmediğini, bu yüzden araştırmanın Akdeniz tipi beslenmenin ağız ve diş eti sağlığı üzerindeki etkisine ilişkin sadece kısa bir fikir verdiğini ve nedensel bir ilişki göstermediğini belirtti.

Ancak, bunun nedeninin, bitkisel gıdalarda bulunan bileşiklerin, kırmızı etin aksine, vücuttaki iltihabı genel olarak azaltma olasılığının daha yüksek olması olabileceğini belirttiler.

Araştırmacılar, bu konu hakkında daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguladılar.

Burada Akdeniz tipi beslemenin, sağlıklı kilo verme ve obezitenin azaltılması, ayrıca tip 2 diyabet, kalp ve böbrek hastalıkları, felç, demans ve kanserin önlenmesi için en iyi beslenme türlerinden biri olarak uzun zamandır kabul edildiğini belirtmek gerekir.


Elma sirkesinin zayıflattığını söyleyen makale kaldırıldı

Fransa'nın Normandiya bölgesinde elma sirkesinin fermantasyon ve asetik mayalanma süreci görülüyor (AFP)
Fransa'nın Normandiya bölgesinde elma sirkesinin fermantasyon ve asetik mayalanma süreci görülüyor (AFP)
TT

Elma sirkesinin zayıflattığını söyleyen makale kaldırıldı

Fransa'nın Normandiya bölgesinde elma sirkesinin fermantasyon ve asetik mayalanma süreci görülüyor (AFP)
Fransa'nın Normandiya bölgesinde elma sirkesinin fermantasyon ve asetik mayalanma süreci görülüyor (AFP)

BMJ yayın grubu, elma sirkesinin zayıflama üzerindeki etkilerinin kanıtı olarak geniş çapta alıntılanan çalışmanın geri çekildiğini duyurdu.

Hakemli dergi BMJ Nutrition, Prevention & Health'te geçen yıl yayımlanan çalışma, her gün az miktarda elma sirkesi tüketmenin aşırı kilolu veya obez kişilerin zayıflamasına katkı sağlayabileceğini öne sürüyordu.

Çalışma geniş çapta ilgi gördü ve çok sayıda atıf aldı.

12 ila 25 yaşındaki 120 kişinin yer aldığı çalışmada katılımcılar her sabah ya plasebo ya da 5 ml, 10 ml veya 15 ml elma sirkesi içen gruplara ayrılmıştı.

Çalışmada, sirke içenlerin üç ayın ardından 5 ila 7 kg, plasebo içenlerinse 1 kg'dan az kilo verdiği iddia edilmişti.

Araştırma, "Bu sonuçlar, elma sirkesinin obez bireylerde obezite ve metabolik bozukluklarla ilişkili metabolik parametreleri iyileştirmede potansiyel faydaları olabileceğini gösteriyor" sonucuna varmıştı.

Ancak çalışma eleştirilere de maruz kalmıştı. Aynı bilimsel dergide yazan bir grup araştırmacı, "Çalışma çok önemli bir konuyu ele almasına ve metodolojisi ilk bakışta sağlam görünmesine karşın bazı sonuçlar istatistiksel açıdan olası görünmüyor ve açıklığa kavuşturulması gerekiyor" yorumunu yapmıştı.

Eleştirilerin ardından BMJ Group, sonuçları tekrarlama girişimlerini de içerecek şekilde araştırmanın güvenilirliğini değerlendirmek ve yazarların sağladığı, makalenin temelindeki verilerin doğruluğunu incelemek üzere çalışmayı istatistik uzmanlarına yönlendirdi.

Bağımsız araştırmacılar, sonuçları tekrarlamanın mümkün olmadığını tespit etti. Ayrıca çalışmanın veri setindeki tutarsızlıklara işaret ederek katılımcılardan toplanan verilerin daha fazla bağımsız inceleme gerektirdiği sonucuna vardılar.

Dergi, çalışmanın kalitesiyle ilgili bu endişeleri göz önüne alarak makaleyi geri çekmeye karar verdi.

Çalışmanın yazarları, inceleme sırasında saptanan hataların "istemeden" yapıldığını iddia etti ancak geri çekme kararına katıldı.

BMJ Group'un etik ve içerik doğruluğu editörü Helen Macdonald, kararı şu şekilde açıkladı:

Okurların görünürde basit ve faydalı bir zayıflama yöntemini fark etmesini sağlamak cazip gelse de çalışmanın sonuçları halihazırda güvenilir değil ve gazetecilerle diğer kişiler, gelecekteki hiçbir yazılarında bu çalışmanın sonuçlarına atıfta bulunmamalı veya bunları kullanmamalı.

Dr. Macdonald, "Soruşturmalar genellikle karmaşık olur. Örneğin bu soruşturma, verilerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesini ve araştırmacılar, kurumlar ve diğer uzmanlarla yazışmaları içeriyordu" diye ekledi.

Bu nedenle güçlü ve adil bir nihai karara varmak birkaç ay sürebiliyor.

Independent Türkçe