Filistinliler ve İsrailliler arasında kültürel bir savaş: Geleneksel yemekleri "Yahudileşmeden" korumaya çalışıyorlar

Gazze'de dünyayı "Yahudileşmeden" korumak ve İbranice anlatılara karşı çıkmak için geleneksel yemekleri tanıtmaya yönelik bir girişim başlatıldı

Filistin Mutfak Sanatları Derneği’nin başlattığı "Zadna Dafi" girişimi kapsamında Gazzeli gençler geleneksel yemekleri pişirmeyi ve yemeklerini dünyaya tanıtmayı öğreniyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Filistin Mutfak Sanatları Derneği’nin başlattığı "Zadna Dafi" girişimi kapsamında Gazzeli gençler geleneksel yemekleri pişirmeyi ve yemeklerini dünyaya tanıtmayı öğreniyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
TT

Filistinliler ve İsrailliler arasında kültürel bir savaş: Geleneksel yemekleri "Yahudileşmeden" korumaya çalışıyorlar

Filistin Mutfak Sanatları Derneği’nin başlattığı "Zadna Dafi" girişimi kapsamında Gazzeli gençler geleneksel yemekleri pişirmeyi ve yemeklerini dünyaya tanıtmayı öğreniyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Filistin Mutfak Sanatları Derneği’nin başlattığı "Zadna Dafi" girişimi kapsamında Gazzeli gençler geleneksel yemekleri pişirmeyi ve yemeklerini dünyaya tanıtmayı öğreniyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

İzzeddin Ebu Ayşe

Tarım arazilerinin ortasında Şef Samir, Filistin yemeği hazırlamanın temellerini öğretmek için Avrupa ülkelerine seyahat etmeye hazırlanan bir grup Gazze gencinin önünde 'maklube' yemeğini pişirmek üzere soğan ve patlıcanları dilimleyip, et parçalarını yıkayıp, pilavı hazırlarken Filistin ilahileri okuyor.

Odun yığınlarıyla ateş yakan ve yavaş yavaş maklube için gerekli olan malzemeleri tencereye koyan Samar, attığı her adımı gençlere anlatırken ateşi yakıyor ve onlara yemeği kendileri hazırlama fırsatı vererek dünyanın dört bir yanına ulaştırıp Filistin yemeği olarak tanıtabilmeleri için çalışıyor.

Mutfak elçileri

Samar, gençlere Filistin yemeklerini miras kalan geleneksel tariflere göre pişirmenin temellerini öğretmeye çalışıyor ve gençlerin yemek tariflerinde doğru bir şekilde ustalaşmalarını sağlıyor.

Yemeğin hazırlanışında iyi olduklarından emin olmadan kimsenin ayrılmasına izin vermiyor.

İsrail, yerel yemek tariflerinin Yahudiler tarafından bulunduğu ve daha sonra Filistin mutfağına girdiğini iddia ediyor / Fotoğraf: Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia
İsrail, yerel yemek tariflerinin Yahudiler tarafından bulunduğu ve daha sonra Filistin mutfağına girdiğini iddia ediyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Samar, "Bu neslin, özellikle de seyahat eden gençlerin eski Filistin mutfağının ayrıntılarını bilmesi önemli. Bununla gelecek kuşakların kültürel ve kültürel kimliklerini kaybetmemeleri için Batı mutfağının onları etkilememesini hedefliyoruz" dedi.

Ayrıca Samar, "Bu gençler Filistin'in dünyadaki elçileridir ve yurt dışında kaldıklarında mutfağımızı savunacaklar. Gittikleri yerlerde humus, falafel, qidreh ve şakşukanın İsrail yemekleri olduğunu duyacaklar bu yüzden dünyayı mutfağımızın türleri konusunda eğitmeli ve korumamız gereken geleneksel yiyeceklerimizi savunmalılar" ifadelerini de sözlerine ekledi. 

Samar'a göre, Filistinliler ile İsrailliler arasında coğrafya sınırları dışında yemek yemekleri konusunda kültürel bir savaş yaşanıyor.

Yurt dışına gidecek bu gençler bu yiyeceklerin kökenleri ve hazırlanma yöntemleri konusunda zorluklarla karşılaşacaklarını belirtirken "Gerçeği dünyaya açıklama konusunda onlara büyük bir sorumluluk düşüyor" diye konuştu.

Gazzeli gençler, tartışmalı geleneksel yemekleri yapmayı öğrendikten sonra, farklı ülkelere gider gitmez insanların önünde pişirmeye başlamaları ve bu yemeklerin tarihini, kökenini, tarifini, besin değerini ve Filistin mutfağına dair kültürel bilgileri içeren bir broşür vermeleri gerekiyor.

Samar, "Filistin yemeklerini geleneksel, miras alınan tariflere göre korumak ve uluslararası mutfaklarda pişirmek, bu yemekleri milli kimliğimize atfetme hakkımızın korunmasına katkıda bulunuyor ayrıca İsrail'in bu tarifleri Yahudileştirme girişimlerini engelliyor" dedi. 

İngilizce tarifler

Şef Samar'ın karşısındaki köşede Şef Tahrir, zeytinyağı, sumak, soğan ve tavuk etinden oluşan 'Musahhan' yemeğini hazırlıyor.

O yemeği pişirirken meslektaşı cep telefonuyla videosunu çekiyor ve Filistinlilere özgü tarifin ayrıntılarını ve hazırlanma yöntemini İngilizce olarak anlatıyor.

Tahrir'in sosyal medyada çoğunluğu Amerika ve Avrupa ülkelerinden olmak üzere çok sayıda takipçisi bulunuyor.

Onlara kendi dillerinde Filistin yemekleriyle ilgili içerik sağlıyor ve yemek tarifleri veriyor.

Daha fazla kişiyi Filistin yemeği hazırlamaya ve tatmaya teşvik etmek amacıyla takipçilerinden aldığı desteğin fotoğraflarını yayınlıyor.

Tahrir, verdiği tariflerin Filistin mutfağına mı yoksa İsrail mutfağına mı ait olduğunu soran birçok yorum alıyor ve bunlara yemeklerin Filistin mutfağından olduğuna dair kanıtlarla yanıt veriyor.

Bu bağlamda "Geleneksel yiyecekleri korumak, Filistin kimliğini ve tarihini korumanın yollarından biri ve bu alanda dünyaya seslenmek gerekiyor. Biz bu konuda yetersiz kalıyoruz" diyor. 

Aslında, Gazzeli gençlere geleneksel yemekleri pişirmeyi ve bunları dünyaya tanıtmayı öğretmek, Filistin Aşçılık Derneği'nin başlattığı 'Zadna Dafi' girişiminin bir parçası olarak geldi.

Filistin Mutfak Sanatları Derneği tarafından başlatılan etkinliğe, Filistin yemeklerini geleneksel yöntemlerle hazırlama konusunda uzun deneyime sahip 25 şef katıldı.

Şefler etkinlikte musahhan, sumaghiyyeh, er-Romaniye, qidreh, meftul ve sac ekmeği pişirdi.

Filistin Mutfak Sanatları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Rola el-Kişavi Gazzeli şeflerin seyahat engelleri nedeniyle herhangi bir uluslararası mutfak sanatları festivaline katılamamasının Filistin mutfağının faaliyetini sekteye uğrattığını söylüyor.

Ayrıca "Dünya Filistin yemeklerinden habersiz hale geldi. Dolayısıyla mutfağımızın tanınırlığını artırmak ve bu alandaki deneyimlerimizi dünyaya aktarmak, böylece kültürel kimliğimizin korunmasını artırmak için bunları farklı şekillerde ele almaya çalıştık" ifadelerini de sözlerine ekliyor. 

Gazzeli şefler seyahat engelleri nedeniyle uluslararası yemek  yarışmalarına katılamıyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Gazzeli şefler seyahat engelleri nedeniyle uluslararası yemek  yarışmalarına katılamıyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Yemek mücadelesi

Uzun yıllardır Filistinliler ve İsrailliler geleneksel yemek tariflerinin kökenleri hakkında çatışıyor ve söz konusu yemekler arasında humus, falafel, şakşuka ve meftul yer alıyor.

İsrail, her yıl Aralık ayında bir haftayı şakşuka yemeğine ayırmanın yanı sıra, humusu ulusal yemeği ve vatandaşları arasında en popüler yiyecek olarak sınıflandırıyor.

Kültür Bakanlığı Kültür Dairesi Başkanı Atıf Aşkul "İsrail, Filistin yemeklerinin pazarlanması alanında bazı atılımlar yaparak bunun kendi mutfağından olduğunu söylerken, yüzlerce yıl öncesine dayanan mirasa ve kültürel mirasa sahip olduğumuzu unuttu" ifadelerini kullanıyor.

Aşkul, sözlerine şunları ekliyor:

Geleneksel yemeklerimizi korumak için Filistin'in somut olmayan mirasının bir listesini yayınladık ve yemekler de bunların arasında bulunuyor. Bu listeyi UNESCO'ya gönderdik, kurum listedekileri tanıdı. Bu liste dünya çapında ülkeler tarafından tanınan bir referans, mutfağımızı korumanın bir yolu ayrıca İsrail söylemine bir yanıttır.

Ayrıca İsrailli mutfak araştırmacısı Rahila Mizrahi ise, bazı yemeklerin Arap dünyasının dört bir yanından İsrail'e gelen Arap Yahudileri ile yayıldığını, bunun da yemeklerin Filistinlilere ait olmadığını, daha ziyade Yahudi kökenli olduğu anlamına geldiğini söylüyor.

Bu bağlamda "İsrail'in yemeklerini dünyaya tanıtma kampanyasını yoğunlaştırması doğal zira bu, sahiplerine atfedilmesi gereken bir haktır ve Yahudi atalarından aktarılan geleneksel tariflerimiz var, dünyanın bunu anlaması gerekiyor" diyor.

Sonrasında "Filistinliler ve İsrailliler, yaşamlarının doğasındaki örtüşme nedeniyle, yemek tariflerini evleri arasında aktarmaya ve bunları hazırlamaya başladılar, dolayısıyla bunları kendi mutfaklarına atfediyorlar" ifadelerini de sözlerine ekliyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe



HTŞ: Kökenler, ideolojik değişimler ve siyasi ideoloji

Suriye geçiş hükümeti tarafından yayınlanan bir fotoğrafta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında İspanya Dışişleri Bakanının gelişini beklerken, 16 Ocak 2025 (AFP)
Suriye geçiş hükümeti tarafından yayınlanan bir fotoğrafta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında İspanya Dışişleri Bakanının gelişini beklerken, 16 Ocak 2025 (AFP)
TT

HTŞ: Kökenler, ideolojik değişimler ve siyasi ideoloji

Suriye geçiş hükümeti tarafından yayınlanan bir fotoğrafta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında İspanya Dışişleri Bakanının gelişini beklerken, 16 Ocak 2025 (AFP)
Suriye geçiş hükümeti tarafından yayınlanan bir fotoğrafta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında İspanya Dışişleri Bakanının gelişini beklerken, 16 Ocak 2025 (AFP)

Abbas Şerife

Ahmed eş-Şara tarafından kurulan ve ilk adı Nusra Cephesi olan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), 2011 yılı sonlarında Ebubekir el-Bağdadi'nin desteği ve yönlendirmesiyle DEAŞ’ın Suriye devrimindeki bir koluydu. Ancak HTŞ, Suriye'de rejime karşı birkaç üst düzey ve başarılı askeri operasyon gerçekleştirmesinin ardından güçlenmesi ve halk arasında iyi bir itibar kazanmasının sonrası takipçilerinin ve destekçilerinin sayısı arttı ve binlerce yabancı savaşçıyı saflarına çekti.

DEAŞ tamda bu noktada HTŞ’nin kendi aleyhine olacak şekilde büyüdüğünü hissetti ve Suriye'ye girerek Nusra Cephesi'nin DEAŞ’a bağlılığını ilan etmesi ve tüm askeri, insani ve mali kazanımlarını DEAŞ bünyesine katması için “Nusra Cephesi” adı altındaki çalışmaları iptal etme kararı aldı. Ancak Nusra Cephesi’nin lider kadrosu, DEAŞ’ın Irak koluna biat etmenin hatalar ve felaketlerle dolu Irak deneyimini tekrarlayacağını, mezhep savaşına dönüşeceğini ve DEAŞ’a biat etmeyi kabul etmesi halinde devrimin elde ettiği tüm kazanımları yok edeceği düşüncesiyle öne atılmaya ve El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri'ye bağlılığını ilan ederek aralarında dönüşü olmayacak ayrılık hikayesini başlatmaya karar verdi. HTŞ böylece bir yandan İslami referans noktasını korurken diğer yandan uluslararası ve bölgesel koşulları ve Suriye'deki yerel toplumun doğasını dikkate alarak pragmatik ve gerçekçiliğe dayalı farklı bir siyasi çizgi benimsedi.

Bu makalede HTŞ'nin fikri gelişiminin aşamalarını, siyasi ve askeri doktrinini ve lideri Ahmed eş-Şara'nın stratejik düşünce yapısını tartışarak, askeri operasyonların yönetimindeki müttefikleriyle birlikte son derece karmaşık uluslararası ve bölgesel koşullarda 11 günlük bir savaşta Beşşar Esed rejimini devirmeyi başaran bu en organize ve disiplinli grup hakkında bilgi edineceğiz.

I. Ortaya çıkışından HTŞ'ye geçiş aşamaları

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analizde HTŞ’nin  2011 yılı sonlarında Nusra Cephesi olarak ortaya ilk çıktığı günden bugüne geçirdiği dönüşüm ele alındı. İşte HTŞ’nin geçirdiği önemli aşama ve dönüşümler…

İlk aşama ve cihatçıların meşrulaştırılmasındaki değişim

Bu aşama 10 Nisan 2013 tariihnde Nusra Cephesi lideri Ahmed eş-Şara'nın, o zamanki adıyla Ebu Muhammed el-Culani'nin, El Kaide’ye ve lideri Eymen ez-Zevahiri'ye bağlılığını ve DEAŞ'tan ayrıldığını açıklamasıyla başladı. Aynı gün DEAŞ lideri Ebu Bekir el-Bağdadi de Nusra Cephesi’nin DEAŞ’tan ayrıldığını duyurdu. Bu noktada DEAŞ'ın bir koluyken El Kaide'nin bir koluna dönüşen Nusra Cephesi, zayıf iletişim ve genel olarak örgütün zayıflığı nedeniyle resmi bir ilişki içinde olduğu El Kaide'nin Suriye kolu haline geldi.

Bu resmi bağa rağmen Ahmed eş-Şara Suriye sınırları dışında herhangi bir faaliyet yürütmedi ve El Kaide ile olan bağı sadece DEAŞ’ın Suriye'ye nüfuz etmesini engellemek için siyasi zorunlulukların dayattığı bir önlem olarak kaldı. Ahmed eş-Şara, DEAŞ'tan farklı bir cihatçı şemsiye altında inşa ettiği gücü korumak için El Kaide’ye ya da DEAŞ'a biat etmekten ziyade onlardan bağımsız olmak ve herhangi bir katı vesayet olmadan kendi askeri eylem alanını aramakla ilgileniyordu. Bu da El Kaide liderliğinin Suriye'ye taşınmaya ve örgütün Suriye kolunun liderliğini kontrol etmeye çalıştığı sırada ondan ayrılmasını açıklıyor.

Ahmed eş-Şara Suriye sınırları dışında herhangi bir faaliyet yürütmedi ve El Kaide ile olan bağı sadece DEAŞ’ın Suriye'ye nüfuz etmesini engellemek için siyasi zorunlulukların dayattığı bir önlem olarak kaldı.

İkinci aşama ve örgütsel dönüşüm

Nusra Cephesi'nin karşılaştığı zor koşullar, 2016 yılın ağustos ayı başlarında müttefik gruplardan oluşan Ceyş’ul-Fetih'in Halep'i kurtarmak için başlattığı operasyonun örgüt içi anlaşmazlıklar ve El Kaide'nin Nusra Cephesi'nin Suriye kolunun liderliğini kontrol etme girişimi nedeniyle başarısızlığa uğraması, Şara'yı diğer grupları kapsamlı bir projede kendisiyle birleşmeye davet etmesinin bir başlangıcı olarak Nusra Cephesi'nin El Kaide'ye bağlı olduğuna dair grupların korkularını gidermek üzere yeni bir proje önermeye itti. Şara, 14 Aralık 2014 tarihinde Feth’uş-Şam Cephesi'ni kurdu ve kuruluş bildirisinde El Kaide ile olan ilişkisini sona erdirerek yeni oluşuma ulusal ve yerel bir karakter kazandırdı, böylece ulusötesi çerçevede El Kaide ile bağlarını kopardı. El Kaide lideri Zevahiri, bu hamleyi reddetti ve 2018 yılının şubat ayında Hurras ed-Din grubunu kurarak örgütü yeniden canlandırmaya çalıştı, ancak Şara daha sonra bu örgütü dağıttı.

Üçüncü aşama ve ideolojik dönüşüm

Bu aşama 28 Temmuz 2016'da Nureddin Zengi Hareketi, Ceyş’ul--Ahrar, el-Fecr Hareketi ve Liva el-Hak gibi çeşitli grupları içeren HTŞ'nin kurulmasıyla başladı.

HTŞ bu şekilde Selefi cihatçılığa olan entelektüel bağımlılığını sona erdirmiş, Makdisi ve Ebu Katade gibi figürler artık HTŞ'nin yönelimleri ve kararları üzerinde şer'i bir etki oluşturmamıştır. Bu dönemde El Kaide ve Selefi cihatçılığın yaklaşımından koparak şer'i söylemini değiştirmeye başlayan HTŞ, belirli bir akımın kararlarından ziyade fıkhi dört mezhebe dayalı bir otoriteden bahsetmeye başladı ve şer’i ve ilmi üst düzey konumlara sahip Suriyeli isimlere yöneldi.

HTŞ, Selefi cihatçılıkla ideolojik bağını koparırken Makdisi ve Ebu Katade gibi isimlerin HTŞ'nin yönelimleri ve kararları üzerinde meşru bir etkisi kalmadı.

Dördüncü aşama ve siyasi dönüşüm

Bu aşama 2 Kasım 2017 tarihinde Suriye'nin kuzeybatısında HTŞ Kurtuluş Hükümeti'nin kurulmasıyla başladı. Suriye'nin kuzeybatısında hizmet sağlamak için HTŞ dışından bağımsız teknokrat isimlere yer veren ve aynı zamanda halk arasında kabul gören çok sayıda aktivisti ve medya profesyonelini yanına çekmeye çalışan HTŞ, 2017 yılının ekim ayında kontrol ettiği bölgelere Türkiye'nin gözlem noktaları yerleştirmesini kabul etti. HTŞ’nin Esad Hasan eş-Şeybani başkanlığında bir siyasi yönetim kurması, HTŞ ile Türkiye ve kendisiyle iletişim kurmaya başlayan birçok ülke arasında ilişkilerin önünü açtı.

II: Siyasi ve askeri doktrin

Ahmed eş-Şara ABD’li gazeteci Martin Smith'in 2021 yılının haziran ayı başlarında hazırladığı “The Jihadist” adlı belgeselde, El Kaide'nin yaklaşımının yanlış ve sapkın, 11 Eylül 2000 olaylarının kabul edilemez bir suç olduğunu, DEAŞ'ın Suriye'nin kuzeybatısında HTŞ'nin kontrol ettiği bölgelerde yasaklı bir örgüt ve bugün İdlib'de onunla savaşanın HTŞ olduğunu ve HTŞ'nin terör örgütü listelerinde olmasının siyasi bir sınıflandırma ve Batı'nın yeniden gözden geçirmesi gereken haksız bir karar olarak gördüğünü ve bunu ortadan kaldırmaya çalışmanın meşru bir görev olduğunu belirtti. ABD ve Batı ülkeleriyle ortak ve önemli çıkarlardan bahseden ve yabancı gazetecileri dünyaya gerçekleri aktarmak üzere İdlib'e davet eden Şara, gazetecilerinin can güvenliğinin ve basın özgürlüğünün sağlanacağı sözü verdi.

Ahmed eş-Şara, El Kaide'nin yaklaşımının yanlış ve sapkın, 11 Eylül 2000 olaylarının kabul edilemez bir suç ve DEAŞ'ın Suriye'nin kuzeybatısında HTŞ tarafından kontrol edilen bölgelerde yasaklı bir örgüt olduğunu söyledi.

Suriye'de yaşananları cihatçı bir hareketten ziyade katil ve cani bir rejime karşı halk devrimi olarak yeniden tanımlayan Şara, devrim bayrağının, yıllarca yasaklandıktan sonra İdlib’deki gösterilerde göndere çekilen bayrak olduğunun altını çizdi. Adını ve ailesinin durumunu ayrıntılı bir şekilde açıklayarak oldukça şeffaf bir imaj çizen Şara, azınlıkların ve mezheplerin şeriat metni tarafından garanti altına alınan haklarından bahsetti. Şara, Rusya ve Türkiye arasında 2020 yılının mart ayında imzalanan rejimle ateşkes anlaşmasına bağlı olduğunu da vurguladı.

Askeri doktrin gelince Nusra Cephesi'nin bir dönem El Kaide'ye bağlı olmasına rağmen HTŞ Suriye sınırları dışında herhangi bir askeri ya da güvenlik faaliyetinde bulunmadı. Şara, 2016 yılında El Kaide ile bağlar koparıldığında 18 bin Suriyeli ve çoğu Uygur, bir kısmı ise çeşitli Arap ve Müslüman ülkelerden yaklaşık 5 bin yabancı unsura sahip olan HTŞ'nin savaş doktrininin yerel bir ulusal kurtuluş hareketi olarak tanımlandığını vurguladı.

HTŞ’nin ideolojik yaklaşımı ise tüm içtihat ekollerine açık olan ve ‘Selefi cihatçılık’ yaklaşımıyla sınırlı olmayan ılımlı bir İslam anlayışına dayanıyor.

III: HTŞ yönetim kadrosunun stratejik vizyonu

Şara'nın siyasi görüşü ideolojiye ya da hazır teorik reçetelere dayanmıyor, o daha ziyade iyi bir okuyucu olmasına rağmen plan yapmayı bilen, üstün bir stratejik sabır yeteneğine sahip ve hesaplanmamış askeri maceralara asla girmeyen bir adam. Ayrıca fırsatı iyi görüp doğru zamanda değerlendiriyor ve siyasi tanınmanın sadece resmi bir yasal hak olmadığına, sizi zor bir figür haline getiren ayaklarınızın yere sağlam basması gerektiğine inanıyor. Devletlerin hayati çıkarları sizinle kesiştikçe, uluslararası ve bölgesel tarafları sizinle ilgilenmeye ve sizi önemli bir oyuncu olarak tanımaya zorlamanız gerektiğini düşünüyor.

Şara, İdlib'in coğrafi darlığı, kaynak eksikliği, yoğun nüfus ve kalabalık mülteci kampları gibi zorluklarını fırsata çevirdi. Beşşar Esed rejimi, tüm muhaliflerini İdlib'e sürdüğüne, onlardan sonsuza dek kurtulduğuna ve İdlib'deki uzun bekleyişlerinin umutlarını yitirip teslim olmalarına yahut Avrupa'ya göç etmelerine neden olacağına inanıyordu.

İdlib'in nüfusu hem asıl sakinleri hem de Suriye'nin diğer illerinden yerinden edilenlerle birlikte, 1 milyonu çadırlarda yaşayan 4 milyonu aşıyor.

Şara'nın siyasi görüşü ideolojiye ya da hazır teorik reçetelere dayanmıyor, o daha ziyade iyi bir okuyucu olmasına rağmen plan yapmayı bilen, üstün bir stratejik sabır yeteneğine sahip ve hesaplanmamış askeri maceralara asla girmeyen bir adam.

İdlib'de üniversiteler açarak bu insan kaynağına yatırım yapan Şara, çoğu HTŞ üyesi olan 18 bin kız ve erkek öğrencinin eğitime ulaşmasını sağladı. Askeri alanda ise Şara, askeri kışlalar ve bir askeri akademi kurdu. Muhalif gruplarla ittifaklarını artırdı. Tam teçhizatla donatılmış 17 muharip tugay oluşturdu. Yerli yapım Şahin insansız hava araçlarını üreten yerel askeri üretimi destekledi.

Ayrıca, içeriden HTŞ’ye sızma ve örgütü dağıtma girişimlerine karşı koyabilen ve kendisini devirmeye çalışan tüm isyancı hareketleri baskı altına alabilen güçlü bir güvenlik birimi kurdu. Askeri, ekonomik, hizmet ve güvenlik alanlarındaki tüm bu başarılarına rağmen, Suriye’nin ne zaman özgürleştirileceği ve rejimle mücadele, özellikle de rejim tarafından şehirlerinden ve köylerinden sürülen yerinden edilmiş insanlar için her zaman değişmez bir soru işareti olmaya devam etti.

Ukrayna ve Rusya arasında 2022 yılının şubat ayı başlarında savaşın başlaması, Rusya'nın bu savaşta askeri gücünü tüketmesi halinde nereye kadar kendi içine çekilebileceği sorusunu gündeme getirdi. Ardından 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’e saldırısının ardından  Gazze Şeridi’nde başlayan savaş, savaşın hangi boyutlara ulaşabileceği ve İran'ın Suriye ve Lübnan'daki silahlı uzantılarını kaybedip kaybetmeyeceği şeklindeki başka bir soruyu gündeme getirdi.

Şara, tüm bu gerçekler çerçevesinde hazırlıklara başlasa da İsrail, Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşı Lübnan'a doğru genişlettikten sonra savaşa girme kararı aldı. Hizbullah'ın 26 Kasım 2024 tarihinde İsrail ile ateşkes anlaşması imzalamasının ardından 27 Kasım 2024 tarihinde savaşa girme kararıyla harekete geçildi. Tam 11 gün içinde büyük bir ilerleme kaydedildi ve 8 Aralık 2024 günü Şam sokaklarında yürüyen Askeri Operasyonlar İdaresi üyeleri Beşşar Esed rejiminin düştüğünü ilan etti.

Devlet düşüncesine geçiş

HTŞ, Esed rejimini devirmesinin ardından Şam'a ulaşması ve Şara'nın Halk Sarayı'na girerek Suriye topraklarının ve devlet kurumlarının büyük bölümünü kontrol etmesi sonrası şimdi en önemli meydan okumayla karşı karşıya. Bir örgüt devlete dönüşebilir mi? Suriye’nin tüm kesimlerine açılım ve Suriyelilerin sahiplendiği ve ortak olduğu sivil, çoğulcu, demokratik bir devlete siyasi bir geçiş olasılığı ne kadar mümkün? HTŞ’nin lider kadrosunun gelinen aşamanın gereklerinin farkında, bu dönüşümü gerçekleştirme arzu ve kabiliyetine sahip ve bu konuda zamana karşı bir yarış içinde olduğu herkes tarafından biliniyor.

HTŞ’nin son 13 yılda aldığı cesur ve beklenmedik kararlar ve geçirdiği değişimler, onun Suriye devletini ve kurumlarını inşa etme lehine olacak şekilde kendinden ödün vermeye devam edeceği konusunda bize iyimser bir tablo sunuyor. Son yıllarda yabancı savaşçıların davranışlarını kontrol etme yeteneği, bu dosyayı yönetme konusunda Şara’ya olan güvenimizi artıyor.