ABD: Serbest bırakılan 6 milyar dolarlık varlık doğrudan İran'ın eline geçmeyecek

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, İran ile varılan mahkum takası anlaşması çerçevesinde serbest bırakılan yaklaşık 6 milyar doların "doğrudan İran'ın eline geçmeyeceğini" söyledi

(AA)
(AA)
TT

ABD: Serbest bırakılan 6 milyar dolarlık varlık doğrudan İran'ın eline geçmeyecek

(AA)
(AA)

Kirby, CNN International kanalında gazeteci Christiane Amanpour'un sorularını yanıtladı.

İran'ın parayı insani ihtiyaç ve tarım ürünleri için talep edebileceğini belirten Kirby, "Sistem öyle kurulacak ki, bu parayı ilaç, gıda, tarım ürünleri satın alacak satıcılara vereceğiz daha sonra da İran'a ulaştıracağız, İran bu paraya el süremeyecek" dedi.

Kirby, bu süreçte bir terslik olursa işlemi durdurabileceklerini ve fonları yeniden dondurabileceklerini ifade ederek, "Bunu sadece İran'ın uzun vadede hile yapmaya çalışacağını ya da fonları uygun olmayan herhangi bir şekilde yönlendireceğini düşünürsek yapacağız. Çünkü tüm bu süreç ABD Hazine Bakanlığı tarafından takip ediliyor" şeklinde konuştu.

Paranın, Hazine Bakanlığı'nın belirlediği şartlara uygun olarak kullanılacağına dikkati çeken Kirby, bu paranın nasıl ve ne amaçla çekildiğinin izlenebileceğini ve "nihai karar yetkisine sahip olacaklarını" vurguladı.

Kirby, İran ile nükleer ilişkiler konusuna da değinerek, takas anlaşması ile nükleer meselenin tamamen ayrı olarak ele alındığını kaydetti.

Amaçlarının bu anlaşmayla "İran ile bir tür yakınlaşma sağlamak" olmadığını belirten Kirby, sorunun diplomatik yollardan çözülmesini tercih edeceklerini ancak şimdilik herhangi bir çaba ya da müzakerenin olmadığını söyledi.

Kirby, takas anlaşması kararının Başkan Joe Biden için kolay olmadığını fakat Amerikalıları getirebilmek için bunun yapılması gerektiğini ve başardıkları için de çok mutlu olduklarını dile getirdi.

Serbest bırakılan ABD’lilerin "korkunç şartlarda tutulduklarını" ifade eden Kirby, topluma geri kazandırılmaları, fiziksel ve ruhsal sağlıkları için her türlü imkana ulaşabilmelerinin sağlanacağını vurguladı.

Kirby, serbest bırakılan ABD’lilerin “haksız yere tutuklandıklarını” belirterek, bu kişilerin ülkeyi terk etmesine izin verilmeyen 2 aile üyesiyle beraber ABD’ye geri döneceğini ifade etti.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.