Dünya Meteoroloji Örgütü: Fosil yakıt tüketimi sınırlandırılmazsa oldukça karanlık bir gelecekle karşılaşabiliriz

WMO Genel Sekreteri Petteri Taalas, iklim değişikliği nedeniyle dünyanın sonunun gelmeyeceğini belirterek, fosil yakıt tüketimi sınırlandırılmadığı takdirde dünyanın karanlık bir gelecekle karşı karşıya kalacağını söyledi

(AA)
(AA)
TT

Dünya Meteoroloji Örgütü: Fosil yakıt tüketimi sınırlandırılmazsa oldukça karanlık bir gelecekle karşılaşabiliriz

(AA)
(AA)

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) Genel Sekreteri Petteri Taalas, iklim değişikliği, bu durumun dünya genelinde neden olduğu krizler ve konuya ilişkin beklentilerle ilgili AA muhabirine çevrim içi değerlendirmelerde bulundu.

Taalas, iklim değişikliğini azaltma konusundaki başarıya bağlı olarak bu olumsuz eğilimin (küresel sıcaklık artışı) aşamalı olarak 1,5 veya 2 dereceye kadar düşürülebileceğine işaret ederek, "Şu anda 2,8 derece artışa doğru gidiyoruz ve bu da gelecekte çok daha fazla sıcak hava dalgasına yol açacak. Artık geçen yüzyılın iklimine dönüş yok. Atmosfere o kadar karbondioksit salındı ki bu olumsuz durumla önümüzdeki binlerce yıl yüzleşeceğiz" ifadelerini kullandı.

Arktik ve Akdeniz bölgelerinin küresel ortalamadan daha sıcak olduğuna dikkati çeken Taalas, özellikle Akdeniz bölgesinde küresel ortalamanın üzerinde kuraklığın yaşandığını vurguladı.

"Akdeniz bölgesinde bu olumsuz trend (yüksek sıcaklık) maalesef devam edecek" diyen Taalas, bölgede bu yüzyılda daha fazla sıcak hava dalgalarının görüleceğini dile getirdi.

"Avrupa'da sıcaklık nedeniyle can kayıplarının geçen yılla aynı olmasını bekliyorum"

Avrupa bölgesindeki nüfusun, sıcak hava dalgalarına karşı daha hassas olduğunu ve kıtada bu yüzden kayıplar yaşandığını anımsatan Taalas, Avrupa'da sıcak hava dalgası nedeniyle 2003'te 75 bin, 2010'da 55 bin ve geçen yaz 60 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiğini, bu yılki can kayıplarının geçen yılla aynı oranlarda olmasını beklediğini söyledi.

Taalas, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda harekete geçilmeye başlandığını ve bunun iyi bir haber olduğunu vurgulayarak, güneş ve rüzgar enerjisi fiyatlarının fosil enerji fiyatlarının altına düştüğünü kaydetti.

Piyasada giderek daha fazla elektrikli araç görüldüğüne değinen Taalas, birçok ülkenin bu soruna dikkat ettiğini anlattı.

Taalas, enerji ve ulaşımdaki geçişin hızlandırılması halinde bu yüzyılın sonuna kadar Paris Anlaşması'nın küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandırma hedefine ulaşma şansının dahi olduğunu belirterek, ancak böyle bir durumun şu anda mümkün görünmediğinin altını çizdi.

Buzullardaki erime ve deniz seviyesindeki yükselmenin binlerce yıl sürmesinin beklendiğini ve deniz seviyesinin bir yılda yarım metre yükseleceğinin tahmin edildiğini aktaran Taalas, Antarktika'daki buzulların beklenenden daha hızlı erimesi halinde bu rakamın (deniz seviyesindeki yükselme) artabileceğini vurguladı.

"Kenya'da enerjinin yüzde 93'ü yenilenebilir enerjiden kullanılıyor"

Taalas, Çin ve Hindistan'da sera gazı emisyonlarının arttığını ancak birçok Avrupa ülkesi, ABD, Japonya ve Singapur'da ise bu alanda düşüş yaşandığını kaydederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Afrika ülkelerinde de güzel ilerlemeler oluyor. Örneğin; Kenya'da enerjinin yüzde 93'ü yenilenebilir enerjiden kullanılıyor, çoğunlukla güneş, rüzgar ve hidroelektrik kullanılarak üretiliyor. Özellikle Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi BRICS ülkelerinde Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşmak için ilerleme görmemiz lazım.

İklim değişikliğinin etkisiyle Afrika, Orta Asya ve Orta Doğu ülkelerinden düzensiz göçmenlerin Avrupa'ya geldiğini belirten Taalas, iklim göçü konusunda en büyük sorunun Afrika kıtasıyla ilgili olduğunu dile getirdi.

Taalas, Afrika kıtasındaki nüfusun yüzyılın sonuna kadar 4 milyara kadar ulaşma ihtimaline işaret ederek, kıtanın kuzeyi ve güneyindeki iklim koşullarının daha da zorlaşacağını anlattı.

Genel Sekreter Taalas, şu ifadeleri kullandı:

Afrika, açıkça mülteci potansiyelinin (iklim değişikliği nedeniyle) arttığı bir bölge. Bunu zaten görüyoruz. Akdeniz bölgesini aşıp Avrupa'ya gelmeye çalışan çok sayıda insan var. Ancak gelecekteki risk, açıkça çok daha büyük. Nüfus artışına da dikkat etmeliyiz. Bu da biyosferin refahıyla ilgili zorluklardan biri olacak. Eğer daha fazla nüfusa sahipseniz, daha fazla emisyona neden olma potansiyeli de yüksektir.

"Medya, iklim değişikliğiyle ilgili olumsuz haberleri yayımlamada çok istekli"

Afrika'dan kaç kişinin iklim göçmeni olacağıyla ilgili tahminde bulunmanın zor olduğunu dile getiren Taalas, nüfusun artması ve iklim değişikliği sonucunda iklim göçü potansiyelinin arttığını bildirdi.

Taalas, iklim değişikliği konusunda karşılaştıkları zorluklardan birinin de medyanın tutumu olduğuna değinerek, basının iklim değişikliğiyle ilgili "korku dolu ve keskin hikayeleri" sevdiğini belirtti.

"Ne zaman iklimle ilgili olumsuz bir durum olsa medya bunu yayınlama konusunda çok istekli oluyor. Bazen durum çok kötü olmasa da medyaya baktığınızda bu duyguya kapılıyorsunuz" diyen Taalas, WMO olarak gerçekleri ortaya koymaktan mutluluk duyduklarını ve bunun ötesine gidemeyeceklerini söyledi.

"Oldukça karanlık bir gelecekle karşılaşabiliriz"

Medyanın iklimle ilgili servis ettiği olumsuz haberlerin özellikle gençleri çok korkuttuğuna dikkati çeken Taalas, bunun gençlere haksızlık olduğunu ifade etti.

Taalas, "Her halükarda daha zorlu iklim koşullarına doğru gidiyoruz. İklim değişikliği, dünyanın sonunu getirmeyecek ancak fosil yakıt tüketimi sınırlandırılmazsa oldukça karanlık bir gelecekle karşılaşabiliriz. Böylece dünyanın birçok yerinde yaşam koşulları ve ekonomik şartlar bugünden daha zor olur" diye konuştu.



Bilim insanları günün en iyi hissedilen vaktini buldu

Araştırmacılar, sabahları daha olumlu bir bakış açısına sahip olunduğunu söylüyor (Unsplash)
Araştırmacılar, sabahları daha olumlu bir bakış açısına sahip olunduğunu söylüyor (Unsplash)
TT

Bilim insanları günün en iyi hissedilen vaktini buldu

Araştırmacılar, sabahları daha olumlu bir bakış açısına sahip olunduğunu söylüyor (Unsplash)
Araştırmacılar, sabahları daha olumlu bir bakış açısına sahip olunduğunu söylüyor (Unsplash)

Gün içinde en iyi hissedilen ve sorunların daha çözülebilir göründüğü vaktin, sabah olduğu bulundu.

Ruh sağlığı ve kendini iyi hissetme derecesi gün, hafta ve yıl boyunca değişiyor. Ancak günün saatlerine göre ruh halinin nasıl dalgalandığına dair pek araştırma yapılmadı. 

University College London'dan bilim insanları bu soruyu yanıtlamak adına iki yıl boyunca yaklaşık 50 bin kişiden alınan 1 milyon kadar anket cevabını inceledi. 

Katılımcılar düzenli olarak "Bu hafta kendinizi ne kadar mutlu hissettiniz?", "Hayatınızdan ne kadar memnundunuz?" ve "Hayatınızda yaptığınız şeylerin ne ölçüde değerli olduğunu hissettiniz?" gibi soruları yanıtladı.

Ayrıca anketin doldurulduğu yıl, mevsim, gün ve saat bilgisi de dahil edildi. Araştırmacılar katılımcıların yaşı, sağlık durumu ve çalışıp çalışmadığı gibi faktörleri de hesaba kattı.

Bulguları hakemli dergi BMJ Mental Health'te dün (4 Şubat) yayımlanan çalışmada, günün en iyi hissedilen vaktinin sabah olduğu saptandı. 

Makalenin başyazarı Dr. Feifei Bu, "Çalışmamız, insanların ruh sağlığı ve iyi hissetme halinin günün saatlerine göre dalgalanabileceğini gösteriyor" diyor: 

Ortalama olarak, günün erken saatlerinde en iyi ve gece geç saatlerde en kötü hissediyor gibi görünüyorlar.

Araştırmacılar, mutluluk ve hayat memnuniyeti gibi hislerin pazartesi ve cuma günleri, pazara göre daha yüksek olduğunu da saptadı. Ayrıca katılımcılar genel olarak salı günleri de daha mutlu hissettiğini bildirdi.

Pek de şaşırtıcı olmayan bir diğer bulguysa kış mevsiminde, depresyon, anksiyete ve yalnızlık hissinin daha yüksek çıkmasıydı. 

Bilim insanları gün içindeki dalgalanmaların neden ortaya çıktığını tam olarak bilmiyor ancak stres ve ruh halini düzenleyen kortizol hormonunun rol oynayabileceğinden şüpheleniyorlar.

Makalede "Kortizol uyandıktan kısa bir süre sonra zirve yapar ve yatma vakti civarında en düşük seviyelerine ulaşır" diye yazıyorlar.

Ancak araştırmacılar bulguların neden-sonuç ilişkisi kurmadığının ve daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor.

Dr. Bu, "Günün saati ruh sağlığı ve iyi hissetme halini etkileyebilir ancak katılımcıların ruhsal durumu ankete ne zaman yanıt vermeyi seçtiklerini de etkileyebilir" diye açıklıyor. 

Ruh sağlığının gün içindeki değişiminin daha iyi anlaşılması, destek programlarının daha etkili hale getirilmesini sağlayabilir. Örneğin günün geç vakitlerinde ruh sağlığının daha kötü olduğu düşünülürse, destek mekanizmalarına gece erişimi artırılabilir. 

Uzmanlar gün, hafta ve sene içinde ruh halinde değişimler yaşanmasına karşın ruh sağlığını etkileyen çok fazla faktör olduğunun altını çiziyor. Dr. Bu, sabah insanı olmayanların bu bulgulara dayanarak kendisini değiştirmeye çalışmasına gerek olmadığını söylüyor:

Kişisel deneyimleriniz farklılık gösterebilir. Gece kuşuysanız ve kendinizi en iyi hissettiğiniz vakit gece yarısıysa, panik yapmayın.

Independent Türkçe, Guardian, CNN, MedicalXpress, BMJ Mental Health