Maldivler devlet başkanını seçerken gözler Çin-Hindistan rekabetine çevrildi

Maldivler’de muhalefet koalisyonunun destekçileri 30 eylülde sokağa çıkarak Muhammed Muizzu’yu destekleyen sloganlar attı. (AFP)
Maldivler’de muhalefet koalisyonunun destekçileri 30 eylülde sokağa çıkarak Muhammed Muizzu’yu destekleyen sloganlar attı. (AFP)
TT

Maldivler devlet başkanını seçerken gözler Çin-Hindistan rekabetine çevrildi

Maldivler’de muhalefet koalisyonunun destekçileri 30 eylülde sokağa çıkarak Muhammed Muizzu’yu destekleyen sloganlar attı. (AFP)
Maldivler’de muhalefet koalisyonunun destekçileri 30 eylülde sokağa çıkarak Muhammed Muizzu’yu destekleyen sloganlar attı. (AFP)

Şakir Hüseyin

Maldivler geçtiğimiz eylül ayında sandık başına gitti. Seçimlerden önce dış basında çıkan haberlerde özellikle bölgenin iki önemli gücü Çin ile Hindistan arasındaki rekabete dikkat çekildi. Seçimlerden galibiyetle çıkan yeni Devlet Başkanı Muhammed Muizzu görevi resmi olarak mevcut Devlet Başkan İbrahim Muhammed Salih’ten önümüzdeki kasım ayında alacak. Bir yandan görev devir teslimiyle ilgili hazırlıklar devam ederken diğer yandan önümüzdeki günlerde yukarıdakilere benzer haberlere rastlamak mümkün.

Muizzu, 30 Eylül'de yapılan ikinci turda oyların yüzde 54'ünü alarak Salih'i kolay bir şekilde mağlup etti. Ülkede 282 binin üzerindeki seçmenin yüzde 85'i oy kullandı. İlk turun yapıldığı 9 Eylül'deki oylamada kazananın belirlenememesi üzerine ikinci tura gidildi. Muizzu, ilk turda oyların yüzde 46'sını alırken, Salih yüzde 39 oyda kaldı. Seçimlere giren diğer altı aday ise önemli bir başarı elde edemedi. Muizzu’nun seçimlerde öne çıkışı, yeni evlilerin popüler balayı destinasyonu olan, güzel plajları ve lüks turistik tesisleriyle bilinen bu takımada ülkesinde rüzgarın estiği yönü gösterdi.

Çin yanlısı olarak bilinen Muizzu’nun rakibi Salih ise Hindistan'la yakın olarak görülüyor. Bu yüzden Maldivler'de jeopolitikten çok daha fazlası söz konusu.

Muizzu, ülkenin muhalefet kanadından İlerici Parti (PPM) ve Ulusal Halk Kongresi Koalisyonu (PNC) partilerinden oluşan muhalefet ittifakının adayı olarak seçimlere katıldı. İttifakın ilk tercihi eski Başkan Abdulla Yameen’di. Ancak Yameen, yolsuzluk davasında aldığı 11 yıl hapis cezası nedeniyle başkanlık yarışına giremedi.

Yameen, resimlerinin muhalefetin seçim afişlerinde yer aldığı Maldivler'de halkın geniş kesiminin desteğine sahip. Yameen’in destekçileri ve yeni devlet başkanı, eski Devlet Başkanı Yameen’e yönelik suçlamaların siyasi olduğunu ve 2022 aralığında verilen mahkeme kararının siyasileştirildiğini söylüyorlar.

Muizzu, 30 Eylül'de yapılan ikinci turda oyların yüzde 54'ünü alarak Salih'i kolaylıkla mağlup etti. Ülkede 282 binin üzerindeki seçmenin yüzde 85'i sandık başına gitti.

Yameen, Hindistan basınında sık sık eleştiriliyor. Analistler ve yorumcular, Çin'in, nüfusu 520 bini bulan ve stratejik öneme sahip bir konumu olan Maldivler’de nüfuzunun artmasından Yameen’i sorumlu tutuyor.

Muizzu’nun seçilmesi Maldivler'de Çin yanlısı bir değişimin işareti mi?

Muizzu’nun iktidarında Maldivler dış politikasının parametrelerin yeniden düşünülmesi için olgunlaşacağı ve şu anki Maldivler Demokratik Partisi (MDP) iktidarından önemli ölçüde farklı olacağını söylemek yanlış olmaz. Hindistan’ın nüfuzu ve özellikle askeri alandaki rolüne ilişkin Maldivler'in hassasiyetlerinin dikkate alınmasıyla dış ilişkilerde bir denge oluşması bekleniyor.

xcsd
Maldivler’in yeni Devlet Başkanı Muhammed Muizzu 2 Ekim'de destekçilerine hitap etti. (AP)

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Yameen'e karşı büyük bir önyargıya ve Maldivler'i ‘Hindistan'ın arka bahçesi’ olarak gören katı bir görüşe sahip olan Hint basını, Maldivler’deki seçimlerin sonuçlarını Yeni Delhi için bir başarısızlık olarak nitelendirdi. Ancak belki de bu noktada sergilenecek en iyi tutum Maldivler halkının seçimine saygı duymak olacaktır.

Muizzu kanadında seçim zaferinden bu yana yapılan açıklamalarda Maldivler'in bölgesel istikrar için yapıcı rol oynama ve Hint-Pasifik bölgesi olarak adlandırılan ABD öncülüğündeki jeopolitik yapılanmaya düşmeme politikası çerçevesinde Hindistan'a dostane ve sıcak ilişkiler konusunda güvence vermeye çalışıldı.

Hindistan’a yakınlığının Salih'in yeniden seçilme hedefine büyük zarar verdiğine şüphe yok. Ancak Salih’in halkın sevgisini kazanamamasının ardındaki tek neden bu değildi. Muhalefet, Salih’in iktidarını, ‘Önce Hindistan’ politikası olarak adlandırdığı dış politikasında şeffaf olmamakla ve barınma, iş gibi konuları ciddiye almamakla suçluyor. Salih'in bazı üst düzey yetkilileri, İslami ahlak ve normları göz ardı eden davranışlarından dolayı sosyal medyada büyük alay konusu oldu.

Maldivler'de Yameen İlerici Partisi'nin önderlik ettiği ‘India Out’ (Hindistan Dışarı) başlıklı seçim kampanyası iktidardaki MDP’yi o kadar köşeye sıkıştırdı ki kendisini eleştirenlerle başa çıkabileceği tutarlı bir strateji geliştiremedi.

Yameen, 2013 yılından 2018 yılına kadar Maldivler Devlet Başkanı olarak görev yaptı. Bu süre zarfında da Çin'in Maldivler'de daha büyük rol oynamasına önemli katkısı oldu. Maldivler her ne kadar Hindistan'ın bölgesel politikasında önemli bir yere sahip olsa da Ortadoğu ile Doğu Asya arasındaki ticaret ve enerji taşımacılığının çoğunun gerçekleştiği yoğun deniz yollarına yakın konumu nedeniyle Çin için de büyük öneme sahip. Maldivler, Çin'in Bir Kuşak Bir Yol Girişimi kapsamında çeşitli altyapı projeleri için de bir cazibe merkezi haline geldi.

Örneğin Maldivler’in başkenti Male'yi uluslararası havalimanının bulunduğu Hulhule Adası'na bağlamak amacıyla Ağustos 2018’de hizmete açılan Çin-Maldivler Dostluk Köprüsü, iki ülke arasındaki ilişkilerde bir kilometre taşı olurken Hindistan'ın da Maldivler'de çeşitli projeleri bulunuyor.  Bunun yanı sıra Hindistan, Maldivler’e oldukça fazla yardım ve kredi sağladı.

Hint basını, Maldivler’deki seçimlerin sonuçlarını Yeni Delhi için bir başarısızlık olarak nitelendirse de belki de bu noktada sergilenecek en iyi tutum Maldivler halkının seçimine saygı duymak olacaktır.

Yameen’in iktidarı kaybetmesi, Maldivler ile ilişkilerini 2011 yılında Male’ye büyükelçi atadığından bu yana hızla geliştirmeye çalışan Çin için bir başarısızlık olarak değerlendirildi. Salih ise Yeni Delhi yanlısı politikalarına rağmen, Pekin’le de genel olarak istikrarlı bir ilişki sürdürdü. Çin, Salih'in Hindistan'la olan olumlu ilişkileri konusunda görüşünü açıkça ifade etmekten kaçınarak ekonomik gücünü ustalıkla kullandı. Çin'in son beş yılda Maldivler'de sergilediği sakin tutum, Hindistan’a ilerleyen günler için ders niteliğindeydi. Ancak Hindistan, Maldivler'le olan ilişkilerine daha tarihsel bir bağlamda bakıyor. Maldivler'le olan ‘çok yönlü’ ilişkisinin herhangi bir unsurunun baskı altına girmesi halinde bundan duyacağı rahatsızlığı kamuoyundan gizlemekte zorlanabilir. Hindistan'ın itidalli davranmayı tercih etmesi ise Çin’le derhal bir gerilime girmek yerine uzun vadeli hedeflerle ilgilendiği anlamına gelecektir.

Bu küçük takım ada ülkesi, Hintler arasındaki bazı kesimlerin, özellikle de kamuoyunu ve yerel siyaseti etkileyenlerin hayal gücünde önemli bir yere sahip. 1988 yılının kasım ayında dönemin Maldivler Devlet Başkanı Mamun Abdül Gayyum’un Sri Lanka merkezli Tamil Ealem Kurtuluş Kaplanları grubuyla iş birliği yapan bir grup Maldivli tarafından kendisini hedef alan bir darbeyi engellemesine yardım etmesi talebinde bulunduğu, ‘Kaktüs Operasyonu’ adıyla bilinen olayda Hindistan’ın Maldivler’e yönelik askeri müdahalesi, belki de Hindistan-Maldivler ilişkileriyle ilgili tartışmanlar çerçevesindeki en şaşırtıcı olaylardan biridir.

Bununla birlikte Hint askerlerinin daha geniş bir ekonomi ve güvenlik ortaklığı içinde şu an Maldivler’de bulunması, ülkede hassas ve tartışmalı bir konu haline gelirken Muizzu seçim kampanyasında bu konuyla ilgili vaatte bulundu.

Hindistan ile Maldivler arasındaki ilişkiler, Yameen iktidarının 2018 yılında Hindistan'dan askerlerini ülkeden geri çekmesini istemesi üzerine gerildi. Yameen, Hindistan ile Çin arasında bir vekalet mücadelesi olarak görülen olayda aynı yılın sonlarında yapılan muhalefet kanadının Salih'i desteklemesi sonucunda seçimleri kaybetti.

Eski İmar Bakanı ve başkent Male’nin eski Belediye Başkanı olan 45 yaşındaki Muizzu’nun seçim zaferi dolaylı olarak Yameen'in seçim zaferi olarak görülebilir. Bu sonucun Çin ile Hindistan arasındaki güç dinamikleri açısından sahneyi yeniden şekillendireceğine şüphe yok.

Maldivler, Hindistan’ın isteklerinin ve Çin’in büyük güç statüsünün farkında ve yeni iktidar, özellikle Kovid-19 salgını sonrası ortaya çıkan ekonomik gerçekler ve Rusya-Ukrayna savaşıyla yeniden şekillenen küresel güvenlik ortamı çerçevesinde bunları ustalıkla karşılamaya çalışacak. Ancak en önemli unsur, Maldivler'in bağımsızlığına ve ulusal kimliğine yönelik herhangi bir ihlali hoş karşılamayacak olan halkın görüşü olmaya devam edecek.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Arakçi, UAEA Genel Direktörü ile görüşmek üzere Kahire'ye geldi

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)
TT

Arakçi, UAEA Genel Direktörü ile görüşmek üzere Kahire'ye geldi

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, bir dizi üst düzey Mısırlı yetkiliyle görüşmek üzere diplomatik bir heyetin başında Mısır'ın başkenti Kahire'ye geldi.

Şarku’l Avsat’ın İran resmi haber ajansı IRNA’dan aktardığına göre Arakçi, Kahire'de, Tahran'ın temmuz ayında iş birliğini askıya aldığı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi ile görüşecek.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi yaptığı basın açıklamasında, Arakçi ile Grossi arasındaki görüşmenin ‘İran'ın UAEA’yla ilişkilerini düzenleyecek yeni bir mekanizmanın nihai formülasyonuna ilişkin müzakereleri tamamlamak amacıyla’ yapıldığını söyledi.

Bekayi, Arakçi'nin bir günlük ziyareti sırasında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile ayrı ayrı görüşmelerde bulunarak ikili ilişkiler ile bölgesel ve uluslararası gelişmeleri ele alacağını duyurdu.

IRNA, İran'ın baş nükleer müzakerecisi Arakçi'nin Tunus'u da ziyaret edeceğini bildirdi.

UAEA, İran ile UAEA arasında yeni bir iş birliği protokolü üzerinde görüşmeler yürütüyor. Bu protokol, haziran ayında İsrail ve ABD'nin bombardımanının ardından İran'ın ana nükleer tesislerinde denetimlerin tam olarak yeniden başlatılması için yolların belirlenmesi de dahil olmak üzere birçok konuyu içeriyor.

Ancak Grossi dün düzenlediği basın toplantısında, bunun İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın tarafı olarak denetimler gibi doğrulama önlemlerine izin verme yükümlülüğünü değiştirmediğini söyledi.

Tahran, İsrail'in 13 Haziran'da başlayan eşi görülmemiş savaşını kınamaması nedeniyle UAEA’yı suçluyor. İsrail, nükleer ve askeri tesisleri ve yerleşim bölgelerini bombalayarak binden fazla kişiyi öldürdü.

İsrail'in müttefiki ABD, savaşa müdahale ederek Fordo, İsfahan ve Natanz'daki üç nükleer tesisi bombaladı.

İsrail'in İran'a saldırısı, İran'ın nükleer programı konusunda ABD ile yeni bir anlaşma müzakereleri yürütüldüğü sırada gerçekleşti. Tahran, saldırının ardından müzakerelerden çekildi.

Savaştan sonra Tahran, UAEA ile iş birliğinin ‘yeni bir biçim’ alacağını doğruladı.

Arakçi cumartesi günü, ülkesinin Tahran ile UAEA arasında yeni bir iş birliği çerçevesi taslağı üzerinde çalıştığını söyledi, ancak denetimlerin ne zaman yeniden başlayacağına dair bir tarih belirtmedi.

Grossi, Tahran'ın ABD'nin yaptırımlarına yanıt olarak 2015 anlaşması kapsamındaki taahhütlerini terk etme kararı almasının ardından İran'ın nükleer programının genişlemesi nedeniyle denetimlerin niteliğinin gözden geçirilmesini talep etti.

Bu bağlamda Grossi dün yaptığı açıklamada, nükleer anlaşmanın ‘şu anki durumdan tamamen farklı bir İran nükleer programına uygulanmak üzere özenle tasarlandığını’ söyledi. Grossi, “Anlaşmayı yeniden canlandırmak isteseniz bile, bu yeterli olmaz, çünkü İran artık yeni teknolojilere sahip. Bu yüzden yeni bir şeye ihtiyacımız olduğunu söyledim” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz ağustos ayı sonunda UAEA müfettişlerinden oluşan bir ekip, İslam Cumhuriyeti'nin ana nükleer santrali olan Buşehr'de yakıtın değiştirilmesini denetlemek için kısa süreliğine İran'a geri döndü. Ancak Arakçi, müfettişlerin geri dönüşünün UAEA ile iş birliğinin yeniden başlaması anlamına gelmediğini belirtti.

Washington ve Tahran müzakereleri yeniden başlatmamış olsa da, Tahran 2015 anlaşmasının tarafı olan üç Avrupa ülkesi (Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya) ile dosyası hakkında görüşmeler yaptı.

Avrupa Troykası ağustos sonunda, anlaşmada yer alan ve Tahran'a BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasını sağlayan snapback mekanizmasını devreye soktu. Üç ülke, yaptırımları yeniden uygulamaya koymadan önce İran'a 30 gün süre verdi.

Batı ülkeleri İran'ın nükleer silah elde etmeye çalıştığından şüpheleniyor, ancak İran bunu reddediyor ve sivil amaçlarla nükleer program geliştirme hakkını savunuyor.

UAEA, İran'ın yüzde 60 zenginleştirilmiş uranyum stokunun, zenginleştirme seviyesini yüzde 90'a çıkarması halinde on nükleer bomba için yeterli olduğunu söylüyor.

Grossi dün yaptığı açıklamada, UAEA’nın ‘İran'ı nükleer silaha sahip olmakla suçlamadığını, ancak şeffaflık eksikliği nedeniyle bu olasılığı göz ardı edemediğini’ belirtti. Grossi, UAEA’nın siyasi pozisyon almadığını veya suçlamada bulunmadığını, yalnızca teknik doğrulama ve gerçeklere dayandığını açıklığa kavuşturmak istedi. İran'ın iş birliğinin önemini vurgulayan Grossi, UAEA içindeki durum ile nükleer anlaşma konusunda devam eden müzakereler arasındaki bağlantıya dikkat çekti.


İsrail ordusunun tahliye emirleri, çoğunluğu şehirde kalmaya devam eden Gazze sakinlerini ‘tedirgin ediyor’

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

İsrail ordusunun tahliye emirleri, çoğunluğu şehirde kalmaya devam eden Gazze sakinlerini ‘tedirgin ediyor’

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsrail ordusu bugün yeni bir saldırı başlatmadan önce Gazze şehri ve çevresindeki tüm sakinlere tahliye emri verdi. Bu emir, İsrail'in Hamas'ın kalan rehineleri serbest bırakmaması ve teslim olmaması halinde Gazze Şeridi'nde hava saldırılarını ve kara operasyonlarını ‘yıkıcı bir fırtına’ ile yoğunlaştıracağı uyarısının ardından geldi.

Kentin bir milyon sakini, İsrail hükümetinin Hamas’a ölümcül bir darbe vurmak için plan hazırlamasının ardından haftalardır şiddetli bir saldırı bekliyordu.

Tahliye emirleri Gazze şehri sakinleri arasında panik ve kargaşaya neden oldu. Bazıları güneye gitmekten başka çareleri olmadığını söylerken, büyük çoğunluk gidecek başka güvenli bir yer olmadığı için şehirde kalacaklarını belirtti.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Gazze şehri ve tüm mahallelerinde, doğudaki Eski Şehir ve et-Tuffah'tan batıdaki denize kadar yaşayan tüm sakinlere acil bir çağrı… İsrail ordusu Hamas'ı yenilgiye uğratmaya kararlı ve Gazze Şeridi'nin tamamında olduğu gibi Gazze şehri bölgesinde de büyük bir güçle harekete geçecek.”

Adraee, paylaşımının devamında, “Güvenliğiniz için derhal er-Reşid ekseni üzerinden el-Mevasi'deki insani yardım bölgesine doğru gidin... Bu bölgede kalmak çok tehlikeli” ifadelerine yer verdi.

Bir milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze şehrinin kontrolü, yaklaşık iki yıldır süren savaşı sona erdirmek için ateşkes sağlanma çabalarını zorlaştırıyor.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı ise bugün, binlerce hasta ve yaralının hayatını tehdit eden insani bir felaket uyarısında bulundu. Bakanlık, uluslararası topluma, Birleşmiş Milletler'e (BM), insan hakları ve insani yardım kuruluşlarına acil bir çağrıda bulunarak, ‘hastanelerin ve sağlık personelinin korunması ve Gazze Şeridi'nde onlara güvenli erişim yollarının açılmasını’ istedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün akşam, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırma niyetini açıklamasından saatler sonra, Gazze sakinlerine bir uyarıda bulunarak derhal şehri terk etmeleri çağrısında bulundu. Netanyahu, “Gazze sakinlerine sesleniyorum: Bu fırsatı değerlendirin ve beni dikkatle dinleyin: Uyarıldınız. Hemen bölgeden ayrılın” dedi.

Netanyahu, İsrail güçlerinin şu anda saflarını düzenleyerek Gazze şehrinde kara harekâtı için toplandığını bildirdi.

İsrail Başbakanı yaptığı konuşmada, ordunun iki gün boyunca Gazze şehrinde Hamas tarafından kullanılan 50 binayı bombaladığını doğrulayarak şöyle dedi: “İki gün içinde 50 terörist kulesini yok ettik ve bu, Gazze şehrindeki yoğun kara operasyonunun sadece başlangıcı. Sakinlere şunu söylüyorum: Uyarıldınız. Hemen burayı terk edin. Tüm bunlar sadece bir başlangıç… Bu, ana operasyonun ve şu anda saflarını düzenleyip Gazze şehrine girmek için toplanan kuvvetlerimizin kara harekâtının başlangıcı.”

Hamas ise İsrail Başbakanı’nın Gazze şehri sakinlerine yaptığı uyarı ve şehri terk etmeleri yönündeki talebinin ‘zorla yerinden edilme suçunun alenen işlenmesi’ anlamına geldiğini ve ‘uluslararası hukuk ve sözleşmelere açık ve eşi görülmemiş bir meydan okuma’ olduğunu bildirdi. Hamas, ‘bu acımasız suçlar karşısında, başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere tüm BM kurumlarının sessizliği ve güçsüzlüğünü’ eleştirdi. Hamas söz konusu kurumları ikiyüzlülükle suçladı.

Altı çocuk annesi 55 yaşındaki Ummu Muhammed, “Geçen hafta boyunca süren bombardımana rağmen buradan ayrılmayı reddettim. İnatçı davrandım ve ayrılmadım, ama şimdi kızımın yanına taşınacağım” ifadelerini kullandı.

Gazze sakinleri, Ekim 2023'te savaş başladığından bu yana birkaç kez yerlerinden edildi ve kıtlığa yol açan kötüleşen insani krizin ortasında Gazze Şeridi’nin kuzeyi ile güneyi arasında gidip geldi.

‘Fırtına’

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Hamas son rehinelerini serbest bırakmaz ve teslim olmazsa ordunun operasyonunu ‘fırtına’ düzeyine çıkaracağını söyledi.

Gazze şehrinin kontrolü, yaklaşık iki yıldır süren savaşı sona erdirmek için ateşkes sağlanması çabalarını zorlaştırıyor.

İsrail'in Gazze Şeridi'nin en büyük kent merkezini kontrol altına alma planını uygulamasına engel olmak için ateşkes sağlanması yönündeki arabuluculuk çabalarına umut bağlanmıştı.

Görüşmelere yakın bir yetkili Reuters'a, Katar'ın dün Doha'da yapılan görüşmelerde hareketin liderlerine, ABD'nin Gazze Şeridi'nde ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için önerdiği son anlaşmaya ‘olumlu yanıt vermeleri’ için baskı yaptığını belirtti.

Hamas, Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasına varmak için Amerikan tarafından bazı öneriler aldığını ve bu önerileri geliştirmek için arabulucularla görüşmelerde bulunduğunu açıkladı.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar dün, İsrail'in, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes önerisini kabul ettiğini söyledi.

Uluslararası eleştiri

Söz konusu saldırı, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarına tepki gösteren bazı Avrupa ülkelerinin, bu ay BM Genel Kurulu'nda Filistin devletini tanıyacaklarını duyurmasının ardından gerçekleşti. İsrail ise bu kararı reddetti.

Uluslararası eleştirmenler, tüm bölgedeki silahların imha edilmesini ve güvenlik kontrolünün sağlanmasını içeren İsrail planının, açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan 2,2 milyon bölge sakininin insani durumunu daha da kötüleştirebileceğini söylüyor.

Netanyahu defalarca, İsrail'in silahlarını bırakmayı reddeden Hamas'ı yenmek ve görevi tamamlamak dışında başka seçeneği olmadığını ifade etti. Hamas ise ısrarla bağımsız bir Filistin devleti kurulması halinde silahlarını bırakacağını savunuyor.

İsrail ordusu, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine saldırmasıyla savaşın başlamasından bu yana Gazze Şeridi'nin yüzde 75'ini kontrol altına aldı. İsrail’in resmi verilerine göre, söz konusu saldırıda bin 200 kişi öldü ve 251 kişi rehin alınarak Gazze Şeridi’ne götürüldü.

İsrailli yetkililer, Gazze Şeridi'nde kalan 48 rehineden 20'sinin halen hayatta olduğunu söylüyor.

Gazze Şeridi'ndeki sağlık yetkilileri, İsrail'in saldırıları sonucunda 64 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiğini, Gazze Şeridi'nin neredeyse tüm nüfusunun yerinden edildiğini ve bölgenin büyük bir kısmının enkaza dönüştüğünü belirtti.


ABD Savunma Bakanı Porto Riko'ya sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (EPA)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (EPA)
TT

ABD Savunma Bakanı Porto Riko'ya sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (EPA)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (EPA)

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, dün Porto Riko'ya sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Washington, Karayipler'deki uyuşturucuyla mücadele operasyonları kapsamında askeri varlığını artıracağını duyurdu.

Hegseth ayrıca, Savunma Bakanlığı'nın X hesabında yayınladığı bir videoya göre, Washington'ın uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmek için Karayipler'e gönderdiği deniz araçlarından biri olan USS Eugene G. Garmendiz savaş gemisini de ziyaret etti.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre videoda bakanın gemideki askeri personele hitap ederek, uyuşturucuyla “Amerikan halkının zehirlenmesini durdurmaya” yardımcı olduklarını söyledi.

Bakana bu ziyaretinde ABD Genelkurmay Başkanı General Dan Caine eşlik etti ve ABD toprağı olan Karayip adasında Vali Jennifer Gonzalez-Colón tarafından karşılandılar.

González-Colón, ziyaretin “ABD yönetiminin, ulusal güvenliği sağlamak ve bölgedeki uyuşturucu kartelleri ile mücadele etmek konusunda Porto Riko'nun stratejik önemini kabul ettiğini” yansıttığını söyledi ve Venezüella Devlet Başkanı Nicolás Maduro'yu bu kartellerin lideri olmakla suçladı.

Beyaz Saray, muhalefetin meşruiyetini sorguladığı seçimlerde 2024 yazında yeni bir dönem için seçilen Maduro'yu uyuşturucu kaçakçılığına karışmakla suçluyor ve tutuklanmasına yol açacak bilgiler için 50 milyon dolara kadar ödül koydu.

Maduro ise eşinin iki erkek kardeşinin daha önce New York'ta kokain kaçakçılığından hüküm giymiş olmasına rağmen, uyuşturucu kaçakçılığıyla herhangi bir ilgisi olduğunu reddediyor.

Amerika Birleşik Devletleri, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele kampanyası kapsamında Porto Riko'ya savaş gemileri ve savaş uçakları göndererek, Karayipler'deki askeri varlığını güçlendirdi. Maduro bu hamleleri “düşmanca” eylemler olarak nitelendirerek eleştirdi.

Washington, geçen hafta Karayipler'de uyuşturucu yüklü bir tekneyi hedef alan askeri saldırı düzenledi ve Başkan Trump'a göre 11 “uyuşturucu kaçakçılığı yapan terörist” öldürüldü.

Bu operasyon, daha önce bölgedeki uyuşturucu operasyonlarında polise güvenen Washington'ın yaklaşımında bir değişim olduğunu gösteriyor. ABD yetkilileri, uyuşturucu kartellerine yönelik saldırıların devam edeceğini vurguladı.