Gerald Ford ve Kariş Anlaşması, Hizbullah'ı Lübnan'ın güneyiyle sınırlandırıyor

İsrail'le yapılan sınır anlaşması, Hizbullah'ın Lübnan devletinin arkasında katıldığı güvenlik teminatları ve ekonomik boyutla "ateşkesi" güçlendirdi

Lübnan-İsrail sınırı yakınlarında bir İsrail askeri (AFP)
Lübnan-İsrail sınırı yakınlarında bir İsrail askeri (AFP)
TT

Gerald Ford ve Kariş Anlaşması, Hizbullah'ı Lübnan'ın güneyiyle sınırlandırıyor

Lübnan-İsrail sınırı yakınlarında bir İsrail askeri (AFP)
Lübnan-İsrail sınırı yakınlarında bir İsrail askeri (AFP)

Tony Bouloss

Lübnan-İsrail sınırı boyunca kuzey cephesinin alev alması senaryosu, Aksa Tufanı operasyonunun ilk saatlerinden beri akıllardaki yerini koruyor.

Bu durum yerel, bölgesel ve uluslararası çevrelerde bir tartışmaya yol açıyor.

Zira son aşama boyunca kontrol altında tutulan birkaç sınırlı ihlale rağmen 2006'dan beri yürürlükte olan askerî operasyonları durdurma anlaşmasının çökme ihtimali konusundaki belirsizlik sürüyor. 

Bazı analistler, Lübnan ile İsrail arasında Ekim 2022'de resmî olarak imzalanan deniz sınırı anlaşmasının, ekonomik boyutu ve Hizbullah'ın Lübnan devletinin arkasında katıldığı güvenlik teminatlarıyla Lübnan'ın güney cephesindeki 'ateşkesi' güçlendirdiği konusunda hemfikir.  

Anlaşma, keşif kazısı aşamasına girdi ve sonuçların önümüzdeki haftalarda ortaya çıkması bekleniyor. 

Analistlere göre ekonomik ve güvenlik boyutuyla Kariş Anlaşması'nın etkileri, iki tarafın değerlendirmelerinde merkezî bir rol oynuyor ve halihazırda yoğunluğuna rağmen halen kontrol altında tutulan ve Hizbullah ile İsrail arasında yürürlükteki çatışma kurallarına riayet eden kırmızı çizgiler kapsamında olan çatışmaların dönüştürülmesinde nispeten caydırıcı faktörlerden birini oluşturuyor.  

UNIFIL güçleri, Lübnan-İsrail sınırındaki operasyon bölgesinde durumun istikrarlı olmakla birlikte değişkenliğini sürdürdüğünü açıkladı.

Bu açıklamanın ardından Sur şehri yakınlarındaki el-Kalile Ovası'ndan Celile bölgesine doğru füzeler fırlatıldı ve bunun üzerine İsrail de topçu bir bombardımanla karşılık verdi. 

Hizbullah'a yakın kaynaklar da İsrail'in yeşil ışıktan ve Batı'nın kendisine duyduğu sempatiden faydalanarak Hizbullah'ı bir çatışmaya çekmeye çalıştığını, ancak Hizbullah'ın uygun zamanı beklediğini belirtti.

Ayrıca Hizbullah'ın Gazze'deki gelişmeleri yakından takip ettiğine ve Tel Aviv'in Gazze'yi karadan işgal etmeye karar vermesi halinde Lübnan'dan kendisine karşı başlatılacak herhangi bir eylemin sorumluluğunu doğrudan üstleneceğine de dikkat çekti. 

"Korku dengesi"

Lübnan ordusundaki bir tuğgenerale göre herhangi bir bölgesel savaşta sonuç, ABD güçlerinin lehine olacaktır.

Zira 50'den fazla büyük askerî üsse sahip olması nedeniyle yerel ordulara eşdeğer bir askerî varlığa ve Körfez, Kuzey Afrika, Irak, Suriye ve Türkiye arasında yaklaşık 100 bin savaşçıya sahip.

Ayrıca Afrika'da ve Avrupa'da üsleri var. Özellikle uçak gemisi Gerald Ford'un Doğu Akdeniz'e ulaşmasından sonra deniz üsleri de güçlü bir caydırıcılık sinyali verme konusunda yüksek yeteneklere sahip. 

Tuğgenerale göre ABD yeteneklerinin bu aşamada ortaya çıkması, askerî kararlılığa işaret etmesi bakımından önemli.

Bu, tarafları silahlanma yarışı ve savaşa hazırlık konumundan müzakere masasına oturma konumuna getirebilir.

Bu da sürdürülebilir çözümlere, istikrarın yeniden tesisine ve taraflar arasında adil bir barışa ulaşma ihtimaline yol açabilir. 

Sürpriz unsuru

Lübnan ordusundaki bir güvenlik kaynağına göre son günlerde sınırda yaşanan olaylar, Filistinli 'unsurun' dahil olmasına rağmen kontrolden çıkmış değil.

Şu ana kadar 2006 yılındaki senaryonun tekrarına yaklaşmadık. Özellikle de ani saldırı unsuru, çatışmanın her iki tarafındaki askerî denklemden çıkarıldı. 

Lübnan ordusu unsurlarının ve uluslararası barışı koruma güçlerinin çabalarına rağmen Tuğgeneral, Gazze'den Tahran'a ve Washington'a kadar durumlar ve bölgesel hesaplar değişene kadar "şu aşamada sınırların azami düzeyde birçok mesaja ve askerî alarma sahne olmaya devam etmesini" bekliyor. 

Belirleyici aşama

Bu bağlamda stratejik analist Tuğgeneral Halil el-Halo'ya göre güney cephesinin harekete geçirilmesi, 'meydanların birliği' taraflarının harekete geçirilmesi ve Gazze'nin yanı sıra Lübnan'ın, Batı Şeria'nın ve Suriye'nin de eşzamanlı olarak savaşa girmesiyle bağlantılı.

Karar henüz alınmadı; İran ile bölgesel ve uluslararası müzakereler sürüyor. 

Mevcut aşamanın karardan önce zamanı bölme aşaması olduğuna ve bu aşamanın taraflar arasında nabzın yoklanması ve askerî ve manevi mesajların gönderilmesi eylemlerini içerdiğine dikkat çeken analist, Hizbullah'ın ilk andan itibaren savaşa müdahalesini, İsrail'in Gazze'ye kara saldırısıyla mukayyet kıldığını belirtti ve şöyle dedi:

Besbelli Hizbullah, savaşa meraklı değil, ama müttefiklerinden de vazgeçemez. Nihayetinde karar merkezi, Beyrut'ta değil, Tahran'da. Dolayısıyla Hizbullah, onu savaşa girmeye mecbur eden İran baskısına boyun eğerse istemeyerek de olsa savaşa girer.

"Tanınan" kurallar

Ayrıca Lübnan Güçleri Partisi Başkanı Samir Caca, savaş alanının Lübnan sınırlarını da içine alacak kadar genişlemesini önümüzdeki günlerde Gazze'de yaşanacak gelişmelere bağladı.

Durum, halihazırda "tanınan" kuralların, yani "bir taraftan gerçekleştirilen bir operasyonun ya da füze fırlatılmasının diğer taraftan denk bir tepkiyle karşılanması" kuralından sapmaya yol açabilir. 

Hizbullah'ı savaşa müdahale etmeye sevk edebilecek sebeplere ilişkin olarak, "Şu an yapılan hesapların hiçbiri Lübnan'a ait olmayıp, Ortadoğu düzeyinde büyük ve stratejik hesaplardır ve merkezi İran'dır" yorumunu yapan Caca, Filistin meselesinin, 2002'de Beyrut'taki Arap Zirvesi'nde ortaya çıkan "iki devletli çözüm" şeklindeki Arap yoluna döndürülmesi gerektiğini vurguladı. 

Ayrıca İlerici Sosyalist Partisi'nin eski başkanı Velid Canbolat da yeni bir cephe açılmasında Lübnan'ın bir çıkarı olmadığının altını çizerek, Hizbullah'ın bilhassa güvenliği baltalamak için güneye sızabilecek bazı örgütlere karşı güneyi her zamankinden daha fazla kontrol etmesi yönündeki temennisini dile getirdi. 

Hizbullah, şu an İsraillilerin peşinde olduğu bir savaşa çekilme tuzağına düşmeme konusunda uyarıda bulundu ve İsrail Hizbullah'ın bazı mevzilerini bombalasa da Hizbullah liderlerinin durumu ve koşulları anlayabilecek bilince sahip olduğunu ifade etti. 

ABD'nin müdahalesi

Aksa Tufanı operasyonunu ve Lübnan'a yansımalarını değerlendiren askerî uzman emekli Tuğgeneral Naci Melaib'e göre bu operasyondan sonra "yeni bir Ortadoğu"ya tanık olacağız.

Yaşananları 11 Eylül 2001 saldırılarına benzeten Melaib, bölgenin büyük bir stratejik dönüşüm yaşayacağını öngörüyor. 

Ona göre ABD, İsrail'in yenilmesine müsaade etmeyecek:

50 yıl öncesine, Mısır ordusunun Bar Lev Hattı'nı geçip Sina'yı kurtardığı, Suriye ordusunun Taberiye Gölü'ne kadar girebildiği ve İsrail'in çöküşün eşiğine geldiği döneme baktığımızda Türkiye'deki İncirlik Üssü'nden Davut Yıldızı logosu taşıyan Amerikan F-16 uçaklarının olaya müdahil olup İsrail uçakları gibi savaştığını görürüz.

Melaib, Akdeniz'e 40 donanma gemisiyle birlikte bir uçak gemisi getirilmesinin ister Lübnan'ın güneyinden ister Suriye'den isterse başka bir ülkeden açılacak herhangi bir cephe için bir mesaj olduğuna dikkat çekti. 

Uzun bir savaş

Gazeteci Kasım Kusayr'a göre Hizbullah, savaşta tarafsız değil. Aksine Filistinli gruplarla sürekli iletişim halinde. İsraillilere karşı yürüttüğü operasyonlar da bunun kanıtı.

Kusayr, güney cephesinin tamamen açılması konusunda da Hizbullah'ın, İsrailliler geri dönülmez bir noktaya gelmedikçe ülkenin iç işlerini dikkate aldığını düşünüyor. 

Buna karşılık gazeteci İbrahim Reyhan, özellikle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze Şeridi'ne bir kara saldırısı düzenlemekte ısrarcı olmasından ötürü savaşın birkaç ay süreceğini düşünüyor.

ABD yönetimlerinin genellikle İsrail'i memnun etmek için birbirleriyle yarıştığına dikkat çeken Reyhan, bu kez ABD'deki Demokrat yönetimin, yaklaşan seçimlerde desteğinden faydalanmak için Netanyahu ile gergin ilişkilerini iyileştirmeye çalışacağı kanaatinde. 

Independent Arabia - Independent Türkçe



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”