Diyelim ki İsrail Hamas'tan kurtuldu... Sonra Gazze'de ne yapacak?

Tel Aviv'in önünde 6 acı seçenek var: Ya işgal edecek, ya ayrılacak, ya Mahmud Abbas'ı Gazze Şeridi'nde güçlendirecek ya da burayı yerel liderlere yahut Arap gücüne veya uluslararası bir güce emanet edecek

İsrail'in Gazze'ye kara harekatının hangi zorluklarla karşı karşıya olduğu yeterince açık (AFP)
İsrail'in Gazze'ye kara harekatının hangi zorluklarla karşı karşıya olduğu yeterince açık (AFP)
TT

Diyelim ki İsrail Hamas'tan kurtuldu... Sonra Gazze'de ne yapacak?

İsrail'in Gazze'ye kara harekatının hangi zorluklarla karşı karşıya olduğu yeterince açık (AFP)
İsrail'in Gazze'ye kara harekatının hangi zorluklarla karşı karşıya olduğu yeterince açık (AFP)

Tarık eş-Şami 

İsrail, Hamas'ı yenilgiye uğratmayı hedefleyerek kendisine zorlu bir görev belirledi.

Lübnan'ın 1982 yılında işgalinden bu yana görülen en büyük saldırı olarak kabul edilen Gazze Şeridi'ni işgal etmek için 170 bin kişilik ordusuna binden fazla tank ve 360 bin yedek askerden oluşan devasa bir takviyede bulundu.

Fakat İsrail'in bu hedefe ulaşmayı başarması halinde Gazze Şeridi'ni nasıl yöneteceğine dair uzun vadeli bir planı yok.

İsrail, 1980'lerde Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) Lübnan'dan çıkarmayı başarsa da FKÖ'den çok daha güçlü bir düşman olarak karşısına çıkan ve İran'ın desteğini alan Hizbullah'ın ortaya çıkışı bu savaşın en beklenmedik sonucuydu.

Lübnan'ın işgalinden 40 yıl sonra, şu an Hamas'la yaşadığı savaşta oynağı kumarın sonuyla ilgili tam bir planı olmayan İsrail, yine aynı hatayı mı yapacak?

ABD neden işgal sonrası tüm seçenekleri acı olarak görüyor?

ABD neden işgal sonrası tüm seçeneklerin kötü olacağını düşünüyor? 

Risklerle dolu bir işgal olur

İsrail, 2005 yılında Gazze'den çekilmesinden bu yana rutin çatışmalar dışında 2008, 2014 ve 2021'de Hamas'a karşı üç büyük savaş yürüttü.

İsrail ordusu bu savaşlarda sınırlı kara operasyonları gerçekleştirdi. Ancak İsrail'in Gazze'ye kara harekatı başlatması halinde hangi zorluklarla karşı karşıya geleceği yeterince açık.

Çünkü meskûn mahal çatışmaları İsrail güçleri için oldukça güç bir durum oluşturuyor.

Hamas, silahlı üyelerinin saldırıp hemen ortadan kaybolmalarını sağlayan, uzunluğu 500 kilometreye kadar olduğu tahmin edilen geniş bir tünel ağına sahip ve bu ağ ona büyük bir avantaj sunuyor.

Bunun yanında gerilla taktikleri konusunda da iyi eğitim alan Hamas'ın silahlı üyeleri büyük bir savaşma arzusuna ve sağlam bir doktrinine sahipler.

Çünkü önlerinde sadece iki seçenekleri var; ya İsrail askerlerini geri püskürtüp onlara ağır kayıplar verdirecekler ya da ölecekler.

Avustralya National Üniversitesi'ne bağlı Arap ve İslam Araştırmaları Merkezi  araştırmacısı Ian Parmeter, İsrail'in, robot ve drone gibi modern teknoloji ürünü araçlar kullanarak bu tür zorlukların bir dereceye kadar üstesinden gelebileceğini, ancak gece görüş teknolojisinin, tünellerin zifiri karanlığında etkili olmayacağını, zira bu cihazların çalışması için ortamda düşük de olsa bir ışık kaynağına ihtiyaç duyduğunu söyledi.

İkinci zorluk, bir yandan savaş hukukunu koruyup, diğer yandan karadan işgalin nasıl gerçekleştirileceği meselesi.

İsrail'in Gazze'nin kuzeyinde yaşayan yaklaşık 1,1 milyon sivilin Gazze'nin güneyine gitmelerini istemesinin ardından Gazze'nin kuzey yarısında kaç kişinin kaldığı henüz bilinmiyor.

Geriye kalan birkaç bin kişiyle korkunç sivil kayıpların olması kaçınılmaz.

İsrail ordusunun hatası olmasa bile bu, sivillerin öldürülmesinden ya da yaralanmasından İsrail'in sorumlu tutulmasına yol açacaktır.

Üçüncü zorluk ise Hamas'ın İsrail'i hedef alan saldırısında 200'e yakın kişiyi rehin alması ve rehineleri Gazze'nin farklı yerlerine yerleştirmesi.

Rehinelerin bir kısmının İsrail açısından hassas öneme sahip olan Gazze Şeridi'nin kuzeyinde olacağına neredeyse şüphe yok.

Bazı rehinlerin yakınları İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümetini, yakınlarının serbest bırakılmasına yeterince öncelik vermediği için eleştiriyorlar.

Siyasi bilmece

Ancak İsrail ordusunun gerçekten Gazze'nin kontrolünün ele geçirip Hamas'tan kurtulabildiğini varsaysak bile, İsrail'in bununla ne yapacağı ve ne yapmak istediği belli değil.

Savaşın sona ermesinden sonra olacakların üzerinde tam bir sır perdesi bulunuyor.

İsrail'in Gazze Şeridi'nden nasıl çıkacağına dair sorular ortaya çıkıyor?

Hamas'ı dağıtabilirse, Gazze'yi yönetmenin anahtarlarını kime devredecek?

Eğer İsrailli yetkililer şu an bu soruların kendilerini doğrudan ilgilendirmediğini düşünüyorlarsa ve İsrail hükümeti Gazze'nin sorumluluğunu üstlenirse bazı soruların yanıtlarını vermek zorunda kalacaklar.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS) Ortadoğu Bölümü Başkanı Sir Tom Beckett'e göre İsrail'in Gazze'ye kara harekâtı düzenlemesi iyi bir seçenek değil.

Çünkü harekât, askeri bir örgüt olarak Hamas'ın yenilgiye uğratılmasında ne kadar başarılı olursa olsun, İsrail'in Gazze'yi kontrol etmek için orayı yeniden işgal etmesi ya da saldırıdan sonra geri çekilmesi ve kontrolü seçenekleri arasında direnişin yer alabileceği diğer gruplara devretmesi gerekecek.

Bu da Gazzelilerin direnişe destek vermeye devam edecekleri anlamına geliyor. 

Hamas'ı ortadan kaldırmanın zorluğu

New York Times (NYT) gazetesine göre İsrail stratejisinin zayıf noktalarından biri, Hamas'ı ortadan kaldırmak.

Çünkü Hamas, parçalanamayacak bir siyasi ve dini düşünceyi temsil ediyor ve Filistinliler arasında İsrail'e karşı silahlı mücadeleyi benimseyen itibarı sayesinde gelişen bir örgüt.

Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS) Ortadoğu Enstitüsü Müdürü Lina Khatib, Hamas'ın askerî açıdan yenilgiye uğratılsa bile ortadan kaldırılmasının mümkün olmayacağını vurguladı.

Çünkü Hamas'ın varlığının ya da meşruiyetinin askeri başarısına bağlı olduğunu söylemenin yanlış olacağının altını çizen Khatib'e göre Hamas askerî açıdan yenilebilir olsa da siyasi açıdan önemini koruduğunu, dolayısıyla her türlü savunmayı 'Filistin halkının kurtuluşu uğruna kahramanca şehit düşmek' olarak sunabileceğini kaydetti.

Londra'daki King's College'da Savaş Araştırmaları profesörü olarak görev yapan Lawrence Friedman, İsrail ordusunun Gazze'deki iddialı siyasi hedefinin hüsrana ya da başarısızlığa yol açacağı konusunda uyardı.

Bunun ABD'nin demokrasi ve cinsiyet eşitliğini tesis etmek gibi kapsamlı ve iddialı siyasi hedeflere sahip olan ve başarısızlıkla sonuçlanan Irak ve Afganistan'daki 'askeri zaferleri' gibi çok fazla örneğinin olduğunu söyleyen Friedman, ilk ve kolay zaferler, yerel milislere ve bölgeyi tanıyan, halk arasında yaşayan ve Cenevre Antlaşması'na ya da savaş kurallarına uymayan radikal İslamcı savaşçılara karşı uzun, şiddetli kontrgerilla operasyonlarla sonuçlandı.

Friedman, Financial Times gazetesinde yaptığı değerlendirmede, İsraillilerin de benzer bir kaderi paylaşabileceğini düşündüğünü, çünkü Hamas'a güçlü bir darbe indirseler bile, yeniden ayağa kalmasına engel olamayacaklarını belirtti.

Friedman, İsrail'in Gazze'yi sonsuza kadar işgal edemeyeceğini ve Gazzelileri Gazze'yle hiçbir şey yapmak istemeyen Mısır'a itemeyeceğini de ifade etti.

Friedman'a göre bu nedenle net bir siyasi strateji olmadan bu işgalin sonuç verip vermeyeceğini bilmek oldukça güç.

6 acı seçenek

İsrail'in Hamas'ı yenilgiye uğratma hedefine ulaşması halinde Gazze'yi yönetmek için iyi bir seçeneği yok.

Birçok uzmanın görüşüne dayanan ve aşağıda sıralayacağımız 6 seçenek ise pahalı ve işe yaramaz görünüyor.

İşte o seçenekler:

1- Gazze'nin yeniden işgali

İsrail, 1967 yılından 2005 yılına kadar olduğu gibi Gazze'yi yeniden işgal edebilir.

Gazze'yi işgal etmek, İsrail askerlerinin şiddet uğraması ve rehin alınması gibi riskleri barındırıyor.

Bu yüzden ABD Başkanı Joe Biden, Gazze'nin yeniden işgalinin büyük bir hata olacağı konusunda uyardı.

İsrail uzun süredir Gazze'deki karmaşık durumun kontrol altına alınabileceğine inanıyordu.

Gazze'de nüfus arttı. Yıllık yüzde 2'den fazla bir artışla Gazze nüfusunun 2030 yılına kadar üç milyona ulaşması bekleniyor. 

Gazze aynı zamanda genç nüfusa sahip bir bölge. Dünyada yaş ortalaması 30,5'ken Gazze'de ortalama yaş 19,6. Ancak yetişkin nüfusun neredeyse yarısı işsiz.

Gazze'deki Filistinliler, Batı Şeria'da yaşayanlara göre dört kat daha fazla yoksulluk içinde yaşıyorlar.

İsrail ordusunun Gazze'yi yeniden işgal etmeyi seçmesi durumunda karşı karşıya kalacağı toplumsal huzursuzluk ve aşırılığın reçetesi de bu işsizlik sorunu olacaktır.

2- İsrail'in olası zafer ilanı sonrası Gazze'den ayrılması

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ni kontrol altına alıp Hamas liderlerin tasfiye ederek bir zafer kazansa bile bu zafer kısa vadeli olacaktır.

İsrail, Gazze Şeridi'nden çekilmeye karar vermesi halinde Hamas'ın alt kademesi grubu yeniden şekillendirebilir ya da boşluğu başka bir grup doldurabilir.

İsrail bu oluşumun kimliğini ya da yapısını ise kontrol edemeyecektir. 

3- Gazze'yi kontrol etme yetkisi

FKÖ şemsiyesi altındaki en büyük Fetih Hareketi (El Fetih), 2007 yılındaki iç savaşta Hamas'a yenildi.

ABD'deki ve Batı'daki birçok çevre, Gazze'nin Filistin Yönetimi'nin kontrolüne geçmesinin genel olarak Gazzeliler için kabul edilebilir olacağına dair herhangi bir göstergenin olmadığını düşünüyorlar.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 2005 yılında dört yıl boyunca görev yapmak üzere seçildi.

Ancak kendisi halen iktidarda ve bu yüzden Batı Şeria'da bile meşruiyete sahip değil. 

Başlarda Filistinliler arasında bölünmenin önünü açmak için Hamas'ın ortaya çıkmasına göz yuman daha sonra Filistin halkını temsil edecek kimseyi bulamadığını iddia eden İsrail'in, Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ni kontrol etmesini istemeyebileceğini söyleyenler var.

Çünkü bu durum, ABD'nin iki devletli çözümü yeniden canlandırılması yönündeki baskısı altında dosyayı yeniden gündeme getirmesi halinde İsrail'in barış yükümlülüklerinden kaçmasını zorlaştırabilir.

4- Gazze'nin yerel liderlerin yönetimine girmesi

Gazze Şeridi'nde siyasi bir gruba bağlı olmayan yerel liderleri yönetmek uzak bir ihtimal olabilir.

Bu ihtimal gerçekleşse bile görevleri, Gazze'deki silahlı unsurları kontrol altında tutmak olacağından Gazzelilerin onları İsraillilerin işbirlikçileri olarak göreceklerine şüphe yok.

O zaman da bu yoldaki her türlü fikre karşı açık bir muhalefet ortaya çıkacaktır.

5- Gazze'nin Filistinli olmayan bir Arap gücünün yönetimine girmesi

Bu seçenek de hayata geçirilebilir değil.

Çünkü böyle bir güce katılması muhtemel Mısır, Ürdün ve diğerleri gibi Arap devletleri, İsrail adına Filistinlileri koruyormuş gibi görünmek istemezler.

6- Gazze'nin bir BM gücü tarafından yönetilmesi

Arap olmayan herhangi bir ülkenin bu fikri benimsemesi oldukça güç.

Bunun yanında BM'nin Gazze'de görev yapacak bir barış gücü oluşturması için İsrail'in onayı gerekmiyor.

Aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyeleri Rusya ve Çin'in diğer üç daimi üye olan Batı ülkeleriyle nadiren anlaştığı bir dönemde BMGK'dan böyle bir karar da çıkabilir. 

Ayrıca İsrail, Hizbullah'ın BM Lübnan'daki Geçici Barış Gücü'nün (UNIFIL) görevini yerine getirmesini ve Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırılarının ardından Lübnan'dan İsrail'e düzenlenen saldırıların önüne geçmesini engellediğini iddia ediyor.

İsrail'in güvensizliği nedeniyle güvenliğini bir BM barış gücüne emanet etmesi pek olası değil.

Ancak NYT'nin haberine göre İsrail, 2014 yılının ağustos ayında Hamas ile arasında yaşanan tehlikeli çatışmanın ardından ne yapılacağına dair bazı fikirler ortaya atmıştı.

NYT'ye ulaşan 'gizli seçenekler' belgesini gördüm. Belgede, İsrail için en iyi çözümün, Filistinli silahlı gruplar silahsızlandırılıp dağıtılırken İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı ablukanın kademeli olarak kaldırılması ve BM güçlerinin Gazze sınırlarını kontrol etmesine izin vermesinin olduğu belirtiliyor.

Belgede ayrıca 1948 yılında kurulan BM Ateşkes İzleme Teşkilatı (UNTSO) Oslo Anlaşmaları'nın imzalanmasından sonra 1996 yılında bölgeden ayrılmış olmasına rağmen, Gazze'de devriye gezmek için yasal yetkisinin halen devam ettiği belirtilen belgede, UNTSO'nun yeniden oluşturulan yetki kapsamında, Gazze sınırında devriye gezebileceğine, Silahlı grupların silahsızlandırılmasına yardımcı olabileceğine ve başka bir BM organının da bağışçıların yardımlarını koordine edebileceğine işaret edildi.

Eski belgenin yenilenmesi

Şimdi, aradan geçen 9 yılın ardından İsrail ve belki de ABD açısından bakıldığında bu belge bir başlangıç noktası oluşturabilir.

Eğer Gazze'de faaliyet gösteren Hamas ve benzeri gruplar ortadan kaldırılırsa, UNTSO belki de bir tür ek polis gücü olarak Gazze'de bir yandan barışın korunmasına yardımcı olurken, bir yandan da Filistin Yönetimi'nin oradaki statüsünü ve güvenirliğini bir şekilde canlandırabilir.

Bu ihtimal, artık geçmişteki kadar gerçekçi olmayabilir. Ancak İsrail, son olaylardan da ders almaz ve Filistin meselesini görmezden gelmeye devam ederse tıpkı şimdi olduğu zaman zaman olayların patlak vermesi kaçınılmaz olacaktır.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Şara ve Abdi: Tehditler ve müzakereler

Şara ve Abdi: Tehditler ve müzakereler
TT

Şara ve Abdi: Tehditler ve müzakereler

Şara ve Abdi: Tehditler ve müzakereler

İbrahim Hamidi

Yeni Suriye'deki en karmaşık dosya, Ahmed el-Şara liderliğindeki Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ile Mazlum Abdi liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasındaki ilişkinin geleceğidir. Bu dosya  askeri, etnik, ideolojik ve siyasi meseleleri, bölgesel ve uluslararası jeopolitik bağlamları içeriyor. Bu dosyanın sonucu ile tehdit ve müzakerelerin, Esed sonrası geleceği belirleyecek temel hususlardan biri olduğunu söyleyebiliriz.

Beşşar Esed'in devrilmesinden itibaren Suriye iki bölgeye ayrıldı; birincisi, en büyük kısmı oluşturan ve Şara liderliğindeki yeni yönetimin kontrolü altında olan bölge. Burada yeni yönetime sadık olan veya yeni Suriye ordusuyla iş birliği yapma ya da ona katılma yolunda olan gruplar bulunuyor.  İkinci kısım ise Suriye topraklarının yaklaşık dörtte birini kaplıyor ve SDG ile Abdi'nin kontrolünde. Bir özyönetim, idari yapı ve Suriye'nin petrol, gaz, tahıl ve su kaynaklarının çoğunu içeriyor ve Türkiye, Irak ve Irak Kürt Bölgesi ile sınırı bulunuyor.

Konunun hassasiyeti göz önüne alınarak Şara ile Abdi arasında gizli bir görüşme yapıldı, ama bu görüşmenin detayları artık biliniyor. Şam'da gerçekleşen bu görüşme, iki taraf arasındaki uçurumun boyutunu gözler önüne serdi.

Yeni Şam yönetimi, SDG'nin kendisini feshederek 70 bin savaşçısının yeni Suriye ordusuna katılmasını, PKK’nın Suriyeli olmayan onlarca yöneticisinin sınır dışı edilmesini, Türk olanların Ankara'ya teslim edilmesini istiyor. Ademi merkeziyetçiliği ve Kürt haklarını kabul etmeye hazır olarak özyönetimin feshedilmesini ve stratejik zenginliklerin Şam'a iade edilmesini, Suriye'nin Türkiye ve Irak sınırlarının, ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonla ilişkilerin, DEAŞ mensuplarının ve ailelerinin tutulduğu cezaevi ve kampların kontrolünü devretmesini talep ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Kamışlı heyeti, yeni ordu içinde askeri bir blok olarak SDG'nin ve özerk yönetim yapısının korunması, askerlerinin  ülkenin kuzeydoğusundaki bölgelerde görev yapması, stratejik kaynaklardan sabit bir pay, sınırlar üzerinde askeri kontrolün sürdürülmesi gibi karşıt görüşler ortaya koydu. Diyalog konferansı hazırlık komitesine, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı kurumlarına Kürtlerin katılımını ve anayasada Kürtlerin haklarına dair açık bir metnin bulunmasını talep etti.

Abdi, yeni Suriye bayrağının çekilmesi ve sivil sınır kapılarının Şam'a devredilmesi, Kamışlı ve Haseke'de eski rejimin kontrolünde olan “güvenlik alanlarının” kontrolünün yeni rejime devredilmesi gibi bazı güven artırıcı adımları atmayı kabul etti.

Birçok arabulucu ve müzakerelerin içeriğine aşina olan kişiler, Trump yönetimindeki yetkililerin açıklamalarını duyduktan sonra daha iyimser olduğu için, birkaç hafta öncesine kadar daha esnek bir tutum sergileyen SDG'nin pozisyonunun daha da sertleştiğinden söz ediyor.

İyi haber, iki tarafın ek bir tur ve aralarında müzakere komiteleri oluşturma konusunda anlaşmış olmasıydı. Bunun üzerine Batılı arabulucular Şam ile Kamışlı arasında gizlice mekik dokumaya başladılar. Ancak kısa süre sonra müzakere masasına ek unsurların eklenmesine katkıda bulunan bazı gelişmeler yaşandı:

 Öncelikle Kürt lider Mesut Barzani, Türkiye ile koordineli bir şekilde Erbil'de Abdi'yi kabul ederek, onu Suriye'deki Kürt güçleri birleştirmeye ve PKK’nın bir uzantısı olarak değil, Suriye'nin bir bileşeni olarak müzakereleri sürdürmeye teşvik etti.

İkincisi, Ankara ile PKK Lideri Abdullah Öcalan arasındaki görüşmelerin seyri ve yaklaşık çeyrek asır önce 15 Şubat'ta tutuklanmasının ve hapse atılmasının yıldönümünde bir Kürt-Türk açılımını deklare etme ihtimali.

Üçüncüsü, ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, Donald Trump yönetiminin Suriye Kürtlerini destekleyeceğini ve yanlarında duracağını açıklaması.

Birçok arabulucu ve müzakerelerin içeriğine aşina olanlar, birkaç hafta önce daha esnek bir tutum sergileyen SDG'nin tutumunun sertleştiğinden bahsediyor. Bunu, bu gelişmelere ve Kamışlı'nın bunları nasıl okuduğuna bağlıyorlar. Yani Kamışlı, son açıklamayı Trump yönetiminin daha önce düşünüldüğü gibi Suriye Kürtlerini ve SDG’yi hemen terk etmeyeceği şeklinde okudu.

Haftalar önce Şara ve Abdi'nin önceliği Şam ile Kamışlı arasındaki ilişkileri müzakere ederek düzenlemekti. Barış seçeneği hâlâ açık. Müzakereler, zorluklarına rağmen, büyük bir askeri çatışmadan daha az maliyetlidir

Abdi, SDG'nin muharebe, ideolojik ve sayısal gücünün yanı sıra buna güveniyor olabilir. Ancak Şam da büyük ihtimalle başka hesaplara güveniyor. Şam, SDG’nin varlık sebeplerinin sona erdiğine, yani Suriye rejiminin devrildiğine ve DEAŞ’ın yenildiğine inanıyor. Geniş bir Arap ve Batı desteğine sahip olduğunu ve Esed'i devirerek bir iç meşruiyet kazandığını düşünüyor. Öte yandan HTŞ’nin de on binlerce eğitimli, sağlam bir doktrinle donatılmış savaşçısı bulunuyor. Yeni yönetim  Batı yaptırımlarının yakında kaldırılacağını düşünüyor. Şam ayrıca Arap aşiretler ile SDG içindeki Arap unsurların isyan etmesi, HTŞ’nin diğer gruplardan, özellikle de Türkiye'ye bağlı Suriye Milli Ordusu’ndan destek alacağı ihtimaline bahis oynuyor. Nitekim Suriye’de bir Kürt oluşumunun kuruluşunu engellemek Türkiye’nin önceliklerinden biri ve bunun için askeri araçlarını da devreye sokuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trump'ı SDG’ye karşı ikna etmek için onunla olan özel ilişkisine güveniyor.

Haftalar önce Şara ve Abdi'nin önceliği Şam ile Kamışlı arasındaki ilişkileri müzakere ederek düzenlemekti. Açık tehditlere rağmen barış seçeneği hâlâ açık. Müzakereler, zorluklarına rağmen, dış kaynaklarıyla iki önemli kutup ve oluşum arasındaki büyük bir askeri çatışmadan daha az maliyetlidir; zira bu çatışma, iki tarafın yanı sıra Suriyeliler ve gelecekleri açısından maliyetli olacaktır. Karşılıklı tehditlerin nihai olmayıp müzakerelere yönelik olmasını umuyoruz.