Fransa'daki antisemitizm karşıtı gösteride Gazze görmezden geliniyor

Senato Başkanı Gerard Larcher ve Ulusal Meclis Başkanı Yael Braun-Pivet, 8 Kasım'daki televizyon röportajlarında pazar günü yürüyüşe katılım çağrısı yaptılar. (AFP)
Senato Başkanı Gerard Larcher ve Ulusal Meclis Başkanı Yael Braun-Pivet, 8 Kasım'daki televizyon röportajlarında pazar günü yürüyüşe katılım çağrısı yaptılar. (AFP)
TT

Fransa'daki antisemitizm karşıtı gösteride Gazze görmezden geliniyor

Senato Başkanı Gerard Larcher ve Ulusal Meclis Başkanı Yael Braun-Pivet, 8 Kasım'daki televizyon röportajlarında pazar günü yürüyüşe katılım çağrısı yaptılar. (AFP)
Senato Başkanı Gerard Larcher ve Ulusal Meclis Başkanı Yael Braun-Pivet, 8 Kasım'daki televizyon röportajlarında pazar günü yürüyüşe katılım çağrısı yaptılar. (AFP)

Fransa Senatosu Başkanı Gerard Larcher ve Ulusal Meclis Başkanı Yael Braun-Pivet, antisemitizme karşı pazar günü Paris ve diğer Fransız şehirlerinde halk yürüyüşü düzenlenmesi çağrısı yaptılar. İkili, söz konusu yürüyüş ile 7 Ekim’de Gazze’de savaş patlak verdiğinden bu yana antisemitizm tezahürlerinin çoğalmasını kınamayı amaçlıyor. Bu çağrının ardından yürüyüşe kimin katılma hakkına sahip olduğu ve kimin katılımının istenmediği konusunda ciddi tartışmalar patlak verdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre istenmeyenler listesinde Ulusal Birlik Partisi (RN) ön sıralarda yer alıyor. Partideki eski Cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen’in babası Jean-Marie Le Pen, Yahudi düşmanlığıyla suçlanmış, bu nedenle birden fazla kez ceza almıştı. Paris'teki yürüyüşe katılacaklarını doğrulayan Marine Le Pen ve parti liderliğindeki Jordan Bardella, destekçilerini de katılıma davet etti. Larcher ve Pivet ise RN üyelerinin yanında yürümeyeceklerini, Başbakan Elizabeth Borne ve devletin, hükümetin ve milletvekillerinin yanında ön saflarda yer alacaklarını bildirdi.

Toplantıya hükümet üyelerinin büyük çoğunluğunu oluşturan 33 bakanın katılacağı ifade edildi. Bunlardan yedisi ise daha önceki görevlerden dolayı katılamayacak. Elysee Sarayı'ndan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un yürüyüşe katılımına ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı. 1980'lerdeki benzer bir yürüyüşe eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand da katılmıştı.

Sağ ve sol partilerden bazı isimler, kurucularından olan Jean-Marie Le Pen döneminde Ulusal Cephe olarak adlandırılan RN’nin mirasını teşkil ettiği Yahudi karşıtı ideolojiyi vurguluyor. Jean-Marie Le Pen, daha önceki açıklamalarında, “Holokost, İkinci Dünya Savaşı tarihinde bir ayrıntıdır” iddiasında bulunmuştu. Fransız radikal sağı, kendisini Nazi Almanyası'nın bir kolu olmakla ve onunla işbirliği yapmakla suçluyor.

Marine Le Pen ise partiyi devraldığından bu yana Fransa'daki Arap-Müslüman cemaati pahasına babasının mirasından kurtulmaya, İsrail'e yakınlaşmaya çalıştı. Bu çabaları onu eleştirilerin hedefi haline getirdi. Kamuoyunda popülaritesinin arttığı ve Elysee Sarayı'na gelişinin artık olası olduğuna işaret edilirken Le Pen ise partisini normalleştirmeye ve şüpheli geçmişini silmeye devam ediyor.

Fotoğraf Altı: Yarın düzenlenecek olan yürüyüşe Fransa Başbakanı Elizabeth Borne, Fransa Cumhurbaşkanı'nın eşi ve Milli Eğitim Bakanı da katılacak. (Reuters)
Yarın düzenlenecek olan yürüyüşe Fransa Başbakanı Elizabeth Borne, Fransa Cumhurbaşkanı'nın eşi ve Milli Eğitim Bakanı da katılacak. (Reuters)

Senato ve Temsilciler Meclisi başkanları, sağcı Le Figaro gazetesinde cumhuriyetin tehlikede olduğunu ve temellerinin sarsıldığını yazdı. Aynı zamanda Yahudi karşıtı eylemlerin Fransa’da tehlikeli bir şekilde çoğaldığını, dört hafta içerisinde binden fazla saldırının kaydedildiğini ifade etti. Bu, 2022’de kaydedilen toplam sayının iki katına denk geliyor. Bu nedenle ikili, antisemitizmi reddetmek için bir ayaklanmaya ihtiyaç olduğunu vurguladı. Macron ve diğer yetkililer, bir Yahudi'ye yönelik herhangi bir saldırının cumhuriyete yönelik bir saldırı olduğunu defalarca kez vurguladı.

Fransa'da aşırı solcu Fransız siyasetçi Jean-Luc Melenchon, önceki gün X (eski adıyla Twitter) hesabından yaptığı açıklamada, söz konusu yürüyüşün antisemitizm bahanesiyle ateşkes talep etmeden savaş söylemini içselleştirdiğini ve ateşkes talebinde bulunmadığını öne sürdü. “Katliama koşulsuz destek veren dostlar toplantı yapıyor” vurgusunda bulundu. Melenchon, Hamas'ın adımlarını terör eylemi olarak tanımlamayı reddetmesi dolayısıyla bir aydır eleştirilerin hedefinde.

Son cümlede Braun-Pivet’ın savaş başlamadan birkaç gün sonra İsrail'e yaptığı ziyarete gönderme yapılıyor. Braun-Pivet burada yaptığı açıklamada, “Hiçbir şey İsrail'in kendisini savunmasına engel olmamalı” dedi. Buradan, Filistin tarafından ölenlerin sayısı 11 bine yaklaşırken, uluslararası insani hukuka ve sivillerin korunmasına aldırış etmeden, Braun-Pivet’a istediği her şeyi yapması için yeşil kart verilmesi gerektiği anlaşılıyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında Melenchon ve partisi yürüyüşe katılmayacak.

Fotoğraf Altı: Melenchon, Gazze'deki durumu görmezden gelen yürüyüşe karşı çıktı. (Reuters)
Melenchon, Gazze'deki durumu görmezden gelen yürüyüşe karşı çıktı. (Reuters)

Söz konusu yürüyüşü boykot eden tek isim Melenchon değil. Zira boykot eden isimler, bu yürüyüşü savunanların, Gazze'de her gün yaşanan ölüm ve yıkımları nasıl görmezden gelebildiğini, uluslararası yetkililerin ve insani aktivistlerin söylediklerine nasıl kulak vermediklerini anlamıyor. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, cuma günü Le Monde gazetesine verdiği demeçte, Gazze'de yaşananların bir katliam olduğunu, tüm mahallelerin yıkılmasının Hamas'ın işlediği suçlara bir cevabı teşkil etmediğini söyledi. Uluslararası yetkili derhal ateşkes çağrısında bulundu. UNICEF Genel Direktörü Catherine Russell ise Gazze'nin çocuklar için bir mezarlığa dönüştüğünü ifade etti. Brezilya'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Celso Amorim, Gazze'deki sivillere destek yönünde düzenlenen uluslararası konferansa katılmak üzere Paris’e geldiği sırada, binlerce çocuğun öldürülmesini bir soykırım operasyonu olarak değerlendirdi. Gazze'de yaşananları kınayanlar, bu isimlerle sınırlı kalmıyor.

Bazı Yahudi karşıtı eylemlerin failleri yalnızca Araplar veya Müslümanlar değil. Paris dahil birçok şehirde görülen Davut Yıldızı çizimleri buna kanıt teşkil ediyor. Bu çizimlerin faillerinin Müslümanlar olmadığı ortaya çıkmıştı.

Yahudi karşıtı eylemleri kınayan uzun bir açıklama yayınlayan Fransız Müslüman İnancı Konseyi, ayrıca söz konusu yürüyüş çağrısı yapanlara son haftalarda artan Arap karşıtı eylemlerini unutturan nedenleri sorguladı. Açıklamada, Müslümanlara yönelik doğrudan tehditlere ve onlara yönelik nefrete dikkat çekildi. Avukat Arno Klarsfeld’ın nasıl olup da hiçbir tarafın uyarısı ve suçlaması ile karşılaşmadan Fransa'daki tüm Müslümanları potansiyel birer terörist olarak kabul eden suçlamalarda bulunabileceğine değinildi. Aynı zamanda İsrail’in saldırılarının derhal durdurulmasını talep etmemenin, insanlık dışı kuşatmanın sona ermesini talep etmemekte ısrar etmenin kabul edilemez olduğuna dikkat çekildi. Fransız Müslüman İnancı Konseyi şu açıklamada bulundu:

“Yalnızca antisemitizmi kınayan, İslamofobi'ye tek kelimeyle değinmeyen bir yürüyüş ne yazık ki herkesin katılabileceği bir yürüyüş değil. İslam'a düşman olanlar bunu cezasızlık bir güvencesi olarak görebilir. Fransız Müslüman İnancı Konseyi, Müslümanların açıkça ırkçı ve İslam karşıtı insanlarla birlikte yürüme konusundaki isteksizliğini anlıyor.”



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.