Gazzeliler açlıktan ve bombardımanlardan kaçmak için bölgeden ayrılmaya çalışıyor

Sağ kurtulanların belirttiğine göre, ordu, Gazze Şeridi’ndeki evlerin yarısını yıkarken, hastaneleri kuşatıyor

İsrail'in bombardımanları sırasında yıkılan bir binada mahsur kalan bir çocuk ve kadın (AFP)
İsrail'in bombardımanları sırasında yıkılan bir binada mahsur kalan bir çocuk ve kadın (AFP)
TT

Gazzeliler açlıktan ve bombardımanlardan kaçmak için bölgeden ayrılmaya çalışıyor

İsrail'in bombardımanları sırasında yıkılan bir binada mahsur kalan bir çocuk ve kadın (AFP)
İsrail'in bombardımanları sırasında yıkılan bir binada mahsur kalan bir çocuk ve kadın (AFP)

İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar kurşun sesleri, patlama sesleri ve insansız hava araçları uğultusu ile giderek artarken, artan sayıda aile, ölüm ve açlıktan kaçmak için Gazze Şehri'ni terk etmeye çalışıyor.

Ordu hastanelerin kapısında 

Bölgede yıkım hüküm sürüyor. Akşamın erken saatlerinde karanlık çöktüğünde, İsrail, Mısır ve Akdeniz arasında sıkışmış, 365 kilometrekarelik bir alanı kaplayan ve 2,4 milyon insanı barındıran Gazze Şeridi'nin en büyük tıp kompleksi olan Şifa Hastanesi'nde bir ışık görülmüyor.

Gazeteci Vail el-Dahduh Fransız haber ajansı AFP'ye "Gazze'de durum çok zor. Bombardımanlar her yeri hedef alıyor" dedi. 

İsrail ordusunun emirleri uyarınca yüz binlerce sakininin terk ettiği şehri yeni terk eden Dahduh, İsrail ordusunun şu anda Gazze Şeridi'nin kuzeyine ve Gazze Şehri'nin merkezine tanklarını konuşlandırdığını söyledi. 

Gazze Şeridi'ndeki evlerin yarısı yıkıldı

600 bin kişinin yaşadığı şehrin sokakları, 7 Ekim'de Hamas'ın sürpriz saldırısı nedeniyle savaşın başlamasından önce hareketlilikle doluydu.

Sahil şeridi, hem dışarı çıkıp eğlenmek isteyen ailelerin hem de formunu korumak isteyen koşucuların favori mekanıydı. Restoranlar, kafeler çoğalmıştı.

Birleşmiş Milletler okullarında tüm öğrencilere eğitim vermek için günde iki veya üç zaman çizelgesinde eğitim veriliyordu.

Bu durum her eğitim süresi sonunda otomobillerin ve at arabaların sıkışması nedeniyle trafik sıkışıklığına neden oluyordu. 

Şimdi ise, 2008-2021 yılları arasında dört savaşa maruz kalmasına rağmen Gazze Şeridi'nde 5 haftadır benzeri görülmeyen şiddetli çatışmaların yaşanmasından sonra, Birleşmiş Milletler'e göre evlerin neredeyse yarısı hasar gördü veya yıkıldı.

Binlerce insan, güvenli olduğunu düşündükleri BM okullarını veya hastanelerini hedef alan saldırılarda hayatını kaybetti. 

11 bin kişi öldü, 27 bin kişi de yaralandı

Hamas hükümetine bağlı Sağlık Bakanlığı, 7 Ekim'den bu yana çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 11 binden fazla kişinin öldürüldüğünü ve 27 binden fazla kişinin de yaralandığını bildirdi.

Şimdi binlerce kişi bir kez daha güneye yöneldi.

Hayatta kalanların anlattıkları

Filistinli sanatçı Cevad Harude, perşembe akşamı bombardımanların yaklaşmasının ardından kuzey kıyısında bulunan el-Şati kampından ayrılmaya karar verdi. 

Harude, "Bu bir trajedi. Dün gece bombardımanların yoğunluğu ve silah sesleri göz önüne alındığında çocuklarımın ve benim buradan sağ salim çıkabileceğimizi düşünmüyordum" dedi. 

Münir er-Rai de, 1948'de İsrail Devleti'nin kuruluşunun ardından, BM'ye göre 760 binden fazla Filistinliyi topraklarından kaçmaya zorlayan veya sınır dışı eden Nekbe'nin ardından ebeveynlerinin sığındığı el-Şati kampından yerinden edildi.

İsrail ordusunun eş-Şati kampına ‘rastgele' baskınlar düzenlediğini söyledi.

Çocuğunu omuzlarında taşıyan Rai "Evler, içinde kalanların, çocukların ve kadınların başına yıkılıyor. Parça parça oluyorlar" dedi. 

Gerilla savaşı

Cuma günü revize ettiği ölü bilançosu ile Hamas'ın kendi topraklarına düzenlediği saldırıdan bu yana neden olduğu ölü sayısını bin 400'den bin 200'e düşürdüğünü açıklayan İsrail, sivil evlerin hatta hastanelerin altındaki tünellerde saklanmakla suçladığı Hamas'ı ‘ortadan kaldırmak' için kentsel alanlarda gerilla savaşına girdi.

Ancak mermi seslerinin ve aralıksız hava saldırılarının ötesinde, yiyecek kıtlığı birçok kişinin bölgeyi terk etmesine neden oldu.

Bitkin ailelerden oluşan gruplarla yoluna devam etmeden önce, kucağında kızını ve sırtında çantasını taşıyan Gazzeli Muhammed et-Talabani, "Yiyecek ve içecek yok. Bebeğe bebek bezi, süt vb. almak için mağazalara gidiyoruz ama alamıyoruz, konserve bile yok" dedi.

Gazze Şeridi'nde ekmek yok

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) perşembe günü, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki fırınların faaliyetlerini durdurduğunu ve Gazze Şehri'ndeki en büyük fırının salı günü İsrail bombardımanının elektrik sağlayan güneş panellerini yok etmesi üzerine kapandığını açıkladı.

Bunun ardından, aç kalan bölge sakinleri un depolarına akın etti zira BM'ye göre Gazze halkının çiğ soğan dışında yiyecek hiçbir şeyi kalmadı. 

Independent Arabia - Independent Türkçe



Tahran Şam'daki yeni yönetimle ilişkileri derhal kurmak istiyor

Ortada İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve sağında DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami (Mehr)
Ortada İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve sağında DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami (Mehr)
TT

Tahran Şam'daki yeni yönetimle ilişkileri derhal kurmak istiyor

Ortada İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve sağında DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami (Mehr)
Ortada İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve sağında DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami (Mehr)

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin çöküşünün ardından Şam'daki ani güç kaybının şokunu yaşayan İran yönetimi, Suriye’nin yeni liderlerinin nezdinde nüfuzunun bir kısmını yeniden kazanmaya çalışıyor. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ekonomik kriz ve ülkesinin nükleer programıyla ilgili gerilim başta olmak üzere birçok iç ve dış sorunla karşı karşıya. İngiltere merkezli The Guardian gazetesine göre İranlı yetkilileri en çok endişelendiren, Esed'in devrilmesinin ardından Suriye'de silahlı muhalif gruplar lehine yaşanan ani nüfuz kaybı.

Tahran kısa vadede Şam'ın yeni yöneticilerinin nezdinde nüfuzunu yeniden kazanmaya çalışırken İranlı diplomatlar, Esed'le yakın ilişki içinde olmadıklarını vurguladılar. Esed'in uzlaşmayı reddetmesi onları hayal kırıklığına uğratmıştı.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi kısa bir süre önce verdiği bir röportajda “Uzun zaman önce Suriye'de yönetimin iktidarda kalmaya devam etmesinin zor olacağı sonucuna vardık. Hükümet yetkililerinin muhalefetin iktidarı paylaşmasına izin verme konusunda esneklik göstermesi bekleniyordu, ancak bu gerçekleşmedi. Tahran her zaman Suriye muhalefetiyle doğrudan temas halinde oldu. Şam’a 2011 yılından bu yana terörizmle bağlantısı olmayan muhalif gruplarla siyasi görüşmelere başlaması gerektiğini telkin ediyoruz” ifadelerini kullandı.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü yaptığı açıklamada, İran'ın 2012 yılında Suriye'ye Esed'in isteği üzerine ve sadece DEAŞ'ın yenilgiye uğratılmasına yardımcı olmak için girdiğini savundu. Sözcü açıklamasında, “Suriye’deki varlığımız danışmanlık düzeyindeydi. Suriye'de hiçbir zaman belirli bir grubu ya da bireyi savunmak için bulunmadık. Bizim için en önemlisi Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve istikrarının korunmasına yardımcı olmaktı” ifadelerini kullandı. Ancak bu açıklamalar Şam'da pek karşılık bulmadı. İran, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şera tarafından eleştirilen birkaç ülkeden biri olmaya devam ediyor.

Kısa süreli balayı

İranlı birçok yetkili Türkiye'nin şu an Suriye'de elde ettiği kazanımların kısa ömürlü olabileceğini ve Ankara'nın çıkarlarının HTŞ liderliğindeki hükümetle farklılaşmaya başlayacağını iddia ediyor. İran'ın önde gelen dini otoritelerinden Ayetullah Nasır Mekarim Şirazi, “Suriye meselesini umutla takip etmek zorundayız. Bu durumun devam etmeyeceğini biliyoruz, çünkü Suriye'deki mevcut yöneticiler birbirleriyle birlik içinde kalmayacaklar” değerlendirmesinde bulundu. İran’ın katı muhafazakâr çizgideki gazetesi Civan ise “Suriye'deki mevcut balayı dönemi, grupların çeşitliliği, ekonomik sorunlar, güvensizlik ve aktörlerin çeşitliliği nedeniyle sona erecek” öngörüsünde bulundu.

dfbg
Türkiye ve İran cumhurbaşkanları Suriye'deki durumu görüşmek üzere G8 Zirvesi çerçevesinde Kahire'de bir araya geldi (Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı)

İran, yetkililerin yaptığı açıklamalarla, Esed rejiminin çöküşünden ABD’yi ve İsrail'i sorumlu tutsa da Ankara'nın rolüne öfke duyduğu çok açık. İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney, Esed rejiminin düşüşünün ardından yaptığı konuşmada ‘Suriye’ye komşu bir ülkenin, olayların şekillenmesinde açıkça rol oynadığını ve şimdi de bunu yapmaya devam ettiğini’ söyledi.

Fars Haber Ajansı, HTŞ lideri Ahmed eş-Şera’yı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Joe Biden ile müttefik gösteren bir poster yayınladı. İran Dış İlişkiler Stratejik Konseyi de HTŞ'nin uzun süre Türkiye'nin müttefiki olarak kalıp kalmayacağını sorguladı.

Fars Haber Ajansı’nın haberinde şu ifadeler yer aldı:

“Her ne kadar Türkiye kısa vadede Beşşar Esed rejiminin düşmesinin başlıca kazananlarından biri olsa da HTŞ, istikrarlı bir hükümet kurmaya çalışsa bile Ankara asla Suriye'de kendisiyle müttefik bir hükümeti iktidara getiremez. Bu imkansız. Bu durum, orta vadede Suriye ile 830 kilometrelik bir sınırı paylaşan Türkiye için büyük bir tehdit haline gelecek.”

Türkiye'ye güvenmek

İran’ın eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhan ise yaptığı değerlendirmede, Suriye ve Türkiye için kasvetli bir gelecek öngördü. Ruhani, değerlendirmesinde “Son haftalarda Suriye'nin tüm askeri kabiliyetleri İsrail tarafından yok edildi ve ne yazık ki silahlı gruplar ve Türkiye, İsrail'e uygun şekilde karşılık vermedi. Suriye ordusunu yeniden inşa etmek yıllar sürecek” ifadelerini kullandı.

xcdv
Türkiye sınırında Ayn el-Arab’a bakan noktada teyakkuzda bir Türk topçusu (Türk basını)

İran'ın eski Londra Büyükelçisi Muhsin Baharvend, Şam’daki yeni hükümetin Türkiye'ye aşırı bağımlı hale gelebileceğini söyledi.

Baharvend, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eğer Suriye'deki merkezi hükümet, otoritesini ve egemenliğini askeri müdahaleyle ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu yabancı ülkelerden yardım alarak güçlendirmeye çalışırsa Suriye ya da Suriye'nin büyük bir bölümü, Türkiye tarafından kontrol edilecek ve Türkiye ağır insani ve ekonomik maliyetlere katlanacağı bir bataklığa girecek.”

Türkiye ile HTŞ arasında, özellikle de Suriyeli Kürtlerin ülkenin kuzeydoğusunda özerklik talepleriyle nasıl başa çıkılacağı konusunda gerilim yaşanacağını öngören Baharvend, “Türkiye destekli Suriye Mülli Ordusu (SMO), Türkiye'nin kuzey sınırında Kürt nüfusun yoğun olduğu bir Suriye beldesi olan Ayn el-Arab'ta (Kobani) Kürtlerin ağırlıkta olduğu ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı bir saldırı başlatmaya hazır” diye ekledi.

Öte yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçtiğimiz çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Şam’da yeni bir yönetim var ve bence bu artık öncelikle onları ilgilendirir. Eğer bu konuyu doğru düzgün ele alırlarsa bizim müdahale etmemize gerek kalmaz” dedi.

Daha geniş anlamda, Suriye'deki değişim İran'ın dış politikasını bir an önce yeniden gözden geçirmesini gerektiriyor. Bu gözden geçirme, 'direniş ekseni' olarak adlandırılan yapının zayıflamasının İran'ın bölgede daha iyi ilişkiler kurarak nükleer bir devlet olmasını gerektirip gerektirmediği üzerinde yoğunlaşıyor. İranlı yetkililer yıllardır, ‘İran'ın savunmasının kendi sınırları dışında başlaması gerektiğini’ söylüyor. Ancak bazı Batılı diplomatlar, bu maliyetli stratejinin artık büyük ölçüde geçerliliğini yitirdiğini ve İran'ın Suriye'deki geri çekilişini nasıl açıklayacağının, bu stratejinin yerini neyin alacağını belirlemede çok önemli olacağını savunuyor.