İran’ın Gazze’deki müttefiki ve ‘casus avcısı’: Yahya es-Sinvar

İç ve dış liderlik arasındaki görüş farklılığı, Hamas hareketinin bölgedeki en büyük ve en güçlü müttefik İran’la olan ilişkisiyle ortaya çıktı. İran ile ilişki, 1990’lı yılların başında başlamıştı Görsel: Andrei Cojocaru
İç ve dış liderlik arasındaki görüş farklılığı, Hamas hareketinin bölgedeki en büyük ve en güçlü müttefik İran’la olan ilişkisiyle ortaya çıktı. İran ile ilişki, 1990’lı yılların başında başlamıştı Görsel: Andrei Cojocaru
TT

İran’ın Gazze’deki müttefiki ve ‘casus avcısı’: Yahya es-Sinvar

İç ve dış liderlik arasındaki görüş farklılığı, Hamas hareketinin bölgedeki en büyük ve en güçlü müttefik İran’la olan ilişkisiyle ortaya çıktı. İran ile ilişki, 1990’lı yılların başında başlamıştı Görsel: Andrei Cojocaru
İç ve dış liderlik arasındaki görüş farklılığı, Hamas hareketinin bölgedeki en büyük ve en güçlü müttefik İran’la olan ilişkisiyle ortaya çıktı. İran ile ilişki, 1990’lı yılların başında başlamıştı Görsel: Andrei Cojocaru

Salim el-Rayes

Hamas’ın elinde rehin olan İsrailli asker Gilad Şalit’e karşılık Filistinli mahkûmların serbest bırakılması için Ekim 2011’de Mısır’ın arabuluculuğuyla gerçekleşen ‘Şalit Anlaşması’ ya da ‘Özgürlerin Vefası Anlaşması’ adlı süreç tamamlandığında İsrail, serbest bıraktığı esirler arasında, yıllar içinde Hamas’ın lideri ve Gazze’deki İranlı-Şii ‘Direniş Ekseni’nin ana Sünni müttefiki haline gelecek ve 7 Ekim 2023’teki saldırının yönetici aklı olacak bir ismin yer aldığını muhtemelen bilmiyordu.

Tel Aviv, Yahya es-Sinvar’ı 18 Ekim 2011’de bin 27 kadın ve erkek mahkûmdan biri olarak serbest bıraktı. İsrail bu mahkûmları, Hamas hareketinin askerî kanadı olan Kassam Tugayları, Halk Direniş Komitesi’ne bağlı Nasır Selahaddin Tugayları ve Ceyşü’l-İslam (İslam Ordusu) tarafından 2006 yılında Gazze Şeridi’nin güneydoğu sınırında ‘Dağınık İllüzyon’ adıyla gerçekleşen ileri düzey bir askerî operasyonda (Gaza Cross-Border Raid) esir alınan Şalit’in iadesi karşılığında serbest bırakmıştı.

En büyük operasyon

Söz konusu operasyon, 2000 yılında İkinci Aksa İntifadası başladığından beri Filistinli gruplar tarafından gerçekleştirilen en karmaşık operasyon olarak kabul ediliyor. Kassam Tugayları, asker Şalit’i beş yıl boyunca sağ ve saklı tutmayı başarırken, İsrail istihbarat servisleri Şalit’in saklandığı yerin bilgisine erişemedi. İsrail’in 2008-2009 yıllarında Şalit’i esaretten kurtarabileceğine inanarak yürüttüğü 21 günlük yoğun askerî operasyon sırasında bile…

Yahya es-Sinvar kimdir?

İsrail, iki yıl süren askerî operasyondan sonra masaya oturup müzakere yoluyla çözüme razı olmak zorunda kaldı. Hatta Şalit için yüksek bir bedel ödedi ki, bu bedellerden biri de Hamas’ın mevcut lideri Yahya es-Sinvar’ın serbest kalmasıydı.

Sinvar, çocukluk yıllarında İsrail’in kendisinin de aralarında bulunduğu kamp sakinlerine yönelik saldırılarından etkilendi ve bu durum, onun ilerleyen yaşlarında siyasi ve askerî bilincinin şekillenmeye başlamasının sebebi oldu.

Yahya es-Sinvar’ın ailesinin kökleri, Gazze Şeridi’nin kuzeydoğusunda yer alan el-Mecdel şehrine uzanıyor. İsrail, tarihî Filistin’in üçte ikisinden fazlasını işgal ettiği ve Filistinlilerin ‘Nekbe’, yani felaket olarak andığı 1948 yılında burayı da işgal ederek şehrin adını Aşkelon olarak değiştirdi.

Nekbe ve işgal yüzünden aile, Han Yunus Mülteci Kampı’na yerleştirildi. 1962 yılında bu kampta dünyaya gelen Sinvar, yoksulluk ve kamp hayatının sebep olduğu sıkıntılar nedeniyle zorlu ve meşakkatli koşullarda büyüdü. İsrail’in 1967 yılında Batı Şeria’yı ve Gazze Şeridi’ni, yani tüm Filistin’i işgal etmesinden sonra koşullar daha da zorlaşmış, seyahat yasağının getirilmesi ve İsrailli askerlerin saldırılarının yoğunlaşmasıyla Filistinlilerin ekonomik durumları daha da kötüleşmişti.

Sinvar, çocukluk yıllarında İsrail’in, kendisinin de aralarında bulunduğu kamp sakinlerine yönelik saldırılarından etkilendi ve bu durum, onun ilerleyen yaşlarında siyasi ve askerî bilincinin şekillenmesine sebep oldu. Nihayet ilköğretim ve lise eğitimini tamamladıktan sonra Gazze’deki İslam Üniversitesi’nde Arap dili eğitimi aldı.

Fotoğraf Altı: Hamas hareketinin Gazze sorumlusu Yahya es-Sinvar. (AFP)
Hamas hareketinin Gazze sorumlusu Yahya es-Sinvar. (AFP)

Üniversite eğitimi sırasında İslami Blok’a katıldı, hatta başkanlığını yaptı. İslami Blok, Filistin’deki İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) cemaatinin öğrenci koluydu. Bu dönem ve deneyim, hayatının dönüm noktası oldu ve daha sonra Hamas’ta üstlendiği liderlik rollerini yerine getirmesine katkı sağladı. Bilindiği üzere Sinvar, hareketin ilk kurucu liderleri arasında değildi ancak Hamas liderliğinin bir parçası haline geldi ve hayatının üniversite aşamasını takip eden yıllar boyunca İslami direnişin yönlerinin ve temellerinin belirlenmesinde önemli katkılarda bulundu.

‘El-Mecd’ ajanların peşinde

Sinvar 1980’li yılların başında, siyasi faaliyetine başlayarak, işgale direniş eylemlerinde ve çeşitli biçimlerde Filistin liderliğinin öncülerinden biri oldu. Özellikle işgal güçlerinin yenilmesine bir hazırlık olarak işgalcilerin tüm araçlarının ortadan kaldırılması gerektiğine inandığı için Filistin yapısına sızan işgal ajanlarına ve yardakçılarına odaklandı. Sinvar’a göre işgalin ortadan kaldırılması gereken en tehlikeli ve bariz aracı bunlardı.

Sinvar, ‘el-Mecd’i kurarak ilk tohumu attı ve bu sayede Hamas hareketinin iç güvenlik sistemi gelişti. İsrail’in ajanlarının soruşturulmasına paralel olarak teşkilât, İsrail istihbaratı ve güvenlik teşkilâtı personelini takip etmekle görevlendirildi.

Sinvar’a yakın olan kişilere göre kendisi o dönemde ve düşüncesine hâkim olan hedefe ulaşma yolunda Hamas’ın önde gelen kurucularından biri olan Şeyh Ahmed Yasin’e direnişin ve direnişçilerin güvenlik yönünü güçlendirmeye dönük bazı fikirler önerdi. Bu fikirlerden en çok öne çıkanı ise el-Mecd adıyla bir güvenlik ve davet teşkilâtı oluşturulmasıydı. Sinvar bu teşkilâtı, Filistin direnişine karşı İsrail’le iş birliği yapan ajanların izini süren bir güvenlik ekibiyle yönetti.

Sinvar, ‘el-Mecd’i kurarak ilk tohumu attı ve bu sayede Hamas hareketinin iç güvenlik sistemi gelişti. İsrail’in ajanlarının soruşturulmasına paralel olarak teşkilât, İsrail istihbaratı ve güvenlik teşkilâtı personelini takip etmekle de görevlendirildi.

Güvenlik ve siyasi etkinliğinin yanı sıra Hamas’la olan meselelerde oynadığı önemli rolün artmasıyla Sinvar, İsrail tarafından pek çok tutuklama operasyonuna maruz kaldı. Bu operasyonlardan ilki 1982 yılında gerçekleştirildi ve günler sürdü. Daha sonra aynı yıl ikinci kez tutuklandı ve İsrail’e karşı faaliyetlerini sürdürmesinin ardından altı ay hapis cezasına mahkûm edildi.

Hapishaneler ve hücre hapsi

1985’te üçüncü kez tutuklandı. Bu sefer çalışmaları o yıllarda, yani Hamas’ın fiili olarak faaliyete geçtiğinin duyurulduğu 1987 yılından önce Gazze Şeridi’ne yoğunlaşan Hamas güvenlik teşkilâtını kurma suçlamasıyla hakkında sekiz aya hükmedildi. 1987 yılında ise dördüncü kez tutuklandı, ancak bu defa güvenlik teşkilâtı kurma ve hareketin ilk askerî teşkilâtının kurulmasına ortak olma suçlamasıyla müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Yahya es-Sinvar, İsrail esaretinden kurtulduktan sonra Hamas’ın 2012 yılındaki iç seçimlerine katıldı ve hareketin siyasi bürosuna üyelik kazandı. Zaman içinde ve esaret yıllarında edindiği deneyimler ve beceriler sayesinde o dönemde Kassam Tugayları’nın askerî teşkilâtının sorumluluğunu da üstlendi.

Sinvar, İsrail hapishanelerinde aralıksız 23 yıl geçirdi. Bunun dört yılı hücre hapsi şeklindeydi. Tutukluluğu, onu hareketin liderlik görevlerini üstlenmekten alıkoymadı. Nitekim hapishanelerdeki Hamaslı mahkûmların üst kurulunun liderliğini üstlendi ve bir dizi açlık grevine katıldı. Mahkûmlar 1992, 1996, 2000 ve 2004 yıllarında gerçekleştirdikleri gibi, bu grevleri esaret koşullarının iyileştirilmesi talebiyle yapıyordu.

Hamas lideri, esaret yıllarında direndi ve 2011 yılında ‘Özgürlerin Vefası’ adlı anlaşma kapsamında serbest bırakılana değin temayüz ettiği işi, yani İsrail hapishanelerinde bile ajanları soruşturmayı sürdürerek güvenlik yeteneklerini geliştirdi.

Birçok Filistinli medya kuruluşu daha önce Kassam Tugayları liderlerinden biri olan ve İsrail tarafından 2012 yılında kendisine suikast düzenlenen kardeşi Muhammed es-Sinvar’ın, lider Muhammed el-Caberi ile beraber ‘Şalit Anlaşması’nın mimarlarından biri olduğunu aktardı.

Yahya es-Sinvar, İsrail esaretinden kurtulduktan sonra Hamas’ın 2012 yılındaki iç seçimlerine katıldı ve hareketin siyasi bürosuna üyelik kazandı. Zaman içinde ve esaret yıllarında edindiği deneyimler ve beceriler sayesinde o dönemde Kassam Tugayları’nın askerî teşkilâtının sorumluluğunu da üstlendi.

Çalışmalarını ve faaliyetlerini sürdürürken Hamas hareketi çevrelerindeki popülerliği arttı ve nihayet 2017 yılında Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki lideri olarak seçildi. The Guardian gazetesi o dönemde yayınladığı bir makalesinde Sinvar’ın bu makama gelişinin Hamas hareketinin politikasının yeniden tanımlanmasında önemli bir adım olduğunu yazdı.

Mayıs 2021’de Hamas, lider Nizar Avadallah ile yaşanan ve bu yüzden Hareketin Sinvar’ın seçildiği kesinleşene kadar seçim turlarını birkaç kez tekrarlamak zorunda kaldığı yoğun bir rekabetin ardından Yahya Sinvar’ın ikinci kez hareketin Gazze Şeridi’ndeki lideri olarak seçildiğini duyurdu.

O dönemde ve tekrar turları sırasında, seçim sonuçlarının meseleyi çözememesi sebebiyle Hareket içinde bir bölünme yaşanabileceğine dair söylentiler ve iddialar yayıldı. Ancak nihayetinde Sinvar ile bir grup liderin Gazze’deki konutunda Avadallah’ı ziyaret etmesinden sonra Hareket, meselenin Sinvar lehine sonuçlandığını duyurdu. Sinvar meselenin, Hareketin liderleri arasındaki tartışmalar ve görüşmeler sonucunda neticelendiğini düşünürken, Hamas bunu reddetti ve sonucun seçimlerin tekrarlanmasından sonra geldiğini, sonucu belirleyen şeyin seçimler olduğunu söyledi.

ABD, Muhammed ed-Dayf ve Ruhi Müştehi ile birlikte Hamas’a mensup üç teröristten biri olarak kabul edip ismini uluslararası teröristler listesine kaydederek Sinvar’a baskı uygulamaya çalışırken, İsrail de Sinvar’ı Gazze Şeridi’nde ortadan kaldırmak için arananlar listesine aldı.

Sinvar, önceden Hareket’in mensupları ve liderleri arasındaki konumunu ve ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor, onların mensupları ile liderlerinin ilgisini çeken ve hesaba katılan biri olarak fikirleri empoze etme becerisi, tecrübesi ve bilgeliğiyle meseleleri nasıl çözeceğini bilen bir lider olarak tanınıyordu. Sinvar, seçimler dört yılda bir yapıldığı için mevcut dönemde hareketin liderliğini 2025 yılına kadar sürdürecekti.

Terör listelerinde

ABD, Muhammed ed-Dayf ve Ruhi Müştehi ile birlikte Hamas’a mensup üç teröristten biri olarak kabul ettiği ve ismini uluslararası teröristler listesine kaydettiği Sinvar’a baskı uygulamaya çalışırken, İsrail de onu Gazze Şeridi’nde ortadan kaldırmak için arananlar listesine dahil etti.

Fotoğraf Altı: Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve Yahya es-Sinvar. (AFP)
Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve Yahya es-Sinvar. (AFP)

İsrail, 1989 yılında, mahkûmiyetinin birinci yılında Sinvar’ın evini yerle bir etti. 2014 yılında da Gazze Şeridi’ne karşı 51 günlük yoğun saldırıda onu öldürme girişimiyle evi, savaş uçakları tarafından bir kez daha bombalandı.

Sinvar, askerî ve güvenlik çalışmalarıyla öne çıkıp hareketin en üst liderlik makamlarına eriştiği gibi, İbranicedeki yetkinliğiyle de temayüz etti; siyaset ve güvenlik alanlarında birçok telif ve tercüme faaliyetinde bulundu. Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı analize göre öne çıkan çalışmaları arasında şunlar sayılabilir:

- Parçalar Arasında Şabak/Şin Bet adlı kitabın tercümesi. Bu kitap, İsrail’in iç güvenlik teşkilâtını ele alıyor.

- 1992’de İsrail Partileri adlı kitabın tercümesi. Bu kitap da o dönemde İsrail’deki siyasi partilere değiniyor.

- Hamas: Tecrübe ve Hatalar adlı kitabın telifi. Kitap, Hamas hareketinin yıllar içinde yaşadığı deneyimleri ve gelişimi konu ediniyor.

- El-Mecd adlı kitabın telifi.

- Karanfilin Dikenleri adlı edebi roman. Bu hikâye, 1967 yılından 2000 yılındaki Aksa İntifadasına kadar olan Filistin mücadelesini anlatıyor.

Sinvar’ın eserleri; siyasi, güvenlik ve askerî meselelerdeki görüşlerini ve deneyimlerini yansıtan siyasi ve analitik bir üslup taşıyor.

Belki de iç liderliğin gerçek ağırlığı, askerî faaliyetin içeride yoğunlaşmasından kaynaklanıyor. Hamas’ın askerî kanadı olan Kassam Tugayları’nın askerî liderliği de Hamas Siyasi Büro Başkanı Salih el-Aruri’nin rolünün özellikle Lübnan sahasında öne çıktığı bir zamanda dahi içeriye yoğunlaşıyor.

İsrail gazetesi Yediot Ahronot, kişiliğine odaklandığı bir makalede güvenlik alanında sahip olduğu tecrübeye ve askerî becerilerine bakarak onun Hamas’ın askerî ve siyasi kanatları arasında güçlü bir bağlantı halkası olacağını ifade etti. Siyasi uzmanların ve gözlemcilerin söylediğine göre de bunu çoktan başardı.

Bir başka makalede aynı gazete, onu Hamas hareketinin ‘savunma bakanı’ olarak niteledi. Ayrıca her ne kadar İsmail Heniye, şu an Hareketin mevcut lideri olarak Sinvar’ın bulunduğu görevden ayrıldıktan sonra Hamas’in siyasi büro şefliğini üstlense de aslında Gazze Şeridi’nin yönetiminden fiili olarak Sinvar’ın sorumlu olduğuna işaret etti.  

Onun örgüt faaliyeti gösterdiği yıllarda Hareketin örgütsel ağırlığı, iç liderliğe, özellikle de Gazze Şeridi liderliğine aitti. Bununla birlikte yurt dışı liderliği, birçok ülke ve siyasi kuruluşla ilişkiler geliştirmede önemli bir rol oynadı. Özellikle son yıllarda yurt içindeki ve dışındaki liderlik arasında pek çok anlaşmazlık baş gösterdi ve Sinvar, Hareketin içerideki liderliğini devralana kadar da devam etti. Daha önce bu görevi İsmail Heniyye yürütüyordu, ancak daha sonra Katar’a yerleşmek üzere yurt dışına taşındı ve birkaç dönem üst üste görevi yürüten Halid Meşal’in halefi olarak Hareket’in siyasi büro başkanlığını devraldı. Bununla birlikte Hamas liderliği, yurt içinde ve dışındaki liderlik arasında herhangi bir anlaşmazlığın olduğunu kabul etmedi, etmiyor ve anlaşmazlıklara dair ortalıkta dolaşanların bir söylentiden ibaret olduğu konusunda ısrar ediyor.

İran konusundaki anlaşmazlık

Belki de iç liderliğin gerçek ağırlığı, askerî faaliyetin içeride yoğunlaşmasından kaynaklanıyor. Hamas’ın askerî kanadı olan Kassam Tugayları’nın askerî liderliği de Hamas Siyasi Büro Başkanı Salih el-Aruri’nin rolünün özellikle Lübnan sahasında öne çıktığı bir zamanda dahi içeriye yoğunlaşıyor.

“İsrail, 2012 yılında, Yahya es-Sinvar’ın serbest bırakıldığı Şalit Anlaşması’ndan bir yıl sonra Gazze’ye yönelik operasyonlar yürüttüğünde İran, Hamas’a, özellikle de askerî liderliğe yeniden destek sunmaya başladı ve iki taraf arasındaki ilişki, Heniyye’nin Hamas’ın siyasi büro başkanlığını devralmasından sonra gelişti.”

Yurt içinde ve dışındaki liderlikler arasındaki fikir ayrılığı, Hamas hareketinin bölgedeki en büyük ve en güçlü müttefik İran’la ilişkisinde de ortaya çıktı. İki taraf arasındaki ilişki, 1990’ların başında, Hareketin kurulmasından birkaç yıl sonra başladı ve İkinci Filistin İntifadası yıllarında İran’ın Hamas’a mali, siyasi ve askerî destek sunmasıyla gelişerek devam etti. İlişkideki bu gelişme, Hamas’ın 2006 yılındaki Yasama Konseyi seçimlerini kazanmasından ve de 2007 yılında Gazze Şeridi’ndeki iktidarı ele geçirmesinden sonra zirveye ulaştı.

İran, Hamas’ı desteklemek suretiyle Filistinli gruplara verdiği desteğin içeride iyi bir rekabet unsuru olduğunu düşünüyordu, halen de öyle düşünüyor. Hamas ise askerî ve siyasi alanda İran’ın desteğinin bir alternatifi olmadığı görüşünde.

‘Arap Baharı’ döneminde, konu Şam’a gelince iki taraf arasındaki ilişki bozuldu.  O zamanlar Suriye, yurt dışındaki Hamas liderliğinin yaşadığı ve Suriye rejimi tarafından kucaklandığı ülkeydi. Ancak Hareketin o dönemdeki lideri İsmail Heniyye’nin Hamas’ın halkların yanında durduğuna dair açıklaması, eldeki tüm imkânlarla Suriye rejimini destekleyen İran ile ilişkide bir gerginliğe yol açtı ve o dönemde iş, Hamas’ın ‘ihanetle’ suçlanmasına kadar vardı.

İsrail, 2012 yılında, Yahya es-Sinvar’ın serbest bırakıldığı Şalit Anlaşması’ndan bir yıl sonra Gazze’ye yönelik operasyonlar yürütürken İran, özellikle Hamas’ın askerî liderliğine yeniden destek sunmaya başladı ve iki taraf arasındaki ilişki, Heniyye’nin Hamas’ın siyasi büro başkanlığını devralmasından sonra gelişti. Heniyye, ilişkileri onarmak ve güçlendirmek için İran’a çok sayıda ziyaret gerçekleştirdi. Ancak İran liderliği, siyasi destek sunmakla birlikte Hamas’a verdiği askerî desteğini daha çok öne çıkarmaya devam etti.

İlişkideki farklılığın belki de en son örneği, daha önce yurt dışı sorumlusu olan Meşal’in Gazze savaşıyla eşzamanlı olarak Lübnan’ın güneyinde bir cephe açmadıkları için İran’ı ve Hizbullah’ı eleştirmesinde ve ardından Hizbullah yanlılarının da Meşal’i eleştirerek, Sinvar’ı ve Kassam liderliğini övmesinde görüldü. 

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.