Gazze’deki ‘korkunç’ bilançonun gölgesinde Dünya Çocuk Günü

Riyad zirvesinin oluşturduğu bakanlar heyeti Pekin’den, iki devletli çözüme karşı yapılan savaşı eleştirdi… Borrell, Avrupa’nın Gazze hakkındaki üç ‘hayırını’ sıraladı

İsrail'in saldırısında yaralanan iki Filistinli çocuk, dün Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’taki En-Nasır Tıp Kompleksi’nde tedavi görüyor (Reuters)
İsrail'in saldırısında yaralanan iki Filistinli çocuk, dün Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’taki En-Nasır Tıp Kompleksi’nde tedavi görüyor (Reuters)
TT

Gazze’deki ‘korkunç’ bilançonun gölgesinde Dünya Çocuk Günü

İsrail'in saldırısında yaralanan iki Filistinli çocuk, dün Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’taki En-Nasır Tıp Kompleksi’nde tedavi görüyor (Reuters)
İsrail'in saldırısında yaralanan iki Filistinli çocuk, dün Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’taki En-Nasır Tıp Kompleksi’nde tedavi görüyor (Reuters)

Dünya, Gazze savaşının etkisi ve bir BM yetkilisinin “korkunç” olarak nitelendirdiği, İsrail askeri operasyonları sonucu ölen ve yaralanan çocukların bilançosunun gölgesinde Dünya Çocuk Günü’nü kutladı.

Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sözcüsü Salim Owais “Gazze’de çocuklar arasındaki ölüm ve yaralanma sayısı dehşet verici ve çok korkutucu bir hal aldı” dedi.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı’dan (AWP) aktardığı habere göre Owais, BM, Dünya Çocuk Günü’nü kutlarken “Gazze’de çocukların hala devam eden savaş yüzünden en şiddetli acıları yaşadığına” dikkat çekti. Owais “Şu ana kadar alınan raporlara göre 4 bin 900’den fazla çocuk hayatını kaybederken 9 binden fazlası da çeşitli yaralanmalara maruz kaldı. Halen enkaz altında olduğu düşünülen bin 500’den fazla çocuk da kayıp. Bunlar çok dehşet verici ve korkutucu sayılar” dedi.

Filistin Sağlık Bakanlığı, son istatistikleri yayınlayarak Gazze Şeridi’ndeki savaşın ve Batı Şeria’daki çatışmaların başlangıcından bu yana ölü sayısının yaklaşık 5 bin 350’si çocuk olmak üzere 12 bin 916’ya yükseldiğini ve yaralananların sayısının da 32 bin 850’ye çıktığını bildirdi.

Öte yandan geçtiğimiz günlerde Riyad’da düzenlenen Arap-İslam zirvesi tarafından oluşturulan bakanlar heyeti, dün Pekin’de Çin Dışişleri Bakanlığı heyetiyle bir araya geldi. Arap-İslam ülkelerinin bakanlar heyetinin üyeleri, İsrail işgal otoritelerinin iki devletli çözüm anlayışına, Filistin halkının kendi kaderini tayin etme, özgürlük ve bağımsızlık hakkına ve Filistin Devleti topraklarındaki Filistin varlığına karşı yürüttüğü savaşı kati suretle reddettiklerini ifade ettiler.

Öte yandan Şarku’l Avsat’a konuşan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Gazze’deki duruma ilişkin üç ‘hayır’ ve bununla paralel olarak üç ‘evet’ sıraladı. Bu sıralama bağlamında, Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi’ni yönetmesi, Arap ülkelerinden daha güçlü bir katılım olması ve AB’nin bölgede daha etkin olması gerektiğini söyledi.

Diğer taraftan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres dün düzenlediği basın toplantısında, Gazze’de insani bir ateşkesin gerekliliğini vurguladı ve Filistinliler ile İsrailliler arasında iki devletli bir çözüm üzerinden “savaşı barış fırsatına çevirmek” için birçok ülkenin iş birliği yapacağı bir “geçiş dönemi” çağrısında bulundu.

Guterres, Gazze’de öldürülen çocuk sayısına değinerek, bu sayının BM’nin son yedi yılda çocuklar ve silahlı çatışmalara ilişkin herhangi bir raporunda geçen sayıları aştığını vurguladı. Guterres “Sadece birkaç hafta içinde binlerce çocuğun öldürülmesine tanık olduk (...) Genel Sekreterlik görevini üstlendiğim 2016 yılından bu yana hiçbir çatışmada görülmemiş bir şekilde sivillerin öldürülmesine tanık oluyoruz” şeklinde konuştu.



DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
TT

DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)

Analistler, terör örgütü DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin’in kınayla boyanmış turuncu sakalıyla, resmi olarak bu unvana sahip olmasa da muhtemelen örgütün en güçlü adamı haline geldiğini düşünüyorlar.

DEAŞ, örgütün liderinin Ebu Hafs el-Haşimi el-Kureyşi olduğunu iddia etse de gözlemciler bu takma ismi taşıyan gerçek biri olup olmadığını sorgularken muhtemelen örgütü Somali'den yönetmekle sorumlu olan Abdulkadir Mumin dikkati çekiyor.

Uluslararası Radikalleşme ve Siyasi Şiddet Araştırmaları Merkezi’nden (International Centre for the Study of Radicalisation and Political Violence/ICSR) Tore Hamming, Mumin’in DEAŞ’ın küresel ağındaki en önemli, en güçlü ve en fazla kontrole sahip ismi olduğunu söyledi.

Hamming, liderlerin teker teker öldürüldüğü bu karanlık örgütte Mumin’in şimdiye kadar hayatta kalmayı başaran birkaç üst düzey isimden biri olduğunu ve bunun da ona örgüt içinde bir tür statü kazandırdığını belirtti.

Somali'nin örgüt için önemi

Mumin’in ABD tarafından birkaç ay önce düzenlenen saldırıda öldürüldüğü sanılıyordu, ancak öldüğüne dair herhangi bir kanıt elde edilemediği için hayatta olduğu ve faaliyetlerine devam ettiği düşünülüyor. Somali'nin mali nedenlerden ötürü örgüt için önemli olduğunu belirten Hamming, buradan Kongo, Mozambik, Güney Afrika, Yemen ve Afganistan'a para gönderdiklerini, dolayısıyla iyi bir mali modele sahip olduklarını vurguladı.

h67u8ı
DEAŞ liderlerinin her zaman Arap kökenli oldukları biliniyor (Reuters)

Bu mali faaliyetlere ilişkin hiçbir bilgi yok, çünkü bu miktarları tahmin etmek bile imkansız. Paranın bir yerden başka bir yere giderken izlediği güzergahları tam olarak belirlemek de öyle.

Mumin’in DEAŞ liderliğine uzanan yolculuğu

Yarı özerk Puntland bölgesinde doğan Mumin, bir süre İsveç'te yaşadıktan sonra İngiltere'ye yerleşti. 2000'li yılların başında Londra ve Leicester'da camilerde ve internette dolaşan videolarda radikal bir vaiz olarak tanınan Mumin, Somali'ye döndüğünde İngiliz pasaportunu yaktı ve El Kaide ile bağlantılı eş-Şebab örgütü lehine propaganda yapmaya başladı. Ardından 2015 yılında DEAŞ saflarına geçti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan Avrupalı bir istihbarat yetkilisi, DEAŞ'ın küçük bir bölgeyi kontrol etmesine karşın geniş bir kitleye hitap ettiğini ve para dağıttığını söyledi. Aynı yetkili, geçtiğimiz mayıs ayında Mozambik'te DEAŞ’ın Faslı ve Afrikalı üyelerinin bir terör saldırısı gerçekleştirdiğini aktardı.

Yetkiliye göre Mumin ayrıca Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) faaliyet gösteren DEAŞ bağlantılı Ugandalı örgüt Müttefik Demokratik Güçler’i (ADF) finanse etti. Şu an ADF’nin bin ile bin 500 arasında üyesi olduğunun tahmin edildiğini belirten yetkili, ADF üyelerinin Mumin'in yardımıyla radikalleşme, silah ve finansman arayışını sonlandırıp silahlı saldırılara başladıklarını kaydetti.

İdeolojide değişim

Bazı gözlemcilere göre Mumin, DEAŞ’ın lider kadrosunda halife olarak görülüyor, ancak resmi olarak biat etmesi, kökleri Ortadoğu'ya dayanan, Suriye ve Irak'ta 2014 yılından 2019 yılına kadar süren bir halifelik kuran DEAŞ içinde ideolojik bir değişim anlamına gelecek.

Aşırıcılıkla Mücadele Projesi (The Counter Extremism Project/CEP) adlı düşünce kuruluşunun direktörü Hans-Jakob Schindler, Mumin’in DEAŞ’ın başına geçmesinin DEAŞ destekçileri ve sempatizanları arasında bir kargaşaya neden olacağını değerlendirdi.

Fakat Horasan Vilayeti ve Batı Afrika Vilayeti gibi DEAŞ'a bağlı grupların liderlerinin operasyonel faaliyetleri örgütün liderliğini istemelerine neden olabilir. Somalili olan Mumin, DEAŞ’ın geleneksel liderlik kriterlerini karşılamasa da coğrafi konumu ona bazı avantajlar sağlıyor.

Afrika Boynuzu

ABD’nin West Point Askeri Akademisi’ne bağlı CTC Sentinel - Combating Terrorism Center’a göre Afrika Boynuzu örgüte Arap Maşrık (Levant) bölgesindeki istikrarsızlıktan koruma ve daha fazla hareket özgürlüğü sağlamış olabilir. Merkez, bu liderlik özelliklerinin, mali kaynakları savaşı kazanmanın anahtarı olarak gören terör örgütü El Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin'inkilerle örtüştüğünü vurguladı.

Mumin'in emrindeki militan sayısı az olmasına rağmen liderlik piramidinin tepesine yükselmesi, DEAŞ içindeki değişimleri de yansıtıyor. Hamming’e göre bu değişimlerden ilki halifenin artık DEAŞ'deki en önemli figür olmaması, ikincisinin ise örgütün aslında Afrika'ya doğru kademeli bir stratejik kayma arayışında olması. Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Avrupalı istihbarat kaynağı ise Avrupa'ya ulaşan şiddet görüntülerinin yüzde 90'ının Afrika'dan geldiğini söyledi. Ancak CTC Sentinel'e göre örgütün liderliği Ortadoğu'da kalmaya devam ettiğinden ‘her şey aynı kalıyor’.