Güney Lübnanlı siviller savaşın yeniden başlamasından endişeli

Bölge sakinleri Lübnan’ın İsrail sınırına yakın evlerinde inceleme yaptılar ve Gazze ateşkesi bitmeden çalışmaları tamamladılar.

Bir çocuk, cumartesi günü sınır kasabası el-Adise’de aile üyelerinin fotoğrafını çekiyor (AP)
Bir çocuk, cumartesi günü sınır kasabası el-Adise’de aile üyelerinin fotoğrafını çekiyor (AP)
TT

Güney Lübnanlı siviller savaşın yeniden başlamasından endişeli

Bir çocuk, cumartesi günü sınır kasabası el-Adise’de aile üyelerinin fotoğrafını çekiyor (AP)
Bir çocuk, cumartesi günü sınır kasabası el-Adise’de aile üyelerinin fotoğrafını çekiyor (AP)

Nada (25), Lübnan’ın güneyindeki sınır kasabası el-Hayam’da evinin kapısını kapatırken gözlerinden yaşlar akıyor ve annesine “Evimizde kalmak istiyorum. Yerinden edilmiş insanlara dönüşmekten nefret ediyorum” diyordu. Annesi ise onu sakinleştirmeye çalışarak, korkuları azalınca yakında geri döneceklerine söz verdi. Ayrıca insani ara henüz ateşkes anlaşmasına dönüşmediği sürece ayrılmanın gerekli olduğunu vurguladı.

Güney Lübnan’daki sınır köyleri cumartesi ve pazar günleri ziyaretçi akınına uğradı. Beyrut’u güneye bağlayan sahil yolunda, Sayda şehrinin kuzey girişi olan el-Avali Köprüsü’nden Rumayla girişine kadar 5 kilometre uzunluğunda uzun bir araba kuyruğu oluştu. Trafiğe takılan bir otomobilin camından bir başka vatandaşa seslenen bir adam, “Bütün güney halkı köylerine gitmeye kararlı” derken, diğer adam ise yaklaşık iki yıldır bölgede bu trafiğin görülmediğini söyleyerek yanıt verdi.

Zorunlu ayrılık

Güney halkı, Gazze’deki ateşkesten Hizbullah ile sivillerin evlerini ve tarım alanlarını hedef alan İsrail ordusu arasında 46 gün süren karşılıklı bombardımanın ardından sınır bölgesindeki ev ve mülklerini denetlemek veya tarım arazilerinden mahsullerini toplamak için yararlandı. Bombardıman, bölge sakinlerini kaçmaya ve Beyrut’ta yaşayan bu köylerin haklarını da köylerini ziyaret etmemeye zorladı.

Nada, evinden ayrıldıktan yaklaşık 20 gün sonra insani ara vesilesiyle el-Hayam’daki evini inceledi. Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Bu ayın başında bombardıman evlere yaklaştıktan sonra evimden zorla ayrıldım” dedi. Nada, küçük kızının ne zaman bir top mermisi sesi duysa korkuyla uyandığını belirtti. Ayrıca kış mevsiminin başlamasından önce bir miktar kışlık eşya almak için evine geldiğini ve ardından Sur şehrine geri döndüğünü söyledi.

Nada ve annesi bölgede 3 saatten fazla kalmazken, “Gazze’de ateşkes bozulursa ikinci tur çatışmaların ne zaman başlayacağını bilmiyoruz” dedi. Bu durumla eş zamanlı olarak birkaç saatliğine bölgeyi ziyaret eden yüzlerce sınır köyü sakini de evlerini ve bombardıman altında kararlılıkla evlerinde kalan yakınlarını kontrol etti. Aynı şekilde Hasan da cumartesi akşamı yola çıkmadan önce birkaç saatliğine Kafr Kila köyüne gittiğini söyledi.

“İnsansız hava araçlarının sesleriyle bir arada yaşamak mümkün değil. Evleri ne zaman hedef alabileceklerini bilmiyoruz” diyen Hasan, “Cumartesi gecesini orada geçirmek niyetiyle evimi ziyaret ettim, ama gökten gelen sürekli İHA sesine dayanamadım. Aceleyle ayrıldım” şeklinde konuştu.

Savaş yeniden başlayacak

İnsani ara, vatandaşların evlerine dönmesine yardımcı olmadı. Zira bunun geçici olacağından korkuyorlar. Ayrıca Hamas ile İsrail ordusu arasında ateşkes ve tutuklu değişimi için verilen dört günlük sürenin sona ermesinden sonra, ‘Gazze krizi salı sabahından itibaren tamamen çözülmezse’  çatışmaların yeniden yaşanmasını bekliyorlar. Onlara göre ihtiyatlı sükûnet, yeniden savaş korkusunu ortadan kaldırmıyor. Vatandaşlar ayrıca, sınır köylerindeki sivil yerleşim alanlarının onlarca saldırıyla hedef aldığını vurguladı. Bunlardan bazıları evlerin yıkılmasına yol açarken, cumartesi günü Lübnan ordusu da İsrail güçlerinin vurduğu patlamamış mühimmatı patlatmaya çalıştı.

Sınırın karşı tarafında ise yaşam belirtileri kayboldu. Adisa kasabasının karşısındaki Miskav Am kasabasında ve Hayam Ovası’na bakan Metula kasabasında İsrail hareketine dair hiçbir iz bulunmuyor. İki İsrail kasabası tamamen ıssız görünüyor; hatta genellikle Lübnan topraklarından görülebilen İsrail güvenlik karakolları bile tamamen boşaltılmış durumda. Lübnanlılar, koloni sakinlerinin her an patlak verebilecek ikinci bir çatışma turuna karşı da ihtiyatlı göründüklerini söylüyor.

Tarımsal işlerin yürütülmesi

Cuma gününden bu yana devam eden ilk bombardıman turu ile bir sonrakiler için duyulan korkular ortasında Lübnanlılar, gelecek dönemin kaybını önlemek için yapmakta geciktikleri şeyi hızla hayata geçirdiler. Tarlalarda, hasat tarihinin yaklaşık bir ay gecikmesinden sonra yeni bombardıman turu başlamadan önce ellerinden geleni yapmak ve tarlalardan mahsul toplamak için zeytin hasat faaliyetleri yaygınlaştırıldı. Arazileri sürmek için Merciyyun ve Hayam ovalarında faaliyetler yoğunlaştırıldı. Hayam- Merciyyun yolu üzerinde yeniden açılan küçük bir büfede kahve içen 60 yaşındaki bir adam, “Bu kırmızı toprak iki gün önce görünmüyordu. Sabanların cuma sabahından bu yana ovaya inip ovayı neredeyse tamamen sürmesi çok tuhaf” dedi.

İHA sesleri

Pazar günü alçaktan uçan İsrail’e ait İHA’ların uğultusu dışında hiçbir silah sesi duyulmadı. Bu İHA’lar sınır bölgedeki temkinli sakinliği bozdu. Sınırın doğu kesimine ek olarak Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA), özellikle Nakura ve güney kıyısı üzerinden Alma eş-Şaab, Marvahin, ed-Dahire ve Tair Harfa’ya kadar Sur köyleri üzerinde bir MK casus uçağı uçuşunun kaydedildiğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın NNA’dan aktardığına göre Güney Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Gücü’nün (UNIFIL) askeri araçlar eşliğinde devriyeleri sınır köylerinde dolaşıyor.

Akşam olmadan geri dönenler eşyalarını toplayıp tekrar Beyrut ve diğer geçici barınma alanlarına doğru yola çıktılar. “Çocukların okullarına gitmesi gerekiyor. Gazze savaşının bittiğinden emin olduktan sonra okullar açılmadan geri dönmeyeceğiz” diyorlar. Güney halkı, ikinci tur çatışma korkusuyla bir kez daha köylerini terk etti.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.