Gazze’de zafer ve yenilginin kriterleri neler?

Kavramlar farklıdır: Toprak ve can kaybı mutlaka bir yenilgi değildir ve savaşta kararlılık bir zafer değildir.

Son Gazze savaşı, Hamas ile İsrail arasında çıkan önceki altı savaş arasında en şiddetli ve en kanlı olanı (AFP)
Son Gazze savaşı, Hamas ile İsrail arasında çıkan önceki altı savaş arasında en şiddetli ve en kanlı olanı (AFP)
TT

Gazze’de zafer ve yenilginin kriterleri neler?

Son Gazze savaşı, Hamas ile İsrail arasında çıkan önceki altı savaş arasında en şiddetli ve en kanlı olanı (AFP)
Son Gazze savaşı, Hamas ile İsrail arasında çıkan önceki altı savaş arasında en şiddetli ve en kanlı olanı (AFP)

7 Ekim'de başlayan Gazze Savaşı, uzun zamandır fikir sahiplerini ve düşünürleri dikey olarak ayıran sorunlu bir tartışmayı gündeme getirdi. Bu tartışma, direniş hareketleri ile İsrail arasındaki çatışmalarda zafer ve yenilgi kriterlerine ilişkindir.

Elbette, bu tartışma, bölgedeki iki projenin arka planında başlıyor. Birinci proje, savaş alanları baştan sona yok edilse bile İsrail ile sorunun ancak savaş ve ölümle çözülebileceğini savunuyor. Diğer proje ise ılımlı ülkeler tarafından savunuluyor. Bu proje, Filistin davasının şiddet ve savaş sarmalından çıkarılması gerektiğini ve binlerce sivil, kadın, çocuk ve çaresizlerin mağdur olduğu cinayetleri dikkate alma zamanının geldiğini öne sürüyor. Filistinliler arasındaki trajediler, yıkımlar, yerinden edilmelerin yanı sıra, tüm bunlar, savaşın ertesi günü hesaplanmadan, İsrail'le yaşanan çatışmalardan kaynaklanıyor.

Gazze: “Bu hayat değil”

Uluslararası Kızıl Haç Komitesi Başkanı Mirjana Spoljaric Egger, Gazze Şeridi'ndeki halkın çektiği acıyı ‘dayanılmaz’ olarak nitelendirdi. Egger, “Gazze'de sivillerin gidecek güvenli bir yerlerinin olmaması ve askeri abluka nedeniyle yeterli insani müdahalenin şu anda yapılamaması kabul edilemez" dedi.

Yaklaşık 2 milyon Filistinlinin yaşadığı ve dünyanın en kalabalık yerlerinden biri olan Gazze Şeridi, Hamas'ın Haziran 2007'de kontrolü ele geçirmesinden bu yana birçok kez İsrail saldırısına maruz kaldı. Hareket, İsrail hükümeti tarafından 2007 yılının Eylül ayında terör örgütü olarak sınıflandırıldı ve Gazze'nin ‘düşman bir varlık’ olduğunu ilan edilerek, kapsamlı bir abluka uyguladı.

Ancak, İsrail'in Aksa Tufanı operasyonunu başlattığı ve Tel Aviv'in ‘Demir Kılıçlar’ olarak adlandırdığı son savaş, Hamas ve İsrail arasında yaşanan önceki altı savaşın en şiddetli ve kanlısı kabul ediliyor. 8 Aralık 2023'teki son istatistiklere göre, harekete bağlı Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı, 17 bin 400'den fazla kişinin öldüğünü, bunların üçte ikisinin kadın ve çocuk olduğunu, 46 binden fazla kişinin yaralandığını ve yaklaşık 1,9 milyon erinden edilmiş kişinin zor insani koşullarda yaşadığını açıkladı.

Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı'na göre İsrail bombardımanı, 20 hastanenin ve 46 birinci basamak sağlık kuruluşunun tamamen hizmet dışı kalmasına neden oldu. Ayrıca, aralarında Gazze'deki Şifahane Hastanesi'nin Başhekimi Muhammed Ebu Suleyma'nın da bulunduğu 36 sağlık personeli hala tutuklu.

Gazze'deki hükümet iletişim ofisine göre İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden bombardımanları, 7 bin 500 kişinin hayatını kaybetmesine, bunlardan birçoğunun hala enkaz altında kalmasına,103 hükümet binasının yıkılmasına, 300 binden fazla konut ünitesinin kısmen veya tamamen hasar görmesine ve yaklaşık 67 okulun hizmet dışı kalmasına neden oldu.

ABD menşeili Politico dergisi tarafından 23 Kasım'da yayınlanan habere göre İsrail'in askeri operasyonları, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki çoğu bölgeyi ‘yaşamaya elverişsiz’ alanlara dönüştürdü. Birleşmiş Milletler (BM), kuzey şeritten güneye göç eden 1,7 milyon kişi olduğunu tahmin ediyor.

Fotoğraf Altı:  Uluslararası Kızılhaç Komitesi Başkanı Mirjana Spolijaric: "Gazze Şeridi'ndeki halkın acısı dayanılmaz" (Reuters)
Uluslararası Kızılhaç Komitesi Başkanı Mirjana Spolijaric: "Gazze Şeridi'ndeki halkın acısı dayanılmaz" (Reuters)

Gazze şehrindeki El-Ezher Üniversitesi Öğretim Görevlisi Siyaset Bilimci Prof. Dr. Muheymir Ebu Saade Mısır’a göç ettikten sonra Politico'ya şunları söyledi: "Gazze'nin kuzeyi büyük bir hayalet şehrine dönüştü. İnsanlar geri dönecek bir şeye sahip değiller."

Filistinli yazar İbrahim Mehdi, 14 Kasım 2023'te İngiliz gazetesi The Guardian’da yayınlanan bir makalesinde, "İsrail bombardımanı sırasında Gazze Şeridi'ndeki tüm yaşamsal kaynaklar ve altyapının büyük bir kısmı hedef alındı ve onarılamayacak şekilde tahrip edildi. Ne su ne yemek ne ilaç ne ulaşım ne de yakıt var. İnsanlar hızla tükenen yiyecek artıklarıyla yaşıyor. Mağazalar boş ve satın alınacak bir şey kalmadığında para anlamsız. Ailem de dahil olmak üzere 1,5 milyon insan, evlerini terk etmek zorunda kaldığı için on binlerce kişi sığınabilecekleri her yere sığınıyor. Bu yaşam değil" değerlendirmesinde bulundu.

Hamas kazandı mı kazanmadı mı?

İnsanların ve binaların muazzam hasarlar aldığı bu sahnede tüm mahalleler yerle bir edildi ve yaklaşık 50 Gazzeli aile nüfus kayıtlarından silindi. Direniş yanlıları Hamas’ın kazandığını düşünüyor, bunu birkaç nedenle açıklıyor. Bunlardan biri, hareketin 7 Ekim'de saldırıyı başlatma kararıydı. Diğeri ise, savaşın başlamasından iki aydan fazla bir süre sonra direnişin efsanevi olmasıydı. Son olarak, İsrail'in Gazze Şeridi'ne sızma operasyonu sırasında uğradığı ağır insan kayıpları da önemli bir faktördü.

Tel Aviv'in operasyonun başlangıcında ilan ettiği hedefleri başaramamasının zaferin işareti olduğunu vurguluyor. Bu hedefler, askerî harekât yoluyla değil müzakere yoluyla tutukluları geri almak, Hamas'ı ortadan kaldırmak ve Gazze Şeridi'nin gelecekte İsrail güvenliği için bir tehdit oluşturmamasını sağlamaktır. Zafer sloganı atanlar, Hamas'ın buna karşılık olarak Filistin davasını gündeme getirmek ve bir kısmı İsrailli ve yabancı olan bir grup tutukluyu Filistinli tutuklularla takas etmek olmak üzere iki siyasi hedefe ulaştığını da ekliyor.

Ancak, diğer bir bakış açısı, Mısırlı gazeteci ve yazar Halid el-Berri tarafından 16 Ekim 2023'te Şarku'l Avsat gazetesinde yayınlanan makalesinde ifade edildi. Berri, Hamas'ın eleştirisini kamuoyunda dile getirmenin ‘Filistin halkını etkileyen trajedi nedeniyle utanç verici’ olduğunu anladığını, ancak ‘kapalı kapılar ardında’ Hamas'ın Filistinlilerin durumunun, hareketin Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirdiğinden beri daha da kötüleştiğini anlama zamanının geldiğini yazmıştı. Berri, Hamas'ın tek başına karar verme hakkını talep ederken, sonuçların sorumluluğunu da paylaşmak istemesinin sürdürülebilir olmadığını da savundu. Ayrıca, Hamas'ın siyasi süreci reddetmesinin, Filistinlilerin seçeneklerini daralttığını ve İsrail'in barış için bir ortak aradığı ancak bulamadığı algısını güçlendirdiğini belirtti. Berri, Hamas'ın bölgesel bağlantılarının da Filistin davasına kendi önyargılarının bir mirasını getirdiğini ve hareketi en yakın komşularıyla çatışmalara dahil ettiğini savundu. Berri, bunların hiçbirinin Filistinlilere asla fayda sağlamadığını vurguladı.

Ayrıca, eski Kuveytli İletişim ve Kültür Bakanı Saad bin Tifle el-Acmi, 24 Kasım 2023 tarihinde Independent Arabia gazetesinde yayınlanan bir makalesinde, Hamas'ın İsrail'in yenilgisini bir zafer olarak gördüğünü belirtti. Acmi, bu duygunun haklı olduğunu ancak bu zaferin, şu ana kadar 15 binden fazla kurbanın, bunların çoğunun çocuklar ve kadınlardan oluştuğunu, kurbanların sayısının iki katından fazlası yaralı olduğunu, 1,5 milyon kişinin yerinden edilmiş olduğunu ve Gazze Şeridi'ndeki 60 binden fazla binanın yıkılmasının bedeli olarak geldiğini söyledi.

Fotoğraf Altı:  Birleşmiş Milletler, Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru göç eden 1,7 milyon kişinin evsiz kaldığını tahmin ediyor (Reuters)
Birleşmiş Milletler, Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru göç eden 1,7 milyon kişinin evsiz kaldığını tahmin ediyor (Reuters)

Acmi, yazısına şöyle devam etti: "Hamas'ın bu zaferinin tadını çıkarması, bu katliam, bu felaketler ve bu muazzam yıkım karşısında mantıklı ve insani değildir. Daha ziyade Gazze'yle ayağa kalkan dünya, masum kurbanlar için ayağa kalktı. 'Hamas'ın zaferini ifade etmeye yönelik herhangi bir girişim, dünya tarafından masum insanların ve kurbanların (çocuklar, kadınlar, siviller ve yerinden edilmişler) kanına kayıtsızlık olarak yorumlanacak ve bize Hasan Nasrallah ve partisinin zaferini hatırlatacaktır. Bu, 2006 yılında İsrailli iki askeri kaçırarak başlattığı savaştan sonra 'Basra'nın yıkılmasına' rağmen örgütünün hayatta kalmasını zafer olarak ilan eden ve ancak binlerce kurban ve yüz binlerce yerinden edilmişle sonuçlanan savaştan sonra pişmanlık duyan Hasan Nasrallah ve Hizbullah'ın zaferine benzeyecektir. Hamas, İsrail'in yenilgisini değerlendirmeli ve Gazze halkına yönelik savaşın trajedilerini unutarak kutlamamalıdır."

Zafer ve yenilginin kriterleri

Lübnanlı yazar, romancı ve gazeteci Amin Maalouf, ‘Çivisi Çıkmış Dünya’ adlı kitabında, Mısır'ın eski Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın, Arapların en aşağılayıcı yenilgilerinden birinin sahibi olmasına rağmen, Arap halkları arasında en popüler kahraman olduğunu ve tek Arap askeri zaferinin sahibi olan Enver Sedat'ın ise Arap sokaklarında en nefret edilen lider olduğunu nasıl açıklayabileceğini sorguluyor.

Yukarıda belirtilen çeşitli kriterlere göre Hamas kazandı mı, kaybetti mi?

Gazze Şeridi'ndeki çatışmaların ardından, Independent Arabia gazetesine konuşan yazar ve gazeteci Kasım Kasir, yenilgi ve zaferin, hedeflere göre belirlendiğini söyledi. Kasir, İsrail'in bu çatışmalarda, Hamas'ı ortadan kaldırmak, tutukluları geri almak, Filistinlileri tehcir etmek ve Gazze'de yeni bir otorite kurmak gibi hedefler belirlediğini ancak bu hedeflere henüz ulaşamadığını belirtti.

Kasir, sözlerine şöyle devam etti: “Hamas, şu ana kadar savaşmaya devam ediyor ve yıkıma ve şehitlere rağmen direniyor. Yaşanan olaylar, Filistin davasını uluslararası ve bölgesel olarak öncelikli hale getirdi. Savaşı sonuna kadar bekleyip nihai cevabı vermeliyiz."

Takıntılı zafer arayışı

Öte yandan Yemenli araştırmacı ve siyasi analist Hüseyin el-Vadii, Independent Arabia yaptığı açıklamada, “Hamas kazandı mı, kaybetti mi?” sorusunu sormak, zafer kriterlerinden biri olan büyük sorunları ve en aşağılayıcı yenilgilerde zafer arama saplantısını da beraberinde getiriyor.

Vadii, "Hamas, siyasi olarak kesinlikle yenildi. Hamas, İsrail ile savaştığı için halk desteğini kazandığını düşünüyor olabilir, ancak bu destek geçicidir ve Hamas'ın neden olduğu muazzam yıkımın boyutu ortaya çıktığında ortadan kalkacaktır” dedi. Gazzelilerin zafer mi yoksa yenilgi mi yaşadığı konusunda ise Yemenli araştırmacı, "Gazzeliler neredeyse her şeyi kaybettiler, evlerini, işlerini, geleceklerini, akrabalarının ve ailelerinin hayatlarını… Bu yıkım, onları uzun süre yoksulluk, cehalet ve salgınların uçurumuna atacak" değerlendirmesinde bulundu.

Vadii, "Hamas yalnızca tek bir durumda zaferi kutlayabilir; o da kendisini, Filistinlilerin hedeflerinden izole edilmiş ve onların ödeyeceği büyük bedele kayıtsız, kendi hedefleri olan silahlı bir milis olarak görmesidir. Hamas'ı, şiddet yoluyla kendi çıkarlarını elde etmeye çalışan herhangi bir yasadışı çete gibi düşünürsek, bu durumda, savaşçılarının yüzde 20'sinin hayatta kalmasıyla bile, zafer ancak sefil bir zafer olacaktır. Ancak bu zafer, yasadışı herhangi bir çetenin zaferinden farklı değildir. Ulusal ve ahlaki çerçevede Hamas siyasi, askeri ve ahlaki olarak yenildi. Çünkü Gazzelilerin İsrail savaş makinesinin altında ölmesine izin verdi, mensupları ise tünellerde saklanarak boş sloganlarla yetindi” dedi.

Yemenli araştırmacı "Araplar zaferin kaçınılmaz olduğuna inanır, gerçekliğine ve gerekliliklerine değil. Arap siyasetinde zafer ve yenilgi kavramları, geleneksel akılcı standartlara tabi değildir. Araplar için zafer, mutlaka savaşın kazanılması değildir. Toprak ve can kaybı, mutlaka yenilgi değildir. Bir yenilgi varsa, bu kabul, büyük iki çekince ile şartlandırılır. Birincisi, yenilginin sorumluluğunu dış bir tarafa atmak, örneğin emperyalizm, sömürgecilik veya Amerika. İkincisi, yenilgi için alternatif bir isim aramak. 1948 yenilgisine ‘Nekbe’ ve 1967 yenilgisine ‘Nekse’ denmesi gibi” şeklinde konuştu.

Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir.



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”