Faslıların son kaygısı siyaset... Halkın önceliği sağlık ve geçim derdi

Fas'ta resmi bir kurum tarafından yakın zamanda yapılan araştırmada vatandaşların endişeleri gözlemlendi. Gözlemciler halkın siyasete katılımındaki düşüşü yüksek fiyatlar dalgasına ve partilere yönelik olumsuz bakış açısına bağlıyor

Günlük yaşam Faslıları siyasetten daha çok ilgilendiriyor / Fotoğraf: Fas Haber Ajansı
Günlük yaşam Faslıları siyasetten daha çok ilgilendiriyor / Fotoğraf: Fas Haber Ajansı
TT

Faslıların son kaygısı siyaset... Halkın önceliği sağlık ve geçim derdi

Günlük yaşam Faslıları siyasetten daha çok ilgilendiriyor / Fotoğraf: Fas Haber Ajansı
Günlük yaşam Faslıları siyasetten daha çok ilgilendiriyor / Fotoğraf: Fas Haber Ajansı

Fas halkı, sağlık, günlük yaşam, çalışma ve işsizlik sektörlerinde kendisini ilgilendiren konularla daha çok meşgul olurken siyasetle pek ilgilenmiyor.

Ülkedeki resmi bir anayasal kurum tarafından yakın zamanda yapılan araştırmaya göre, Faslıların endişeleri listesinin en altında siyasi meselelerle meşgul olmak yer alıyor.

Ulusal Dürüstlük, Rüşveti Önleme ve Mücadele Komisyonu, bu verileri çeşitli sektör ve kurumlarda, yolsuzluğun yayılmasına ilişkin bir saha araştırmasının parçası olarak bildirdi.

Yerleşik vatandaşın ve ülke dışında yaşayan vatandaşların en belirgin endişeleri yolsuzluğun yayılma boyutu üzerindeki etkileri yönünde.

Siyaset gözlemcileri, siyasetin Fas vatandaşının kaygıları arasında son sıralarda yer almasını iki ana şeye bağladı:

Birincisi, enflasyon dalgası ve yüksek fiyatlar nedeniyle halkın yaşadığı zor sosyal ve yaşam koşulları, ikincisi ise gençlerin siyasi çalışma ve katılım konusundaki isteksizliği. Aynı anket ve araştırmalarla da partilere yönelik olumsuz görüşler doğrulandı.

Rakamlar konuşuyor

"Ulusal Dürüstlük, Rüşveti Önleme ve Mücadele Komisyonu"nun 2022 yılı içinde yıllık bir rapor çalışmasında, Fas vatandaşlarının dikkatini yalnızca yüzde 10 oranında siyasetin meşgul ettiğini tamamen sosyal nitelikteki sektörlerle daha fazla ilgilendikleri belirtiliyordu.

Aynı kaynağa göre Fas vatandaşlarının yüzde 56'sı hastane ve tedavi merkezlerinde kendilerine sunulan sağlık hizmetleri ve bakımın kalitesinden, yüzde 50'si satın alma güçleri ve yaşam pahalılığından, yüzde 46'sı ise işsizlikten kaygı duyuyor.

Anayasa Kurumu'nun resmi raporunda, Ekim-Aralık 2022 arasındaki saha araştırmasına göre Fas vatandaşının, geçimi ve geleceğiyle ilgili bir dizi hayati sektör ve kurumdaki yolsuzluğun yayılma boyutuyla da ilgilendiğine dikkat çekildi.

Ulusal Dürüstlük Komisyonu'nun araştırmasında bahsedilen yolsuzluk, sağlık sektöründe yüzde 75 oranında, siyasi partilerde yüzde 70, hükümette ve parlamentoda yüzde 63, sendikalarda yüzde 58, konut ve emlak sektöründe yüzde 55, yargıda ise yüzde 48 oranında.

Rakamlara göre yolsuzluk, Fas medya ve gazetecilik sektöründe yüzde 42, polis teşkilatında yüzde 41, vergi idaresinde de aynı yüzde, eğitim sektöründe yüzde 40, dini kurumlarda yüzde 17 ve ordu kurumunda yüzde 10. Böylece komisyonun araştırmasının içeriğine göre ordu, ülkenin yolsuzluğa en az maruz kalan kurumu olarak görülüyor.

Ayrıca resmi kurum, raporunda vatandaşların ve araştırmaya katılan şirketlerin büyük bir kısmının Fas'ın yolsuzlukla mücadele konusunda önemli bir çaba gösterdiğinin farkında olduğunu değerlendirdi.

Ancak "ulusal yolsuzlukla mücadele stratejisi de dahil olmak üzere bu çabalar etkisiz kalıyor."

Standın şekli

Marakeş Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Muhammed Neştavi, her iyi analist ve gözlemcinin, Fas vatandaşının siyasetle ilgilenmemesinin nedenlerini anlamak için çalışmalara ve anketlere ihtiyaç duymayasına gerek olmadığını, sağlık, geçim, işsizlik ve istihdam sektörleriyle alakalı sorunların siyasetin çok daha üstünde yer aldığını belirtti.

Naştavi, ekonomik ve sosyal krizin ortasında siyasetin Fas vatandaşının aklını, düşüncesini ve hayatını meşgul edebilecek son şey olduğunu anlamak ve enflasyonun Fas vatandaşının günlük yaşamına yansımasını görmek için, halkın günlük yaşantısını takip etmenin yeterli olduğunu sözlerine ekledi.

Aynı analist, sağlık, barınma ve istihdamın milyonlarca Faslı için en önemli endişeler olmaya devam ettiğini, ancak özellikle "gıda sepetinin" en büyük endişe kaynağı olmayı sürdürdüğünü, çünkü onların günlük geçim kaynağı olan sarf malzemelerini, sebzeleri ve malzemeleri taşıdığını belirtti.

Özellikle "Yeşil Fas" politikası ve yurt dışına yapılan ihracattan kaynaklanan aşırı yüksek fiyatlar bağlamında.

Naştavi, sözlerine şöyle devam etti:

Görüntü, karmaşık ve iç içe geçmiş durumda ve özellikle akaryakıt fiyatlarındaki artış ışığında Fas vatandaşının günlük mücadelesinde acı çekmesine yol açıyor.

Bu durum uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarındaki artıştan pek de kaynaklanmıyor.

Çünkü Rekabet Konseyi'nin (resmi bir danışma kurumu) bu alanda rant kollama ve yolsuzluğun yayıldığını doğrulayan raporlarının da gösterdiği gibi, kendisinin "akaryakıt lobisi" olarak adlandırdığı şeyle bağlantılı.

Naştavi, "Birçok sektörde, özellikle yoksul ve düşük gelirli sınıflardan, hatta orta sınıflardan olmak üzere, Fas vatandaşının günlük geçim kaynaklarıyla doğrudan temas halinde olan et, süt, kümes hayvanları, sebzeler, gıda lobileri gibi lobileri ve diğer sektörler de mevcut" diye konuştu.

Üniversite profesörüne göre bu koşullar, sonuç olarak Fas vatandaşının acı çekmesine ve dolayısıyla siyasi meselelerle meşgul olmamasına, siyasete ve seçimlere katılma konusundaki isteksizliğine yol açtı.

Vatandaş, günlük geçimini sağlamaya ve cebini sönmeyen fiyat alevlerinden korumaya odaklandı.

Siyasi nefret olgusu

Naştavi'nin bahsettiği "siyasi oyuna" katılma konusundaki bu isteksizlik, neredeyse aynı raporlar ve kamuoyu yoklamaları tarafından da doğrulandı.

Ulusal İnsani Gelişme Gözlemevi tarafından yapılan en son araştırma, Faslı gençlerin hükümet, parlamento, siyasi partiler ve sendikalar gibi siyasi kurumlara olan güveninin azaldığını bildirdi.

Yüksek Planlama Komisyonu (ekonomik ve sosyal istatistiklerden sorumlu resmi bir kurum), Faslı gençlerin yüzde 70'inin siyasi çalışmanın önemine ve etkililiğine güvenmediğini ve yalnızca yüzde 5'inin "parti çalışmasına" güvendiğini bildirdi.

Yalnızca yüzde biri siyasi organların içinden siyasi eylemlere katılıyor.

Faslı gençlerin siyasete ve siyasi kurumlara dair oluşturduğu bu kasvetli vizyon, sivil aktivist Abdullah Haşuş bunun "ülkedeki mevcut siyasi sistemin, birçok partiyi yalnızca seçim sezonlarında güçlü bir şekilde ortaya çıkaran, seçim mağazalarına dönüştürdüğünü" ifade ediyor. 

Haşuş, Fas'taki çoğu siyasi partinin zayıf performansının, ister hükümete katılırken ister muhalefetle aynı safta yer alırken olsun deneyimlerinin başarısız olduğunu ekledi.

Ayrıca milletvekillerinin performansına ilişkin yaygın görüş ve bazı siyasetçilerin yolsuzluk yaptığı ve bazılarının gerçek siyasi eğitim kurumlarının yokluğunda koltuklarına yapıştığı yönünde haberler de var.

Bütün bunlar ve diğer faktörler Fas gençliğinin tamamen siyasete olan güveninin sarsılmasına yol açtı.

Haşuş’a göre, partiler, parlamento ve diğer siyasi kurumlar üzerindeki bu pozisyonlar, oy veren bloğun neredeyse yarısını oluşturan Fas gençleri arasında bir tür seçim isteksizliği yarattı ve bu, parlamento seçimleri sırasındaki katılım oranlarında da açıkça ortaya çıktı. En son yapılan 2021 seçimlerinde oran yüzde 50’ydi.

 

 

Independent Arabia - Independent Türkçe



DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
TT

DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)

Analistler, terör örgütü DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin’in kınayla boyanmış turuncu sakalıyla, resmi olarak bu unvana sahip olmasa da muhtemelen örgütün en güçlü adamı haline geldiğini düşünüyorlar.

DEAŞ, örgütün liderinin Ebu Hafs el-Haşimi el-Kureyşi olduğunu iddia etse de gözlemciler bu takma ismi taşıyan gerçek biri olup olmadığını sorgularken muhtemelen örgütü Somali'den yönetmekle sorumlu olan Abdulkadir Mumin dikkati çekiyor.

Uluslararası Radikalleşme ve Siyasi Şiddet Araştırmaları Merkezi’nden (International Centre for the Study of Radicalisation and Political Violence/ICSR) Tore Hamming, Mumin’in DEAŞ’ın küresel ağındaki en önemli, en güçlü ve en fazla kontrole sahip ismi olduğunu söyledi.

Hamming, liderlerin teker teker öldürüldüğü bu karanlık örgütte Mumin’in şimdiye kadar hayatta kalmayı başaran birkaç üst düzey isimden biri olduğunu ve bunun da ona örgüt içinde bir tür statü kazandırdığını belirtti.

Somali'nin örgüt için önemi

Mumin’in ABD tarafından birkaç ay önce düzenlenen saldırıda öldürüldüğü sanılıyordu, ancak öldüğüne dair herhangi bir kanıt elde edilemediği için hayatta olduğu ve faaliyetlerine devam ettiği düşünülüyor. Somali'nin mali nedenlerden ötürü örgüt için önemli olduğunu belirten Hamming, buradan Kongo, Mozambik, Güney Afrika, Yemen ve Afganistan'a para gönderdiklerini, dolayısıyla iyi bir mali modele sahip olduklarını vurguladı.

h67u8ı
DEAŞ liderlerinin her zaman Arap kökenli oldukları biliniyor (Reuters)

Bu mali faaliyetlere ilişkin hiçbir bilgi yok, çünkü bu miktarları tahmin etmek bile imkansız. Paranın bir yerden başka bir yere giderken izlediği güzergahları tam olarak belirlemek de öyle.

Mumin’in DEAŞ liderliğine uzanan yolculuğu

Yarı özerk Puntland bölgesinde doğan Mumin, bir süre İsveç'te yaşadıktan sonra İngiltere'ye yerleşti. 2000'li yılların başında Londra ve Leicester'da camilerde ve internette dolaşan videolarda radikal bir vaiz olarak tanınan Mumin, Somali'ye döndüğünde İngiliz pasaportunu yaktı ve El Kaide ile bağlantılı eş-Şebab örgütü lehine propaganda yapmaya başladı. Ardından 2015 yılında DEAŞ saflarına geçti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan Avrupalı bir istihbarat yetkilisi, DEAŞ'ın küçük bir bölgeyi kontrol etmesine karşın geniş bir kitleye hitap ettiğini ve para dağıttığını söyledi. Aynı yetkili, geçtiğimiz mayıs ayında Mozambik'te DEAŞ’ın Faslı ve Afrikalı üyelerinin bir terör saldırısı gerçekleştirdiğini aktardı.

Yetkiliye göre Mumin ayrıca Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) faaliyet gösteren DEAŞ bağlantılı Ugandalı örgüt Müttefik Demokratik Güçler’i (ADF) finanse etti. Şu an ADF’nin bin ile bin 500 arasında üyesi olduğunun tahmin edildiğini belirten yetkili, ADF üyelerinin Mumin'in yardımıyla radikalleşme, silah ve finansman arayışını sonlandırıp silahlı saldırılara başladıklarını kaydetti.

İdeolojide değişim

Bazı gözlemcilere göre Mumin, DEAŞ’ın lider kadrosunda halife olarak görülüyor, ancak resmi olarak biat etmesi, kökleri Ortadoğu'ya dayanan, Suriye ve Irak'ta 2014 yılından 2019 yılına kadar süren bir halifelik kuran DEAŞ içinde ideolojik bir değişim anlamına gelecek.

Aşırıcılıkla Mücadele Projesi (The Counter Extremism Project/CEP) adlı düşünce kuruluşunun direktörü Hans-Jakob Schindler, Mumin’in DEAŞ’ın başına geçmesinin DEAŞ destekçileri ve sempatizanları arasında bir kargaşaya neden olacağını değerlendirdi.

Fakat Horasan Vilayeti ve Batı Afrika Vilayeti gibi DEAŞ'a bağlı grupların liderlerinin operasyonel faaliyetleri örgütün liderliğini istemelerine neden olabilir. Somalili olan Mumin, DEAŞ’ın geleneksel liderlik kriterlerini karşılamasa da coğrafi konumu ona bazı avantajlar sağlıyor.

Afrika Boynuzu

ABD’nin West Point Askeri Akademisi’ne bağlı CTC Sentinel - Combating Terrorism Center’a göre Afrika Boynuzu örgüte Arap Maşrık (Levant) bölgesindeki istikrarsızlıktan koruma ve daha fazla hareket özgürlüğü sağlamış olabilir. Merkez, bu liderlik özelliklerinin, mali kaynakları savaşı kazanmanın anahtarı olarak gören terör örgütü El Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin'inkilerle örtüştüğünü vurguladı.

Mumin'in emrindeki militan sayısı az olmasına rağmen liderlik piramidinin tepesine yükselmesi, DEAŞ içindeki değişimleri de yansıtıyor. Hamming’e göre bu değişimlerden ilki halifenin artık DEAŞ'deki en önemli figür olmaması, ikincisinin ise örgütün aslında Afrika'ya doğru kademeli bir stratejik kayma arayışında olması. Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Avrupalı istihbarat kaynağı ise Avrupa'ya ulaşan şiddet görüntülerinin yüzde 90'ının Afrika'dan geldiğini söyledi. Ancak CTC Sentinel'e göre örgütün liderliği Ortadoğu'da kalmaya devam ettiğinden ‘her şey aynı kalıyor’.