ABD, Gazze’deki silahlarından dolayı hukuki ve siyasi olarak savaşa müdahil mi?

ABD’nin Gazze Şeridi’nde sivillere zarar verilmesinde ve uluslararası hukukun çiğnenmesinde ‘özel bir sorumluluğa’ sahip olduğunu düşünen gözlemciler, “Leahy Kanunu nerede?” diye soruyor

ABD’nin İsrail’e desteği, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti’nin hemfikir olduğu temel bir mesele olmaya devam ediyor (AFP)
ABD’nin İsrail’e desteği, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti’nin hemfikir olduğu temel bir mesele olmaya devam ediyor (AFP)
TT

ABD, Gazze’deki silahlarından dolayı hukuki ve siyasi olarak savaşa müdahil mi?

ABD’nin İsrail’e desteği, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti’nin hemfikir olduğu temel bir mesele olmaya devam ediyor (AFP)
ABD’nin İsrail’e desteği, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti’nin hemfikir olduğu temel bir mesele olmaya devam ediyor (AFP)

18 Ekim’de ABD’li yetkili Josh Paul, yurt dışına Amerikan silahları sevkiyatını denetlemekten sorumlu ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi ve Askeri İşler Bürosu müdürlüğünden istifa etti. İstifasından önce Paul, gönderilecek silahların “binlerce sivili öldürmek için kullanılacağını” bildiğini gerekçe göstererek, Gazze’deki savaş için İsrail’e silah desteği verilmesini reddetmişti.

Paul, binlerce sivilin ölümüne sebep olan bu savaşta İsraillilerin Amerikan silahlarıyla takviye edilmesini reddeden tek kişi değil. Nitekim Amerikan silahlarının sivil cinayetlerinde kullanımına son verilmesi için çağrıda bulunan çok sayıda insan hakları savunucusu ve aktivist mevcut. ABD Senatosu’nda Yahudi bir Demokrat olan Senatör Bernie Sanders, İsrail’e yeni herhangi bir güvenlik yardımı yapılacaksa Gazze’ye yönelik “rastgele bombardımanın durdurulmasının” şart koşulması çağrısı yaptı.

İsrail ordusu, ABD’den yıllık 3,3 milyar dolarlık bir desteğin yanı sıra füze savunma teknolojisi için de ayrıca 500 milyon dolar alıyor. Hamas hareketinin İsrail’e karşı başlattığı 7 Ekim saldırılarının ardından Gazze’de mevcut savaşın patlak vermesiyle ABD Başkanı Joe Biden, İsrail’e ‘eşi benzeri görülmemiş’ bir askerî yardım paketini onaylaması için Kongre’ye başvurdu. Cumhuriyetçilerin ağırlıkta olduğu ABD Temsilciler Meclisi, kasım ayı başlarında 14,3 milyar dolarlık bir yardım sunulmasına ilişkin yasa tasarısını onayladı.

Demokratlar, bu yasa tasarısının meclisten geçirilmesine şüpheyle yaklaşsa da ABD’nin İsrail’e olan askerî desteği, ABD’deki her iki partinin hemfikir olduğu temel bir mesele olmaya devam ediyor.

Peki, İsrail’in aldığı bu askerî yardımların mahiyeti nedir? Gazze’de hangi Amerikan silahları kullanılıyor?

Gazze’deki gelişmiş Amerikan silahları

Bu hafta ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in Gazze Şeridi’ne topçu saldırıları düzenlemek için kullandığı Merkava tanklarına özel 120 mm M830A1 tank mermilerinin satışına ilişkin olarak İsrail’le 106,5 milyon dolarlık bir silah anlaşması yapıldığını duyurdu.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın kararının ardından geçtiğimiz cuma günü geç saatlerde Kongre’yi satışla ilgili bilgilendirdiğini söyledi. Blinken’ın ilgili kararına göre “ABD ulusal güvenliği için mühimmatın derhal satışını gerektiren acil bir durum söz konusu ve dolayısıyla satın alma işlemi, yabancı askerî satışlara ilişkin kongre incelemesi gerekliliğini aşıyor.”

Silah satışlarına ilişkin ‘acil durum kararlarında’ Kongre’nin atlanması, ‘alışılmadık bir adım’ olarak değerlendiriliyor ve bazen yasa koyucuların itirazıyla karşılaşıyor. 1979 yılından beri en az dört yönetim, bu yetkiyi kullandı.

Ortadoğu’nun en iyi silahlanmış ülkelerinden biri olan İsrail Hava Kuvvetleri, gelişmiş Amerikan F-35 savaş uçağına, Amerikan üretimi Patriot füzeleri de dahil olmak üzere füze savunma bataryalarına ve Demir Kubbe füze savunma sistemine sahip.

Son haftalarda Amerikan basınına konuşan eski ABD’li yetkililere göre Washington, Demir Kubbe’yi takviye etmek için hava savunma füzeleri, küçük çaplı bombalar ve güdümsüz bombaları GPS güdümlü silahlara dönüştüren JDAM ekipmanı göndermeyi taahhüt etti. Raporlara göre Boeing şirketi, şirketin Missouri eyaletindeki St. Charles ilçesinde ürettiği 1800 kadar JDAM füzesinin teslimatını hızlandırmak için çalışıyor.

Atlantik Konseyi üyesi ve eski ABD Dışişleri Bakanı Siyasi ve Askerî İşlerden Sorumlu Yardımcısı Clarke Cooper’a göre bu ikmaller; F-35 savaş uçakları, CH-53 ağır helikopterler ve KC-46 havadan yakıt ikmal tankerleri gibi gelişmiş silahlara dair üzerinde önceden yapılmış anlaşmaları içeriyordu.

Biden’ın Kongre’den talep ettiği 14 milyar doları aşkın ek yardımlar ise hava ve füze savunma desteği sağlamayı ve ABD’nin İsrail’e verdiği askerî stoku yenilemeyi hedefliyor. ABD ordusu ayrıca, gerektiği takdirde İsrail’e gözetleme uçakları ve F-18 savaş uçaklarıyla hava desteği sağlamak üzere, Doğu Akdeniz’e USS Gerald R. Ford uçak gemisiyle savaş grubunu da gönderdi.

Londra’daki Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün ifadesine göre Pentagon, İsrail ordusunun malzeme stokunun yenilenmesine bir katkı olarak, Ukrayna’ya yapılan yardım nedeniyle azalan ‘Avrupa’daki stokunu yenilemek üzere’ İsrail’deki rezerv stokundan çektiği mühimmatın yeniden İsrail ordusuna yönlendirildiğini söyledi.

World Socialist internet sitesinde derlenen bilgilere göre İsrail ordusu, Gazze’de gerçekleştirdiği hava saldırılarında Amerikan yapımı uçaklardan oluşan bir filodan destek alıyor. Bu filoda Lockheed Martin şirketine ait 40 adet gelişmiş F-35 gizli savaş uçağı, General Dynamics ve Lockheed Martin şirketleri tarafından üretilen 196 adet çok amaçlı F-16 uçağı, Boeing (eski adıyla McDonnell Douglas) şirketi tarafından tasarlanıp üretilen 83 adet F-15 savaş uçağı mevcut. Bu savaş uçakları, büyük ölçüde ABD’de üretilen bombalar, füzeler ve güdüm araçlarıyla donatılmış halde. 

İsrail, kurulduğu 1948 yılından bu yana yaklaşık 130 milyar dolarla, ABD desteğini en çok alan ülke olma özelliğini sürdürüyor. Kongre Araştırma Servisi’ne göre 2022 yılında Washington, İsrail’e askerî, ekonomik ve füze savunma yardımları için toplam 4,8 milyar dolar harcadı.

ABD, Başkan Joe Biden yönetiminin, İsraillilerin Gazze’de uluslararası insan hakları tarafından savaş suçu işlemekle suçlanacak kadar büyük sivil kayıplarına sebep olmasını engelleyemediği yönündeki eleştiriler artarken bile İsrail’e askerî desteği artırmayı taahhüt ediyor. Pentagon da İsrail’in Hamas’a karşı savaşında Amerikan silahlarını kullanma biçimine dair herhangi bir kısıtlama getirilmeyeceğinin sözünü verdi.

Gazze yıkımında ABD’nin sorumluluğu

Gazze Şeridi’nin 2,3 milyonluk nüfusunun yaklaşık 1,7 milyonu evlerinden kaçtı ve Gazze Şeridi içerisinde yer değiştirmek zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi, bunlardan yaklaşık 1 milyon kişinin BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) ait binalarda barındığını ve bu barınakların sayısının en az 156 olduğunu söylüyor. 

Uydu görüntüleri üzerine yakın zamanda yapılan bir analize göre Amerikan radyosu NPR, İsrail bombardımanı sonucunda Gazze şehrinin neredeyse üçte birinin yerle bir olduğunu bildirdi.

Oregon Eyalet Üniversitesi ile New York Üniversitesi Keune Araştırma Merkezi’nden iki araştırmacının yaptığı analiz, savaşın başlangıcından bu yana Gazze Şeridi genelinde binaların yüzde 13 ila 18’inin ‘yıkıldığını ya da zarar gördüğünü’, Gazze Şeridi’nin kuzey yarısındaki binaların da yüzde 27 ila 35’inin hasar gördüğünü tahmin ediyor.

Gazze Şeridi’ndeki Hükümet Medya Ofisi geçtiğimiz çarşamba günü, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları sebebiyle ölenlerin sayısının 14 bin 532 kişiye yükseldiğini duyurdu.

Hal böyle olunca Gazze’deki tablo, Amerika’nın sorumluluğunun sınırlarıyla ilgili soru işareti doğuruyor.

Çatışmadaki Siviller Merkezi’nden (Center for Civilians in Conflict) John Ramming’e göre İsrail’in ana silah ve askerî yardım tedarikçisi olarak ABD, “uluslararası hukukun ihlali ve Gazze’deki sivillere verilen zarar konusunda özel bir sorumluluk taşıyor”.

John Ramming, belgeli olarak ağır insan hakları ihlalleriyle itham edilen yabancı güvenlik birimlerine güvenlik yardımını yasaklayan Leahy Kanunu’nun “tarihsel olarak ABD’nin İsrail’e askerî yardımlarının büyük çoğunluğunda uygulanmadığını” söylüyor. ABD hükümeti bu Leahy Kanunu’nu genelde ‘savaş zamanında silahlı çatışma hukukunun ihlali durumunda geçerli olmadığı’ şeklinde yorumluyor.

Uluslararası Kriz Grubu’nun ABD Programı Danışmanı Brian Finucane, ABD’nin savaşta İsrail’e verdiği asker ve istihbarat desteğinin “ABD için ciddi hukuki ve siyasi sorunlar doğurduğunu ve ABD yasalarının ve standartlarının savaş hukukunu ihlal edecek şekilde kullanılabilecek asker ve istihbarat desteğini kısıtladığını” belirtiyor. 

Brian Funicane ayrıca şunu da söylüyor:

“İsrail’in savaş suçları işlemek için Amerikan desteğini kullanması halinde ABD’li yetkililer suç ortaklığı riskiyle karşı karşıya kalacak. Bu yüzden Biden yönetimi ile Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in Amerikan silahlarını nasıl kullandığını denetlemek ve kötüye kullanımdan menetmek için somut önlemler almalı.”

İsrail’in eylemlerinin değerlendirilmesi

Gözlemciler, Hamas’ın sivilleri öldürmesinin ve rehin almasının bariz ‘savaş suçu’ teşkil ettiğine dikkat çekerken, İsrail’in Gazze’deki pek çok eyleminin yasal boyutunun değerlendirilmesi daha büyük bir zorluk teşkil ediyor. İsrail askerî harekâtının savaş hukukunu çiğneyip çiğnemediğine ilişkin sorular vaka bazında değerlendirilmelidir. Ayrıca hedefin meşru bir askerî hedef ya da sivillere verilen zararın aşırı olup olmadığını bilmek için açıklanmamış bilgilere ihtiyaç duyulabilir.

Funicane değerlendirmesine şu sözlerle devam ediyor:

“Sivillerin öldürülmesinin ve sivil altyapının tahrip edilmesinin konuyla bağlantılı olduğu muhakkak. Ancak bu iki eylemin gerçekleşmesi, kaçınılmaz olarak İsrail’in savaş suçu işlediği sonucunu getirmez.”

Bununla birlikte belirli saldırılarla ilgili nihai hukuki sonuçlara varmak zor olsa da Funicane, İsrail ordusunun Gazze’deki davranışının ve İsrail yetkililerinin bu davranışa eşlik eden söylemlerinin “Washington’da hukuki ve siyasi endişeler doğurması gerektiğini” söyleyerek ekliyor:

“Zira hava saldırısının ilk altı gününde İsrail, ABD liderliğindeki DEAŞ karşıtı koalisyonun terör örgütüne karşı savaşın herhangi bir ayında ve hatta operasyonun en yoğun döneminde bile attığından 6 bin bomba daha fazla attı.”

Amerikan silahları ve diğer güvenlik yardımları konusunda Batılı gözlemciler, Kongre’nin Başkan Biden’a ateşkes çağrısı için Amerikan nüfuzunu kullanması ve İsrail ordusunun sivillere zarar vermemek adına mümkün olan tüm önlemleri alması için ısrarcı olması yönünde baskı yapması gerektiği konusunda hemfikir. Ayrıca Biden yönetiminin izlediği silah sevkiyatı politikasına uygun olarak ABD, mevcut uygulamalara ve önceki ihlallere dayanarak İsrail hükümetine, korkunç eylemler gerçekleştirmek için kullanabileceği silahları sağlamamalı. 

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı John Feiner, geçtiğimiz pazar günü CNN’e verdiği bir röportajda Biden yönetiminin Sanders ve diğerlerinin İsrail’e yapılacak yeni herhangi bir güvenlik yardımının şarta bağlanması yönündeki çağrılarını kabul edip etmeyeceği yönündeki soruya doğrudan yanıt vermedi ve bunun yerine İsrail’in ABD’den aldığı yardımlarda zaten uluslararası insani hukuk şartlarına tâbi olduğunu savundu.

Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir



Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.


WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.