Mısır, ‘Refah Muhafızı Operasyonu’ konusunda sessizliğini koruyor

Uzmanlar, koalisyonun Kızıldeniz'de seyrüseferi korumaya yönelik hedeflerinin belirsizliğine dikkat çekti.

Kızıldeniz'de faaliyet gösteren ABD Donanması Husi tehdidinin sona ermesine engel olmuyor. (AFP)
Kızıldeniz'de faaliyet gösteren ABD Donanması Husi tehdidinin sona ermesine engel olmuyor. (AFP)
TT

Mısır, ‘Refah Muhafızı Operasyonu’ konusunda sessizliğini koruyor

Kızıldeniz'de faaliyet gösteren ABD Donanması Husi tehdidinin sona ermesine engel olmuyor. (AFP)
Kızıldeniz'de faaliyet gösteren ABD Donanması Husi tehdidinin sona ermesine engel olmuyor. (AFP)

ABD'nin, 10 ülkeyi kapsayan, Kızıldeniz'de seyrüseferi korumaya yönelik çok uluslu bir operasyon başlatacağını duyurması, Kızıldeniz ve Babulmendeb Boğazı'ndaki deniz operasyonları alanında yeni bir gelişmeye işaret ediyor. Babulmendeb Boğazı, Süveyş Kanalı'nın güney girişi olması nedeniyle Mısır ve dünyanın birçok ülkesi için stratejik öneme sahip.

Kahire ise ‘Refah Muhafızı Operasyonu’ adındaki yeni deniz ittifakına ilişkin sessizliğini koruyor.

Uzmanlar, Mısır'ın bu hayati bölgedeki gelişmeleri yakından takip ettiğini aktardı.  Yapılan değerlendirmeler Mısır'ın ulusal güvenliğini korumaya odaklanan öncelikleri, ayrıca koalisyonun hedefleri ve çalışma mekanizmalarının şu ana dek belirsizliği göz önüne alındığında, Kahire'nin yeni koalisyona katılmamasının muhtemel olduğu yönünde.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü yaptığı açıklamada, ABD’nin Kızıldeniz'de ticareti güvence altına almak amacıyla ‘Refah Muhafızı’ adı altında çok uluslu bir güvenlik operasyonu başlatacağını duyurdu. Ortadoğu’da ABD filosuna ev sahipliği yapan Bahreyn’i ziyaret eden Austin, söz konusu operasyona katılacak ülkeler arasında İngiltere, Bahreyn, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Seyşeller ve İspanya’nın yer aldığını bildirdi.

Geçtiğimiz haftalarda insansız hava araçları ve füzelerle Kızıldeniz'den geçen birçok uluslararası gemiyi hedef alan Husi grubu, saldırılarını İsrail gemilerini veya İsrail limanlarına giden gemileri hedef aldığı iddiasıyla gerekçelendirmişti. Husi Sözcüsü’ün daha önce yaptığı açıklamalara göre söz konusu saldırıya ilişkin gerekçelerin kapsamı daha sonra İsrail'i destekleyen ülkelerle bağlantılı tüm gemileri kapsayacak şekilde genişletildi.

Husi isyancılar salı günü yaptıkları açıklamada, ABD'nin kurduğu bu uluslararası koalisyonun Filistin halkına yönelik saldırı çerçevesine girdiğini öne sürdü. Koalisyonun uluslararası hukuka aykırı olduğunu, seyrüseferi himaye etmediğini, aksine tehdit ettiğini, Kızıldeniz'i İsrail'in yararına askerileştirme amacı güttüğünü ifade etti.

Kızıldeniz, petrol ve sıvılaştırılmış doğal gazın yanı sıra tüketim mallarının nakliyesi için de dünyadaki en önemli rotalardan biri sayılıyor. Küresel ticaretin yaklaşık yüzde 40'ı bölgeden geçiyor. Uzmanlar, küresel konteyner ticaretinin yaklaşık yüzde 30'unun Süveyş Kanalı'ndan geçtiğini tahmin ediyor.

Süveyş Kanalı'nın izlenmesi

Mısır'daki Süveyş Kanalı İdaresi pazar günü yaptığı duyuruda, kanaldaki seyir trafiğinin düzenli olduğunu duyurdu. İdare Başkanı Usame Rabi, idarenin Kızıldeniz'de devam eden gerilimleri yakından takip ettiğini, bunların kanaldaki navigasyon üzerindeki etkisinin boyutlarını araştırdığını söyledi. Bazı gemi şirketleri, geçici olarak Ümit Burnu güzergahına yönleneceklerini duyurmuştu.

Rabi, 19 Kasım'dan itibaren Ümit Burnu güzergahından 55 geminin transit geçişe yönlendirildiği bildirildi. Bu rakam, o dönemde 2 bin 128 geminin geçişine kıyasla düşük bir oran sayılıyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Samir Ferec, Kızıldeniz girişindeki Husi saldırılarından ilk etkilenen hususun küresel ticaret olduğu görüşünde. Refah Muhafızı Operasyonu’nun ABD’nin bu hayati bölgedeki varlığını pekiştirmeye yönelik girişimini temsil ettiğine dikkat çeken Ferec, farklı ülkelere ait 6 askeri üssün yer aldığı Cibuti başta olmak üzere dünyada birçok ülkeye ait çok sayıda askeri üs bulunduğunu hatırlattı.

Mısır'ın çıkarlarının küresel ticaretin korunmasına ve güvence altına alınmasına bağlı olduğunu açıklayan Ferec, kendi çıkarları için hayati önem taşıyan bu bölgede bir çatışmaya girmenin veya gerginlik yaratmanın kendi çıkarına olmadığını da sözlerine ekledi. Mısır'ın, kendi topraklarında ittifaklara katılmayı veya askeri üsler kurmayı reddeden köklü vizyonuna dayanan bu yeni ittifaka katılmamasının muhtemel olduğunu vurguladı.

Kahire'nin esas olarak bölgede seyrüsefer özgürlüğünün ve uluslararası ticaretin korunmasına ilişkin koordinasyona dayanan bölgesel ve uluslararası çabalarda kilit bir ortak olduğunu vurgulayan Ferec, Kızıldeniz'de seyrüseferin korunmasına yönelik Suudi Arabistan ve Sudan ile bölgesel koordinasyonun yanı sıra 153 Ortak Görev Gücü’nün de buna dahil olduğunu hatırlattı.

Nisan 2022'de kurulan ve 39 üye devletten oluşan 153 Ortak Görev Gücü, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde deniz güvenliği konusunda uzman. Genel merkezi ise Bahreyn'de bulunuyor.

Mısır, geçtiğimiz aralık ayında yaptığı açıklamada, Mısır Donanması’nın Ortak Görev Gücü komutasını devralacağını duyurmuştu. Tüm bölgelerde ve deniz yollarında güvenlik ortamını iyileştirmeyi, uluslararası deniz yollarında gemi akışının güvenli geçişini sağlamayı ve her türlü organize suçla mücadele etmeyi amaçladığını duyurmuştu.

Stratejik çıkarlar

Mısır Deniz Koleji eski müdürü Tuğamiral Mahfuz Merzuk, Mısır'ın vizyonunun temel belirleyicisinin, başta ekonomik ve stratejik çıkar olmak üzere, ulusal güvenliğinin korunması ve bölgede seyrüsefer güvenliğinin sağlanması olduğuna inanıyor. Tehditlerle yüzleşmeye odaklanan Mısır’ın aynı zamanda kendisi için stratejik öncelik taşıyan alanlarda sükûnet ve istikrarı korumak ve bu alanlarda ortaya çıkabilecek gerilimi azaltmak için de harekete geçtiğini de sözlerine ekledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Merzuk, Mısır'ın, Süveyş Kanalı'nın güney girişi olan bölgedeki stratejik ve ekonomik çıkarları nedeniyle Kızıldeniz girişindeki mevcut durumu yakından takip ettiğini açıkladı. Ancak mevcut durumun ciddiyetine ilişkin birçok haberin fazlasıyla abartılı olduğuna dikkat çekti. Süveyş Kanalı'ndaki navigasyon trafiğinin etkilenmediğini, kanaldan günlük olarak geçen kargo hacminin normal oranlarda, hatta bazen normalden daha yüksek olduğunu belirtti.

Bazı gemi şirketlerinin rota değiştireceği duyurusunun, gemi hattının Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı rotasından tamamen saptığı anlamına gelmediğini söyleyen Merzuk, bu stratejik koridorun öncelikle ekonomik nedenlerden dolayı uluslararası deniz trafiği için vazgeçilmez olduğunu vurguladı.

Nakliye ve sigorta maliyetlerinde teşvik edilen artışların siyasi amaçlardan yoksun olmadığını, artışın değerinin, bu gemilerin, özellikle konteynerlerın kargo değerlerine kıyasla neredeyse yok denecek kadar az olduğuna dikkat çeken Merzuk. artışın, İsrail'e gidiş-dönüş deniz taşımacılığı dahil olmak üzere bu bölgedeki deniz taşımacılığını korumak için uluslararası destek toplamayı amaçladığını kaydetti.

Aralarında Danimarka merkezli Maersk, Almanya merkezli Hapag-Lloyd, Fransa merkezli CMA CGM, İtalya ve İsviçre merkezli MSC ve Tayvan merkezli Evergreen’in de bulunduğu uluslararası nakliye şirketleri, gemilerine Kızıldeniz'i Aden Körfezi'nden ayıran Babulmendeb Boğazı’na girmemeleri konusunda bilgi verdi. Küresel konteyner ticaretinin yüzde 53'ünü temsil eden dünyanın en büyük beş konteyner şirketinden dördü, Kızıldeniz'deki faaliyetlerini askıya aldı.

Rota değiştiren gemiler, Güney Afrika'nın etrafını dolaşmak için Babulmendeb Boğazı’nı kullanmak yerine daha uzun bir rota izlemek zorunda kalacak. Bu da yolculuğu en az 10 gün uzatacak.

Siyasi ve güvenlik boyutları

Kahire Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi ve Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tarık Fehmi, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, ABD'nin Refah Muhafızı duyurusunun, seyir özgürlüğünün korunmasını başlık olarak alan güvenlik boyutuna sahip pek çok yaklaşımı taşıdığı görüşünde olduğunu söyledi. Ancak uluslararası rekabetin yaşandığı bu bölgedeki ABD varlığının pekiştirilmesine ilişkin siyasi boyutlardan ve uzun vadeli hedeflerden yoksun olmadığını da sözlerine ekledi.

Fehmi, ABD Savunma Bakanı'nın bu yöndeki duyurusunun, birçok hedefinin ve çalışma mekanizmasının belirsizliğini ortadan kaldırmadığını, belki de ABD Bakanı'nı 40 ülkenin savunma bakanlarıyla uzaktan toplantı yapmaya iten şeyin bu olduğunu savundu. Şu ana kadar katılımcı sayısının sadece 10 ülke ile sınırlı olduğu bu girişime ABD’nin çağrısıyla daha fazla ülkenin katılım sağlayabileceğini, bu durumun belirsizlik yaratabileceğini belirten Fehmi, ittifakın çalışma mekanizmaları ve katılımcılarına yüklediği rollerin bölgedeki birçok ülkenin katılım konusundaki isteksizliğinin nedenleri arasında yer aldığını kaydetti.



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.