Tunuslu gazeteciler, birkaç gün önce bir radyo kanalında Ticaret Bakanı Gülsüm Bin Receb'e hakaret ettiği iddiasıyla yetkililer tarafından tutuklanan gazeteci Ziyad el-Hani'nin serbest bırakılması talebiyle bir protesto düzenledi.
Hani, bakanı eleştirip, "kalkınma projelerinin engelleyici bürokrasisi nedeniyle" başarısız olduğunu söyleyerek görevden alınması çağrısında bulunmuştu. Buna göre Cumhuriyet Savcılığı, “Yalan Haberleri Önleme Kararnamesi” uyarınca, bu suçlamayla tutuklanan el-Hani'nin on gün önce cezaevine konulmasına karar vermişti. Hani'nin davasıyla ilgili olarak Tunus Asliye Mahkemesi binası önünde toplanan gazeteciler, onun serbest bırakılmasını talep eden sloganlar attı. Gazetecilerin yargılanmasını, hapsedilmesini ve özgürlüklerinin kısıtlanmasını, kınadılar.
Tunus Gazeteciler Sendikası üyesi Emire bin Muhammed, “Tutuklu gazeteci meslektaşlarımız Ziyad el-Hani, Şazi Mübarek ve Halife el-Kasimi'nin serbest bırakılması talebiyle protesto yapıyoruz” diyerek aynı zamanda” gazeteciliğin kötüye gittiğine, çünkü gazetecilerin hapiste olduğuna, oysa onlar için hapishanenin istisna, özgürlüğün ise doktrin olması gerektiğine” dikkat çekti. Gazeteci Emire, "yetkililerden gelen tam bir karartma ortamında bilgi almakta zorlandıklarını” ve bunun "basın özgürlüğünü daha da kısıtlamaya ve ifade özgürlüğünü boğmaya" doğru gittiğini vurguladı. Ayrıca “Gazetecilerin sesini susturmanın, tüm Tunusluların sesini susturmak anlamına geldiğini” söyledi.
Hani'ye yönelik suçlamaların görüşüldüğü adli oturumun düzenlenmesiyle aynı zamana denk gelen bu dayanışma eylemine katılanlar “Tunus’ta gazeteciliğe özgürlük” sloganları atarak aynı zamanda, ifade özgürlüğünü kısıtlayan 54 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yerine “Tunus'ta basın ve medya sektörünü düzenleyen 115 sayılı Kararnamenin uygulanması” gerektiğine dikkat çektiler. Gazeteciler, ayrıca meslektaşlarının serbest bırakılması ve haklarında uygulanan tedbir kanunlarının geri çekilmesi çağrısında bulunan sloganlar attı.
Tunus Gazeteciler Sendikası başkanı Ziyad ed-Dabbar ise tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması çağrısında bulundu. Ziyad ed-Dabbar, “Dayanışma eylemine katılan gazetecilerin iş yerlerinde gün boyu kırmızı rozetler taktıklarını ve bunun gazetecilerin günlük gerçekliklerine duydukları öfkeyi ve yaşadıkları boğulma hissi”ni yansıttığını belirtti.
Dabbar, bu dayanışma eylemi sırasında “Tunuslu gazeteci Halife el-Kasimi hakkında haksız bir şekilde beş yıl hapis cezası verildiğini ve Tunuslu gazeteci Şazi el-Hac Mubarek’in de tutukluluğunun devam ettiğini” açıkladı.
54 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, beş kısma ayrılmış 38 bölümden oluşuyor ve bu kararnamenin takdirine göre bazı suçların faillerine ağır hapis cezaları verilebileceği dikkat çekiyor. Söylenti ve yalan haber üretmek ve tanıtmak, uydurma veya sahte belgeler yayınlamak ve çocukları hedef alan uygunsuz ifadeler sergilemek de buna dahildir. Bu durum, Cumhurbaşkanlığı kararnamesini kınayan ve bu bölümün uygulama kapsamının geniş olduğunu düşünen birçok yerel ve uluslararası insan hakları örgütünün öfkesini artırdı. Bu örgütler, Cumhurbaşkanı kararnamesini kınarken “bu maddenin, birden fazla yorum taşıdığını, özellikle avukat Delile Musaddık ve avukat İslam Hamza'nın "devlet güvenliğine karşı komplo" davasından dolayı tutuklanan siyasiler hakkında medyada yaptıkları açıklamalardan sonra tutuklanmalarının ardından, bu maddenin tüm muhalif siyasi aktivistleri kapsayabiliceğini” belirtti.
Bu bağlamda Uluslararası Af Örgütü (Amnesty), Ticaret Bakanı Gülsüm Bin Receb’e yönelik eleştirileri nedeniyle tutuklanan gazeteci el-Hani'nin derhal serbest bırakılması için Tunuslu yetkililere çağrıda bulundu. Örgüt, "Tunuslu yetkililer Ziyad el-Hani'yi derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmalı ve ona yönelik tüm suçlamaları düşürmelidir çünkü bu suçlamalar yalnızca onun en temel insan haklarını kullanmasından kaynaklanmaktadır" dedi.