Kızıldeniz'deki gerilimin jeopolitik boyutları neler?

Husilerle olan çatışmanın yayılmasından korkuluyor

ABD ve İngiltere tarafından Husilere ait mevzilere düzenlenen hava saldırıları sürpriz bir gelişme değildi. Öncesinde kamuoyu önünde bununla ilgili tehditlerde bulunuldu (X platformu)
ABD ve İngiltere tarafından Husilere ait mevzilere düzenlenen hava saldırıları sürpriz bir gelişme değildi. Öncesinde kamuoyu önünde bununla ilgili tehditlerde bulunuldu (X platformu)
TT

Kızıldeniz'deki gerilimin jeopolitik boyutları neler?

ABD ve İngiltere tarafından Husilere ait mevzilere düzenlenen hava saldırıları sürpriz bir gelişme değildi. Öncesinde kamuoyu önünde bununla ilgili tehditlerde bulunuldu (X platformu)
ABD ve İngiltere tarafından Husilere ait mevzilere düzenlenen hava saldırıları sürpriz bir gelişme değildi. Öncesinde kamuoyu önünde bununla ilgili tehditlerde bulunuldu (X platformu)

ABD ve İngiltere, art arda iki gün boyunca Yemen’de Husilerin Kızıldeniz’de seyir halindeki gemileri hedef almak amacıyla füzeleri fırlattığı ve insansız hava araçlarını (İHA) havalandırdığı söylenen mevzileri bombaladı. Şarku'l Avsat'a konuşan gözlemcilere göre bu gelişme, stratejik öneme sahip bölgedeki geniş jeopolitik yansımalara ilişkin korkuları artırdı. Gözlemciler, bu durumun bölgesel ve uluslararası rekabet çerçevesinde denizcilik rotalarını ve uluslararası ticareti kontrol altına alma amaçlı olarak çatışmanın kapsamını genişletebileceğini de düşünüyor.

ABD Merkez Komutanlığı'nın X hesabından dün sabah yapılan açıklamada, ABD donanmasına bağlı savaş gemilerinden USS Carney DDG-64 tarafından Husilerin radar tesisine Tomahawk füzeleriyle yeni bir saldırı gerçekleştirildiği bildirildi. CNN'in aktardığına göre ABD’li bir yetkili, dün düzenlenen saldırıların ABD ve İngiltere donanmaları tarafından perşembe gecesi gerçekleştirilen ve Yemen'deki birçok ilde Husilere ait mevzileri hedef alan saldırılara kıyasla ‘çok daha küçük’ olduğunu söyledi.

scefde
Yemen'deki askeri hedefleri bombalamak üzere havalanan İngiltere Hava Kuvvetleri’ne ait Typhoon model bir savaş uçağı (Reuters)

Husilere bağlı Al-Masirah televizyon kanalının haberine göre, Husilerin Sana’daki Yüksek Siyasi Konseyi tarafından yapılan açıklamada, Husilere ait mevzilere düzenlenen bombardımanlara misilleme olarak ABD ve İngiltere’nin tüm çıkarlarının ‘meşru hedef haline geldiği’ belirtildi.  Husiler, Kızıldeniz'de seyir halindeki gemilere yönelik saldırılarını durdurması yönünde kendisine yapılan uluslararası uyarıları dinlemedi. Bunun üzerine Kızıldeniz'in güneyindeki seyrüsefer özgürlüğünü korumak amacıyla ABD liderliğinde ‘Refahın Koruyucusu Operasyonu’ adı altında bir askeri koalisyon kuruldu.

Dönüm noktası

ABD düşünce kuruluşlarından Hudson Enstitüsü Siyasi-Askeri Analizler Merkezi'nin Direktörü Richard Weitz, Husilerin son saldırılarını ABD’nin Husilerle mücadele stratejisinde bir ‘dönüm noktası’ olduğunu ve bunun ‘önceki hataların düzeltilmesi’ olarak değerlendirilebileceğini söyledi. ABD ile müttefiklerinin bölgedeki ve dünyadaki stratejik çıkarlarının olduğu bir bölgede Husilerin askeri yeteneklerinin arttığına ve ‘hedef alınacak gemilerin kriterlerini esnek olarak belirlediğine’ işaret etti. Weitz, Husileri yabancı terör örgütleri listesinden çıkaran Biden yönetiminin yaklaşımlarını değiştirmek için Husilerle ve onları destekleyen İran ile çatışmadan kaçınmaya çalıştığını, son saldırılara rağmen ‘hala savunmada kalarak’ tehlikenin kaynağını vurma stratejisi izlediğini söyledi.

Weitz, Şarku'l Avsat’a yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

ABD, son saldırılarla Gazze'de yaşananları diğer cephelerdeki gelişmelerden ayrı tutmak da dahil olmak üzere birçok mesaj göndermeye çalıştı. Ancak Gazze cephesinde yaşanan çatışma ne olursa olsun, ABD’nin bölgedeki çıkarlarının hedef alınmasıyla ilişkilendirilecektir. İkinci olarak ABD, bölgedeki çıkarlarını hedef almaya devam ederse İran'ın silahlarını etkisiz hale getirmekten çekinmeyecektir. Üçüncü olarak ise Washington, bazı bölgesel müttefiklerinin Husilere karşı bir çatışmaya doğrudan müdahil olma konusundaki hassasiyetin farkında ve bu yüzden doğrudan tehditlerin kaynaklarıyla ilgilenmek için inisiyatif aldı.

Weitz bunu, ABD'nin Hizbullah da dahil olmak üzere birçok tarafa, özellikle de İran'a gönderdiği, çatışmanın yayılmasını istemediği, ancak angajman kuralları değişirse ya da bölgedeki çıkarlarına yönelik tehdit devam ederse olumsuz bir savunma pozisyonu almayacağına dair bir mesaj olarak değerlendirdi.

brg
Husiler, İsrail'in Gazze'ye karşı başlattığı savaştan yararlanarak binlerce silahlı unsuru saflarına kattı (EPA)

ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, ülkesinin İngiltere ile birlikte Yemen'deki Husilere karşı düzenlediği saldırıları savundu. ABD’li yetkili, cuma günü BM Güvenlik Konseyi (BMGK) toplantısında yaptığı konuşmada, “Saldırılar gerekli, orantılı ve uluslararası hukuka uygundu ve ABD'nin meşru müdafaa hakkını kullanması çerçevesinde gerçekleşti” ifadelerini kullandı.

ABD'nin Kızıldeniz'den geçen gemilere yönelik saldırı tehdidine askeri güce başvurmadan karşı koymaya çalıştığını söyleyen Thomas-Greenfield, ancak bunu başaramadığını kaydetti. ABD’li yetkili, ülkesinin bölgedeki çatışmanın kapsamını genişletmek istemediğini, aksine gerginliği yatıştırmayı ve Kızıldeniz'de istikrarı yeniden tesis etmek istediğini belirtti.

Angajman kuralları

Suudi siyaset ve strateji uzmanı Muhammed Salih el-Harbi, ABD’nin Husilerin kıyı bölgelerindeki askeri yeteneklerine, bazı füze fırlatma sahalarına ve radar tesislerine yoğun saldırılar düzenlemesi nedeniyle son günlerde gerilimin tırmanmasını ‘halen bölgede yürürlükte olan angajman kuralları kapsamında olduğunu, çatışmanın süresi ve geleceğiyle ilgili önemli bir kapsam genişliğine işaret etmediğini söyledi.

Şarku'l Avsat'a konuşan Harbi, çok fazla can kaybının olmayacağı ve İran gemilerinin saldırının gerçekleşmesinden birkaç saat önce bölgeden çekileceğini düşündüğünü belirtti. Füzelerin fırlatılma rampalarının ve İHA’ların kalkış noktalarının bombalandığını, saldırı öncesinde ‘masa altından birtakım düzenlemeler’ yapıldığına dair göstergelerin olduğunu söyledi. Hedef alınan noktaların sivil alanlardan uzak olacak şekilde dikkatle seçildiğini belirten Harbi, aynı zamanda saldırıların İran'a ve onun bölgedeki vekillerine yönelik ‘güçlü bir mesaj’ olduğunu değerlendirdi.

Kızıldeniz bölgesindeki angajman kurallarının ‘halen geçerli’ olduğuna inandığını ifade eden Suudi analist, ancak Husilerin, ABD, Çin veya Rusya açısından büyük stratejik öneme sahip olduğunu düşündükleri bölgedeki seyrüsefer özgürlüğünü hedef alan saldırılarında daha ileri gitmeleri halinde durumun değişebileceğini söyledi. Harbi, ABD ve İngiltere’nin hava saldırılarını bir ‘ilk adım’ olarak değerlendirirsek, sonrasında ‘daha ezici, daha geniş, daha derin ve belki de Husilerle sınırlı olmayacak’ saldırıların gerçekleşebileceği yorumunda bulundu.

fvbf
Husiler, Yemen’in Kızıldeniz kıyısındaki limanlarını Kızıldeniz'den geçen gemileri hedef almak için kullanıyor (Reuters)

ABD, İngiltere ve aralarında Almanya, İtalya, Avustralya, Bahreyn ve Japonya’nın da bulunduğu diğer 10 ülke, bir hafta önce ortak bir bildiri yayınlayarak uyarıda bulunmuştu. Bu uyarı, füze depolama ve fırlatma rampaları gibi Husilere ait mevzilere karşı askeri eylemde bulunma tehdidi olarak yorumlandı. Bahsi geçen ülkeler, Kızıldeniz’deki gemilere yönelik saldırıların ‘dünyanın en önemli su yollarından birinde küresel ticaretin temel yapı taşını oluşturan seyrüsefer özgürlüğüne doğrudan bir tehdit oluşturduğunu’ vurguladı.

Uluslararası rekabet

Abu Dabi merkezli düşünce kuruluşu Küresel Güvenlik ve Savunma İşleri Enstitüsü (Institute for Global Security & Defense Affairs/IGSDA) Siyasi ve Askeri Daire Başkanı Tümgeneral Yasir Saad Haşim, Suudi analist Harbi ile uyumlu olan görüşlerini aktardı. Tümgeneral Haşim, ABD ve İngiltere’nin Husilerin askeri mevzilerini hedef alan saldırılarının ‘beklenen’ bir gelişme olduğunu ve bu yüzden büyük can kayıplarını önlemek için saldırıların ne zaman yapılacağının ‘neredeyse’ bilindiğini söyledi. Tümgeneral Haşim, bunu ‘bölgedeki mevcut çatışmanın körüklenmemesi çabasının bir göstergesi’ olarak değerlendirdi.

svrg
Yemen’de Husilerin mevzilerine hava saldırıları düzenledikten sonra Kıbrıs'taki askeri üsse geri dönen İngiltere Hava Kuvvetleri’ne ait bir Typhoon savaş uçağı (AFP)

Tümgeneral Haşim, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Kızıldeniz'deki olayları, bir yanda Çin ile Rusya, diğer yanda ise ABD ile Batılı müttefikleri arasında olmak üzere dünyanın deniz taşımacılığı rotaları üzerindeki uluslararası rekabetle ilişkilendirdi. Husilerin mevzilerini hedef alan hava saldırılarını, ABD’nin çeşitli taraflara gönderdiği, büyük stratejik öneme sahip olan bölgede askeri operasyonlar yapabildiğine dair açık mesaj olarak değerlendirdi. Rusya ve Çin'in, BMGK’da yapılan Kızıldeniz'deki tehditlere ilişkin karar taslağıyla ilgili oylamada ‘veto’ oyu kullandıklarını hatırlatan Haşim, Washington’ın, BM koruması olsa da olmasa da harekete geçeceğinin farkında olduklarına işaret ederek, Moskova ve Pekin’in ‘Washington’ı çatışmaya dahil etmek’ istemiş olabileceklerinin altını çizdi.

Tümgeneral Haşim, sözlerini şöyle sürdürdü:

ABD ile uluslararası rekabette bulunan Çin ve Rusya, nüfuz alanlarını genişletmeye çalışıyorlar. Rusya Ukrayna’ya, Çin ise Tayvan ve Güney Çin Denizi'ne doğru nüfuz alanlarını genişletiyor. Bu durum İran, Kuzey Kore ve diğer bazı ülkelerdeki rejimleri, geniş bir siyasi takas süreci oluşturmaya, ABD’nin stratejik öncelikleri arasında gördüğü bölgeleri tehdit ederek Washington'a kafa tutmaya itebilir.

Tümgeneral Haşim, bölge hükümetlerinin ve halklarının görevinin, bölgeyi bir çatışma alanı olarak gören bu tehlikeli çekişmeden uzaklaşmak olduğunu vurguladı.

ABD'nin Husilerle çatışmaya dahil olmasının iki önemli gelişmeye işaret ettiğini söyleyen IGSDA Siyasi ve Askeri Daire Başkanı, bunlardan birincisinin, Husilerin siyasi karar alma konusunda bağımsız olduklarını iddia etmelerine rağmen ideolojik ve askeri olarak bağlı oldukları İran'la çatışma ihtimalinin artması, ikincisinin ise Washington'ın bir bölgeyi kontrol eden silahlı bir yapı ile ilişkilerinin zorluğu olduğunu söyledi. Bunun Yemen, Suriye ve Gazze gibi Arap bölgelerinde karşılaşılan bir durum olduğunu belirten Haşim, bunun bir devletle ya da bir terör örgütüyle karşı karşıya gelmekten daha zor olduğunu, çünkü müdahale halinde sivilleri, şehirleri ve nüfusun yaşadığı bölgelerin tehlikeye girmesi ihtimali olduğunu vurguladı. ABD'nin bunu ‘ortadan kaldırılması gereken bir tehlike’ olarak gördüğünü kaydeden Haşim, çünkü başta milis grupların stratejik öneme sahip bölgeleri kontrol etmesi halinde bunun bir meydan okumaya dönüştüğünü söyledi.

dvdsv
Husilerin Kızıldeniz'deki saldırıları Süveyş Kanalı'nı da etkiledi (Arşiv - Reuters)

Uluslararası deniz ticaretinin yaklaşık yüzde 15'i Kızıldeniz'den geçiyor. Kızıldeniz, Mısır’ın Süveyş Kanalı üzerinden Avrupa ile Asya arasındaki en kısa deniz nakliye yolu olan Akdeniz'e bağlıyor. Kızıldeniz’de geniş kapsamlı bir çatışma çıkmasına ilişkin korkunun nedenleri arasında son haftalarda artan akaryakıt fiyatlarının daha da yükselmesi ve tedarik zincirlerinin zarar görmesi de var.

Uluslararası Deniz Ticaret Odası (ICS), dünyadaki kargo gemilerinin yüzde 20'sinin artık Kızıldeniz’deki rotayı kullanmaktan kaçındığını, bunun yerine Afrika'nın güney ucundaki çok daha uzun olan Ümit Burnu rotasını kullandığını açıkladı. ICS tarafından iki gün önce yapılan bir açıklamada ise Süveyş Kanalı'ndan geçen gemi sayısının yüzde 30 civarında azaldığı belirtildi.



11 Eylül kurbanlarının çocukları ve torunları New York'ta anma töreni düzenliyor

Kylie Corrigan, New York İtfaiye Departmanı'nda tabur şefi olan babası Brendan Corrigan'ın yanında konuşuyor, 2024 (New York Times)
Kylie Corrigan, New York İtfaiye Departmanı'nda tabur şefi olan babası Brendan Corrigan'ın yanında konuşuyor, 2024 (New York Times)
TT

11 Eylül kurbanlarının çocukları ve torunları New York'ta anma töreni düzenliyor

Kylie Corrigan, New York İtfaiye Departmanı'nda tabur şefi olan babası Brendan Corrigan'ın yanında konuşuyor, 2024 (New York Times)
Kylie Corrigan, New York İtfaiye Departmanı'nda tabur şefi olan babası Brendan Corrigan'ın yanında konuşuyor, 2024 (New York Times)

New York'taki Ulusal 11 Eylül Anıtı ve Müzesi bugün 11 Eylül Kurbanlarını Anma Günü’ne tanıklık edecek.

Ulusal marşın çalınacağı ve saygı duruşuyla sessizliğin hâkim olacağı bu ciddi ortamda, kurbanların yakınları sırayla vefat edenlerin isimlerini okuyacaklar.

gthy
Danielle Riches, geçen yıl New York'ta düzenlenen 11 Eylül töreninde isimleri okuyor. (New York Times)

Ancak geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dikkat çeken şey, 11 Eylül’e tanık olmamış, ancak bu olaylarla ilgili hikayeler dinleyerek büyümüş ve anıların canlı kalmasını sağlama sorumluluğunu üstlenmiş yeni bir neslin ortaya çıkması.

Onlar, saldırılarda hayatını kaybedenlerin çocukları ve torunları, şimdi ebeveynlerinin ve büyükanne ve büyükbabalarının bir zamanlar durdukları yerde durarak aynı anma görevini yerine getiriyorlar.

Geçtiğimiz yıl on yaşındaki Danielle Riches, 11 Eylül Kurbanlarını Anma Günü’nde kurbanların bazılarının isimlerini okumak için ayağa kalktı. Çoğu onun için yabancıydı, o doğmadan önce ölmüşlerdi. Ama son isim, vefat etse de ailesinin kalıcı bir parçası olan bir adama aitti: New York itfaiyecisi olan ve başkalarını kurtarmaya çalışırken ölen amcası Jimmy Riches. Danielle törende şu ifadeleri kullanmıştı: “Jimmy Amca… Senin hakkında ve ne kadar harika göründüğün hakkında sürekli konuşuyoruz. Keşke seninle tanışabilseydim.”

Hayatta kalanlar ve kurbanların yakınları bugün 24. kez, 11 Eylül’ün yıldönümünü anmak için New York'taki Ulusal 11 Eylül Anıtı ve Müzesi'nde bir araya gelecek. Gayda çalınacak, milli marş okunacak, saygı duruşu olacak ve kurbanların yakınları sırayla isimleri okuyacak.

İsimleri okuyanlar arasında çocuklar da olacak; geçen yıl isimleri okuyanların yaklaşık üçte biri, saldırıları hatırlamayan ancak asla unutmama sorumluluğunu taşıyan 11 Eylül kurbanlarının ailelerinin yeni nesline aitti.

Bunların bazıları o gün ebeveynlerini kaybetmiş çocuklar... Geçen yıl, 10 yaşındaki Kylie Corrigan, 60 yaşındaki dedesi James J. Corrigan'ın adını okudu. Dedesi, ikiz kulelerin güvenlik müdürü olan emekli bir itfaiyeciydi. Kylie şöyle dedi: “Seni çok seviyoruz ve çok özlüyoruz. Ben ve kız kardeşlerim seninle tanışabilmeyi çok isterdik.”

dfghty
11 Eylül 2001'de Boston'dan kaçırılan United Airlines'a ait 175 sefer sayılı uçak, saat 09:00'da New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'nin Güney Kulesi'ne çarparak infilak etti. (Getty Images)

Kylie'nin 21 ve 19 yaşındaki iki kız kardeşi Kira ve Megan, önceki yıllarda okuyucu olarak törene katılmıştı. Babaları ve erkek kardeşleri ise saldırıların ardından itfaiyeci olmuştu.

Törene katılmak isteyen aile üyeleri, törenin yapılacağı yer olan ve eski Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin bulunduğu süs havuzlarının yakınında bulunan 11 Eylül Anıtı ve Müzesi tarafından düzenlenen çekilişe isimlerini yazdırıyor.

Günümüzün öğrencileri 11 Eylül olaylarını tarihin bir parçası olarak görüyor; onlar, terörizmin nükleer yıkımdan daha tanıdık bir tehdit olduğu Soğuk Savaş sonrası neslin bir parçası. Hayatlarındaki en önemli olay koronavirüs salgınıydı ve bu gençlerin çoğu, daha bebekken Manhattan'ın güneyindeki törenlere katılmaya başladı.

Brooklyn itfaiyecilerinden oluşan Riches ailesi, bu geçişi somutlaştırıyor. 25 Mart 2002'de baba ve üç küçük oğlu, Jimmy'nin cenazesini almak için Dünya Ticaret Merkezi'ne gittiler. Ailenin anladığı kadarıyla, Jimmy kurtarmaya çalıştığı bir kadının yanında bulunmuş ve olay yerinden ayrılmamıştı.

En küçük kardeş olan Thomas Riches, 2013 yılında isimleri okuduktan sonra şöyle dedi: “12 yıl oldu. Sizi dün gibi özlüyoruz. Sizi asla unutmayacağız.” Thomas, ağabeyi öldüğünde 17 yaşındaydı.

Thomas’ın o gün okuduğu isimler arasında Cantor Fitzgerald'ın operasyon müdürü Joseph Reina Jr. da vardı.

O günden bu yana, Jimmy'nin 11 Eylül'den sonra doğan dört yeğeni isimlerin okunmasına katıldı. Bu yıl, Thomas'ın 10 yaşındaki oğlu Tommy kura ile seçildi.

Büyükanneleri Rita Riches şu ifadeleri kullandı: “Herkes bunu yapmak istiyor. İster inanın ister inanmayın. Evde sürekli ondan bahsediliyor, bu yüzden onunla bir bağ hissediyorlar, onun hakkında her şeyi biliyorlar.”

Thomas Riches'e göre, çocuklar amcalarının bazen sınıfın palyaçosu olduğunu, başkalarını ön planda tuttuğunu ve başkalarını kurtarırken cesurca öldüğünü duymuşlar. Jimmy amcalarının itfaiyeci olmadan önce New York'ta polis memuru olduğunu ve Brooklyn'in Bay Ridge semtindeki bir restoranda garson olarak çalıştığını biliyorlar. Aile, törenin ardından bu restorana gidip öğle yemeği yiyecek ve onunla ilgili hikayeler dinleyecek. Amcalarının 30. yaş gününden bir gün önce, 29 yaşında bir kahraman olarak öldüğünü de biliyorlar.

14 yaşındaki yeğeni Tess, 2023 yılında yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Yarın 52. doğum günün olacaktı. Seni hiç tanımamış olsam da, seni asla unutmayacağım.”

Seçilen okuyucular yaz sonunda çekiliş hakkında bilgilendirilir; organizatörler, okuyacakları isimlerin listesinin önceden bir kopyasını ve telaffuzlarına yardımcı olacak bir kaydı, bir tür yaz ödevi olarak onlara verir.

Her 11 Eylül'de Riches ailesinin üç nesli Brooklyn, Queens ve Staten Island'dan buraya toplanır.

Riches ailesi, yeni Dünya Ticaret Merkezi'nin inşaatı sırasında ve 11 Eylül 2011'de anıt ve süs havuzlarının açılışında, bu yer halen harabe halindeyken oradaydı.

Şu anda 17 yaşında olan Franci, ailenin yeni neslinin okuma yapan ilk üyesiydi. 2021'de üniversiteye başladığı yıl isimleri okudu. Şu anda 12 yaşında olan Jimmy Riches (amcasının adını almış) 2022 yılında okuma yaptı. Jimmy seçildikten sonra her gece isimleri çalıştığını söyledi.

gthyju
10 yaşındaki Tommy Riches, dedesinin, babasının ve kuzenlerinin izinden giderek 11 Eylül saldırılarında hayatını kaybeden kurbanların isimlerini okudu. (New York Times)

Ardından 2023 yılında Tess, geçen yıl da Danielle törende isimleri okudu. Danielle, “Çok fazla insan vardı, bu yüzden biraz korkutucuydu ve ağlayacağımdan endişeleniyordum” dedi.

Bu yıl ise sıra Tommy'e geldi. Bir röportajda, amcasının fotoğrafının yanında durarak şu ifadeleri kullandı: “Onu kalbimizde tutmak için her yıl süs havuzlarının olduğu yere gidiyoruz. Böylece onu asla unutmayız ve asla terk etmeyiz.”


Doha saldırısının ardından Gazze ateşkesi için üç senaryo

İsrail'in Burc Taybe’ye düzenlediği saldırının ardından Gazze şehrinden yükselen dumanlar (AFP)
İsrail'in Burc Taybe’ye düzenlediği saldırının ardından Gazze şehrinden yükselen dumanlar (AFP)
TT

Doha saldırısının ardından Gazze ateşkesi için üç senaryo

İsrail'in Burc Taybe’ye düzenlediği saldırının ardından Gazze şehrinden yükselen dumanlar (AFP)
İsrail'in Burc Taybe’ye düzenlediği saldırının ardından Gazze şehrinden yükselen dumanlar (AFP)

İsrail'in Gazze ateşkesi için arabuluculuk yapan ülkelerden biri olan Katar'daki Hamas liderlerini hedef alması, saldırı öncesinde ABD'nin kapsamlı bir anlaşma önerisinin ele alındığı görüşmelerin olası senaryoları hakkında soru işaretleri yarattı.

İsrail yeni suikastlar gerçekleştireceğine dair tehditlerde bulunurken, Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar olası senaryoları üçe indirgedi: İlk senaryo, Amerikan baskısı altında bir anlaşmaya varılması. İkincisi, müzakerelerin geçici olarak dondurulması. Üçüncüsü ise İsrail'in müzakere sürecini tamamen çıkmaza sokacak ve arabuluculuk çabalarını geçici olarak askıya alacak şekilde gerilimi daha da artırması.

Hamas'ın salı akşamı yaptığı açıklamaya göre, saldırıda Hamas'ın baş müzakerecisi Halil el-Hayye’nin oğlu Hemmam da dahil olmak üzere beş Hamas üyesi öldürüldü. El-Hayye, Gazze Şeridi'nde ateşkes için ABD'nin önerisini tartışırken hareketin üst düzey liderleriyle birlikte hayatta kaldı.

Katar ve ABD ile birlikte arabuluculuk çabalarına öncülük eden Mısır tarafından yapılan açıklamada, “İsrail işgal güçlerinin Katar devletine karşı gerçekleştirdiği saldırgan eylem, ateşkes anlaşmasına varmanın yollarını görüşmek üzere Katar'ın başkenti Doha'da toplanan Filistinli liderlerin toplantısını hedef aldı” denildi. Mısır, saldırıyı ‘Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için arabuluculuk çabalarında önemli rol oynayan Katar'ın egemenliğine doğrudan bir saldırı’ olarak değerlendirdi ve saldırının ‘uluslararası barış çabalarını baltaladığını’ belirtti.

yu
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yerinden edilmiş kişilerle dolu bir çadır kampı, 10 Eylül 2025 (AP)

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani salı akşamı düzenlediği basın toplantısında, hava saldırısının Katar'ın arabuluculuğunu yaptığı barış görüşmelerini bozma tehdidi oluşturduğunu söyledi. Bunu Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari'nin açıklamaları izledi. El-Ensari, İsrail'in müzakereler bir dönüm noktasına yaklaşıp anlaşmaya varmak üzereyken kasıtlı olarak müzakereleri sabote ettiğini iddia etti, ancak ülkesinin arabuluculuk rolünden vazgeçmeyeceğini de bildirdi.

Ateşkes görüşmelerinin üçüncü arabulucusu olan ABD tarafından yapılan açıklamada, saldırının ‘Beyaz Saray'a danışılmadan gerçekleştirildiği ve ne ABD'nin ne de İsrail'in çıkarlarına hizmet etmediği’ kaydedildi.

Hamas'ın tutumu

Söz konusu saldırı, ABD Başkanı Donald Trump'ın “Herkes rehinelerin evlerine dönmesini ve bu savaşın sona ermesini istiyor. İsrailliler benim şartlarımı kabul etti, şimdi Hamas'ın da bunları kabul etme zamanı” açıklamasından iki gün sonra gerçekleşti.

dfgt
Gazze şehrini terk ederek güneye doğru gitmek zorunda kalan Filistinliler, eşyalarıyla birlikte bir kamyonun arkasında (AFP)

Hamas pazar günü yaptığı açıklamada, Washington'dan öneriler aldığını ve ‘savaşın sona erdiğine dair net bir açıklama karşılığında tüm rehinelerin serbest bırakılmasını görüşmek üzere derhal müzakere masasına oturmaya hazır’ olduğunu belirtti. Açıklamada, “Hareket, bu önerileri kapsamlı bir anlaşmaya dönüştürmek için arabulucularla sürekli temas halinde” denildi.

Katar’ın başkenti Doha'da liderlerine yönelik suikast girişiminden sonra Hamas'ın tutumu ve bunun müzakerelerin gidişatına etkisi konusunda soru işaretleri var. Şarku’l Avsat'a konuşan Hamas kaynakları, “Hamas liderliği içinde, Filistinlilerin taleplerini karşılayan, savaşın tamamen sona ermesini sağlayan ve İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesini garanti eden bir şekilde müzakerelerin sürdürülmesi gerektiği konusunda fikir birliği var” dedi.

Kaynaklar, ‘önümüzdeki günlerde, güvenlik durumu istikrar kazandığında arabulucularla iletişimin yeniden başlayacağını ve müzakerelerin yeniden başlamasının mümkün olacağını’ belirtti.

Kaynaklar, ‘savaşı sona erdirme talebinin başarıyla gerçekleştirilmesini sağlayacak şekilde müzakerelerin nasıl yürütüleceğine karar vermek için güvenli bir şekilde iç istişareler yapılacağını’ kaydetti.

ABD baskısı var mı?

Mısır Düşünce ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Halid Ukkaşe, Washington'un İsrail'e baskı yapması halinde kapsamlı bir anlaşmanın mümkün olacağına inanıyor.

Saldırıdan sonra bu senaryonun olası olduğunu düşünen Ukkaşe, ikinci senaryonun müzakerelerin dondurulması olacağı ve bunun ‘rehineler için intihar’ anlamına geleceği öngörüsünde bulundu. Ona göre üçüncü senaryo ise ‘savaşın sona ermesi yönündeki tüm çağrıları hiçe sayan ve müzakere sürecinin tamamen tıkanmasına yol açan İsrail'in daha da yoğunlaşan saldırıları’.

xscdfg
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde, ailesi ile birlikte sığındığı çöp döküm alanının yanında elinde oyuncak bir gitar tutan yerinden edilmiş bir çocuk (Reuters)

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava, Doha saldırısının ‘denklemi değiştirdiğini’ ve ‘öncesiyle sonrasının her düzeyde, özellikle de müzakereler sürecinde aynı olmadığını’ düşünüyor.

Mutava, müzakerelerin geçici olarak dondurulmasının ardından anlaşmaya geri dönüleceğini veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ‘saldırının bedelini ödemeden’ Hamas'a Trump'ın önerisini kabul etmesi için baskı uygulayarak bir anlaşma müzakeresi yapılacağını öngörüyor. Mutava ayrıca, Netanyahu'nun askeri gerilimi sürdüreceğini tahmin ediyor.

Bu olasılık, İsrail'in ABD Büyükelçisi Yechiel Leiter'in dün erken saatlerde Fox News'e verdiği röportajda yaptığı uyarı ile örtüşüyor. Leiter, “İsrail, Doha saldırısı sırasında herhangi bir hedefi ıskaladıysa, bir dahaki sefere onu vuracaktır” demişti. Leiter, Hamas mensuplarının ‘her yerde, her zaman’ hedef listesinde olduğunu vurguladı.

Diğer yandan ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, dün kendisine, saldırının ateşkes müzakerelerine etkisi sorulduğunda, “Dürüst cevap vermeliyim, bilmiyoruz. Hamas şimdiye kadar her şeyi reddetti. Masaya konulan her teklifi sürekli olarak reddediyorlar” cevabını verdi.

Huckabee, Hamas mensuplarının Gazze Şeridi’nden gitmesi ve Gazze Şeridi yönetiminde hiçbir geleceği olmaması gerektiği yönündeki ABD-İsrail tutumunu yineledi.

‘Gelişmelere uygun yeni bir vizyon’

İsrail'in Katar'ı hedef almasını kınayan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Kuveyt Emiri Şeyh Mişal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, acil ateşkesin gerekliliğini vurguladı ve İsrail'in gerginliği artıran adımlarını kınadı.

cdftyhgv
Gazze'nin kuzeyinden yerinden edilmiş kişileri ve eşyalarını taşıyan araçlar, sahil yolunun güney yönünde ilerliyor, 10 Eylül 2025 (AP)

İsrail'in tehditleri ve ABD'nin belirsizliği arasında Ukkaşe, hızlı bir anlaşma olacağına inanmıyor. Ukkaşe, Washington'un, Katar'ın arabuluculuk rolünü tamamlayarak İsrail'in müzakereleri kasıtlı olarak sabote etmesini önleyeceği gelişmelerle uyumlu yeni bir vizyon geliştireceğine inanıyor.

Mutava, mevcut gelişmeler göz önüne alındığında, gelecekteki herhangi bir önerinin Trump ve İsrail'in talepleriyle uyumlu olacağına ve Hamas'a, İsrail'in olası askeri adımlarını durdurmak için önerilen koşullara razı olması için baskı uygulanacağına inanıyor. Bu da, özellikle Katar'ın arabuluculuk çabalarının geçici olarak askıya alınmasına yol açabilir.


Trump, aktivist Charlie Kirk'ün öldürülmesinin ardından bayrakların yarıya indirilmesini emretti

Charlie Kirk, dün Utah Valley Üniversitesi'nde vurulmadan birkaç dakika önce konuşurken (AP)
Charlie Kirk, dün Utah Valley Üniversitesi'nde vurulmadan birkaç dakika önce konuşurken (AP)
TT

Trump, aktivist Charlie Kirk'ün öldürülmesinin ardından bayrakların yarıya indirilmesini emretti

Charlie Kirk, dün Utah Valley Üniversitesi'nde vurulmadan birkaç dakika önce konuşurken (AP)
Charlie Kirk, dün Utah Valley Üniversitesi'nde vurulmadan birkaç dakika önce konuşurken (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün Utah'taki bir üniversite kampüsünde düzenlenen etkinlik sırasında vurulan muhafazakar siyasetçi Charlie Kirk'ün ölümünü duyurdu.

Trump, Truth Social'da yaptığı bir paylaşımda, “Efsanevi Charlie Kirk öldü. Amerika Birleşik Devletleri'nde Charlie kadar genç bir kalbi olan ve onu anlayan başka kimse yoktu” ifadelerini kullandı.

Trump, Kirk'ü anmak için bir hafta boyunca Amerika Birleşik Devletleri'nde bayrakların yarıya indirilmesini emretti.

Trump, Truth Social platformunda şunları söyledi: “Gerçekten büyük bir Amerikan vatansever olan Charlie Kirk'ü anmak için, pazar günü saat 18:00'e kadar Amerika Birleşik Devletleri'nde tüm Amerikan bayraklarının yarıya indirilmesini emrettim.”

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, öğrencilerle tartışmayı seven 31 yaşındaki podcast sunucusu, ülkenin batısındaki Utah Valley Üniversitesi kampüsünde düzenlenen etkinliğe katılıdığı sırada saldırıya uğradı.

scdf
Charlie Kirk'ün dün Utah Valley Üniversitesi'ndeki etkinlikte vurulmasının ardından panik yaşandı (Reuters)

Üniversite, internet sitesinde “yerel saatle öğle saatlerinde konuk konuşmacı Charlie Kirk'ün vurulduğunu” duyurdu. Kampüs polisi soruşturma başlattı ve bir şüpheli gözaltına alındı.

Video görüntülerinde Kirk'ün sandalyesinden düştüğü ve seyirciler arasında panik çığlıkları atıldığı görülüyor.

Bu silahlı saldırı, Amerika Birleşik Devletleri'nde tüm ideolojik yelpazede artan siyasi şiddet ortamında gerçekleşti.