Gazze ve Ukrayna savaşlarının yaşandığı bir dönemde dünya liderleri Davos’a akın ediyorhttps://turkish.aawsat.com/ekonomi%CC%87/4788991-gazze-ve-ukrayna-sava%C5%9Flar%C4%B1n%C4%B1n-ya%C5%9Fand%C4%B1%C4%9F%C4%B1-bir-d%C3%B6nemde-d%C3%BCnya-liderleri-davos%E2%80%99-ak%C4%B1n
Gazze ve Ukrayna savaşlarının yaşandığı bir dönemde dünya liderleri Davos’a akın ediyor
İsviçre’nin Davos beldesi bu hafta Dünya Ekonomik Forumu’na 2 bin 800 katılımcıyı kabul etmeye hazırlanıyor (AP)
Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) bu yılki zirvesi, 15-19 Ocak’ta İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenecek
Zirveye 120 ülkeden 2 bin 800’den fazla iş insanı, siyasetçi, akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katılacak.
‘Güvenin Yeniden İnşası’ sloganıyla düzenlenecek zirvede 300’ü aşkın oturum gerçekleştirilecek.
WEF Başkanı Borge Brende’ye göre, dünya elitlerinin 1970’lerden bu yana sürdürdüğü bu yıllık toplantı, bu yıl ‘on yıllardır yaşanan en karmaşık jeopolitik ve ekonomik bağlam’ ışığında gerçekleştiriliyor.
Davos’ta düzenlenecek Dünya Ekonomik Forumu hazırlıkları (Reuters)
İsrail’in Gazze savaşı 100. gününe girerken, Rusya-Ukrayna savaşı üçüncü yılına yaklaşırken ve Kızıldeniz’deki askeri gerginlik küresel tedarik zincirlerini tehdit ederken, forumun ‘Güvenin Yeniden İnşası’ sloganı çok uzak görünüyor.
Ortadoğu ve Avrupa’daki savaşın yanı sıra forumdaki tartışmaların büyük bir bölümünün ekonomik durgunluk ve yapay zekanın ekonomik faaliyetlerdeki artan rolüne ayrılması bekleniyor.
Güvenin Yeniden İnşası
WEF Genel Direktörü Saadia Zahidi, forumun 54. oturumunun organizatörlerinin, bazılarının ‘aşırı iyimser’ olarak nitelendirdiği ‘Güvenin Yeniden İnşası’ sloganını seçtiğini ve bu sloganın başarısını destekleyen 3 unsuru belirlediğini söyledi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Zahidi açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü;
İlk unsur, yıllık Davos toplantısının dünyanın her yerindeki çeşitli paydaşlara sağladığı diyalog fırsatıdır. Bu, güvenin yeniden inşası için gerekli bir ilk adımdır. İkincisi liderlerin ‘ortak vizyon’ arayışını içeriyor. Üçüncü unsur ise, katılımcı liderler arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesine bağlıdır. Böylece kamu ve özel sektör arasındaki bu uzun vadeli işbirliğini yarattık. Ama aynı zamanda yeni girişimler de başlatacağız. Çünkü dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlar büyümeye devam ediyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Mayıs 2022’de Davos’ta katılımcılara sesleniyor (AP)
Forumun çalışmalarında, Arjantin’in aşırı sağcı yeni Cumhurbaşkanı Javier Milei, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Çin Başbakanı Li Çiang katılımcıların ön saflarında yer alacak.
Son iki yıldır video konferans aracılığıyla katılım gösterdikten sonra, foruma ilk kez şahsen katılacak olan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ülkesinin Rusya’ya karşı savaş çabalarına Batı desteğinin azalmasından korktuğu bir dönemde özel bir konuşma yapacak.
Davos’taki Ukrayna ofisi (EPA)
Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkanı Andrey Yermak, forumun başlamasının arifesinde bugün Davos’ta 70 ulusal güvenlik danışmanının katılacağı bir toplantıya başkanlık edecek.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da toplantıya katılacak ve bir dizi oturumda Ortadoğu’daki savaşın kapsamının genişlemesine dair tehlike ve Batı’nın Kiev’i destekleme isteğinin azalması hakkında konuşacaklar.
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog da forumda yer alacak.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan da, aralarında Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisi Prenses Rima bint Bender bin Sultan bin Abdulaziz, Ticaret Bakanı Dr. Macid Kasabi, Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı ve İklim İşleri Elçisi Adil el-Cubeyr, Yatırım Bakanı Halid Falih’in de bulunduğu geniş bir heyete başkanlık ediyor.
Davos’taki NEOM toplantı merkezinde hazırlıklar tamamlanıyor (Reuters)
Ayrıca Lübnan Başbakanı Necib Mikati ve Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ve Ürdün Başbakanı Bişer el-Hasavne’nin de foruma katılması bekleniyor.
Uluslararası kurumlar düzeyinde ise, foruma Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen katılacak.
İsviçreli polis memurları 13 Ocak’ta forumun Davos’taki genel merkezine gidiyor (EPA)
WEF, 54. oturumunun başlamasının arifesinde, dünyanın orta ve uzun vadede karşı karşıya olduğu en büyük risklerin bir listesini yayınladı.
Eylül 2023’te bin 400 küresel uzman ile yapılan anket sonrasında birkaç gün önce yayınlanan rapor, medyadaki dezenformasyonun önümüzdeki iki yıl içinde insanlığı tehdit eden en büyük risklerden biri olacağını ortaya koydu.
9 Ocak’ta Cenevre yakınlarındaki Köln’de düzenlenen, Dünya Ekonomik Forumu’nun organizatörleri tarafından düzenlenen basın toplantısı (EPA)
Raporda, yanlış ve yanıltıcı bilgilerin ve bunları yaymaya yönelik araçların yaygın kullanımının, yeni seçilen hükümetlerin meşruiyetine zarar verebileceği belirtildi.
Ayrıca raporda, “Ortaya çıkan huzursuzluk şiddetli gösterilerden nefret suçlarına, sivil çatışmalardan terörizme kadar değişebilir” denildi.
Aralarında Bangladeş, Hindistan, Endonezya, Meksika, Pakistan, İngiltere ve ABD’nin de bulunduğu büyük ekonomilerin iki yıl boyunca seçimlere tanık olduğu veya tanık olacağı belirtildi.
Bu nispeten yeni tehditle yüzleşmenin yolları ile ilgili olarak Zahidi, üç unsuru içeren bir strateji önerdi.
Şarku’l Avsat’a konuşan WEF Genel Direktörü şu ifadelerle devam etti;
Bunlar vatandaş eğitimi, yapay zeka tarafından oluşturulan içeriğin hükümet tarafından yasallaştırılması ve özel sektörün, özellikle de medyanın rolü. Bu zorlukla yüzleşmede herkese düşen bir rol olduğuna inanıyorum.
Raporda, yapay zekanın ürettiği yanlış bilgilerin yanı sıra, küresel düzeyde önümüzdeki iki yılın en önemli endişeleri olarak toplumsal kutuplaşma, geçim sıkıntısının devam edeceğine dair korkular ve ülkeler arasındaki çatışma tehlikesine dikkat çekildi.
Önümüzdeki on yılda aşırı hava koşulları ve Dünya’nın ekosistemlerindeki ani değişikliklerin de en büyük endişe kaynağı olacağının altı çizildi.
OPEC Genel Sekreteri: Petrol talebine ilişkin görünüm olumlu olmaya devam ediyorhttps://turkish.aawsat.com/ekonomi%CC%87/5204566-opec-genel-sekreteri-petrol-talebine-ili%C5%9Fkin-g%C3%B6r%C3%BCn%C3%BCm-olumlu-olmaya-devam-ediyor
OPEC Genel Sekreteri: Petrol talebine ilişkin görünüm olumlu olmaya devam ediyor
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) Genel Sekreteri Heysem el-Gays (Reuters)
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) Genel Sekreteri Heysem el-Gays bugün yaptığı açıklamada, örgütün petrol talebine ilişkin olumlu işaretler görmeye devam ettiğini ve piyasada herhangi bir sürpriz beklemediğini söyledi.
El-Gays, Abu Dabi Uluslararası Petrol Fuarı ve Konferansı (ADIPEC 2025) kapsamında düzenlenen bir oturumda, petrol ve gaz talebinin devam edeceğini ve yakın zamanda talepte bir doruk beklemediklerini vurguladı. Bu nedenle, petrol ve gazın güvenli olduğunu ve piyasada arzlarının bol bulunduğunu belirtti.
OPEC+ ittifakının aralık ayı için petrol üretiminde hafif bir artış ve gelecek yılın ilk çeyreğinde artışların geçici olarak askıya alınması konusunda anlaşmaya varmasından bir gün sonra konuşan el-Gays, “Arz ve talep arasında bir denge sağlamak istiyoruz” dedi.
OPEC+ ittifakının sekiz üyesi dün, aralık ayı için petrol üretimini günde yaklaşık 137 bin varil artırma konusunda anlaştı.
Suudi Arabistan, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Irak, Kuveyt, Umman, Kazakistan ve Cezayir olmak üzere sekiz ülke, ‘mevcut elverişli petrol piyasası temelleri ve istikrarlı küresel ekonomik görünüm ışığında petrol piyasasını istikrara kavuşturma ve üretimlerini ayarlama taahhütlerini’ yineledi.
OPEC Sekreterliği, toplantının ardından yaptığı açıklamada, ‘küresel ekonomik beklentilerin istikrarlı olması ve piyasanın mevcut olumlu temel göstergeleri, bunun da petrol stoklarının düşüşüne yansıması ışığında’, Nisan 2023’te açıklanan gönüllü ek üretim kesintileri olan günde 1,65 milyon varil içindeki 137 bin varillik bir üretim ayarlamasının sekiz katılımcı ülke tarafından uygulanmasına karar verildiğini bildirdi. Açıklamada, bu ayarlamanın Aralık 2025’te yürürlüğe gireceği belirtildi.
Açıklamada, “Aralık ayından sonra, mevsimsel faktörler göz önüne alındığında, sekiz ülke ayrıca 2026 yılının ocak, şubat ve mart aylarında aylık üretim artışlarını askıya almaya karar verdi” denildi.
Diğer yandan BP CEO'su Murray Auchincloss, OPEC+ ittifakı dışındaki ülkelerden gelen petrol arzındaki artışın nisan ayına kadar duraklayacağını söyledi.
Auchincloss, petrol yatırımının uzun vadeli bir değer taşıdığını ve sektörün talep artışına ayak uydurmak için Abu Dabi, Irak ve Libya gibi bölgelerde genişlemesi gerektiğini ifade etti.
Hamideti'nin Darfur altını üzerindeki tekeli savaşın körüklenmesine nasıl katkıda bulundu?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5204468-hamidetinin-darfur-alt%C4%B1n%C4%B1-%C3%BCzerindeki-tekeli-sava%C5%9F%C4%B1n-k%C3%B6r%C3%BCklenmesine-nas%C4%B1l
Silahlı grupların büyük miktarda ve hemen kâr elde etmelerini sağlayacak kaynaklara erişiminin olması, çoğu zaman onların siyasi çözüm isteklerini azaltıyor (AFP)
Hamideti'nin Darfur altını üzerindeki tekeli savaşın körüklenmesine nasıl katkıda bulundu?
Silahlı grupların büyük miktarda ve hemen kâr elde etmelerini sağlayacak kaynaklara erişiminin olması, çoğu zaman onların siyasi çözüm isteklerini azaltıyor (AFP)
Cemal Abdulkadir el-Bedevi
Darfur petrol, uranyum, yeraltı kaynak suyu, hayvancılık ve altın başta olmak üzere diğer madenler gibi zengin kaynaklara sahip olmasına rağmen, çatışma ve kanlı anlaşmazlıkların ortasında kalmaya devam ediyor. Marjinalleşmenin doruğa ulaştığı bölgede sağlık, eğitim, yol ve elektrik gibi kentsel hizmetlerden yoksun bir göçebe yaşam hakim. Bu gerçeklik ve marjinalleşme ortamında, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) 2016 ve 2017 yılları arasında Darfur'un altınından kendi imparatorluğunu kurmak için ortaya çıktı ve bu altını faaliyetlerini ve askeri operasyonlarını finanse etmek için kullanıyor.
Kaynaklar ve çatışma
Kuzey Darfur'un yönetim şehri Faşir için yapılan savaş ve şiddetli çatışmalar devam ederken İngiltere’nin eski Dışişleri Bakanı David Lammy, geçtiğimiz ocak ayında Sudan’ın batı komşusu Çad sınırındaki bir Sudanlı mülteci kampını ziyaret ettiği sırada yaptığı açıklamada, “Faşir için verilen savaş sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik bir savaştır” dedi. Bazı kurum ve kuruluşlar, Darfur'un muazzam maden kaynakları ve potansiyeline rağmen, çatışmanın ana nedeninin altın olduğunu belirtti. Ancak altın, çatışmanın ana itici gücü olmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları, altın madenciliğinin ‘çatışmanın başlıca finansman kaynağı’ olduğunu belirterek, “Başkenti Faşir üzerinden Kuzey Darfur’un kontrolü, Libya ve Çad'a doğrudan bir geçiş yolu açarak altın kaçakçılığı ve silah ithalatını kolaylaştırıyor” dedi.
Peki altın kaynakları ve kaynakları üzerindeki rekabet Darfur'daki çatışmayı nasıl körükledi ve Sudan'daki savaşı nasıl körükledi?
Altın ve savaş finansmanı
Şarku’l Avsat Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Ekonomi ve siyaset uzmanı Ezheri Abdurrauf Osman, altının madenlerde çalışan silahlı gruplar ve militanlar için etkili bir doğrudan finansman kaynağı haline geldiğini ve altın satışından elde edilen gelirlerin anında ve önemli miktarda finansal kazanç sağladığını düşünüyor. Altının silah ve askeri teçhizat satın almak, üyelerinin maaşlarını ödemek ve askeri operasyonları finanse etmek için kullanılan hızlı likidite ve önemli miktarda nakit sağladığını ve madenleri kontrol edilmesi gereken stratejik bir hedef haline getirdiğini söyleyen Osman, “Altın ve minerallerin tek başına çatışmaya neden olduğunu kesin olarak söylemek zor olsa da silahlı gruplara kalmak ve genişlemek için ekonomik bir teşvik sağladıkları söylenebilir. Tehlike, sadece yasadışı gelir şüphesinden değil, aynı zamanda kaynak çıkarmanın yerel topluluklara fayda sağlamadan askeri kazançlara dönüştürülmesinden kaynaklanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Sudan Maden Bakanlığı'nın açıklamasına göre ülkede iç savaşın başlamasının ardından HDK, başkent Hartum'daki hükümet altın rafinerisinden bir ton 273 kilogram altın ele geçirdi (sosyal medya)
HDK’nın uzun yıllar boyunca Kuzey Darfur'un altın zengini Cebel Amir bölgesindeki en büyük madenin ve ardından Songo madenlerinin kontrolünü silah gücüyle elinde tuttuğunu ve bu sayede Sudan'ın ekonomik döngüsü dışında bir keşif, ihracat, ticaret ve ithalat ağları imparatorluğu kurduğunu belirten Osman, “HDK, sahip olduğu imkanlarla, o dönemde ordunun himayesi altında faaliyetlerini sürdürdü. Silah anlaşmalarını finanse etti ve silah ithal etti. Bu silahlar ülkeye girdikten sonra kamplarına nakledildi” diye ekledi.
Kontrol teşvikleri
Kaynakların devlet kurumları veya yerel yetkililer ve topluluklar aracılığıyla yönetilmesi yerine, askeri kontrol için verilen teşviklerin tüm gelirleri silahlı milislere aktardığını ve böylece belirli bölgeler üzerindeki askeri kontrolün öneminin arttığını ifade eden Osman, “Bu tür uygulamalar genellikle, devlet içindeki veya dışındaki kuruluşların, çıkar veya korku nedeniyle, bir şekilde bu silahlı örgütlerle iş birliği yapması ve onların şüpheli ve iç içe geçmiş çıkar ilişkileri içinde kamu kaynaklarını ve ulusal serveti ele geçirmelerine olanak sağlaması durumunda ortaya çıkar” şeklinde konuştu.
Başta altın madenleri olmak üzere ülkenin kaynaklarını silah zoruyla ele geçirme politikası gibi uygulamaların, resmi makamlara paralel ağlar tarafından yürütülen gölge ekonomi ve kaçakçılığın ortaya çıkmasına yol açtığını düşünen Osman, “Sınır ötesi kaçakçılık rotalarının bolluğu ve altın ticaretinin devlet çerçevesi dışında yapılmasına olanak tanıyan karaborsa ve gri pazarların varlığı bu duruma katkıda bulundu. Ayrıca, devam eden kaostan yararlanmak için bir aracılar, komisyoncular ve sınır ötesi savaş tüccarları sınıfı ortaya çıktı” değerlendirmesinde bulundu.
Çatışmaların ateşi
Ekonomi ve siyaset uzmanı Osman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anında ve önemli kazançlar sağlayan kaynakların mevcudiyeti, silahlı grupların siyasi çözüm arayışını genellikle azaltır, çünkü bu tür çözümler onları bu kazançlardan mahrum bırakır. Bu nedenle, çatışmanın sona ermesinden sonra ekonomik çıkarlarını garanti altına alan bir anlaşma söz konusu olmadığı sürece, uzlaşı arayışı onlar için cazibesini yitirir.”
Osman, Darfur'daki maden sahaları için yaşanan rekabetin, tarım ve otlak arazileri üzerindeki mevcut çatışmalara körükle gittiğini ve otlak rotalarının tarım veya maden sahalarıyla çakışması nedeniyle, tarım ve hayvancılıkla uğraşan etnik veya kabile toplulukları arasında silahlı çatışmalara dönüştüğünü belirtti.
Bununla kalmayıp kaynakların tekelleştirilmesi gibi faaliyetlerin sosyal dokudaki çatışmaları daha da şiddetlendirdiğinin altını çizen Osman, “Bu da yerinden edilme ve yerinden edilme çatışmalarına yol açarak geleneksel yapıları bozmuş, alanı daha kırılgan hale getirmiş ve şiddet ve intikamın yayılmasına neden olmuştur” diye konuştu.
Devam eden üretim
HDK'nın faaliyetlerinin çoğu, Sudan iç savaşının başından beri kontrolü altında bulunan eş-Şerif bölgesindeki Cebel Amir’de (Kuzey Darfur'un yönetim şehri Faşir'in 100 kilometre kuzeyinde) ve Güney Darfur eyaletindeki er-Radum bölgesindeki Songo madenlerinde keşif ve madencilik faaliyetlerine yoğunlaştırdı. HDK, bu faaliyetlerinin çoğunu geleneksel madencilik atıklarını yeniden öğütüp altını çıkarma ve değerlendirme alanında uzman çoklu faaliyet şirketi Al-Junaid Company aracılığıyla gerçekleştiriyor. Nihai ürünü, HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalo (Hamideti) ve akrabaları tarafından kontrol edilen, altın alım, satım ve ihracatı ile uğraşan HDK şirketlerinin ana merkezi olan Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ihraç ediliyor ve elde edilen gelir silah satın almak için kullanılıyor.
Altın araştırmacıları, 2023 yılının nisan ayı ortalarında savaşın mineral zengini bölgelerdeki madencilik faaliyetlerinde neden olduğu aksaklıklara rağmen, ülkenin batı, doğu ve kuzeyinde çatışan tarafların (Sudan ordusu ve HDK) kontrolündeki bölgelerde üretimin yüksek oranlarda devam ettiğini düşünüyor.
ABD yaptırımları
ABD, savaşın başlamasının ikinci yılında (2024) Al-Junaid Company’ye yaptırımlar uyguladı. Ardından altın ticaretiyle uğraşan ve çoğu BAE'de kayıtlı olan HDK’nın 11iştirakini de yaptırımların kapsamına aldı.
ABD, altın HDK ve liderinin ana gelir kaynağı haline geldiğini iddia ederek bu şirketlere yaptırım uygulamayı haklı çıkardı.
Sudan Maden Bakanlığı'na göre HDK savaşın patlak vermesiyle başkent Hartum'daki devlet altın rafinerisinden bir ton 273 kilogram altın ele geçirdi.
Songo çatışmaları
2023 yılının mayıs ayında savaşın patlak vermesi ve Hartum'dan batı Sudan'daki Darfur'a yayılmasının ardından, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar Güney Darfur eyaletindeki Songo madenlerine uzandı. Ancak HDK, altın madenlerini korumak için Sudan ordusu 21’inci Tümenini geri çekilmeye zorladı ve Güney Darfur'un yönetim şehri Nyala'nın kontrolünü ele geçirerek Songo bölgesindeki altın madenleri üzerindeki hakimiyetini sürdürdü.
HDK'nın en önemli gelir kaynaklarını kurutmak amacıyla, ordu uçakları Songo Dağı bölgesini defalarca bombaladı. Ordu ayrıca, altın madenciliği sektörünün yoğunlaştığı Kuzey Sudan'a HDK'nın girmesini engellemek için yoğun çaba sarf etti. Ordunun bu konuda başarılı olmasına rağmen, HDK'nın ülkenin kuzeyine yayılma tehdidi devam ediyor.
Araştırmacılara göre HDK altınlarını Darfur'dan Çad sınırını geçerek Güney Sudan üzerinden kaçırdıktan sonra Nyala şehrini ele geçirdi ve altınları meraklı gözlerden uzak bir şekilde ihraç etmek için bölgesel havaalanını hazırladı.
Bu durum, ordunun hava saldırıları düzenlemesine ve havaalanının birkaç kez hizmet dışı kalmasına neden oldu. Ancak HDK, her seferinde havaalanını yeniden kullanıma açmaya devam etti ve bazen Batı Kordofan'daki Bilila’da yer alan petrol sahalarındaki diğer ikincil pistleri kullanmak zorunda kaldı.
Üretimde bir sıçrama
Resmi istatistiklere göre altın ihracat gelirlerinin kaçakçılık ve kaçırılması nedeniyle oluşan açık yıllık 6 milyar dolardan fazla. Son dokuz ayda 7 milyar dolar değerinde 53 ton altın üretilirken, devlet hazinesine giren miktar 1 milyar doların altında kaldı ve 909 milyon dolar oldu.
Sudan Maden Kaynakları Şirketi'nin 2025 yılı Ocak-Eylül dönemine ait raporuna göre bu dönemde altın üretimi 53 tona ulaşırken, 2024 yılının tamamında 64 ton altın üretilmişti.
Savaşın başlamasından bu yana, HDK'nın kontrolündeki madenlerden çıkarılan tüm altın, Al-Junaid Company’de çalışan üst düzey mühendislerin bile haberi olmadan, tam bir gizlilik içinde yurtdışına kaçırıldı.
Araştırmacılar, HDK'nın savaş öncesi altın üretiminin yıllık 30 tonu aştığını ve bu sayede askeri operasyonlarını finanse edebildiğini tahmin ediyor. Bir önceki yıl (2024) ise kontrol ettikleri madenlerden elde ettiği altın gelirlerinden yaklaşık 1 milyar dolarlık önemli kazanç sağlayan HDK, bu gelirleri muhtemelen İHA’lar satın almak için kullandı.
Güney Sudan 2011 yılında Sudan’dan ayrılıp petrol kuyularının çoğunu da beraberinde götürdüğünden beri, altın Sudan devlet bütçesinin büyük ölçüde bağlı olduğu stratejik bir kaynağa dönüştü. Bazı tahminlere göre bu değerli metalin üretiminin yüzde 48 ila 60'ı kaçak olarak veya gayri resmi olarak satılıyor ve resmi kanallara girmiyor. Raporlar, 2014 ile 2024 yılları arasında devletin kaybının, küresel altın fiyat ortalamasına göre 23 ile 36,8 milyar dolar arasında olduğuna işaret ediyor.
İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Ajansı’nın (SDC) kısa bir süre önce yaptığı bir araştırmaya göre 2012 ile 2022 yılları arasında Afrika'dan değeri yaklaşık 115 milyar dolar olan 2 bin 500 ton beyan edilmemiş altın kaçırıldı.
Trump'ın ayrılmasının ardından... Şi ve Lee'nin görüşmesi, Çin'in APEC zirvesindeki ‘etkisini’ ortaya koyduhttps://turkish.aawsat.com/ekonomi%CC%87/5203840-trump%C4%B1n-ayr%C4%B1lmas%C4%B1n%C4%B1n-ard%C4%B1ndan-%C5%9Fi-ve-leenin-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fmesi-%C3%A7inin-apec-zirvesindeki-
Trump'ın ayrılmasının ardından... Şi ve Lee'nin görüşmesi, Çin'in APEC zirvesindeki ‘etkisini’ ortaya koydu
Sağda Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, solda Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae-myung (AP)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Güney Kore'de düzenlenen Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesinin son günü olan bugün (cumartesi), Güney Koreli mevkidaşı Lee Jae-myung ile bir araya geldi. ABD Başkanı Donald Trump'ın yokluğunda Çin, baskın güç olarak öne çıktı.
Şi Cinping, Güney Kore'nin Gyeongju kentinde düzenlenen APEC liderler zirvesi öncesinde perşembe günü ABD Başkanı’yla 2019'dan bu yana ilk kez yüz yüze görüştü.
Dünyanın en büyük iki ekonomisinin liderleri, şiddetli ticaret savaşında bir ateşkese vardılar. Buna göre Washington, Çin’e uygulanan bazı gümrük vergilerini düşürmeyi kabul etti; buna karşılık Pekin, Çin’e ait nadir toprak elementleri üzerindeki kısıtlamaları kaldırmayı ve Amerikan soya fasulyesi alımlarını artırmayı taahhüt etti.
Donald Trump, görüşmelerin bitiminden hemen sonra Washington'a döndü ve Şi Cinping, APEC zirvesinde tüm dikkatleri üzerine çekti. Şi Cinping, zirvede Pekin'i ‘hegemonyaya’ karşı çok taraflılığın savunucusu olarak tanıttı ve bu açıklamasıyla açıkça ABD'ye atıfta bulundu.
Bugün zirvede yaptığı kapanış konuşmasında Şi Cinping, Çin'in gelecek yıl güneydeki Shenzhen kentinde APEC zirvesine ev sahipliği yapacağını duyurdu.
Şi Cinping dün Kanada Başbakanı Mark Carney ile 2017'den bu yana iki liderin ilk resmi görüşmesinde bir araya geldi.
Çinli lider, ‘Çin-Kanada ilişkilerini yeniden rayına oturtma’ isteğini dile getirdi ve Liberal başbakanı Çin'i ziyaret etmeye davet etti.
Carney ise görüşmelerin ilişkilerde bir ‘dönüm noktası’ olduğunu vurgulayarak, Pekin ile dış müdahale gibi hassas konuları gündeme getirdiğini belirtti.
Şi, Çin'i uzun süredir eleştirmesiyle tanınan Japonya'nın yeni Başbakanı Sanae Takaichi ile de ilk görüşmesini gerçekleştirdi.
Takaichi, ‘Çin ve Japonya arasında karşılıklı yarar sağlayan stratejik ilişkiler’ arzusunu dile getirirken, gazetecilere Çin lideriyle ‘açık ve samimi bir diyalog’ içinde birçok tartışmalı konuyu ele aldığını söyledi.
Çin lideri bugün, geçen yaz göreve başlayan Güney Kore Başbakanı’yla ilk görüşmesini gerçekleştirdi.
Güney Kore'nin Yonhap ajansı, Lee'nin geleneksel kıyafetler giymiş askerlerin katıldığı bir törende Şi'yi karşıladığı görüntüleri yayınladı.
Pekin'e güven vermek
Seul, ana ticaret ortağı ve güvenliğinin garantörü olan Washington ile Pekin arasında her zaman bir denge kurmuştur.
Ancak, Güney Kore'nin ABD'nin THAAD füze savunma sistemini konuşlandırmayı kabul etmesinin ardından 2016 yılında Çin ile ilişkiler bozuldu. Pekin, Güney Koreli şirketlere kısıtlamalar getirerek ve Güney Korelilerin toplu olarak kendi topraklarına seyahat etmesini yasaklayarak sert ekonomik misilleme önlemleriyle yanıt verdi.
Kısa süre önce ABD ile ihracatına uygulanan gümrük vergilerinin azaltılmasını öngören milyarlarca dolarlık bir ekonomik anlaşma imzalayan Güney Kore, komşusuyla ticarete büyük ölçüde bağımlı olmaya devam ediyor.
Harvard Üniversitesi Asya Merkezi'nde araştırmacı olan Sung Hyun Lee'ye göre, Lee Jae-myung, ‘Güney Kore'nin ABD ile ittifakının Çin ile pragmatik ekonomik iş birliğini engellemediğini’ göstererek Pekin'e güven vermeye çalışacak.
Sung Hyun Lee AFP’ye verdiği demeçte, Güney Kore liderinin ‘bir dereceye kadar ekonomik istikrar ve ikili ilişkiler için daha net bir temel’ istediğini söyledi.
Seul'un Pekin ile ilişkileri, resmi olarak güney komşusu ile halen savaş halinde olan Kuzey Kore ile Çin'in yakın bağlarından da etkileniyor.
Şarku’l Avsat’ın Güney Kore Devlet Başkanlığı Ofisi’nden aktardığına göre, Devlet Başkanı Lee, Şi Cinping ile Kore yarımadasındaki barış çabalarını görüşmeyi planlıyor.
Toplantı öncesinde Pyongyang, Kuzey Kore'nin nükleer silahsızlanma olasılığının ‘ne kadar sık konuşulursa konuşulsun asla gerçekleşmeyecek uçuk bir hayal’ olduğunu açıkladı.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة