Irak: Şiiler arasında Meclis Başkanlığı için sert mücadele

Şii Koordinasyon Çerçevesi üyeleri arasında Baas yanlılarının desteklendiğine dair ihanet ve suçlamalar

Iraklı milletvekilleri, parlamento başkanını seçmek için geçen cumartesi günü gerçekleştirilen oturumda (Parlamentonun internet sitesi)
Iraklı milletvekilleri, parlamento başkanını seçmek için geçen cumartesi günü gerçekleştirilen oturumda (Parlamentonun internet sitesi)
TT

Irak: Şiiler arasında Meclis Başkanlığı için sert mücadele

Iraklı milletvekilleri, parlamento başkanını seçmek için geçen cumartesi günü gerçekleştirilen oturumda (Parlamentonun internet sitesi)
Iraklı milletvekilleri, parlamento başkanını seçmek için geçen cumartesi günü gerçekleştirilen oturumda (Parlamentonun internet sitesi)

Irak Parlamentosu’na yeni bir cumhurbaşkanı seçilememiş olmasına rağmen geçen cumartesi günü yapılan parlamento oturumu sırasındaki oylama sonuçlarının yansımaları, Şii çerçeveler arasında keskin bir bölünme olduğunu gösterdi. Öyle ki Şii mensupları, karşılıklı olarak ihanet veya Baas Partisi ve eski Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’in destekçilerini destekleme suçlamalarında bulundu.

Irak Temsilciler Meclisi, Meclis Birinci Başkan Yardımcısı Muhsin el-Mandalavi başkanlığında ve 314 milletvekilinin katılımıyla oturumunu gerçekleştirdi. Amaç ise geçen Kasım ayında yargı kararıyla görevden alınan eski başkan Muhsin el-Halbusi’nin yerine yeni bir meclis başkanı seçmekti.

Hiçbir adayın gerekli yüzdeyi elde edememesi nedeniyle parlamento başkanlığını kazananın isim oylamada belirlenmedi. Ancak sayım sonuçlarına göre (Halbusi liderliğindeki ve Sünni olarak sınıflandırılan) Takaddüm Partisi adayı Şaalan el-Kerim’in 152 ve Milletvekili Salim el-İsavi’nin ise 97 oy aldığı görüldü. Bu durum, Şii güçler arasında keskin bir anlaşmazlığa yol açtı ve bazı tarafların diğerlerine ihanet suçlamaları ve tehlikeli suçlamalar yöneltmesine neden oldu.

Koordinasyon Çerçevesi’nde yer alan İslami Davet Partisi liderlerinden Amer el-Kafişi, dün (15 Ocak Pazartesi) Şiiler arasından Kerim’e oy verenlere yönelik sert eleştirilerde bulundu ve aleyhinde sert ve saldırgan ifadeler kullanıldı. Sert ifadelerle yaptığı açıklamada, “Dün Irak Parlamentosu’nun kubbesi altında yaşananlar, bazı Şiilerin Saddam’ın yardımcıları lehine oy kullanması nedeniyle utanç verici ve içler acısı bir olaydır. Bu, Irak’ın en büyük kesiminin (Şiiler) halkının başına gelen büyük bir felakettir ve büyük bir güvene ihanettir” ifadelerini kullandı.

Kafişi, “Bu sefil anlaşmanın batağına düşenler, ister milletvekili ister blok başkanı olsun, tarih tarafından yargılanacak ve kaderleri açık bir kayıp olacaktır” dedi.

Iraklı sosyal medya kullanıcıları Şaalan el-Kerim’e atfedilen bir video klip paylaşırken, Saddam’ı yücelttiğini iddia ettiler. Ancak Kerim’in destekçileri bu iddiaları yalanlayarak, videonun ‘kesilmiş, uydurma ve eski’ olduğunu söylediler.

Anlaşmaya aykırı

İslami Davet Partisi çevreleri ve Kanun Devleti koalisyonuna liderlik eden lideri Nuri el-Maliki arasında, bazı Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin yeni parlamento başkanının seçilmesine ilişkin anlaşmayı yerine getirmediğine dair yaygın bir inanç var. Ancak Koordinasyon Çerçevesi’nin bir üyesi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Davet Partisi ve Kanun Devleti Koalisyonu, diğer isimler yerine Meşhedani’yi tercih etti. Ancak oylama oturumu onların istek ve arzularına ters gitti ve bu da partinin bazı isimlerinin ve üyelerinin öfkesine yol açtı.

Bir kaynak, yaptığı açıklamada “Ammar el-Hekim liderliğindeki Hikmet Hareketi ile Hadi el-Amiri liderliğindeki Bedir Örgütü’nün Haydar el-İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonu’na taraflı davrandığına dair bir inanış var. Hepsi Koordinasyon güçleriyle yaptıkları anlaşmanın aksine dengeyi kendi lehine çeviren aday Şaalan el-Kerim’e oy verdi” dedi.

Kaynak, çeşitli nedenlerden dolayı Meclis Başkanı sorununa yakın zamanda bir çözüm beklemiyor. Kaynak, bu nedenler arasında ‘Kerim aleyhine açılan Baas’ı yüceltme davası, bir önceki oturumun tamamlanması yerine yeni adayların seçimini ve oylamayı eğilimini dışlamayan hukuki yol ve en büyük kazanan Şaalan el-Kerim ve ikinci kazanan Salim el-İsavi arasında oyların sınırlandırılması eğilimi’ olduğunu da dile getirdi.

Eski Başbakan Haydar el-İbadi liderliğindeki Zafer koalisyonu ise sert bir açıklama yayınladı. Gözlemciler, bu açıklamayı İslami Davet Partisi liderlerinden Kafişi’nin açıklamasına üstü kapalı bir yanıt olarak nitelendirdi. Koalisyon, sarı medya sitelerinde Zafer Partisi temsilcilerinin Tekaddüm Partisi adayına oy verdiğine dair yayınlananları reddettiğini belirtirken, “Bu tamamen bir iftiradır ve hiçbir gerçek temeli yoktur. Bunun arkasında iyi bilinen gündemleri olan siyasi güçler vardır” dedi. Koalisyon, aynı madalyonun iki yüzü olan terörizm ve Baas Partisi ile mücadelede ulusal duruşunun sağlam olduğunu söylerken, “Bugün de halkı kışkırtan, yanıltan da onları güçlendiren ve kucaklayandır ve bu, böyle devam etmektedir” dedi.

Koalisyon, “Yozlaşmış çıkarlar, kotalar ve hizmetkarlık üçlüsü, Temsilciler Meclisi Başkanlığı oylamasını halkın çıkarları ve devletin değişmezleri pahasına bu sefil sonuca sürükleyen şeylerdir. Zafer, bunlardan biri değildir” şeklinde konuştu.

Kazanmaya olan güven

Öte yandan en yüksek oyu Kerim, oylama oturumuna eşlik eden karmaşıklık ve kargaşaya rağmen bu pozisyonu elde etme konusunda büyük bir özgüven gösterdi. Facebook üzerinden bir Bedevi atasözünü kullanarak yaptığı paylaşımda “Hata yaptığını değil, yavaşladığını görürsünüz” dedi. Bu, meselenin biraz gecikebileceği, ama yanlış olmadığı anlamına geliyor.

Şii güçlerin ‘Saddam Hüseyin’i ve Baas rejimini yüceltme’ bahanesiyle Kerim’e karşı eleştirileri karşısında Takaddüm Koalisyonu temsilcisi Haybat el-Halbusi, meclis başkanı seçimi oturumuna eşlik eden anayasal ve hukuki ihlaller nedeniyle Federal Mahkeme’de dava açtığını duyurdu.

Diğer taraftan Şeyh ve Sahvetu’l Anbar’ın eski lideri Ahmed Ebu Rişa, Şaalan el-Kerim’e yönelik suçlamaları eleştirdi. X üzerinden açıklama yapan Ebu Rişa, “Tarih ve gerçek şu ki, Şeyh Şaalan el-Kerim, 2010 Temsilciler Meclisi seçimlerini kazandığında, Seyyid Cevad el-Bolani başkanlığındaki Irak’ın Birliği koalisyonunun bir parçasıydı. O dönemde Merkez İttifakı kurulmuş, o da Kanun Devleti ile ittifak yaparak Sayın Maliki’yi Bakanlar Kurulu başkanlığında desteklemişti. O dönemde kendisine karşı herhangi bir dava açılmamıştı” dedi.

Ahmed Ebu Rişa, “Baas Partisi’ne üye olmayı suç sayan yasa 2016 yılında çıkarıldı ve Kerim’e atfedilen ‘Saddam’ı övdüğü yönündeki açıklama’ eğer doğruysa ve kesilmemişse 2006’daydı. Suçlamadan sonra geçici ve geriye dönük bir kanunla yargılanması nasıl doğru olur?” ifadelerini kullandı.



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”