Irak’ın egemenliği: Aşağılanana, aşağılanmak kolaydır

İran’ın müzakerelerden geri adım atıp füzelere yöneldiği görünüyor.

İran’ın 17 Ocak’ta Erbil’i bombalaması sonucu tahrip olan bir aracın önünde duran Kürt güvenlik güçleri mensubu (AFP)
İran’ın 17 Ocak’ta Erbil’i bombalaması sonucu tahrip olan bir aracın önünde duran Kürt güvenlik güçleri mensubu (AFP)
TT

Irak’ın egemenliği: Aşağılanana, aşağılanmak kolaydır

İran’ın 17 Ocak’ta Erbil’i bombalaması sonucu tahrip olan bir aracın önünde duran Kürt güvenlik güçleri mensubu (AFP)
İran’ın 17 Ocak’ta Erbil’i bombalaması sonucu tahrip olan bir aracın önünde duran Kürt güvenlik güçleri mensubu (AFP)

İyad el-Anbar

Siyasi kazanımların artması konusundaki çatışmalar siyasetin ABC’lerinden biri olarak haklı görülebilir. Tutkulu konuşmalar kitlelerin ilgisini çekmenin siyasi bir yolu olarak meşrulaştırılabilir. Ancak devlet egemenliği kavramı ve onun üstün çıkarları konusundaki anlaşmazlık, yalnızca egemenliği zaman zaman ihlal edilen Irak’ta yaşanıyor ve çoğu siyasetçi suskunluğa başvuruyor. İnsanlar yabancı nüfuzu meşrulaştıran bir yönetici sınıftan etkilendiğinde, dış müdahaleleri meşrulaştırmaya çalıştığında ve bunların mezhep çıkarına olduğunu düşündüğünde elbette egemenliğin bir anlamı kalmıyor. Aslında bu kelime, onu siyasi sözlüklerinde yabancı bir kelime olarak gören birçok politikacı için rahatsız edici hale geliyor.

Egemenliğin, devletin ulusal güvenliğini koruma anlayışının fiili vücut bulmuş hali olması gerekir ve siyasi gerginliklere ve parti liderlerinin ruh hallerine tabi olamaz. Hiçbir durumda iç anlaşmazlıklar hâkim olamaz ve ülke vatandaşlarının toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve istikrarını etkileyen bir konuda tek bir ulusal tutumun ortaya çıkmasını veya dış bir tehdit karşısında iç çatışmaların galip gelmesini engelleyemez.

Ancak Irak gibi bir ülkede egemenliğin ihlali haber bültenlerinin ana konusu, sosyal paylaşım siteleri için de zengin bir konu haline geldi. Buralarda egemenlik meselesinin yaygın şekilde duyar olduk. Ama biz bu egemenliği, yabancı ülkelerle olan ilişkilerimizle bağlantılı olarak ya da devletin toprakları ve vatandaşları üzerinde tek başına iradesi olan en yüksek ve mutlak otorite olarak algılamıyoruz. Kim Irak’ı balistik füzelerle bombalamak isterse, askerî harekât yapmak isterse, ona sınırlar açıktır. Yeter ki ‘Irak’ın oğullarından’ bazıları müdahaleleri meşrulaştırma ve kutlama görevini üstlensin, ‘saldırının kurbanları Irak egemenliği ve siviller olsa bile’ saldırgan ülkeleri kendi ulusal güvenliklerini savunuyormuş gibi nitelesin!

İran ve füze dünyasına dönüş kararı

Merhum İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani (ö. 2017) şu ünlü sözün yazarıydı; “Yarının dünyası füzelerin dünyası değil, müzakerelerin dünyasıdır.” Görünen o ki, İran’ın bugün müzakerelerden çekilerek, tepkilerle sınırlı politikalara dönüşen dış politika gündemini uygulamak için füzelere yöneldiği, İran içinde maruz kaldığı saldırılara ve güvenlik ihlallerine tepki arenası olmayı seçtiği görülüyor.

İran, bölgedeki husumetinde geri dönülmez bir noktaya ulaştı. Aynı şekilde karşılık vermeyeceklerini çok iyi bilerek, füze saldırılarını kasıtlı olarak kırılgan ülkelere yönlendiriyor.

İran’ın Irak’a yönelik dış politikası çelişkili görünüyor. İranlı liderler, eski İran bakanı Haydar Moslehi’nin belirttiği gibi, Bağdat da dahil olmak üzere dört Arap başkenti üzerinde kontrollerini ilan ettiler. Irak’ın ‘İran İmparatorluğu’nun bir parçası olduğunu öne süren benzer başka ifadeler de var. Ancak şiddetli bir güvenlik şokuna maruz kaldığında Irak topraklarından başka tepki verecek alan bulamıyor!

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda (Reuters)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda (Reuters)

Peki, bir yandan Irak’ı Mossad’ın karargâhına ev sahipliği yapmakla ve İran’ı hedef alan istihbarat operasyonları yürütmekle suçlarken, bir yandan da Irak üzerindeki nüfuz ve kontrol hakkındaki konuşması uyumlu mu?

İran, General Kasım Süleymani suikastının dördüncü yıldönümünde İran’ın güneydoğusundaki Kirman bölgesinde meydana gelen terör saldırısına misilleme olarak Irak’ı füzelerle bombalamayı seçti. İran liderliği, kendi deyimiyle ‘Siyonist-Amerikan eksenini’ suçladı. Dini Lider Ali Hamaney, cevabın sert olacağını söyledi. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Siyonist varlığı uyardı ve onu, Kirman’da işlediği suçun bedelini pişman olacağı ağır bir bedelle ödemekle tehdit etti. Ancak nihayetinde Kürt iş adamı Peşrew Dizayi’nin Erbil’deki evi bombalandı ve Dizayi aile fertleriyle birlikte hayatını kaybetti!

Özellikle de İran’ın Aksa Tufanı’ndan kendini temize çıkarma ve Filistinlilere destek ve savunuculuk içeren açıklama ve konuşmalarla sınırlı kalma girişiminden sonra, Irak’ın egemenliğini ihlal eden füze saldırısı, savaş çemberinin genişletilmesi ve İsrail’in Filistin’de Gazze Şeridi’ne karşı başlattığı savaşla sınırlandırılmaması yönündeki tehditlerin tırmanması açısından Orta Doğu bölgesinin tanık olduklarından ayrı okunamaz. Öyle görünüyor ki, İran kararını verdi ve doğrudan İsrail’e karşı savaşa girmemeyi, Direniş Ekseni içindeki ajanlarının ve yandaşlarının saldırılarıyla yetinmeyi seçti. Kendi ülkesinde saldırılara veya İran dışında askeri liderleri suikasta maruz kalsa bile, Rıza Musavi suikastında olduğu gibi tepki itibarı kurtarmak ve aynı şekilde karşılık vermemek olacak. Hatta İran’ın askeri gücünün caydırıcı olarak sergilenmesi bile söz konusu değil!

İran, bölgedeki husumetinde geri dönülmez noktaya ulaştı, Irak lehçesinde belirttiğimiz gibi ‘eşkıya’ üslubuyla davranıyor. Füze saldırılarını kasıtlı olarak, aynı şekilde karşılık vermeyeceğini çok iyi bildiği kırılgan ülkelere yönlendiriyor. Ancak bunun karşılığında İsrail, İran’a yönelik tehdidini ve onunla savaşa girmeye hazır olduğunu ilan ediyor. İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz göreve başlarken ‘İran’a karşı Üçüncü Dünya Savaşı yürüttüklerini’ söylemişti.

Neden Erbil?

İran’ın füzelerini neden Irak Kürdistanı’ndaki Erbil vilayetine yönelttiğine dair şu ana kadar kesin bir bilgi bulunmuyor, özellikle de füzelerin hedefi bölgenin en önemli iş adamlarının evi iken. 2022 yılında Kar Group’un sahibi iş adamı Şeyh Baz’ın evi hedef alındı. 2024 yılında ise hedefi inşaat, petrol ve doğalgazın yanı sıra güvenlik sektöründe faaliyet gösteren Falcon Group’un sahibi iş adamı Peşrew Dizayi’nin evi idi. Konunun hipotezlerinin tartışılması gerekiyor.

Öyle görünüyor ki petrol meselesi ve İsrail ile petrol kaçakçılığı ya da ticaretine ilişkin konuşmalar, enerji alanında ekonomik faaliyet gösteren iş adamlarına tekrarlanan füze saldırılarının gizemini çözmenin anahtarıdır.

İran’ın anlatısı güvenilirlik testine tabi değil. Çünkü bilgi ve teknoloji devrimi ışığında istihbarat çalışmalarının başka ülkelerdeki sabit ve istikrarlı karargahlarda olmasına gerek yoktur. Ayrıca, güvenlik sızmalarına karşı daha bağışık ve dirençli birçok kurum varken, neden iş adamlarının evleri operasyonların karargâhı oluyor?

Füzelerin, Mossad ile iş yapma suçlamasının ötesinde bir mesaj verdiği görülüyor. Görünen o ki, petrol meselesi ve İsrail’le petrol kaçakçılığı ya da ticaretine ilişkin konuşmalar, enerji alanında ekonomik faaliyet gösteren iş adamlarına tekrarlanan füze saldırılarının gizemini çözmenin anahtarıdır.

İran’a sadık Iraklılar, ABD ve İngiltere’nin 13 Ocak’ta Husilere yönelik saldırılarını protesto etmek için Bağdat’taki Tahrir Meydanı’nda gösteri yapıyor (AFP)
İran’a sadık Iraklılar, ABD ve İngiltere’nin 13 Ocak’ta Husilere yönelik saldırılarını protesto etmek için Bağdat’taki Tahrir Meydanı’nda gösteri yapıyor (AFP)

Kpler Veri Analiz Şirketi tarafından yayınlanan raporlar da dahil olmak üzere, Kürdistan bölgesinden İsrail’e petrol ihracatıyla ilgili birçok hikâye ve rapora rağmen petrol şirketinin Irak Kürdistanı’ndaki faaliyetleri ve İsrail’e petrol ihracatıyla ilişkisi hakkında ayrıntılı bilgi kesin ve şeffaf bir şekilde mevcut değil. Öyle görünüyor ki İran, İsrail ile ticari ilişki içinde olmakla suçlanan herkese bir uyarı mesajı göndermek istiyor.

Egemenliğin yıkıntılarına ağıt yakılıyor

Açıklamalar düzeyinde Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin İran’ın füze saldırısına ilişkin açıklaması güçlü ve önceki başbakanların açıklamalarından farklıydı. Sudani, Erbil’deki saldırıyı ‘Irak’a yönelik açık bir saldırı eylemi ve iki ülke arasındaki güçlü ilişkileri baltalayan tehlikeli bir gelişme’ olarak nitelendirdi.

Iraklılar şu ana kadar bu açıklamayı ve Dışişleri Bakanlığı’nın Güvenlik Konseyi’ne dava açma yönündeki adımlarını memnuniyetle karşıladı. Ancak bu açıklamaların sahada eylemlere dönüştürüleceği yönündeki beklenti devam ediyor. Hükümetin İran, Türkiye ve ABD saldırılarının tekrarını önleme konusundaki güvenilirliğini kanıtlama sorunu devam ediyor. Ayrıca Irak’ın egemenliğine yönelik saldırı soruşturma komitesine ihtiyaç duymazken, görevi, İran’ın suçlamalarını reddetmek olan soruşturma komiteleri oluşturmak yeterli değil!

Bizi hayal kırıklığına uğratan şey, Irak’ın egemenliğinin ihlaline yönelik caydırıcılığın olmayışı değildir. Daha ziyade siyasi güçlere bağlı davulcular korosunun öne sürdüğü saçma gerekçelerdir.

Ancak diğer taraftan İran’la yakın ilişkileriyle bilinen koordinasyon çerçevesinin liderleri tarafından herhangi bir açıklama yapılmadı. Ayrıca silahlı grupların karargahlarına veya liderlerine yapılan herhangi bir ABD saldırısının ardından açıklama yapma alışkanlığının aksine, pek çok siyasi lider de Irak’ın egemenliğine yönelik saldırıyı kınamayı ve açıklama yapmayı değil, sessiz kalmayı tercih etti.

Bu nedenle, egemenlik meselesinin devlet kavramıyla bağlantılı bir aksiyom olması gerekirken, siyasi ve medya elitlerinin atışmalarında da bu meselenin tartışmalı olduğu anlaşılıyor. Ancak devletsizlik gerçeğine daha yakın bir siyasal oluşumda yaşadığımız için egemenlik kavramının, gerçekçiliği açısından yeniden ele alınması gerekmektedir. İran’ın dış müdahalelerini eleştirmek istediğinizde cevap hazır; Türkiye müdahale etmiyor mu, Amerika müdahale etmiyor mu, Körfez ülkeleri Irak’a müdahale etmiyor mu?!

Müdahalelerin kabul edilebilirliği

Bu yanıtlara göre pek çok siyasetçi ve elit, dış müdahaleleri normal bir durum olarak tanıtmaya çalışıyor. Bir siyasi taraf bölge devletlerinin iradesine bağlıyken ve onların emirlerine uyarken, aynı eylemi yapan diğer tarafı eleştirmek mümkün değildir. Bu mantığa göre müdahaleler kabul edilebilir ve haklıdır!

Irak’ta her şey ihlal edildi. Bu bir gerçek. Ancak bizi hayal kırıklığına uğratan şey, iç ve dış düzeyde devlet egemenliğine yönelik bu ihlallere karşı caydırıcılığın olmayışı değildir. Daha ziyade siyasi güçlere bağlı davulcular korosunun öne sürdüğü ve bu ihlalleri doğal bir mesele olarak kabul etmemizi isteyen saçma gerekçelerdir. Dolayısıyla bölgedeki komşu ülkelerin müdahaleleri, Irak için kaçınılmaz bir kaderdir ve kabul edilmelidir!

Sonuç olarak, siyasi söylemdeki bu bozulma ve gerileme çerçevesinde, Irak’ın egemenliğini, vatandaşlarının haklarını ve halkının onurunu savunan sesler uyumsuzdur.

Mütenebbî, bir şiirinde şöyle demiştir;

Aşağılanana, aşağılanmak kolaydır... Ölenin acısı olmaz.

 

Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Trump'ın Gazze Şeridi ile ilgili önerisini ele almak

Mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı, Araplar ve İsrailliler için bir sır değil (AFP)
Mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı, Araplar ve İsrailliler için bir sır değil (AFP)
TT

Trump'ın Gazze Şeridi ile ilgili önerisini ele almak

Mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı, Araplar ve İsrailliler için bir sır değil (AFP)
Mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı, Araplar ve İsrailliler için bir sır değil (AFP)

Nebil Fehmi

Gazze'deki olayları, hangi milliyetten olursa olsun zerre kadar insaniyete sahip dürüst bir gözlemci olarak takip eden herkes, bir ateşkes anlaşmasına varılmasını, Gazze Şeridi sakinlerinin normal hayata dönmesini ve çatışmaların sona ermesini ummalıdır. Bu, rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılmasını sağlayacak, İsrail işgalinin sona ermesinin ve her iki halkın da güvenlik ve barış içinde yaşayabileceği bir Filistin devletinin kurulmasının önünü açacaktır.

İnsani nedenlerle muharebeleri durdurmak, çatışmayı sona erdirmek ve iki halkın siyasi kimliklerini ifade etmelerini sağlamak için harekete geçmenin önemine, hatta gerekliliğine rağmen, mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı Araplar, İsrailliler ve diğerleri için bir sır değil. Bu tutum Başbakan Binyamin Netanyahu'nun kendisi tarafından dile getiriliyor. Yine İsrail'in açıklamalarına göre ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in en yakın dostu olarak kabul ediliyor. Dahası genel koşullar zorlu, beklentiler düşük ve ihtimaller, tehlikeler ve potansiyel aksiliklerle dolu.

Analistlerin hepsi, Gazze için herhangi bir güvenlik anlaşmasının uygulanmasının İsrail'in onayını, önerilerin temel unsurlarından biri Hamas'ın silahsızlanması ve Gazze Şeridi'nin yöneticisi rolünden çekilmesi talebi olsa da daha az ölçüde Hamas'ın onayını gerektirdiği konusunda hemfikir. Silahlanma ve çekilme Hamas'ın baş müzakerecisi tarafından kabul edildi.

Ancak çeşitli unsurları ve aşamaları, önerilen anlaşmanın Filistinlileri -Hamas, Gazze halkı, Batı Şeria'daki Filistin Ulusal Otoritesi ve hatta diasporadaki Filistinlileri- hedef aldığı anlamına geliyor.

Filistin davasının geleceğiyle ilgili hassas hesaplar ve kader belirleyici kararlarla karşı karşıyayız. Bu kararlar öncelikle Filistinlileri ilgilendiriyor ve sonuçları Arap ve bölgesel arenalarda geniş çaplı bir etki yaratacak.

Hamas'ın yanıtı özünde olumlu ve akıllıcaydı; prensipte kabul etmekle birlikte, bazı noktaların açıklığa kavuşturulması ve teyit edilmesi için müzakere edilmesi konusunda ısrarcıydı. Beyaz Saray bu yanıtı olumlu bir adım olarak yorumladı.

Bir Mısırlı ve bir Arap olarak benim için Filistin davası kişisel, ulusal ve bölgesel bir meseledir. Ama kararları verecek olan Filistinlilerin kendisidir. Bizim rolümüz, uzun süre Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), ardından merhum Yaser Arafat ve daha sonra Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Ulusal Otoritesi’ne yaptığımız gibi, desteklemek ve dürüst tavsiyelerde bulunmaktır.

Bu bakış açısından hareketle, karmaşık verileri, hassas aşamayı ve çatışan öncelikleri ele alan bazı gözlem ve öneriler sunuyoruz; bunları kabul etmenin veya reddetmenin temelde Filistin tarafına bağlı olduğunu da göz önünde bulunduruyoruz.

Filistinlilerin ezici çoğunluğu Gazze'deki şiddet ve savaş döngüsünü sona erdirmek istiyor. Herhangi bir anlaşmanın, tam egemen Filistin devletinin kurulmasına dayalı kalıcı bir barış pahasına olmamasını sağlamak istiyorlar.

Uluslararası toplumun büyük çoğunluğu tarafından desteklenen iki devletli çözüm, hükümetin dışındaki akıllı İsrailliler için bile barışa giden tek kesin ve sürdürülebilir yol olmaya devam ediyor.

Ancak Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümeti, iki devletli çözümü reddederek, iddialı bir barış anlaşmasının samimiyeti ve uygulanabilirliği konusunda şüphe uyandırıyor. Rehineler serbest bırakıldıktan sonra İsrail'in süreci tamamlama konusundaki taahhüdüne bağlı kalıp kalmayacağıyla ilgili endişeleri artırıyor.

Buna ilaveten, Trump'ın İsrail ile yakın ittifakı ve Batı Şeria'nın ilhakına karşı çıkması, diğer yandan da İsrail'e güçlü desteği gibi çelişkili tutumları, Filistinlilerin güven eksikliğinin iki nedenidir. Netanyahu'nun güvenlik ve Hamas'ın silahsızlandırılması ile ilgili maddeleri yorumlarken kamuoyu önünde yaptığı çarpıtmalar, olumsuz değerlendirmeleri daha da derinleştirdi.

Belgeye ve haber kaynaklarına göre, Trump yönetimi, Gazze ile ilgili önerilerini 20 ila 22 madde arasında ve hedef kitleye bağlı olarak biraz değişen çeşitli biçimlerde sundu. Bilindiği üzere ilk versiyon, Filistin çıkarlarını korumaya yönelik net açıklamalarla birlikte kendisini memnuniyetle karşılayan Arap ve İslam ülkeleri grubuna sunuldu. Bu haklar arasında, zorla göç ettirme, sürgün veya toprak ilhakının reddedilmesi, bir Filistin devletinin kurulması, acil insani yardım sağlanması, İsrail'in geri çekilmesi ve insan haklarına dair garantiler yer alıyor. Hamas tarafından kabul edilen metin de budur.

Netanyahu ile yapılan istişarelerin ardından Trump, İsrail'in güvenlik yetkilerini ve Hamas'ın silahsızlandırılmasını teyit eden revize edilmiş bir versiyon açıkladı. Filistinliler bunu, İsrail kontrolünü artıracak olumsuz bir değişiklik olarak gördüler. Bu durum, Pakistan elçisini, açıklananların kendileriyle görüşülenlerle uyuşmadığını açıkça belirtmeye sevk etti.

İlave olarak, uzun vadeli planın uygulanması için muhtemel zaman çizelgesi Trump’ın başkanlık süresinin ötesine uzanıyor. Bu da ABD içindeki farklı görüşler, İsrail'in ABD’deki seçim yarışından faydalanma çabasıyla oyalamaya yönelmesi olasılığı sebebiyle endişelere yol açıyor.

Buna rağmen Hamas, mekanizmaları ve bazı hükümleriyle ilgili istişarelerde bulunma ve açıklamalar isteme konusunda ısrar etse de Amerikan önerisini kabul etti. Şimdi yapılması gereken, Gazze ve ötesinde Filistin pozisyonunu takviye etmektir. Öneride yer alan bazı madde ve pozisyonlar açısından bunu bir dereceye kadar başarmak için sağlam temel bulunmaktadır.

Bu güçlendirme ve takviye etme unsurları arasında BM'de Filistin devletinin tanınmasına dair açık ve artan uluslararası sinyaller, Trump'ın Batı Şeria'nın ilhakını reddeden ve Arap-İslam grubu tarafından kabul edilen önerinin orijinal metnine bağlı kalan açıklamaları, önerinin açıklanmasının hemen ardından bu grup tarafından yayınlanan resmi açıklama, Netanyahu'nun Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamalara yanıt olarak yayınlanan Arap-İslam açıklaması, Trump'ın son saatlerde amacının ve umudunun Ortadoğu'da kapsamlı barış, güvenlik ve emniyeti sağlamak olduğunu söylemesi yer alıyor.

Tüm sürecin Filistinlilerin özelliklerini ve kimliğini taşıması ve tüm insani yardımların uluslararası meşruiyet şemsiyesi altında olması gerektiği konusunda geniş bir uluslararası destek bulunuyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Amerikan önerisi buna kapıyı araladı ve uluslararası kuvvetlerin varlığı, herhangi bir anlaşmanın değişen siyasi faktörlerin ötesinde sürdürülebilir olması için kaçınılmaz olarak geniş bir uluslararası onay veya destek gerektirecektir. İstişareler sonrasında anlaşmanın tamamen onaylanmasına karar verilirse, Filistinlilerin anlaşmayı teyit eden ve kendi pozisyonlarını ayrıntılı olarak kaydetmelerine olanak tanıyan bir Güvenlik Konseyi kararı talep etmeleri düşünülebilir. Nitekim Trump yönetimi sonrasında bile uygulanmasını sağlamak için bir siyasi ivme ve doğru yorum sağlamak, Filistinlilerin haklarını korumak ve kalıcı barışı sağlamak amacıyla aylar önce bir ABD taslak kararı için de böyle bir talepte bulunulmuştu.

Özetle; Filistinlilerin Trump'ın önerilerine verdiği yanıt, saldırıların acilen sona erdirilmesi ihtiyacı, ulusal hakları ve egemenliği koruma zorunluluğu ve İsrail'in tutumuna duyulan güven eksikliği arasında zaman zaman yaşanan çelişkilere rağmen, olumlu bir yanıt verme arzusunu yansıtıyor.

Gazze'de barış ve istikrar acil bir hedef, uluslararası ve bölgesel siyasi okumalar rahatsız edici, endişe verici ve iyimser olma veya başkalarına güvenme açısından olumsuz iken, Filistinlilerin ve destekçilerinin, herhangi bir kalıcı çözümün ulusal haklarının tanınmasını ve iki devletli bir çözüm için gerçek bir çerçeve ve garantilere dayanmasını talep etmeleri şaşırtıcı değil. Özellikle de kendilerinden veya en azından Hamas'tan, rolleri konusunda somut tavırlar alması beklendiği göz önüne alındığında.

Bu, anlaşmayı tanıyan veya dikkate alan bir Güvenlik Konseyi kararı çıkarılarak başarılabilir ve bu, ABD'nin ateşkes arayışıyla kendi inisiyatifiyle attığı bir adım. Bilhassa öneri, örgütün kurumlarına bir rol öngördüğü ve Gazze Şeridi'nde uluslararası kuvvetlerin konuşlandırılmasına atıfta bulunduğu için Rusya'nın girişime ilk tepkisinin açık ve olumlu olduğunu belirtmekte fayda var.

Nihayetinde, kalıcı barışa ulaşmak, bu karşıt taleplerin şeffaf, adil ve uluslararası destekli bir siyasi süreçle uzlaştırılmasını gerektirir. Allah Filistinlilere muvaffakiyet versin ve onlara, Araplara ve Ortadoğu'ya güvenlik ve emniyet bahşetsin.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Hamas: Gazze'deki savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya varmanın önündeki tüm engelleri aşmaya çalışıyoruz

Gazze Şeridi'ne düzenlenen İsrail hava saldırılarında duman yükseliyor (EPA)
Gazze Şeridi'ne düzenlenen İsrail hava saldırılarında duman yükseliyor (EPA)
TT

Hamas: Gazze'deki savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya varmanın önündeki tüm engelleri aşmaya çalışıyoruz

Gazze Şeridi'ne düzenlenen İsrail hava saldırılarında duman yükseliyor (EPA)
Gazze Şeridi'ne düzenlenen İsrail hava saldırılarında duman yükseliyor (EPA)

Hamas lideri Fevzi Berhum bugün yaptığı açıklamada, hareketin Mısır'daki müzakere heyetinin Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için bir anlaşmaya varmanın önündeki tüm engelleri aşmaya çalıştığını söyleyerek, İsrail'in mevcut müzakere turunu engelleme girişimlerine karşı uyarıda bulundu.

Savaşın ikinci yıldönümünü konuşan Berhum, “Hamas, kalıcı, kapsamlı bir ateşkes ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin tüm bölgelerinden tamamen çekilmesini içeren bir anlaşma peşinde” dedi.

Hareketin anlaşmayla yardımların sınırsız girişini, yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünün garantisini, Filistin ulusal teknokratik bir kurumun denetimi altında kapsamlı bir yeniden inşa sürecinin derhal başlatılmasını ve adil bir esir takası anlaşmasının imzalanmasını da içerdiğini

ifade eden Berhum, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun “önceki tüm turları kasten rayından çıkardığı gibi, mevcut müzakere turunu da engelleme ve rayından çıkarma” girişimlerine karşı uyarıda bulundu.

Öte yandan, Mısır medyası Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'nin bugün yaptığı açıklamada, ABD'nin yarın Kızıldeniz'in kıyısındaki Mısır kenti Şarm El-Şeyh'te Hamas ile İsrail arasında devam eden müzakerelere katılacağını söylediğini aktardı.

Abdulati, müzakerelerde ABD Başkanı Donald Trump'ın esir takası anlaşmasını sonuçlandırma planının ilk aşamasının uygulanmasının tartışıldığını belirtti.

Trump, Gazze'de ateşkes için 20 maddelik bir plan önermişti.

Netanyahu dün Şarm El-Şeyh'teki İsrail müzakere heyetinden, hareketin Trump'ın planından veya buna eşlik eden haritadan sapmasına izin vermemesini istedi.

İsrail medyası, Netanyahu'nun İsrail heyetinden Trump'ın planı dışındaki hiçbir konuyu tartışmamalarını istediğini ve birkaç gün içinde ilerleme sağlanamazsa ordunun Gazze Şeridi'ndeki operasyonlarına yeniden başlayacağını da bildirdi.


Gazze savaşını sona erdirme görüşmeleri sürerken İsrail, 7 Ekim'in ikinci yıldönümünü anıyor

İsrail'in güneyinde bulunan Reim'deki Nova Müzik Festivali alanında 7 Ekim saldırılarının kurbanlarından biri için yapılan anıtın önünde oturan bir aile (AFP)
İsrail'in güneyinde bulunan Reim'deki Nova Müzik Festivali alanında 7 Ekim saldırılarının kurbanlarından biri için yapılan anıtın önünde oturan bir aile (AFP)
TT

Gazze savaşını sona erdirme görüşmeleri sürerken İsrail, 7 Ekim'in ikinci yıldönümünü anıyor

İsrail'in güneyinde bulunan Reim'deki Nova Müzik Festivali alanında 7 Ekim saldırılarının kurbanlarından biri için yapılan anıtın önünde oturan bir aile (AFP)
İsrail'in güneyinde bulunan Reim'deki Nova Müzik Festivali alanında 7 Ekim saldırılarının kurbanlarından biri için yapılan anıtın önünde oturan bir aile (AFP)

İsrail bugün, 7 Ekim'de Hamas tarafından kendisine karşı düzenlenen ve Gazze Şeridi'nde devam eden yıkıcı savaşı tetikleyen eşi görülmemiş saldırının ikinci yıldönümünü anıyor. Bu arada iki taraf (İsrail ve Hamas), savaşı sona erdirmek için Mısır'da dolaylı müzakereler yürütüyor.

7 Ekim 2023 sabahı, Sukot Bayramı'nın sonunda, Hamas liderliğindeki silahlı gruplar Gazze Şeridi'nden İsrail'in güneyine sürpriz ve eşi görülmemiş bir saldırı düzenledi. Bu saldırı, Yahudi devletinin tarihindeki en kanlı gün olarak kayıtlara geçti.

O gün Filistinli savaşçılar, Yahudi devletinin güney sınırını geçerek İsrail kasabalarına ateşli silahlar, füzeler ve patlayıcılarla saldırdı. Ayrıca o gün çölde düzenlenen bir müzik festivaline de saldırı düzenlediler.

afrgt
7 Ekim saldırısının kurbanları için yapılan anıtların yanında birbirlerine sarılan İsrailliler (AFP)

Saldırı sonucunda İsrail'de bin 219 kişi öldü ve 251 kişi kaçırılarak Gazze Şeridi'ne götürüldü. Bu kişilerden 47'si halen rehin tutuluyor ve İsrail ordusu, bunlardan 25'inin öldürüldüğünü söylüyor.

Anma etkinlikleri

Saldırının yıldönümü anısına bugün İsrail'de anma etkinlikleri düzenlenecek.

Kurbanların aileleri ve arkadaşları, Hamas militanlarının 370’ten fazla kişiyi öldürdüğü ve onlarca kişiyi rehin aldığı Nova Müzik Festivali'nin yapıldığı yerde toplanacak.

Bir başka tören ise Tel Aviv'deki Rehine Meydanı'nda düzenlenecek. Bu meydanda, Filistin topraklarında halen tutuklu bulunanların serbest bırakılması için haftalık gösteriler düzenleniyor.

Öte yandan İsrail, Yahudi takvimine göre hareket ettiği için bu saldırıyı bu yıl 16 Ekim'de resmen anacak.

Birçok İsrailli dün Nova Müzik Festivali’nin yapıldığı alanı ziyaret etti.

Elad Ganz, AFP'ye “Burada yaşananlar zor ve yıkıcıydı, ancak biz yaşamak istiyoruz. Her şeye rağmen hayatımıza devam ediyor ve o gün burada olan, ancak ne yazık ki artık aramızda olmayanları anıyoruz” dedi.

Hamas saldırısından bu yana İsrail, Gazze Şeridi'ndeki harekete karşı askeri misilleme kampanyasını sürdürüyor. Kara, hava ve denizden yürütülen bu amansız kampanya, Filistin topraklarını harabeye çevirdi ve on binlerce Filistinliyi öldürdü.

Birleşmiş Milletler'in (BM) güvenilir kabul ettiği Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı'nın son rakamlarına göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde en az 67 bin 160 Filistinli hayatını kaybetti.

Maddi kayıplar açısından ise mahallelerin tamamı yerle bir edildi; evlerin, hastanelerin, ibadethanelerin, okulların ve altyapının büyük bir kısmı tahrip edildi.

Savaşın patlak vermesinden bu yana yüz binlerce Filistinli kalabalık kamplarda ve açık alanlarda evsiz olarak yaşıyor. Yerlerinden edilmiş insanlar, gıda, su kıtlığı ve hijyen eksikliğinden mustarip.

Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki evinden göç etmek zorunda kalan 49 yaşındaki Hanan Muhammed, “Bu savaşta kelimenin tam anlamıyla her şeyimizi kaybettik; evlerimizi, aile üyelerimizi, arkadaşlarımızı ve komşularımızı. Hayatlarımızı, rutinlerimizi ve hayatımızın tüm ayrıntılarını, hatta akıl sağlığımızı bile sonsuza dek kaybettik” ifadelerini kullandı.

Muhammed, “Ateşkes ilan edilmesini, kan dökülmesinin ve ölümlerin sona ermesini sabırsızlıkla bekliyorum. Artık dayanamıyoruz. Hayatımızın zor olmaya devam edeceğini düşünüyorum. Burada yıkımdan başka bir şey yok” dedi.

Zor bir görev

Son iki yıl içinde İsrail, askeri operasyonlarını Filistin topraklarının ötesine genişleterek Tahran dahil beş bölgesel başkentteki hedefleri de kapsar hale getirdi.

Yahudi devleti, Hamas'ın üst düzey liderlerinin çoğu ve Hizbullah'ın eski genel sekreteri Hasan Nasrallah dahil olmak üzere birçok yetkili ve lideri ortadan kaldırmayı başardı.

Gazze Şeridi'ndeki savaş üçüncü yılına girerken, hem İsrail hem de Hamas bir anlaşmaya varmaları için artan uluslararası baskı ile karşı karşıya.

ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz hafta, acil ateşkes, Hamas'ın tüm rehineleri serbest bırakması, hareketin silahsızlandırılması ve İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesini öngören 20 maddelik bir plan açıkladı.

Aksa Tufanı’nın ikinci yıldönümünün arifesinde, Hamas ve İsrail heyetleri arasında Trump'ın planı üzerinde anlaşmaya varmak için dolaylı müzakereler dün Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde başladı.

sdfrgt
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki evlere düzenlenen İsrail hava saldırılarının ardından kurbanları arayan Filistinliler (Reuters)

Kahire el-İhbariyye televizyonu, görüşmelerin ABD Başkanı’nın planına uygun olarak rehine takası için ‘koşulların yaratılması’ üzerine odaklandığını bildirdi.

Hamas müzakerecilerine yakın bir Filistinli kaynak, görüşmelerin ‘birkaç gün sürebileceğini’ söyledi.

Hamas ve İsrail, Trump'ın önerisini memnuniyetle karşılasa da, ayrıntılar üzerinde anlaşmaya varmak zorlu ve çetrefilli bir görev olacak gibi görünüyor.

Mısır'daki müzakerelerin ilerleyişi ve özellikle Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gibi ön koşulları olup olmadığına ilişkin bir soruya yanıt veren ABD Başkanı, “Kırmızı çizgilerim var. Belirli şeyler gerçekleşmezse, ilerlemeyeceğiz. Ancak işlerin iyi gittiğini düşünüyorum ve Hamas'ın bazı çok önemli konularda anlaşmaya vardığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı şöyle devam etti: “Bir anlaşmaya varacağımızı düşünüyorum. Yıllardır bir anlaşmaya varmaya çalıştıkları için bunu söylemek benim için zor. Gazze'de bir anlaşmaya varacağız, bundan neredeyse eminim.”

Savaşta daha önce iki kez ateşkes ilan edilmiş ve bu ateşkesler sayesinde onlarca rehine serbest bırakılmıştı. Ancak İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Şarm eş-Şeyh müzakerelerinin başarısız olması halinde ordunun ‘savaşa geri döneceği’ uyarısında bulundu.