Hapisteki Senusi siyasal kart olarak kullanılıyor

Caydırıcı Güç milisleri, eski rejimin istihbarat şefini 13. kez mahkemeye çıkarmayı reddetti

Kaddafi döneminde askeri istihbarat direktörü Senussi (Reuters’ın arşivinden)
Kaddafi döneminde askeri istihbarat direktörü Senussi (Reuters’ın arşivinden)
TT

Hapisteki Senusi siyasal kart olarak kullanılıyor

Kaddafi döneminde askeri istihbarat direktörü Senussi (Reuters’ın arşivinden)
Kaddafi döneminde askeri istihbarat direktörü Senussi (Reuters’ın arşivinden)

Libya’nın devrik Devlet Başkanı Muammer Kaddafi döneminin Askeri İstihbarat Direktörü Abdullah es-Senusi, sahte pasaportla Mart 2012 tutuklanarak Moritanya’dan ülkesine geri gönderildi. O zamandan bu yana, Mitiga’ya yerleşene kadar başkent Trablus’ta silahlı milislerin kontrolündeki hapishaneler arasında nakledildi.

Kaddafi’nin damadı olan ve eski rejimin en güçlü figürlerinden biri olan 73 yaşındaki Senusi, 1996 yılında yaklaşık 1200 kişinin öldüğü Trablus’taki Ebu Salim Hapishanesi Katliamı olarak bilinen davayla ilgili olarak halen yargılanıyor. Senusi ayrıca, 2011’de Kaddafi rejimini deviren 17 Şubat Devrimi sırasında protestocuları bastırmakla suçlanıyor.

Geçen yıl boyunca, Trablus Temyiz Mahkemesi, Senusi’yi başkentteki Mitiga hapishanesinde tutan Özel Caydırıcı Güç milislerinin mahkemeye çıkmayı reddetmesi nedeniyle Senusi ve Kaddafi’nin özel muhafızlarının başında bulunan Mansur Daou’nun duruşmasını birkaç kez başka bir tarihe erteledi.

Senusi’ni destekçileri, Özel Caydırıcı Güç komutanı Abdurrauf Kara’yı Senusi’yi rehin olarak tutmakla suçluyor ve bunu, gardiyanların ‘serbest bırakılması halinde popülerliğinden’ korkmalarına bağlıyorlar.

scev
Trablus’un doğusundaki Zliten şehrindeki hapishanenin içeriden bir görüntüsü (Getty)

Senusi’nin avukatı Ahmed Neşad, müvekkilinin duruşmasının ertelenmesinden Libya Savcılığını sorumlu tuttu. Neşad, dün Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Senusi’yle birlikte yargılanan Mansur Daou, müvekkili katılmazken kapalı devre televizyon aracılığıyla mahkeme huzuruna çıktı” dedi.

Senusi, 2015 yılında 17 Şubat Devrimi’ni bastırdığı suçlamasıyla idam cezasına çarptırılmıştı. Ancak 2019’un sonunda başkent Trablus’taki bir mahkeme, Ebu Salim Hapishanesi Katliamı davasında benzer bir kararla Senusi ve diğer tutukluları beraat ettirdi. Ardından ülkenin Yüksek Mahkemesi, yaklaşık bir yıl önce kararı bozdu ve davayı yeni bir ceza dairesine yönlendirdi.

Neşad, Senusi’nin iddianameyi ve davaya ilişkin savunma argümanlarını dinlemek üzere kapalı bir mahkeme oturumuna çıkmasını sağlamak umuduyla mahkemenin davanın 13. kez görülmesini 29 Ocak’taki duruşmaya ertelediğini belirtti.

Senusi, Kaddafi rejiminin devrilmesinin ardından Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından kendisi hakkında tutuklama emri çıkarılması üzerine Libya’yı terk etti. Nuakşot havaalanına vardığında oradaki yetkililer, Senusi’nin Fas’ın Kazablanka şehrine geldiğini ve Mali’ye ait sahte bir pasaport taşıdığını dile getirdi. Ancak o dönemde kendisine yakın taraflar bunu yalanlamıştı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, daha önce Senusi’nin, 2011’de Kaddafi’yi deviren 17 Şubat Devrimi sırasında göstericilere karşı ‘vahşi suçlar işlemek’ suçlamasıyla yargılanmak üzere teslim edilmesini talep etmişti. Ancak yerel yetkililer, yargı yetkisine sahip oldukları ve uluslararası mahkeme gibi kendilerinin de adil bir yargılamaya tabi tutabilecekleri gerekçesiyle bunu reddediyor.

serght
Libya Cumhurbaşkanı Muammer Kaddafi’nin eşi Safiye Farkaş (Twitter)

Albay Senusi, Kaddafi’nin ikinci eşi Safiye Farkaş’ın kayınbiraderi ve 42 yıl sonra sona eren iktidarı boyunca onun çok yakın çevresindeydi.

Senusi’nin mensup olduğu el-Magarha kabilesinin ileri gelenlerinden Şeyh Harun Arhouma, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Senusi’nin sağlık durumu son derece kötü. Kalp hastalığı ve karaciğer kanseri hastası” derken, herhangi bir zarara maruz kalmaması konusunda uyardı.

Senusi’nin destekçileri, yöneltilen her türlü suçlama karşısında Senusi’yi savunarak, daha önce ve şu anda Libya’da etkili bir figür olduğu için hedef alındığını vurguladı. 17 Şubat Devrimi’ne bağlı aktivistler ise onun devrimcilerin bastırılmasında rol oynadığına inanıyor.

Senusi’nin avukatı Ahmed Neşad ise “Senusi, önümüzdeki hafta mahkemeye çıkarsa davasıyla ilgili her şeyi sunacağız. Aksi takdirde bu, Cumhuriyet Savcısı ve Libyalı yetkililerin kendisine adil bir yargılama sağlayamadığının ve yargılanmasından korkanların onu mahkeme önüne çıkarma kararını manipüle ettiklerinin ilanı olacaktır” dedi.

sevg
El-Magarha kabilesi ileri gelenlerinden Şeyh Harun Arhouma (Şarku’l Avsat)

Daha önce Senusi’nin tutuklanmasına ilişkin Libya’daki idari ve askeri yetkililerle görüşen Şeyh Arhouma, kanser hastası olduğu, doktor ve ilaçtan mahrum olduğu göz önüne alındığında kabilesinin, Senusi’nin başına kötü bir şey gelmesi durumunda sessiz kalmayacağı konusunda uyardı.

Şeyh Arhouma, “Sayımızın ülke geneline dağılmış 500 binden fazla kişi olduğu tahmin ediliyor. Gençlerimizi gerilimi tırmandıracak her türlü eylemden uzak tutuyor, öfkelerini kontrol altına alıyoruz. Eğer Allah, Abdullah’ın başına kötü bir şey gelmesini emrederse, hiçbir şeyin önüne geçemeyiz. Senussi, el-Magarha’nın adamı ve onların direğidir” ifadelerini kullandı.

Kadadfa (Kazazife) kabilesinin bir ileri geleni, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Caydırıcılık Gücü’nün Senusi’nin mahkeme huzuruna çıkmasına izin vermemesine gerekçe olarak, “Onun hapsedilmesinin gerçek nedenini, ne olduğunu ve nasıl olduğunu biliyor. Yani hastalığına ve 2022’de ailesinin yokluğunda kalp stent ameliyatı geçirmesine rağmen onu taciz ediyorlar” dedi.

scgth
Senusi ve bazı eski rejim yetkilileri eski bir duruşmada (Reuters)

Geçen yıl sonlanmadan önce Libya’nın geçici Ulusal Birlik hükümetinin Adalet Bakanı Halima Abdurrahman sessizliğini bozdu ve ülkedeki insan hakları durumu hakkında kısaca konuştu. Abdurrahman, bakanlığına bağlı olmayan ve başka taraflarca kontrol edilen cezaevlerinin var olduğunu dile getirdi.

Libya, Kaddafi rejiminin devrilmesi ve güvenlik kaosunun yayılmasından sonra, resmi çerçevenin dışında, ülke geneline yayılmış silahlı oluşumlar tarafından yönetilen gizli hapishaneleri ile tanındı. Ancak güvenlik ve adli makamlar bu cezaevlerinin ve içindekilerin akıbetini her zaman açıklamaktan kaçınıyor.



İsrailli aşırılık yanlıları Arapların sığınaklara girmesini bin 200 kez engelledi

TT

İsrailli aşırılık yanlıları Arapların sığınaklara girmesini bin 200 kez engelledi

İsrailli aşırılık yanlıları Arapların sığınaklara girmesini bin 200 kez engelledi

“Hayfa'da iyi bir ailenin evini temizlemek için işe geldik ama eve yaklaştığımızda sirenler çalmaya başladı. İnsanlar halk sığınağına koştu, biz de koştuk. Ancak oraya vardığımızda kapıyı kapattılar ve bu sığınağın sadece mahalle sakinlerinin kullanımı için olduğunu söyleyerek içeri girmemizi engellediler. Biz de büyük bir korku içinde dışarıda kaldık ve patlama seslerini duyduğumuzda dehşete kapıldık.” Tamra kentinden bir Arap temizlikçi dün İsrail medyasına maruz kaldıklarını bu sözlerle anlattı.

İş arkadaşı da aynı ifadeleri doğrulayarak şunları söyledi: “Uzun yıllardır büyük bir evde çalışıyoruz ve ev sahipleri bize iyi davranıyor. Ancak bu ırkçılık karşısında şok olduk. Ev sahibi polisi aradı ve ona komşularının yasaları çiğnediğini söylediler. Bu ırkçıların nasıl davrandığını anladığında şok oldu. Yasalara göre her halk sığınağının, aynı mahalleden olsun ya da olmasın, İsrail'deki her insan için bir barınma yeri olduğunu, bunun önemli olmadığını söyledi.”

Bu iki kadının bilmediği şey, maruz kaldıkları şeyin münferit bir vaka olmadığı, İran füzelerinin on gün önce düşmeye başlamasından bu yana İsrail'de bin 200'den fazla benzer olayın meydana geldiği ve polise şikâyette bulunulduğuydu.

jıop
Hayfa'da sirenler çalarken bir sığınağa sığınan İsrailliler, 16 Haziran (AFP)

İsrail merkezli insan hakları kuruluşu Sivil Haklar Derneği'ne göre, savaş sırasında yayınlanan resmi belediye verileri bu olgunun artmakta olduğunu gösteriyor.

Bu olgunun bir parçası olarak, ‘nüfusun yüzde 12'sinin Arap olduğu Hayfa kentinde 175 vaka kaydedilirken, Arap nüfusun yüzde 7 olduğu Tel Aviv-Yafa'da 178, Arap nüfusun yüzde 40 olduğu Kudüs'te ise 600'den fazla vaka kaydedildi.’

Bariz ırk ayrımcılığı

İsrail'de sığınakların inşasının, hükümetin ve çeşitli bakanlıklarının sorumlu olduğu bariz bir ırk ayrımcılığı politikası içerdiği biliniyor. En büyük Arap şehri olan ve 80 binden fazla nüfusa sahip Nasıra'da, son savaşların hepsinde füze bombardımanına maruz kalmasına rağmen, bir tane bile halk sığınağı bulunmuyor.

İran'a karşı savaşın üçüncü gününde, yedi kilogram patlayıcı taşıyan bir İran insansız hava aracı (İHA) Nasıra'da Schneller mahallesinin kalbine düştü. Mucizevi bir şekilde patlamadı.

Patlayıcı uzmanları İHA’yı kontrollü bir şekilde patlatana kadar mahalle sakinleri tahliye edildi. Bununla birlikte, hemen yanında ve arazisi üzerinde inşa edilen Yahudi kasabası Nof Hagalil'de 25 halka açık sığınak bulunuyor.

dfgthy
Tel Aviv'de sirenler çalarken bir sığınağa yönelen İsrailliler, 19 Haziran (AP)

Savaşın ikinci gününde aynı aileden dört kişinin İran füzesiyle öldürüldüğü 40 bin nüfuslu Arap şehri Tamra'da sadece bir halk sığınağı bulunurken, bin 100 Yahudi'nin yaşadığı komşu kasaba Mitzpe Aviv'in sınırları içinde 13 halk sığınağı var.

Demokratik Cephe ve Arap Değişim Hareketi lideri Knesset üyesi Eymen Avde, iki gün önce X platformunda yaptığı paylaşımda, ‘siren çalındığı sırada korunaklı bir yere girişin engellenmesini suç sayan ve para cezasıyla cezalandırılacak bir yasa tasarısı’ sunacağını söyledi.

Kan 11 televizyonu dün yayınladığı bir haberde, ‘yabancıların’ kamuya açık sığınaklara girmesinin engellenmesi olgusunu ortaya koydu. Şarku’l Avsat’ın Kan 11 televizyonundan aktardığı habere göre İsrail'de ‘yabancıların’ kamuya açık sığınaklara girmesinin engellenmesi gibi bir durum söz konusu. Bazı bölgelerde Yahudi vatandaşların da mahalle dışından geldikleri için sığınaklara girmelerine izin verilmiyor.

Bat Yam kentinde yaşayan Shuval Fuchs, komşu binada oturdukları için Yahudi vatandaşların kendisi ve beş Yahudi kadının sığınağa girmesini engellediğini anlattı. Fuchs, “Burada ulusal dayanışmadan bahsediyorlar. Bu bir yalan. Bencillik burada gelişiyor ve Araplara karşı var olan ırkçılığa katılıyor. Ben yedek kuvvetlerde askerim. Gazze Şeridi'nde görev yaptım. Ama bu bana yardımcı olmadı. Benim ve kadınların içeri girmesini engellediler ve biz de aşırı korku içinde dışarıda kaldık” şeklinde konuştu.