Eritre'deki son Yahudi: Ağır bir mirası tek başıma taşıyorum

Kimsenin ibadet etmediği bir sinagogun bekçisi ve kapılarını sonsuza kadar kapatmak için muhtemelen kendisinden başkasını beklemeyen bir mezarlığın sorumlusu olarak kaldı

Sami Cohen yalnız kaldı ve doğduğu yere ve "Asmara'daki mirasına" bağlı kalarak göç fikrine karşı çıktı (Sosyal medya)
Sami Cohen yalnız kaldı ve doğduğu yere ve "Asmara'daki mirasına" bağlı kalarak göç fikrine karşı çıktı (Sosyal medya)
TT

Eritre'deki son Yahudi: Ağır bir mirası tek başıma taşıyorum

Sami Cohen yalnız kaldı ve doğduğu yere ve "Asmara'daki mirasına" bağlı kalarak göç fikrine karşı çıktı (Sosyal medya)
Sami Cohen yalnız kaldı ve doğduğu yere ve "Asmara'daki mirasına" bağlı kalarak göç fikrine karşı çıktı (Sosyal medya)

Mahmud Ebu Bekir 

Tarihi romanlarda okuduğumuz efsanelere benzer şekilde, Eritre'de, özellikle de başkent Asmara'da Yahudi mirasını taşıyan son kişi olarak tek başına yaşayan Sami Cohen adında bir adam var.

Bu adam, Martin adındaki bir gezgine açıklamalarda bulundu.

Sosyal medyada yayımlanan videoda Cohen şunları söyledi:

Birkaç on yıl önce Asmara'daki bu sinagog ibadet edenlerle ve yakındaki Yahudi okulu da çocuklarla doluydu. Yüzlerce Yahudi toplumun bir parçası olarak burada yaşıyordu. 1948'de İsrail Devleti'nin kurulduğu duyurulduğunda büyük bir kısmı yeni varış noktasına göç etti. Bu durum, İtalyan ve ardından İngiliz sömürgeciliğinin geri çekilmesi ve bağımsızlık için Eritre devriminin ortaya çıkmasıyla pekişti. 1970'lerin ortalarında devrimcilerin başkent Asmara'ya yaklaşması, çok sayıda Yahudi cemaatinin ülkeyi terk etmesine neden oldu.

Kaynaklar, Eritre'ye ilk Yahudi göçlerinin 19'uncu yüzyılın sonlarında, Eritre'nin bir İtalyan kolonisi olduğu dönemde güney Yemen'den deniz yoluyla yapıldığını belirtiyor.

Amaç o dönemde mevcut olan büyük ticari fırsatları araştırmaktı.

Çok fazla miras ve yalnızlık

Yemen'den gelen ilk göçler kapsamında atalarının Eritre'ye geldiğini söyleyen 70 yaşındaki Cohen, "Babam cam ürünlerinin yanı sıra parfüm ticareti ve ihracatıyla da uğraşıyordu. Ana cadde üzerinde Ulu Cami'nin yanında bir dükkan açtı. Babamlar burada yaşıyordu. Tüm dini cemaatler burada barış içinde bir arada yaşıyordu, sakin ve güzel bir hayattı" şeklinde konuştu.

Eritre tarihi araştırmacıları, Yahudilerin ikinci göçünün 1930'larda, Almanya'da ve Almanya tarafından ilhak edilen bazı ülkelerde Nazi yönetimi döneminde gerçekleştiğini belirtiyor.

Yaklaşık 500 Yahudi "ana vatanları" olarak tanımladıkları Asmara'ya kaçtı ve Yahudi toplulukları 1940'larda İtalyan ve İngiliz sömürge rejimlerinin koruması altında gelişti.

Eritre'nin Etiyopya'ya zorla ilhak edilmesinden ve Eritre Bağımsızlık Savaşı'nın patlak vermesinden sonra, Asmara Yahudilerinin çeşitli yerlere doğru tersine göçü başladı; bunlardan belki de en önemlisi, göçlerin çoğunu kabul eden İsrail'di.

Ancak durumdaki dalgalanmalara ve birbirini takip eden rejimlere rağmen Asmara'da bir aile kaldı; o da Cohen ailesi.

Ancak bu aile 1998'de Sami Cohen'i yalnız bırakarak Eritre'den ayrılmaya karar verdi.

Sami Cohen doğduğu yere ve "Asmara'daki mirasına" bağlı kalarak göç fikrine karşı çıktı.

Sabahları ibadet ediyor, sinagogu temizliyorum ve sonra gidiyorum (Sosyal medya)
Sabahları ibadet ediyor, sinagogu temizliyorum ve sonra gidiyorum (Sosyal medya)

Peki Asmara'da sıradan bir gün nasıl geçiyor?

Cohen, içinde hiç kimsenin olmadığı tek sinagogun içinden yapılan ve YouTube'da yayınlanan röportajda şunları söyledi:

Sabahları burada ibadet ediyorum, kalkıp sinagogu temizliyorum, sonra da dükkanıma gidiyorum. Akşamları televizyon izliyorum, İsrail'deki akrabalarımla telefonda konuşuyorum ve tabii ki kendimi yalnız hissediyorum. Belki bir gün Asmara'da daha fazla Yahudi yaşayacak, belki de yaşamayacak. O zamana kadar omuzlarımda ağır bir miras taşıyormuşum gibi hissediyorum.

Sami Cohen, yaklaşık 900 bin kişinin yaşadığı bir şehirde, kimsenin ibadet etmediği bir sinagogun bekçisi ve kapılarını sonsuza kadar kapatmak için muhtemelen kendisinden başkasını beklemeyen bir mezarlığın sorumlusu olarak kaldı.

Sözde vadedilen topraklar

19'uncu yüzyılın sonlarından 20'nci yüzyılın ortalarına kadar Eritre'deki Yahudilerin yaşamına dönersek, kaynaklar onların geniş bir özgürlüğe sahip dini bir azınlık olarak yaşadıklarını belirtiyor.

Mensuplarının tamamı yabancı ülkelerden gelmesine ve Eritre kökenli olmamasına rağmen ülke sakinleriyle eşit haklara sahip olup, özellikle ithalat ve ihracatla ilgili ticari faaliyetlerde bulunuyorlardı.

Asmara'daki Yahudi cemaatinin yaşadığı durum, Avrupa'daki Yahudi cemaatinin bazı elitleri arasında taleplerin ortaya çıkmasına katkıda bulundu.

Bahse konu elitler Eritre'yi Yahudi diasporasını da kapsayacak bir Yahudi devleti kurmak için potansiyel bir coğrafya olarak görüyordu.

Sami, yaklaşık 900 bin kişinin yaşadığı bir şehirde tek Yahudi olarak kaldı (Sosyal medya)
Sami, yaklaşık 900 bin kişinin yaşadığı bir şehirde tek Yahudi olarak kaldı (Sosyal medya)

19 Mart 1943'te "Ordu Telgraf Teşkilatı" gazetesinde yayımlanan bir makale şunu belirtiyor:

İngiltere Dışişleri Bakanı Anthony Eden, Yahudileri Eritre'ye yerleştirmek için iddialı bir plan hazırladı ve bu planı Beyaz Saray yetkilileriyle görüşmek üzere Washington D.C.'ye taşıyacak.

Gazete, Eden'in planının "Yahudilerin Nazi hakimiyetindeki ülkelerden Eritre'ye tahliye edilmesini önerdiğini" ortaya koyuyor.

Bu plan Macaristan, Romanya ve Bulgaristan'ın belirli koşullar altında Yahudilerin kendi topraklarından göçüne izin vermeyi kabul edebileceklerini öngörüyor.

Bu nedenle Eden, Yahudileri Nazi katliamından kurtarmaya İngilizlerin bir katkısı olarak, ABD'li mevkidaşlarıyla bu ülkelerden göç edecek Yahudilerin Eritre'ye geniş çaplı yerleşimi olasılığını görüşecek.

Bu, Eritre'deki Yahudi varlığı çok eski olmasa da belki de tarihi ve dini nedenlerden ötürü, Filistin seçilmeden önce Yahudiler için bir ulusal devlet kurmaya aday gösterilen ülkelerden birinin Eritre olduğu anlamına geliyor.

Belki de Eritreliler ile Yahudi cemaati arasındaki ilişkiyi şekillendiren barışçıl bir arada yaşama ve İtalyan sömürgecilerin müttefiklerin elindeki yenilgisi, burayı o zamanlar "vadedilmiş topraklar" olarak bilinen yerin kurulması için potansiyel bir varış noktası haline getirdi.

Son tanığın hayatı

Eritreli sanatçı Jermay Indoum ise 1990'ların başında Eritre'nin başkentinde İsrail büyükelçiliğinin açılması üzerine büyükelçiliğin Yahudi üyelerinin Asmara'nın merkezindeki İsrail sinagogunda ibadete katıldıklarını söyledi.

Sinagog 1905 yılında İtalyan sömürge döneminde inşa edildi.

Daha önce Asmara'daki Amerikan Okulu'nda profesör olarak çalışan Jermay, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada İsrailli diplomatların çocuklarının bir kısmının aynı okulda öğrenci olduklarını söyledi.

Jermay, "Her Cumartesi sabahı Yahudi sinagogunda ayinlere katılıyorlardı. Ancak büyükelçinin Asmara'dan dışlanması ve büyükelçilik çalışmalarının askıya alınması, Cohen'i bir kez daha 'son Yahudi', sinagogda ibadet eden tek kişi ve bu Afrika şehrinde atalarının döneminin kalan tanığı haline getirdi" dedi.

Asmara'daki Yahudi cemaati geçmişte her zaman bir "getto" olmadan yaşamıştı (Sosyal medya)
Asmara'daki Yahudi cemaati geçmişte her zaman bir "getto" olmadan yaşamıştı (Sosyal medya)

Gazeteci ve hikaye anlatıcısı Cemal Hamad ise Asmara'daki Yahudi cemaatinin sinagog ve Talmud okulunu kurduğuna, "getto" olmadan yaşadığına ve çocuklarının ticari merkezde çalıştığına dikkat çekiyor.

Hamad, "Halkla, Arap ve yabancı topluluklarla doğrudan iletişim kurmalarına olanak tanıyan orta büyüklükte ticari mağazalar kurdular. Onları hedef alan herhangi bir olay kaydedilmedi; bu, Eritre'nin en büyük şehrinde nüfusun geri kalanıyla aralarında hüküm süren bir arada yaşama durumunun kanıtıdır" dedi.

1940'ların ortalarında Yahudileri Eritre'ye yerleştirmeyi amaçlayan İngiliz planı hakkında yorum yapan Eritreli gazeteci şunları söylüyor:

O dönemde Yahudi seçkinlerini Eritre'yi Avrupalı Yahudileri kabul etmek için potansiyel bir varış noktası olarak görmeye iten şeyin ne olduğu açık değil; bu öneri Birleşik Krallık hükümeti tarafından kabul edildi. Bunun nedeni muhtemelen orada yaşayan topluluğun içinde bulunduğu güvenlik durumudur.

Hamad, sözlerini şöyle noktaladı:

Planın öncelikle Avrupa'da zulüm gören Yahudileri güvenli bir şekilde yaşayabilmeleri için kabul edebilecek bir ülke bulmaya mı yoksa şimdiki İsrail Devleti'nin kuruluşuyla birlikte kurulan 'vadedilmiş topraklar' anlatımına mı dayandığını tam olarak bilmiyoruz.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.