Berri’nin Emel Hareketi’nin güney savaşına dahil olduğunu duyurması tartışmaya yol açtı

Havaca: Görevi savunmadır. Savaşçıları ise köy halkındandır…

Güney Lübnan’ın Blida kasabasındaki Emel Hareketi savaşçıları için cenaze töreni düzenlendi. (X platformundaki Emel aktivistleri)
Güney Lübnan’ın Blida kasabasındaki Emel Hareketi savaşçıları için cenaze töreni düzenlendi. (X platformundaki Emel aktivistleri)
TT

Berri’nin Emel Hareketi’nin güney savaşına dahil olduğunu duyurması tartışmaya yol açtı

Güney Lübnan’ın Blida kasabasındaki Emel Hareketi savaşçıları için cenaze töreni düzenlendi. (X platformundaki Emel aktivistleri)
Güney Lübnan’ın Blida kasabasındaki Emel Hareketi savaşçıları için cenaze töreni düzenlendi. (X platformundaki Emel aktivistleri)

Lübnan Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’nin geçen pazar akşamı, liderliğini yaptığı Emel Hareketi’nin güneydeki çatışmalara katılımına ilişkin açıklaması, 7 Ekim’de İsrail ordusuna karşı başlayan ve her gün devam eden savaşa katılıma dair ilk resmi beyan oldu. Bu bağlamda bunun Berri’nin siyasi konumuyla ve mevcut krize çözüm bulmadaki diplomatik rolüyle çelişip çelişmediğine ilişkin siyasi eleştiriler yapıldı ve konuya ilişkin sorular yöneltildi.

Berri, geçen pazar gecesi El-Cedid kanalına yaptığı açıklamada Lübnan direniş alaylarının takipçilerine seslenirken şunları söyledi:

Emel Hareketi, Lübnan’daki her toprak tanesini savunma konusunda Hizbullah’ın önündedir. Ama Emel Hareketi, bu savaşta askeri imkanları dahilinde direniyor. Hizbullah’ın yeteneklerine sahip değil. Diplomatik rolümden korkmuyorum. Çünkü diplomatik direniş, direnişin önemli bir parçasıdır.

ferb
İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ile Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri’nin bir araya geldiği toplantı. (Şarku’l Avsat)

Emel’in askeri rolü geçen yüzyılın yetmişli yıllarına kadar uzanıyor. 2000 yılında Güney Lübnan’ın özgürleştirilmesine kadar İsrail’e karşı direnişe öncülük eden Lübnanlı gruplardan biriydi, daha sonra askeri rolü gerileyip 2006’ya kadar azaldı. Temmuz 2006 Savaşı sırasında bazı üyelerinin yasını tuttu. Bu savaştan sonra Emel’in askeri rolü, yeniden azaldı. Ta ki dört ay önce Güney Lübnan’da savaş patlak verene kadar. İlk olarak yaralıların iyileşmesine, yolların açılmasına, sınır bölgelerindeki yangınların söndürülmesine katkıda bulunan er-Resala Sağlık Ambulans Derneği aracılığıyla sivil ve askeri olarak bu rol, iki alanda yeniden kazanıldı. Emel, geçen ay 1 savaşçısının ve geçen pazar günü Blida kasabasında ve geçen cuma- cumartesi gecesi aynı kasabada kendilerini hedef alan İsrail bombardımanında öldürülen iki savaşçının yasını tuttu.

sdcerv
Güney Lübnan’ın Blida kasabasındaki Emel Hareketi savaşçıları için cenaze düzenlendi. (X platformundaki Emel aktivistleri)

Şaşırtıcı değil

Kalkınma ve Kurtuluş bloğunun bir üyesi olan Milletvekili Muhamed Havaca’nın Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Emel, üyelerinin 8 Ekim’den bu yana batıdaki Nakura’dan doğudaki Şebaa Çiftlikleri’ne kadar cephe hattında konuşlandırıldığı göz önüne alındığında bu açıklamayı şaşırtıcı görmüyor. “Hareketin güneydeki direnişe katılımı yeni değil. Bu, güneydeki tüm sınır köylerinde mevcuttu” diyen Havaca, “Hareket düzenli bir ordu değil, arkadan kuvvet ve takviye göndermiyor. Çünkü savaşçılar sınır kasabalarından geliyor ve kasabaları saldırılara karşı koruyor” ifadelerini kullandı.

Pazar günü defnedilen iki unsurunun, kasaba halkından olduğunu ve orada öldürüldüğünü belirten Havaca, diğer köylerdeki unsurlar gibi onların da varlığının normal olduğunu, çünkü bu köyleri, evlerini ve mülklerini İsrail saldırılarına karşı savunma görevini üstlendiklerini vurguladı. Milletvekili, hareketin tarihinin direniş üzerine kurulu olduğunu ve 1978’de Güney Lübnan’ın işgalinden 2000’deki kurtuluşa kadar binlerce operasyon gerçekleştirdiğini açıkladı.

Siyasi rol

Emel’in çatışmaya dahil olması, bunun diplomatik liderinin rolü ve ülkedeki siyasi konumu üzerindeki yansımaları hakkında soruları gündeme getirdi. Öyle ki eski Milletvekili Faris Said, Meclis Başkanı Nebih Berri’nin her iki görevde de (Parlamento başkanlığı ve Emel başkanlığı) bulunmasının, Lübnan’ı yorduğunu ve Emel’in savaşa katıldığını ilan etmesinin Taif’ten bu yana Berri’nin Hizbullah ile çizdiği ayrımı ortadan kaldırdığını söyledi.

Ancak Havaca, bu durumda bir çelişki görmeyerek “Güney Lübnan herhangi bir tehlikeye veya saldırıya maruz kaldığında savunma bir görevdir” dedi. Lübnan’ı savunmanın Emel’in konumu, siyasi ve ulusal rolünü güçlendirdiğine dikkat çekti. Arap- İsrail çatışması üzerine araştırmacı ve birçok kitabın yazarı olan Havaca, Lübnan’ın ‘kendini savunacak konumda olduğunu’ vurgulayarak, İsrail Ordusu eski Genelkurmay Başkanı ve Savaş Kabinesi üyesi Gadi Eisenkot’un açıklamasına atıfta bulundu. Eisenkot, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 11 Ekim’de Lübnan’a saldırı düzenlenmesini engellediğini söylemişti.

“Bir savaş planı vardı ve Lübnan direnişinin buna tepkisi, Lübnan’a karşı savaş seçeneğinin her an mevcut olduğunu gösteriyor” diyen Muhamed Havaca sözlerini şöyle sürdürdü:

2006’dan bu yana İsrail’in Lübnan’a savaş başlatma tehdidinde bulunmadığı tek bir gün bile geçmedi. Bu, hazırlığı bir zorunluluk haline getiriyor. Lübnan’daki muharebe konuşlandırması, İsrail’in sürpriz ve inisiyatif unsurlarını kaybetmesine neden oldu ve bu da savaşı önledi. Biz savunma pozisyonundayız ve Emel hareketinin seferberliği ve ilk günden itibaren kapsamlı hazırlığı bu bağlamda yer alıyor.

Savaş sonrası silah

Çatışmaya katılım, silahlanmayı gerektiriyor ve bu nedenle çatışma bittikten sonra bu silahın akıbeti hakkında sorular ortaya çıkıyor. Lübnan’da Hizbullah’ın silahlarına ilişkin tartışmanın devam ettiği bir dönemde son olarak Güçlü Cumhuriyet bloğunun bir üyesi olan milletvekili Giyas Yazbek şu açıklamada bulundu:

“Bu milis güçlerini değil, Lübnan’ı, sınır alaylarını ve güneydeki meşru gözetleme kulelerini kurtarmak içindir. Ordu, devlet ve halkı içeren altın üçlemenin misyonu, 1701’i hayata geçirmektir. Heyetleri veya Beşliyi beklemeyin. Çıkar Lübnan’dır.”

Yazbek ayrıca Lübnan ordusunun sınıra konuşlandırılması çağrısında bulundu.

Havaca, 2000’den sonraki Emel Hareketi deneyimine atıfta bulunarak, silah kaygılarının garantisinin siyasi olduğunu ileri sürdü. Direniş silahının işlevinin savunma amaçlı olduğunu söyleyen Havaca, “Çünkü İsrail’e karşı savaşmak olan misyonu, gösterişli olmayan bir silahtır ve yalnızca İsrail’le savaşırken ortaya çıkar” dedi. Milletvekili Muhamed Havaca, “8 Ekim’den önce ve 17 yıldır güneyde hiç silah ortaya çıkmamıştı” derken, sözlerinin devamında ise “Direnişin gücü somut ve soyut olması, coğrafyaya bağlı kalmaması ve gerilla savaşı yürütmesi, ayrıca silahlarının görünür olmaması ve neredeyse gizli bir yapı takip etmesidir” şeklinde konuştu.

Daha önce Güney Lübnan’dan İsrail’e yönelik hedef alma operasyonları yürüttüğünü açıklayan Hamas hareketine ek olarak, Hizbullah ve Emel Hareketi’nin yanı sıra el-Cemâatü’l İslâmiyye ve Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi de çatışmalara katılacaklarını duyurdu.



Mısır Cumhurbaşkanı: Barışı sağlamak için tek yol iki devletli çözüm

(soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve diğer siyasi figürler, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (AFP)
(soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve diğer siyasi figürler, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (AFP)
TT

Mısır Cumhurbaşkanı: Barışı sağlamak için tek yol iki devletli çözüm

(soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve diğer siyasi figürler, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (AFP)
(soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve diğer siyasi figürler, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (AFP)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi dün yaptığı açıklamada, iki devletli çözümün Filistinliler ve İsraillilerin beklentilerini karşılamanın ve barış içinde yaşamanın tek yolu olduğunu söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın da katıldığı Şarm eş-Şeyh Zirvesi’nde Sisi, Mısır'ın Gazze Şeridi'nin yeniden inşası ve kalkınması konulu bir konferansa ev sahipliği yapacağını duyurdu.

Gazze anlaşması belgesinin imzalanması

Trump ile yapılan zirve sırasında, arabulucular Mısır, Katar ve Türkiye, Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasıyla ilgili bir belge imzaladı. Belge, Mısır'ın Kızıldeniz'deki Şarm eş-Şeyh tatil beldesinde ev sahipliği yaptığı uluslararası zirve sırasında imzalandı.

Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi ile zirveye başkanlık eden Trump, imza töreninde “Belge, kuralları, düzenlemeleri ve diğer birçok hususu ayrıntılı olarak ele alacak” dedi ve bu anlaşmanın ‘geçerli olacağını’ vurguladı.

frgty
(Soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ve Ürdün Kralı 2. Abdullah, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (EPA)

Trump, Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdiğinin ilan edilmesiyle ‘Ortadoğu'da barışın’ sağlandığını duyurdu.

Belgeyi imzaladıktan sonra Trump, “Birlikte, herkesin imkânsız dediği şeyi başardık. Sonunda Ortadoğu'da barış sağlandı” ifadelerini kullandı.

‘Çok önemli bir rol’

ABD Başkanı Donald Trump dün, Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi'nin Gazze Şeridi'nde İsrail ile Hamas arasında ateşkes ilan edilmesinden önceki müzakerelerde ‘çok önemli bir rol’ oynadığını ifade etti.

Gazze zirvesi öncesinde Şarm eş-Şeyh'te Sisi ile yaptığı görüşmede Trump, Mısır'ın rolünün ‘etkili olduğunu, zira Hamas’ın Mısır’a ve Mısır liderliğini saygı duyduğunu’ kaydetti.

Trump, Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının çoktan başladığını doğruladı.

Trump, “Anlaşmanın ikinci aşaması çoktan başladı. Gazze planının aşamaları birbiriyle örtüşüyor” dedi.

rgty
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi öncesinde ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmede. (Reuters)

Trump, ABD'nin sonuna kadar Sisi'nin yanında olduğunu belirterek, Mısır'ın bölgedeki büyük rolünü övdü. Trump, Washington'un Gazze Şeridi'ndeki durumu düzeltmek ve bölgeyi enkazdan kurtarmak için çabalarını güçlendirmeye çalıştığını bildirdi.

ABD Başkanı, Mısır Cumhurbaşkanı’nın Gazze Şeridi'ni yönetmek için barış konseyine katılmasını istediğini açıkladı.

Barışın sağlanması

Mısır Cumhurbaşkanı, İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi'nde iki yıl süren yıkıcı savaşın ardından, bölgede barışı sağlayabilecek tek kişinin Trump olduğunu ifade etti.

Sisi, Trump’a hitaben yaptığı açıklamada, “Bunu başarabilecek tek kişinin siz olduğunuzdan emindim. Sadece siz bölgemizde barışı sağlayabilirsiniz” ifadelerini kullandı.

Mısır Cumhurbaşkanı ayrıca, bir sonraki aşama için acil adımların atılması gerektiğini vurgulayarak, “Şu anda öncelikli hedef Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi istikrara kavuşturmak ve barış anlaşmasının başarıya ulaşması için gerekli adımları takip etmek” dedi.

İnsani yardım ve savaş sonrası çabalarla ilgili olarak Mısır Cumhurbaşkanı, yardımların girişinin sağlanması ve yeniden inşa konferansının desteklenmesinin beklendiğini belirterek, “Yardımların Gazze Şeridi'ne girmesini ve İsrailli rehinelerin cesetlerinin iade edilmesini sağlamalıyız” dedi.

Mısır Cumhurbaşkanı, “Başkan Trump'ın Kasım 2025'te Gazze Şeridi'nde erken iyileşme ve yeniden inşa için Kahire konferansına destek vermesini sabırsızlıkla bekliyoruz” diye devam etti.

Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kenti, Mısır ve ABD başkanlarının eş başkanlığında, 20'den fazla ülkenin liderlerinin katılımıyla bir barış zirvesine ev sahipliği yaptı. Mısır Cumhurbaşkanlığı’na göre zirve, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek, Ortadoğu'daki barış çabalarını teşvik etmek ve bölgesel güvenlik ve istikrarın yeni bir sayfasını açmak amacıyla düzenlendi.


Netanyahu'nun Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılımının teyit ve ardından iptal edilmesinin ardındaki gerçekler

İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın katılımıyla Knesset'te konuşmasını yaparken (AFP)
İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın katılımıyla Knesset'te konuşmasını yaparken (AFP)
TT

Netanyahu'nun Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılımının teyit ve ardından iptal edilmesinin ardındaki gerçekler

İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın katılımıyla Knesset'te konuşmasını yaparken (AFP)
İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın katılımıyla Knesset'te konuşmasını yaparken (AFP)

Ahmed Abdulhekim

Kahire ve Tel Aviv'in, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze ile ilgili Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılacağını duyurması ve ardından katılımın hızla iptal edilmesi, Kızıldeniz sahillerindeki tatil beldesinde düzenlenen zirve ile ilgili kafa karışıklığına yol açtı. Bu durum, zirveye katılacak davetlilerin listesinde Netanyahu'nun adının daha önce yer almaması sebebiyle, bu kararın alınmasının ve ardından geri adım atılmasının arkasındaki nedenler hakkında bir dizi soruyu tetikledi.

İsrail medyası ile Mısır Cumhurbaşkanlığı, Netanyahu'nun zirveye katılacağını vurgularken, Mısır Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada Netanyahu’nun katılımına ilişkin davetin, ABD Başkanı Donald Trump ile Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah es-Sisi arasında, bu sabah Trump İsrail'de iken İsrail Başbakanı Netanyahu eşliğinde gerçekleşen bir telefon görüşmesi sırasında, Trump’tan geldiği doğrulandı. Sisi’nin Netanyahu ile de görüştüğünün belirtildiği açıklamada, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın katılacağı barış zirvesine Netanyahu’nun da katılması kararlaştırıldı” denildi.

Ancak Mısır Cumhurbaşkanlığı, çok geçmeden Netanyahu'nun “dini bayram” nedeniyle zirveye katılamayacağını duyurdu. Bu, Trump'tan aldığı daveti öven İsrail Başbakanlık Ofisi'nin de belirttiği aynı gerekçeydi.

Davet nasıl gerçekleşti?

The Independent Arabia'nın bu sabah başlamadan önce incelediği Şarm el-Şeyh Zirvesi'nin nihai davetli listesine göre, Netanyahu katılımcı liderler arasında değildi. Şarku’l Avsat’ın Amerikan internet sitesi Axios'tan aktardığı habere göre Netanyahu'ya davet, Tel Aviv'de Başkan Trump'ı kabul etmesinin ardından yapıldı. İnternet sitesi, ismi açıklanmayan bir kaynağa dayanarak, “Netanyahu'nun Şarm el-Şeyh Zirvesi'ne katılması, Başkan Trump'ın Netanyahu ile birlikte Ben Gurion Havalimanı'ndan Knesset'e ABD başkanlık limuzininde yaptığı yolculuk sırasında planlandı” dedi.

Axios, “Muhabirinin Başkan Trump ile İsrail'e giderken Başkanlık uçağında yaptığı röportajda, Trump'ın Netanyahu'nun konferansa davet edilmediğinden haberi olmadığını ve davetlerin Mısırlılar tarafından yapıldığını söylediğini” bildirdi. Site haberinde, “Trump’ın, limuzuni ile havalimanından Knesset'e giderken Netanyahu'ya katılmasının daha iyi olacağını söylediğini” belirtti ve ismi açıklanmayan kaynaktan aktardığına göre, Netanyahu da Trump'ın davetini kabul etti.

Axios'un üst düzey bir ABD yetkilisine dayandırdığı habere göre, “Bundan sonra Başkan Trump, Gazze'deki savaşın başlangıcından bu yana görüşmeyen Sisi ve Netanyahu arasında arabuluculuk yapmaya başladı. ABD Başkanı, Mısır Cumhurbaşkanı'nı arayarak Netanyahu'yu zirveye davet etmesini istedi. Kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında temas kuruldu ve Netanyahu, Şarm el-Şeyh Konferansına resmen davet edildi.”

Sisi ve Netanyahu arasında Trump'ın da katıldığı bir telefon görüşmesi yapıldığına dair haberler İsrail medyasında yer alırken, Mısır Cumhurbaşkanlığı, İsrail Başbakanı ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Şarm el-Şeyh Zirvesine katılacağını doğruladı. Açıklamada, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını pekiştirmek ve anlaşmaya bağlılığı teyit etmek için barış zirvesine katılacak” denildi. Yine açıklamada, Netanyahu ve Trump'ın pazartesi günü İsrail'den Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir telefon görüşmesi yaptığı da belirtildi. Yaklaşık bir saat sonra ise Mısır Cumhurbaşkanlığı, Netanyahu'nun “dini bayram” nedeniyle zirveye katılamayacağını duyurdu. Başkan Trump'ın, Sisi ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında İsrail Başbakanı'nın zirveye katılmasını önerdiğini yineledi.

İptal nedeniyle ilgili 3 farklı anlatı

Netanyahu'nun Başbakanlık Ofisi, Başkan Trump'tan aldığı davete atıfta bulunarak, Şarm el-Şeyh Zirvesine katılamamasının nedenini “dini bayrama” bağladı. İsrail Başbakanı, ABD Başkanı'na davet için teşekkür etti ve zirve tarihinin pazartesi akşamı başlayıp salı günü gün batımına kadar devam eden Simhat Tora bayramının başlangıcına denk gelmesi nedeniyle zirveye katılamayacağını belirtti.

Buna karşılık, İsrail gazetelerinde zirveye katılmamasının gerçek nedenleri konusunda çelişkili haberler yer aldı. Israel Hayom gazetesinin haberine göre, Netanyahu'nun Şarm el-Şeyh Zirvesi'ne katılımı, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkenin güçlü muhalefeti sonrasında iptal edildi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Başbakanı'nın zirveye katılması durumunda zirveye katılmayacağı tehdidinde bulundu. Türk medyası, savaş suçları işlediği için Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında tutuklama kararı verilen İsrail Başbakanı'na yapılan davet nedeniyle, Erdoğan'ın Şarm el-Şeyh Zirvesi'ne katılmama kararı aldığını, ancak Netanyahu'nun zirveye katılmayacağını öğrendikten sonra zirveye katılmaya karar verdiğini aktardı.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani de aynı tutumu benimsedi. Irak Haber Ajansı, ismi açıklanmayan kaynaklara dayanarak, Sudani'nin “hem Mısır hem de Amerikan taraflarına, Netanyahu'nun katılması halinde Irak'ın zirveden çekileceğini bildirdiğini ve Irak’ın bu pozisyonunda kararlı olduğunu” söyledi. Sudani “Mısır tarafının Netanyahu'ya Şarm el-Şeyh Zirvesine katılması için resmi bir davette bulunmadığını, Trump'ın Netanyahu'yu getirmeye çalıştığını ve katılımını sağlamak için diplomatik temaslarda bulunduğunu” açıkladı. Irak Haber Ajansı, “diğer katılımcıların tutumlarının Irak'ınkine benzer olduğunu ve bu nedenle Trump'ın Netanyahu'yu Şarm el-Şeyh Zirvesine getirme girişiminin başarısız olduğunu” bildirdi. Öte yandan, İsrailli Yedioth Ahronoth gazetesi, Mısır Cumhurbaşkanı’nın Netanyahu'yu davet etmediğini ve Mısır ile Arap dünyasının İsrail Başbakanı’nın zirveye katılımını reddettiğini bildirdi.

Mısır Cumhurbaşkanı ve Amerikalı mevkidaşı, 20 ülkenin liderleri ile BM Genel Sekreteri António Guterres'in katıldığı Gazze ile ilgili Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi’ne eş başkanlık ediyor. Zirve, ABD, Mısır, Katar ve Türkiye'nin Gazze'deki savaşı sona erdirmek için arabuluculuk yaptığı ve ilk aşamalarında İsrailli rehinelerin Filistinli tutuklular ile takasını öngören bir anlaşmaya varılmasının ardından gerçekleşti. Anlaşmanın ilk aşaması ayrıca İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilmesini de onaylıyor. Bir sonraki aşama ise Hamas'ın silahsızlandırılmasını ve yönetimden ayrılarak yerine “Trump başkanlığındaki yeni bir uluslararası geçiş organının gözetim ve denetimine tabi, teknokrat ve siyasi olmayan bir Filistin komitesi” kurulmasını öngörüyor.


Uluslararası yardım kuruluşları ateşkesin devam etmesiyle birlikte Gazze'ye yardımları artırmaya çalışıyor

İsrail tarafından El-Ehli Baptist Hastanesi’nin içindeki bir binaya iki füzeyle düzenlenen saldırının ardından hasarı inceleyen Filistinliler (Reuters)
İsrail tarafından El-Ehli Baptist Hastanesi’nin içindeki bir binaya iki füzeyle düzenlenen saldırının ardından hasarı inceleyen Filistinliler (Reuters)
TT

Uluslararası yardım kuruluşları ateşkesin devam etmesiyle birlikte Gazze'ye yardımları artırmaya çalışıyor

İsrail tarafından El-Ehli Baptist Hastanesi’nin içindeki bir binaya iki füzeyle düzenlenen saldırının ardından hasarı inceleyen Filistinliler (Reuters)
İsrail tarafından El-Ehli Baptist Hastanesi’nin içindeki bir binaya iki füzeyle düzenlenen saldırının ardından hasarı inceleyen Filistinliler (Reuters)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus dün yaptığı açıklamada, WHO ekiplerinin ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdığını ve sağlık hizmetlerini yeniden tesis etmek için çalışmalarını önemli ölçüde genişletmeye hazır olduklarını söyledi.

Ghebreyesus, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada WHO’nun El-Ehli Baptist Hastanesi’ndeki cerrahi bölümünü ve acil servisi güçlendirmek için bir sağlık ekibi görevlendirdiğini ve Gazzelilerin evlerine geri dönmeye başlamasıyla birlikte Gazze şehrindeki faaliyetlerini ve personel sayısını artırmayı planladığını belirtti.

Gebreyesus, sağlık tesislerine erişimin iyileştirilmesi ve kapasitemizin artırılmasının, Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere acil sağlık desteği sağlamak için kritik öneme sahip ilk adımlar olduğunu söyledi.

WHO Genel Direktörü, İsrailli tutukluların ve Filistinli mahkumların serbest bırakılmaya başlanmasını överek, bunu ‘son iki yıldır acı çeken herkese umut veren’ bir adım olarak nitelendirdi.

Gebreyesus, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gazze'deki sağlık sistemi yeniden yapılandırılmalı ve yeniden inşa edilmelidir. Bu kriz bize sistemi daha iyi, daha güçlü, daha adil ve halkın ihtiyaçlarına odaklanmış bir şekilde yeniden inşa etme fırsatı sunuyor.”

UNRWA

Öte yandan Birleşmiş Milletler Filistin Mültecilerine Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini dün, Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinin ardından Gazze Şeridi’ne büyük çaplı insani yardımın girmesine izin verilmesi çağrısında bulundu.

dfrgty
İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısının ardından El-Ehli Baptist Hastanesi’nde battaniyeye sarılmış bir cenazenin başında yas tutan Filistinli iki adam (AFP)

Hamas’ın anlaşma uyarınca hayatta kalan tüm İsrailli rehineleri serbest bırakmasının ve İsrail'in de buna yaklaşık 2 bin Filistinli tutukluyu serbest bırakarak karşılık vermesinin ardından yaptığı açıklamada Lazzarini, “İyileşme, adalet ve karşılıklı tanıma yoluyla barışçıl bir gelecek inşa etmenin zamanı geldi” dedi.

UNRWA Genel Komiseri, sözlerini şöyle sürdürdü:

“UNRWA aracılığıyla da dahil olmak üzere, büyük ölçekli insani yardım erişimine izin vermenin zamanı geldi... Eğitim yoluyla hayatları ve hayalleri yeniden inşa etmenin zamanı geldi.”

Kızılhaç

Diğer taraftan Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) Başkanı Mirjana Spoljaric Egger dün, ICRC ekiplerinin 20 İsrailli rehine ve bin 809 Filistinli mahkumun takasında görev aldığını söyledi. İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşması kapsamında dört İsrailli rehinenin cesetlerini de İsrail makamlarına teslim ettiklerini belirten Egger, anlaşmaya uyulması çağrısında bulundu.

Egger, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, “Umarım bu, serbest bırakılanlar, aileleri ve milyonlarca sivil için yeni bir başlangıç olur. Ateşkes devam etmeli” ifadelerini kullandı. ICRC Başkanı, ICRC ekiplerinin 2023 yılının ekim ayından bu yana ateşkes anlaşmaları kapsamında 172 İsrailli tutuklu ve 3 bin 473 Filistinli mahkumun serbest bırakılmasını ve naklini kolaylaştırdığını açıkladı.