Kızıldeniz’de Avrupa Koruma Misyonu: Aspides neden şimdi?

ABD ve İngiltere’ye dahil olmanın arkasında iki güvenlik ve siyasi hedef var.

 AB bayrakları, Brüksel’deki Avrupa Komisyonu genel merkezinin önünde dalgalanıyor (Reuters)
AB bayrakları, Brüksel’deki Avrupa Komisyonu genel merkezinin önünde dalgalanıyor (Reuters)
TT

Kızıldeniz’de Avrupa Koruma Misyonu: Aspides neden şimdi?

 AB bayrakları, Brüksel’deki Avrupa Komisyonu genel merkezinin önünde dalgalanıyor (Reuters)
AB bayrakları, Brüksel’deki Avrupa Komisyonu genel merkezinin önünde dalgalanıyor (Reuters)

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Kızıldeniz’de Avrupa Deniz Koruma Misyonu Aspides’in başlatıldığını duyurmasıyla, söz konusu adımın sonuçları, zamanlaması ve en önemlisi Husilerin Avrupa gemilerine olan eylemlerine ilişkin sonuçları hakkında sorular ortaya çıktı.

Geçen pazartesi günü Ursula von der Leyen, X üzerinden ‘Avrupa’nın, uluslararası ortaklarıyla koordineli olarak Kızıldeniz’de seyrüsefer özgürlüğünü korumak için çalışacağını’ belirtti. Aden Körfezi ve Kızıldeniz’deki gemilerin güvenliğini sağlamak için Aralık ayından bu yana Birleşik Krallık ile işbirliği içinde çalışan ABD’ye atıfta bulundu.

Aspides misyonu Fransa, Almanya, İtalya ve Belçika’ya ait donanma gemilerinden oluşurken, İspanya ise buna dahil olmayı kabul etmedi. Sorumluluklar şu şekilde dağıtıldı; Yunanistan stratejik düzeyde operasyonun liderliğini elinde tutarken, İtalya da taktiksel düzeyde gücün liderliğini elinde tutuyor. Liderliğin karargahı olarak Yunanistan’ın Larissa şehri seçildi. Görev, üç ifadeyle özetlenebilir: Eşlik et, izle ve koru.

Yunan bayraklı Sea Champion kargo gemisi, Kızıldeniz’de saldırıya uğradıktan sonra çarşamba günü Yemen’in Aden limanına yanaştı (Reuters)
Yunan bayraklı Sea Champion kargo gemisi, Kızıldeniz’de saldırıya uğradıktan sonra çarşamba günü Yemen’in Aden limanına yanaştı (Reuters)

Anglo-Amerikan ve Avrupa misyonları arasında büyük bir fark var. Öyle ki Avrupa misyonu, yalnızca ‘savunma duruşu’ gerektiriyor. Bu da ilkinde olduğu gibi Yemen’deki Husi mevzilerine karşı insansız hava aracı ve savaş uçaklarıyla askeri saldırı düzenlemeyeceği anlamına geliyor.

Çatışma kuralları, olup biteni izlemesine, kendini savunmasına ve Kızıldeniz’den geçen gemileri korumasına izin verildiğini gösteriyor. Ancak önleyici ateş açılmasına izin verilmiyor, yalnızca silahlıların saldırılarına maruz kalması durumunda koruduğu gemileri savunmasına izin veriliyor.

İlk eylem

Avrupa Komisyonu, henüz resmi olarak kurulduğunu açıklamamıştı ki ertesi gün (20 Şubat) çalışmalarına başladı. Fransa Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre ilk eylem, Fransız Donanması’na ait iki fırkateyn olan Languedoc ve Alsace’nin Husilerin kontrolündeki Yemen topraklarından fırlatılan iki SİHA’yı düşürmesi sonucu yaşandı.

Genellikle Kızıldeniz’e bakan Hudeyde şehri yakınları, Husi SİHA’larının saldırı için atış noktası sayılıyor. Aynı şekilde Fransa Genelkurmay Başkanlığı, dün (22 Şubat Perşembe) yaptığı açıklamada, çok görevli firkateyninin çarşamba- perşembe gecesi aynı türde tehdidi tespit ettiğini ve iki İHA’yı ateşleyerek onları imha ettiğini duyurdu.

Paris, iki gün önce yaptığı açıklamada, askeri kuvvetleri tarafından alınan tedbirlerin Süveyş Kanalı’ndan Hürmüz Boğazı’na kadar deniz güvenliğine katkıda bulunduğunu ve seyrüsefer özgürlüğünün korunmasını desteklediğini dile getirdi. Ayrıca Avrupa Birliği’nin (AB) Kızıldeniz’de ticari gemiciliği güvence altına almak için yürüttüğü askeri operasyonun da aynı durumu amaçladığını vurguladı.

Hedefler ve maliyet

Avrupa misyonuyla ilgili çeşitli sorular ortaya çıkıyor. Bir yandan Paris’teki Avrupalı ​​savunma kaynakları, AB ülkelerinin ‘Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde varlıklarını savunma niyetinde olduklarını ve diğer boğaz ve denizlerde olduğu gibi Kızıldeniz’de de seyrüsefer özgürlüğüne önem verdiklerini’ göstermesi açısından operasyonun büyük önem taşıyan bir mesele olduğuna dikkati çekti.

Avrupalıların geçen yılın sonunda başlatılan Anglo-Amerikan misyonuna yetişmek için acele ederken, bu noktada iki hedef var; Siyasi ve güvenlik. O tarihten bu yana ABD- İngiltere güçleri, özellikle caydırıcı mesajlar vererek Husi mevziilerini zayıflatmak, üslerini ve İHA’ları yok etmek amacıyla saldırılar düzenleyerek, ticari gemileri koruyor, onlara eşlik ediyor, onları hedef alan SİHA’ları vuruyor.

Husiler, Gazze savaşından yararlanarak on binlerce yeni milis görevlendirdi (Reuters)
Husiler, Gazze savaşından yararlanarak on binlerce yeni milis görevlendirdi (Reuters)

Öte yandan Gazze’yle dayanışmanın bir ifadesi olarak öncelikli amacının, İsrail’e giden gemileri engellemek olduğunu öne süren Husiler caydırıcı görünmüyor. Aksine durum tam tersi. Çünkü ABD ve İngiliz donanma gemilerini hedef almaya başladı. Saldırılarında, iki ülkenin (ABD ve İngiltere) çıkarlarının ‘meşru hedef’ haline geldiğini söylüyor.

Avrupa ekipmanlarının gelişinin, olayların gerçekliğini değiştirmeyeceği ve Husi saldırılarının devam edeceği yönünde bir kanaat var. Husilerin gemilerin rotalarını, kullandıkları drone miktarlarını ve bunları nasıl kullanacaklarını belirleme becerisi hakkında sorular ortaya çıkıyor. Ticari gemileri ve askeri gemileri hedef alma konusunda giderek daha hassas hale geldikleri görülüyor.

SİHA’ların sağlanması, bunların kullanımına ilişkin eğitim verilmesi, ticari gemiler ve askeri deniz taşıtlarının koordinatlarının sağlanması ve belki de bunların fırlatılmasına dahil olma açısından Batı kanaatleri, İran’ın ‘gerçek operatör’ olduğu yönünde.

Avrupa misyonunun görev süresi, bir yıl süreyle uzatılıyor. Avrupa başkentlerinde gündem olan soru, Husilerin Avrupa denizcilik sektörünü hedef alıp almayacağıyla ilgili. Zira Amerikan ve İngiliz donanma gemilerine, doğrudan onları hedef alma ve AB ülkelerine ait gemileri hedef alma şeklinde yaklaşmaya başladılar. Soru bu ve Husilerin buna vereceği cevap gecikmeyecek.



Güney Kore polisi Birleşme Kilisesi'nin ofislerine baskın düzenledi

Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
TT

Güney Kore polisi Birleşme Kilisesi'nin ofislerine baskın düzenledi

Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)

Güney Kore polisi bugün, başkent Seul ve çevresindeki Birleşme Kilisesi'nin ofislerine ve tesislerine baskın düzenlediğini açıkladı. Baskın düzenlenen yerler arasında başkentin kuzeydoğusunda bulunan ve uluslararası genel merkez olarak kullanılan lüks bir saray da yer aldı. Polis, aramanın kiliseye ait on farklı yerde yapıldığını duyurdu.

Yonhap Haber Ajansı, aramanın bazı mevcut ve eski hükümet yetkilileri ile milletvekillerinin kiliseden rüşvet aldıkları iddialarıyla ilgili olduğunu bildirdi. Olayda adı geçenler arasında kilise lideri Hak Ja Han da yer alıyor.

Denizcilik ve Balıkçılık Bakanı Chung Jae-soo, geçtiğimiz hafta yanlış olduğunu söylediği iddiaları çürütmeye odaklanmak ve davanın Cumhurbaşkanı Lee Jae Myung’un hükümetinin çalışmalarını etkilemesini önlemek istediğini belirterek istifa etmişti.

sdfrgt
Birleşme Kilisesi'nin lideri Hak Ja Han, Seul'deki özel savcıların talebi üzerine hakkında çıkarılan tutuklama emrinin yeniden değerlendirilmesi için mahkemeye geldi (Arşiv - Reuters)

Kilise tarafından geçtiğimiz hafta yapılan açıklamada, tek bir eski kilise yetkilisinin karıştığı iddia edilen ve ‘aşırılıklar’ olarak nitelendirilen olaylarla Kilise’nin hiçbir ilgisi olmadığı belirtildi.

Birleşme Kilisesi lideri Hak Ja Han, avantajlı iş olanakları karşılığında eski First Lady Kim Keon-hee'ye rüşvet teklif ettiği iddiasıyla yargılanıyor. Ancak Kilise lideri bu iddiaları reddediyor.


Avustralya Başbakanı’dan, Sidney saldırısı sonrası ‘antisemitizmi’ ortadan kaldırma sözü

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
TT

Avustralya Başbakanı’dan, Sidney saldırısı sonrası ‘antisemitizmi’ ortadan kaldırma sözü

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese bugün yaptığı açıklamada, Bondi Plajı'na düzenlenen terör saldırısını kınadı, bunu “saf kötülük eylemi” olarak nitelendirdi. Öte yandan Avustralya polisi, dün meydana gelen silahlı saldırıda en az 16 kişinin öldüğünü teyit etti.

efrty
Avustralya Başbakanı Albanese düzenlediği basın toplantısında (EPA)

Başbakan Albanese düzenlediği basın toplantısında, ‘bugünün Bondi'de neşeli bir kutlama olması gerektiğini, ancak yaşananlarla bu kutlamanın sonsuza kadar lekelendiğini’ söyledi.

Albanese, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dün gördüğümüz şey, saf kötülük, antisemitizm ve Avustralya'nın simgesel bir yerinde, bizim kıyılarımızda işlenen bir terör eylemiydi.”

Avustralya'nın ‘antisemitizmi ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yapacağını’ vurgulayan Başbakan Albanese, “Avustralya asla bölünmeye, şiddete veya nefrete boyun eğmeyecek ve bunu birlikte aşacağız. Onların bizi bir ulus olarak bölmelerine izin vermeyeceğiz. Buna yanıt vermek için gerekli her türlü kaynağı seferber edeceğiz. Dün, ülkemizin tarihinde gerçekten karanlık bir gündü. Ancak bir ulus olarak, bunu yapan korkaklardan daha güçlüyüz” ifadelerini kullandı.

dfgt
Sidney'deki silahlı saldırı olay yerinde polis (AP)

Öte yandan Avustralya polisi dün akşam Sidney'de Yahudi bayramı Hanuka kutlamaları sırasında 16 kişiyi öldüren iki silahlı saldırganın 50 yaşındaki bir adam ve 24 yaşındaki oğlu olduğunu açıkladı.

Yeni Güney Galler Polis Komiseri Mal Lanyon, gazetecilere yaptığı açıklamada baba saldırganın öldürüldüğünü, oğul saldırganın ise şu anda hastanede tedavi gördüğünü söyledi. Lanyon, “Başka saldırganlar aradığımızı söyleyemem” diye ekledi.

Saldırı, yaklaşık 2 bin Yahudi’nin Sidney'deki Bondi Plajı'nda Hanuka kutlamalarına katıldığı sırada gerçekleşti.

Görgü tanıkları, kimliği belirsiz bir kişinin kutlama alanının yakınlarındaki bir arabadan inip ateş açtığını bildirdi.

Raporlara göre ateş yakınlardaki bir köprüden açıldı.

Olay yerinden çekilen görüntülerde, uzun namlulu silahlara sahip saldırganlar kutlama yerine doğru ilerlerken panik içindeki kalabalığın her yöne kaçıştığı görüldü.

Videolarda, kaosun ortasında çimlere uzanmış insanlar görülüyor. Kutlamaya katılan bir Yahudi, olayı kendileri için bir ‘felaket’ olarak nitelendirdi.

Saldırıdan birkaç saat sonra konuşan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese'ye bir mektup göndererek Canberra'yı ‘antisemitizmi körüklemekle’ suçladığını söyledi.

Diğer bir deyişle Netanyahu, Albanese'nin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının ‘sokaklarınızda yıkıma yol açan Yahudilere karşı nefreti teşvik ettiğini’ söyledi. İsrail Başbakanı, “Antisemitizm, liderler sessiz kaldıkça yayılan bir kanserdir. Zayıflığı eylemle değiştirmelisiniz” diye ekledi.

Saldırının ‘korkunç’ olduğunu söyleyen Netanyahu, “Soğukkanlı bir cinayet. Ne yazık ki, kurbanların sayısı her dakika artıyor. En büyük kötülüğü gördük” dedi. Yoldan geçerken saldırganlardan birinin silahını elinden alan ve Yahudi olduğunu söylediği bir kişiye atıfla “Aynı zamanda en büyük Yahudi kahramanlığını da gördük” ifadelerini kullandı.

Netanyahu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Küresel anti-Semitizmle mücadele ediyoruz ve bununla savaşmanın tek yolu onu kınamak ve mücadele etmek, başka yolu yok. İsrail'de yaptığımız da bu. İsrail ordusu ve güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu yapmaya devam edecek.”

Avustralya hükümetini üstü kapalı eleştiren Netanyahu, “Olayı kınamayan, aksine teşvik edenleri kınamaya devam edeceğiz. Onlardan özgür ulusların liderlerinden bekleneni yapmalarını talep etmeye devam edeceğiz. Pes etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.


Şili'de aşırı sağcı aday başkanlık seçimini kazandı

Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
TT

Şili'de aşırı sağcı aday başkanlık seçimini kazandı

Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)

Şilililer dün, Augusto Pinochet'nin diktatörlüğünün sona ermesinden 35 yıl sonra, en sağcı cumhurbaşkanını seçti. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun resmi sonuçlarına göre Jose Antonio Kast oyların yüzde 58'ini alırken, rakibi yenilgiyi kabul etti.

10 milyondan fazla oy sayıldıktan sonra, toplam oyların yaklaşık yüzde 70'ini temsil eden sonuçlarla, Kast, geniş bir sol koalisyonun başında bulunan Komünist Parti üyesi Janet Jara'ya karşı açık bir üstünlük sağladı.

51 yaşındaki Jara, yenilgiyi kabul ederek sosyal medya paylaşımında seçmenlerin yüksek sesle ve açıkça konuştuğunu ve cumhurbaşkanı seçilen kişiye tebriklerini ve en iyi dileklerini ilettiğini söyledi.

Muhafazakâr Katolik Cast, kampanyasını Şili'deki suçlarla mücadeleye odakladı ve çoğu Venezuelalı olmak üzere yaklaşık 340 bin belgesiz göçmeni sınır dışı edeceğine söz verdi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği nilgiye göre Kast, askeri diktatörlüğün açık bir destekçisi ve Pinochet hayatta olsaydı ona oy vereceğini söylemişti.

16 Kasım'da yapılan ilk turda, her iki aday da oyların dörtte birini aldı ve sol kanat az bir farkla öndeydi. Ancak, tüm sağcı adaylar birlikte oyların yüzde 70'ini topladı.