Tunus’ta Nahda Hareketi’nin önündeki iki seçenek: Ya yeniden faaliyetlerini gizlice yürütecek ya da ideolojisini gözden geçirecek

Hareket sokağa çağrısını yeniledi ve gözlemciler yaklaşan seçimlere hazır olduğunu duyurma arzusunu teyit ediyor

On yıllık iktidarının ardından Nahda Hareketi’nin popülaritesi azalıyor (Reuters)
On yıllık iktidarının ardından Nahda Hareketi’nin popülaritesi azalıyor (Reuters)
TT

Tunus’ta Nahda Hareketi’nin önündeki iki seçenek: Ya yeniden faaliyetlerini gizlice yürütecek ya da ideolojisini gözden geçirecek

On yıllık iktidarının ardından Nahda Hareketi’nin popülaritesi azalıyor (Reuters)
On yıllık iktidarının ardından Nahda Hareketi’nin popülaritesi azalıyor (Reuters)

Sagir el-Hidri

Tunus’ta Nahda Hareketi’nin lideri Raşid Gannuşi, hareketin genel merkezinin kapatılmasının ardından cezaevine konuldu. Nahda Hareketi’nin kuruluşunun 43’üncü yıldönümünde azalan popülaritesi ve içerideki bölünmeler nedeniyle faaliyetlerini yeniden gizlice sürdürmeye başladığına dair bazı spekülasyonlar dolaşıyor.

Nahda Hareketi’nin Facebook’taki resmi sayfasından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Nahda Hareketi, ulusal kurtuluş projesine bağlı kalmaya ve Tunusluların haklarını ve sosyal siyasi kazanımlarını savunmaya devam edeceğine dair Tunuslulara verdiği sözü yeniliyor.

Siyasi tutukluların serbest bırakılması çağrısında bulunan Nahda Hareketi, açıklamasında 1981 yılının haziran ayında kurulmasının ve fikri ve siyasi projesini ilan etmesinin halkın adalet ve özgürlük özlemlerine doğal bir yanıt olduğunu vurguladı.

Gizlilik senaryosu

İslamcı bir hareket olarak doğan Nahda Hareketi, 43 yıldır Tunus'ta yetkililerle, devletle ve sokakla farklı ilişkiler içinde oldu. Tunus’un merhum Cumhurbaşkanı Habib Burgiba döneminde ilk çatışmasına, ardından halefi merhum Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali ile kısa bir ateşkes yapsa da onunla başka bir çatışmaya daha girdi.

xzcsdvfb
Nahda Hareketi, yetkililerinin çoğunun hapse atılmasının ardından aylardır bir beka krizi içinde (AFP)

Nahda Hareketi, 14 Ocak 2011 tarihinde başlayan halk ayaklanmasından yararlanarak ikidara geldi. Ancak iktidarı uzun ömürlü olmadı. Mevcut Cumhurbaşkanı Kays Said, 2021 yılında Tunus Anayasası’nın 80. maddesini devreye sokarak seçilmiş parlamentoyu ve Nahda Hareketi’nin desteklediği hükümeti görevden almasının ardından yeniden ülkenin cumhurbaşkanlığı makamıyla karşı karşıya geldi.

Nahda Hareketi, önde gelen isimlerinin çoğunun hapse atılması, diğerlerinin çeşitli suçlamalarla davalarının devam etmesi ve genel merkezinin kapatılması sonucunda kendisini iki acı seçenekle karşı karşıya buldu. Nahda Hareketi artık ya faaliyetlerini yeniden gizlice yürütecek ya da başka bir kılıkla siyaset sahnesinde yer alacak.

Tunuslu siyasi analist Bubekir Sagir, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Nahda Hareketi, siyasal İslamcı bir yapı olduğundan çürümeye başladı. 25 Temmuz 2021'de yaşananlar Tunus'ta siyasal İslamcılığın sonu anlamına geliyor. Bu yüzden Nahda Hareketi’nin gizli faaliyetlere geri dönmesini göz ardı etmiyorum. Kaldı ki, özellikle de genel merkezinin kapatılmasından sonra akla en yatkın senaryo da bu. Nahda Hareketi, faaliyetlerini gizlice sürdürme aşamasını daha önce deneyimlemişti. Dini bir ideoloji üzerine kurulduğu için tüm yeteneklerini ve projelerini tüketti. Ardından sivil-liberal bir parti olarak görünmeye çalıştı. Tunus'un 2011 yılında yaşadığı tarihi süreçten yararlanarak iktidar olmayı ve kendisini bir otorite olarak kutsamayı başardı. İktidar deneyiminde başarısız oldu. Bu dönemde tek bir başarı bile elde edemedi. Nahda Hareketi şu an bir liderlik karmaşası yaşıyor. Yeniden doğmak için ismini ve dış görünüşünü değiştirmeye çalışabilir. Bana kalırsa Nahda Hareketi’nin kendisi de zorlu bir aşamaya girdiğinin farkında. Yeni bir doğum arayışında. Bu da çok zor. Çünkü Tunuslulara sunacak bir projesi ve ortaya çıkmak için kullanabileceği bir formatı yok. Bu durum anketlerce de teyit ediliyor, zira (Nahda Hareketi’nin) artık herhangi bir popülaritesi yok ve mazlumluk düşüncesi bile artık işe yaramıyor.”

Önde gelen isimler yok

Nahda Hareketi’nin sorunları Tunus'ta yetkili makamlarla yaşanan çatışmayla sınırlı değil. Aynı zamanda partinin 11’inci Olağan Kongresi’nin ertelenmesinin ardından ortaya çıkan iç bölünmeler de söz konusu.

Parti içi bölünmeler, 113 delegenin aylar önce Raşid Gannuşi'nin politikalarını ve karar alma mekanizmasını tekeline aldığı söylentilerini protesto etmek için istifa etmesiyle daha da belirgin hale geldi.

Siyasi işlerde uzman gazeteci Cihan Alvan ise şunları söyledi:

“Bırakın bir zamanlar iktidarda olan ve kendi tabanı ve yapıları bulunan bir hareketi, herhangi bir siyasi partinin dahi kuruluş yıldönümünü anması normal. Nahda Hareketi’nin devletten aldığı yeşil ışıkla gizli faaliyetlerine geri dönmek istediğini sanmıyorum. Devlet Nahda Hareketi’ni bir kurum olarak tanıyor. Genel merkezine el konulmuş olsa da Nahda Hareketi’ni feshetmek ya da faaliyetlerini dondurmak için herhangi bir yargı kararı çıkarılmadı. Ancak, 43’üncü kuruluş yıldönümüne ilişkin yayınlanan açıklaması çerçevesinde ortaya atılacak en olası hipotez, üst düzey isimlerinin çoğunun hapiste olmasına, popülaritesini kaybetmesine ve destekçilerinin ve üyelerinin sayısındaki düşüşe rağmen yakında yapılması planlanan seçimlerde ciddi bir aktör olmaya hazır olduğunu ilan etmiş olması gibi görünüyor.”

Nahda Hareketi’nin 25 Temmuz 2021'den bu yana karşılaştığı tüm zorluklara rağmen halen siyaset sahnesinde kalmakta ısrar ettiğine dikkati çeken Alvan, “Belki de bir  yandan adaylara ve siyaset sahnesinin önde gelen ailelerine yaklaşan seçimler için müzakereye, ittifaka veya koordinasyona hazır olduğuna dair bir sinyal vermek, diğer yandan da rakiplerine ve artık çürümüş bir yapı olduğu üzerine bahis oynayanlara, halen siyaset sahnesinin merkezinde olduğunu ve yeni gelişmelere tepki verdiğini göstermek istiyordur” diye konuştu.

Bunun, son on yıldaki ve hatta 25 Temmuz tedbirlerinden sonraki performansına ilişkin gözden geçirmeler ve öz değerlendirmeler yapabileceği anlamına gelmediğini vurguladı.

Alvan, ancak bunun, son on yıldaki ve hatta 25 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Kays tarafından açıklanan tedbirlerden sonraki dönemde performansına ilişkin gözden geçirmeler ve öz değerlendirmeler yapabileceği anlamına gelmediğini vurguladı.

Başarısızlıklar ve hatalar

Gannuşi'nin hapse girmesiyle birlikte Nahda Hareketi’nin liderlik kadrosunda bir takım değişiklikler olmuş, Munzir el-Venisi genel sekreter vekili olarak atanmıştı. Ancak Venisi de hapse atılınca yerine el-Acmi el-Verimi halefi olarak atandı.

Avukat Sami el-Turaki gibi Nahda Hareketi’nin önde gelen isimleri son zamanlarda otorite ile iletişim kanallarının açılması ve gerginliğin azaltılması çağrısında bulundular.

Gazeteci Alvan, devrimden sonra art arda iktidardaki hükümetlerde yer alan Nahda Hareketi’nin ülkenin demokratik sürecindeki başarısızlıklardan, siyasi hatalardan ve gerilemelerden sorumlu olduğunu hiçbir zaman kabul etmediğini söyledi. Alvan, “Nahda Hareketi, ne bu hatalar için özür diledi, ne de ülke meselelerini tek başına ya da koalisyon ortağı olarak iktidardayken kendi öz değerlendirmesini ve zayıflıklarını ortaya koydu” diye konuştu.

Alvan, şunları söyledi:

“Nahda Hareketi şu an, yetkililer tarafından hedef alındığından ve muhalif siyasi sahnenin geri kalanı tarafından reddedildiğinden, siyasi geleceğini gerçekten tehdit eden, kimsenin istemeyeceği bir konumda. Sadece genel merkezinin kapatılmasından ötürü değil, aynı zamanda siyaset sahnesindeki aktörlerin geri kalanının çeşitli sebeplerden dolayı onunla yan yana gelmeyi reddetmesi nedeniyle de böyle. Bu sebeplerin arasında Nahda Hareketi’nin uzlaşmazlığı ve performansını gözden geçirip hatalarını objektif bir şekilde teşhis edememesi de yer alıyor. Bugün hiç kimse Nahda'nın faturasını onun yerine ödetmek istemiyor.”



İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında 212 gazeteci öldürüldü, 400'den fazlası yaralandı

Gazze Şeridi'nde İsrail güçleriyle yaşanan çatışmalar sırasında öldürülen Filistinli meslektaşları Yaser Murtaca'nın cenazesini taşıyan gazeteciler (DPA)
Gazze Şeridi'nde İsrail güçleriyle yaşanan çatışmalar sırasında öldürülen Filistinli meslektaşları Yaser Murtaca'nın cenazesini taşıyan gazeteciler (DPA)
TT

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında 212 gazeteci öldürüldü, 400'den fazlası yaralandı

Gazze Şeridi'nde İsrail güçleriyle yaşanan çatışmalar sırasında öldürülen Filistinli meslektaşları Yaser Murtaca'nın cenazesini taşıyan gazeteciler (DPA)
Gazze Şeridi'nde İsrail güçleriyle yaşanan çatışmalar sırasında öldürülen Filistinli meslektaşları Yaser Murtaca'nın cenazesini taşıyan gazeteciler (DPA)

Filistinli onlarca gazeteci, Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla bugün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde bulunan Nasır Tıp Kompleksi önünde bir araya geldi. Gazeteciler, İsrail saldırılarında öldürülen meslektaşlarının fotoğraflarını taşıdı.

Basın mensupları, Gazze Şeridi'nde İsrail ile Hamas arasındaki savaşı haberleştirmek için ağır bir bedel ödüyor.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşının başlangıcından bu yana 212 gazetecinin (bazıları evlerinde aileleriyle birlikte olmak üzere) öldürüldüğünü, 409'unun ise yaralandığını açıkladı. Yaralılardan bazıları kalıcı uzuv kaybı yaşadı, bazıları da felç geçirdi. Resmi kaynaklara göre İsrail güçleri 48 gazeteciyi de tutukladı.

Görsel kaldırıldı. Gazze Şeridi'ndeki gazeteciler, Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü kutlamak için toplandı. (WAFA)

Doğrudan hedef alınma

Şarku’l Avsat’ın Birleşmiş Milletler’in (BM) haber sitesi UN News'ten aktardığına göre Sami Şehade, Nisan 2024'te Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta geçirdiği ağır bir yaralanmanın ardından bacağını kaybetti. Ancak o fotoğraf makinesini aldı ve Gazze Şeridi'ndeki trajik olayları belgelemek için sahaya döndü.

Engelinin kendisini çalışmaktan alıkoymasına izin vermeyen Şehade, “Tüm bu engellerle karşılaşsam bile foto muhabirliğini bırakmam mümkün değil” dedi.

Dünya Basın Özgürlüğü Günü her yıl 3 Mayıs'ta kutlanıyor ve medyanın hesap verebilirlik, adalet, eşitlik ve insan haklarını vurgulamadaki rolüne odaklanıyor.

Koltuk değneklerine yaslanan Şehade, mavi renkli basın yeleğini giyerek kamerasının arkasında durmuş, meslektaşlarıyla birlikte yıkıntıların arasında çalışıyordu.

Şehade, “Yaşanan tüm suçlara tanık oldum ve sonra bana karşı işlenen bir suça tanık olduğum an geldi... Ben bir saha gazetecisiydim, açık bir alanda kamera taşıyordum, beni gazeteci olarak tanımlayan bir kask ve yelek giyiyordum. Ama yine de doğrudan hedef alındım” ifadelerini kullandı.

Bu olay onun hayatında bir dönüm noktası oldu. Şehade durumunu şöyle açıkladı: “Daha önce kimsenin yardımına ihtiyacım yoktu ama şimdi var. Bu yeni gerçekliğin üstesinden gelme kararlılığına sahibim. İşte biz Gazze Şeridi'ndeki gazeteciler bu halde bile çalışmalıyız.”

Görsel kaldırıldı.Gazze Şeridi'ne düzenlenen İsrail saldırılarının birinde bacağını kaybeden Filistinli gazeteci Sami Şehade (UN News)

Sokaklarda çalışmak

Gazze Şeridi'nde yıkılmış bir binanın enkazı arasında bir meslektaşıyla birlikte çekim yapan gazeteci Muhammed Ebu Namus, “Dünya Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü kutlarken, Filistinli gazeteciler savaşta yıkılan işyerlerini hatırlıyor” dedi.

Ebu Namus sözlerini şöyle sürdürdü: “İşimizi yapmak için ihtiyacımız olan asgari şey elektrik ve internet, ancak birçok yerde yok. Bu yüzden internet sağlayan dükkanlara başvuruyoruz. Sokaklar artık bizim ofislerimiz.”

İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgali sırasında Filistinli gazetecilerin hedef alındığına inandığını ifade eden Ebu Namus, medya çalışanlarının ‘ister Filistin'de ister dünyanın başka bir yerinde çalışsınlar’ korunması gerektiğini söyledi.

Görsel kaldırıldı.Filistinli gazeteci Muhammed Ebu Namus ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı takip eden meslektaşı (UN News)

Kaldırımlarda kan var

Filistinli Gazeteciler Sendikası'nın çağrısıyla Dünya Basın Özgürlüğü Günü münasebetiyle düzenlenen mitinge, çeşitli yerel ve uluslararası kuruluşlardan gazeteciler ve medya profesyonellerinin yanı sıra aktivistler ve insan hakları savunucularından oluşan kalabalık bir grup katıldı.

WAFA'ya göre kalabalık, gazeteciler için uluslararası koruma ve Gazze Şeridi'nde medya çalışanlarına karşı işlenen suçlara sessiz kalma ve suç ortaklığı politikasına son verilmesini talep etti.

Filistinli Gazeteciler Sendikası Başkan Yardımcısı Tahsin el-Astal, “Dünyanın yok etmek istediği Filistin'in sesini ve gerçeği savunmak için mesleki araçlarını taşırken şehit edilen meslektaşlarımızın kanı halen kaldırımlarda ve yıkılan evlerdeyken bugünü anıyoruz. İşgalci İsrail’i bu suçlardan tamamen sorumlu tutuyor ve uluslararası kurumları katillerin hesap vermesi için ciddi adımlar atmaya çağırıyoruz. Ayrıca uluslararası medyayı da yanımızda durmaya ve katliam karşısında sessiz kalmamaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.

El-Astal, hiçbir güvenlik garantisinin olmaması, basın kuruluşlarının tahrip edilmesi ve medya çalışanlarının en temel çalışma araçlarından mahrum bırakılması nedeniyle Gazze Şeridi'ndeki medya durumunun dünyadaki en tehlikeli durumlardan biri haline geldiğini belirtti.