Sudan'da HDK işbirlikçilerine idam cezası

Yargı idam hükümlerinden beşini karara bağlarken soruşturma süresinin dolmasının ardından onlarca sanık yargılanmayı bekliyor

Sudan'da savaş sırasında verilen idam kararlarının meşruluğu tartışılıyor (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Sudan'da savaş sırasında verilen idam kararlarının meşruluğu tartışılıyor (Independent Arabia - Hasan Hamid)
TT

Sudan'da HDK işbirlikçilerine idam cezası

Sudan'da savaş sırasında verilen idam kararlarının meşruluğu tartışılıyor (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Sudan'da savaş sırasında verilen idam kararlarının meşruluğu tartışılıyor (Independent Arabia - Hasan Hamid)

Cemal Abdulkadir el-Bedevi

Sudan’ın çeşitli şehirlerinden mahkemeler son zamanlarda Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile iş birliği yapmakla suçlananlar hakkında idam kararları alıyor. Şimdiye kadar beş mahkeme kararı çıkarıldı. Son olarak geçici başkent Port Sudan'daki bir mahkeme tarafından bir kadın hakkında idam cezası verildi. Benzer suçlamalarla karşı karşıya olan onlarca sanık ise soruşturma aşamasının tamamlanmasını ve ardından mahkemeye çıkarılmayı bekliyor.

İdam kararları, ülkede bir yılı aşkın bir süredir devam eden şiddetli savaşın gölgesinde meşruluğu ve Sudan'daki siyasi ve sosyal durum üzerindeki etkileri konusunda geniş çaplı siyasi tartışmalara neden oldu.

Onlarca sanık

Sudan Başsavcısı Yasir Beşir Buhari, HDK ile iş birliği yapmakla suçlanan 65 kişinin davalarının mahkemelere sevk edildiğini, bazı sanıkların beraat ettiğini, bazılarının hüküm giydiğini, bazılarının ise haklarında çıkacak yargı kararlarını beklediğini açıkladı.

Mavi Nil bölgesindeki Damazin şehrinde bir mahkeme, haziran ayı başlarında bir Sivil Havacılık Kurumu çalışanını ‘HDK ile iş birliği yapmaktan ve 50’nci madde uyarınca anayasal düzeni baltalamaktan’ suçlu bularak idama mahkum etti.

Port Sudan’daki Terörle Mücadele ve Devlete Karşı Suçlar Mahkemesi, HDK ile iş birliği yapmakla suçlanan bir kadını idam cezasına çarptırdı ve cep telefonuna el koydu. Mayıs ayında Gadarif şehrindeki bir mahkeme, HDK ile iş birliği yapmaktan ve onlara telefonla ordu birliklerinin hareketlerinin fotoğraflarını göndermekten suçlu bulunan bir avukatı 10 yıl hapis ve idam cezasına çarptırdı.

Güvence ve şüphecilik

Başsavcı Buhari, Sudan’ın kanun sisteminin sanıkların adil yargılanma haklarını güvence altına aldığını belirterek milli adalet sisteminin adalete ulaşmak için hukukun üstünlüğü ilkesini uygulama gücüne sahip olduğunu vurguladı.

İnsan hakları savunucularının bir kısmı, kararların adil olmadığını ve bu tür kararların savaş sırasında alınmasının tehlikeli olduğunu, savaşa son verilmesi çağrısında bulunan siyasetçilerin ve aktivistlerin muhalif seslerini susturmak için bir araç olarak kullanıldığını, gerilimi, huzursuzluğu ve toplumsal bölünmeleri artırdığını ve ülkeyi iç savaşa sürüklediğini düşünüyor.

Hukukçular ve insan hakları uzmanları da bu kararların savaş ve siyasi gerilim sırasında alındığını ve bu yüzden uygun yasal temellerden ve güvencelerden yoksun olduğunu belirterek bunun da idam cezalarının verilmesiyle ilgili etik sorunların yanında adalet statüsünü olumsuz etkileyebileceğine inanıyorlar.

Tutuklama emirleri

Sudan Başsavcılığı nisan ayında, eski Başbakan Abdullah Hamduk ve Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu'nun (DSGK) önde gelen diğer 15 üyesi hakkında ‘devlete karşı savaşı kışkırtmak ve anayasal düzeni baltalamak’ suçlamasıyla tutuklama emri çıkardı.

dcfvr
Geçici başkent Port Sudan'daki mahkemelerden birinin kapısı (Independent Arabia - Hasan Hamid)

Eski Başsavcı Halife Ahmed Halife, geçtiğimiz eylül ayı sonlarında, HDK ile iş birliği yaptıkları iddiasıyla 250 siyasetçi, gazeteci ve aktivist hakkında tutuklama emri çıkarmıştı. Eski Başsavcı Halife, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan tarafından geçtiğimiz yıl nisan ayı ortalarında savaşın patlak vermesinden bu yana HDK tarafından gerçekleştirilen ihlalleri soruşturmak üzere uzmanlaşmış bir savaş suçları komitesinin kurulmasından sonra tutuklama emirlerini çıkardı.

Asıl fail

Avukat Ahmed Musa Ömer, Sudan'ın farklı şehirlerinde mahkemelerin HDK işbirlikçilerinin yargılamalarının 1991 Sudan Ceza Kanunu (devlete karşı savaşı kışkırtmak) uyarınca yapıldığını ve bu yasanın ölüm, ömür boyu hapis veya daha kısa süreli hapis cezası ve mal varlıklarına el konulmasını öngördüğünü açıkladı.

Avukat Ömer, sözlerini şöyle sürdürdü:

Yargılamalar, işbirlikçiyi asıl faille aynı seviyeye koyuyor. Bu da bizi Sudan yasalarına göre asıl faille aynı cezayla yargılanan suç ortağı, azmettirici ya da işbirlikçi nitelemesine geri götürüyor.

Ancak Ömer, sanıkların suç ortağı ya da işbirlikçi olarak değil, özellikle yüksek mahkemelerin kontrolüne tabi olan büyük suçlarda Sudan ceza usulleri uyarınca, mahkemenin sanığa avukat tutma fırsatı vermesini, eğer avukat tutmaya gücü yetmiyorsa sanığa bir avukat atamakla yükümlü olduğu asıl failler olarak yargılandıklarını söyledi.

Gerekli İncelemeler

Sudan yasalarının devlete karşı savaş kışkırtıcılığını cezalandıran bir madde içermesine rağmen Sudan'daki mevcut savaş durumuna uyum sağlamak için halen birçok revizyona ihtiyaç duyduğunun göz ardı edilmemesi gerektiği uyarısında bulunan Ömer, ‘Bu da yasama makamını, ülkedeki mevcut gelişmelere uyum sağlamak üzere yasaları gözden geçirmekle yükümlü kılıyor” dedi.

Ömer, insan hakları kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin, mevcut ve potansiyel sanıkların iyi bir ortamda yargılanması için ek bir garanti olarak, sanıkların adil yargılanmaya ilişkin tüm yasal ve anayasal haklarından yararlanıp yararlanmadıklarını takip etmekle yükümlü olduklarına dikkati çekti.

Askıya alınan kararlar

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İnsan Hakları Avukatı el-Muaz Ömer Hazra ise HDK ile iş birliği yapmak suçlamasından hüküm giyenler hakkında verilen idam cezalarının uygulanması için öncelikle Sudan Yüksek Mahkemesi'nin onayını gerektirdiğinden infazın zor olduğuna işaret etti. Hazra, hüküm giyen kişinin, davanın son aşamasını temsil eden Yüksek Anayasa Mahkemesi'ne başvurma hakkına sahip olmasının yanı sıra ülkede henüz bir anayasa mahkemesi bulunmadığından bu kararların askıya alınacağını belirtti.

HDK ile iş birliği yapmakla suçlanan kişilere karşı açılan davaları ve yapılan başvuruları tüm adil yargılama standartlarından yoksun olarak nitelendiren İnsan Hakları Avukatı Hadra, savcılık ve yargının siyasileştirilmesini teyit edecek şekilde anayasal sistemin altını oymakla ilgili makalelere ve yasal metinlere dayandırıldıkları için bu davaların hiçbir yasal dayanağının olmadığını da sözlerine ekledi. Bunun yanında bazı sanıkların telefonlarında HDK'ya desteklerini gösteren ifadelerin ya da HDK üyesi olan akrabalarıyla özel yazışmaların bulunmasının sabotaj kurduklarına dair herhangi bir kanıt oluşturmadığını vurgulayan Hadra, “Dolayısıyla, savcılığın raporları bariz hukuki yanlışlıklar içeriyor” diye konuştu.

Hazra, Ordu Komutanı Orgeneral Burhan tarafından 25 Ekim 2021 tarihinde anayasal düzeni baltalama suçunu işlemiş olmasına rağmen, haklarında soruşturma ya da dava açılanların çoğunun 'savaşa hayır' sloganı atan yahut sadece Orgeneral Burhan'ı veya herhangi bir komutanı eleştiren kişiler olduğunun açık olduğunu da sözlerine ekledi.

Yetkililerin görevini yapmaya çalışan bazı avukatları gözaltına alarak sanıklara kendilerini savunma fırsatı vermemesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Hadra, “Bu durum, yetkililerin siyasi amaçlarına ulaşmak ve rejimlerini deviren Aralık devriminin sembolleriyle ve 'savaşa hayır' diyen herkesle hesaplaşmak için hukuku kullandığını ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı.

Tutarsızlık

Avukat Rehab el-Mubarek, suçlamaların şekli ve niteliği ile sanıkların HDK ile iş birliği yaparak anayasal düzeni baltalamakla suçlandıkları maddeler arasında bir ilişki olmadığını söyledi. Mubarek, “Bu suçlama askeri darbelerle ilgilidir ve bu sivil sanıklarla hiçbir ilgisi yoktur” dedi.

sxcdfgrt
Sudan yargısı 5 kişiye idam cezası verdi (Independent Arabia - Hasan Hamid)

Yetkililerin suçlamalar ile HDK’nın sosyal çevresi arasında bir ilişki olduğuna inandıklarını söyleyen Mubarek, Damazin şehrinde bir muhasebecinin etnik gerekçelerle mahkum edilmesi örneğinde olduğu gibi bazı durumlarda insanların HDK ile ilişkili bazı aşiretlerle olan ilişkileri nedeniyle mahkum edildiklerini belirtti. Mubarek, yetkililerin ülkenin kuzeyindeki Damazin, Gadarif, Kassala ve Port Sudan'ın yanı sıra Mavi Nil bölgesinde gerçekleşen duruşmalarda olduğu gibi tüm savaş karşıtı aktivistleri HDK ile bağlantılı ya da HDK'yı destekçisi kişiler olarak sınıflandırdığını kaydetti.

Telefon hatları

Avukat Mubarek, sözlerine şöyle devam etti:

“Yetkililerin HDK işbirlikçisi olduğu iddia edilen kişilerin peşine düşerken benimsedikleri belirli bir kriter yok. Bazı sanıklar sadece telefonlarında, savaşı ve etrafındaki olayları takip eden herkesin ulaşabileceği, hem ordu hem de HDK’nın askeri faaliyetleri sırasında ilerleyişilerini teyit etmek için yayınladığı ve yaygınlaşan videolar bulunduğu için tutuklandı.”

Adalet sistemindeki dengesizlik ve gerçek, bağımsız ve adil adalet kurumlarının eksikliği nedeniyle soruşturma, raporlama ve yargılama noktasında temel kusurlar olduğunu düşünen Mubarek, “Çünkü mevcut kurumlarda aslında (feshedilen) Ulusal Kongre Partisi’ne bağlı. Bu kurumların başındaki kişilerin çoğu Aralık Devrimi'nden sonra Ömer el-Beşir Rejiminin Etkilerini Ortadan Kaldırma Komitesi tarafından görevden alınan, ancak Orgeneral Burhan’ın askeri darbesinden sonra geri dönen kişilerdir” şeklinde konuştu.

İnsan hakları temyiz başvuruları

Öte yandan Darfur Adalet Platformu, Gadarif Savcılığı’nda üç ay tutuklu kalan bir vatandaşın yargılanmadan idam cezasına çarptırılmasını kınadı. Platform, bahsi geçen vatandaş hakkındaki yargı sürecinin tüm aşamalarının hukuka aykırı olduğunu ve Sudan Ceza Kanunu hükümlerini ihlal ettiğini öne sürdü.

Platform tarafından yapılan açıklamada hükümet, ‘ülkenin birliğini tehdit edecek şekilde kararlar alarak toplumun bileşenlerine darbe vurmaya çalışmak ve renk, bölge, etnik köken, kültür ve cinsiyet temelinde kasıtlı olarak ayrımcılık yapmakla’ suçlandı. Darfur Adalet Platformu açıklamasında insan hakları örgütlerini ve uluslararası toplumu Sudan'daki sivillerin haklarını korumaya yönelik görevlerini yerine getirmeye ve yetkililer tarafından bölgesel, etnik ve ırksal aidiyet temelinde alıkoyulan tüm masum tutukluların serbest bırakılması için baskı yapmaya çağırdı.

Daha önce de ‘Kadınlara Baskıya Son’ adlı girişim Sudanlı yetkilileri ‘onlarca kadını hedef almakla, yasalara aykırı eylemlere karıştıklarını kanıtlayan deliller olmaksızın onları mahkeme karşısına çıkarmakla ve haklarında adil olmayan kararlar vermekle’ suçlamıştı.

Şüpheler ve tutuklamalar

Sudan ordusu ile HDK arasında geçtiğimiz yıl nisan ayı ortalarında patlak veren savaşın ilk haftalarından bu yana çatışan taraflar savaş alanlarını genişlettiler ve kendi bölgelerindeki kontrollerini sıkılaştırdılar. Kontrol noktalarında, kontrolün kimde olduğuna bağlı olarak, orduyla ya da HDK ile iş birliği yaptıkları şüphesiyle halka karşı arama ve tutuklama kampanyaları başlattılar.

HDK'nın el-Cezire bölgesini işgal etmesinin ardından, güvenlik makamlarının HDK ile iş birliği yaptığından ya da HDK'yı desteklediğinden şüphelenilen herkesi kapsayan tutuklama kampanyaları yoğunlaştı. Ayrıca çatışan tarafların askeri istihbarat servisleri tarafından aktivistlere ve siyasetçilere karşı diğer tarafla iş birliği yaptıkları bahanesiyle geniş çaplı tutuklama kampanyaları yürütüldü.

Sudan’da geçtiğimiz yıl nisan ayı ortalarında patlak veren savaş, şimdiye kadar yaklaşık 15 bin kişinin ölümüne ve 11 milyondan fazla kişinin yerinden edilmesine ve mülteci durumuna düşmesine neden olurken ülke tam anlamıyla bir şiddet sarmalının içine girmiş durumda.



Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
TT

Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)

Zayed Hediyye

Libya'da Abdulhamid ed-Dibeybe’nin başbakanı olduğu Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) son aylarda karşı karşıya kaldığı siyasi ve ekonomik krizler devam ederken UBH ile ABD yönetimi arasında yapılan anlaşmalara ilişkin uluslararası basında art arda çıkan haberler UBH’nin sıkıntılarını daha da arttırdı. Bu anlaşmalar arasında Washington'da dondurulan Libya fonlarının, ABD'ye bu fonların bir kısmının verilmesi karşılığında çözülmesini amaçlayan bir anlaşma da yer alıyor.

Bu anlaşmanın onaylanması halinde bu hamle, Temsilciler Meclisi'nin (TM) yeni bir bütçe vermeyi reddetmesi ve Libya’nın doğu kampının ABD ve Türkiye gibi Libya sahnesindeki önde gelen ve etkili olan uluslararası tarafların teveccühünü kazanmayı başarması sonucu UBH’nin son dönemde rakiplerine karşı gerilediği ekonomik ve siyasi düzeylerdeki konumunu iyileştirmesine katkı sağlayacak.

Washington için cazip bir anlaşma

Anlaşmanın ayrıntıları, İngiltere merkezli Middle East Eye haber sitesi ve diğer uluslararası basın kaynakları tarafından hazırlanan ve UBH ile Trump yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan ve 30 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen fonlarına ilişkin gizli müzakerelerden bahseden bir haberde ortaya çıktı.

Söz konusu habere göre taraflar arasındaki görüşmeler geçtiğimiz nisan ayı sonlarında Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleşti. ABD Başkanı Trump'ın Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ile UBH Başbakanı Dibeybe’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı ve kuzeni İbrahim ed-Dibeybe’nin bir araya geldiği görüşmede, Libya'nın, Washington'ın dondurulan fonların çözülmesinde rol oynaması karşılığında, dondurulan fonların bir kısmını belirli ABD kuruluşlarına verme planı ele alındı.

Şarku’l Avsat’ın Middle East Eye'den aktardığı kaynaklara göre plan Trump'ın ekibinin ciddi ilgisini çekmiş ve planın uygulanmasına yönelik mekanizmaların takibi için iç görüşmeler çoktan başladı. Ancak bu durum, bazı tarafların dondurulmuş Libya fonlarını bir sonraki aşamada siyasi olarak değerlendirme niyetleri hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Libyalı yetkililerden yalanlama

Öte yandan Libya Yatırım Otoritesi (LIA), fonların serbest bırakılmasına ilişkin olarak basında yer alan haberleri yalanladı. Bu iddiaların doğruluktan yoksun olduğunu ve güvenilir kaynaklara ya da yetkili makamlar tarafından yayınlanan resmi raporlara dayanmadığını vurgulayan LIA, tüm yatırım portföylerinin ve egemen fonlarının Denetim Bürosu ve İdari Kontrol Dairesi gibi yerel kuruluşların yanı sıra akredite sahibi uluslararası denetçiler de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlar tarafından periyodik izlemeye tabi tutulduğunu ve hesaplarının uluslararası kabul görmüş yönetişim, açıklama ve şeffaflık standartlarına uygun olarak düzenli olarak gözden geçirildiğini kaydetti.

Libya’dan hamleler

ABD son zamanlarda Libyalı kurumların ve önde gelen resmi şahsiyetlerin Libya’nin ABD bankalarında dondurulmuş fonlarının serbest bırakılmasına yönelik hamleleri için aktif bir arena haline geldi. Libyalı resmi kaynakların tahminlerine göre bu fonlar Libya'nın yurtdışındaki toplam fonlarının yüzde 25'inden fazlasını oluşturuyor ve yaklaşık 200 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bu hamlelerden en öne çıkanı, birkaç gün önce İngiltere merkezli Africa Confidential dergisinin sayfalarında yayınlanan ve Libya Devlet Varlıklarının Geri Kazanımı ve Yönetimi Ofisi (LAROM) eski Başkanı Muhammed el-Menseli'nin ‘çalıntı’ olarak nitelendirilen ve 50 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen Libya’nın yurtdışındaki fonlarını kurtarmaya yönelik hamlelerinin ardından ABD makamları tarafından tutuklanmasının hangi koşullarda gerçekleştiğinden bahseden tartışmalı bir haberde ortaya çıktı.

Africa Confidential haberinde, Muhammed el-Menseli'nin geçtiğimiz yıl aralık ayında Washington'da Dışişleri, Adalet ve Hazine bakanlıkları yetkilileriyle bir araya geldiğini ve Muammer Kaddafi rejimi tarafından ABD’deki gizli hesaplara kaçırılan paraları Libya'nın geri alma niyetini kendilerine bildirdiğini aktardı. Habere göre Menseli bundan sadece birkaç hafta sonra 7 Ocak'ta izinsiz eylemlerde bulunduğu ve çifte vatandaşlığa sahip olduğu gerekçesiyle tutuklandı.

Libya’nın fonları onlarca yıldır dondurulmuş durumda

Libya'nın yurtdışında dondurulan fonları, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana ülkenin karşı karşıya kaldığı en çetrefilli konulardan biri. Zira o tarihten bu yana göreve gelen hiçbir hükümet bu dosyayı yerinden oynatmayı başaramadı. Libya’nın yurtdışındaki fonları, 17 Şubat 2011'deki halk ayaklanmasını bastırmakla suçlanmasının ardından Kaddafi rejimine yaptırım uygulanmasını öngören 1973 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı kapsamında dondurulmuştu.

Libya’nın dondurulmuş fonları, eski rejimin yurtdışında doğrudan veya dolaylı olarak sahip olduğu tüm finansal varlıkları, fonları ve ekonomik kaynakları kapsıyor. Resmi verilere göre yurt dışındaki bankalarda bulunan dondurulmuş fonlar, varlıklar ve tahviller de dahil olmak üzere 200 milyar dolar tutarında olduğu tahmin ediliyor.

Bu fonların yüzde 37’si Avrupa’da, yüzde 33’ü Kuzey Amerika’da, yüzde 23’ü Afrika’da, yüzde 6’sı Ortadoğu’da ve yüzde 1’i Güney Amerika bulunuyor.

Devasa yatırımlar

Dondurulan fonlar arasında şimdiki adı Libya Yatırım Otoritesi olan Libya Yatırım Fonu'na ait yatırımlar da yer alıyor. Libya'nın egemen varlık fonu, ülkenin fazla petrol gelirlerini yönetmek ve yatırım yapmak için 2006 yılında kuruldu. Kaddafi döneminde 100 milyar dolardan fazla kaynak tahsis edilen fon, tarım, emlak, finans, petrol ve gaz gibi çeşitli alanlardaki yatırımları yönetiyor ve gelirlerinin milyarlarca dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bazı ülkeler geçtiğimiz yıllar boyunca, Libya'nın dondurulmuş fonlarına, bu fonlardan faydalanmak amacıyla göz dikti. Bazıları yasadışı yollardan ve Libya'ya karşı tazminat davaları açarak bu fonları elde etmeye çalıştı, ancak tüm bu girişimler başarısız oldu.

LIA Direktörü Ali Mahmud Reuters'a yaptığı açıklamada, LIA’nın 70 milyar dolarlık fonlarının aktif yönetiminin on yılı aşkın bir süre sonra ilk kez BMGK tarafından bu yılın sonlarına kadar onaylanmasını beklediğini söyledi. Mahmud, LIA'nın mart ayında sunduğu yatırım planının kasım ya da aralık ayında BMGK tarafından onaylanacağından emin olduğunu da sözlerine ekledi.

LIA’nın dört bölümden oluşan planının ilk bölümünün oldukça basit olduğunu belirten Mahmud, bu bölümde fonların dondurulduğu yıllar boyunca biriken fonların tahvil ödemeleri olarak yeniden yatırılmasının planladığını ifade etti.

Birçok hedef

Bingazi Üniversitesi'nde ekonomi ve siyaset bilimi profesörü olan Ali Cuma, UBH’nin bu olası anlaşmayla sadece bir değil, birkaç hedefe ulaşmayı amaçladığını düşünüyor.

Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin Libya'nın yurtdışındaki fonlarının kontrolünü yeniden ele geçirme çabasının öncelikle ekonomik sıkıntısını çözmeyi ya da hafifletmeyi amaçladığını, zira hükümetin şu anda TM başta olmak üzere çeşitli taraflarca kendisine dayatılan iç siyasi ve mali baskı nedeniyle kamu harcamalarını karşılayamadığını söyledi.

Prof. Cuma, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Bu teklif aynı zamanda ABD ve pragmatik tutumlarıyla tanınan yeni başkanı Donald Trump ile ilişkileri geliştirmeyi ve Libya'nın doğu kampının son haftalarda nispeten başarılı olduğu Washington'a karşı üstünlük sağlama çabalarının önünü kesmeyi amaçlıyor.”

Ancak birçok tarafın bu sızıntıları mali kazançlar karşılığında ulusal egemenliğin bir kısmının teslim edilmesi olarak istismar etmeye çalışacağı için anlaşmanın Dibeybe ve UBH üzerindeki olumsuz etkisi konusunda uyaran Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin bu hamlesinin, dondurulmuş fonların geri alınması ile ulusal egemenliğin korunması arasında bir denge kurma becerisi açısından gerçek bir sınav niteliği taşıdığını, fakat mevcut aşamada bu iki zıt kutbu bir araya getirmenin oldukça zor olduğunu vurguladı.