Lübnan'a cumhurbaşkanı seçmek için son şans... Aksi halde böyle bir ihtimal kalmayacak

Beşli Komite temsilcileri Gazze'de ateşkes gerçekleşeceği beklentisiyle tatillerine başladı.

Beyrut'taki Katar Büyükelçiliği’nde Beşli Komite temsilcilerinin toplantısından (Katar Büyükelçiliği)
Beyrut'taki Katar Büyükelçiliği’nde Beşli Komite temsilcilerinin toplantısından (Katar Büyükelçiliği)
TT

Lübnan'a cumhurbaşkanı seçmek için son şans... Aksi halde böyle bir ihtimal kalmayacak

Beyrut'taki Katar Büyükelçiliği’nde Beşli Komite temsilcilerinin toplantısından (Katar Büyükelçiliği)
Beyrut'taki Katar Büyükelçiliği’nde Beşli Komite temsilcilerinin toplantısından (Katar Büyükelçiliği)

Hizbullah'ın Gazze ve Güney Lübnan cephelerini cumhurbaşkanı seçimine bağlamamayı kabul etmesi, Beşli Komite’nin cumhurbaşkanlığı yetkisini çıkmazdan kurtarmak için sarf ettiği çabaları yakından takip eden kaynaklara göre, cumhurbaşkanının seçilmesi için siyasi olarak yolun açık olduğu anlamına gelmiyor. Aksine Hizbullah, Marada Hareketi lideri eski milletvekili Süleyman Franciye’yi cumhurbaşkanlığı için desteklemekte ısrar ettiği ve bunun başarılmasını engellediği suçlamasını ortadan kaldırmak istiyor. Ortadoğu'daki durumun yeniden düzenlenmesi ve bunun üzerine inşa edilebilmesi, temasların olgunlaşmasına yol açarsa, Hizbullah, çözümde müttefiki olan İran'a bir koltuk ayırmak isteyecektir. Hizbullah, özellikle de Mesud Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra uluslararası topluma reformist bir yüzle görünmek istiyor. Pezeşkiyan’ın seçilmesi selefi İbrahim Reisi'nin aksine İran'ın dış ilişkilerinin düzeltilmesine katkıda bulunmakla bağlantılı. Bu da Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanlığına ulaşmasının iyi düşünülmüş olduğu anlamına geliyor.

Beşli Komite temsilcileri tatilde

Kaynaklar, Beşli Komite temsilcilerinin cumhurbaşkanı seçimini kolaylaştırma misyonlarının yani cumhurbaşkanlığı boşluğunun uzamasını durdurmak için üzerine inşa edebilecekleri bir atılım yaratmak adına başlattıkları girişimlerin, çoğu parlamenter bloğun orta noktada buluşma isteksizliği ile çarpıştığına işaret etti. Kaynaklar, bu parlamenter blokların, özellikle de üçüncü başkanlık seçeneğinin diğer seçeneklerden daha önde olduğuna ve ülkenin bilinmeze doğru yuvarlanmasını önleyecek bir başkanlık çözümü üzerinde anlaşmaya varmak için bir temel teşkil ettiğine ikna oldukları için vaziyetin böyle olduğunu kaydetti.

Aynı kaynaklar, milletvekillerinin Beşli Komite’nin çabalarına karşılık vermemesinin, Gazze ve Güney Lübnan cephelerinde ateşkes sağlanmasını beklerken Beşli Komite temsilcilerinin çoğunu yaz tatillerini geçirmek üzere ülkelerine gitmeye iteceğini düşünüyor. Beşli Komite üyesi Suudi Arabistan Büyükelçisi Velid Buhari'nin önümüzdeki saatlerde Beyrut'tan Riyad'a gitmeye hazırlandığı ve Beşli Komite’nin Lübnan dosyasıyla ilgilenen üst düzey Suudi yetkililerle görüşeceği bilgisi geldi. Kaynaklar, Buhari’nin, Lübnan’da cumhurbaşkanı seçilmesinin önündeki tıkanıklığı göz önünde bulundurarak seçimleri halen içinde bulunduğu kısır döngüden çıkarıp ilerleme sağlayacak bir pencere açmak için yaptığı temasların sonucunu istişare edeceği doğrulandı.

Kaynaklar, dahili şartların cumhurbaşkanının seçilmesini kolaylaştırmak lehine değişmesi halinde Beşli Komite’nin her an yeniden harekete geçmeye hazır olduğunu bildirdi. Beşli Komite kendisine önümüzdeki ayın başına kadar uzanan bir tatil verdi ve bunun, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya yönelik Amerikan baskısının ve Hamas hareketi liderliğine yönelik Mısır ve Katar baskısının sonuçlarını test etmek için yeterli olduğuna inanıyor. Bu baskılar sonucunda Gazze cephesinde bir ateşkese varmak için Hizbullah’ın Güney Lübnan'a çekilmesi gerekiyor.

Netanyahu'nun ABD ziyaretinin sonuçları bekleniyor

Kaynaklar, Gazze cephesindeki ateşkesin, Gazze Şeridi’ne sükunetin geri dönmesinden bir gün sonra siyasi sahnenin doğasını okumak için ilk varış noktasını oluştursa da ikinci varış noktasının ilkinden daha az önemli olmadığını ekledi. Öyle ki ikinci varış noktası Netanyahu'nun bu ayın 24'ünde Washington'a yapacağı ziyaret sırasında gerçekleştireceği görüşmelerle ilgili.

Kaynaklar, cumhurbaşkanı seçiminin, Lübnan'ın genel durumu üzerindeki etkileri ve yansımaları nedeniyle bu iki istasyondan soyutlanamayacağını vurguluyor. Çünkü bu istasyonlar Gazze'deki ateşkesin güney Lübnan'a uzaması ve İsrail'in kuzey cephesindeki durumu sakinleştirmek için müzakerelere girmeye ne kadar hazır olduğu ile ilgili. Buradan Netanyahu'nun parti ekibinden bazı üyelerin açıkladığının aksine, yerleşimcilerin eski ikamet yerlerine dönmeleri bir anlaşmaya varılmasıyla bağlantılı olmadığı sürece sükunetin otomatik olarak güneye yayılmayacağı anlaşılıyor.

Diğer bir deyişle, Batılı diplomatik kaynakların Şarku’l Avsat’a söylediği gibi İsrail, Gazze'deki ateşkesin, Güney Lübnan'a uzanmasını kabul etmek istemiyor. Çünkü Hizbullah, 8 Ekim’de İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgaline karşı Hamas'ı destekleyerek atışmaya dahil oldu.

Tekrar gelmeyecek bir fırsat

Aynı kaynaklar, önümüzdeki ayın cumhurbaşkanı seçmek için tekrarlanamayacak bir fırsat olduğunu doğruladı. Çünkü önümüzdeki aydan sonra mevcut ABD Başkanı Joe Biden yönetimi görevden ayrılacak. Bu durum, Biden’ın mensubu olduğu Demokrat Parti'nin onun yerine başka bir adayın getirilmesine karar vermesi halinde söz konusu olacak. Aynı kaynaklar bu fırsatın kaçırılmasının Lübnan cumhurbaşkanı seçiminin ABD başkanlık seçimleri sonrasına ertelenmesine yol açacağına inanıyor. Bu da uluslararası ve Arap çabalarının Gazze cephesinde Lübnan'ın güneyine uzanan uzun vadeli bir ateşkese varmayı başarması durumunda söz konusu olacak.

Hochstein sabırsızlıkla bekliyor

Kaynaklar, şu anda Yunanistan'da bulunan ABD’li arabulucu Amos Hochstein'ın, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler kararının uygulanmasına yönelik siyasi ve güvenlik koşullarını hazırlayarak güneydeki barışı pekiştirme çabalarına devam etmek üzere Beyrut'a gitmek için sabırsızlıkla beklediğini belirtti. Hochstein, Lübnan'ın egemenliğine tabi olduğu için geri almakta ısrar ettiği İsrail işgali altındaki noktalara çözüm bulunup iki ülke arasındaki kara sınırlarının belirlenmesi çağrısında bulundu.

Aynı kaynaklar Lübnan'ın, hükümet ve parlamento düzeyinde, savaşı genişletmesini önlemek ve Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmayı kontrol altında tutmak için İsrail'e uluslararası baskı yapılmasından memnun olduğunu ortaya koydu. Kaynaklar, Almanya'nın bu konuda Amerikan mandası altında bir rol oynadığını söyledi. Alman İstihbarat Direktör Yardımcısı ile Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım arasındaki iletişim sadece durumu yatıştırmakla sınırlı kalmadı. Bunun da ötesine geçerek iki ülke (İsrail-Lübnan) arasındaki sınırın her iki tarafında da istikrarı yeniden tesis edecek çözümün ana başlıkları ele alındı.



Trump'ın açıklamalarının ardından Hamas kapsamlı bir anlaşmaya hazırken, İsrail savaşı sona erdirmek için öne sürdüğü şartlardan vazgeçmiyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda yıkılmış bir binanın enkazı yanında duran Filistinli bir kız çocuğu (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda yıkılmış bir binanın enkazı yanında duran Filistinli bir kız çocuğu (AFP)
TT

Trump'ın açıklamalarının ardından Hamas kapsamlı bir anlaşmaya hazırken, İsrail savaşı sona erdirmek için öne sürdüğü şartlardan vazgeçmiyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda yıkılmış bir binanın enkazı yanında duran Filistinli bir kız çocuğu (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda yıkılmış bir binanın enkazı yanında duran Filistinli bir kız çocuğu (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün Hamas'a tüm rehineleri serbest bırakması çağrısını yineledi ve bunu yapması halinde İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik savaşının sona ereceğini belirtti.

Reuters haber ajansına göre Trump, sosyal medya platformu Truth Social’da yaptığı bir paylaşımda şunları söyledi:

“Hamas'a iki, beş veya yedi değil 20 rehinenin tamamını derhal iade etmesini söyleyin! Her şey hızla değişecek. Savaş sona erecek!”

Hamas, Trump'ın açıklamalarına yanıt olarak tüm rehinelerin serbest bırakılacağı kapsamlı bir barış anlaşmasını kabul etmeye hazır olduğunu duyurdu. Hamas’ın kabul ettiği arabulucuların önerisine İsrail'in vereceği yanıt beklenmeye devam ediyor.

Hamas ayrıca, ‘Gazze Şeridi'nin işlerini yönetmek ve sorumluluklarını derhal üstlenmek üzere teknokratlardan oluşan bağımsız bir ulusal yönetim kurma’ konusunda anlaşmaya vardığını da açıkladı.

Hamas'ın açıklamasını yorumlayan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ‘aldatmaca’ olarak nitelendirdiği açıklamayı reddetti.

İsrail basını Netanyahu'nun şu sözlerini aktardı:

“Hamas'ın silahlarının imha edilmesi ve Gazze Şeridi üzerinde güvenlik kontrolünün sağlanması da dahil olmak üzere, savaş bizim şartlarımızla derhal sona erdirilebilir.”

dfrgty
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda İsrail'in bombardımanı sonucu yıkılan binaların arkasında, çöp yığınlarının üzerinde yürüyen Filistinli çocuklar (AFP)

Gazze'deki gelişmelerle ilgili olarak, İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir dün yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun büyük miktarda patlayıcı taşıyan insansız hava araçları (İHA) kullanarak binaların çatılarını havadan yıkarak yerle bir etme planlarını açıkladı. Zamir’e göre başlıca hedef, Gazze halkını güneye doğru sürmek.

İsrail ordusu salıyı çarşambaya bağlayan gece, özellikle Gazze şehrinin kuzeyindeki Şeyh Rıdvan Mahallesi’nde, kara kuvvetlerinin ez-Zerka bölgesi ve Cibaliye en-Nazla beldesinin diğer bölgelerinde yoğunlaştığı doğu banliyölerinde bu bombaları daha fazla kullanmaya başladı.

İsrail bugün, Gazze şehrini kontrol altına almak için başlattığı saldırının bir milyon Filistinliyi yerinden edeceğini açıkladı. Binlerce kişi Kudüs'te savaşın sona ermesini ve Filistin topraklarında tutulan rehinelerin geri dönmesini talep etmek için gösteri düzenledi. Sivil savunma yetkilileri, 45 kişinin öldüğünü bildirdi. Hamas'ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail'in güneyine yönelik daha önce eşi ve benzeri görülmemiş saldırısına yanıt olarak savaşın patlak vermesinden bu yana Binyamin Netanyahu, hükümetinin belirlediği hedefler arasında rehinelerin geri getirilmesi ve Filistin hareketinin ortadan kaldırılmasının yer aldığını ısrarla vurguladı.

Ancak, savaşın başlamasından yaklaşık 23 ay sonra ve felaket boyutlarına ulaşan insani krizin ağustos ayında Birleşmiş Milletler'in (BM) Gazze'de resmi olarak kıtlık ilan etmesine neden olmasıyla, Netanyahu ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşma yapması yönünde artan iç ve dış baskı ile karşı karşıya kaldı.

dfrgty
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda suyu kaynatan Filistinli bir mülteci (AFP)

Ancak Netanyahu hükümeti, İsrail ordusunun bölgenin yaklaşık yüzde 75'ini kontrol ettiği Gazze Şeridi'nin en büyük şehri Gazze'yi kontrol altına almayı amaçlayan bir planı kısa süre önce onayladı. Ordu, yaklaşık bir milyon kişinin yaşadığı şehre büyük çaplı bir saldırı başlatmaya hazır olduğunu açıkladı ve bu hafta İsrail, on binlerce yedek askeri çağırdıktan sonra güçlerini seferber etmeye başladı.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in bölgeyi gezdiği ve Gazze Şehri'ni gören bir mevzide askerleri teftiş ettiği belirtildi. Açıklamaya göre Zamir burada, “Ana cephedeki operasyonlarımızı yoğunlaştırıyoruz” dedi.


Yeni coğrafya ve eski siyaset arasında Arap Maşrık bölgesi

Beyrut'un havadan bir fotoğrafı (Reuters)
Beyrut'un havadan bir fotoğrafı (Reuters)
TT

Yeni coğrafya ve eski siyaset arasında Arap Maşrık bölgesi

Beyrut'un havadan bir fotoğrafı (Reuters)
Beyrut'un havadan bir fotoğrafı (Reuters)

Elie el-Kasifi

Geçtiğimiz hafta bölgedeki statüko ilgili belki de en önemli açıklama, ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın 1916 Sykes-Picot Anlaşması ile Arap Maşrık (Levant) bölgesi için çizilen sınırların İsrail için hiçbir şey ifade etmediğini söylemesiydi. Bu, Tel Aviv’in en azından kısa ve orta vadede, gerçekleştirilebilir bir İsrail projesinden ziyade, bölgedeki bazı taraflar için siyasi bir propaganda aracı haline gelen “Büyük İsrail” vizyonunu gerçekleştirmek üzere olduğu sonucuna hemen varmayı gerektirmiyor. Elbette, yüz veya iki yüz yıl sonraki jeopolitik durumu tahmin etmeye dayanan herhangi bir analiz, en hafif tabirle, yanlış ve kesinlikten uzaktır. Ancak aynı zamanda, Batı Şeria başta olmak üzere Filistin toprakları ile başlayan, mevcut İsrail yayılmacı projesinin ciddiyeti de küçümsenemez.

İsrail hükümetinin, Filistin devletini tanımaya hazır Batılı ülkelerin sayısı arttıkça, zamanla yarışırcasına bölge üzerinde İsrail egemenliğini tesis etmeyi görüşmek üzere salı günü toplanmasının ardından, Batı Şeria’da ilhak süreci yeni ve daha tehlikeli yollara sapıyor. Gazze Şeridi'ne gelince, İsrail'in Gazze şehrini işgal etme planı, İsrail’in bu yayılmacı projesinden ve ABD'nin sızdırılan planından ayrı düşünülemez. Söz konusu plan, sakinlerini yerinden ettikten sonra Gazze’yi on yıl boyunca yönetmeyi ve Donald Trump'ın “Ortadoğu Rivierası” vizyonuna benzeyen devasa bir yatırım projesine dönüştürmeyi içeriyor. Suriye'de de durum pek farklı değil; İsrail, ABD sponsorluğunda yürütülen Suriye-İsrail görüşmelerine rağmen, yeni Suriye yönetimine doğrudan meydan okuyarak saldırılarını sürdürüyor. Aynı meydan okuma, özellikle Suriye'deki bölgesel nüfuz haritası nedeniyle İsrail ile arasındaki gerginliğin yüksek olduğu Türkiye için de geçerli.

Şarku’l Avsat Al Majalla’dan aktardığı analize göre İsrail'in beş sınır noktasını işgal ettiği Lübnan'a gelince, İsrail şu anda bu sınır noktalarından çekilmeye hazır değil ve bu çekilmenin başlangıcını Hizbullah'ın silahlarını Lübnan Silahlı Kuvvetleri'ne teslim etmesine bağlıyor. Hizbullah’ın silahsızlandırılmasıysa, Lübnan'da bu konudaki iç uzlaşının başarısız olması, Amerikan arabuluculuğunun, Lübnan ve İsrail arasında kasım ayında varılan dolaylı ateşkesi pekiştirme müzakerelerinde “bir adıma karşılık bir adım” ilkesini tesis edememesiyle giderek daha karmaşık ve silahsızlandırmadan uzak bir hal alıyor. Oysa Barrack, Lübnan hükümetinin 7 Ağustos'ta ateşkes anlaşmasının uygulanması ile bağlantılı Amerikan belgesinin hedeflerini onaylamasının ardından, İsrail'e Lübnan'a doğru bir adım atması için baskı yapma sözü vermişti. Lübnan ve İsrail arasındaki ateşkes anlaşması, Hizbullah'ın silahlarını bu yıl sonu olarak belirlenen süre içinde Lübnan Silahlı Kuvvetleri'ne teslim etmesini öngörüyordu ve hükümet de bunu onayladı.

Olayların tarihsel arka planının, özellikle ana aktörlerin çıkarları çatıştığında, güncel etkileri olabileceğini akılda tutmak önemlidir

Ancak bu son tarihe uyulamayacak gibi görünüyor ve bu da konuyu daha fazla belirsizliğe ve Hizbullah ile Lübnan'a karşı yeni bir İsrail savaşı tehlikesine açık hale getiriyor. Geçen hafta İsrail'den dönen ABD Özel Temsilcisi, İsrail'in karşılık olarak bir adım atacağına dair hiçbir vaat taşımıyordu. Aksine, İsrail'in, Lübnan Ordusu'nun güneyde ve Lübnan'ın geri kalanında Hizbullah'ın silahlarını toplama yeteneğine bağlı olarak, beş bölgeden kademeli olarak çekilmeye hazır olduğunu vurguladı. Ürdün de, İsrail'in bu yayılmacı projesinin sonuçlarından muaf değil. Bunun birinci nedeni, Batı Şeria'daki Filistinlilerin Ürdün'e göç ettirilmesi riski, ikincisi de Trump yönetiminin Tel Aviv'e Batı Şeria'nın ilhakı yerine “boş” olan Ürdün Vadisi'ni ilhak etmesini önerdiğine dair Amerikan sızıntılarıdır.

Tüm bunlar, Arap Maşrık bölgesini İsrail'in yayılmacı projesi tarafından tehdit edilen tek bir coğrafya olarak görmeyi gerektiriyor. Bu, öncelikle, bir Filistin devletinin engellenmesinin bu projenin merkezinde yer aldığı anlamına geliyor; ancak proje bununla sınırlı değil, zira bu devletin engellenmesi, Maşrık coğrafyasının tamamının İsrail çıkarları doğrultusunda ve Amerikan desteğiyle değişikliğe ve “ilhak ile bölünmeye” açık hale gelmesi anlamına geliyor. İsrail'in Sykes-Picot Anlaşması'nı devirmesi konusunda ne şaşkınlık ne de kınama ifade eden Barrack'ın açıklamasının önemi de buradan geliyor. Bu, Washington'un İsrail'e bu anlaşma kapsamında çizilen sınırları ihlal etmeme konusunda kırmızı çizgiler çizmediği anlamına geliyor. Yine bundan, İsrail'in genişlemelerinin geçici önlemler olmadığı, aksine bölgesel düzeyde farklı, tahmin edilemez ve bölgedeki yeni statükoya ilişkin nihai bölgesel-uluslararası müzakerelere konu olabilecek bir coğrafi durumun habercisi olduğu anlaşılıyor. Ancak pratikte Barrack, eski statükoyu savunabilecek yerel, bölgesel veya uluslararası bir güç henüz ortaya çıkmazken, en azından İsrail açısından, önceki statükonun çöktüğünü deklare etmiş oldu.

dfrgt
ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Thomas Barrack, Beyrut, 22 Temmuz 2025 (Reuters)

Burada yalnızca bölgesel bir meseleyle değil, aynı zamanda sadece düşmanlar değil, müttefikler arasındaki angajman kurallarını da hesaba katarsak uluslararası bir meseleyle karşı karşıyayız. Bu temelde, Ukrayna meselesi ve ticaret meseleleri (vb.) konusundaki mevcut Avrupa-ABD çatışmasının bölgeye de sıçraması muhtemel, ki bu transatlantik çatışmanın ortasında ortaya çıkan Filistin devletinin tanınması konusundaki anlaşmazlık ile zaten sıçramış durumda. Bu meselenin tarihsel arka planı, Amerikalıların bölgedeki Batı sömürgeciliğinin temellerini, özellikle Fransızlar ve İngilizlerden miras aldıkları göz önüne alındığında göz ardı edilemez. Mevcut sınırları çizenler onlar değildi. Dolayısıyla bu sınırlar, Amerikan çıkarlarına hizmet ettiği sürece değiştirilemeyecek sömürgeci mirasının bir parçası değil. Kaldı ki Amerikan politikalarında veya genel olarak Batı politikalarında böyle sabitelerin olmadığı gerçeğini de hesaba katmak gerekir. Ancak, olayların tarihsel arka planının, özellikle de şu anda ABD ve Avrupa arasında olduğu gibi, ana aktörlerin çıkarları çatıştığında, güncel etkileri olabileceğini akılda tutmak önemlidir. Ancak tüm bunlardan önemlisi, Barrack'ın tutumu genel Amerikan tutumunu yansıtmasa da, bölgeye yönelik sabit bir Amerikan stratejisinin olmadığını gösteriyor. Aksine, koşullara ve fırsatlara dayalı dinamik bir strateji söz konusu. Bu, ABD'nin İsrail'e yeşil ışık yakmasını, ancak aynı zamanda Washington'un Tel Aviv'in politikalarının bölgedeki genel çıkarlarını tehdit edebileceğini hissettiği belirli anlarda da kırmızı ışık yakmasını açıklıyor. Bunlar da bir tür müttefikler arasındaki angajman kurallarıdır, ancak ABD ve İsrail arasında dünya çapında özel ve benzersiz olan bir türdür. Bu nedenle, bazen Tel Aviv'in bölgede Amerikan politikalarını uyguladığı veya iki ülkenin bölgeye yönelik politikalarındaki farklılıkları tespit etmenin zor, hatta çok zor olduğu görülüyor, özellikle de Donald Trump döneminde.

Şu ana kadar, eski dil ve eski çatışmalar, tek işlevi bu çatışmaları ve dili canlı tutmak ve devam ettirmek olan modası geçmiş silahlarla birlikte hâlâ geçerli

Bu nedenle, Maşrık bölgesinde tüm ülkelerini kapsayan yeni ve farklı bir statüko ile karşı karşıyayız. Bu durum, İsrail ile Güney Suriye, Güney Lübnan veya Batı Ürdün’deki sınır bölgeleriyle sınırlı değil; Filistin topraklarından ise bahsetmeye bile gerek yok. Aksine, etkileri bu ülkelerin içlerini de kapsayacak; zira İsrail ile sınırlardaki değişiklikler, 7 Ekim 2023'ten sonraki savaşların bölgede ortaya çıkardığı yeni güç dengesini yansıtıyor. Dolayısıyla İsrail, bu tarihten önce olanla sonrasının aynı olmaması gerektiğinde ısrar ediyor. Bir başka deyişle, Amerikan desteği ve himayesiyle, önceki durumu üreten tüm sebep ve faktörleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Ancak, konu yalnızca siyasi ve güvenlik boyutlarıyla sınırlı değil; ekonomik çöküş yaşayan ülkelerdeki farklı ekonomik durumu da kapsıyor. Örneğin, Güney Lübnan'ı ele alırsak, Trump'ın oradaki ekonomik bölge planı, şu ana kadar teorik olarak, ülkenin ekonomik ve finansal merkezini unutulmuş ve ihmal edilmiş başkent Beyrut'tan güneydeki sınır bölgesine kaydırıyor. Bu, önceki sınırları neredeyse geçersiz kılacak ve böylece eski siyasi ve ekonomik durumu da neredeyse geçersiz kılacak şekilde, bölgenin ekonomik ve siyasi coğrafyasının yeniden çizilmesinden başka bir şey değil. Gazze Şeridi'nin “ertesi gün”ünden ise bahsetmeye bile gerek yok; zira Gazze’deki ertesi gün büyük meydan okumalar içeriyor, fakat bölgede vaat edilen yeni statükonun can damarını da oluşturuyor. Gazze Şeridi, Washington'un oradan bölgenin tüm işlerini yönetebileceği en büyük Amerikan kolonisine dönüştürülecek. Bu arada, birçok Lübnanlı, Lübnan ile ilgili “ertesi gün” vizyonunu, ülkede bölgedeki en büyük Amerikan büyükelçiliği inşa edildiğinden, ülkelerinin bölgedeki Amerikan varlığının merkezi olacağı varsayımına dayandırıyor.

defrt
Suriyeliler, başkentin muhalif savaşçılar tarafından ele geçirilmesinin ardından Suriye'ye dönmek için, Beyrut'un doğusundaki Mesna Sınır Kapısına doğru yürüyorlar, 8 Aralık 2024 (AFP)

Tüm bunların ışığında, (büyük ekonomik zorluklara ve siyasi meydan okumalara rağmen istikrarlı bir durumda olan Ürdün hariç) Maşrık'ın dağılmış ve çökmüş ülkelerinin iç iradesinin, yaşanan değişimleri, vaat edilen ve bölgede bu kez tamamen Amerikan kimliğini taşıyacak Batı sömürgeciliğinin yeni bir dönemini temsil edecek “yeniden inşa”yı etkileme kabiliyetleri konusundaki temel soru öne çıkıyor. Bu yeni dönem, Batı Avrupa'nın Maşrık, özellikle de Lübnan'daki son nüfuz alanlarının tasfiyesini ve Rusya ile Çin'in Maşrık’tan nispeten uzak tutulmasını da içeriyor. Savaşlar, müdahaleler, krizler ve bazıları sömürgecilik veya Siyonist proje ile mücadele bahanesiyle yönetilen rejimler tarafından ezilen bu irade, toplumlarını avlamış ve siyaseti öldürmüştür. Bu sadece Suriye'yi değil, aynı zamanda onlarca yıldır Suriye'deki Esed rejiminin söylemleri ve İran'ın yayılmacı projesi tarafından yönetilen Lübnan'ı da kapsamaktadır. Diğer nedenlerin yanı sıra bu durum, siyasi bir çöl yarattı ve güç dengelerini dikkate alan, ancak ortaya çıkan değişimlere göre ulusal çıkarları yeniden tanımlayabilen yeni bir dille alternatif bir söylem üretebilecek, değişimlere ayak uydurabilecek ciddi bir siyasi canlılığı öldürdü. Şu ana kadar, eski dil ve eski çatışmalar, tek işlevi bu çatışmaları ve dili canlı tutmak ve devam ettirmek olan modası geçmiş silahlarla birlikte hâlâ geçerli.


Smotrich, Netanyahu'ya Batı Şeria'daki tüm açık alanlar üzerinde egemenliği genişletme kararı alma çağrısında bulundu

İsrail işgal ordusunun buldozerleri, işgal altındaki Batı Şeria'nın Ramallah kentindeki bir köyde Filistinlilerin evlerini yıktı. (AFP)
İsrail işgal ordusunun buldozerleri, işgal altındaki Batı Şeria'nın Ramallah kentindeki bir köyde Filistinlilerin evlerini yıktı. (AFP)
TT

Smotrich, Netanyahu'ya Batı Şeria'daki tüm açık alanlar üzerinde egemenliği genişletme kararı alma çağrısında bulundu

İsrail işgal ordusunun buldozerleri, işgal altındaki Batı Şeria'nın Ramallah kentindeki bir köyde Filistinlilerin evlerini yıktı. (AFP)
İsrail işgal ordusunun buldozerleri, işgal altındaki Batı Şeria'nın Ramallah kentindeki bir köyde Filistinlilerin evlerini yıktı. (AFP)

Aşırı sağcı İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Başbakan Binyamin Netanyahu'dan bir hükümet toplantısı düzenleyerek, Batı Şeria'daki tüm açık alanlar üzerinde egemenliği genişletme kararı almasını istedi.

Şarku’l Avsat’ın İsrail medyasından aktardığına göre Smotrich bugün yaptığı açıklamada, “Aramızda hiçbir zaman bir Arap devleti olmadı ve olmayacak” dedi. Smotrich, Filistin Yönetimi'ni ‘başını kaldırmaması’ konusunda uyardı, aksi takdirde İsrail'in ‘Hamas'ı yok ettiği gibi Filistin Yönetimi'ni de yok etmek zorunda kalabileceğini’ söyledi.

Smotrich, Netanyahu'ya gönderdiği mesajda şu ifadeleri kullandı: “Hükümet toplantısı düzenleyin, tarihi bir karar alın ve Batı Şeria'daki tüm açık alanlar üzerinde egemenlik kurun... Bunu yaparsanız, tarihe büyük bir lider olarak geçeceksiniz.”

fgthy
İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişlemesini gösteren bir harita gösteriyor. (Arşiv – AFP)

Buna yanıt olarak Hamas liderlerinden Abdulhakim Hanini, Smotrich'in açıklamalarını İsrail hükümetinin ‘Gazze Şeridi'nde soykırım gerçekleştiren ve Batı Şeria'da ilhak ve yerinden etme politikası izleyen’ yaklaşımının kanıtı olarak nitelendirdi.

Hanini yaptığı açıklamada, İsrail tarafının planlarının ‘iddia edilen güvenliği sağlamayacağını, aksine daha fazla zorluk ve çatışmaya yol açacağını’ vurguladı.

dfvgthyu
Batı Şeria'nın El Halil kentinde yerleşimcilerin haftalık gezisi sırasında konuşlanan İsrail askerleri (Reuters)

Hanini, uluslararası topluma ‘uluslararası hukuk ve normları hiçe sayan ve Filistin davasını ortadan kaldırmayı amaçlayan’ İsrail politikalarına karşı kararlı bir tavır sergilemesi çağrısında bulundu.