Bangladeş'te iktidarın dümenine geçen bir taktik adamı: Waker-uz-Zaman

Geçtiğimiz haziran ayında Genelkurmay Başkanı olan Waker-uz-Zaman, Şeyh Hasina’nın uzaktan akrabası olması nedeniyle güvenini kazanmıştı

Şeyh Hasina'nın istifasının ardından protestocular parlamento binasında kutlama yaptı (Reuters)
Şeyh Hasina'nın istifasının ardından protestocular parlamento binasında kutlama yaptı (Reuters)
TT

Bangladeş'te iktidarın dümenine geçen bir taktik adamı: Waker-uz-Zaman

Şeyh Hasina'nın istifasının ardından protestocular parlamento binasında kutlama yaptı (Reuters)
Şeyh Hasina'nın istifasının ardından protestocular parlamento binasında kutlama yaptı (Reuters)

Bangladeş’te Başbakan Şeyh Hasina'nın istifa edip ülkeyi terk etmesinin ardından dün ‘tüm sorumluluğu üstleneceğini’ açıklayan Genelkurmay Başkanı Waker-uz-Zaman’ın ordunun en tepesine yükselmesi neredeyse kırk yıl sürmüştü.

Dün Başbakan Şeyh Hasina'nın (76) istifa ettiğini ve ordunun ‘geçici bir hükümet kuracağını’ söyleyen Waker-uz-Zaman, devlet televizyonunda yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında “Tüm mağduriyetlerin giderileceğine dair size söz veriyorum” ifadelerini kullandı. Ancak hükümete kimin başkanlık edeceği henüz belli olmadığını vurgulayan Waker-uz-Zaman, “Ülke çok acı çekti, ekonomi zarar gördü ve çok sayıda insan öldü. Artık şiddeti durdurmanın zamanı geldi” diye konuştu.

Geçtiğimiz haziran ayında Genelkurmay Başkanı olarak atanan Waker-uz-Zaman, Hasina’nın uzaktan akrabası olması nedeniyle onun güvenin kazanmıştı. Asker olarak seçkin bir geçmişe sahip olan Waker-uz-Zaman, 1985 yılında orduda göreve başladı ve halen Ordu Piyade ve Taktik Koleji ile Bangladeş Barış Destek Operasyonları Enstitüsü'nde eğitmen olarak görev yapıyor.

xsdfr
Bangladeş'in görevden ayrılan Başbakanı Şeyh Hasina (Reuters)

Deneyimli asker, Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü'nde ve Şeyh Hasina'nın ofisinde görev yaptı. Kayınpederi Hasina'nın beş dönemlik başbakanlık sürecinin 1996-2001 yılları arasındaki ilk döneminde Genelkurmay Başkanı olarak görev yapmıştı.

Bangladeş ordusu protesto gösterileri ve şiddet olaylarının ardından 2007 yılının ocak ayında olağanüstü hal (OHAL) ilan etti ve iki yıllığına geçici bir hükümet atadı.

Şeyh Hasina daha sonra 2009 yılından itibaren Bangladeş'i yönetmeye başladı. Aynı yılın ocak ayında gerçek bir muhalefetin olmadığı bir seçim sürecinin ardından üst üste dört kez seçimleri kazandı.

Protestocular, Şeyh Hasina'nın sarayına saldırdı. Bunun üzerine Hasina bir helikopterle kaçtı. Genelkurmay Başkanı Waker-uz-Zaman, geçici bir hükümet kurulması için cumhurbaşkanı ile görüşmeler yapacaklarını açıkladı. Haftalardır süren kanlı protestoların ardından yeni yetkililerin ‘tüm katilleri yargılayacağına’ dair söz verdi.

Ordu geçtiğimiz temmuz ayında protestoları bastırmak için sokaklara asker konuşlandırmış, ancak pazar günü tutumunu değiştirerek bazı durumlarda gösterilerin devam etmesine izin vermişti.

Önde gelen muhalefet partilerinin ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle görüşmeler yaptığını, ancak Hasina'nın partisi Avami Birliği (Awami League) ile görüşmediğini açıklayan Waker-uz-Zaman, “Hep birlikte büyük bir gelecek inşa edeceğiz. Birlikte çalışırsak olumlu bir sonuç elde edebiliriz” dedi.

Angola ve Liberya'da iki kez BM Barış Gücü’nde görev yapan ve Bangladeş Askeri Akademisi mezunu olan Waker-uz-Zaman, haftalardır süren protestolara son verilmesi çağrısında bulundu.

Protestolar sırasında çıkan olaylarda en az 300 kişi hayatını kaybetti. Genelkurmay Başkanı, ulusa sesleniş konuşmasında “Eğer durum düzelirse OHAL’e gerek kalmaz" ifadelerini kullandı.

Protestoları ilk olarak temmuz ayı başlarında başlatan üniversite öğrencileri ordunun kendilerini desteklemesini istedi. Hükümetin kamuda kontenjan uygulamasına karşı başlayan protestolar, Hasina'nın istifasının talep edildiği gösterilere dönüştü.

Waker-uz-Zaman, “Şimdi öğrencilerin görevi sükuneti sağlamak ve bize yardımcı olmak” diye konuştu.

Bangladeş basınına göre 57-58 yaşlarında olan Waker-uz-Zaman, İngiltere'de askeri eğitim aldı. Bangladeş Ulusal Üniversitesi ve King's College London'da savunma çalışmaları alanında yüksek lisans yapan Waker-uz-Zaman, evli ve iki çocuk babası.



ABD, Türkiye’nin ve Şera’nın çıkarına olacak şekilde SDG'yi terk eder mi?

ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
TT

ABD, Türkiye’nin ve Şera’nın çıkarına olacak şekilde SDG'yi terk eder mi?

ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)

Independent Arabia

ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, on yılı aşkın bir süredir devam eden Suriye krizinin çözümüne yönelik uluslararası çabalar çerçevesinde, Suriye'nin geleceği ve siyasi geçiş sürecine ilişkin yoğun görüşmelerde bulunmak üzere Ankara'yı ziyaret etti. Görüşmelerde bölgenin istikrarının sağlanması ve DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkmasının engellenmesi de dâhil olmak üzere güvenlik ve stratejik bazı konular ele alındı.

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre ABD'nin Suriye'deki askeri varlığının amacının DEAŞ'ın geri dönüşünü engellemek ve bölgedeki güvenliğin istikrarını sağlamak olduğunu belirten Bass, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve çeşitli bağlantılara sahip Kürt gruplara atıfta bulunarak ABD askerlerinin Suriye’deki varlığının silahlı gruplar tarafından komşu ülkelerin güvenliğine zarar verecek şekilde istismar edilmemesini sağlamak için müttefikleriyle koordinasyon içinde çalıştığını söyledi.

Bass, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bölgedeki ortaklarımıza güven vermek ile varlığımızın herhangi bir düşmanca ya da tırmandırıcı faaliyet için bahane olmamasını sağlamak arasında hassas bir denge kurmanın öneminin farkındayız.”

ABD’li yetkili ayrıca, Washington’ın ABD askerlerinin Suriye'deki varlığının bölgesel gerilimleri arttırmadan siyasi geçişi destekleyici nitelikte kalmasını sağlamak için stratejilerini sürekli olarak değerlendirdiğini de sözlerine ekledi.

cdfvgthy
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Bass arasında daha önce yapılan bir görüşmeden (ABD Dışişleri Bakanlığı)

Basına sızan bilgilere göre Ankara, ABD'den Suriyeli Kürt grupları desteklemekten vazgeçmesini ve onlara özyönetim gibi istisnai ayrıcalıklar tanımadan Suriye’de kapsamlı bir çözüme dahil olmalarının sağlamasını isterken Washington, Ahmed eş-Şera liderliğindeki Şam'daki geçici yönetim ile Mazlum Abdi liderliğindeki SDG arasında bir diyaloğun başlatılmasını destekliyor.

Ülkesinin SDG'ye PKK üyeleri gibi yabancı terör örgütü üyeleri konusunda yaptığı baskıyla ilgili bir soruya Bass, “Suriye'nin ne bugün ne de gelecekte yabancı terör örgütleri ya da yabancı teröristler için güvenli bir sığınak olmaması gerektiği konusunda Türk hükümetiyle hemfikiriz” dedi.

Yaptırımlar hafifletiliyor

Körfez ülkelerinin Suriye'deki geçici hükümete yönelik desteğiyle ilgili olarak Bass, “Körfez'deki ortaklarımızla Şam'daki geçici hükümete, halka temel hizmetleri sunabilmesini sağlamak üzere nasıl yardım sağlayabileceğimiz konusunda yapıcı görüşmelerde bulunduk” ifadelerini kullandı.

Söz konusu yardımın memur maaşlarının ödenmesi ile elektrik ve enerji sağlanmasına yönelik desteği de içerdiğini belirten Bass, bu desteğin sadece Suriye halkının acılarını hafifletmeyi değil, aynı zamanda siyasi geçiş süreci çerçevesinde geçici hükümeti istikrara kavuşturmayı da amaçladığını vurguladı.

ABD’nin yaptırım rejimlerini siyasi sürece zarar vermeden insani çabaları destekleyecek şekilde uyarlamaya çalıştığını vurguladı.

ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın yeni yönetimi Beyaz Saray'a girmek üzereyken, Suriye dosyasına yönelik politikalarına ilişkin bir beklenti hakim. Bass, yeni yönetimin ABD'nin Suriye'deki varlığının geleceği ve Washington'ın bölgesel istikrarı desteklemedeki rolüne ilişkin kritik kararlarla karşı karşıya kalacağını belirtti.

ABD’li yetkili, sözlerine şöyle devam etti:

“Her ABD yönetimi bölgedeki stratejik çıkarları ile insani yardım çabalarına verilen destek arasında denge kurmakta zorlanır. Suriye, içinden çıkılmaz çatışmaların çözümüne yönelik uluslararası kararlılık açısından bir turnusol kâğıdı niteliğindedir.”

Bass, Trump’ın ekibinin yaptırım politikalarını yeniden değerlendirmesi ve uluslararası ve bölgesel çabaların uyumlu olmasını sağlamak için komşu ülkelerle temasları artırması gerekeceğini açıkladı.

Suriye'nin bölgeyle yeniden bütünleşmesi

Bass, bazı bölge ülkelerinin Şam'daki mevcut hükümete verdiği destekle ilgili olarak “Bölgedeki ortaklarımıza her türlü desteğin istikrarı sağlamaya yönelik olmasının ve bölünmeleri güçlendirmemesinin önemini açıkça ifade ettik” dedi.

Washington'ın siyasi bir geçişe katkıda bulunacak ve Suriye halkının acılarını hafifletecek adımlar atılmasını teşvik ettiğini söyleyen Bass, “Mevcut hükümete verilecek her türlü desteğin, Suriye'deki durumu dengelemeye yardımcı olacak pratik tedbirlere yönelik bir taahhütle birlikte yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı. ABD’li yetkili, Washington’daki yeni yönetimin, çabaların sürdürülebilir bir siyasi çözüme ulaşılmasını sağlamaya yönelik olması için baskı yapmaya devam edeceğini de sözlerine ekledi.

Suriye'nin bölgesel ve uluslararası sistemlerle yeniden bütünleşmesinin, uzun vadeli istikrarın sağlanması için geniş bir iş birliği gerektirdiğini söyleyen Bass, “Washington, güvenliği arttırmak ve siyasi geçiş sürecini desteklemek arasında bir denge kuran çözümler sunmak için komşu ülkelerle birlikte çalışıyor” şeklinde konuştu.

Suriye'deki zorlukların bölgesel ve uluslararası iş birliği olmadan çözülemeyeceğini söyleyen Bass, “Bir sonraki aşamanın başarılı olması için ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

El-Hol Kampı, DEAŞ’lı mahkumlar ve İsrail

Suriye'nin ve bölgenin karşı karşıya olduğu önemli güvenlik sorunlarından biri de el-Hol Kampı ve DEAŞ’lı mahkûmlar. el-Hol Kampı’nın on binlerce kadının ve çocuğun feci koşullarda yaşadığı bir yer olması nedeniyle bu konunun en önemli önceliklerden biri olduğunu belirten Bass, bu kampın aynı zamanda terör örgütlerine üye kazandırma kaynağı olarak istismar edilme riski taşıdığını söyledi. ABD’li yetkili, uluslararası toplumun, buradaki mahkumların topluma kazandırılması ve ailelerin toplumlarıyla yeniden bütünleşmeleri de dahil olmak üzere uzun vadeli çözümler sağlamak için birlikte çalışması ve gelecekteki tehditleri önlemek için sıkı güvenlik adımları atması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Suriye'de bulunan tüm yabancı teröristlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğini vurgulayan Bass, “Bu insanların büyük bir kısmı geldikleri ya da vatandaşı oldukları ülkelere geri dönmeli. Bu geri dönüş ise söz konusu hükümetlerin, bu kişilerin eylemlerinden dolayı kanun önüne çıkarılmalarını sağlayacak süreçleri başlatmalarıyla gerçekleşmeli” diye konuştu. Bass, sadece DEAŞ’lı mahkûmları değil, SDG saflarındaki yabancı unsurları da bu kapsamda görüyor.

Ancak SDG ile ilgili sorun, yabancı unsurların ötesinde, siyasi kolunun ABD’nin arkasına saklandığı ve Şam’daki yeni yönetimin bu karmaşık dosyayı yönetemeyeceği ya da güvenliğini sağlayamayacağı varsayımıyla DEAŞ’lı mahkumları koz olarak kullandığı ayrıcalık taleplerine kadar uzanıyor.

Öte yandan Suriye ile İsrail arasındaki ilişkilere değinen Bass, “İki taraf arasında süregelen gerilimin ele alınmasının öneminin farkındayız. Gerginliğin azaltılmasının bölgede kapsamlı bir istikrarın sağlanmasına yönelik önemli bir adım olduğuna inanıyoruz” dedi.

Washington'ın Suriye'nin vekâlet savaşları için bir arena haline gelmesini önleme çabalarını desteklediğini açıklayan Bass, “Bölgeyi daha fazla tehlikeye maruz bırakmadan güvenliğini sağlayacak bir denge için bölgedeki ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız” şeklinde konuştu.

Suriye'nin istikrara kavuşturulmasının uluslararası iradeyle birlikte çaba da gerektirdiğini ifade eden Bass, Kaosun yeniden başlamaması ve aşırılık yanlısı grupların hedeflerine ulaşmak için bu durumdan faydalanmaması için hep birlikte çalışmalıyız” ifadelerini kullandı.