İsrail, Güney Lübnan'ın derinliklerinde ateş kuşağı oluşturuyor

Sınıra 12 kilometre mesafede şiddetli saldırılar gerçekleşiyor.

TT

İsrail, Güney Lübnan'ın derinliklerinde ateş kuşağı oluşturuyor

İsrail, Güney Lübnan'ın derinliklerinde ateş kuşağı oluşturuyor

İsrail ordusu ateş hattını günlerdir defalarca hedef alınan Litani Nehri'ne kadar genişletti. Bu sırada uçaklar, Lübnan'da olası bir askeri operasyon için ön bombardıman gibi görünen bir saldırı gerçekleştirdi. Vadi el-Huceyr bölgesine bitişik Froun, el-Ganduriye, Srifa, Zevtar vadilerinin hedef alındığı şiddetli saldırılar gerçekleştirildi.

dfvbgthy
Sınır kasabası Alma el-Şaab'da bulunan bir gözlem kulesindeki UNIFIL askeri (DPA)

Tek bir bölgede yoğunlaşan ağır saldırılar, Lübnan'ın en derin ikinci sınır hattında yer alan ve kuzey İsrail ile doğrudan sınır hattında bulunan sınır köylerine geçiş için hayati bir koridor olan en yakın sınır bölgesine 10-12 kilometre uzaklıktaki ıssız yerleri hedef aldı.

Vadi el-Huceyr

Söz konusu bölge, İsrail hedeflerine ağır füzelerin fırlatılması için stratejik bir nokta olarak görülüyor. Bu bölge Temmuz 2006 savaşı sırasında da şiddetli saldırılara maruz kaldı. İsrail ordusu buraya askeri bir operasyon gerçekleştirdi. Tanklar güdümlü füzelerle direnişe geçmeden önce İsrail bölgeye girmeye çalıştı. Daha sonra bu olay Vadi el-Huceyr'deki tank savaşı olarak kayıtlara geçti.

Sahadaki kaynaklar, hedef alınan bölgenin geniş bitki örtüsüyle kaplı olduğunu ve yerleşim alanlarından en az 4 kilometre uzakta olduğunu bildirdi. Aynı kaynaklar tekrarlanan bombardımanın büyük bir gürültüye neden olduğunu, bu saldırıların en şiddetlisi olduğunu ve savaşın başından beri benzer bir gürültü duyulmadığını söyledi.

fvg
Hizbullah lideri Fuad Şükür'ün kızı bir anma töreni sırasında babasının fotoğrafını sildi. (EPA)

Kaynaklar bombardımanın sıklığının ‘daha önceki saldırıların insansız hava araçları (İHA), topçu bombardımanı veya bölge civarındaki hava saldırıları ile gerçekleştirildiği göz önüne alındığında, savaşın başlangıcından bu yana görülmemiş olduğunu’ belirtti. Aynı kaynaklar, “Vadinin çevresindeki köyler, savaşın patlak vermesinin ardından sınır köylerinden kaçan bölge sakinleri ve ülke içinde yerinden edilmiş kişilerle aşırı kalabalık hale geldi” dediler.

En şiddetli saldırılar

İsrail'in yoğun İHA uçuşlarıyla salı gününe kadar durmayan casusluk faaliyetlerinin arka planında 5 Eylül'de başlayan ve 6, 7 ve 8 Eylül'de tekrarlanan son saldırı, Hizbullah'ın Temmuz ayı sonunda Beyrut'un güney banliyölerinde Fuad Şükür'ün öldürülmesine verdiği yanıtı engellemek için İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen önleyici saldırıdan bu yana İsrail Hava Kuvvetleri tarafından Lübnan topraklarında gerçekleştirilen en şiddetli saldırı oldu.

Söz konusu gerilim İsrail'in tehditleriyle, özellikle de Başbakan Binyamin Netanyahu ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'nin ‘ordunun tetikte ve operasyonel planlarının hazır olduğunu’ söylemesiyle kesişti. Ayrıca ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla'nın İsrail'in kuzeyine yaptığı ve İsrail ordusunun Lübnan'daki operasyonel planlarının kendisine sunulduğu ziyaretle de aynı zamana denk geldi.

Operasyonel manevralar

Bu göstergelere rağmen Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı emekli Tuğgeneral Dr. Hişam Cabir, yaşananları geniş çaplı bir askeri harekatın ateşli bir başlangıcı olarak görmüyor ve herhangi bir önleyici saldırıyı da ihtimal dışı bırakmıyor. Cabir Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, askeri anlamda bu saldırıların ‘artan gerilim ışığında normal’ olduğunu ve ‘operasyonel manevralar’ çerçevesine girdiğini söyledi.

dfvbt
Nehariye'de Hizbullah'a ait insansız hava aracının patlamasının ardından bölgede temizlik yapan görevliler (Reuters)

Cabir, “Gazze Şeridi, Batı Şeria, Suriye ve Lübnan'da ne zaman bir kriz çıksa diğerini ateşleyen Netanyahu, iktidarda kalma süresini uzatmak için savaş durumunda kalmak istiyor. Böyle bir dönemde, devam eden gerilimin halen büyük ölçekli bir savaşın tavanı içinde olduğuna ve Amerikan baskısıyla kırılmayacağına inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu. Cabir, İsrail tarafının nerede olursa olsun hedefleri oyunun kuralları içinde vurduğuna dikkat çekti.

Bir hafta içinde onlarca saldırı

İsrail bombardımanının şiddeti sınırın ikinci hattında arttı. İsrail ordusuna göre Eylül ayının ilk haftasında yaklaşık 50 askeri bina, altyapı ve silah deposu hedef alındı ve İsrail'in kuzeyini hedef alan onlarca roketatar imha edildi.

İsrail ordusu 5 Eylül'de Zevtar ve el-Cebin kasabalarında 10'dan fazla Hizbullah askeri altyapısı ve roket rampasının hedef alındığını duyururken, yerel medya da Sıddıkin ve Kafra kasabalarının dış mahallelerine hava saldırıları düzenlendiğini bildirdi.

fuk
Lübnan'ın güneyindeki UNIFIL gözlem kulesi (DPA)

6 Eylül gecesi, saldırıların sayısı bakımından en yoğun geceydi. Froun ve Srifa kasabaları arasındaki bir vadiye bir dizi saldırı düzenlendiği, iki kasaba arasındaki ormanlık alanların hedef alındığı ve İsrail'in sarsıntı füzeleri kullanmasından kaynaklandığı bildirilen güçlü patlamalar olduğu bildirildi.

İsrail ordusu Güney Lübnan'da 15'ten fazla Hizbullah füze rampasının ve askeri yapının hedef alındığını duyurdu ve ‘birkaç rampanın İsrail topraklarına doğru fırlatılmaya hazır olduğunu’ bildirdi. Saldırılar, sınır bölgelerini hedef alan diğer bombardımanlarla aynı zamana denk geldi ve ardından Yukarı Celile'ye doğru roket ateşi açıldı.

İsrail ordusuna göre savaş uçakları Kabrika bölgesinde Hizbullah'a ait bir füze platformunu vurdu. Aynı zamanda Froun kasabasında yangın söndüren sivil savunma personeli hedef alınarak üç kişi öldürüldü.

İsrail savaş uçakları 8 Eylül'de Hirbet Selm'in ed-Debşe bölgesinde es-Sultaniye kasabasına doğru bir eve üç füze attı. Hedef alınan evin çevresinde yaşayan bazı sivillerin hafif yaralandığı bildirildi.



Hamas: Tutukluların serbest bırakılması "mücadelemizde ulusal bir başarıdır"

 İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)
İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)
TT

Hamas: Tutukluların serbest bırakılması "mücadelemizde ulusal bir başarıdır"

 İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)
İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)

Hamas, dün Gazze'deki İsrailli rehineler karşılığında yaklaşık 2 bin Filistinli tutuklunun İsrail hapishanelerinden serbest bırakılmasını Filistin halkının tarihinde "ulusal bir başarı" olarak değerlendirdi.

Hareket yaptığı açıklamada, “Hamas, serbest bırakılan tutuklularımızı, sabırlı ailelerini ve gururlu Filistin halkımızı, işgalcilerin hapishanelerinden serbest bırakılmalarından dolayı tebrik eder. Bu, özgürlük ve kurtuluş için sürdürdüğümüz mücadelede parlak bir ulusal dönüm noktasıdır” ifadelerini kullandı.


Trump ve Ortadoğu: İmkânsız emeklilik

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Trump ve Ortadoğu: İmkânsız emeklilik

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

İbrahim Hamidi

Donald Trump, Ortadoğu'dan emekli olduğunu defalarca duyurdu. Bu bölgedeki savaşların bitmek bilmediğini ve Washington'un yeterince kan ve servet harcadığını söyleyerek, ABD içine çekilmeyi seçti. Ancak Ortadoğu, her zamanki gibi, Beyaz Saray’ın efendisinin ruh hali nasıl olursa olsun kolayca ayrılmasına izin vermiyor. Emeklilik yasak. Kendisine gelmezseniz, bu inatçı bölge size gelecektir.

İşte İkinci Trump, dayattığı Gazze anlaşmasını kutlamak için bugün ABD'nin geçmişine ait olduğunu düşündüğü bir arenaya geri dönüyor. Anlaşmanın, dökülen kanı durdurması ve herkesi tüketen bir savaşı sona erdirmesi, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılmasının ardından Gazze'de daha karmaşık bir aşamaya ve bölgede daha fazla fırsata kapı açması bekleniyor. Siyasi ve insani bir sahnenin birleşimi, Trump'ı defalarca terk etmeye çalıştığı oyunun kalbine geri döndürüyor.

İronik olan şu ki, “Önce ABD” sloganını benimseyen Başkan, bir kez daha kendini uzaktan yönetmeye çalıştığı bölgenin kalbinde buluyor ama kendi tercihiyle değil, bölge gerçekte kendisini ona dayattığı için. Şu anda ikinci yılına giren Gazze'deki son savaş patlak verdiğinde Beyaz Saray'da olmadığı doğru, ancak İsrail'e açık destek, İran'a yönelik azami yaptırımlar ve İbrahim Anlaşmaları'nın İsrail ile kademeli normalleşmenin temeline dönüştürülmesi gibi politikalarının mirası güçlü kalmaya devam etti.

Trump, ikinci döneminin ilk yılında, Binyamin Netanyahu'ya verdiği siyasi ve askeri desteğe geri döndü ve İran nükleer tesislerinin hedef alınmasına katkıda bulundu.

Tüm bunlar, Gazze'nin enkazına dönüşünü yeni bir başlangıç değil, henüz kapanmamış bir yolun uzantısı yapıyor. Bu sahnenin arkasında, Ortadoğu'nun yeni bir haritası şekilleniyor: İsrail ve Suriye arasında güvenlik düzenlemeleri, Körfez'de İran'a karşı yatıştırma eğilimi ve İsrail'in iç dengeleri yeniden sağlama girişimleri.

Direniş ekseninin yenilgileri, özellikle “iki devletli çözüm” ve Filistin'in 150'den fazla ülke tarafından tanınmasıyla kazanılan ivme ile barış sürecine ilerleme şansı veriyor

Bu bağlamda, Gazze anlaşması daha geniş barış yolları açmak için bir fırsat olabilir. Onlarca yıldır bölge, Madrid'den Oslo'ya, Şarm el-Şeyh'ten Camp David'e kadar çok sayıda konferans ve anlaşmaya tanık oldu, ancak barış tamamlanmadı veya ertelendi. Bu sefer farklı olabilir, çünkü güç dengesi gerçekten değişti. İran ve direniş ekseni en zayıf anlarını yaşıyor; Hizbullah çok sayıda baskı altında, Esed rejimi çöktü ve Hamas savaştan bitkin ve bölünmüş bir şekilde çıktı.

İran Hilali’nin yenilgileri, özellikle “iki devletli çözüm” ve Filistin'in 150'den fazla ülke tarafından tanınmasıyla kazanılan ivme ile barış sürecine ilerleme şansı veriyor.

Gazze'de ateşkes ilan etmek, rehine takası ve İsrail'in çekilmesi barışı sağlamak için yeterli değil. Sonraki aşamalar en zorlu aşamalar olmaya devam ediyor: Hamas nasıl silahsızlandırılacak ve hangi silahını teslim edecek? Gazze'yi kim yönetecek? Yönetim ve temsil yeteneğine sahip bir Filistin otoritesi nasıl inşa edilecek?

Bunlar teknik detaylar değil, anlaşmanın gerçek bir barış anlaşması mı yoksa yeni bir ateşkes mi olduğunu, Gazze anlaşmasının Ortadoğu'da bir başka “kaçırılmış fırsat” olup olmadığını ve Trump'ın gezisinin, barış ve yeniden inşa zirvelerinin, inatçı bölgenin tarihini kasıp kavuran diğer girişimler gibi olup olmadığını belirleyecek temel sorular.

Ortadoğu kaybolanları affetmez ve kimsenin emekli olmasına izin vermez. Ortadoğu'nun yaraları derin ve sabırlı bir doktor, sabırlı bir Amerikan başkanı gerektiriyor

Ortadoğu, Washington ile ilişkilerini bazen savaşlarla, bazen de anlaşmalarla yeniden şekillendiriyor, ancak Washington'un ortadan kaybolmasına izin vermiyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre geri çekilenler tekrar çağrılıyor ve emekliliğini açıklayanlar bir kez daha kendilerini olayların tam kalbinde buluyor.

Trump kaçtığı sahneye geri dönüyor, ancak roller değişti. Bölge artık güç deneme arenası değil, siyaset ve mantığın test edildiği bir laboratuvar. Barış artık ahlaki bir slogan değil, varoluşsal bir zorunluluk; savaşlar herkesi tüketti, ekonomiler istikrar arıyor ve dünyanın her sabah şaşırtan değil, öngörülebilir bir Ortadoğu'ya ihtiyacı var.

Bu nedenle Trump artık bir seyirci olarak dönmüyor, seleflerinin yaptığı gibi barışı sağlamaya çalışan bir sahne yaratıcısı olarak dönüyor. Onu bitiş çizgisine getiren anlaşma, Washington'u tekrar ön plana çıkardı ve adını bölge için yeni bir sürece bağladı. Zaman değişti ve koşullar değişti, ancak Trump bu dönemin sayfalarını kendisi yazmayı, ya da en azından denemeyi seçti. Ortadoğu'nun geleceğini Amerikalı seleflerinden daha derinden şekillendirecek bir zirveye başkanlık etmek istedi.

Ortadoğu, kaybolanları affetmez ve kimsenin emekli olmasına izin vermez. Ortadoğu'nun yaraları derin ve sabırlı bir doktor, sabırlı bir Amerikan başkanı gerektiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Netanyahu, Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılmayı reddetti

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)
TT

Netanyahu, Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılmayı reddetti

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, Netanyahu'nun Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi’ne katılamayacağını duyurdu.

Netanyahu'nun ofisi tarafından bugün yapılan açıklamada, “Başbakan Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'tan bugün Mısır'da düzenlenen konferansa katılmak üzere davet aldı. Başbakan, Başkan Trump'a daveti için teşekkür etti, ancak bayram nedeniyle zirveye katılamayacağını açıkladı” denildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun dini bayram nedeniyle Şarm eş-Şeyh'teki barış zirvesine katılmayacağını duyurdu.

Bu arada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, barış zirvesine katılmak üzere bugün Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentine geldi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı bugün erken saatlerde Filistin Devlet Başkanı ve İsrail Başbakanı'nın Şarm eş-Şeyh'teki barış zirvesine katılacağını duyurmuştu.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmayı pekiştirmek ve bu anlaşmaya bağlılıklarını teyit etmek amacıyla barış zirvesine katılacaklar” denildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin ABD Başkanı Donald Trump'tan ‘İsrail Başbakanı’yla birlikte İsrail'deyken bir telefon aldığını ve İsrail Başbakanı’nın da Cumhurbaşkanı’yla görüştüğünü’ belirtti.

Cumhurbaşkanlığı, ‘Netanyahu’nun Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın da katılacağı barış zirvesine katılacağı konusunda anlaşmaya varıldığını’ bildirdi.

İki Filistinli kaynak dün Şarku’l Avsat'a, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'den resmi davet aldıktan sonra bugün Mısır'da düzenlenecek ve ABD Başkanı Donald Trump ile yaklaşık 20 ülkenin liderlerinin katılacağı Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi’ne katılacağını doğruladı.

Filistin Devlet Başkanlığı’na yakın bir kaynak, “Mısır, Abbas'ın Filistin halkının meşru ve tek temsilcisi sıfatıyla zirveye katılmasını çok istedi” dedi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi bugün öğleden sonra Şarm eş-Şeyh'te, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve ABD'li mevkidaşı Donald Trump'ın eş başkanlığında, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek amacıyla 20'den fazla ülkenin liderlerinin katılımıyla düzenlenecek” denildi.

Cumhurbaşkanlığı daha sonra yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı kutlamak üzere 31 ülke ile uluslararası ve bölgesel kuruluşların Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi’ne katıldığını doğruladı.

Şarm eş-Şeyh, geçen hafta uluslararası arabuluculuk heyetleri ile Hamas ve İsrail heyetleri arasında toplantılara ev sahipliği yaptı. Söz konusu toplantılar, ‘Gazze'de ateşkes anlaşmasının’ açıklanmasıyla sona erdi.