İncil'de adı geçen "kayıp ağaç" bin yıllık gizemli tohumdan yetiştirildi

"Sheba" ağacının yaprakları (Guy Eisner/Communications Biology (2024))
"Sheba" ağacının yaprakları (Guy Eisner/Communications Biology (2024))
TT

İncil'de adı geçen "kayıp ağaç" bin yıllık gizemli tohumdan yetiştirildi

"Sheba" ağacının yaprakları (Guy Eisner/Communications Biology (2024))
"Sheba" ağacının yaprakları (Guy Eisner/Communications Biology (2024))

Yeni bir araştırma, Kudüs'ün yakınlarındaki bir çöl mağarasında bulunan antik tohumdan yetiştirilen ağacın reçinesinin, İncil'de adı geçen şifalı bir merhemin kaynağı olabileceğini ortaya çıkardı.

Yaklaşık 2 santimetre uzunluğundaki tuhaf tohum, 15 yıl önce Yahudiye Çölü'ndeki bir mağarada keşfedilmiş ve MS 993 ila 1202 tarihlerinden olduğu saptanmıştı. Araştırmacılar, yıllarca bitkiyi yetiştirmeye çalıştırdıktan sonra "Sheba" ismini verdikleri fidanı tanımlamayı başardı.

DNA analizi, ağacın Afrika, Madagaskar ve Arap Yarımadası'na yayılan ve aromatik sakız reçineleriyle bilinen Commiphora familyasından eşsiz bir türe ait olduğunu ortaya çıkardı.

Araştırmacılar "Sheba" ağacının, İncil döneminde yalnızca güney Levant'ın çöl bölgesinde yetiştirilen "Judea Balsamı" veya "Yahudiye Balsamı'nın" kaynağı olabileceğini tahmin etti.

Yahudiye Balsamı, MÖ 4. yüzyıl ila MS 8. yüzyılda, Helenistik, Roma-Bizans ve Post-Klasik dönem edebiyatlarında kapsamlı bir şekilde tasvir edilmişti.

İncil metinlerinde "tsori" ismi verilen ağaç reçinesi, antik dünyada çok kıymetliydi ve Roma İmparatorluğu boyunca ihraç ediliyordu. Geçmişteki araştırmalarda balsamın parfüm, koku, katarakt ilacı, mumyalama malzemesi ve panzehir olarak kullanıldığı tahmin edilmişti.

Yahudiye Balsamı, değerine rağmen 9. yüzyıla gelindiğinde Levant bölgesinden silinmiş gibi görünüyor.

Yeni DNA araştırması, "Sheba" ağacının büyük ihtimalle İncil döneminde, efsanevi parfüm ağacı Yahudiye Balsamı'nın yetiştirildiği anaç olarak kullanıldığını belirtti.

Araştırmacılar "Aşılama, Commiphora tohumlarının kazı alanlarında neden tespit edilmediğini de açıklayabilir" dedi.

Bilim insanları, fidanın yapraklarının anti enflamatuar özelliklere sahip, biyoaktif bileşikleri olduğunu gördü.

Görsel kaldırıldı.
12 yaşındaki olgun "Sheba" ağacı (Guy Eisner/Communication Biology)

Araştırmacılar "Eşsiz bir genetik profille, Commiphora'nın bilinmeyen bir türü olan 'Sheba', bir zamanlar bu bölgede bulunan ve 'tsori' denen reçinesi İncil metinlerinde değerli görülen, sağlıkla ilişkilendirilen ama kokulu olarak tanımlanmayan, soyu tükenmiş bir taksonu temsil ediyor olabilir" dedi.

Fidan, henüz çiçeklenmedi ve meyve vermedi. Araştırmacılar bunun, ağacı modern akraba türlerle karşılaştırmayı kolaylaştıracağına inanıyor.

Fidanın halihazırda yetiştiği ortamın, çiçeklenmesine ve üremesine elverişli olmayabileceğini düşünüyorlar.

Araştırmacılar "Bu sınırlara rağmen, Yahudiye çölünden gelen eski bir Commiphora tohumunun çimlendirilmesi, ağacın yaklaşık bin yıl önce bu bölgedeki varlığına ve İncil'de tıbbi kullanımlarla ilişkilendirilen kıymetli reçinesi 'tsoriye' sahip bir yerli ağaç veya çalıyla özdeşleştirilme ihtimaline dair ilk kanıtı sunuyor" dedi.

Bilim insanları, yeni araştırmanın eski kültürler için önem taşıyabilecek türleri yeniden hayata döndürmenin önemine de ışık tuttuğunu belirtti.
Independent Türkçe

 



Dünya'nın büyük göktaşlarından korunmasıyla ilgili çığır açan araştırma

Bir sanatçı, NASA'nın DART görevini görsel olarak böyle anlattı (NASA)
Bir sanatçı, NASA'nın DART görevini görsel olarak böyle anlattı (NASA)
TT

Dünya'nın büyük göktaşlarından korunmasıyla ilgili çığır açan araştırma

Bir sanatçı, NASA'nın DART görevini görsel olarak böyle anlattı (NASA)
Bir sanatçı, NASA'nın DART görevini görsel olarak böyle anlattı (NASA)

Laboratuvarda yapılan yeni bir kavram kanıtı çalışmasına göre, bir nükleer aygıt tarafından üretilen X-ışını darbesi, bir asteroidin yüzeyini buharlaştırarak onun yörüngesini Dünya'dan uzaklara kaydırabilir.

Nature Physics adlı bilimsel dergide salı günü yayımlanan araştırma, böyle bir teknolojinin Dünya'daki yaşamı tehdit eden uzay kayalarına karşı savunma yapmak için kullanılabileceğini öne sürüyor.

Kuyrukluyıldızlar ve asteroitler gibi uzay kayaları çok yaklaşırsa Dünya için tehdit oluşturabilir.

Uzay ajansları gezegeni bu tür feci çarpışmalardan korumanın yollarını araştırıyor. Örneğin NASA'nın kısaca DART olarak bilinen Çift Asteroit Yönlendirme Testi (Double Asteroid Redirection Test) görevi, bir asteroide çarpıp yolunu değiştirmek için bir uzay aracı kullanmıştı.

Bununla birlikte test, hazırlık için geniş zaman gerektirdi ve bu yaklaşımın çok pahalı olabileceği sonucuna varılmıştı.

xcjöı
NASA'nın Kennedy Uzay Merkezi'ndeki bir TV, Dimorphos asteroidine çarpmadan önce Çift Asteroit Yönlendirme Testi'ndeki son görüntüleri gösteriyor (AFP)

Laboratuvar çalışması, "NASA'nın son DART görevi Dünya'ya yakın cisimlerin başarıyla hedeflenebileceğini gösterse de en tehlikeli asteroitlerin yönünü değiştirmek için nükleer patlamalara benzer enerji yoğunlukları gerekecek" sonucuna varıyor.

Yeni çalışmada test edilen alternatif yaklaşım, hedeflenen uzay kayasının yüzeyini hızla ısıtmak için nükleer patlamayla üretilen X-ışınlarını kullanıyor ve bu da kayayı buharlaştırarak onun yön değiştirmesine neden oluyor.

Bilim insanları, bir asteroide çarpan nükleer bir aygıtın etkisini taklit etmenin yollarını laboratuvar deneylerinde sınadı.

Araştırmacılar izole edilmiş iki adet 12 milimetrelik asteroid modelini hedeflemek için X-ışınlarını kullandı. Kaya örneklerinden biri kuvars, diğeriyse camsı silikadan yapılmıştı.

Bilim insanları, X-ışını darbelerinin asteroit simülasyonlarının yüzeyini ısıttığını gözlemledi. Bu, hedeflenen kuvars ve silikalarda ivme yaratan bir buhar bulutuna neden oldu.

X-ışını darbesinin, kayaları saniyede yaklaşık 70 metre hızla hareket ettirdiği bulundu.

gtynm
Bir asteroit parçalama görseli (Elena Khavina/MIPT Basın Ofisi)

Araştırmacılar edinilen verileri, bu asteroit saptırma yönteminin nasıl ölçeklenebileceğini değerlendirmek için simülasyonlarda kullandı. Bulgular, Dünya'ya yakın ve yaklaşık 4 kilometre çapındaki cisimlerin nükleer etkileme stratejisiyle saptırılabileceğini gösteriyor.

Araştırmacılar, "Bu sonuçları önerilen önleyici enerjilere göre ölçeklendiriyoruz ve 4 km çapa kadar olan asteroitlerin bu mekanizmayla saptırılabileceğini tahmin ediyoruz, bu da gelecekteki gezegen savunma görevlerine hazırlanmak için uygun bir yol gösteriyor" diyor.

Bilim insanları, diğer hedef materyalleri ve yapıları araştırmak için gelecekte deneyler yapılması çağrısında bulunuyor. Araştırmacılar, ürettikleri buhar bulutu hedeflenen uzay kayasının kimyasal bileşimine bağlı olduğundan farklı X-ışını darbelerini test etmeyi arzuluyor.

Independent Türkçe