Lübnan savaşı ve Gazze'deki İsrail askeri ‘deneyimi’

İsrail'in pazar günü düzenlediği hava saldırısının ardından Beyrut'un güney banliyösünden yükselen dumanlar (AP)
İsrail'in pazar günü düzenlediği hava saldırısının ardından Beyrut'un güney banliyösünden yükselen dumanlar (AP)
TT

Lübnan savaşı ve Gazze'deki İsrail askeri ‘deneyimi’

İsrail'in pazar günü düzenlediği hava saldırısının ardından Beyrut'un güney banliyösünden yükselen dumanlar (AP)
İsrail'in pazar günü düzenlediği hava saldırısının ardından Beyrut'un güney banliyösünden yükselen dumanlar (AP)

Bölge şu anda savaşın taktik tablosundan stratejik ve jeopolitik tabloya doğru hızla ilerliyor. Vekil (Hizbullah) zayıfladı ve asil (İran) açığa çıktı; vaatlerini ve itibarını koruması ve kendisine uzun süre değerli jeopolitik hizmetler sunan vekilini savunmak için müdahale etmesi gerekli hale geldi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, Iraklı milislerden bir askeri yetkiliye İran'ın müttefiklerini terk eden Amerikalılar gibi olmadığını söylemedi mi?

Taktikler şimdi neden önemli?

Strateji genellikle en üst siyasi ve askeri düzeyde oluşturulur ve planlanır. Ancak taktik düzeyde uygulanır. Bu nedenle taktik düzeydeki başarıların birikimi, benimsenen stratejinin doğruluğunu ya da yanlışlığını yansıtması açısından önemlidir.

xscdfv
İsrail'in 23 Ekim 2023'te Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar (AP)

Gazze Şeridi'nde bir yıldır devam eden savaşın siyasi sonuçlarının ötesine geçersek İsrail, Binyamin Netanyahu tarafından belirlenen tüm hedeflere (Hamas'ın ortadan kaldırılması ve İsrailli esirlerin serbest bırakılması) ulaşamadığından savaş genel olarak İsrail ordusu ve siyasi liderlik için yeni stratejik varsayımlar üretti. Ama nasıl?

İsrail varlığının kurucusu David Ben-Gurion şu stratejik üçgeni geliştirdi: caydırıcılık, erken uyarı ve hızlı çözüm. Daha sonra buna savaşın düşman topraklarında yürütülmesine odaklanan dördüncü bir ilke daha eklendi. Bu ana sütunların nedeni, hem insani hem de ekonomik açıdan uzun savaşların maliyetine katlanamamak gibi görünüyor. Bununla birlikte, çeşitli cephelerde bir yıl süren kesintisiz savaşın ardından şimdi, 7 Ekim 2023'te meydana gelen ve Hamas'ın Aksa Tufanı Operasyonu olarak bilinen geniş çaplı saldırısını başlatmasına izin veren sürpriz için orduya ve güvenlik hizmetlerine önemli ölçüde suçlama yöneltilmesine rağmen, İsrail toplumunun uzun savaşı ve kayıpları kabul etmeye başladığı görülüyor.

Lübnan cephesine karşı Gazze savaşı

Gazze Şeridi'ndeki coğrafi ve topografik tiyatro Lübnan cephesinden birkaç boyutta farklılık gösteriyor. Gazze Şeridi'nin yüzölçümü 365 km2'yi geçmezken, Lübnan'ın Litani Nehri'nin güneyinden Mavi Hat'a kadar olan ana cephesi yaklaşık bin km2'dir. Ayrıca Gazze Şeridi, Mısır sınırı dışında coğrafi olarak izole edilmiş durumda. Hizbullah ise Mavi Hat'tan Tahran'a kadar uzanan stratejik bir coğrafi derinliğe sahip. Hamas savaşını tek tip ve aidiyete sahip bir topluluk içinde sürdürüyor. Hizbullah ise savaşını dini, mezhepsel ve hatta etnik çeşitlilik içeren bir iç çoğulculuk içinde yürütüyor.

axcdvfg
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Hamas, New York Times'ın 750 kilometre olduğunu tahmin ettiği bir tünel ağı inşa ederek Gazze Şeridi'nin mimarisini değiştirdi. En önemlisi zırh karşıtı silahlar olmak üzere füzeler, insansız hava araçları (İHA) ve uçaksavar silahlar gibi savaşa hizmet edecek silah sistemlerini hazırladı; her ne kadar bunlar ürkekçe ve savaşın gidişatına çok az etki edecek şekilde kullanılmış olsa da… Hamas özellikle savaşın başında hibrit bir mücadele verdi. Savaş birimi olarak Gazze Şeridi'nin beş bölgesine dağılmış tugaylara (daha sonra taburlara) dayalı bir savaş organizasyonu hazırlamıştı. Ancak bu tugayların savaş kabiliyetleri azaldığında gerilla savaşına geçti. Gazze Şeridi'nin sınırlı coğrafi derinliği nedeniyle tüneller hareketin dikey stratejik derinliğini oluşturuyordu.

Hizbullah ise Kuzey Kore'nin kazılmasına yardım ettiği söylenen yüzlerce kilometrelik yeraltı tünelleri sayesinde, ister yer üstünde ister yer altında olsun, coğrafi derinliğe güveniyor.

cdfv
Gazze Şeridi sınırındaki İsrail tankları (Reuters)

Hizbullah stratejik savunmayı ve gerektiğinde taktiksel saldırıyı benimsiyor. Rıdvan Gücü, Hizbullah'ın Güney Lübnan'daki saldırı ve manevra elini oluşturuyor. İsrail'in bu gücün komutanlarını hedef almasının nedeni de budur.

Hizbullah askeri tümenlerini şu şekilde konuşlandırıyor: Litani Nehri'nin güneyinde İsrail ile doğrudan temas halinde olan Aziz Tümeni (komutanı öldürüldü), Litani'nin kuzeyinde Bedir Tümeni (komutanı halen aktif) ve doğu kesiminde Nasr Tümeni (komutanı öldürüldü). Ayrıca bir Beyrut Tümeni ve bir de Bekaa Tümeni bulunuyor.

scdvf
Güney Lübnan'daki bir İsrail zırhlı aracı (Reuters)

Hizbullah'ın savaş sistemi, taktik füzelerden stratejik füzelere, güdümsüz füzelerden hassas füzelere kadar farklı menzillere sahip bir füze cephaneliğine dayanan silah sistemi ile hizmet veriyor. Ayrıca İHA’lara ve zırh karşıtı silahlara da dayanıyor. Hizbullah bu savaş sistemini bir yılı aşkın bir süre denedi.

Hizbullah'ın ağırlık merkezi ise şu üçgenden oluşuyor: Bekaa bölgesi (özellikle de kuzey Bekaa), Dahiye bölgesi ve son olarak Litani'den Mavi Hat'a kadar uzanan bölge. İsrail, Hizbullah’ı zayıflatmak amacıyla tüm bu merkezleri hedef alıyor, ancak en önemli merkez şu anda her iki tarafın da hazırlandığı büyük savaşın gerçekleştiği güney cephesi.

İsrail ordusunda sabite ve değişkenler

İsrail ordusu 2006 savaşına hazırlıksızdı. Çünkü Lübnan sahasını ihmal etmiş ve iç ayaklanmayla meşgul olmuştu. Hizbullah ise İran'ın doğrudan desteğiyle bu savaşa titizlikle hazırlandı. Bu sayede İsrail'in kazanmasını engellemeyi başardı ve bunu ‘ilahi bir zafer’ olarak değerlendirdi.

Bugünkü savaşta ise herkes hazırlıklı. Ancak İsrail ordusunun savaş kavramında, nasıl savaşılması ve nasıl hazırlanılması gerektiği konusunda Hizbullah'ın alıştığı ve stratejisini üzerine inşa ettiği paradigma değişti. Bu değişimlerden en dikkat çekici olanı şunlar:

- İsrail ordusu bir yılını doldurmuş bir savaşta, hepsi de halen aktif olan birden fazla cephede savaşıyor. Bu durum İsrail'in kısa süreli savaşlara dayanan stratejik zihniyetine ters düşüyor.

- İsrail ordusu, 2000 yılında hükümete Lübnan'dan çekilmesi için baskı yapan anneler hareketinde olduğu gibi, toplumdan herhangi bir direniş görmeden kayıplar vermeye devam ediyor.

ascdvefrg
İsrail'in dün (Pazartesi) Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırıları sonucunda Han Yunus'ta meydana gelen yıkım (Reuters)

- İsrail'in iç kesimleri, en tehlikelileri Lübnan ve İran cepheleri olmak üzere, tüm cephelerden birden fazla kez vuruldu.

- İsrail ordusu düşmanı her boyutta, sivil ve askeri altyapılarda yok etme ilkesini benimsedi.

- İsrail ordusu Gazze Şeridi'nde şehir savaşı ve gerilla savaşı uyguladı. Bunu yaparken hem olumlu hem de olumsuz olarak aşağıdaki hususları gerçekleştirdi:

Kara, deniz, hava, istihbarat ve siber boyuttaki askeri güçler arasındaki ortak mücadele gibi, aktif ordu ile yedek ordu arasındaki uyum da güçlendirildi. Bu, silah sistemini test etmenin yanı sıra taktik ve stratejik alanlardaki yenilikleri de içeriyor.

- İsrail'in iç kesimleri uzun bir süre boyunca doğrudan sınırlarında savaşa alışkındır. Öyle ki örneğin bir asker bir süreliğine savaş bölgesine gider ve çok uzak olmayan bir mesafeden izinli olarak evine döner.

xzscdfer
Dünkü (Pazartesi) İsrail hava saldırılarının ardından Beyrut'un güney banliyösünde meydana gelen yıkım (Reuters)

İsrail ordusu, özellikle Hizbullah Genel Sekreteri ve Hamas liderine yönelik suikastların ardından biraz moral kazandı.

Ancak savaşın birçok olumsuz boyutu var ve bunların en önemlileri şunlar: Askeri güçlerin yorgunluğu ve yıpranması. Mali ve insani maliyet; bir noktada bakımı yapılması veya değiştirilmesi gereken silahların sürekli tüketimi; mühimmat tüketimi ve buna duyulan acil ihtiyaç.

Lübnan cephesi

Şu ana kadar Lübnan cephesi, özellikle de kara harekâtı henüz emekleme aşamasında. İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde askeri deneyim kazandığını düşünürsek, bu, bundan tam olarak yararlanılması ve deneyimin olduğu gibi Lübnan tiyatrosuna aktarılması gerektiği anlamına gelmiyor. Tiyatro ve düşman tamamen farklı olduğu gibi kabiliyetler ve operasyonel ortam da farklı. Ancak kesin olan bir şey varsa o da İsrail'in 2006'da olduğu gibi Hizbullah'ın güçlü yönlerine yönelmeyeceği ve önceden hazırladığı savaş alanında savaşmayacağıdır. Kara harekâtını destekleyici stratejilerle harmanlayarak çok boyutlu bir strateji benimseyebilir, öyle ki Litani Nehri'ne kadar geniş çaplı bir kara harekâtına girişmek zorunda kalmadan Litani'nin güneyindeki Hizbullah sistemi çökebilir.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki savaştan çıkardığı dersleri kullanması doğrudan Lübnan'a yönelik büyük planla ilgilidir ki bu plan şu ana kadar karmaşık ve çok boyutlu bir plandır. Örneğin, doğrudan bir kara harekâtı düzenlenmesi ve Hizbullah'ın gecikmeli olarak geri çekilmeye başlaması halinde İsrail ordusu, Hizbullah güçleriyle sıfır mesafeli çatışmadan fayda sağlayabilir.

Sonuç olarak, şu ana kadar Mavi Hat'taki saha göstergelerine dayanarak İsrail ordusunun öncelikli hedefinin şu olduğu söylenebilir: El-Adise’den Marun er-Ras’a ve en-Nakura'ya kadar uzanan Celile Parmağı'ndaki 3-5 kilometre derinlikteki yüksek yerleri kontrol etmek. Zira buralar İsrail'in iç kesimlerine ve kuzeydeki yerleşimlere bakıyor. Bu ara hedef daha büyük bir planın parçası mı? Yarın çok uzak değil…

*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı



Temmuz 2006 - Ekim 2023 ve iki savaş arasındaki gerçek

Eski Lübnan Başbakan Fuad Sinyora (Getty)
Eski Lübnan Başbakan Fuad Sinyora (Getty)
TT

Temmuz 2006 - Ekim 2023 ve iki savaş arasındaki gerçek

Eski Lübnan Başbakan Fuad Sinyora (Getty)
Eski Lübnan Başbakan Fuad Sinyora (Getty)

Lübnan'ın 2006 yılında maruz kaldığı ağır sınav ile 8 Ekim'den bu yana maruz kaldığı sınav karşılaştırıldığında köklerinde birçok benzerliğin yanı sıra, özellikle değişen koşullar ve şartlar nedeniyle aralarında büyük farklılıklar olduğu görülüyor.

Düşman İsrail, 2006 yılının temmuz ayında Hizbullah'ın saldırdığı ve iki İsrail askerinin kaçırıldığı bahanesiyle Lübnan'a askeri saldırı başlattığı anda Bakanlar Kurulu'nu acil toplanmaya ve bu saldırının tehlikelerini ve yansımalarını tartışmaya, ulusal güvenliği korumak, hedef alınan bölgelerin sakinlerinin güvenliğini ve emniyetini sağlamak ve Lübnan'ın güneyinde yaşayanların yerinden edilmesini önlemek için tedbirler almaya çağırdım.

Konuyu Bakanlar Kurulu'nda gündeme getirdim ve hükümet olarak bu askeri operasyon karşısında şaşırdığımızı, önceden haberimiz olmadığını ve bunu onaylamadığımızı açıkça ifade ettim. İsrail'in Lübnan'a, egemenliğine ve Lübnan halkına yönelik saldırganlığını kınadık ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) acil bir şikayette bulunarak ateşkes kararı alınması için talepte bulunduk.

Devlet ile Hizbullah arasındaki mesafe

Hükümet, Lübnan devleti ile Hizbullah arasında net bir mesafe koymayı başararak Lübnan’ın Arap ülkelerine ve uluslararası topluma hitap etmesinin ve Lübnan'a yardım etmek ve direncini güçlendirmek için onlarla iletişim kurmasının yanı sıra İsrail’in işlendiği suçların gölgesinde 12 Temmuz sabahından itibaren kurban rolüne bürünmeye çalışırken asıl kurbanın Lübnan olduğunu göstermesini de sağladı.

O zamandan bu yana, Lübnan devletinin tüm bileşenleriyle ve imkanlarıyla yaşananlardan ve yaşanacakların sonuçlarından sorumlu olmasının yanında Lübnan'ı ve Lübnanlıları koruyacak tüm kararları ve tedbirleri alarak, kararlarının gereklerini yerine getirerek ve yerinden edilen Lübnanlılarla ilgilenerek tüm sorumluluklarını üstlenmesini sağlamaya çalıştım.

ascdv
Temmuz 2006'daki savaşta yerlerinden edilen insanlar ateşkesin ardından bölgelerine geri dönüyor (Getty)

O günden bu yana Hükümet Seraili ulusal bir atölyeye dönüştü ve hükümet üyeleri Lübnan'ı savunmak için tek bir ekip haline geldi. O tarihten bu yana hükümet ulusal bir çalıştaya dönüştü. Hükümet üyeleri Lübnan'ı savunmak, Lübnanlılara temel yaşam unsurlarını sağlamak amacıyla tüm devlet daireleri, imkânları ve kabiliyetlerindeki çabaları seferber etmek ve sivil toplumu da Lübnan'ın savunulmasında üzerlerine düşeni yapmaları için harekete geçirmek için tek vücut oldu.

Yurtdışında ise Lübnan Dışişleri Bakanı ile iş birliği içinde, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterliğinden kardeş Arap ülkelerinin liderlerine kadar uluslararası üst düzey yetkililerle ve karar alma yetkisine, nüfuza ve uluslararası etkiye sahip dost ülkelerle günlük temaslar yoğunlaştırıldı. BMGK’dan öncelikli talebimiz ateşkes kararı alınmasıydı.

O dönemde düşman İsrail, Lübnan'a saldırmaya devam etti. Altyapıyı ve tesisleri hedef alarak köprüleri, yolları, okulları ve köy ve ilçelerdeki binaları tahrip etti. Hükümet, Lübnan'ın çektiği acıları ve maruz kaldığı tehlikeleri kınamak ve durdurmak üzere dünyayı ve uluslararası örgütleri harekete geçirmeye çalıştı.

Yedi maddelik plan

O dönemde, Lübnan'a yönelik savaşın durdurulması ve İsrail’in saldırganlığının sona erdirilmesi amacıyla Lübnan için çözüm formülleri geliştirmek ve bunları ülke liderlerinin ve BMGK’nın önüne koymak için Cumhurbaşkanı'nın huzurunda ve aktif katılımıyla Bakanlar Kurulu ile birlikte inisiyatif aldım. Hükümet, Roma Konferansı’nda sunduğum ve BMGK tarafından uluslararası ateşkes kararının alınmasındaki yapı taşlarının bir parçası olarak kabul edilen yedi maddelik planı onayladı.

xcrgb
Eski Başbakan Fuad Sinyora 2006 yılında Almanya'nın UNIFIL'e katılımı konusunda anlaşmak üzere Almanya Başbakanı Angela Merkel ile bir araya geldi (Getty)

BMGK 1701 sayılı kararı kabul edildi, savaş durdu ve yerinden edilen kişiler 14 Ağustos 2006 tarihi itibariyle evlerine ve köylerine geri döndü. Lübnan hükümetinin tüm kardeş ve dost ülkeleriyle ilişkilerinde tesis ettiği güven temelinde başta Körfez ülkeleri olmak üzere Arap ülkeleri ve dost ülkeler tarafından sağlanan cömert yardımlar sayesinde altyapının ve hasar görmüş ve yıkılmış binaların yeniden inşası en üst düzeyde verimlilik, güvenilirlik, etkinlik ve hızla gerçekleştirildi. Böylece Lübnan bir kez daha yükseliş ve refah içindeki günlerine geri döndü. Arap dünyasındaki ve uluslararası arenadaki eski rolünü yeniden üstlendi. Lübnan, 2007-2010 yılları arasında dört yıl üst üste modern tarihinin en yüksek büyüme oranını yakaladı ve ödemeler dengesinde büyük bir yıllık fazla elde etmeyi başardı. Ayrıca Merkez Bankası'ndaki toplam döviz rezervlerinde büyük bir pozitif fazla elde etti. Lübnan'ın kamu borcunun gayri safi yurtiçi hasılasına (GSYİH) oranında önemli bir denebilecek nispi bir azalma kaydedildi.

Dayanağı olmayan meydanların birliği teorisine

Öte yandan 8 Ekim 2023'te yaşananlar, Hizbullah'ın, Lübnan'ın işgal altındaki Filistin topraklarına bitişik olan güney sınırında bir cephe açmak için Lübnan'daki meşru makamların bilgisi dışında, tek taraflı olarak, Lübnan'ın o dönemde ve halen içinde bulunduğu son derece zorlu koşulları göz önünde bulundurulmaksızın kendi sorumluluğunda gerçekleştirdiği, meydanların birliği teorisine dayanan girişiminin bir sonucuydu.

Ertesi sabah, 8 Ekim 2023 tarihinde, Lübnan'ın aşağıdaki hususları yerine getiremeyeceğini ve bu askeri savaşa sürüklenemeyeceğini vurgulayan bir açıklama yayınladım ve başlıca beş neden sıraladım. Bunlar; ulusal ve siyasi kriz, cumhurbaşkanının seçilememesi, sorumlu bir hükümetin kurulamaması, boğucu ekonomik kriz, Suriyeli mülteci krizi, Arap ülkeleriyle yakın ilişkilerin sekteye uğraması, 2006 yılında kendisini koruyan Arap ülkeleri ve uluslararası toplumun oluşturduğu güvenlik ağının olmaması ve Lübnanlıların çoğunun böyle bir askeri müdahaleyi desteklememesi ve buna sempati duymamalarıydı.

Şimdi BMGK’nın 1701 sayılı kararı gerektiği gibi uygulanmamış ve BM ile BMGK, Lübnan ve Filistin sorunuyla ilgili tüm uluslararası kararların gerektiği gibi uygulanmasını sağlama konusundaki rollerini yerine getirmemiştir. Oysa İsrail, bölgede adil ve kalıcı bir barış arayışında olmadığını, uluslararası hukuku, uluslararası meşruiyeti ve insan haklarını tanımadığını, Gazze ve Batı Şeria'daki yok etme, öldürme ve yıkım suçlarında ısrar ettiğini kanıtlamıştır. Bugün de yeniden Lübnan'a saldırarak sivilleri öldürüyor, güvende olanları yerlerinden ediyor, konutları ve tesisleri yıkıyor ve barışçıl insanları avlamak için modern teknolojinin nimetlerinden yararlanıyor.

Kahramanlarını arayan ulusal bir rol

Şimdi Lübnan'ı İsrail’in saldırganlığının boyunduruğundan kurtarmak için erişebileceğimiz pencereler açısından artık ne durumda olduğumuzu öğrendiğimize göre Lübnan'ın artık büyük bir ulusal role sahip olduğuna inanıyorum. Lübnan, cumhurbaşkanının yokluğunda kahramanlarını arıyor. Bana göre bu kahramanlar, yasama organı meclisin başı olarak Meclis Başkanı Nebih Berri ve geçici hükümetin başı olarak Başbakan Necip Mikati'dir. Berri ve Mikati, çaba göstererek ve kendilerini adayarak bu rolün ve bu kahramanlığın şerefini ve ödülünü kazanmalılar. Tüm yetkililer ve Lübnan'ı kurtarmaya isteyen herkes, aşağıdaki altı hususu benimseyerek onlara yardımcı olmak için inisiyatif almalılar. İşte o altı husus:

1- Milli bir görev olarak tüm Lübnanlılar, dayanışma ve birlik içinde olmalı, birlik ve ulusal kardeşlik temelinde hareket etmeliler. Lübnan halkı, İsrail'in tüm Lübnan'ı ve Lübnan’ın yapısını hedef alan bu acımasız saldırısını, galibi ya da mağlubu olmayacak şekilde uyumlu ve etkileşimli unsurlarıyla birlikte esefle karşılamalı ve kınamalı.

xcvdf
Mikati, Berri ve Canbolat çarşamba günü Ayn et-Tineh'te bir araya geldiler (EPA)

2- Lübnan için çözümler, Taif Anlaşması ve Lübnan Anayasası’nın doğru ve eksiksiz uygulanmasına, Lübnan devletine ve onun tek ve münhasır otoritesine, egemen kararına ve vatanı ve ulusal egemenliği koruma sorumluluğuna, halkına karşı ve onların güvenlik ve istikrarını sağlamadaki sorumluluğuna bağlılığına yönelik ulusal çözümlerden başkası olamaz ve olmamalı da.

3- Düşmanlık tüm Lübnan'ı ve tüm Lübnanlıları etkilediğinden ve hiç kimse kendi siyasi tutumunu desteklemek ya da çıkar elde etmek için İsrail’in düşmanlığını desteklemediğinden Lübnan devletinin dizginleri geri alması ve sorumluluğunu yeniden üstlenmesi gerektiği düşüncesine odaklanılmalı. Bunun için Lübnanlıların birbirini kucaklaması ve tek kaygılarının ülkelerini kurtarmak ve ulusal bekasını, Lübnanlıların birlik ve beraberliğini ve geleceklerini tehdit eden bu derinleşen ve tehlikeli krizden çıkarmak olması için fikirbirliğine dayalı bir ulusal duruş sergilemeleri gerekiyor.

4- BMGK’ya Lübnan'da derhal ateşkes sağlanması için bir karar çıkarması ve tüm tarafların 1701 sayılı kararı tam olarak ve derhal uygulamaları, ilgili tüm uluslararası kararlara saygı duymaları ve uluslararası barışın ve güvenliğin korunmasındaki sorumluluklarını üstlenmeleri çağrısında bulunulmalı.

5- Meclis Başkanı, Lübnan devletini ve Lübnan halkını tehdit eden tehlikeleri görüşmek üzere, Lübnan’ın bekasını koruyacak, Lübnan Anayasası’na saygı gösterecek ve Lübnan'ın birliğini ve toprak bütünlüğünü muhafaza edecek şekilde Meclis'i toplamalı. Ayrıca herhangi bir gecikme olmaksızın, Lübnanlıları, 1701 sayılı kararı tam olarak uygulayacak sorumlu bir hükümet kurmak üzere bir araya getirebilecek, Lübnan'ın sağlığını ve egemenliğini yeniden tesis etmek ve Lübnan'ın bağımsızlığını, egemenliğini, özgürlüğünü, kalkınmasını ve istikrarını korumada Lübnan devletinin tam rolünü geliştirmek için çalışacak yeni bir cumhurbaşkanı seçilmesi için çağrıda bulunmalı.

6- Kan kardeşi ve aynı kimliği taşıyanlar olarak tüm Arap kardeşlerimiz ve Arap Devletleri Ligi (AL) ülkelerinin yanı sıra tüm dost ülkeler ve uluslararası insani yardım kuruluşlarıyla birlikte, yerlerinden edilmiş, şehirlerinden ve köylerinden koparılmış insanların ve Lübnan halkının onurunu korumanın yanı sıra yerlerinden edilenlerin derhal ve acilen şehirlerine ve köylerine dönmelerinin sağlanması, yıkılan ve hasar gören yerlerin yeniden inşası için gerekli mekanizmaların devreye sokulması ve gerekli fonların tahsis edilmesi ve acil tüm yardımların ulaştırılması için çalışılmalı.

Bu yeni sınav, Lübnan'ın 2006 yılında yaşadıklarından hiçbir ders çıkarmadığını, ateş gücü, hava, teknoloji ve istihbarat üstünlüğünü ve sınırsız uluslararası desteğini ölüm ve yıkım için kullanan düşman İsrail’in her türlü saldırısına açık olduğunu kanıtladı. İsrail, hala Lübnanlılar arasında bölünme ve çekişme yaratma üzerine bahis oynuyor, ama Allah'ın izniyle bu asla gerçekleşmeyecek. İsrail, Lübnanlılar arasına bölünme ve çekişme yaratmak amacıyla sonuncusu Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'a düzenlenen suikast olmak üzere, katliamlar ve suikastlar yapmaktan çekinmiyor.

Bugün Lübnan ve tüm dünya bir sınavla karşı karşıya. BM ve BMGK doğru olan için ayağa kalkacak mı? Lübnanlılar tüm güçleriyle ülkelerinin ve kendilerinin şerefi ve güvenli bir ülkede yaşama hakkını savunmak ve İsrail'e gerçeğin, insanlığın ve insan haklarına saygının anlamı konusunda bir ders vermek için inisiyatif alacak mı?!