Yeni Ortadoğu Lübnan'dan başlamıyor

Taktik kazanımlardan bağımsız olarak bir dizi stratejik hatanın yönlendirdiği bir savaşın içindeyiz

 Lübnan Sivil Savunma personeli, İsrail'in Beyrut'un Basta mahallesine düzenlediği hava saldırısı sonucu çıkan yangınla mücadele ediyor, 11 Ekim 2024 (AFP)
Lübnan Sivil Savunma personeli, İsrail'in Beyrut'un Basta mahallesine düzenlediği hava saldırısı sonucu çıkan yangınla mücadele ediyor, 11 Ekim 2024 (AFP)
TT

Yeni Ortadoğu Lübnan'dan başlamıyor

 Lübnan Sivil Savunma personeli, İsrail'in Beyrut'un Basta mahallesine düzenlediği hava saldırısı sonucu çıkan yangınla mücadele ediyor, 11 Ekim 2024 (AFP)
Lübnan Sivil Savunma personeli, İsrail'in Beyrut'un Basta mahallesine düzenlediği hava saldırısı sonucu çıkan yangınla mücadele ediyor, 11 Ekim 2024 (AFP)

Refik Huri

İran ile İsrail arasında yaşanan doğrudan savaş anlamında bir savaş değil, daha ziyade karşılıklı mevsimsel bombardımandır. İran, geçen nisan ayında Şam'daki İran konsolosluğunun bombalanması ve Devrim Muhafızları subaylarının öldürülmesi sonrasında olduğu gibi, İsrail'in kendisini bombalamasına yanıt vermek dışında İsrail'i bombalamıyor. Birkaç gün önce de Tahran'da İsmail Heniyye'nin öldürülmesine yanıt olarak İsrail’i bombalamıştı. İsrail ise İran'ın bombalamasına yanıt vermek dışında İran topraklarını bombalamıyor.

İsrail'in ölüm ve yıkım makinesinin Gazze ve Lübnan'da yaptığı hiçbir şey İslam Cumhuriyeti'ni doğrudan savaş sahasına dahil olmaya sevk etmedi. Tahran'ın Siyonist oluşum ile mücadelede Hamas'ı, İslami Cihat'ı, Hizbullah'ı ve Ensarullah-Husileri desteklemek için yaptığı hiçbir şey de İsrail'i İran topraklarının derinliğine saldırmaya itmedi. Her birinin bir “kontrolörü” var; ABD İsrail'i kontrol ediyor ve ABD ile doğrudan bir çatışmadan kaçınma isteği de İran'ı kontrol ediyor. Denklem, her iki taraftaki aşırılık yanlılarının bozulması çağrılarına rağmen bir sonraki duyuruya kadar sabit kalacak. İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Devrim Muhafızları'na bağlı örgütlere “direnin" demesinin anlamı da bu değil mi?

Doğrudan savaşa gelince, bu, İsrail ile Devrim Muhafızları'na bağlı örgütler arasında İran adına yapılan bir vekalet savaşıdır ve en az İran ile İsrail arasındaki doğrudan çatışma kadar önemlidir. İran İslam Cumhuriyeti'nin bu ideolojik örgütleri kurarak, silahlandırarak ve finanse ederek yaptığı büyük ve maliyetli yatırımdan vazgeçtiği doğru değil. Örgütlerin İsrail'e karşı direnişteki rolleri de ilk savunma hattını oluşturmak, İran'ı korumak için bir bariyer oluşturmak ve bölgesel projesi için çalışmaktan başka bir şey değil.

Hizbullah'a destek vermek için Beyrut'a gelen Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, “Direniş ekseninin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşenini temsil ettiğini" söyleyerek bir sırrı açıklamış değil. Zira bu örgütler olmasaydı Tahran önemli bir bölgesel rol oynayamazdı, çünkü onlar olmasaydı Tahran, Humeyni Devrimi’nin kuruluş amacına uymayan sıradan bir devlet haline gelirdi. İsrail'in, Savunma Bakanı Yoav Galant'ın “başı Tahran'da olan bir ahtapotun kolları” olarak tanımladığı örgütlerle savaşı da İran rejimini doğrudan vurmanın alternatifi olmanın ötesine geçmiyor.

Netanyahu da her zamanki gibi tepesi atarak “İsrail'in yaptıkları bölgenin çehresini değiştirecek ve Ortadoğu'da gelecek nesillere yansımaları olacak” açıklamasını yapıyor. Ama Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesinden bahseden tek kişi o değil. Ondan önce Şimon Peres, “Yeni Ortadoğu” hakkında yazmıştı. İsrail ile Hizbullah arasındaki 2006 savaşında ABD dışişleri bakanı Condoleezza Rice, “yeni bir Ortadoğu'nun doğum sancılarından” söz etmişti. Hamaney de elbette İran'ın önderliğinde “yeni, İslami, Amerikalı olmayan bir Ortadoğu” vizyonunu duyurmakta gecikmedi ama bu gerçekleşmedi. İsrail eski başbakanı Ehud Olmert de yakın zamanda 2006 savaşı ile ilgili şu itirafta bulunmuştu: “Savaşın gerçek amacı Hizbullah'ı yok etmek değil, İsrail’in caydırıcı gücünü teyit etmekti.” Bu yeni Ortadoğu'nun kurulmasını engelleyen şey İsrail ordusunun hedefe ulaşmadaki askeri ve dolayısıyla stratejik başarısızlığı değildi. İsrail savaşı kazansa bile Ortadoğu değiştirilemezdi ve Hizbullah'ın “ilahi bir zafer” kazandığını duyurması da zor görünüyordu.

Ortadoğu'yu değiştirmek, Lübnan'dan ve oradaki savaştan ya da Gazze'den ve oradaki savaştan başlamıyor, tam aksine Gazze ve Lübnan'da bitiyor. Değişim, Netanyahu'nun Gazze'de Hamas'tan sonra Hizbullah'ın gücünü vurma savaşıyla değil, İran, İsrail ve Türkiye'deki değişimle başlıyor.

Yeni Ortadoğu'daki önemli faktör ise Arap rolünün güçlü bir şekilde geri dönmesidir. Bölgedeki mevcut sahne, Arap dünyasında nüfuz ve rol elde etmek için İran, İsrail ve Türkiye arasındaki bölgesel çatışma veya rekabeti gösteriyor. Ancak bu güç dengesi bir noktada gücün gerçeklerini dayatmaya ne kadar muktedir olursa olsun, eşyanın doğasına aykırıdır. Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan çevirdiği analize göre bölgesel çatışmaya ek olarak ve merkezinde ABD'nin tek taraflı sistemi yerine çoğulcu bir uluslararası sistemi getirme mücadelesi kapsamında, ABD'nin bölgedeki geniş çaplı rolünün bir kısmını elde etmek için Rusya ve Çin ile ABD arasında yaşanan rekabet var.

CIA Direktörü kıdemli diplomat William Burns, “Soğuk Savaş sonrası dönemin Rusya'nın Ukrayna'yı işgal ettiği anda sona erdiğine" inanıyor. NATO destekli Ukrayna savaşının sonucu, yeni dünya düzeninin çehresini belirleyecek ve bu elbette Ortadoğu'daki bölgesel düzenin çehresine de yansıyacak.

Aslında hesaplarda ve gerçeklerin okunmasında hatalar var, zira biz taktik kazanımlardan bağımsız olarak, bir dizi stratejik hatanın yönlendirdiği bir savaşın içindeyiz. Bir tarafta İsrail'in, büyük ve kritik hedeflere ulaşmanın İran ve kollarıyla savaşma yolu ile mümkün olacağına dair yanlış algısı var. Diğer tarafta İran'ın, İslami başlık altında bir Pers imparatorluğu kurmanın ideolojik örgütleri silahlandırmak, belirli bir mezhebi Arap sosyal ve ulusal dokusundan kopararak öne çıkarmak ve İsrail'e savaş sloganını yükseltmekle mümkün olabileceği yönündeki yanlış algısı var.

Kadim Ortadoğu inatçıdır ve Osmanlı İmparatorluğu için ağlayanlar olduğu gibi onun için de ağlayanlar var. Savaşların dışında doğan yeni bir Ortadoğu, kalkınmanın, teknolojinin, iyi yüksek öğrenimin, yapay zekanın ve geleceğe dair umutların Doğusu da var. Öte yandan sosyal demokrat bir Doğu üzerine bahis girmek ise hayaldir. Christopher Phillips gibi bize uzaktan bakanlara gelince, Ortadoğu'yu yeni kılan şeyin, dış müdahalelerin inanılmaz derecede artması, öyle ki yerel güçlerin büyük oyunculara borçlu hale gelmesi olduğunu düşünüyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Indepenedent Arabia'dan çevrilmiştir.



Yeni Zelandalı bakandan, "Kaptan erkek olsaydı gemiyi batırmazdı" diyenlere yaylım ateşi

Batan geminin yerine yenisini eklemenin 100 milyon Yeni Zelanda dolarına (yaklaşık 2 milyar TL) mal olacağı bildiriliyor (AP)
Batan geminin yerine yenisini eklemenin 100 milyon Yeni Zelanda dolarına (yaklaşık 2 milyar TL) mal olacağı bildiriliyor (AP)
TT

Yeni Zelandalı bakandan, "Kaptan erkek olsaydı gemiyi batırmazdı" diyenlere yaylım ateşi

Batan geminin yerine yenisini eklemenin 100 milyon Yeni Zelanda dolarına (yaklaşık 2 milyar TL) mal olacağı bildiriliyor (AP)
Batan geminin yerine yenisini eklemenin 100 milyon Yeni Zelanda dolarına (yaklaşık 2 milyar TL) mal olacağı bildiriliyor (AP)

Yeni Zelanda Savunma Bakanı Judith Collins, Kraliyet Donanmasına ait HMNZS Manawanui'nin batmasını, kaptanın cinsiyetine bağlayanlara tepki gösterdi. 

HMNZS Manawanui, Samoa'nın Upolu Adası açıklarında cumartesiyi pazara bağlayan gece resife çarparak karaya oturmuştu.  

Araştırma gemisindeki 75 kişinin hepsi pazar erken saatlerde tahliye edilmişti. Rüzgarlı havada meydana gelen bu olayda gemi saatler sonra alev alarak batmıştı.

Savunma Bakanı Judith Collins, gemide çok fazla yakıt olduğunu belirterek, muhtemel sızıntı tehlikesine karşı önlem alınacağını ifade etmişti. Yeni Zelanda Savunma Kuvvetleri de geminin neden battığının tespiti için olayla ilgili inceleme başlatılacağını duyurmuştu. 

Diğer yandan Collins, perşembe günkü açıklamasında, sosyal medyada geminin batmasından Komutan Yvonne Gray'i sorumlu tutan paylaşımlara tepki gösterdi. 

Collins, Gray'e yöneltilen saldırıları "kadın düşmanlığı" diye niteleyerek, sosyal medya kullanıcılarının "tanımadıkları bir kişi hakkında anlamsız yorumlar yaptığını" belirtti. 

İnternette Gray'i eleştirenlere "koltuk amirali" diyen Collins, bu insanların "ölüm kalım durumlarında karar verme baskısını" bilmediğini söyledi ve ekledi: 

Kaptanın cinsiyetinin bu olayla ilişkili olmadığını biliyoruz. Gray, 30 yıllık denizcilik tecrübesi olan biri.

Collins, yorum yapanlardan birinin kimliğini araştırdığını ve bu kişinin erkek bir kamyon şoförü olduğunu öğrendiğini belirterek şöyle devam etti: 

Bence gemi kaptanlığı yerine kamyon sürmekle ilgili yorum yapsın.

HMNZS Manawanui'nin batmasıyla Yeni Zelanda ordusu, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez gemi kaybetmiş oldu.

Independent Türkçe, Sky News, New York Post