İsrail'in Lübnan'daki dört savaşı: Korkutucu karşılaştırmalar

İsrail'in 7 Ağustos 2024 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila köyünün dış mahallelerini hedef alan hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in 7 Ağustos 2024 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila köyünün dış mahallelerini hedef alan hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

İsrail'in Lübnan'daki dört savaşı: Korkutucu karşılaştırmalar

İsrail'in 7 Ağustos 2024 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila köyünün dış mahallelerini hedef alan hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in 7 Ağustos 2024 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila köyünün dış mahallelerini hedef alan hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor (AFP)

İbrahim Hamidi

Lübnan'da halihazırda yaşanan dördüncü İsrail savaşı ile ondan önceki üç savaş arasında pek çok karşılaştırma bulunuyor. Ancak bölgesel ve uluslararası koşulların yanı sıra savaşın amacı ve Lübnan ile İsrail'in iç koşullarındaki paradokslar daha çok olabilir.

İsrail’in 1978'de “Litani Operasyonu” adı verilen Lübnan'a yönelik ilk kara işgali, Suriye ordusunun müdahalesinden iki yıl, Lübnan ordusunu parçalayan, Güney Lübnan’ı, 1970'teki Kara Eylül olaylarının ardından Ürdün'den buraya taşınan Filistinli savaşçılara açan iç savaştan ise yaklaşık üç yıl sonra gerçekleşti.

1982 Beyrut işgali ise İsrail ve ABD’nin baskısı ile Yaser Arafat ve savaşçılarının sınır dışı edilmesini amaçlıyordu. Ardından üçüncü kara müdahalesi olan Temmuz 2006 savaşı, İsrail'in güneyden çekilmesinden 6 yıl, Lübnan başbakanı Refik Hariri'nin Şubat 2005'te öldürülmesinin ardından Suriye ordusunun geri çekilmesinden ve “milislerin silahsızlandırılması” çağrısında bulunan 1559 sayılı Kararın yayınlanmasından bir yıl sonra geldi.

18 yıl önce Hizbullah ile Tel Aviv arasında yaşanan Temmuz Savaşı, Lübnan ordusunun güneye konuşlandırılmasını ve Hizbullah savaşçılarının Litani Nehri'nin gerisine çekilmesini de içeren 1701 sayılı Kararın alınmasıyla sona erdi.

Son olarak Ekim 2024'ün başında, Hizbullah'ı hedef alan güvenlik sızmaları ve aralarında Genel Sekreter Hasan Nasrallah'ın da bulunduğu liderlerinin öldürülmesinin ardından dördüncü işgal başladı. Açıklanan hedef, Hizbullah’ın elit güçlerini Litani'nin gerisine çekilmeye zorlamak. Bazı İsrailliler asıl amacın Hizbullah'ı silahsızlandırmak veya silahını orduya teslim etmesini sağlamak olduğuna inanıyor.

İsrail'in Lübnan'daki dört savaşı, özellikle de ikinci ve son savaşları arasındaki en önemli benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?

Bu dört savaş ve özellikle de ikinci ve son savaşlar arasındaki en önemli benzerlikler ve farklılıklar şunlardır:

Birincisi, dahili benzerlikler ve farklılıklar. 42 yıl önce gerçekleşen işgalin Lübnan iç savaşının, ordunun parçalanmasının ve büyük siyasi bölünmelerin ortasında gerçekleştiği doğru. Ancak şu anda, Hizbullah'ın büyük ve baskın bir taraf haline gelmesiyle mezhepsel taraflar biraz değişmiş olsa da, derin ve birikmiş bir siyasi bölünme mevcut. Geçmişteki siyasi sahnenin aksine, bu savaş çoğu büyük kurumda ve temel otoritede görülen boşluk veya geçici olarak görev yapma ya da görev uzatmalarının ortasında yaşanıyor. Cumhurbaşkanı yok, hükümet veya hükümet başkanı yok, ordu komutanı yok, merkez bankası başkanı yok. Tek istisna, 1982'de de aktif ve bir aktör olan, Tunus'a giden Arafat'ı uğurlayanlar arasında yer alan Meclis Başkanı Nebih Berri'dir.

İkincisi, savaşın amacı. 1982'de İsrail Başbakanı Menahem Begin ve Savunma Bakanı Ariel Şaron'un hedefi Filistin Kurtuluş Örgütü'nü ve lideri Yaser Arafat'ı sınır dışı etmekti. Yani savaşın hedefinde Ürdün'den gelen mülteciler vardı. Belirli sayıda kişinin sınır dışı edilmesinden bahsediliyordu ve gerçekten de gemi ve otobüslerle komşu ülkelerin yanı sıra Tunus'a nakledildiler. Arafat'ın çok sayıda düşmanı ve Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin dahil çok az müttefiki vardı. Bugünse savaşın hedefi, direniş eksenindeki ittifaklar ağıyla birlikte saldırı yükü altındaki İran'ın tam destek ve hamiliğinden yararlanan Hizbullah'tır. Direniş eksenine ek olarak Hizbullah, Şii çevrenin bir parçasıdır ve 40 yıldan fazla bir süredir bir iç ve dış güvenlik, askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal ağ kurmuştur.

Esed ve Humeyni arasındaki koordinasyon, Haziran 1982'de Devrim Muhafızlarının Bekaa Vadisi'nde Hizbullah'ın ilk hücrelerini kurması için zeminin hazırlanması şeklinde ifade buldu.

Üçüncüsü bölgesel farklılıklar ve benzerlikler. 1982 işgali karmaşık bir bölgesel sahnenin ortasında gerçekleşti. Esed (Hafız Esed) özellikle hastalığının ardından, küçük kardeşi Rıfat'ın iktidara ele geçirme hırsına dair işaretler arasında Müslüman Kardeşler’e karşı bir mücadele veriyordu. Suriye Devlet Başkanı, Saddam'a karşı savaşında İran Dini Lideri’nin yanında yer almıştı. Esed ve Humeyni arasındaki koordinasyon, Haziran 1982'de Devrim Muhafızlarının Bekaa Vadisi'nde Hizbullah'ın ilk hücrelerini kurması için zeminin hazırlanması şeklinde ifade buldu.

Seksenli yılların başında, 1978'de Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David Anlaşması ve 1980'de başlayan Irak-İran savaşı zemininde Arap-Arap bölünmelerine tanık olunduğu doğru. Ancak Lübnan'da 1976'da “Caydırıcı Kuvvetlerin” gönderilmesinin temsil ettiği sınırlı bir Arap iş birliği de vardı. Arap koordinasyonu Şam ile görüşmeler ile başladı ve 1989'da Suudi Arabistan-Suriye sponsorluğunda Taif Anlaşması’nın imzalanması ile sonuçlandı.

Şu anda bölgesel bölünmenin boyutu daha derin ve Arap olmayan oyuncuların hırsları daha tehlikeli. 1982 yılında Bekaa Vadisi'nde tohumları ekilen İran'ın rolü, sınırları aşarak ve egemenlikleri ihlal ederek bölgede genişledi. Saddam'ın 2003'te devrilmesinden sonra Irak'ta ve 2005'te Suriye'nin çekilmesinden sonra Lübnan'da rolü arttı. Filistin meselesine gelince; 2004 sonunda Arafat'ın vefatından, 2005'te Şaron'un Gazze Şeridi'nden çekilmesinden, 2006 seçimlerinde Hamas'ın zafer kazanmasından ve 2007'de Gazze Şeridi'ni kontrol etmesinden, Batı Şeria'da Oslo Anlaşmaları ve yelpazelerinin aşınmasından sonra İran’ın rolü güçlendi. Ardından 2011'de de Arap Baharı geldi. 2014'te DEAŞ’ın ortaya çıkışı Tahran'ın, özellikle 2012'den itibaren rejimi kurtarmak için askeri müdahalede bulunduğu Suriye'deki varlığını milisler ve Hizbullah aracılığıyla güçlendirmesine neden oldu.

ABD ile İsrail arasındaki büyük ittifaka rağmen, Başkan Ronald Reagan, 1982 savaşında Begin'in karşısında durup ona baskı yapmaktan çekinmemişti

Dördüncüsü, uluslararası farklılıklar ve benzerlikler. 1982 öncesinde Soğuk Savaş hâlâ devam ediyordu. Nitekim Lübnan Savaşı da dahil olmak üzere bölgedeki büyük krizlerde bu savaşın çehresi görülüyordu. Lübnan’da Sovyet ve Amerikan rolleri öne çıkmış ve her biri iç savaşın bir tarafını desteklemişti. Arafat'ın Ağustos 1982'de Lübnan’dan  ayrılmasının ardından ABD askeri olarak Lübnan'da kalmaya karar verdiğinde, gizli temaslarında bunu “komünist yayılma” ve “İran nüfuzu” ile mücadele etmek istediğini söyleyerek haklı çıkarmaya çalışmıştı. Ama 1983'te Deniz Piyadelerine yapılan saldırıya tosladı.

ABD ile İsrail arasındaki büyük ittifaka rağmen, Başkan Ronald Reagan, Begin'in karşısında durmaktan ve ona gerek Beyrut'un bombalanması gerek Ebu Ammar”ın Beyrut’tan uzaklaştırılmasının koşulları veya Beyrut ile Tel Aviv arasındaki 17 Mayıs barış anlaşması konusunda olsun, BM aracılığıyla siyasi ve askeri baskı yapmaktan çekinmedi. Öldürülen kardeşi Şeyh Beşir'in anısına cumhurbaşkanı Emin Cemayel’e destek verdi. Begin ile Esed arasındaki mesajları iletti ve aralarında 1981'deki füze krizinin de olduğu doğrudan çatışmaların tehlikesini azaltmak için bazı askeri düzenlemeler yaptı.

Şimdi ise en azından şu söylenebilir; Başkan Joe Biden İsrail’in söylemini benimseyerek kendisinin “Siyonist” olduğunu söyledi. Rusya'nın açıklamalar hariç tam anlamıyla yokluğunun ortasında İsrail'in güvenliğini korumak için destek vermekten çekinmeyeceğini ifade etti. Önümüzdeki ayın başında yapılacak başkanlık seçimleri yaklaşırken Biden'ın Binyamin Netanyahu üzerindeki nüfuzunun kalıntılarının da buharlaştığına şüphe yok.

Netanyahu kendisini İsrail’in caydırıcılığını, üstünlüğünü ve güvenliğini yeniden kazanmak için savaşan biri olarak sunuyor ve bunu İbrani devleti ve kendi şahsı için bir “varoluş savaşı” olarak görüyor.

 Buradan İsrail ile ilgili beşinci faktör doğuyor ve bunun da iki boyutu var. Kişisel olan birinci boyut, güneyde Gazze'den kuzeyde Lübnan'a savaştan savaşa geçerek kaderini savunan ve hapse girmemek için çabalayan Netanyahu ile ilgili. İkincisi, İsrail'deki derin sistemle ilgili, zira Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırıları İsrail'in üç ilkesini vurdu; askeri-güvenlik üstünlüğü, bölgede caydırıcılık, 1948 topraklarında İsraillilerin güvenliği. Bu nedenle Netanyahu kendisini İsrail’in caydırıcılığını, üstünlüğünü ve güvenliğini yeniden kazanmak için savaşan biri olarak sunuyor ve bunu İbrani devleti ve kendi şahsı için bir “varoluş savaşı” olarak görüyor.

İsrail'in Lübnan'daki savaşları, özellikle de 1982 ve 2024 savaşları arasındaki karşılaştırmalar korkutucu. Hiç şüphe yok ki iç, bölgesel ve uluslararası faktörleri bir araya getirmek, savaşa yapay zekayı, insansız hava araçlarını, akıllı ve “akılsız” füzeleri ve bombaları dahil etmek, Gazze'de yaşananları ve kuzeydeki dördüncü savaşta yaşanabilecekleri anlatan, “yeni cepheler” açılabileceğini açıklayan korkutucu bir tarif. Güney Suriye'de İranlı milisleri Golan'dan uzaklaştırmak amacıyla açılacak cephe, İran’ın kendisine kadar uzanarak bir başka cephe açabilir. Kaldı ki İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant, İran’a saldırının "ölümcül, kesin ve her şeyden önce şaşırtıcı olacağını" söyledi.

Bu, Lübnan'da öncesinde yaşanan üç savaşın ardından, 2024'teki korkunç İsrail savaşının tarifidir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



İsrail ordusu, Lübnan'daki "büyük bir silah tüccarının" ortadan kaldırıldığını duyurdu

İsrail'in geçen pazartesi günü Güney Lübnan'daki Nebatiye kentine düzenlediği hava saldırısının yol açtığı yıkımdan (AP)
İsrail'in geçen pazartesi günü Güney Lübnan'daki Nebatiye kentine düzenlediği hava saldırısının yol açtığı yıkımdan (AP)
TT

İsrail ordusu, Lübnan'daki "büyük bir silah tüccarının" ortadan kaldırıldığını duyurdu

İsrail'in geçen pazartesi günü Güney Lübnan'daki Nebatiye kentine düzenlediği hava saldırısının yol açtığı yıkımdan (AP)
İsrail'in geçen pazartesi günü Güney Lübnan'daki Nebatiye kentine düzenlediği hava saldırısının yol açtığı yıkımdan (AP)

İsrail ordusu bugün, bugün, Baalbek (doğu Lübnan) şehrine düzenlediği saldırıda, Suriye'de İsrail'e saldırı düzenlemeyi planlayan terörist hücrelerini Lübnan'dan yöneten büyük bir silah tüccarı ve tedarikçisi olan Hüseyin Seyfo Şerif adlı teröristi etkisiz hale getirdiğini duyurdu. İsrail ordusunun Arapça medya sözcüsü, "X" platformu aracılığıyla yaptığı açıklamada, "Teröristin faaliyetleri, İsrail ve Lübnan arasındaki mutabakatları ihlal etmektedir. Zira İsrail Savunma Kuvvetleri, İsrail Devleti'ne yönelik her türlü tehdidi ortadan kaldırmak için çalışmaya devam edecektir" dedi.

Baalbek şehrinde İsrail insansız hava aracının (İHA) dün akşam bir aracı hedef alması sonucu iki kişi hayatını kaybetti. Şarku’l Avsat’ın Lübnan'ın resmi Ulusal Haber Ajansı’ndan aktardığına göre İsrail İHA’sı Baalbek'in el-Asira semtinde bir aracı hedef alarak iki sivili öldürdü. Halk Sağlığı Bakanlığı'na bağlı Sağlık Acil Durum Operasyon Merkezi yaptığı açıklamada, "İsrailli düşmanın Baalbek şehrinde bir araca düzenlediği saldırıda ilk etapta iki şehit verildiğini" duyurdu.


İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 24 saat içinde 99 Filistinli öldürüldü

Gazze'deki Şifa Hastanesi'nde İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazeleri (Reuters)
Gazze'deki Şifa Hastanesi'nde İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazeleri (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 24 saat içinde 99 Filistinli öldürüldü

Gazze'deki Şifa Hastanesi'nde İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazeleri (Reuters)
Gazze'deki Şifa Hastanesi'nde İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazeleri (Reuters)

Filistin Haber Ajansı (WAFA), tıbbi kaynaklara dayandırdığı haberinde, İsrail güçlerinin son 24 saatte Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 99 Filistinlinin hayatını kaybettiğini bildirdi. WAFA’nın haberine göre ölenlerden 77'si Gazze Şeridi'nin kuzeyinde hayatını kaybetti.

Hastanelere ulaşan ölü sayısı şöyle: "Şifa Hastanesi'nde 48, Ehli Arap (Baptist) Hastanesi'nde 20, Kudüs Hastanesi'nde 6, Saraya Hastanesi'nde 3, Avda Hastanesi'nde 3, Mescid-i Aksa Şehitleri Hastanesi'nde 1, Nasır Hastanesi'nde ise 18 ölü” bulunmakta.

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı kaynaklar, İsrail'in Gazze Şeridi'nde çeşitli bölgeleri hedef aldığını, bunlar arasında yerinden edilmiş kişilerin çadırları, evleri ve konut kulelerinin yanı sıra sivillerin toplanma alanları ve yardım bekleyen insanların da bulunduğunu bildirdi.


İsrail'in çağrı cihazlarını patlatmasının üzerinden bir yıl geçti… Lübnanlılar iyileşme yolculuklarına devam ediyor

Çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarından biri olan 27 yaşındaki Zeyneb Mustarah... Beyrut, 15 Eylül 2025 (Reuters)
Çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarından biri olan 27 yaşındaki Zeyneb Mustarah... Beyrut, 15 Eylül 2025 (Reuters)
TT

İsrail'in çağrı cihazlarını patlatmasının üzerinden bir yıl geçti… Lübnanlılar iyileşme yolculuklarına devam ediyor

Çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarından biri olan 27 yaşındaki Zeyneb Mustarah... Beyrut, 15 Eylül 2025 (Reuters)
Çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarından biri olan 27 yaşındaki Zeyneb Mustarah... Beyrut, 15 Eylül 2025 (Reuters)

Zeyneb Mustarah, Beyrut'ta bir etkinlik planlama şirketi işletiyordu. Ancak geçen yıl İsrail'in Lübnan'da bubi tuzaklı çağrı cihazlarını patlatması sonucu yüzünden ve sağ elinden yaralandı. Zeyneb, eli ve gözlerinin sağlığına kavuşması için çok sayıda ameliyat geçirdi.

17 Eylül 2024'te, Hizbullah'ın üyeleri tarafından taşınan binlerce çağrı cihazı aynı anda patladı, bir gün sonra da diğer kablosuz cihazlar (telsizler) patladı.

Patlamalarda 39 kişi öldü ve 3 bin 400'den fazla kişi yaralandı. Yaralananlar arasında patlama anında cihazların yakınında bulunan ve İran destekli örgütün mensubu olmayan çocuklar ve siviller de vardı.

Şu anda 27 yaşında olan Zeyneb de yaralananlar arasındaydı.

Zeyneb, Reuters'a verdiği demeçte, evden çalışırken akrabalarından birine ait çağrı cihazının mesaj almış gibi bip sesi çıkardığını, ardından dokunmadan patladığını söyledi. Bilincini kaybetmemiş olsa da yüzünde ve elinde ağır yaralanmalar meydana geldi.

Şok edici bir saldırı

Zeyneb geçtiğimiz yıl 14 ameliyat geçirdi ve önünde halen yedi estetik ameliyatı var. Zeyneb, sağ el parmaklarını ve görme yetisinin yüzde 90'ını kaybetti.

Zeyneb, “Görme yetim sadece yüzde 10 olduğu için artık iç mimarlık okuyamam. Allah izin verirse, gelecek yıl kendime uygun üniversite bölümlerine bakacağız, böylece okula devam edebileceğim. Ama kesinlikle oturup hiçbir şey yapmadan durmayacağım” ifadelerini kullandı.

Çağrı cihazları ve telsizlerin patlaması, İsrail ile Hizbullah arasında yıkıcı bir savaşı tetikledi ve bu da Lübnan'ın geniş alanlarının tahrip olmasına yol açtı.

Patlamalardan iki ay sonra, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun sözcüsü, başbakanın saldırıya yeşil ışık yaktığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre İsrail, Hizbullah tarafından satın alınan binlerce çağrı cihazının içine, küçük ama yüksek patlayıcılı fünyeler sakladı.

Bu cihazlar, Hizbullah mensupları tarafından taşınıyordu.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, patlamaları ‘şok edici’ olarak nitelendirerek, siviller üzerindeki etkisinin ‘kabul edilemez’ olduğunu vurguladı.

Volker Türk, cihazları kimin taşıdığını veya nerede bulunduğunu kesin olarak bilmeden binlerce kişiyi aynı anda hedef almanın, ‘uluslararası insan hakları hukukunu ihlal ettiğini’ bildirdi.

Yaralanan sağlık çalışanları

Hizbullah'ın er-Resulu’l A'zam Hastanesi'nin mühendislik ve tıbbi ekipman müdürü 34 yaşındaki Muhammed Nasıruddin, çağrı cihazları patladığı sırada kendi cihazını cebinde taşıyordu. Nasıruddin, bu cihazı, hastanede gerekli olan bakım işlerine erişimi kolaylaştırmak için kullandığını söyledi.

17 Eylül'de, oğlunun okulunun ilk günü olduğu için eşiyle telefonda konuştu. Birkaç dakika sonra, taşıdığı çağrı cihazı patladı.

Patlama sonucu sol gözünü ve sol el parmaklarını kaybetti, kafatasına şarapnel parçaları saplandı. İki hafta komada kaldı. Nasıruddin halen yüz ameliyatları geçiriyor.

Uyandığında, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail'in düzenlediği saldırılarda öldürüldüğünü öğrendi. Bu olay, Hizbullah ve destekçileri için bir dönüm noktası oldu.

Ancak Nasıruddin, oğlu onu bu halde görene kadar tek bir damla gözyaşı dökmedi.

O şöyle dedi: “Gözümü ve parmaklarımı kaybettim ama ağlamadım... Hissettiğim tek üzüntü, oğlumun babasının durumunun böyle olmasını nasıl kabullenebildiğiydi.”

Lübnan Meclisi Milletvekili ve göz cerrahı Elias Jradi, çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarına onlarca ameliyat yaptı ve bazı vakaların ömür boyu tedavi gerektireceğini söyledi.

Reuters'a konuşan Jradi şu ifadeleri kullandı: “Çoğu bu yıl birkaç ameliyat daha geçirmeli. Çoğu ömür boyu takip gerektiriyor… Tedavinin belirli bir noktada sona ereceğini sanmıyorum; devam edecek. Her vaka insani bir vakaydı, özellikle de size ‘Bize ne oldu?’ diye soran çocuklar veya kadınlarla karşı karşıya kaldığımızda... Onlara cevap veremiyorsunuz.”