İsrail Cibaliye’ye girdi: Gazze'de demografik ve siyasi değişim

İsrail, nihai olarak Filistinlileri insan tozuna dönüştürmeyi hedefliyor!

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail’in saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazı üzerinde bir Filistinli, 4 Kasım 2024 (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail’in saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazı üzerinde bir Filistinli, 4 Kasım 2024 (Reuters)
TT

İsrail Cibaliye’ye girdi: Gazze'de demografik ve siyasi değişim

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail’in saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazı üzerinde bir Filistinli, 4 Kasım 2024 (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail’in saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazı üzerinde bir Filistinli, 4 Kasım 2024 (Reuters)

Macid Kayali

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere karşı yürüttüğü soykırım savaşının on üçüncü ayında, İsrail, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde, Gazze’nin en büyük mülteci kampı olan ve 2,3 milyonluk toplam nüfusunun yaklaşık 400 bininin yaşadığı Cibaliye Mülteci Kampı’nı, Beyt Lahiye’yi ve Beyt Hanun'u kapsayan yeni bir savaş başlattı.

İsrail'in kuzey bölgesini Filistinliler için bir cehenneme çevirme hırsının altında intikamcı bir amaç da yatıyor. Çünkü burayı Aksa Tufanı Operasyonu’nun başlatıldığı merkez olarak görüyor ve bu yüzden izole edip Filistinlileri zorla ve baskıyla buradan uzaklaştırmayı hedefliyor. İsrail hükümetinin Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir gibi aşırı sağcı üyelerinin yanı sıra, Başbakan Binyamin Netanyahu da dahil olmak üzere Gazze’nin kuzeyinde yeniden yerleşim birimleri inşa edilmesi çağrısında bulunan taraflar var.

Bölge, üç haftadır İsrail ordusunun girmesi sonucunda her gün kitlesel katliamların yaşandığı katliam, yıkım, aç bırakma, köklerinden sökme, yerinden etme, aşağılama ve tutuklama dahil olmak üzere büyük, acımasız ve yoğun bir savaşla karşı karşıya. İsrail, Filistinlileri güneye, yani Gazze Şeridi’ni ortadan kuzey ve güney olarak ikiye bölen Netzarim Koridoru’nun güneyine göç etmeye zorlamak amacıyla bölgeyi havadan ve karadan bombalıyor. Gazze'deki iki milyondan fazla Filistinli, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana, 385 gündür ateş altında bir bölgeden diğerine gitmeye zorlanıyor.

İsrail'in Cibaliye, Beyt Lahiye ve Beyt Hanun'da yaptıklarına bakılırsa, ne derse desin Gazze Şeridi'nin tamamının insani, coğrafi, güvenlik ve siyasi olarak yeniden yapılandırılmasına yönelik planını dayatmaya çalıştığı aşikâr. Bu ise Aksa Tufanı Operasyonu’na misillemede bulunma ya da Hamas’ın askeri yetenekleri ortadan kaldırma iddiasının ötesinde insanları, ağaçları ve taşları ortadan kaldırma sürecinden başka bir şey değil. Bu yok etme ve ortadan kaldırma savaşı, Filistinlileri nehirden denize kadar İsrail'in hegemonyası altına almayı ve Ortadoğu'da tartışmasız bir bölgesel güç olarak konumunu güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu da İran'ın bir dereceye kadar marjinalleştirilmesini gerektiriyor.

Batı Şeria'nın statüsünün Gazze'ye devredilmesi

İsrail, Gazze Şeridi'nin güneyinde güvenlik güçlerinin gözetimi altında, duruma göre koridorlar, hendekler ve muhtemelen duvarlarla bir ayrım bariyeri oluşturarak ve askeri üsler kurarak Gazze Şeridi’ni parçalamayı ve bağlantısız kantonlara dönüştürmeyi amaçlıyor. İsrail, İkinci İntifada’dan sonra Batı Şeria’da ayrım duvarı, tüneller, köprüler ve Filistinlilerin şehirleri, köyleri ve kampları arasındaki bağlantıları kesen yan yollarla bunun aynısını yaptı ve halen sürdürüyor.

İsrail, Gazze Şeridi'nin güneyinde güvenlik güçlerinin gözetimi altında, duruma göre koridorlar, hendekler ve muhtemelen duvarlarla bir ayrım bariyeri oluşturarak ve askeri üsler kurarak Gazze Şeridi’ni parçalamayı ve bağlantısız kantonlara dönüştürmeyi amaçlıyor.

Gazze Şeridi'nin kuzey, merkez ve güney olmak üzere üç ana bölgeden oluştuğu ve kuzeyde iki bölge bulunduğu biliniyor. Bunlardan birincisini Cibaliye, Beyt Lahiye ve Beyt Hanun, ikincisi ise Gazze şehri, merkezde Deyr el-Belah, güneyde Han Yunus ve Refah’tan oluşuyor.

Salahaddin Caddesi'nin Gazze Şeridi'ni doğu ve batı olarak ikiye bölmesi ya da ortadan ikiye ayırması gibi doğal bölünmeler de söz konusu. Bu cadde, Erez Sınır Kapısı’nın ve Cibaliye’nin bulunduğu kuzeyden, Mısır sınırındaki Refah şehrinin ve sınır kapısının bulunduğu güneye doğru 45 kilometre boyunca uzanıyor.

Ancak İsrail, Gazze Şeridi'ni (adını eski bir yerleşim biriminden alan) Netzarim Koridoru ile ortadan başlıca iki bölgeye ayırdı. Bu koridor, kuzeyde Cibaliye, Beyt Lahiye, Beyt Hanun’nun olduğu Gazze, güneyde ise Deyr el-Belah, Han Yunus ve Refah’a kadar Gazze Şeridi'nin geri kalanını içeren, Akdeniz’in doğusundan batısına yaklaşık 7 kilometre uzunluğunda ve 1 kilometre genişliğinde olan Gazze Şehri. Ancak İsrail ordusu burayı askeri üsler bölgesine dönüştürmüş durumda. Öyle ki, Mef Salem Askeri Kampı’ndaki caddenin genişliği şu an özel bir askeri bölge olarak yaklaşık üç kilometre genişliğinde.   

sxcdfevrg
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiye'de yıkılmış binaların arasından geçen Filistinliler, 3 Kasım 2024 (AFP)

Bu bölünmelerle yetinmeyen İsrail, Gazze Şeridi'nin tüm bölgelerini askeri koridorlarla ayırarak kuzeyi Cibaliye ve Gazze olarak ikiye böldü. Güneyi ise Kissufim Koridoru ile Han Yunus'tan ayrılan Deyr el-Belah, Sufa Koridoru ile Refah'tan ayrılan Han Yunus ve doğuda Kerem Ebu Salim (Kerem Şalom) Sınır Kapısı, batıda Akdeniz'e uzanan 14 kilometre uzunluğundaki Philadelphia Ekseni ile sınırlanan bölge olarak üçe böldü.

Öte yandan İsrail, Mısır sınırındaki Philadelphia Ekseni’nin kontrolünü ele geçirmesinin yanı sıra, Gazze Şeridi'ni mutlak bir kuşatma altında tutmak için Gazze Şeridi sınırları boyunca bir kilometre derinliğinde tampon bölgeler oluşturmaya çalıştı.

Burada öncelikle bu coğrafi bölünmelerin İsrail’in hegemonyası altında güvenlik, askeri ve siyasi nitelikte olduğuna dikkat edilmesi gerekiyor. Dikkat edilmesi gereken ikinci nokta ise bu bölünmelerin nüfusun yerinden edilmesini ya da belirli bölgelerde toplanmalarını amaçlıyor olması. Bu ise Gazze Şeridi'nin alanını her yönden küçültmek, Filistinlileri kontrol edilmesi kolay meydanlarda veya güneyde ve batıda yoğunlaşan bloklarda toplamak ve tüm Gazze şehirlerinin tarihini silmek anlamına geliyor. Bu da İsrail'in Cibaliye'deki Filistinlileri neden güneye doğru itmeye çalıştığını açıklıyor.

İsrail'in güvenlik ve siyasi olarak kontrolü, Filistinlilerin Gazze'nin güneyine ve batısına doğru yerinden edilmeleri, yerleşim birimlerinin ve yerleşimcilerin Gazze'nin kuzeyine ve doğusuna geri dönme riskini de beraberinde getiriyor. Daha önce de bahsettiğimiz üzere, İsrail hükümetinin pek çok üyesi bunu istediklerini açıkça ifade ettiler.

Gazze Şeridi'nin geometrisindeki tüm bu değişikliklere göre koridorların ve tampon bölgelerin alanı 150 kilometrekareye ulaşabilir. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize göre İsrail bu alanı, Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin yaklaşık 365 kilometre olan toplam alanından düşmeyi planlıyor. Başka bir deyişle, Gazze'deki Filistinliler kendilerini sıkı bir abluka ve güvenlik koridorları ile eski Gazze Şeridi'nin yaklaşık yarısı büyüklüğünde bir alanda bulabilirler.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, daha önce ‘Gazze'de abluka ve bölünme’ başlıklı haberinde bu konuya değindi. Haberde ablukanın ve bölünmenin, çatışmaların bu aşamasını özetleyen iki terim olduğu, kuşatmanın Gazze Şehri boyunca uzanan, Gazze Şeridi'nin kuzeyini merkezinden ayıran ve ne çıkışı ne de girişi olan bir bölünme hattına dönüşüyor gibi göründüğünü yazdı. Gazze'yi yatay olarak bölme planlarının daha önceki çatışmalarda da önerildiğini aktaran gazete, o zamanlar bunun çeşitli nedenlerle uygulanamadığını, ancak bu kez yapıldığını vurguladı. (Yediot Aharonot – 27 Ekim 2023)

İmha ve yok etme planları

Gazze'nin kuzeyini izole etmeye ve ele geçirmeye yönelik çeşitli planlar sızdırıldı. Bunlardan belki de en ünlüsü, her ne kadar İsrail bunu reddetse de birçok kişinin İsrail'in Cibaliye, Beyt Lahiye ve Beyt Hanun'da pratikte uyguladığına inandığı ‘Generaller Planı’ diye anılan plandır. İsrail ordusunda eski Operasyonlar Bölümü Başkanı General Giora Eiland’ın fikir babası olduğu, geçtiğimiz eylül ayında geliştirilen plan, Gazze'nin Netzarim Koridoru’nun kuzeyindeki bölgesinin Filistinlilerden tamamen boşaltılmasını ve bu koridorun güneyindeki koridorlardan güç kullanarak, aç bırakarak ve kuşatmaya tabi tutarak çıkmaya zorlanmalarını, uluslararası yardımın kendilerine ulaşmasının engellenmesini ve Gazze'nin kuzeyinin İsrail’in askeri kontrolü altında, Filistinlilerden arındırılmış bir bölge olarak kabul edilmesini öngörüyor. Plana göre bu durum, İsrail'in Hamas'ın kuzeydeki varlığını, Gazze sınırındaki yerleşim birimlerinde yaşayan İsraillilere yönelik herhangi bir tehdit teşkil etmeyecek ve geri dönüşlerini engellemeyecek şekilde tamamen sona erdirmesini, Hamas savaşçılarını ‘ya teslim olmak ya da ölmek’ arasında seçim yapmak zorunda bırakmasını sağlıyor.

Eiland’ın planı, eski Savunma Bakanı General Yoav Gallant'ın Gazze Şeridi'ni 24 idari bölgeye ayırmayı ve Gazze'nin kuzeyinde yardım dağıtmak için yerel bir güç oluşturmayı öngören planı ile çelişiyor. Zira Geneller Planı, ABD ve ılımlı Arap ülkelerin askerlerinden oluşan ortak bir güç tarafından denetlenecek geçici bir yönetim öneriyor. Plan, Gazze Şeridi'ni 2 bin 300'den fazla küçük bloğa bölmeyi ve her bloğa bin kişi yerleştirmeyi öngörüyor.

Ayrıca Eiland ve Gallant'ın planları, Netanyahu'nun Hamas ve El Fetih'e atıfla, “Gazze ne Hamasistan ne de Fetihistan olacak” dediği ve Gazze Şeridi'ni Batı Şeria'dan ayrı, yani Filistin Yönetimi'nin kontrolü altında olmayan bir bölgesel varlık haline getirme fikriyle de örtüşüyor. Haaretz Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Noa Landau’a göre farklı mesajlar veren, kasıtlı olarak ‘çizgileri bulanıklaştıran’ ve ‘Batı Şeria'nın büyük bölümünü etkili bir şekilde parça parça ilhak eden’ Netanyahu, Gazze Şeridi'nde de önce Gazze’deki geniş alanları işgal ederek, Gazzelileri yerinden ederek, evleri yıkarak, yeni yollar inşa ederek ve uzun vadede ileri karakollar ve diğer altyapıları inşa ederek tam olarak bunu yapıyor. Netanyahu’nun şu an Gazze Şeridi'ndeki sivil kontrolü ücretli özel askerlere devretme planını da uygulamaya koyduğunu belirten Landau, Gazze'deki askeri yönetimin özelleştirilmesi ve özel ekonomik çıkarları olan özel taraflara devredilmesinin konuşulduğunu vurguladı. (Haaretz, 23 Ekim 2024)

Gazze'deki Filistinliler kendilerini sıkı bir abluka ve güvenlik koridorları ile eski Gazze Şeridi'nin yaklaşık yarısı büyüklüğünde bir alanda bulabilirler.

İsrailli Siyonizm karşıtı Profesör Maya Rosenfeld, 25 Ekim 2024 tarihinde Haaretz gazetesinde yayınlanan bir makalesinde Gazze'de yaşananları şöyle özetledi:

“Gerçekte uygulanan savaş bir soykırım ve topyekûn yıkım stratejisiydi. Gazze'deki saldırının neden olduğu soykırım ve bölge sakinlerinin bekalarına yönelik yıkım, Hamas’ın 7 Ekim'deki saldırısına verilen yanıtın istenmeyen bir sonucu değil, başlı başına bir hedeftir. İsrail'in genel stratejisinin bir parçası olan bu saldırının nihai hedefi, Filistinlilerin öngörülebilir gelecekte kendi anavatanlarında, kendi kaderlerini tayin etmelerini engellemek ve Batı Şeria’da ve Gazze Şeridi'nde bir Filistin devletinin kurulmasını önlemektir. Nihai hedef ise Filistinlileri insan tozuna dönüştürüp Filistin'i yok ederek siyasi bir çözümün sadece siyasi değil, fiziki olasılığını da ortadan kaldırmaktır.”

tyhn
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Deyr el-Belah'ta bulunan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) yardım dağıtım merkezinde dağıtılan un çuvallarını alabilmek için mücadele eden Filistinliler, 3 Kasım 2024 (AFP)

Buraya birkaç not düşelim:

1- İsrail tüm gücüne rağmen, direnişle karşılaşmaya ve kayıplar vermeye devam ediyor. Bu direniş, İsrail'in Gazze'deki vahşetine eşit değil, onu örtmüyor ya da -göreceli olarak bile- hafifletmiyor.

2- Gidecek hiçbir yeri olmayan Filistinliler kuzeyde kalmakta ısrar ediyorlar. Baskıyla Cibaliye’yi terk etmeye zorlandıklarında, Gazze şehrinin batısı gibi Gazze'nin başka yerlerine gidiyorlar. İsrail ordusunun tekrar dönmelerine izin vermeyeceği korkusuyla, Netzarim Koridoru’nu geçmeyi reddediyorlar. (Haaretz, 23 Ekim 2024)



Meşruiyet kazanma ile iç ve dış zorluklar arasında yeni Suriye yönetimi

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera (Reuters)
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera (Reuters)
TT

Meşruiyet kazanma ile iç ve dış zorluklar arasında yeni Suriye yönetimi

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera (Reuters)
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera (Reuters)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra Suriye'deki diplomatik hareketlilik her geçen gün artıyor; Arap ve yabancı heyetler yeni yönetimin yetkilileriyle görüşmek üzere Şam'a akın ediyor ve bu da yönetime bir tür meşruiyet kazandırıyor.

Dışişleri bakanları, diplomatlar ve üst düzey yetkililer Esed sonrası Suriye'ye farklı nedenler ve yönelimlerle gitmiş olsalar da bu ziyaretler mevcut yönetimin zımnen tanınması anlamına geliyor. Kuşkusuz bu yeni yönetime güç veriyor.

Gözlemciler, yeni yönetime meşruiyet kazandırmanın temellerini sağlamlaştırması için iyi bir fırsat olduğuna inanıyor. Bu fırsat, iktidarların devrildiği ve yeni yöneticileri tanımak yerine uluslararası örgütlere üyeliklerinin askıya alınması gibi cezalandırıcı tedbirlerin uygulandığı önceki birçok örnekte mevcut olmayabilir.

Ancak bazıları, Esed rejiminin uluslararası arenadaki etkili aktörlerin çoğu tarafından kabul görmemesini, benzer vakaların ele alınışındaki çifte standartla açıklayabilir. Diğer bir grup ise rejim değişikliğinin genellikle askeri hareketler tarafından gerçekleştirildiğini savunuyor. Suriye örneğindeki paradoks, Esed rejiminin başta Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) olmak üzere saflarında yabancıların da bulunduğu silahlı gruplar tarafından devrilmiş olmasıdır.

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesinin ardından Sednaya Cezaevi’nden serbest bırakılan mahkumlar için düzenlenen kutlamaya katılan bir Suriyeli (Reuters)Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesinin ardından Sednaya Cezaevi’nden serbest bırakılan mahkumlar için düzenlenen kutlamaya katılan bir Suriyeli (Reuters)

Geçiş yönetiminin zorlukları

Esed rejiminin HTŞ tarafından ani bir şekilde devrilmesi, 13 yıllık iç savaşa ve onlarca yıllık baskıcı yönetime katlanan Suriyelileri sevince boğdu. Foreign Affairs dergisinde yayınlanan bir yazıda, geçiş yönetiminin karşılaşabileceği zorlukların altı çizildi.

Söz konusu yazıda şu ifadelere yer verildi: “Şam'da yeni bir hükümet şekillenirken hem Suriyeliler hem de yabancı gözlemciler bu hükümetin kapsayıcılığı ve temsili konusunda endişe duyuyor. Suriye'deki etnik ve dini gruplar arasındaki çözülmemiş gerginliklerin yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera'nın ülkeyi birleştirme ve iktidarını sağlamlaştırma çabalarını engelleyebileceğine dair endişeler var.”

Foreign Affairs, ABD'nin yakın vadede yapacağı tercihlerin ‘yeni yönetimin otoritesini Suriye geneline yayma ve yeniden inşa etme kabiliyetini etkileyeceği’ değerlendirmesinde bulundu.

Yazının devamında, “Suriye'nin yeni liderlerine şüpheyle yaklaşmak için nedenler var. Bunlardan biri savaşın yıkıma uğrattığı ülkenin vahim durumu. Zira Suriyelilerin yüzde 70'inden fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Suriye'nin gayri safi yurt içi hasılası (GSYİH) 2011'den bu yana 60 milyar dolardan 10 milyar dolara düştü. Yeniden yapılanmanın 400 milyar dolara mal olması bekleniyor” ifadeleri yer aldı.

Dergi, yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera'nın ‘yeni koşullara uyum sağlama becerisini de kanıtladığını’ belirtti. Yazıda, “2017'de Suriye'nin İdlib vilayetini ele geçirdikten sonra sıfırdan bir proto-devlet inşa etmeye başladı ve Suriye ulusal gündemini benimsemek için HTŞ’den çok sayıda yabancı savaşçıyı ülkelerine gönderdi. Önceki amaçlarını reddetti. Bu da HTŞ'nin sonunda Şam'a yürümesini sağladı. Eş-Şera ayrıca küçük Hıristiyan ve Dürzi topluluklarına da ulaştı... Kadınların eğitiminin önemi üzerine konuştu ve Batılı ülkelerle sivil toplum kuruluşlarından gelen insani yardımlara kapı açtı” denildi.

ABD’nin tutumu ve ‘birleşik bir devlet’

Washington yönetimi için belki de en önemli şey, ABD'nin Suriye'deki hedeflerine büyük ölçüde ulaşmış olmasıdır. Esed rejimi sona erdi, İran ve Rus güçleri Suriye'den çekildi. Suriye'deki değişimi özellikle İran için büyük bir kayıp olarak gören dergiye göre, “Suriye'de dost bir hükümetin kaybedilmesi büyük bir darbedir. Tahran, Lübnan'daki Hizbullah'a silah aktarmak için kullandığı ana güzergâhını kaybetti. Böylece Tahran yönetimi, ciddi şekilde zayıflattığı direniş eksenini yeniden inşa etme yolunu kaybetmiş oldu.”

Foreign Affairs, Washington'un tutumunu ve askeri varlığını sürdürme ihtiyacı duymamasını ya da başlangıçta Esed rejimini zayıflatmayı amaçlayan ezici yaptırımları açıklayabilecek nedenleri sıraladı. Dergi, Amerikan güçleri ve ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Suriye'nin kuzeyinde DEAŞ'a ciddi zarar verdiğinden bahsetti.

Yeni güvenlik güçlerinin bir üyesi, Humus'ta devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed yanlılarını gözaltına almak için düzenlenen operasyon sırasında tankların önünde yürüyor. (AP)Yeni güvenlik güçlerinin bir üyesi, Humus'ta devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed yanlılarını gözaltına almak için düzenlenen operasyon sırasında tankların önünde yürüyor. (AP)

Suriye'deki yeni yönetim yetkililerinin göreve gelmelerinin üzerinden birkaç hafta geçmeden aldıkları kararlar ve yaptıkları açıklamaların yarattığı endişe ve tartışmaların ortasında Amerikan dergisi, yeni Suriye ve komşuları için en iyi senaryonun, uzun vadede bölgesel istikrarı artıracak diplomatik anlaşmaları müzakere edebilecek birleşik ve uyumlu bir devletin kurulması olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Dergi, bunun alternatifinin ise zayıf, bölünmüş ve çatışmaya eğilimli bir Suriye olduğu uyarısında bulundu. Böyle bir sonuç bölgede uzun vadeli ve giderek daha maliyetli bir Amerikan askeri varlığını gerektirebilir. Şarku’l Avsat’ın Foreign Affairs’ten aktardığına göre bu durum Türkiye için de sorun yaratır. Irak'taki hassas inşa sürecini tehlikeye atar ve yeni bir Suriyeli göç dalgasına neden olur.

ABD, bu senaryodan kaçınmak için yeni Suriye hükümetine bir şans vermeli ve Şam'ın Suriye'nin kuzeydoğusundaki tarım ve petrol zengini vilayetlerin kontrolünü yeniden ele geçirmesine müsaade ederek güçlerini ülkeden çekmelidir. Ancak Washington'un öncelikle eş-Şera’nın DEAŞ'ı kontrol altında tutma kabiliyetine ve iradesine sahip olduğuna ve yeni hükümetin Suriye'deki Kürtlerin güvenliğini ve entegrasyonunu sağlayacağına, gerekirse bunu yapmak için Ankara'yla arasına mesafe koyacağına dair güvence vermesi gerekiyor.

Suriye Demokratik Güçleri (Reuters)Suriye Demokratik Güçleri (SDG) (Reuters)

Dergi, ABD'nin yaptırımları kaldırmasının ‘Suriye'ye yabancı yatırım yapılmasına ve hükümetin uluslararası bankacılık sistemine erişimine olanak sağlayacağını’ belirtti.

Analistlere göre eş-Şera ve yakınındaki isimler şimdi bu fırsatı değerlendirmeli ve tüm bileşenleri içinde barındıran yeni bir devlet inşa etmek için silahlı örgütlerin şemsiyesi altından çıktıklarını kanıtlamalılar. Ayrıca çatışan çıkarların Suriye'yi son birkaç yılda yaşadıklarından daha şiddetli olabilecek yeni bir sarmala sürüklemesine izin vermemeliler.