Büyük İran ve Esed rejiminin sonu

Tahran, “kimse vekalet ile savaş kazanamaz” sonucunu veren değerli bir derse çarpmadan önce bunu anlamakta çok gecikti

 İran Lideri Ali Hamaney, arkasında selefi Humeyni'nin fotoğrafıyla (AFP)
İran Lideri Ali Hamaney, arkasında selefi Humeyni'nin fotoğrafıyla (AFP)
TT

Büyük İran ve Esed rejiminin sonu

 İran Lideri Ali Hamaney, arkasında selefi Humeyni'nin fotoğrafıyla (AFP)
İran Lideri Ali Hamaney, arkasında selefi Humeyni'nin fotoğrafıyla (AFP)

Refik Huri

Analist Kerim Sadjadpour, Humeyni Devrimi'nin 43. yılında İran rejiminin hiçbir zaman bugün olduğundan daha zayıf görünmediğini yazmıştı. Ancak aynı dönemde Dini Lider Ali Hamaney, İslam medeniyetinin yeni büyük dalgasından bahsediyor, ABD'nin yavaş yavaş çözüldüğünü ve İran liderliğindeki İslami Ortadoğu'nun üstünlüğü ele geçirdiğini düşünüyordu.

Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami, devrimi ihraç etmekle övünmekte gecikmemiş ve “zaman geçtikçe devrim coğrafi olarak genişliyor ve düşmanlarının nefes alma alanı daralıyor” demişti. Aksa Tufanı’nın İsrail'in erken çöküşünün ilk aşaması olduğunu hatırlatmayı da unutmamıştı. Hiç kimse İslam Cumhuriyeti'ndeki yetkililerin, “Batı’nın güneşinin battığı ve Doğu’nun güneşinin Doğu'dan” İran'ın çağının kalbinde yer aldığı Asya’dan doğduğu görüşlerinden vazgeçeceklerini düşünmüyor.

Ancak muhalif grupların ve köktendinci örgütlerin, Suriyeli düzenli kuvvetler ile İran ve yardımcı güçlerinin geri çekilmesi karşısında Halep, Hama, Humus ve ardından Şam'ın kontrolünü ele geçiren saldırı dalgası karşısında gerçekte tablo değişti.

Bunun arkasındaki itici güç, Türkiye’ydi. ABD de rejime çok fazla manevra yaptığını, Rusya ve İran'ın desteğine güvendiğini, 2015 yılında yayınlanan (2254) sayılı Güvenlik Konseyi kararı uyarınca siyasi çözümü göz ardı etmekte direttiğini hatırlattı.

İran'ın kendisini gücün zirvesinde görme hissinden zayıflığın en uçlarına geçişindeki fark, ironik bir şekilde, yalnızca uykuda olan Suriye savaşının bu yeni aşamasında değil, Tahran'ın bahis oynadığı savaşta yaşananlarla da ilgili. Aynı zamanda Hamas saldırısından, Gazze ve Lübnan’daki altyapı ve liderlik için yıkıcı bir savaşa dönüşen “destek” savaşlarının zaferlerinden duyulan coşku ile de bağlantılı.

Bütün bunlar Tahran'ın Devrim Muhafızlarını geri çekmekte ve Suriye'de kendisine ve yardımcı güçlerine ait mevzileri boşaltmakta acele etmesinden önce gerçekleşti. Tabii ki, Suriye ordusunun Şam'a çekilmesinin ardından açılan yolda Ahmed el-Şara (Ebu Muhammed el-Culani) liderliğindeki köktendinci örgütlerin ve muhalefetin hızlandırdığı olaylar kendisini gafil avlanmadan önce de gerçekleşti. Bu yolun sonunda da Esed rejiminin (baba Hafız ve oğlu Beşşar), devrilmemek için Ruslara ve İranlılara dayanan, her türlü çözümü reddeden, başlangıçta işine yarayan, sonra da kendisini bir kenara atan askeri seçeneği tercih eden 61 yıllık mirasçı yönetimi göz açıp kapayıncaya kadar devrildi.

Kapalı olan bir soru, “Büyük İran”ın sonu için bölgesel, uluslararası ve yerel düzeyde geri sayımın başladığına ilişkin açık bir cevaba dönüştü. Suriye'deki büyük değişim ve eski jeopolitik konumuna dönüşün ardından Tahran'ın projesini savunmak için kurduğu silahlı örgütlerin Lübnan, Irak ve Gazze'de sahip olduğu hareket özgürlüğünden ve silahlanma kolaylığından yararlanması zor. Silahlı kolları ve bölgesel nüfuzu olmadan da İslam Cumhuriyeti, her zaman yüzleşmeyi reddettiği şu soruyla yüzleşmek zorunda: Bir devrim mi, yoksa devlet mi olmak istiyor? Kalkınmayla, ülkelerle doğal ilişkilerle, petrol üretimiyle ilgilenen bir devlet mi, yoksa füzeler, İHA’lar ve nükleer program üretmenin yanı sıra devrimi ihraç etmekte, kollar aracılığıyla askeri ve siyasi nüfuz elde etmekte diretmek için bir devrim mi olmak istiyor?

Bu soruya her zaman verilen cevap, aynı zamanda hem bir devrim hem de bir devlet olmanın mümkün olmadığıdır. Karim Sadjadpour'un Foreign Affairs’te yazdığı gibi “emperyalizme direnmek için milis gruplar inşa etme adı altında emperyalizmi kurma girişimini” sürdürmeye artık imkân yok. Peki, bu nerede yapılmak isteniyor; İran'ın yanı sıra Irak, Suriye ve Lübnan'da halkının yüzde 85'i yoksulluk sınırının altında olan bir bölgede.

Pentagon, Esed için tek bir gözyaşı bile dökmeyeceğini açıkladı. Moskova, muhalefetle temasların Esed'in görevinden ayrılarak ülkeyi terk etmesine yol açtığını ima etti. Herkes fantastik çözümlerden ciddi komplikasyonları çözmeyi görüşmeye geçiş yapmayı bekleyen Donald Trump'ı bekliyor. ABD'nin bir bütün olarak başı dertte ve 7 Ekim 2023'te yaşananlar, “ABD'nin kendinden öncekine dair vizyonunu bitirdi ve hatasını ortaya çıkardı.”

Vali Nasr ve Maria Fantami'ye göre bugün “Ortadoğu için yeni bir Amerikan stratejisine” ihtiyaç var.

Bu, ne Başkan Joe Biden yönetiminde birinci sınıf yolcu haline gelen üçüncü sınıf yolcuların ne de Trump'ın kendisine sadakatlerinden dolayı yanında getireceği yeni yolcuların hayal ettiği kadar basit değil. Fonksiyonel hesaplamalar bir şey, stratejik görüş bambaşka bir şeydir. ABD artık hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Parti içinde önemli ve büyük şahsiyetlerden yoksun. Harvard’dan tarihçi Stephen Graubard da “Başkanlar: Amerika Başkanlığının Theodore Roosevelt Den George W. Bush'a Dönüşümü Stephen Graubard” (The Presidents: The Transformation of the American Presidency from Theodore Roosevelt to George W. Bush) başlıklı kitabında, 70 yıl boyunca “bu makamın öneminin arttığını, ancak bu makamda bulunanların kalitesinin çarpıcı biçimde azaldığını” kaydetti.

Suriye sonrası dönem gerçekten de eskisi gibi değil ve rejim, oyunun dışında kaldığını anlamakta çok geç kaldı. İran da Profesör Mark Lynch'in “Yeni Arap Savaşları” (The New Arab Wars) kitabında söylediği gibi “hiç kimsenin vekalet ile savaş kazanamayacağı” sonucunu veren değerli bir derse çarpmadan önce, bunu anlamakta çok gecikti. Geçmişte Yunan tarihçi Thukydides şöyle demişti: “Güçlü olan her zaman istediğini yapamaz. Zayıflar, kendi kararlarını alma haklarını korumak için direktiflere isyan etmenin yollarını bulurlar.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Smotrich Gazze anlaşmasını reddetti: Rehinelerin geri dönmesinin ardından Hamas yok edilmeli

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich (Reuters)
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich (Reuters)
TT

Smotrich Gazze anlaşmasını reddetti: Rehinelerin geri dönmesinin ardından Hamas yok edilmeli

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich (Reuters)
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich (Reuters)

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için varılan anlaşmayı reddettiğini açıkladı. Smotrich, rehinelerin geri dönüşünden sonra Hamas'ın ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Ynet haber sitesinden aktardığına göre aşırı sağcı Smotrich, partisinin üyelerinin anlaşmaya karşı oy kullanacağını ifade etti.

Smotrich, “Rehinelerin geri dönmesinden duyduğum sevinçle, yeni nesil terörist liderlerin serbest bırakılmasının sonuçları konusunda duyduğum endişe arasında karışık duygular içindeyim... Bu nedenle kutlamalara katılamayız ve anlaşmaya lehte oy veremeyiz” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya platformu Truth Social'da İsrail ve Hamas'ın, tüm İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını öngören, ABD tarafından önerilen Gazze anlaşmasının ilk aşamasını imzaladığını duyurdu.

Trump’ın paylaşımında şu ifadeler yer aldı: “İsrail ve Hamas'ın barış planımızın ilk aşamasını imzaladığını duyurmaktan onur duyuyorum. Bu, tüm rehinelerin çok yakında serbest bırakılacağı ve İsrail'in güçlü, kalıcı ve sürdürülebilir bir barışa doğru atılan ilk adımlarda kuvvetlerini kararlaştırılan bir hatta çekeceği anlamına geliyor. Bugün Arap ve İslam dünyası, İsrail, komşu ülkeler ve ABD için büyük bir gün. Bu tarihi ve eşi görülmemiş olayı gerçekleştirmek için bizimle birlikte çalışan Katar, Mısır ve Türkiye'den arabuluculara teşekkürlerimizi sunuyoruz. Tüm övgü barış elçilerine!”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün, Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasını onaylamak için hükümeti bugün toplantıya çağıracağını söyledi. Netanyahu yaptığı açıklamada, “Bugün İsrail için büyük bir gün” dedi.

İsrail Başbakanlık Ofisi, Netanyahu'nun Trump ile görüştüğünü ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasını da içeren Gazze'deki ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ‘tarihi başarısı’ nedeniyle birbirlerini tebrik ettiklerini belirtti. Ofis tarafından yapılan açıklamada, iki tarafın yakın iş birliğini sürdürme konusunda anlaştığı ifade edildi. Netanyahu, Trump'ı Knesset'e konuşma yapmaya davet etti.

Hamas da Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek, İsrail'in geri çekilmesini sağlamak, yardımların girmesine izin vermek ve esir takasını sağlamak için anlaşmaya varıldığını duyurdu. Hareket yaptığı açıklamada, Trump'ı, anlaşmanın garantör devletlerini ve çeşitli Arap, İslam ve uluslararası tarafları İsrail'i anlaşmanın şartlarını tam olarak uygulamaya zorlamaya çağırdı.


İsrail, Gazze anlaşması kapsamında Bergusi'yi serbest bırakmayı ve Yahya ile Muhammed Sinvar'ın naaşlarını teslim etmeyi reddediyor

Hamas liderlerinden Yahya Sinvar'ın 1 Ekim 2022 tarihli fotoğrafı (Arşiv – Reuters)
Hamas liderlerinden Yahya Sinvar'ın 1 Ekim 2022 tarihli fotoğrafı (Arşiv – Reuters)
TT

İsrail, Gazze anlaşması kapsamında Bergusi'yi serbest bırakmayı ve Yahya ile Muhammed Sinvar'ın naaşlarını teslim etmeyi reddediyor

Hamas liderlerinden Yahya Sinvar'ın 1 Ekim 2022 tarihli fotoğrafı (Arşiv – Reuters)
Hamas liderlerinden Yahya Sinvar'ın 1 Ekim 2022 tarihli fotoğrafı (Arşiv – Reuters)

İsrail hükümet sözcüsü Şoş Bedrosyan bugün, Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasının bir parçası olarak İsrailli rehinelerle Filistinli mahkûmların takas edilmesinde, Fetih Hareketi’nin önde gelen liderlerinden Mervan Bergusi'nin yer almayacağını doğruladı.

Basın toplantısında Bergusi'nin akıbeti hakkında bir soruya yanıt veren Bedrosyan, “Bu aşamada o, bu takasın bir parçası olmayacak” dedi. Müzakerelere yakın kaynaklar daha önce Hamas'ın, Donald Trump'ın Gazze planının ilk aşaması kapsamında İsrail tarafından serbest bırakılacak mahkûmlar arasında Bergusi'nin de yer almasını talep ettiğini bildirmişti.

İsrail ve Hamas, dolaylı görüşmelerde, Gazze Şeridi'nde tutulan 48 rehinenin, İsrail'in elinde tuttuğu yaklaşık 2 bin Filistinli mahkûmun serbest bırakılması karşılığında serbest bırakılması konusunda anlaşmaya varmıştı.

Yahya ve Muhammed Sinvar'ın cenazeleri teslim edilmeyecek

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığına göre bir İsrailli yetkili, Hamas liderleri Yahya ve Muhammed Sinvar'ın cenazelerinin Gazze anlaşması kapsamında teslim edilmesinin beklenmediğini söyledi.

CNN, bu sabah erken saatlerde açıklanan Gazze anlaşması kapsamında serbest bırakılacak Filistinli mahkûmların listesi konusunda henüz bir anlaşmaya varılmadığını doğruladı.

xsdfrg
İsrail ordusu tarafından 17 Aralık 2023 tarihinde yayınlanan ve o dönem Hamas lideri Muhammed Sinvar'ı gösterdiği iddia edilen fotoğraf (Reuters)

CNN’e konuşan İsrailli bir kaynak, Hamas'ın İsrail'in şimdiye kadar serbest bırakmayı reddettiği mahkûmların serbest bırakılmasını talep ettiğini söyledi. Kaynak, cinayetten hüküm giymiş Filistinli mahkûmların Batı Şeria’ya serbest bırakılmayacağını ve üçüncü bir ülkeye nakledilip nakledilmeyeceklerinin henüz kararlaştırılmadığını belirtti.

Hükümet onayı

Diğer yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi tarafından bugün yapılan açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki rehinelerin serbest bırakılmasını sağlayacak anlaşmanın hükümet tarafından onaylanmadan yürürlüğe girmeyeceği ifade edildi.

Açıklamada, “Arap medyasında yer alan haberlerin aksine, 72 saatlik geri sayım ancak akşam saatlerinde yapılması beklenen kabine toplantısında anlaşma onaylandıktan sonra başlayacak” denildi.


Birleşik Krallık'ta sinagog saldırısı: Fail, DEAŞ'e bağlılık yemini etti

Heaton Park İbrani Cemaati Sinagogu, Britanya'nın en büyük Yahudi cemaatlerinden birinin yaşadığı Crumpsall bölgesinde yer alıyor (Reuters)
Heaton Park İbrani Cemaati Sinagogu, Britanya'nın en büyük Yahudi cemaatlerinden birinin yaşadığı Crumpsall bölgesinde yer alıyor (Reuters)
TT

Birleşik Krallık'ta sinagog saldırısı: Fail, DEAŞ'e bağlılık yemini etti

Heaton Park İbrani Cemaati Sinagogu, Britanya'nın en büyük Yahudi cemaatlerinden birinin yaşadığı Crumpsall bölgesinde yer alıyor (Reuters)
Heaton Park İbrani Cemaati Sinagogu, Britanya'nın en büyük Yahudi cemaatlerinden birinin yaşadığı Crumpsall bölgesinde yer alıyor (Reuters)

Birleşik Krallık'ı (BK) şoke eden sinagog saldırısının faili Jihad Al-Shamie'nin DEAŞ'e bağlılık yemini ettiği aktarılıyor. 

Greater Manchester Polisi'nden dün yapılan açıklamada, Shamie'nin saldırı sırasında acil yardım hattını arayıp DEAŞ'e bağlılık yemini ettiğini bildirildi. 

Başkomiser Yardımcısı Rob Potts, Shamie'nin daha önce terörle mücadele ekiplerinin tehdit listesinde yer almadığını ancak saldırganın "radikal İslamcı ideolojiden etkilendiğinden artık emin olduklarını" söyledi. 

Potts, failin saldırıyı başlatmadan yaklaşık 15 dakika önce sinagoga gittiğini ve oradaki güvenlik görevlileriyle karşılaşıp uzaklaşmadan önce "şüpheli davranışlar sergilediğini" belirtti. O sırada polise herhangi bir ihbarda bulunulmadığını ifade etti. 

Başkomiser yardımcısı, Shamie'nin daha sonra aracıyla olay yerine tekrar gidip sinagog önündeki yayaları ezmeye çalıştığını söyledi. Saldırganın daha sonra arabadan inip etraftakilere bıçakla saldırdığını belirtti. 

Potts, polise ilk ihbarın ardından Shamie'nin de acil yardım hattı 999'u arayarak saldırıyı üstlendiğini, DEAŞ'e bağlılık yemini ettiğini söyledi. 

DEAŞ, 2017'de düzenlenen Londra Köprüsü saldırısı ve Manchester'daki bombalı saldırıyı üstlenmişti. Londra Köprüsü'nde de saldırganlar kullandıkları aracı yayaların üzerine sürmüş, daha sonra da bıçakla etraftakilere saldırmıştı. Olayda üç saldırgan dahil 11 kişi ölmüş, 48 kişi yaralanmıştı. Manchester'daki saldırıysa ABD'li pop şarkıcısı Ariana Grande'nin konserinde düzenlenmiş, intihar bombacısı dahil 23 kişi hayatını kaybetmiş, binden fazla kişi de yaralanmıştı. 

Potts, Shamie'nin sinagog saldırısında üstüne giydiği patlayıcı yeleğin sahte olduğu bilgisini de paylaştı. Londra Köprüsü saldırısında da faillerin benzer yelekler giydiğine dikkat çekti.

Greater Manchester Polisi, sinagog saldırısıyla ilgili devam eden soruşturmada gözaltına alınan 6 kişiden ikisinin serbest bırakıldığını da bildirdi. 

Suriye kökenli BK vatandaşı Shamie'nin daha önce tecavüz suçlamasıyla gözaltına alındığı, hakkındaki soruşturma sürerken kefaletle serbest bırakıldığı geçen hafta ortaya çıkmıştı.

Sinagog saldırısı

Manchester'ın Crumpsall bölgesindeki Heaton Park İbrani Cemaati Sinagogu'na 2 Ekim'de düzenlenen saldırıda 2 kişi ölmüş, üç kişi de yaralanmıştı.

2006'da BK vatandaşlığı alan Shamie, aracını sinagog önündeki yayaların üzerine sürmüş, daha sonra etraftakilere bıçakla saldırmıştı. İbadethaneye girmeye çalışan Shamie, olay yerinde polis tarafından vurularak öldürülmüştü.

Görsel kaldırıldı.
Komşuları, Jihad al-Shamie'yi "sıradan biri" olarak anlatıyor (Facebook/X)

Yahudilerin en kutsal bayramı Yom Kippur'da düzenlenen saldırıda ölen 53 yaşındaki Adrian Daulby'nin polis kurşunu nedeniyle yaşamını yitirdiği bildirilmişti. Polis, olayla ilgili inceleme başlatıldığını duyurmuştu. Hayatını kaybeden 66 yaşındaki Melvin Cravitz ise sinagogun güvenlik görevlisiydi.

BK Başbakanı Keir Starmer, saldırıyı kınayarak Yahudilerin ülkede güven içinde yaşaması için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söylemişti. İsrail lideri Binyamin Netanyahu da olayı "barbarca saldırı" diye nitelemişti.  

Independent Türkçe, New York Times, CNN