2024'te yayına giren ve ıskalamamanız gereken 10 dizi

Dünyanın En Kötü İnsanı'yla (The Worst Person in the World) tanınan Norveçli aktris Renate Reinsve, Presumed Innocent'ta Carolyn Polhemus rolünde (Apple TV+)
Dünyanın En Kötü İnsanı'yla (The Worst Person in the World) tanınan Norveçli aktris Renate Reinsve, Presumed Innocent'ta Carolyn Polhemus rolünde (Apple TV+)
TT

2024'te yayına giren ve ıskalamamanız gereken 10 dizi

Dünyanın En Kötü İnsanı'yla (The Worst Person in the World) tanınan Norveçli aktris Renate Reinsve, Presumed Innocent'ta Carolyn Polhemus rolünde (Apple TV+)
Dünyanın En Kötü İnsanı'yla (The Worst Person in the World) tanınan Norveçli aktris Renate Reinsve, Presumed Innocent'ta Carolyn Polhemus rolünde (Apple TV+)

Yılbaşı ağaçları çoktan kuruldu ve gözümüzü alamadığımız renkli ışıklarla süslenmeye başladı bile. Bu da bir yıla daha veda etmeye hazırlandığımız anlamına geliyor. Geride bıraktığımız 12 ayı nasıl geçirdiğimizi değerlendirmek için mükemmel bir zamanlama... 

Bu yıl bizlere, ekran başında saatlerce keyifle izlediğimiz, bir bölüm bitince diğerine geçmeden edemediğimiz birçok nefis dizi sundu. Beklenmedik hazinelerden başarılı kitap uyarlamalarına, çarpıcı bilimkurgulardan eğlenceli komedilere kadar sayısız dizi izledik. 

Şimdi sıra onlar arasından en iyi ve iz bırakanları seçmeye geldi. Prömiyerini 2024'te yapan ve bu sene izlemediyseniz bile ilerleyen günlerde zaman ayırmanızı önerdiğimiz 10 diziyi sıraladık.

Şimdiden iyi seyirler...

Presumed Innocent

Bir filmi, diziyi ya da kitabı çok sevdiğimde ondan bahsetmeden duramam. Presumed Innocent, bana tam olarak bunu yaptı; susmak bilmedim.

Scott Turow'un çok satan romanından uyarlanan dizinin başrolünde nefis performansıyla akıllara kazınan Jake Gyllenhaal var. 

David E. Kelley tarafından yaratılan bu gizemli hukuk draması, savcı Rusty Sabich'in meslektaşının öldürülmesiyle suçlanmasının ardından yaşanan adli ve kişisel dramayı etkileyici bir şekilde ele alıyor.

zx cv
8 bölümden oluşan Presumed Innocent, prömiyerini 12 Haziran'da Apple TV+'ta yapmıştı (Apple TV+)

İzleyicisine sürekli sorular sorduran gerilim dolu senaryosu ve ince işlenmiş karakter gelişimleri, adaletin doğası, ahlaki ikilemler ve insanın iç çatışmaları hakkında derinlemesine bir bakış sunuyor.

Gyllenhaal'un iniş çıkışlı hikaye boyunca bazen kararan bazense aydınlanan yüz ifadesi olayların gidişatıyla ilgili çok şey anlatıyor. Ruth Negga, Peter Sarsgaard ve Bill Camp'in etkileyici performanslarıyla alkışı hak ediyor. Camp, Rusty'nin hem meslektaşı hem de dostu olarak ayakları yere basan, güvenilir bir duruş sergilerken, Sarsgaard'ın canlandırdığı antagonist savcı, hikayeye intikam arzusu ve dramatik gerilim katıyor. 

Çok katmanlı anlatısıyla insanı içine çeken Presumed Innocent, bence bu yılın en iyisi. 

Shōgun

James Clavell'in 1975 tarihli romanından uyarlanan Shōgun'a Game of Thrones benzetmeleri yapılmış olsa da 10 bölümlük büyüleyici dizi için bu yakıştırmalar basit ve yersiz kalıyor. 

Rachel Kondo ve Justin Marks'ın görkemli destanı, Kanada'da çekilmiş olmasına rağmen Japonya'nın zengin kültürüne ve derin güzelliklerine bir ağıt niteliğinde. 

Edo dönemi Osakası'nda Britanyalı denizci John Blackthorne'un gemisinin karaya oturması ve savaş lordu Torunaga'nın hizmetine girmesiyle iki farklı dünyanın çarpışması mükemmel bir şekilde yansıtılıyor. 

cs
Rotten Tomatoes'da eleştirmenlerin yorumlarına göre 100 üzerinden 99 puan alan Shōgun, halen Disney+'ta yayında (FX)

Modern izleyicilere epey yabancı gelmesi olası gelenek ve kültürler içinde geçen hikaye, kimi zaman neredeyse fantastik bir seyirlik sunuyor.

Dizinin asıl gücü, ne karmaşık entrikalarında ne de dudak ısırtan aksiyon sahnelerinde yatıyor. Shōgun'ın etkisi, merkezindeki akıllara zarar insan hikayelerinde gizli. 

Torunaga'nın gizemli manipülasyonları, Yabushige'nin kişisel çıkarı için utanmazca yaptığı hamleler, Fuji'nin sessiz trajedisi ve Leydi Mariko'nun hüzünlü zarafetiyle bezeli asaleti, diziyi ilk bölümden büyük finale dek büyüleyici kılıyor.

Tek kelimeyle muhteşem.

Say Nothing

Dönem dizilerine ilgi duyuyorsanız, hele bir de Kuzey İrlanda'daki çalkantılı "The Troubles" zamanları ve IRA'in vukuatlarını anlatan yapımlardan hoşlanıyorsanız sizi hızlıca buraya alalım.

Patrick Radden Keefe'nin çok beğenilen aynı adlı kitabından uyarlanan FX dizisi Say Nothing, o dönem Belfast'ta yaşananları, tarihi, siyasi ve kişisel anlatıların sürükleyici bir karışımını inceleyerek işliyor. Çatışmayı, 10 çocuk annesi Jean McConville'in IRA tarafından kaçırılıp öldürülmesi ve bunun ailelerle topluluklar üzerindeki uzun süreli etkileri de dahil olmak üzere belirli olayların merceğinden inceliyor.

cyju
1972'de yaşanan bir kaçırma olayıyla başlayan 9 bölümlük Say Nothing, Disney+ ekranlarından izlenebilir (Disney+)

Uyarlama, Keefe'nin kitabındaki karmaşık dengeyi korurken dönemin keskin gerçeklerini görselleştiren incelikli hikaye anlatımıyla övgüyü hak ediyor. 

Anlatı, gerçek suç ve tarihi drama unsurlarını birleştirerek izleyicileri çatışmanın ahlaki belirsizliklerine ve duygusal ağırlığına çekiyor. Oyuncular, karmaşık karakterlere gerçeklik kazandırmayı başaran güçlü performanslar sergiliyor. Özellikle Lola Petticrew'a kocaman bir alkış. 

Say Nothing kaosa çok kolay sürüklenebilirdi. 40 yıl boyunca bir ileri bir geri zıplayan kurgusu ve izleyicisini çok sayıda karakterin hem genç hem de yaşlı halleriyle tanıştırması onu içinden çıkılmaz bir hale getirebilirdi. Ancak anlattığı hikayeye ve tarihe son derece hakim olduğu için bu yanlışa düşmüyor, izleyicisinin kafasını karıştırmıyor ve sizi hikayenin içine çekiveriyor.  

Travma ve adalet arayışını etkileyici bir şekilde tasvir eden Say Nothing, siyasi çekişmelerin insani bedelini ve çatışma sonrası toplumlarda uzlaşmanın zorluklarını irdelemek isteyenler için birebir. 

Under the Bridge

Yine bir kitap uyarlamasıyla karşınızdayız. Rebecca Godfrey'nin aynı adlı kitabına dayanan Under the Bridge, genç bir kızın trajik ölümünü ve sonrasında yaşananları konu alıyor.

Ana hikaye kasaba halkı, gençler ve ailelerin iç içe geçmiş sırlarını açığa çıkaran bir cinayet davasına odaklanıyor. Polisiye unsurlarla duygusal derinlik arasında denge kurmayı başaran dizinin yaratıcıları, karakterlerin karmaşık ilişkilerini ve kasabanın karanlık yönlerini öne çıkarıyor.

cyjtuk
8 bölümlük mini dizi Under the Bridge, Disney+'ta izleyiciyle buluşuyor (Disney+)

Karmaşık ve katmanlı hikaye anlatımıyla öne çıkan suç draması, gerçek bir olaydan esinlenilmiş olmasıyla daha da etkileyici bir hal alıyor. 

Godfrey'nin kitabından öne çıkan temaları başarıyla görselleştiren Under the Bridge, sunduğu toplumsal eleştiriyle izleyiciye empati kurma şansı da sunuyor.

Oscar adayı Lily Gladstone'un varlığı dizinin en büyük şanslarından biri. Riley Keough, yıllar önce terk ettiği kasabasına dönen Rebecca rolünde izleyicinin karşısına çıkıyor. Under the Bridge, bu noktada Amy Adams'ın 2018 tarihli dizisi Sharp Objects'e de yakınlaşıyor. 

Gladstone'un başarılı performansıyla Emmy adaylığı kazandığını da hatırlatalım.

Baby Reindeer

Richard Gadd'ın aynı adlı otobiyografik tek kişilik gösterisinden uyarlanan Baby Reindeer, bu yılın belki de en çok konuşulan dizisiydi. Bana sorarsanız hak etti de. 

Gadd'ın kendisinin başrolünde yer aldığı, derinlikli kara komedi-drama harmanı, Donny Dunn karakteri üzerinden mizah ve gerilimi dengeli bir şekilde birleştiriyor.

Gadd'ın kendi travmatik deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı hikaye, hem saplantılı bir takipçiyi hem de geçmişte yaşanan istismarların yankılarını cesur bir şekilde ele alıyor. 

hytju
Eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 99 puan almayı başaran Baby Reindeer, halen Netflix'te izlenebilir (Netflix)

İzleyicisini rahatsız edici ancak bir o kadar etkileyici bir yolculuğa çıkaran Emmy ödüllü mini dizi, otobiyografik anlatıların televizyon uyarlamalarında yeni bir çıta belirlerken, travma, sınır ihlalleri ve toplumsal normların sorgulanması gibi temaları da cesurca işliyor.

Hem Gadd'ın hem de saplantılı takipçi Martha rolündeki Jessica Gunning'in performansı, psikolojik derinliğiyle övgüyü hak ediyor.

Baby Reindeer, izlemesi kolay olmayan ama derinlikli hikaye anlatımıyla kaçırılmaması gereken bir mini dizi.

Sugar

Colin Farrell'ın her rolünde olduğu gibi yine harikalar yarattığı Sugar, izleyiciye modern Los Angeles'ta geçen, türler arası bir özel dedektif hikayesi sunuyor. Türler arası derken abartmıyorum: Kara film, western ve hatta bilimkurguyu kapsayan ve gangster entrikalarını da işin içine katan dizide Farrell, gizli bir ajans için çalışan John Sugar adındaki tuhaf bir dedektifi canlandırıyor. 

Şiddetten nefret ediyor ama yeri gelince şiddet uygulamakta üstüne yok. Eski filmlere aşık, ateşli bir sinefil. Savunmasız insanlara ve köpeklereyse hiç kıyamıyor. Böyle bir karakterle karşılaşınca Sugar'ın izleyicisi, kendini "Bu nasıl bir adam böyle" diye sorarken buluyor...

jukı
İlk sezonu 8 bölümden oluşan Sugar, Apple TV+'tan izlenebilir (Apple TV+) 

Mark Protosevich'in yaratıcılığında hazırlanan dizi, klasik noir geleneklerine bağlı bir hikaye sunarken modern bir yaklaşımla tarzını güçlendiriyor. 

Ekim 2024'te ikinci sezon onayını alan Sugar, izleyicilere hiç kuşkusuz daha fazlasını vaat ediyor. Özellikle noir türünü sevenler için Colin Farrell'ın büyüleyici performansıyla şekillenen Sugar kaçırılmaması gereken bir cevher. 

Supacell

Öncelikle belirtmem gerekir ki süper kahraman filmlerinden ve dizilerinden hoşlanmam. Ama yaratıcılığını Rapman'ın üstlendiği Supacell, alışılagelmiş bir süper kahraman hikayesi anlatmıyor. 

Modern Güney Londra'da geçen dizi, sıradan 5 kişinin, orak hücre hastalığına dair ortak aile geçmişleriyle bağlantılı olarak beklenmedik süper güçler kazanmasını konu alıyor. 

tjyukı
Netflix dizisi Supacell, Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 100 tam puana sahip (Netflix)

Tosin Cole ve Adelayo Adedayo gibi güçlü bir oyuncu kadrosuyla hayat bulan yapım, bu karakterlerin hem birbirlerini bulma çabalarını hem de onları kontrol etmeye çalışan gizli bir organizasyona karşı verdikleri mücadeleyi işliyor.

Süper kahraman türüne getirdiği yenilikçi bakış açısıyla dikkat çeken Supacell, sadece aksiyon değil ırksal profil çıkarma, yoksulluk ve teknoloji bağımlılığı gibi toplumsal meseleleri de ele alıyor. 

Yer yer Heroes zaman zaman da Misfits'i anımsatan dizinin Ağustos 2024'te ikinci sezon onayını kaptığını söylemekte fayda var.  

One Day

Mendilleri hazırlayın, One Day tüm sahiciliğiyle hiç acımadan canınızı yakmaya geliyor... David Nicholls'ın aynı adlı romanından uyarlanan One Day, Edinburgh Üniversitesi'nin mezuniyet balosunda tanışan Emma ve Dexter'ın 14 yıllık ilişkisini konu alıyor. Dizi, zamana yayılan bu hikayeyi incelikle işlerken izleyicisine pek çok duyguyu aynı anda hissettirmeyi başarıyor. 

Zamanın geçişini duygu dolu bir şekilde ekrana taşıyan One Day, samimi anlatımı ve tutkulu romantizmiyle klasik bir aşk hikayesini içinize işleyecek şekilde anlatıyor. 

fghryj
14 bölümden oluşan Netflix dizisi One Day, IMDb kullanıcılarından 10 üzerinden 8,1 gibi yüksek bir puan almayı başardı (Netflix)

Ambika Mod'la Leo Woodall'un başrollerini paylaştığı romantik drama, hem neşeli hem de kasvetli olmayı başarırken gündelik hayatlar, zaaflarımız, nostalji ve insan olmak üzere düşünmenizi de sağlıyor. 

Yüzünüze inecek bir tokat ya da midenize yiyeceğiniz bir yumruk da olsa, One Day'i gözünüzü bile kırpmadan izleyip "İyi ki" diyorsunuz: "İyi ki izledim." 

The Penguin

Yine Colin Farrell yine alkışlar... HBO'nun çok konuşulan suç dizisi The Penguin, Gotham'ın karanlık suç dünyasında Oswald "Oz" Cobblepot'un güç yolculuğunu takip ediyor. Dizi için tanınmaz hale gelen Farrell, beceriksiz ve gaddar bir canavarın ardındaki yaralı ruhun izlerini, bakışlarındaki derinlikle izleyiciye geçiriyor. 

Yağmurların eksik olmadığı karanlık ve kasvetli Gotham, toplumsal çürüme ve yozlaşmayla dolu bir yer olarak bir kez daha derinlemesine keşfedilirken bir yandan da dizideki bir karakter gibi öne çıkıyor.

xctyju
Üç dalda Altın Küre adaylığı kazanan The Penguin, BluTV'de izleyiciyle buluşuyor (HBO)

Şehirdeki güç mücadelesini etkileyici bir şekilde tasvir eden The Penguin, karakterler arasındaki ilişkilerin evrimini izleyicisine başarıyla sunuyor. 

Cristin Milioti'nin performansına da değinmeden geçmemek gerek. Delilik ona pek yaraşmış, Farrell gibi o da gözleriyle konuşuyor.

Baba (The Godfather) ve White Heat gibi gangster klasiklerine yaptığı göndermelerle de dikkat çeken bu Batman'siz Batman hikayesi, girdiği ağır yükün altından başarıyla kalkıyor. 

Black Doves

Aksiyon, casusluk ve duygusal derinliği benzersiz bir anlatıda harmanlayan Black Doves, yıl bitmeden türün meraklıları için hızır gibi yetişti. 

Başrolleri paylaşan Keira Knightley ve Ben Whishaw, üsluplar arasında maharetle hokkabazlık yapabilen Black Doves'un kendisi gibi çift kimlikli olan iki casusa hayat veriyor.

Birleşik Krallık Savunma Bakanı'nın eşi Helen'ın sırlarla dolu geçmişinin su yüzüne çıkmasını anlatan dizide Knightley, yer yer kırılgan bazense güçlü bir karakter çizerek izleyiciyi büyülüyor. 

sdvf
Sarah Lancashire ve Andrew Koji'nin de rol aldığı Black Doves, 5 Aralık'ta Netflix'te yayına girdi (Netflix)

Büyük isimleri küçük ekranda buluşturan yüksek tempolu gerilim, yerinde mizah dokunuşlarıyla da öne çıkıyor. 

Nicelikten çok niteliğe değer veren ve izleyicinin zekasına saygı duyan Black Doves'un 6 bölümü, su gibi akıp gidiyor ve izleyicisini daha fazlasını ister bir halde bırakıyor.



Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
TT

Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)

Tom Cruise'un geliştirme aşamasındaki uzay temalı yeni filminden kötü haber geldi.

Oyuncunun, Yarının Sınırında'nın (Edge of Tomorrow) yönetmeni Doug Liman'la birlikte hayata geçirmeyi planladığı projenin rafa kaldırıldığı öne sürülüyor. Merakla beklenen filmin sinema tarihinde bir ilke imza atması bekleniyordu.

Page Six'in haberine göre filmin çıkmaza girmesinin temel nedeni, Cruise'un NASA'yla çalışabilmek için ABD Başkanı Donald Trump'tan izin istemeye yanaşmaması. 

"Siyasi nedenlerle Trump'tan yardım istemedi"

Yayına konuşan bir kaynak, "Anladığım kadarıyla bu film için NASA'yla koordinasyon şarttı ve Tom Cruise, Donald Trump'tan yardımını rica etmek istemedi" dedi. Kaynak sözlerini, "Federal hükümetten izin alınması gerekiyor. Tom bunu siyasi nedenlerle yapmak istemedi" diye sürdürdü.

2020'de yapılan açıklamalarda Cruise'un, uzayda çekilen ilk kurmaca film üzerinde çalıştığı duyurulmuş, bir NASA yetkilisi de oyuncunun Uluslararası Uzay İstasyonu'nda çekim yapacağını doğrulamıştı.

Ancak 2022'ye kadar projeyle ilgili neredeyse hiç gelişme paylaşılmadı. O yıl Universal Pictures'ın patronu Donna Langley, "Tom Cruise bizi uzaya götürüyor. Dünyayı uzaya taşıyor" diyerek projeyi doğrulamıştı.

Langley, o dönemde yaptığı açıklamada, "Tom'la geliştirme aşamasında harika bir projemiz var" demiş ve şöyle devam etmişti:

Bu proje, gerçekten bunu yapmasını öngörüyor. Bir roketle uzay istasyonuna gitmesi, çekim yapması ve umarız uzay istasyonunun dışında yürüyüş yapan ilk sivil olması hedefleniyor.

İsmi henüz açıklanmayan filmde Cruise'un, "şansı yaver gitmeyen ve bir şekilde Dünya'yı kurtarabilecek tek kişi haline gelen" bir karakteri canlandırması planlanıyordu. 

Oscarlı yönetmenin yeni filminde

Görevimiz Tehlike (Mission: Impossible) yıldızının sıradaki projesi ise Diriliş'in (The Revenant) 4 Oscarlı yönetmeni Alejandro G. Iñárritu'nun imzasını taşıyan ve adı henüz açıklanmayan bir film. 

Yapım hakkında fazla detay bilinmese de 63 yaşındaki Cruise'un, Jesse Plemons, Emma D'Arcy, John Goodman, Sandra Hüller, Riz Ahmed ve Sophie Wilde'ın da yer aldığı güçlü bir oyuncu kadrosuna liderlik edeceği belirtiliyor.

Cruise ve Iñárritu'nun yeni filmi, 2 Ekim 2026'da vizyona girecek.

Independent Türkçe, Page Six, GamesRadar


Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
TT

Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)

Jim Carrey, Ron Howard'ın 2000 yapımı filmi Grinç'in (How the Grinch Stole Christmas) 25. yılı vesilesiyle, filmin yönetmeni ve makyajcısıyla Vulture'a verdiği röportajda, rolün perde arkasına dair çarpıcı ayrıntılar paylaştı. 

Dr. Seuss'un 1957 tarihli çocuk kitabından uyarlanan film, dünya genelinde 346 milyon dolar hasılat elde ederek büyük bir gişe başarısına imza atmış ve ABD'de 2000'in en çok kazanan yapımı olmuştu. 

Ancak Carrey için bu başarı, son derece zorlu bir dönüşüm sürecini de beraberinde getirmişti.

"Sadece yeşile boyayın"

Oyuncu, daha önceki röportajlarında Grinç'i ağır makyaj ve protezlerle canlandırmanın "işkence gibi" olduğunu açıkça dile getirmişti. Vulture'a verdiği yeni röportajda ise bu sürece dair daha önce paylaşmadığı ayrıntıları anlattı.

Carrey'nin yaşadığı zorlu sürece rağmen film, makyaj sanatçısı Rick Baker'a Oscar kazandırmıştı. Baker, stüdyonun başlangıçta Carrey'nin yalnızca yeşile boyanmasını istediğini hatırlattı. Baker, "Stüdyo bize, 'Jim'e 20 milyon dolar ödüyoruz ve onu görmek istiyoruz. Sadece yeşile boyayın' dedi" diye konuştu.

Carrey ise kostümü giymeyi kendisinin istediğini ancak bundan nefret ettiğini anlattı. Oyuncu, Grinç'i canlandırırken ağır makyaj ve maske nedeniyle burnundan nefes alamadığını söyledi. Maske üzerinde nefes almasına izin verecek delikler açmakta zorlandıklarını belirten Carrey, "Sonunda tüm film boyunca ağzımdan nefes almak zorunda kaldım" dedi.

Carrey, kostümün "dayanılmaz derecede kaşındırıcı" olduğunu ve gün boyu onu "çıldırttığını" da sözlerine ekledi. Yüzüne dokunamadığını ya da kaşınamadığını anlatan oyuncu, günde 8 saat makyaj koltuğunda oturduktan sonra projeden ayrılmayı ciddi ciddi düşündüğünü söyledi.

"20 milyon dolarını geri vermeye hazırdı"

Yönetmen Ron Howard da Carrey'nin o dönemde rolü bırakmaya çok yaklaştığını doğruladı. Howard, "20 milyon dolarını geri vermeye bile hazırdı. Bunu ciddi ciddi söylüyordu" dedi.

Ekip, çözümü eski bir özel harekat eğitmeni olan Richard Marcinko'yu projeye dahil etmekte buldu. Carrey, Marcinko'yu "CIA ajanlarına ve özel kuvvetlere işkenceye dayanmayı öğreten biri" diye tanımladı. Oyuncu, Marcinko'nun kendisine stresle başa çıkabilmek için çeşitli yöntemler öğrettiğini anlattı.

Bee Gees'e minnettar

Carrey, makyaj sürecini asıl katlanılır kılan şeyin ise Bee Gees'in müzikleri olduğunu söyledi. Oyuncu, makyaj süresince Bee Gees albümleri dinlediğini anlattı: 

Müzikleri inanılmaz derecede neşeli. Barry Gibb'le hiç tanışmadım ama ona teşekkür etmek istiyorum.

Independent Türkçe, Variety, Vulture, CBR.com


James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
TT

James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)

James Cameron, Godzilla Minus One'ın devam filmi için heyecanını gizlemekte zorlanıyor. Ünlü yönetmen o kadar hevesli ki gerekirse sette yardımcı olmayı bile teklif etti.

Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'ün (Avatar: Fire and Ash) Japonya'daki tanıtımı sırasında, sahneyi Godzilla Minus One'ın yönetmeni Takashi Yamazaki'yle paylaştı ve esprili bir dille, "Minus Zero'yu görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum" dedi. 

"Benim için büyük bir onur"

Cameron sözlerini şöyle sürdürdü: 

Yamazaki sırf burada olmak için setten erken ayrılıp geldi, bu benim için büyük bir onur. Ben de kendisine yardımcı olabileceğimi söyledim.

Yamazaki ise bu teklife gülerek, "Bu durumda işimi elimden alırsınız" diye karşılık verdi. Cameron da "Bence her şey kontrolünüz altında" yanıtını verdi.

II. Dünya Savaşı sonrası Japonya'da geçen Godzilla Minus One, Kamiki Ryunosuke'nin canlandırdığı eski kamikaze pilotu Shikishima Koichi'yi merkezine alıyordu. 

Godzilla'yla ölümcül bir karşılaşmadan sağ kurtulan Koichi, yıllar sonra canavarın yeniden ortaya çıkmasıyla Japonya'yı kurtarmaya çalışan bir askeri ekibe katılıyordu.

Akademi Ödülleri'nde En İyi Görsel Efekt dalında Oscar kazanan Godzilla Minus One, bu başarıya ulaşan ilk Godzilla filmi olmuştu. Yapım, aynı zamanda bu kategoride ödül alan ilk Japon filmi olarak tarihe geçmişti.

Kasım 2023'te Japonya'da gösterime giren yapım, 7,65 milyar yenin (yaklaşık 50 milyon dolar) üzerindeki hasılatıyla ülkede en çok kazanan Godzilla filmi unvanını elde etmişti. 

Film, Kuzey Amerika'da da 56 milyon dolar hasılat elde ederek, tüm zamanların en yüksek gişe gelirine ulaşan Japonca canlı çekim yapımı olmuştu.

2026 sonunda izleyiciyle buluşacak

Devam projesinin 2026'nın sonlarına doğru vizyona girmesi planlanıyor. Kamiki'nin Kōichi rolüyle geri dönmesi, Minami Hamabe'nin ise karakterin sevgilisi Noriko'yu yeniden canlandırması bekleniyor. Ancak filmin konusuna dair henüz hiçbir detay paylaşılmadı ve proje gizemini koruyor.

71 yaşındaki Cameron cephesinde ise sıradaki proje, Avatar: Ateş ve Kül. Jake ve Neytiri bu kez, yeni bir Na'vi kabilesiyle karşı karşıya gelecek.

Merakla beklenen film, 19 Aralık'ta sinemalarda gösterime girecek.

Independent Türkçe, GamesRadar, ScreenRant