Sami işkence görüntüleriyle nasıl yaşadığını Şarku'l Avsat'a anlattı: Esed kurbanları dışarıdan, bizi ise içeriden lekeledihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5097226-sami-i%C5%9Fkence-g%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCleriyle-nas%C4%B1l-ya%C5%9Fad%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-%C5%9Farkul-avsata-anlatt%C4%B1-esed
Sami işkence görüntüleriyle nasıl yaşadığını Şarku'l Avsat'a anlattı: Esed kurbanları dışarıdan, bizi ise içeriden lekeledi
Sami olarak bilinen Usame Osman, Şarku'l Avsat ile yaptığı röportaj sırasında (Şarku'l Avsat)
“Sezar Dosyaları” olarak bilinen Suriye işkence dosyalarının ‘kaçakçısı’ Usame Osman, Şarku'l Avsat'a verdiği kapsamlı röportajın son bölümünde, ‘arkadaşım gibi’ olana kadar kurbanların fotoğraflarıyla yıllarca nasıl yaşadığını anlatıyor.
İlk başlarda fotoğrafların önünde nasıl ağladığını, “ama sonra duyarsızlaştığını” anlatan Osman: “Ağlarken hala insan olduğuma emindim ama bu fotoğraflara sadece bir fotoğraf aramak için bir tür duyarsızlıkla bakmaya başladığımda, kendimi kendime yabancı hissettim... Beşşar Esed kurbanların dış görünüşünü, bizim ise içimizi bozdu” dedi.
Şarku'l Avsat aracılığıyla kimliğini açıklamadan önce 11 yıl boyunca “Sami” kod adıyla tanınan Osman, “En çok acı veren şey, bir kurbanın yakınlarının onu fotoğraflardan tanıdıklarını ve ‘Allah'a şükür öldü ve bekleme acısından kurtulduk’ dediklerini duymak... Bir anne ya da eş bunu yürek parçalayıcı bir acıyla söylüyor” şeklinde konuştu.
27 bin fotoğraf arasında dikkatini çeken ayrıntılara da değinen Sami şu ifadeleri kullandı: “Güvenlik görevlileri kurbanın göğsünde Beşşar Esed'in büyük bir dövmesinin bulunduğu birden fazla fotoğraf ya da işkencenin etkisiyle parçalanmış cesetlerin önünde sanki turistik bir bölgedeymiş gibi gülümsemeleri acı vericiydi."
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bugün yaptığı açıklamada, Suriye'deki terör örgütü YPG'nin varlığının ortadan kaldırılmasının an meselesi olduğunu söyledi.
Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre Fidan, Ankara'nın YPG'nin Suriye'deki varlığını sürdürmesine izin verecek herhangi bir politikayı kabul etmeyeceğini belirtti.
Ürdünlü mevkidaşı Eymen es-Safadi ile ortak bir basın toplantısı düzenleyen Fidan, “Bölgedeki her türlü oyunu görecek durumdayız. Sadece görecek durumda değil, aynı zamanda bozacak durumdayız.” dedi.
Suriye'nin kuzeyinde Türkiye destekli gruplar ile Ankara'nın terör örgütü PKK’nın uzantısı olarak gördüğü YPG'nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında çatışmalar yaşanıyor.
Ancak Washington, 2019'da Suriye'de DEAŞ'la savaşan bu güçleri, DEAŞ’ın bölgede yeniden ortaya çıkmasını önlemek için ‘elzem’ olarak görüyor. Batı'nın Suriye'deki SDG savaşçılarına vereceği desteğe karşı uyarıda bulunan Fidan, “Bölgede emelleriniz farklıysa, DEAŞ'ı bahane ederek, PKK'yı güçlendirerek başka bir politikaya hizmet edilmek isteniyorsa, ona da geçit yok” ifadelerini kullandı.
Fidan sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye'de ve bölgede DEAŞ tehdidine karşı birlikte neler yapabileceğimizi görüştük. DEAŞ, Müslüman toplumlar için bir zehirdir. Dinimizi kullanarak sınırsız şiddet uygulayarak, vahşice insanların öldürülmesi, terör yoluna gidilmesi, toplumların ve devletlerin bu yolla ifsat edilmesi, istikrarsızlığın ve kaosun oluşturulması bizim sessiz kalacağımız bir durum değildir.”
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) bugün Halep'in doğusundaki Münbiç kırsalında yer alan Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü ekseninde Türkiye yanlısı Suriye Milli Ordusu (SMO) birlikleri ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında, Türk insansız hava araçları (İHA) tarafından desteklenen yeni çatışmalar ve topçu atışları yaşandığını bildirdi.
SDG'ye ait bir İHA’nın Karakozak Köprüsü yakınlarındaki mevzilerini hedef alması sonucu 4 SMO mensubu hayatını kaybederken, aynı eksende bir SDG üyesi de topçu ateşi sonucu öldü.
Öte yandan, bir Türk İHA’sının SDG'ye ait bir askeri aracı hedef alması sonucu araç sürücüsü ağır yaralanarak tedavi için hastaneye kaldırıldı.
Bombardımanın Münbiç kırsalındaki cephelerde temkinli bir sükunetin hâkim olmasından saatler sonra yeniden başlaması dikkat çekti.
SOHR, çatışmaların başlamasından bu yana her iki taraftan 285 kişinin öldürüldüğünü belgeledi.
SDG'nin daha önce ABD arabuluculuğunda bir ateşkes ilan ettiğini, ancak karşılıklı ihlallerin ve yoğun bombardımanın devam etmesi nedeniyle anlaşmanın başarısız olduğunu, bunun da ölü ve yaralı sayısının artmasına ve her iki tarafın ateşi arasında kalan sivillerin trajedisinin derinleşmesine yol açtığını belirtmek gerekiyor.