İran Sağlık Bakanı Danışmanı: Beyrut'taki çağrı cihazı patlamalarında yaralanan 500 kişi İran’da tedavi edildi

DMO: Doğru füze teknolojilerine erişmek için yapay zekâ kullandık

İran Hava Yolları’na ait uçağa nakledilen bir yaralı (Mehr haber ajansı)
İran Hava Yolları’na ait uçağa nakledilen bir yaralı (Mehr haber ajansı)
TT

İran Sağlık Bakanı Danışmanı: Beyrut'taki çağrı cihazı patlamalarında yaralanan 500 kişi İran’da tedavi edildi

İran Hava Yolları’na ait uçağa nakledilen bir yaralı (Mehr haber ajansı)
İran Hava Yolları’na ait uçağa nakledilen bir yaralı (Mehr haber ajansı)

İran Sağlık Bakanı Danışmanı Ali Caferiyan, ülkesinin eylül ayında Beyrut'un güney banliyölerini sarsan saldırıların ilk ayında, çağrı cihazı patlamalarında yaralanan 500 kişiyi tedavi etmek için bin 500 ameliyat gerçekleştirdiğini söyledi.

17 Eylül'de Hizbullah üyeleri tarafından kullanılan binlerce çağrı cihazı Beyrut'un güney banliyölerinde ve Hizbullah'ın diğer kalelerinde eş zamanlı olarak patlatılmış, yaralananlar arasında İran Büyükelçisi Mücteba Emani de yer almıştı.

Bu saldırı ve ertesi gün telsizlerin patlatıldığı ikinci bir saldırıda yaklaşık 40 kişi öldü, 3 bin 400'den fazla kişi de yaralandı.

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), çağrı cihazı patlamalarında yaralananların tedavisinde görev alan sağlık personelini kutlamak amacıyla bir tören düzenledi.

Şarku’l Avsat’ın İran resmi haber ajansı IRNA’dan aktardığına göre İran Sağlık Bakanı Danışmanı Ali Caferiyan, ‘çağrı cihazlarının patlamasından sonraki ilk hafta içinde 500 yaralı Lübnanlının İran hastanelerine kabul edildiğini’ söyledi.

Caferiyan, “Bu olayın ilk haftasında 500 yaralı ülkemizdeki hastanelere kabul edildi ve ilk bir ay içinde bu yaralılara yaklaşık bin 500 ameliyat yapıldı” dedi.

Eylül ayında aralarında İran Büyükelçisi'nin de bulunduğu yaklaşık 100 yaralının nakledildiğini belirten resmi raporların ardından ilk kez bir İranlı yetkili İran'da tedavi gören yaralıların sayısını açıkladı. Yetkililer henüz İranlı ölü ve yaralıların sayısına ilişkin nihai bir rakam vermedi.

Caferiyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Acil servis çalışanları ilk hafta yaralıları taşımak için günde 20 ila 30 ambulans tahsis etti ve yaralıların bir kısmı Meşhed'e nakledildi. Ameliyathaneler aşırı kalabalık olduğunda, hiçbir karşılık beklemeden yardımlarını sunan emekli hemşire arkadaşlarımız oldu. Bu yoğunluğa rağmen, meslektaşlarımız programa göre planlanan ameliyatları gerçekleştirdiği için hastanedeki hastaların tedavisinde herhangi bir aksama yaşanmadı.”

Aynı törende konuşan DMO Komutanı Hüseyin Selami, İsrail'in çağrı cihazlarını patlatmasını ‘terör eylemi’ ve ‘kitle imha silahı kullanımı’ olarak niteledi.

Selami, “Lübnan toplumunun psikolojik istikrarını bozmayı ve parçalamayı, direnme iradesini kaybettirmeyi amaçladılar. Bu eylemle Hizbullah'ın operasyonel komutasını sahadan uzaklaştırmak ve onlara tam bir yenilgi tattırmak istediler” değerlendirmesinde bulundu.

Çağrı cihazı saldırılarında yaralananların geçtiğimiz eylül ayında Tahran'a nakledilmesinin ardından sosyal medyada paylaşılan bir fotoğraf

Çağrı cihazı saldırılarında yaralananların geçtiğimiz eylül ayında Tahran'a nakledilmesinin ardından sosyal medyada paylaşılan bir fotoğraf

Çağrı cihazı saldırılarını yorumlayan Selami, güçlerinin güdümlü füzelerin isabet oranını arttırmasını sağladığını iddia ettiği teknolojiye erişimde yapay zekâ kullanımıyla övündü.

Şarku’l Avsat’ın DMO'ya bağlı Tesnim haber ajansından aktardığına göre Selami, “İsabet noktaları ile zarar görmeyi hak etmeyen insanlar arasındaki ayrımın dar olduğu operasyonlarda, yapay zekâ sayesinde elde ettiğimiz teknolojiyi kullanarak hassas hedefleme sağlayabildik” dedi.

Selami, güçlerinin Ekim 2018'de Suriye'de Fırat'ın doğusundaki DEAŞ mevzilerine düzenlediği bir saldırıya atıfta bulundu.

Selami kullanılan teknoloji hakkında ayrıntı vermedi. Yapay zekâ teknolojisinin, komuta ve kontrol sistemleri de dahil olmak üzere füzeler ve insansız hava araçları (İHA) gibi silahlar için kendi kendini yönlendirme tekniklerinde kullanımı son yirmi yılda başladı.

Selami, geçtiğimiz eylül ayında Hizbullah üyelerini hedef alan ve İran Büyükelçisi Mücteba Emani'nin de yaralandığı çağrı cihazı saldırılarında yaralananların tedavisinde görev alan sağlık personelini onurlandırmak üzere düzenlenen törende konuştu.

Diğer yandan DMO Dış Operasyonlar Şefi İsmail Kaani, “İslam Cumhuriyeti direnişe verdiği destekte kararlıdır” dedi.

Gazze Şeridi'nde ateşkesin başlamasını ‘Siyonist varlık için en büyük yenilgi’ olarak nitelendiren Kaani, “Bugün İsrail ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı. Bugün Siyonist varlığın bugüne kadar yaşadığı en büyük yenilgi ortaya çıkacak” ifadelerini kullandı.



Suriye Erdoğan'a Akdeniz’deki doğalgaz ittifaklarını yeniden şekillendirebileceği yeni bir kart verdi

Türkiye’nin 2020 yılında Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni Güney Kıbrıs deniz yetki alanına göndermesi uluslararası taraflarca kınandı (Reuters)
Türkiye’nin 2020 yılında Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni Güney Kıbrıs deniz yetki alanına göndermesi uluslararası taraflarca kınandı (Reuters)
TT

Suriye Erdoğan'a Akdeniz’deki doğalgaz ittifaklarını yeniden şekillendirebileceği yeni bir kart verdi

Türkiye’nin 2020 yılında Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni Güney Kıbrıs deniz yetki alanına göndermesi uluslararası taraflarca kınandı (Reuters)
Türkiye’nin 2020 yılında Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni Güney Kıbrıs deniz yetki alanına göndermesi uluslararası taraflarca kınandı (Reuters)

İnci Mecdi

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinden günler sonra Ankara'da gazetecilere yaptığı açıklamada, Şam ile enerji kaynaklarının keşfedilmesi amacıyla Akdeniz'de deniz sınırlarının belirlenmesi için müzakerelere başlanacağını söyledi.

Bakan Uraloğlu, uluslararası hukuka bağlı olduklarını bir kez daha vurguladı. Bu açıklama akıllara, Türkiye'nin 2019 yılında Libya'nın batısında Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile yaptığı ve Avrupa Birliği (AB) ile Doğu Akdeniz ülkelerinin yasadışı olarak nitelendirdiği anlaşmayı getirdi.

Türkiye ile Suriye arasında imzalanması muhtemel bir anlaşmaya karşı çıkan Güney Kıbrıs ve Yunanistan, anlaşmanın ülkelerinin egemenlik haklarına zarar verebileceği, Girit ve Kıbrıs gibi adaların denizcilik haklarına meydan okuyacak bir emsal oluşturabileceği uyarısında bulundu.

Rum Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis yaptığı açıklamada, Türkiye ve Suriye gibi iki komşu kıyıya sahip ülke arasında yapılacak herhangi bir anlaşmanın ‘uluslararası hukuk temelinde’ olması gerektiğini söyledi.

Letimbiotis, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Uluslararası hukuka, özellikle de (Ankara’nın taraf olmadığı) Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde yansıtıldığı şekliyle uluslararası deniz teamül hukukuna dayanmalı ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bölgedeki haklarını dikkate almalı.”

Türkiye Akdeniz'de nüfuz elde ediniyor

Avrupa, Doğu Akdeniz'i Rus doğalgazına önemli bir alternatif olarak görüyor. İsrail ve Mısır'ın bölgedeki enerji merkezi olacağı bölgesel bir doğalgaz pazarı kurmak amacıyla 2019 yılında oluşturulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EastMed) üyeleri arasında Avrupa’dan da dört ülke yer alıyor. Mısır, İsrail ve Avrupa Komisyonu, 2022 nisanında, doğal gaz endüstrisinde güçlü bir altyapıya sahip olan Mısır'ın Idku ve Dimyat'taki sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tesisleri aracılığıyla Avrupa kıtasına doğalgaz tedarik etmek üzere bir mutabakat zaptı imzaladı. Avrupa, Rusya’dan yapılan doğalgaz ithalatına alternatif olarak doğalgaz ihtiyacının bir kısmını Doğu Akdeniz'den karşılamaya çalışıyor. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, EastMed üyesi ülkeler arasındaki iş birliği çerçevesinde bir elektrik enterkoneksiyon projesi için anlaşma imzaladı.

Yunanistan açıklarında devriye gezen bir Yunan savaş gemisi (AFP)Yunanistan açıklarında devriye gezen bir Yunan savaş gemisi (AFP)

Ancak Ankara, Türkiye'nin EastMed’in dışında tutulması karşısında 2019 yılından bu yana Libya ile deniz sınırlarını belirleme anlaşması imzalamak başta olmak üzere komşularına karşı hamlelere girişti. Bu durum üzerine Fransa, 2021 kasımında Doğu Akdeniz'de güvenlik ve istikrarı sağlamak üzere bölgeye FS AUVERGNE fırkateynini gönderdi. Ankara, Güney Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesi (MEB) içindeki alanlarda enerji kaynakları arama çalışmaları yürütmekle tehdit eden sismik araştırma gemilerini defalarca kez bölgeye gönderdi. Bu sular üzerinde hak iddia eden Türkiye, bir ada devleti olarak Güney Kıbrıs'ın 12 deniz milinin ötesinde bir MEB’e sahip olma hakkını tanımıyor.

Suriye ile deniz sınırlarının belirlenmesine yönelik yeni bir anlaşma imzalayacağını duyuran Ankara, bölgesel aktörler arasındaki şiddetli rekabet bağlamında Doğu Akdeniz'de yeni bir nüfuz alanı oluşturmaya çalışıyor. Zira Ankara, Güney Kıbrıs'ın MEB’inin büyük bir kısmının ya kendi kıta sahanlığı ile çakıştığını ya da 1974'ten bu yana Türkiye askerinin bulunduğu ve başka hiçbir ülke tarafından tanınmayan Kıbrıslı Türklerin yoğun yaşadığı Kuzey Kıbrıs’a ait olduğunu savunuyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, şu an Suriye’de iktidarda olan muhaliflerle güçlü bir ilişkiye sahip. Şam, Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki MEB iddialarını tanımaya daha istekli olabilir. Bununla birlikte Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile devam eden anlaşmazlıklarda konumunu güçlendirebilir.

Suriye Erdoğan'ın elini güçlendiriyor

Suriye'deki yeni durum, Türkiye'nin bölgede bir enerji merkezi olarak hareket edebilmesi için fırsat sunuyor. Gözlemcilere göre Suriye'nin istikrara kavuşması Katar’daki doğalgaz sahalarını Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye'ye bağlayacak boru hattı projesini yeniden canlandırabilir, ancak böyle bir boru hattı inşa etmenin 25 milyar dolar civarında olacağı tahmin edilen maliyeti, özellikle de LNG sevkiyatının şu anda daha ekonomik bir seçenek olması nedeniyle, projeyi mali açıdan uygulanamaz hale getirebilir. Yunan basınında yer alan haberlere göre Suriye'nin batısını, Suriye'yi Ürdün ve Mısır'a bağlayan ve Mısır ve İsrail doğalgazını Avrupa'ya taşıyabilecek olan mevcut Arap Doğalgaz Boru Hattı'na bağlamak da gündemdeki bir diğer proje.

Londra merkezli Chatham House Enstitüsü tarafından hazırlanan bir rapora göre Türkiye, iç savaşta kazanan tarafı desteklediği için Suriye'nin çatışma sonrası geleceğini şekillendirmede güçlü bir konuma sahip. Yenilenen kârlı inşa ihalelerini almaya hazır olan Türk şirketleri, Suriye ile olası bir deniz sınırı anlaşmasından da faydalanabilir. Bu anlaşma Doğu Akdeniz'i yeniden şekillendirebilir ve Güney Kıbrıs pahasına her iki ülkeye de ekonomik faydalar sağlayabilir.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'da aktardığı analize göre İtalya Siena Üniversitesi'nde araştırmacı olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika istihbarat ve güvenlik analisti Roberta La Fortezza, Suriye'deki son gelişmelerin ve Şam'daki yönetim değişikliğinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bölgedeki mevcut enerji haritasını yeniden şekillendirebileceği yeni bir kart verdiğini söyledi. La Fortezza, Türkiye'nin ülkedeki kilit altyapının yeniden inşasını desteklemek için Şam ile anlaşmalar yapabileceğini ve yeni Suriye yönetiminden uzun vadede Türkiye'nin çıkarlarını korumak için kullanabileceği önemli siyasi pozisyonlar elde edebileceğini belirtti.

Akdeniz'deki jeopolitik nüfuzunu arttırmak ve Avrupa'nın enerji merkezi haline gelmek Türkiye'nin stratejisinin başlıca hedeflerinden biri. İtalyan araştırmacı, Suriye ile imzalanacak Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşması, Kıbrıs adasının kuzeyinin ya da Ankara'nın tanımlamasıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) de dahil edilmesini içerebileceğini, bunun için de Şam'ın uluslararası alanda tanınmayan bu cumhuriyeti tanıması gerektiğini, bunun da Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları üzerindeki iddialarını güçlendireceğini belirtiyor.

“Mavi Vatan” doktrini

Türkiye’nin Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz olmak üzere üç denizi kontrol edecek şekilde genişletilmesini öngören ‘Mavi Vatan’ doktrinindeki rolüyle tanınan müstafi Tümamiral Cihat Yaycı daha önceki yorumlarında, “Suriye’nin yeni hükümetinin Türkiye ile bir MEB Antlaşması imzalaması durumunda GKRY’nin Suriye’ye önerdiği deniz alanından yüzde 12 daha fazla deniz yetki alanı kazanacaktır” ifadelerini kullandı. Milliyet gazetesinde yar alan bir haberde, Suriye'deki değişimin Türkiye üzerinden Avrupa'ya uzanan yeni bir enerji koridoru için nasıl fırsat yarattığına dair bir analiz yayınladı.

Bu yenilenen hedefler, geçtiğimiz ay İstanbul'da düzenlenen ve Türk yetkililerin Azerbaycan, Libya ve Özbekistan gibi büyük gaz üreticilerinin yanı sıra, Gürcistan gibi transit ülkelerin ve Doğu Avrupa'daki ithalatçıların temsilcilerini ağırladığı büyük bir enerji zirvesinde açıkça görüldü. Ankara Türkiye'nin, doğudaki ve güneydeki doğalgaz üreticileri ile batıdaki pazarlar arasında önemli bir geçiş noktası olmasını istiyor.

Chatham House'dan Karim Elgendy’ye göre mevcut enerji altyapısı bu hedefler için iyi bir temel oluşturuyor. Azerbaycan doğalgazını Avrupa'ya taşıyan Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı'nın (TANAP) Türkiye'nin transit ülke olarak uygunluğunu şimdiden kanıtladığını belirtiyor. Türkiye’de yedi gaz boru hattı, beş LNG terminali, üç yüzer depolama ünitesi ve iki yeraltı depolama tesisi bulunuyor.

Zorlu bir rakip olarak İsrail

Ancak gözlemciler İsrail'in Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki nüfuzunu kabul etmeyeceğini, özellikle de EastMed’e Avrupa'ya ihraç edilen enerji için bölgesel bir merkez olmak üzere katıldığını söylüyor. Bu dosya, Avrupa'ya enerji ihraç etmek için Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile kapsamlı projelere sahip olan Tel Aviv için önemli bir jeopolitik silah olma özelliği taşıyor. Bu projelerden en önemlisi, dünyanın en uzun ve en derin yüksek voltajlı doğru akım hattı olması planlanan Büyük Deniz Enterkonnektörü’nün inşası. AB, 2030 yılına kadar tamamlanması öngörülen projeyi finanse etmekle ilgilendiğini daha önce açıklamıştı.

Üç ülke ayrıca İsrail açıklarındaki doğalgaz sahasını Güney Kıbrıs ve Yunanistan'dan geçecek bir boru hattıyla İtalya'ya bağlayacak ve yıllık 10 milyar metreküp doğalgaz kapasitesiyle Avrupa için Rusya’nın doğalgazına alternatif olacak bir projeye de sahip. Ancak proje bazı teknik ve jeopolitik engellerle karşı karşıya. Bunlardan biri olarak ABD iki yıl önce projeye verdiği desteği geri çekti. Buna karşın EastMed projesinin Güney Kıbrıs ve Yunanistan yerine kendi topraklarından geçmesini isteyen Türkiye, Suriye'nin batısına bir boru hattı inşa ederek ve (Suriye, Ürdün ve Mısır'ı birbirine bağlayan) mevcut Arap Doğalgaz Boru Hattı’na bağlanarak, İsrail ve Mısır gibi bölgesel doğalgaz üreticilerine Avrupa pazarlarına giden bir rota sunabilir ve potansiyel olarak EastMed projesini engelleyebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrailli mevkidaşı Herzog'u 2022 yılında Ankara'ya yaptığı ziyaret sırasında resmî törenle karşıladı (Reuters)Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrailli mevkidaşı Herzog'u 2022 yılında Ankara'ya yaptığı ziyaret sırasında resmî törenle karşıladı (Reuters)

İsrail merkezli düşünce kuruluşu Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi (BESA) tarafından yayınlanan bir makalede siyaset bilimci Elai Rettig, Türkiye'nin Suriye'deki enerji hedeflerinin İsrail'in Avrupa ve Körfez ülkeleri arasında Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridorunun bir parçası olma hedeflerinin bazılarını baltalayacağını savundu. Katar ve Türkiye arasında yeni bir doğalgaz boru hattının inşa edilmesi, bu güzergâhın karayolları, demiryolları ve elektrik kabloları gibi ek altyapılarla tamamlanmasını kolaylaştıracak ve böylece Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve diğer Körfez ülkelerinin Doğu Akdeniz'e ulaşmak için Ürdün ve İsrail üzerinden tamamen yeni bir koridor inşa etmek yerine bu hatta bağlanarak Türkiye üzerinden Avrupa'ya doğalgaz ve diğer ürünleri ihraç etmeleri daha kolay olacak.

BAE'nin Katar ve Türkiye ile transit ortak olmak istemeyeceği aşikâr. İsrail’in de özellikle Avrupa ve ABD'deki potansiyel yatırımcılara, bölgesel ekonomik planların önemli bir bileşeni olarak Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile bir Doğu Akdeniz ekonomik koridoru kurulması fikrini sunmaya devam etmesi gerekiyor.

Endişe kaynağı olarak Türkiye

İsrail'in bakış açısına göre Türkiye'nin mevcut bölgesel stratejisi sadece enerji meselesi açısından değil, her şeyden önce Ankara'nın Suriye'deki konumu açısından da endişe kaynağı olmaya devam ediyor. İsrail, enerji konusunda Doğu Akdeniz'de Türkiye karşıtı bir eksende, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ilişkilerini kademeli olarak güçlendirebilir. Yunanistan ve İsrail arasında 23 Aralık 2024 tarihinde imzalanan ve İsrail'den Yunanistan üzerinden AB ülkelerine yeşil enerji koridoru oluşturmayı ve Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail arasında yapılan ve Büyük Deniz Enterkonnektörü’nün inşasını hızlandırmayı amaçlayan enerji anlaşması bunun bir örneğidir. Ankara'nın bu anlaşmaya hemen karşı çıkması tesadüf değildir.

İsrail'in şu anki en büyük endişesi Türkiye'nin Suriye'deki konumu. İsrail için Şam'daki durumun getirdiği birinci avantajın, İran ve Hizbullah'ın kuzey sınırında zayıflaması olduğuna şüphe yok. Ancak Ankara tarafından desteklenen Sünni radikal grupların yükselişi ve İsrail sınırındaki varlıkları, Şiilerin varlığı ve Hizbullah üyelerinin Suriye'ye sızma ihtimalinden daha az olmayan uzun soluklu bir tehlike yaratıyor. İsrail, Suriye’deki yeni yönetimin kötüleşmesinden ve ülkeyi iç savaş uçurumuna geri döndürmesinden korkabilir. Şam'da Türkiye yanlısı Sünni İslamcı bir hükümetin kurulması ve yeni Suriye'nin Türkiye'nin çıkarlarını savunma eğiliminde olması, İsrail'in bölgedeki çıkarlarına ve özellikle de bölgesel güvenlik fikrine ters düşer.

Muhtemel ittifaklar

Ancak Ankara, Doğu Akdeniz'de doğalgaz arama çalışmalarında İsrail ile iş birliği yapmak istiyor. Gazze Şeridi’ndeki savaştan önce iki ülke Türkiye'den İsrail'in en büyük açık deniz doğal gaz sahası ve güney Avrupa ülkelerine doğalgaz taşıyacak olan Leviathan doğalgaz sahasına sualtı boru hattı inşa etmek için bir proje başlatmaya hazırlanıyordu. Gazze Şeridi’ndeki savaştan sonra Avrupa başkentlerindeki gözlemciler, bölgedeki yeni gelişmelerin Doğu Akdeniz ülkeleri ile Türkiye arasında çatışma yerine daha fazla iş birliğine yol açabileceğini düşünüyorlar.

Öte yandan bu gelişmeler Mısır, Yunanistan, İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan, Türkiye, Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan'ı birbirine bağlayan çok yönlü enerji projeleri aracılığıyla daha geniş bir bölgesel iş birliğine yol açabilir. Bu projeler toplu olarak, bölgesel enerji güvenliğini destekleyecek, ekonomik iş birliğini teşvik edecek ve bölge ülkeleri arasındaki karşılıklı bağımlılığı arttırarak, jeopolitik gerginliklerin azaltılmasına yardımcı olacak yeni bir enerji altyapısına dönüşebilir.

Arap Doğalgaz Boru Hattı

Türkiye’nin Katar ile bir boru hattı inşa etme planları İsrail'in çıkarlarına zarar verebilirken, Elai Rettig, Türkiye’nin bir başka planının İsrail'in doğal gaz ihracatı için yeni pazarlar açmasına yardımcı olabileceğini söylüyor. Geçtiğimiz ay boyunca Türkiye, Suriye üzerinden Arap Doğalgaz Boru Hattı'na bağlanma olasılığını yeniden değerlendirdi. 2003 yılında açılan Arap Doğalgaz Boru Hattı, başlangıçta Mısır'ın Ürdün ve Suriye'nin kuzeyine doğalgaz ihraç edebilmesi için inşa edilmişti. 2006 ve 2008 yıllarında boru hattını Türkiye'ye uzatma projesi için imzalar atıldıysa da 2009'da özellikle mali anlaşmazlıklar ve Mısır'ın ihraç edilebilir doğal gaz stoklarının azalması nedeniyle bundan vazgeçildi. Bugün boru hattı temelde İsrail'e hizmet ediyor. İsrail doğalgazını Ürdün ve Mısır'a taşıyan boru hattının Suriye bölümü kullanılmıyor. Boru hattı yılda yaklaşık 10 milyar metreküp doğal gaz taşıyabilecek kapasiteye sahip. Bu miktar boru hattının ilave kompresör istasyonlarıyla donatılması halinde 15 milyar metreküpe çıkarılabilir.

Karim Elgendy’ye göre yeni ve istikrarlı bir Suriye devletinin kurulması ihtimali, Türkiye'nin bu potansiyelden faydalanması için bir fırsat yaratıyor. Türkiye, Suriye'nin batısına bir gaz boru hattı inşa ederek ve (Suriye, Ürdün ve Mısır'ı birbirine bağlayan) mevcut Arap Doğalgaz Boru Hattı’na bağlanarak, İsrail ve Mısır gibi bölgesel doğalgaz üreticilerine Avrupa pazarlarına mevcut LNG alternatiflerinden ticari olarak daha uygun bir rota sunabilir.

Eğer Türkiye, Arap Doğalgaz Boru Hattı'nın Suriye bölümünün yeniden kullanıma geçmesini sağlamayı başarırsa, İsrail teorik olarak doğalgazı Ürdün üzerinden kuzeye, Türkiye'ye ve oradan da Avrupa'ya taşıyabilir. Böyle bir planın, İsrail ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerde önemli bir iyileşme olmadan ve İsrail ile Suriye'deki yeni yönetim arasında normalleşme sağlanmadan gerçekleşmesi pek olası değil. Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmese bile Ürdün ya da Mısır'ın İsrail doğalgazının ‘son kullanıcısı’ olarak kalması ve Türkiye'ye satılması halinde İsrail doğalgazı yine de Türkiye'ye ulaşabilir. Benzer bir düzenleme son iki yıldır yürürlükte. İsrail doğalgazı Mısır'a ihraç ediliyor, Mısır da bu doğalgazı sıvılaştırarak Türkiye'ye ve başka yerlere ihraç ediyor.

Sınırlı iş birliği

Ancak bu senaryo Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Filistin, Ürdün, İtalya ve Fransa'yı kapsayan EastMed için gerçek bir zorluk teşkil edebilir. Elgendy ayrıca İsrail'in doğalgaz boru hattıyla Türkiye'ye dolaylı da olsa doğalgaz satmak için yapacağı herhangi bir anlaşmanın Güney Kıbrıs ve Yunanistan tarafından İsrail'le olan çıkarlarını zedeleyici olarak görülebileceğine dikkati çekti.

Bu yüzden İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan'ın endişelerini giderecek adımlar atmak zorunda. İsrail, Türkiye üzerinden doğalgaz ihraç etme fırsatının Doğu Akdeniz'de ortak altyapıyı geliştirme planlarına engel olmayacağını açıkça belirtmeli. Arap Doğalgaz Boru Hattı'nın Suriye bölümünün yeniden kullanıma geçmesi planları gerçekleşse bile, İsrailli enerji şirketleri, doğalgaz için Suriye ve Türkiye'ye ana transit ülkeler olarak güvenmek istemeyecek ve bunu sadece ihtiyatlı bir şekilde ve sınırlı miktarlarda kullanacaklar. Dahası, İsrailli enerji şirketleri, kısmen borç geri ödeme sorunları nedeniyle, İsrail doğalgazını Türkiye'ye satmak için son kullanıcı olarak sadece Mısır ve Ürdün ile yetinmeyi istemiyorlar. Portföylerini çeşitlendirmek için Güney Kıbrıs ile LNG ortak girişimi gibi yeni pazarlara daha doğrudan bir yol tercih ediyorlar.