Nekbe hiçbir zaman durmadı

Trump'ın çözüm dediği, Filistinlilerin varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir başka adımdan ibaret

Görsel: Sara Padovan
Görsel: Sara Padovan
TT

Nekbe hiçbir zaman durmadı

Görsel: Sara Padovan
Görsel: Sara Padovan

Assal Rad

“Nekbe” (Büyük Felaket), Filistinlilerin topraklarından ve mülklerinden şiddet kullanılarak mahrum bırakıldıkları ve etnik temizliğe uğradıkları, İsrail Devleti'nin kurulmasıyla eş zamanlı gerçekleşen 1948 yılındaki olayları tanımlamak için kullandıkları bir terimdir. Filistinliler, bu olayları takip eden onlarca yıl boyunca daha fazla toprak kaybına, askeri işgale, savaşlara, apartheid uygulamasına ve hatta soykırıma maruz kaldılar.

Bu baskı ve adaletsizlik yılları yetmezmiş gibi, bugün Gazze Şeridi’ndeki iki milyon Filistinli, 1948 Nekbe'sinden bu yana en büyük yerinden edilme dalgası olan etnik temizlik tehdidiyle karşı karşıya kalmış durumda. Yüzde 70’i mülteci olan Gazze nüfusunun çoğunluğunu 1948 yılında evlerinden çıkarılanların torunları oluşturuyor. İlk Nekbe'nin mültecilerini, İsrail'in acımasız soykırımı altında Gazze'de yerinden edilmeye zorlananlara bağlayan düz çizgiyi izlersek, Filistinliler için Nekbe'nin hiçbir zaman durmadığını görebiliriz.

Bugün ABD Başkanı Donald Trump'ın sözde Gazze planına, etnik temizliği insani bir girişim olarak yeniden ambalajlama girişiminden ibaret olması nedeniyle küresel düzeyde kınamalarla tepki gösterildi.  Ancak gerçek şu ki, Filistinlilerin Gazze'den sürülmesi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs üzerinde tam kontrol arayışıyla birlikte, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve temsil ettiği ideolojik akımın her zaman temel bir hedefi oldu.

Yanlış anlatı

Batı'nın Gazze'deki soykırımla ilgili anlatısı iki ana unsura dayanıyor. Birincisi, uzmanların, Birleşmiş Milletler (BM) raporlarının ve dünyanın önde gelen insan hakları gruplarının vardığı genel sonuçlara rağmen İsrail'in eylemlerinin soykırım teşkil ettiğinin inkar edilmesi, ikincisi ise 7 Ekim 2023 günü Hamas’ın İsrail’e saldırısı öncesinde İsrail'in Filistinlilere uyguladığı şiddetin görmezden gelinmesi. Bu iki temele dayanan Batı anlatısı, 7 Ekim saldırısı öncesi ve sonrasında sahadaki gerçekliği gizliyor.

Bu yanlış anlatı, 21’inci yüzyılın en korkunç insanlık suçlarından biri olan çocuk katliamları pahasına bile olsa ne olursa olsun İsrail'i koruyan ABD'nin başını çektiği Batı bloğu ile Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme mücadelesini tanıyan daha uluslararası toplum arasındaki keskin uçurumu gözler önüne seriyor.

İsrail, Oslo Anlaşmalarından bu yana Batı Şeria'daki yasadışı yerleşimleri birimlerini genişletiyor. Netanyahu hükümeti, 2022 yılında bu genişlemeyi hızlandırma sözü verdi ve bu durum, BM’nin Eylül 2023 tarihli bir raporuyla da teyit edildi.

Netanyahu'nun uzun zamandır düzeltilmesi gereken bir ‘hata’ olarak gördüğü ve bundan dolayı bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik her türlü girişimi engellemekle övündüğü, on yıllardır devam eden Oslo Anlaşmalarını çöpe atmasının da gösterdiği üzere İsrail'in tüm Filistin topraklarını ele geçirme hırsı 7 Ekim'den çok önce açıkça ortadaydı.

xscdfvgrthy
İsrail ve Hamas arasında ateşkes sağlandıktan sonra Gazze Şeridi'nin kuzey kesimlerine dönerken yıkılan binaların enkazı arasında çadır kuran yerinden edilmiş Filistinliler, 23 Ocak 2025 (AFP)

İsrail, Oslo Anlaşmalarından bu yana Batı Şeria'daki yasadışı yerleşimleri birimlerini genişletiyor. Netanyahu hükümeti, 2022 yılında bu genişlemeyi hızlandırma sözü verdi. Eylül 2023'te, bir önceki yıl yerleşimcilerin uyguladığı şiddet nedeniyle bin 100'den fazla Filistinlinin yerinden edildiğini belgeleyen bir BM raporu da bu gerçeği teyit etti. İsrail, 2005 yılında Gazze'den askerlerini çektiğini iddia etse de Gazze'nin karası, havası ve denizi üzerindeki kontrolünü sürdürmesi fiili olarak askeri işgalin devam etmesini sağladı. Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Temmuz 2024 tarihli ve dönüm noktası niteliğindeki bir kararla, İsrail'in Gazze de dâhil olmak üzere tüm Filistin topraklarını işgalinin hukuka aykırı olduğunu doğruladı.

Ancak Hamas'ın 7 Ekim 2023 tarihindeki saldırısı Netanyahu yönetimindeki İsrail hükümetine Gazze'ye topyekûn savaş açması için aradığı gerekçeyi sunarak bölgenin çehresini değiştirdi ve Filistinlilerin varlığını ortadan kaldırma hedefini pekiştirdi.

Gazze'nin kasıtlı olarak imhası

İsrailli yetkililer, ‘İsrailli rehineleri kurtarma operasyonu’ başlığı altında Gazze'deki sivil halka yönelik acımasız saldırılarını gerekçelendirirken, Netanyahu hükümeti, 7 Ekim 2023 saldırısının hemen ardından tüm sivil rehinelerin serbest bırakılmasına ilişkin teklifi reddetti. Netanyahu, rehinelerin kurtarılması yerine savaşı seçti ve bu karar İsrail'deki rehine aileleri tarafından eleştirildi.

İsrail, soykırıma varan toplu bir cezalandırma eylemiyle Gazze'yi yok etmeye ve iki milyondan fazla Filistinli için yaşanmaz hale getirmeye çalıştı. Gazze Şeridi’ndeki bu yıkım, İsrailli yetkililerin Gazze'nin yok edilmesi çağrısında bulundukları açık beyanları ve burada halihazırdaki felaket koşullarına rağmen orduya gıda, su ve elektrik gibi temel kaynakların hedef alınması yönünde vermeye devam ettikleri direktifler bağlamında ele alınmalı.

İsrailli yetkililer, Gazze ile ilgili niyetlerini gizleme zahmetine girmediler. Saldırının ilk günlerinde, 700 binden fazla Filistinliyi zorla yurtlarından eden 1948 Nekbesine açıkça atıfta bulunarak Gazze'yi bekleyen kaderi tanımlamak için açıkça Nekbe ifadesini kullandılar.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre  Gazze'nin yok edilmesi çağrılarının yanı sıra, İsrailli yerleşimciler, Gazze’nin yeniden işgal edilmesi için açıkça çağrıda bulundular. İsrail'in hedefi savaş boyunca tüm dünyaya ilan edildi. İsrailli üst düzey yetkililer, Gazze'yi ortadan kaldırma, Filistinlileri buradan sürme ve yerine İsrail yerleşim birimleri inşa etme niyetlerini defalarca kez açıkladılar.

Bu hedef, ne yeni ne de Gazze'ye özel. İsrail'in Batı Şeria'daki yasadışı yerleşim yerlerini durmaksızın genişlettiği uzun zamandır kamuoyuna açık bir şekilde belgeleniyor. İsrailli bakanlar, 7 Ekim'den önce bile Batı Şeria'daki Filistin köylerini yok etmekten bahsederek şiddet ve yıkımı teşvik ettiler. Bu söylem, Batı Şeria'daki Filistinlilere yönelik yerleşimci saldırıları ve devlet destekli pogrom dalgalarını (Rus İmparatorluğu'nda yerleşik Yahudi olmayan toplulukların Yahudilere karşı yaptıkları şiddet eylemleri) körükleyerek tırmandı.

zxscdfrg
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, New York'ta BM Genel Merkezi'nde düzenlenen BM Genel Kurulu'nda elinde bir harita ile konuşurken, 22 Eylül 2023 (AFP)

İsrail son zamanlarda askeri olarak Batı Şeria'ya odaklanmış olsa da, Gazze'deki yıkımın boyutu modern dönemde dünya genelindeki çatışmalar içinde en büyüğü olmaya devam ediyor. Gazze nüfusunun yüzde 90'ından fazlası yerinden edildi ve konutların yüzde 90'ından fazlası hasar gördü. Su ve kanalizasyon altyapısı tahrip oldu, sağlık sistemi çöktü, üniversiteler enkaza döndü ve tarım arazileri sistematik olarak yok edilerek bölgenin gıda üretme imkanları felç edildi. Uzmanlar, Gazze Şeridi’ni yeniden inşa etmek bir yana, sadece enkazı temizlemenin bile on yıllar alacağını tahmin ediyor.

Aklı başında hiç kimse yıkımın büyüklüğüne bakıp bunun şehir savaşının istenmeyen bir sonucu olduğunu iddia edemez. Öyle ki Başkan Trump ve yönetimi Gazze'yi ‘yaşanmaz bir çorak arazi’ olarak tanımladı. Ancak Trump'ın Gazze'ye olan ilgisi, Filistinlileri etnik olarak temizlemeye yönelik son derece rahatsız edici planının da açıkça ortaya koyduğu üzere hiç de insani nedenlerden kaynaklanmıyor.

Trump dümene geçti

Başkan Trump, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından İsrail Başbakanı Netanyahu hakkında ‘savaş suçu’ işlediği gerekçesiyle tutuklama emri çıkarılmasına rağmen Netanyahu'yu Beyaz Saray'a resmi olarak davet edilen ilk yabancı lider yaptı. ABD yönetimi, UCM’nin İsrailli yetkililer hakkındaki kararlarını ilk kez görmezden gelmiyor. Geçtiğimiz aralık ayında da Biden yönetimi, İsrail’in eski Savunma Bakanı Yoav Galant'ı ABD'de ağırlamıştı.

Biden ve Trump yönetimleri arasında çok fazla şey değişse de ABD’nin İsrail ile olan ilişkisi sabit kalmaya devam ediyor. Bu da Demokratlar ve Cumhuriyetçiler olmak üzere iki partili olan ABD’nin dış politikasını şekillendiren sağlam ideolojik bağlılığı yansıtıyor. Ancak Trump'ın 4 Şubat'ta Netanyahu ile yaptığı basın toplantısında, ABD'nin Gazze'nin kontrolünü devralacağı ve Filistinli mültecileri uluslararası hukuku açıkça hiçe sayarak Mısır ve Ürdün gibi komşu ülkelere zorla yerleştireceğini açıklaması çoğu kişide şok etkisi yarattı.

Trump açıklaması, bir politikanın gerektirdiği bir tutumu değil, ABD'nin işlemeye hazırlandığı, halkların zorla sürülmesi ve topraklarının yasadışı ilhakını da öngören bir savaş suçları dizisini ortaya koydu. Başkan Trump'ın kullandığı dil ve davranış biçimi, eylemlerinin önceki yönetimlerle tutarsız görünmesine neden olsa da, Biden yönetiminin İsrail soykırımına ve Gazze'nin tamamen yok edilmesine verdiği koşulsuz destek olmasaydı, bu durum mümkün olmazdı.

Aslında Biden yönetimi de savaşın başlarında benzer önerilerde bulunmuş, Mısır'ın Filistinli mültecileri kabul etmesini önermişti. Ancak Kahire, bu öneriyi şiddetle reddetti. Şimdi ise Trump yönetimi Gazze'nin yıkımını kitlesel sınır dışı için bir gerekçe olarak gösteriyor. İsrailli yetkililer şimdiden bu zorunlu göçü ‘gönüllü göç’ olarak nitelendirirken Gazze'nin kalıcı olarak ele geçirilmesi çağrısı yapıp Batı Şeria’yı da benzer bir akıbetin beklediği tehdidinde bulunuyor.

Trump'ın İsrail'in cezasız kalmasını teşvik ettiğini düşünen eleştirmenlere şunu sormak istiyorum: “Cezasızlığı soykırıma yardım etmekten daha fazla ne teşvik edebilir?”

Trump'ın bugün yaptıklarını mümkün kılan Biden'ın eylemleri oldu. Biden yönetimi, Gazze'nin imhasını kolaylaştırarak ve bu süreçte uluslararası hukuku ve hukuk ilkelerini parçalayarak Trump'ın etnik temizlik planının önünü açtı.

Şu anda tam olarak Filistinlileri geri dönüş hakkı olmaksızın topraklarından zorla çıkarmak ve işgalciler olarak topraklarını ele geçirmek için yasadışı bir öneri yapıldı. Filistinlilerin bunu tamamen reddetmesi ve uluslararası toplumun da onların yanında yer alması şaşırtıcı olmaz.

Başkan Trump, ‘Gazze'de bir medeniyetin yok edildiğini’ haklı olarak kabul etmiş olsa da -ki bu ancak İsrail'in eliyle olabilirdi- çözüm dediği, Filistinlilerin varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir başka adımdan ibaret.

Eğer Trump gerçekten bir barış elçisi olarak anılmak istiyorsa İsrail'in Filistin'i yer yüzünden silme girişimlerine son vermeli ve barışa ulaşmanın tek yolu olarak Filistinlilerin özgürlüğünü ve kendi kaderini tayin hakkını desteklemeli.

*Assal Rad: Modern Ortadoğu tarihi alanında araştırmacı ve Democracy Now for the Arab World'de geçici araştırmacı. Doktorasını Kaliforniya Üniversitesi’nde yaptı. Kendisini X platformunda @assalrad hesabından takip edebilirsiniz.



Mısır Cumhurbaşkanı: Barışı sağlamak için tek yol iki devletli çözüm

(soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve diğer siyasi figürler, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (AFP)
(soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve diğer siyasi figürler, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (AFP)
TT

Mısır Cumhurbaşkanı: Barışı sağlamak için tek yol iki devletli çözüm

(soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve diğer siyasi figürler, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (AFP)
(soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve diğer siyasi figürler, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (AFP)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi dün yaptığı açıklamada, iki devletli çözümün Filistinliler ve İsraillilerin beklentilerini karşılamanın ve barış içinde yaşamanın tek yolu olduğunu söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın da katıldığı Şarm eş-Şeyh Zirvesi’nde Sisi, Mısır'ın Gazze Şeridi'nin yeniden inşası ve kalkınması konulu bir konferansa ev sahipliği yapacağını duyurdu.

Gazze anlaşması belgesinin imzalanması

Trump ile yapılan zirve sırasında, arabulucular Mısır, Katar ve Türkiye, Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasıyla ilgili bir belge imzaladı. Belge, Mısır'ın Kızıldeniz'deki Şarm eş-Şeyh tatil beldesinde ev sahipliği yaptığı uluslararası zirve sırasında imzalandı.

Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi ile zirveye başkanlık eden Trump, imza töreninde “Belge, kuralları, düzenlemeleri ve diğer birçok hususu ayrıntılı olarak ele alacak” dedi ve bu anlaşmanın ‘geçerli olacağını’ vurguladı.

frgty
(Soldan sağa) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ABD Başkanı Donald Trump, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ve Ürdün Kralı 2. Abdullah, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi'nde aile fotoğrafı çektirdi. (EPA)

Trump, Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdiğinin ilan edilmesiyle ‘Ortadoğu'da barışın’ sağlandığını duyurdu.

Belgeyi imzaladıktan sonra Trump, “Birlikte, herkesin imkânsız dediği şeyi başardık. Sonunda Ortadoğu'da barış sağlandı” ifadelerini kullandı.

‘Çok önemli bir rol’

ABD Başkanı Donald Trump dün, Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi'nin Gazze Şeridi'nde İsrail ile Hamas arasında ateşkes ilan edilmesinden önceki müzakerelerde ‘çok önemli bir rol’ oynadığını ifade etti.

Gazze zirvesi öncesinde Şarm eş-Şeyh'te Sisi ile yaptığı görüşmede Trump, Mısır'ın rolünün ‘etkili olduğunu, zira Hamas’ın Mısır’a ve Mısır liderliğini saygı duyduğunu’ kaydetti.

Trump, Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının çoktan başladığını doğruladı.

Trump, “Anlaşmanın ikinci aşaması çoktan başladı. Gazze planının aşamaları birbiriyle örtüşüyor” dedi.

rgty
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 13 Ekim 2025 tarihinde Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze Barış Zirvesi öncesinde ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmede. (Reuters)

Trump, ABD'nin sonuna kadar Sisi'nin yanında olduğunu belirterek, Mısır'ın bölgedeki büyük rolünü övdü. Trump, Washington'un Gazze Şeridi'ndeki durumu düzeltmek ve bölgeyi enkazdan kurtarmak için çabalarını güçlendirmeye çalıştığını bildirdi.

ABD Başkanı, Mısır Cumhurbaşkanı’nın Gazze Şeridi'ni yönetmek için barış konseyine katılmasını istediğini açıkladı.

Barışın sağlanması

Mısır Cumhurbaşkanı, İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi'nde iki yıl süren yıkıcı savaşın ardından, bölgede barışı sağlayabilecek tek kişinin Trump olduğunu ifade etti.

Sisi, Trump’a hitaben yaptığı açıklamada, “Bunu başarabilecek tek kişinin siz olduğunuzdan emindim. Sadece siz bölgemizde barışı sağlayabilirsiniz” ifadelerini kullandı.

Mısır Cumhurbaşkanı ayrıca, bir sonraki aşama için acil adımların atılması gerektiğini vurgulayarak, “Şu anda öncelikli hedef Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi istikrara kavuşturmak ve barış anlaşmasının başarıya ulaşması için gerekli adımları takip etmek” dedi.

İnsani yardım ve savaş sonrası çabalarla ilgili olarak Mısır Cumhurbaşkanı, yardımların girişinin sağlanması ve yeniden inşa konferansının desteklenmesinin beklendiğini belirterek, “Yardımların Gazze Şeridi'ne girmesini ve İsrailli rehinelerin cesetlerinin iade edilmesini sağlamalıyız” dedi.

Mısır Cumhurbaşkanı, “Başkan Trump'ın Kasım 2025'te Gazze Şeridi'nde erken iyileşme ve yeniden inşa için Kahire konferansına destek vermesini sabırsızlıkla bekliyoruz” diye devam etti.

Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kenti, Mısır ve ABD başkanlarının eş başkanlığında, 20'den fazla ülkenin liderlerinin katılımıyla bir barış zirvesine ev sahipliği yaptı. Mısır Cumhurbaşkanlığı’na göre zirve, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek, Ortadoğu'daki barış çabalarını teşvik etmek ve bölgesel güvenlik ve istikrarın yeni bir sayfasını açmak amacıyla düzenlendi.


Netanyahu'nun Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılımının teyit ve ardından iptal edilmesinin ardındaki gerçekler

İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın katılımıyla Knesset'te konuşmasını yaparken (AFP)
İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın katılımıyla Knesset'te konuşmasını yaparken (AFP)
TT

Netanyahu'nun Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılımının teyit ve ardından iptal edilmesinin ardındaki gerçekler

İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın katılımıyla Knesset'te konuşmasını yaparken (AFP)
İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın katılımıyla Knesset'te konuşmasını yaparken (AFP)

Ahmed Abdulhekim

Kahire ve Tel Aviv'in, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze ile ilgili Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılacağını duyurması ve ardından katılımın hızla iptal edilmesi, Kızıldeniz sahillerindeki tatil beldesinde düzenlenen zirve ile ilgili kafa karışıklığına yol açtı. Bu durum, zirveye katılacak davetlilerin listesinde Netanyahu'nun adının daha önce yer almaması sebebiyle, bu kararın alınmasının ve ardından geri adım atılmasının arkasındaki nedenler hakkında bir dizi soruyu tetikledi.

İsrail medyası ile Mısır Cumhurbaşkanlığı, Netanyahu'nun zirveye katılacağını vurgularken, Mısır Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada Netanyahu’nun katılımına ilişkin davetin, ABD Başkanı Donald Trump ile Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah es-Sisi arasında, bu sabah Trump İsrail'de iken İsrail Başbakanı Netanyahu eşliğinde gerçekleşen bir telefon görüşmesi sırasında, Trump’tan geldiği doğrulandı. Sisi’nin Netanyahu ile de görüştüğünün belirtildiği açıklamada, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın katılacağı barış zirvesine Netanyahu’nun da katılması kararlaştırıldı” denildi.

Ancak Mısır Cumhurbaşkanlığı, çok geçmeden Netanyahu'nun “dini bayram” nedeniyle zirveye katılamayacağını duyurdu. Bu, Trump'tan aldığı daveti öven İsrail Başbakanlık Ofisi'nin de belirttiği aynı gerekçeydi.

Davet nasıl gerçekleşti?

The Independent Arabia'nın bu sabah başlamadan önce incelediği Şarm el-Şeyh Zirvesi'nin nihai davetli listesine göre, Netanyahu katılımcı liderler arasında değildi. Şarku’l Avsat’ın Amerikan internet sitesi Axios'tan aktardığı habere göre Netanyahu'ya davet, Tel Aviv'de Başkan Trump'ı kabul etmesinin ardından yapıldı. İnternet sitesi, ismi açıklanmayan bir kaynağa dayanarak, “Netanyahu'nun Şarm el-Şeyh Zirvesi'ne katılması, Başkan Trump'ın Netanyahu ile birlikte Ben Gurion Havalimanı'ndan Knesset'e ABD başkanlık limuzininde yaptığı yolculuk sırasında planlandı” dedi.

Axios, “Muhabirinin Başkan Trump ile İsrail'e giderken Başkanlık uçağında yaptığı röportajda, Trump'ın Netanyahu'nun konferansa davet edilmediğinden haberi olmadığını ve davetlerin Mısırlılar tarafından yapıldığını söylediğini” bildirdi. Site haberinde, “Trump’ın, limuzuni ile havalimanından Knesset'e giderken Netanyahu'ya katılmasının daha iyi olacağını söylediğini” belirtti ve ismi açıklanmayan kaynaktan aktardığına göre, Netanyahu da Trump'ın davetini kabul etti.

Axios'un üst düzey bir ABD yetkilisine dayandırdığı habere göre, “Bundan sonra Başkan Trump, Gazze'deki savaşın başlangıcından bu yana görüşmeyen Sisi ve Netanyahu arasında arabuluculuk yapmaya başladı. ABD Başkanı, Mısır Cumhurbaşkanı'nı arayarak Netanyahu'yu zirveye davet etmesini istedi. Kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında temas kuruldu ve Netanyahu, Şarm el-Şeyh Konferansına resmen davet edildi.”

Sisi ve Netanyahu arasında Trump'ın da katıldığı bir telefon görüşmesi yapıldığına dair haberler İsrail medyasında yer alırken, Mısır Cumhurbaşkanlığı, İsrail Başbakanı ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Şarm el-Şeyh Zirvesine katılacağını doğruladı. Açıklamada, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını pekiştirmek ve anlaşmaya bağlılığı teyit etmek için barış zirvesine katılacak” denildi. Yine açıklamada, Netanyahu ve Trump'ın pazartesi günü İsrail'den Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir telefon görüşmesi yaptığı da belirtildi. Yaklaşık bir saat sonra ise Mısır Cumhurbaşkanlığı, Netanyahu'nun “dini bayram” nedeniyle zirveye katılamayacağını duyurdu. Başkan Trump'ın, Sisi ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında İsrail Başbakanı'nın zirveye katılmasını önerdiğini yineledi.

İptal nedeniyle ilgili 3 farklı anlatı

Netanyahu'nun Başbakanlık Ofisi, Başkan Trump'tan aldığı davete atıfta bulunarak, Şarm el-Şeyh Zirvesine katılamamasının nedenini “dini bayrama” bağladı. İsrail Başbakanı, ABD Başkanı'na davet için teşekkür etti ve zirve tarihinin pazartesi akşamı başlayıp salı günü gün batımına kadar devam eden Simhat Tora bayramının başlangıcına denk gelmesi nedeniyle zirveye katılamayacağını belirtti.

Buna karşılık, İsrail gazetelerinde zirveye katılmamasının gerçek nedenleri konusunda çelişkili haberler yer aldı. Israel Hayom gazetesinin haberine göre, Netanyahu'nun Şarm el-Şeyh Zirvesi'ne katılımı, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkenin güçlü muhalefeti sonrasında iptal edildi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Başbakanı'nın zirveye katılması durumunda zirveye katılmayacağı tehdidinde bulundu. Türk medyası, savaş suçları işlediği için Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında tutuklama kararı verilen İsrail Başbakanı'na yapılan davet nedeniyle, Erdoğan'ın Şarm el-Şeyh Zirvesi'ne katılmama kararı aldığını, ancak Netanyahu'nun zirveye katılmayacağını öğrendikten sonra zirveye katılmaya karar verdiğini aktardı.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani de aynı tutumu benimsedi. Irak Haber Ajansı, ismi açıklanmayan kaynaklara dayanarak, Sudani'nin “hem Mısır hem de Amerikan taraflarına, Netanyahu'nun katılması halinde Irak'ın zirveden çekileceğini bildirdiğini ve Irak’ın bu pozisyonunda kararlı olduğunu” söyledi. Sudani “Mısır tarafının Netanyahu'ya Şarm el-Şeyh Zirvesine katılması için resmi bir davette bulunmadığını, Trump'ın Netanyahu'yu getirmeye çalıştığını ve katılımını sağlamak için diplomatik temaslarda bulunduğunu” açıkladı. Irak Haber Ajansı, “diğer katılımcıların tutumlarının Irak'ınkine benzer olduğunu ve bu nedenle Trump'ın Netanyahu'yu Şarm el-Şeyh Zirvesine getirme girişiminin başarısız olduğunu” bildirdi. Öte yandan, İsrailli Yedioth Ahronoth gazetesi, Mısır Cumhurbaşkanı’nın Netanyahu'yu davet etmediğini ve Mısır ile Arap dünyasının İsrail Başbakanı’nın zirveye katılımını reddettiğini bildirdi.

Mısır Cumhurbaşkanı ve Amerikalı mevkidaşı, 20 ülkenin liderleri ile BM Genel Sekreteri António Guterres'in katıldığı Gazze ile ilgili Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi’ne eş başkanlık ediyor. Zirve, ABD, Mısır, Katar ve Türkiye'nin Gazze'deki savaşı sona erdirmek için arabuluculuk yaptığı ve ilk aşamalarında İsrailli rehinelerin Filistinli tutuklular ile takasını öngören bir anlaşmaya varılmasının ardından gerçekleşti. Anlaşmanın ilk aşaması ayrıca İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilmesini de onaylıyor. Bir sonraki aşama ise Hamas'ın silahsızlandırılmasını ve yönetimden ayrılarak yerine “Trump başkanlığındaki yeni bir uluslararası geçiş organının gözetim ve denetimine tabi, teknokrat ve siyasi olmayan bir Filistin komitesi” kurulmasını öngörüyor.


Uluslararası yardım kuruluşları ateşkesin devam etmesiyle birlikte Gazze'ye yardımları artırmaya çalışıyor

İsrail tarafından El-Ehli Baptist Hastanesi’nin içindeki bir binaya iki füzeyle düzenlenen saldırının ardından hasarı inceleyen Filistinliler (Reuters)
İsrail tarafından El-Ehli Baptist Hastanesi’nin içindeki bir binaya iki füzeyle düzenlenen saldırının ardından hasarı inceleyen Filistinliler (Reuters)
TT

Uluslararası yardım kuruluşları ateşkesin devam etmesiyle birlikte Gazze'ye yardımları artırmaya çalışıyor

İsrail tarafından El-Ehli Baptist Hastanesi’nin içindeki bir binaya iki füzeyle düzenlenen saldırının ardından hasarı inceleyen Filistinliler (Reuters)
İsrail tarafından El-Ehli Baptist Hastanesi’nin içindeki bir binaya iki füzeyle düzenlenen saldırının ardından hasarı inceleyen Filistinliler (Reuters)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus dün yaptığı açıklamada, WHO ekiplerinin ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdığını ve sağlık hizmetlerini yeniden tesis etmek için çalışmalarını önemli ölçüde genişletmeye hazır olduklarını söyledi.

Ghebreyesus, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada WHO’nun El-Ehli Baptist Hastanesi’ndeki cerrahi bölümünü ve acil servisi güçlendirmek için bir sağlık ekibi görevlendirdiğini ve Gazzelilerin evlerine geri dönmeye başlamasıyla birlikte Gazze şehrindeki faaliyetlerini ve personel sayısını artırmayı planladığını belirtti.

Gebreyesus, sağlık tesislerine erişimin iyileştirilmesi ve kapasitemizin artırılmasının, Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere acil sağlık desteği sağlamak için kritik öneme sahip ilk adımlar olduğunu söyledi.

WHO Genel Direktörü, İsrailli tutukluların ve Filistinli mahkumların serbest bırakılmaya başlanmasını överek, bunu ‘son iki yıldır acı çeken herkese umut veren’ bir adım olarak nitelendirdi.

Gebreyesus, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gazze'deki sağlık sistemi yeniden yapılandırılmalı ve yeniden inşa edilmelidir. Bu kriz bize sistemi daha iyi, daha güçlü, daha adil ve halkın ihtiyaçlarına odaklanmış bir şekilde yeniden inşa etme fırsatı sunuyor.”

UNRWA

Öte yandan Birleşmiş Milletler Filistin Mültecilerine Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini dün, Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinin ardından Gazze Şeridi’ne büyük çaplı insani yardımın girmesine izin verilmesi çağrısında bulundu.

dfrgty
İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısının ardından El-Ehli Baptist Hastanesi’nde battaniyeye sarılmış bir cenazenin başında yas tutan Filistinli iki adam (AFP)

Hamas’ın anlaşma uyarınca hayatta kalan tüm İsrailli rehineleri serbest bırakmasının ve İsrail'in de buna yaklaşık 2 bin Filistinli tutukluyu serbest bırakarak karşılık vermesinin ardından yaptığı açıklamada Lazzarini, “İyileşme, adalet ve karşılıklı tanıma yoluyla barışçıl bir gelecek inşa etmenin zamanı geldi” dedi.

UNRWA Genel Komiseri, sözlerini şöyle sürdürdü:

“UNRWA aracılığıyla da dahil olmak üzere, büyük ölçekli insani yardım erişimine izin vermenin zamanı geldi... Eğitim yoluyla hayatları ve hayalleri yeniden inşa etmenin zamanı geldi.”

Kızılhaç

Diğer taraftan Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) Başkanı Mirjana Spoljaric Egger dün, ICRC ekiplerinin 20 İsrailli rehine ve bin 809 Filistinli mahkumun takasında görev aldığını söyledi. İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşması kapsamında dört İsrailli rehinenin cesetlerini de İsrail makamlarına teslim ettiklerini belirten Egger, anlaşmaya uyulması çağrısında bulundu.

Egger, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, “Umarım bu, serbest bırakılanlar, aileleri ve milyonlarca sivil için yeni bir başlangıç olur. Ateşkes devam etmeli” ifadelerini kullandı. ICRC Başkanı, ICRC ekiplerinin 2023 yılının ekim ayından bu yana ateşkes anlaşmaları kapsamında 172 İsrailli tutuklu ve 3 bin 473 Filistinli mahkumun serbest bırakılmasını ve naklini kolaylaştırdığını açıkladı.