Nekbe hiçbir zaman durmadı

Trump'ın çözüm dediği, Filistinlilerin varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir başka adımdan ibaret

Görsel: Sara Padovan
Görsel: Sara Padovan
TT

Nekbe hiçbir zaman durmadı

Görsel: Sara Padovan
Görsel: Sara Padovan

Assal Rad

“Nekbe” (Büyük Felaket), Filistinlilerin topraklarından ve mülklerinden şiddet kullanılarak mahrum bırakıldıkları ve etnik temizliğe uğradıkları, İsrail Devleti'nin kurulmasıyla eş zamanlı gerçekleşen 1948 yılındaki olayları tanımlamak için kullandıkları bir terimdir. Filistinliler, bu olayları takip eden onlarca yıl boyunca daha fazla toprak kaybına, askeri işgale, savaşlara, apartheid uygulamasına ve hatta soykırıma maruz kaldılar.

Bu baskı ve adaletsizlik yılları yetmezmiş gibi, bugün Gazze Şeridi’ndeki iki milyon Filistinli, 1948 Nekbe'sinden bu yana en büyük yerinden edilme dalgası olan etnik temizlik tehdidiyle karşı karşıya kalmış durumda. Yüzde 70’i mülteci olan Gazze nüfusunun çoğunluğunu 1948 yılında evlerinden çıkarılanların torunları oluşturuyor. İlk Nekbe'nin mültecilerini, İsrail'in acımasız soykırımı altında Gazze'de yerinden edilmeye zorlananlara bağlayan düz çizgiyi izlersek, Filistinliler için Nekbe'nin hiçbir zaman durmadığını görebiliriz.

Bugün ABD Başkanı Donald Trump'ın sözde Gazze planına, etnik temizliği insani bir girişim olarak yeniden ambalajlama girişiminden ibaret olması nedeniyle küresel düzeyde kınamalarla tepki gösterildi.  Ancak gerçek şu ki, Filistinlilerin Gazze'den sürülmesi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs üzerinde tam kontrol arayışıyla birlikte, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve temsil ettiği ideolojik akımın her zaman temel bir hedefi oldu.

Yanlış anlatı

Batı'nın Gazze'deki soykırımla ilgili anlatısı iki ana unsura dayanıyor. Birincisi, uzmanların, Birleşmiş Milletler (BM) raporlarının ve dünyanın önde gelen insan hakları gruplarının vardığı genel sonuçlara rağmen İsrail'in eylemlerinin soykırım teşkil ettiğinin inkar edilmesi, ikincisi ise 7 Ekim 2023 günü Hamas’ın İsrail’e saldırısı öncesinde İsrail'in Filistinlilere uyguladığı şiddetin görmezden gelinmesi. Bu iki temele dayanan Batı anlatısı, 7 Ekim saldırısı öncesi ve sonrasında sahadaki gerçekliği gizliyor.

Bu yanlış anlatı, 21’inci yüzyılın en korkunç insanlık suçlarından biri olan çocuk katliamları pahasına bile olsa ne olursa olsun İsrail'i koruyan ABD'nin başını çektiği Batı bloğu ile Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme mücadelesini tanıyan daha uluslararası toplum arasındaki keskin uçurumu gözler önüne seriyor.

İsrail, Oslo Anlaşmalarından bu yana Batı Şeria'daki yasadışı yerleşimleri birimlerini genişletiyor. Netanyahu hükümeti, 2022 yılında bu genişlemeyi hızlandırma sözü verdi ve bu durum, BM’nin Eylül 2023 tarihli bir raporuyla da teyit edildi.

Netanyahu'nun uzun zamandır düzeltilmesi gereken bir ‘hata’ olarak gördüğü ve bundan dolayı bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik her türlü girişimi engellemekle övündüğü, on yıllardır devam eden Oslo Anlaşmalarını çöpe atmasının da gösterdiği üzere İsrail'in tüm Filistin topraklarını ele geçirme hırsı 7 Ekim'den çok önce açıkça ortadaydı.

xscdfvgrthy
İsrail ve Hamas arasında ateşkes sağlandıktan sonra Gazze Şeridi'nin kuzey kesimlerine dönerken yıkılan binaların enkazı arasında çadır kuran yerinden edilmiş Filistinliler, 23 Ocak 2025 (AFP)

İsrail, Oslo Anlaşmalarından bu yana Batı Şeria'daki yasadışı yerleşimleri birimlerini genişletiyor. Netanyahu hükümeti, 2022 yılında bu genişlemeyi hızlandırma sözü verdi. Eylül 2023'te, bir önceki yıl yerleşimcilerin uyguladığı şiddet nedeniyle bin 100'den fazla Filistinlinin yerinden edildiğini belgeleyen bir BM raporu da bu gerçeği teyit etti. İsrail, 2005 yılında Gazze'den askerlerini çektiğini iddia etse de Gazze'nin karası, havası ve denizi üzerindeki kontrolünü sürdürmesi fiili olarak askeri işgalin devam etmesini sağladı. Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Temmuz 2024 tarihli ve dönüm noktası niteliğindeki bir kararla, İsrail'in Gazze de dâhil olmak üzere tüm Filistin topraklarını işgalinin hukuka aykırı olduğunu doğruladı.

Ancak Hamas'ın 7 Ekim 2023 tarihindeki saldırısı Netanyahu yönetimindeki İsrail hükümetine Gazze'ye topyekûn savaş açması için aradığı gerekçeyi sunarak bölgenin çehresini değiştirdi ve Filistinlilerin varlığını ortadan kaldırma hedefini pekiştirdi.

Gazze'nin kasıtlı olarak imhası

İsrailli yetkililer, ‘İsrailli rehineleri kurtarma operasyonu’ başlığı altında Gazze'deki sivil halka yönelik acımasız saldırılarını gerekçelendirirken, Netanyahu hükümeti, 7 Ekim 2023 saldırısının hemen ardından tüm sivil rehinelerin serbest bırakılmasına ilişkin teklifi reddetti. Netanyahu, rehinelerin kurtarılması yerine savaşı seçti ve bu karar İsrail'deki rehine aileleri tarafından eleştirildi.

İsrail, soykırıma varan toplu bir cezalandırma eylemiyle Gazze'yi yok etmeye ve iki milyondan fazla Filistinli için yaşanmaz hale getirmeye çalıştı. Gazze Şeridi’ndeki bu yıkım, İsrailli yetkililerin Gazze'nin yok edilmesi çağrısında bulundukları açık beyanları ve burada halihazırdaki felaket koşullarına rağmen orduya gıda, su ve elektrik gibi temel kaynakların hedef alınması yönünde vermeye devam ettikleri direktifler bağlamında ele alınmalı.

İsrailli yetkililer, Gazze ile ilgili niyetlerini gizleme zahmetine girmediler. Saldırının ilk günlerinde, 700 binden fazla Filistinliyi zorla yurtlarından eden 1948 Nekbesine açıkça atıfta bulunarak Gazze'yi bekleyen kaderi tanımlamak için açıkça Nekbe ifadesini kullandılar.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre  Gazze'nin yok edilmesi çağrılarının yanı sıra, İsrailli yerleşimciler, Gazze’nin yeniden işgal edilmesi için açıkça çağrıda bulundular. İsrail'in hedefi savaş boyunca tüm dünyaya ilan edildi. İsrailli üst düzey yetkililer, Gazze'yi ortadan kaldırma, Filistinlileri buradan sürme ve yerine İsrail yerleşim birimleri inşa etme niyetlerini defalarca kez açıkladılar.

Bu hedef, ne yeni ne de Gazze'ye özel. İsrail'in Batı Şeria'daki yasadışı yerleşim yerlerini durmaksızın genişlettiği uzun zamandır kamuoyuna açık bir şekilde belgeleniyor. İsrailli bakanlar, 7 Ekim'den önce bile Batı Şeria'daki Filistin köylerini yok etmekten bahsederek şiddet ve yıkımı teşvik ettiler. Bu söylem, Batı Şeria'daki Filistinlilere yönelik yerleşimci saldırıları ve devlet destekli pogrom dalgalarını (Rus İmparatorluğu'nda yerleşik Yahudi olmayan toplulukların Yahudilere karşı yaptıkları şiddet eylemleri) körükleyerek tırmandı.

zxscdfrg
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, New York'ta BM Genel Merkezi'nde düzenlenen BM Genel Kurulu'nda elinde bir harita ile konuşurken, 22 Eylül 2023 (AFP)

İsrail son zamanlarda askeri olarak Batı Şeria'ya odaklanmış olsa da, Gazze'deki yıkımın boyutu modern dönemde dünya genelindeki çatışmalar içinde en büyüğü olmaya devam ediyor. Gazze nüfusunun yüzde 90'ından fazlası yerinden edildi ve konutların yüzde 90'ından fazlası hasar gördü. Su ve kanalizasyon altyapısı tahrip oldu, sağlık sistemi çöktü, üniversiteler enkaza döndü ve tarım arazileri sistematik olarak yok edilerek bölgenin gıda üretme imkanları felç edildi. Uzmanlar, Gazze Şeridi’ni yeniden inşa etmek bir yana, sadece enkazı temizlemenin bile on yıllar alacağını tahmin ediyor.

Aklı başında hiç kimse yıkımın büyüklüğüne bakıp bunun şehir savaşının istenmeyen bir sonucu olduğunu iddia edemez. Öyle ki Başkan Trump ve yönetimi Gazze'yi ‘yaşanmaz bir çorak arazi’ olarak tanımladı. Ancak Trump'ın Gazze'ye olan ilgisi, Filistinlileri etnik olarak temizlemeye yönelik son derece rahatsız edici planının da açıkça ortaya koyduğu üzere hiç de insani nedenlerden kaynaklanmıyor.

Trump dümene geçti

Başkan Trump, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından İsrail Başbakanı Netanyahu hakkında ‘savaş suçu’ işlediği gerekçesiyle tutuklama emri çıkarılmasına rağmen Netanyahu'yu Beyaz Saray'a resmi olarak davet edilen ilk yabancı lider yaptı. ABD yönetimi, UCM’nin İsrailli yetkililer hakkındaki kararlarını ilk kez görmezden gelmiyor. Geçtiğimiz aralık ayında da Biden yönetimi, İsrail’in eski Savunma Bakanı Yoav Galant'ı ABD'de ağırlamıştı.

Biden ve Trump yönetimleri arasında çok fazla şey değişse de ABD’nin İsrail ile olan ilişkisi sabit kalmaya devam ediyor. Bu da Demokratlar ve Cumhuriyetçiler olmak üzere iki partili olan ABD’nin dış politikasını şekillendiren sağlam ideolojik bağlılığı yansıtıyor. Ancak Trump'ın 4 Şubat'ta Netanyahu ile yaptığı basın toplantısında, ABD'nin Gazze'nin kontrolünü devralacağı ve Filistinli mültecileri uluslararası hukuku açıkça hiçe sayarak Mısır ve Ürdün gibi komşu ülkelere zorla yerleştireceğini açıklaması çoğu kişide şok etkisi yarattı.

Trump açıklaması, bir politikanın gerektirdiği bir tutumu değil, ABD'nin işlemeye hazırlandığı, halkların zorla sürülmesi ve topraklarının yasadışı ilhakını da öngören bir savaş suçları dizisini ortaya koydu. Başkan Trump'ın kullandığı dil ve davranış biçimi, eylemlerinin önceki yönetimlerle tutarsız görünmesine neden olsa da, Biden yönetiminin İsrail soykırımına ve Gazze'nin tamamen yok edilmesine verdiği koşulsuz destek olmasaydı, bu durum mümkün olmazdı.

Aslında Biden yönetimi de savaşın başlarında benzer önerilerde bulunmuş, Mısır'ın Filistinli mültecileri kabul etmesini önermişti. Ancak Kahire, bu öneriyi şiddetle reddetti. Şimdi ise Trump yönetimi Gazze'nin yıkımını kitlesel sınır dışı için bir gerekçe olarak gösteriyor. İsrailli yetkililer şimdiden bu zorunlu göçü ‘gönüllü göç’ olarak nitelendirirken Gazze'nin kalıcı olarak ele geçirilmesi çağrısı yapıp Batı Şeria’yı da benzer bir akıbetin beklediği tehdidinde bulunuyor.

Trump'ın İsrail'in cezasız kalmasını teşvik ettiğini düşünen eleştirmenlere şunu sormak istiyorum: “Cezasızlığı soykırıma yardım etmekten daha fazla ne teşvik edebilir?”

Trump'ın bugün yaptıklarını mümkün kılan Biden'ın eylemleri oldu. Biden yönetimi, Gazze'nin imhasını kolaylaştırarak ve bu süreçte uluslararası hukuku ve hukuk ilkelerini parçalayarak Trump'ın etnik temizlik planının önünü açtı.

Şu anda tam olarak Filistinlileri geri dönüş hakkı olmaksızın topraklarından zorla çıkarmak ve işgalciler olarak topraklarını ele geçirmek için yasadışı bir öneri yapıldı. Filistinlilerin bunu tamamen reddetmesi ve uluslararası toplumun da onların yanında yer alması şaşırtıcı olmaz.

Başkan Trump, ‘Gazze'de bir medeniyetin yok edildiğini’ haklı olarak kabul etmiş olsa da -ki bu ancak İsrail'in eliyle olabilirdi- çözüm dediği, Filistinlilerin varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir başka adımdan ibaret.

Eğer Trump gerçekten bir barış elçisi olarak anılmak istiyorsa İsrail'in Filistin'i yer yüzünden silme girişimlerine son vermeli ve barışa ulaşmanın tek yolu olarak Filistinlilerin özgürlüğünü ve kendi kaderini tayin hakkını desteklemeli.

*Assal Rad: Modern Ortadoğu tarihi alanında araştırmacı ve Democracy Now for the Arab World'de geçici araştırmacı. Doktorasını Kaliforniya Üniversitesi’nde yaptı. Kendisini X platformunda @assalrad hesabından takip edebilirsiniz.



Suriye'de istikrarın sağlanması konusunda Türkiye-Irak ittifakı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Suriye'de istikrarın sağlanması konusunda Türkiye-Irak ittifakı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani arasındaki üst düzey görüşmeler, başta Suriye'nin istikrara kavuşturulması olmak üzere her iki ülkeyi de ilgilendiren ulusal güvenlik konularında Ankara ve Bağdat'ın tutum ve görüşlerinin yakınlaştığını yansıttı.

Dün Ankara'da Sudani ile ortak basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, Türkiye ve Irak'ın güvenlik konuları ve tüm terör örgütleriyle mücadelede iş birliği konusundaki tutumlarının örtüştüğünü söyledi. Erdoğan, Irak Başbakanı ile yaptığı görüşmelerde ulusal güvenlik konularını ve PKK, DEAŞ ya da FETÖ olsun tüm terör örgütleriyle mücadelede iş birliğini ele aldıklarını ifade etti.

Erdoğan, Irak Başbakanı'nın ‘bilgeliği’ olarak nitelendirdiği Irak'ın bölgede istikrarın sağlanmasında oynadığı rolü memnuniyetle karşıladı.

İlişkilerde büyük ivme

Türkiye'nin Irak ile iş birliğini güçlendirmeye devam edeceğini ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geçen yıl nisan ayında Bağdat'a yaptığı ziyaretin ardından büyük bir ivme kazandığını vurgulayan Erdoğan, Sudani ile terörle mücadele, güvenlik iş birliği, ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi konularını ele aldıklarını kaydetti.

Görsel kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Ankara'daki ortak basın toplantısı sırasında (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

İki ülke arasındaki ticaret hacminin geçen yıl 18 milyar dolara ulaştığını belirten Erdoğan, Irak ile elektrik sektöründeki iş birliğini genişletmeyi ve Irak'tan Türkiye üzerinden Avrupa ve diğer ülkelere petrol ve doğalgaz taşımayı umduğunu ifade etti.

Kalkınma Yolu Projesi’ne ve bu projenin uygulanmasının nasıl hızlandırılacağına ve katılımcı ülkeler arasındaki ortak iş birliğine odaklanıldığını sözlerine ekleyen Erdoğan, tüm ülkeleri projenin altyapısına katılmaya çağırdı.

Erdoğan, “İster Bağdat'ta ister Ankara'da olsun imzalanan tüm anlaşmaları yürürlüğe koyma ve sağlık, eğitim ve diğer çeşitli alanlarda birlikte çalışma ve ilişkileri geliştirme konusunda mutabık kaldık” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta Suriye meselesi ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın sağlanması ihtiyacı olmak üzere bölgedeki birçok konuda Irak ile görüşlerinin örtüşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarına katkıda bulunma ihtiyacı konusunda Irak ile mutabık kaldıklarını belirtti.

Erdoğan ayrıca, ‘İsrail'in ihlalleri ve Gazze Şeridi'ne karşı yürüttüğü acımasız savaş, ateşkes ihtiyacı ve Filistin halkı için bölgeye insani yardım girişinin sağlanması, iki devletli çözüm temelinde barışa ulaşmak için çalışmak ve İsrail'in bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden uygulamalarını durdurmak’ konularında iki ülke arasındaki görüşlerin örtüştüğünü vurguladı.

Terörizmle mücadele

Irak-Türkiye ilişkilerinin ‘iki halk arasında sağlam temellere dayandığını ve binlerce yıldır devam ettiğini’ belirten Sudani, ‘komşuluk bağları, çıkarlar, tarih, sosyal ve dini ilişkilerin koşullar, politikalar ve hükümetler değişse de devam ettiğini’ kaydetti.

Erdoğan ile ‘ilişkilerin güvenlik boyutu ve iki ülkenin terörizm nedeniyle karşı karşıya kaldığı zorluklarla ilgili temel ayaklarını’ ele aldıklarını söyleyen Sudani, ülkesinin ‘sağlam ve net’ tutumunu yineleyerek, ‘iki ülkenin ulusal güvenliğinin tek bir bütün olduğunu’ ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, ortak basın toplantısının sonunda el sıkıştı. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

PKK konusunda ise Sudani, Bağdat'ın bu örgütü ‘yasaklı grup’ olarak sınıflandırdığını ve ‘hiçbir tarafın Irak topraklarını komşu ülkelere karşı saldırganlık için bir sıçrama tahtası olarak kullanmasına izin vermediğini’ vurguladı.

Sudani, Suriye konusunda, ülkesinin Irak ve Türkiye'ye komşu olan Suriye’de güvenlik, istikrar, yeniden yapılanma ve kalkınmanın sağlanması konusundaki istekliliğini vurgulayarak, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'ya ülkedeki tüm mezhep ve azınlıkların eşit haklara sahip olması için çalışılması gerektiğini söylediğini hatırlattı.

Irak Başbakanı Gazze Şeridi'ne insani yardım girişine izin verilmesinin önemini vurguladı ve İsrail'in bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden uygulamalarına son vermesi gerektiği konusunda Türkiye ile hemfikir olduğunu ifade etti.

Sudani, görüşmeler ve anlaşmaların imzalanmasını içeren Türkiye ziyaretinin, Erdoğan'ın geçen yıl nisan ayında Irak'a yaptığı ziyaretin devamı niteliğinde olduğunu belirtti.

Mutabakat zabıtları

Türkiye ile Irak arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin dördüncü toplantısı, dün Ankara'ya gelen ve Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde resmî törenle karşılanan Sudani ve Erdoğan'ın başkanlığında başkent Ankara'da gerçekleştirildi.

Görsel kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani başkanlığında düzenlenen Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin dördüncü toplantısından (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Toplantının sonunda Erdoğan ve Sudani, savunma sanayi ve uzman değişimi alanlarında iş birliği, Irak vatandaşlarının Türkiye'den gönüllü geri dönüşleri için standart operasyon prosedürleri, yasal alanlarda iş birliği ve yasadışı uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele, güvenlik eğitimi, acil durum ve afet yönetimi, ölçüm ve kalibrasyon faaliyetleri ve Bağdat ve Basra'da Türk üniversitelerinin şubelerinin açılmasına ilişkin iş birliği protokolü gibi bir dizi mutabakat zaptının imzalanmasına tanıklık etti.

Ticaret borsası

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, ülkesinin özel sektörünün Irak'taki yeniden yapılanma ve kalkınma çabalarına aktif olarak katkıda bulunmaya hazır olduğunu açıkladı.

Irak Ticaret Bakanı Etir el-Greyri ile Ankara'da düzenlenen Türkiye-Irak yuvarlak masa toplantısına katılan Bolat, Irak'ın Türkiye'nin İslam dünyasındaki en önemli ticaret ortaklarından biri olduğunu, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2024 yılında yaklaşık 18 milyar dolara ulaştığını ve Erdoğan ile Sudani'nin bu hacmi 30 milyar dolara çıkarma konusunda ortak bir hedef belirlediğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat ve Iraklı mevkidaşı Etir el-Greyri, dün Ankara'da bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdi. (Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın X hesabı)

Yatırımcılar için daha cazip bir yasal ortam yaratacak olan karşılıklı yatırımların teşvik edilmesi, korunması ve çifte vergilendirmenin önlenmesi gibi anlaşmaların uygulanmasının önemine işaret eden Bolat, Türk müteahhitleri için üçüncü büyük küresel pazar olan Irak'ta Türk şirketlerinin bugüne kadar 35,3 milyar dolar değerinde proje gerçekleştirdiğini açıkladı.

Irak Ticaret Bakanı Etir el-Greyri ise ülkesinin vize sorunlarını çözerek ve para transfer mekanizmalarını geliştirmek için çalışarak Türk iş adamlarının girişini kolaylaştırma kararlılığını yineledi.

El-Greyri ayrıca, Kalkınma Yolu Projesi’nin her iki ülkeden ihracatçılar ve yatırımcılar için umut verici bir yatırım fırsatı sunduğunu kaydetti.